Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Mürşitlerin Nasihatlari (1 Kullanıcı)

osmanyusuf

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
18 Ara 2007
Mesajlar
387
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
54
TARİHE MALOMUŞ GERÇEK BİR MÜRŞİTİN BİR İSLAM ŞEHİDİNİN İÇİNE DÜŞÜRÜLDÜĞÜMÜZ DURUMU VE ÇARELERİ ANLATTIĞI NASİHATLERİNİ KARDEŞLERİMLE PAYLAŞMAK İSTEDİM...

BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM.....

BATI TAKLİTÇİLİĞİ AKIMI
Ey Müslüman Kardeşler!..* Ey insanlar!..
Şu gerçeği itiraf etmeliyiz ki; müslümanlar derin gaflete dalıp zevk ve sefaları peşinde koşark#n; çok kuvvetli, yıkıcı bir akım, akıl ve fikirleri tesir altına almış, onlara hakim olmuştur.
Böylece birtakım fikirler doğmuş, birtakım görüşler ve felsefeler ortaya çıkmıştır. Yepyeni fakat temelsiz birtakım medeniyetler kurulmuştur. Bu dâvalar, bu görüşler, bu felsefeler, bu asaletsiz medeniyetler; islâm fikriyle yarışa girmişler, Müslümanlara kendi memleketlerinde saldırmışlardır. Müslümanları, her taraftan kuşatmışlar, memleketlerine evlerine, hattâ ha-rim-i ismetlerine kadar girmişlerdir.
Bununla da yetinmemişler, Müslümanların kalplerine, akıllarına ve hislerine hâkim olmuşlardır. Bu zararlı cereyanları hakim kılmak için çeşitli aldatıcı yol-
— 77 —
lara, kuvvetlere başvurulmuş ve bütün müslüman milletler tesir altında bırakılmıştır. Hatta islâmî ciddiyetle müdafaa eden devletler bile bu akımlara kapılmış, bunları körükörüne kabul etmişlerdir.
Bunun neticesi olarak bütün müslüman milletlerde manevî ve ahlâkî yönden melez bir nesil türemiş, bu nesil islâmdan daha çok, islâmî olmayan fikir ve görüşlere bağlanmıştır. Bu melez nesil, fikrî, siyasî ve idari yönden islâm liderliğini eline geçirmiş, müslüman milletleri gaflet içinde istediği yola koşturmuştur.
Müslümanlar ne yaptıklarını, nereye gittiklerini bilmez olmuşlardır. Müslümanların arasında bâtıl inanç ve fikirlere davet eden sesler yükselmiş, müslümanla-ra: «Artık islâm prensiplerinden elinizde kalan şu birkaç şeyi de bırakın. Bizimle beraber siz de, isteyerek hayatın şartlarını, yaşamın icaplarnı kabul edin. Eskimiş, kokmuş fikirlerden kafanızda ve kalbinizde ne kalmışsa atın. Aldatıcı, iki yüzlü ve softa olmayın. Gelin, Garplılar gibi hareket edin. Fakat müslümamz, da deyin,» demek istemişler ve onları bu yola çekmişlerdir.
Şu gerçeği bilmeliyiz ki: Biz islâm Nuru'ndan, islâmî esaslar ve hükümlerden çok uzaklaştık. Evet... İslâm Dini, her faydalı şeyi almamızı, nerede bulursak hikmeti kabul etmemizi emreder...* Fakat Allah'ın di-
_ 78 —
ninden olmayan şeylerde başkalarına benzememizi, islâm inanç ve farzlarını, ceza ve hükümlerini bir tarafa atıp, dünyaya dalan ve şaytanlara kapılan bir milletin peşinde koşmamızı şiddetle yasaklar.
Hakikaten ilim ilerledi. Teknik gelişti. Fikir çeşitli merhaleleri aştı. Servetler arttı. Dünya zînetlerle doldu, insanlar nîmetlere garkolup zevk-u sefaya daldılar.
Fakat bunlar insanlığa bir saadet getirdi mi? Bunlardan herhangi biri, bu dünya hayatında, insanlar için emniyet temin etti mi? insanların ruhlarını sükûnete, kalplerini huzura kavuşturdu mu? Yatakta uyuyan insan emniyet içinde mi? Gözler yaş akıtmaktan uzak kaldı mı?
Suçlara karşı savaş açıldı mı? Cemiyet canilerin şerrinden kurtuldu mu? Sayılması mümkün olmayan milyonlarca açların karnı doydu mu? Fakirler zenginleşti mi? Her tarafı kaplayan çeşitli eğlence yerleri ve çirkef mahaller üzgünlerin kederlerini giderdi mi? Bağrı yanıklara çare buldu mu?
İnsanlar rahat ve huzura erdi mi? Saldırganların düşmanlığından, zalimlerin zulmünden emîn oldu mu?
Ey insanlar!.. Bunlardan hiçbiri gerçekleşmemiştir, öyleyse.günümüzün bu yaldızlı medeniyetinin df-
__* 70* __
ger*** medeniyetlerden üstün tarafı* nedir?**** Bu yıkıcı akımların zararı sadece bunlar da değildir.
Görmez misin?.. Bu asrın kanunları, felsefeleri ve görüşleri birbirini çürütmekte, birbirini yok etmekte, insanları uzun tecrübelere sürükleyip büyük kurbanlar verdirdikten sonra başarısızlığa uğratmaktadır. Mahrumiyet acısını tattırmaktadır.
 

osmanyusuf

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
18 Ara 2007
Mesajlar
387
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
54
VAZİFEMİZ
Şu halde Müslüman Kardeşler olarak bizim vazifemiz nedir?
A — özet olarak vazifemiz:
Materyalist medeniyetin, şehvet ve zevk medeniyetinin yıkıcı akımlarınm karşısına dikilmek...
Bu materyalist medeniyet Müslüman milletleri yakıp yıktı. Müslümanları Hz. Muhammed (S.A.V.)'in rehberliğinden, Kur'an-ı Kerim'in doğru yolundan uzaklaştırdı. Bütün âlemi, Kur'an-ı Kerim'in hidayet nurundan mahrum etti. Yüzlerce sene müslümanları geri bıraktı.
Bu şehvetperest medeniyet, islâm ülkelerinden çekilip, milletimiz şerrinden kurtuluncaya kadar savaşalım. Bununla da kalmayıp o medeniyetin kaynağına varalım. Onu kendi memleketinde dahi yok edelim.
Böylece bütün dünya Muhammed (S.A.V.)'in adı-
Risaleler 1
81 —
F: 6
nı çağtrrın. Kur'an-ı Kerim'in hükümlerini öğrensin, is-lâmın gölgesiyle gölgelensin, işte o zaman hakikî müs^ lümanın arzusu gerçekleşecektir" Yeryüzünde hiç bir fitne kalmayacak, sadece Allah'ın dini hâkim olacaktır. «Eninde-sonunda emir Allah'ındır. O gün mü'min-ler sevineceklerdir, Allah'ın yardımıyla... O, dilediğine yardım eder, Allah herşeye gâlibdir, Rahîm'-dir.» (5)
B — Biz Müslüman kardeşlerin kısaca vazifesi bu iken; geniş plânda vazifemiz şudur:
1 — islâmî bir iç nizâmı temin etmeliyiz. Böylece şu ilâhî ferman gerçekleşecektir: «Aralarında Allah'ın indirdiği kitap ile hükmet. Beşerî arzularına uyma. Allah'ın sana indirdiği şeylerin bir kısmından seni şaşırtmalarından sakın.»('¦)
2-----Devletlerarası* münasebetleri* islâmî tarzda
tanzim etmeliyiz. Bu şekilde şu ilâhî kelâm gerçekleşecektir: «Ey müslümanlar sizi şerefli ve mümtaz bir ümmet kıldık ki, insanlara karşı şahidler olasınız. Bu Peygamber de size karşı şahid olsun.»(")
(5)** Rûm* Sûresi: 4-5.
(6)** Maide Sûresi: 40.
(7)* Bakara* Sûresi:** 143.
82
3* — Adlî teşkilatı şu âyete mutabık olarak tanzim etmeliyiz: «Hayır, Rabbine yemin olsun ki, aralarındaki ihtilaflarında seni hakem yapmadıkça, sonra da verdiği hükmü seve seve kabul edip ona boyun eğme-dikçe iman etmiş olamazlar.»(«)
4* — Askerî nizamı, islâmî ruha uygun kılmalıyız, icabettiğinde seferberliği ilân etmeliyiz: «Savaş kendiniz için kolay olsada zor olsada hepiniz Cihad'a çıkın. Allah yolunda mallarınızla, canlarınızla cihad edin.»{!))
5* — Hem fert, hem devlet için bağımsız bir iktisadî nizamı gerçekleştirmeliyiz. Bu nizamın esasını şu âyet teşkil edecektir: «Allah'ın sizler için medâr-ı hayat kıldığı mallarınızı beyinsizlere vermeyin.»("')
6* — Cehaleti** ortadan** kaldıracak,** Kur'an-ı** Kerim'in ilk inen şu âyetine uygun düşecek bir eğitim ve kültür sistemi takip etmeliyiz: «Yaratan Rabbinin adıyla oku.»(")
7 — Çocukları ve genç müslüman erkek ve kadınları yetiştirecek mükemmel bir aile nizamı tesis etmeliyiz. Şu ilâhî kelâmı gerçekleştirmeliyiz: «Ey iman
(8)** Nisa Sûresi:* 65.
(9)* Tevbe* Sûresi:* 41.
(10)** Nisa** Sûresi:** 5
(11)* Alâk* Sûresi:** 1.*************************** ****************************.******** .
— 83 —
'.,mf
edenler!.. Kendinizi ve çoluk-çocuğunuzu, yakıtı insanlar ve taştan ibaret olan ateşten koruyun.»(12)
8* — Ferdin şahsî harekâtını da tanzim etmeliyiz. Allah Teâlânın şu kelâmında kasdedilen kurtuluşu gerçekleştirmeliyiz: «Amdolsunki nefsini temizleyen kurtuluşa ermiştir.»(ı:!)
9* — Müslüman bir millette hem idareciye, hem de idare edilene hâkim olacak islâmî bir ruhu aşılama-Iıyız. Bu ruh şu ilâhî kelâmden alınmalıdır: «Allah'ın sana verdiği şeylerde âhiret yurdunu ara. Dünyada olan nasibini de unutma, yeryüzünde fesatı arama.»!11)
Hülâsa biz;
Müslüman fert... Müslüman halk... Müslüman ev... Müslüman idare... istiyoruz, islâm Devletlen-ne önderlik eden, müslümanları birleştiren, islâmın izzet ve şerefini tekrar iade eden,'müsiümanların gasbe-dilen ülkelerini tekrar fetheden, sonra da cihad bayrağını ve Aliah'a davet sancağını yüklenen bir islâm Devleti istiyoruz.
Böylece, bütün dünya İslâm Nizâmı İle nûrlansın,
islâmî saadete kavuşsun, istiyoruz...
(12)* Tahrim Sûresi: 6.
(13)* Şems Sûresi: 9.
(14)* Kasas Sûresi: 77.
VASITAMIZ
Ey insanlar!.! İşte gayemiz, işte metodumuz!.. Acaba gayemizi gerçekleştirmek için vasıtamız nedir? (İman ve Cihad)
Bizim vasıtamız da ecdadımızın başvurdukları vasıtalardır. Bizim silahımız da; liderimiz Hz. Muham-med (S.A.V.) ve Ashabının —sayıları ve servetleri az olmasına rağmen— büyük gayretle bütün inkarcılara karşı kullandıkları silahtır.
Evet... Birinci vasıtamız imandır. Yeniden bütün dünyaya karşı cihad etmek için yükleneceğimiz silah «Hakiki iman» ve «Allah'ın yardımına güvenme» silahı olacaktır.
Hz. Muhammed (S.A.V.) ile beraber cihad eden o Sahabe-i Kiram Allah'a, Allah'ın yardım ve desteğine
— 85 —
kalpten**** iman* etmişlerdi.**** «Eğer Allah* size* yardım ederse hiçbir kimse size galip gelemez.»(13)
Bu Sahabe-i Kiram, önderleri Hz. Muhammed'-(S.A.V.) e, onun doğruluğuna ve liderliğine iman etmişlerdi: Andolsun ki, sizler için Allah'ın Resulünden güzel numuneler vardır.»(ı(i)
Sahabe-i Kiram islâm metoduna, islâmın üstünlüğüne ve faydalı olduğuna da iman etmişlerdi: «Doğrusu sizlere Allah'dan bir Nûr ve apaçık bir kitap gelmiştir. Allah, rızasına uyanları bu kitap vasıtasıyla kurtuluş yoluna sevkeder.»(1T)
Sahabe-i Kiram islâmî kardeşliğe ve islâmî kardeşliğin icap ettirdiği hak ve hukuka ve bu kardeşliğin kudsiyetine de iman etmişlerdi: «Mü'minler ancak kardeştir.»('«)
Sahabe-i Kiram Allah'ın kendilerine vereceği mü-kâfaatın büyüklüğüne ve çokluğuna da iman etmişlerdi:
«Çünkü onların Allah yolunda karşılaşacakları herhangi bir susuzluk, yorgunluk, açlık; kâfirleri kızdıracak herhangi bir yere ayak basmaları ve düşmana
(15)* Âl-i Imran Sûresi: 160.
(16)* Ahzab* Sûresi:* 21.
(17)** Maide Sûresi: 15.
(18)** Hücûrat Süresi: 10.
_ 86 —
verdikleri herhangi bir zarar mukabilinde kendilerine iyi bir amel yazılır. Doğrusu Allah iyilikte bulunanların mükâfatını zayi* etmez.»{'«)
Allah (C.C.) Sahabe-i Kiramı insanlığı kurtarmak için seçmiş ve bunları bu sebeple üstün kılmıştır. Sa habe-i Kiram insanlar için yaratılan en hayırlı ümmet olmuştur, imana davet eden Allah elçisini işitince hemen îman etmişlerdir.
Allah'tan niyazımız odur ki, Allah, îmanı nasıl Sahabe-i Kirama sevdirmişse bizlere de sevdirsin. Kalplerini nasıl îmanla süslemişse bizim kalbimizi de îmanla tezyin etsin.
(19) Tevbe Sûresi: 120.
— 87* —
İKİNCİ VASITAMIZ CİHADDIR
Sahabe-i Kiram dâvalarının ancak cihadla, fedakârlıkla, can ve malı Allah yoluna kurban etmekle zafere kavuşacaklarını çok iyi bilmişler, canlarını ve mallarını Allah yoluna harcamışlar, Allah için hakikî cihadı yapmışlar, kendilerine seslenen şu ilâhî kelâmı dinlemişlerdir:
«De ki: Babalarınız, oğullarınız, kardeşleriniz, eşleriniz, aşiretiniz, hazırladığınız mallar, durgunluğa uğramasından korktuğunuz alış-verişiniz ve hoşlandığınız yurtlar, sizin için Allah'tan, Onun Resulünden ve Allah yolunda cihad etmekten daha sevgili ise, o halde; AllaTı emrini gönderinceye kadar bekleyin.»(-°)
Sahabe-i Kiram bu ilâhî nidayı duymuş, can-ü gönülden, kalpden herşeylerini Allah yoluna harcamış, Allah'ın kendileriyle yaptığı alış-verişe istekleriyle ka-
(20) Tevbe Sûresi: 24.
89 ¦-¦•
tılmışlardır. Bunlar ölümü karşılarken şöyle haykmnış-lardır: «Sadece Allah razısı için, Alah'a kavuşuyorum!..»
Bunlardan biri (Ebu-bekr) bütün malını Allah yolunda sarfettikten sonra şöyle der: «Çoluk-çocuğuma Allah'ı ve Resulünü bıraktım.» Yine Sahabe-i Kiramdan biri boynu kılcın altında iken şöyle der:
«Müslüman olarak öldürüldükten sonra, Allah rızası için ölümüm nasıl olursa olsun, benim için önemli değildir.»
Evet... Sahabe-i Kiram böyle idi. Hakikaten cihad ediyorlardı. Büyük fedakârlıklara katlanıyorlardı. Büyük kurbanlar veriyorlardı. Biz de bunlar gibi olmaya çalışıyoruz. Bunların izinden yürümek istiyoruz. Bunların yaptıklarını yapmaya gayret ediyoruz.
Allah'ın bize yardım edeceğine güveniyoruz. Bizi destekleyeceğinden şüphe etmiyoruz: Şüphesiz ki, Allah, dinine yardım edenlere yardım eder. Doğrusu Allah çok kuvvetlidir ve herşeye galiptir. Onlar ki eğer yeryüzünde kendilerini selahiyet sahibi kıisak namazlarını gereği gibi kılar, zekâtlarını verirler. İyiliği emrederler, kötülüğe mani olurlar, işlerin sonu Allah'a va-
(21) Hacc Sûresi: 40-41.
90 ¦—
BU BİR HAKİKAT Mİ, YOKSA HAYAL Mİ?
Bunu dinleyen zayıf imanlılar şöyle diyeceklerdir: «Bunların anlattıkları hayalin tâ kendisidir. Bu sözler bir gurur eseridir, imanla cihaddan başka vasıtaları olmayan şu adamlar çeşitli silahlara ve çeşitli güçlere karşı nasıl dayanacaklar? Haklarına nasıl kavuşacaklar? Halbuki bunlar her zaman 'arslanın ağzı ile pençesi arasındadırlar'.»
Evet... Çokları bunu diyecekler. Belki de böyle ¦demekte mazur sayılacaklardır. Çünl;ü onlar ümitsizliğe kapılmışlar, kendilerine bile güvsnemez olmuşlardır. Kuvvet ve kudret sahibi Allah ile olan irtibatlarından bile ümitlerini kesmişlerdir.
Biz ise, bu îman ettiğimiz gerçeklerin uğrunda azimle yürümenin bir hakikat olduğunu söylüyoruz. Ve Allah'ın şu kelâmını okuyup onun emrini yerine getirmeye çalışıyoruz:
— 91* —
«Düşmanınız olan kavmi (savaşmak için) aramakta gevşek davranmayınız.*** Eğer siz acı çekiyorsanız, şüphesiz ki, onlar da sizin çektiğiniz gibi acı çekiyor lar. Halbuki siz, onların Allahtan ümit etmediği şey.'eri ümit edersiniz. (--)
Ecdadımızdan, kıtalar fetheden, yer yüzünde is-lâmî saltanatı hakim kılan kahramanların sayısı azdu Kullandıkları vasıtalar da güçlü ve kuvvetli değildi. Fakat onlar mümindi. Mücahitti.*** ±
Biz, Resulüllah (S.A.V.) şu hadisi şerifi buyururken nasıl hazırlanmışsa öyle hazırlanacağız. Habbab bin c!-Erett bir rivayetinde diyor ki: «Bir gün Resul efendimiz (S.A.V.) Kâbenin gölgesinde bir elbiseyi yastık etmiş yetarken, ondan şöyle bir rrzuda bulunduk: Ey Allah'ın Resulü! Bizim için yardım dileğinde bulunmaz mısınız? Bizim için Allah'a dua etmez misiniz? Peygamber efendimiz şöyle buyurdu: «Sizden öncekilerden bazı kişiler bir çukura konur, testere ile ikiye biçi-lîrdi. Ne varki, bu hal onu dininden ayıramazdı. Bazılarının da et ve sinirleri, kemiğine işleyen demir taraklarla taranırdı, ama bu hal onu dininden döndüremez-di. Aiah'a yemin ederim ki, elbette bu emir tamam-
(22) Ahzap Sûresi: 10.
— 92
lanacaktır. Yolcu San'adan Hazremevte kadar gidecek, ve Allah'tan veya koyunlarını yiyecek kurttan bcşka hiçbir şeyden korkmayacaktır. Fakat siz, acele ediyorsu-nuz.»(»)
Peygamber efendimiz (S.A.V.) bu hadisi şerifi buyurduğunda, müslümanlar henüz islâmı g'izli yaşıyorlardı.
Evet... Biz, sadece din uğruna hicret eden Suraka bin Malik ile, ona Kisra surlarının fethedileceğini haber veren Resulüllah (S.A.V.) nasıl hazırlandılar ise öyle hazırlanıyoruz. Biz, Resulüllahın Hendek kazarken «Al-lahu Ekber» nidaları arasında Rum kasırlarının fethini haber vererek hazırlanışı gibi hazırlanıyoruz.
«Berra bin Âzib bir rivayesinde diyorki: Resulüllah hendek kazmamızı emretti. Hendekte kazmaların sökemediği bir taşa rastlandı. Bunu Resulullaha haber verdiler. Peygamber efendimiz geldi, taşın üzerine çıktı, kazmayı aldı. Bismillah diyerek taşa vurdu. Taşın üçte biri kırıldı. Resulüllah: Allahu Ekber! Şam'ın anahtarları bana verildi. Allah'a yemin ederimki Şam'ın kırmızı saraylarını burrdzn görüyorum, dedi. Sonra bismillah deyip bir kazma daha vurdu. Taşın üçte biri
(23) Bu hadisi şerifi Buhari ve İmam Ahmed rivayet etmişlerdir.
daha kırıldı. Ve Resulullah: Allahu Ekber! Acemis-fanın anahtarları bana verildi. Allah'a yemin ederim ki buradan Medaini ve onun beyaz saraylarını görüyorum dedi. Yine Bismillah deyip son kazmayı vurunca taşın tamamı söküldü. Resulullah: Allahu Ekber! Yemenin anahtarları bana verildi. Allah'a yemin ederim ki, buradan SANA'nın kapılarını görüyorum.» dedi.(-J)
iki cihanın efendisi Hazreti Muhammed (S.A.V.) bunları buyururken Müşrikler Medine'nin her tarafını kuşatmışlardı. «O vakti hatırla ki, gözler dönmüş, yürekler gırtlaklara dayanmıştı.»(-v<)
(24)** Bu* hadisi* İmam Ahmed rivayet etmiştir.
(25)** Nisa Sûresi: 104.
_ 94 —
BUNDAN SONRA NE OLDU?
Bu âlem. Peygamber Efendimiz (S.A.V.) in dâvasına boyun eğdi. Kur'an-ı Kerimin ayetlerini yâd etti. Re-sulullaha tabi olanların kalplerine hidayet güneşi doğdu. Kâinat nurla doldu. Dünya üzerinde sulh bayrağı, dalgalandı. İnsanlık, adaletli bir idareden doğan huzur ve saadetin tadını tattı.
Hazreti Muhammed (S.A.V.)in yetiştirdiği halifelerin idaresi altında olanlar huzur ve emniyet içinde yaşadı. Rum imparatorluğu ve köşkleri fethedildi. Acem ülkeleri müslümanlara boyun eğdi. Yer yüzü islâma teslim oldu, .hidayete kendi isteğiyle boyun eğdi.
Artık yer yüzünde Peygamber rüzgârları esiyordu. Vahyin nefis kokusuyla dolu bâdisaba yelleriydi bu. Dünyayı Allah'ın rahmeti kapladı.
«Allah, Kafirleri kinleriyle beraber geri çevirdi. Hiçbir hayır kazanamadılar. Allah, savaşta yardım ola-
— 95 —
rak îman edenlere yeter. Allah, en kuvvetli ve her şeye
galiptir.
Allah, ehl-i kitaptan kâfirlere yardım edenleri kalelerinden indirdi. Kalplerine korku saldı. Onların kimini öldürüyor, kimini de esir atıyordunuz. Allah, sizleri onların yerlerine, yurtlarına, mallarına, hiç ayak basmadığınız yerlere vâris kıldı. Allah, her şeye Kadir'-
dir.»(-'«)
Ey insanlar!.. Biz de bugün aynı hazırlıkla hazır-lanacağız. Yakın geçmişte ecdadımız nasıl muzaffer olduysa biz de muzaffer olacağız:
«Zafer ancak Azîz Hâkim olan Allah'ın katında-
dır.»(-n
Yakında bizim için de, Allah Teâlâ'nın şu vaadi gerçekleşecektir: «Biz ise istiyorduk ki, güçsüz sayılanlara iyilikte bulunalım. Onları önderler kılalım. Onları vârisler yapalım. Onları yeryüzünde yerleştirelim.»^"1)
«Sabret, şühhesiz ki, Allah'ın vaadi haktır. Hakiki îman etmeyenler seninle istihza etmesinler.»(?fl)
(26)* AhZ£.b Sûresi: 25.
(27)* Âl-i Imran Sûresi: 126. <28) Kasas Sûresi: 5-6. (29) Rûm Sûresi: 60.
— 96 —
BİZİM DE BİR DEVLETİMİZ OLSAYDI!..
Bizim de, hakikî müslüman, sağlam îmanlı, düşünce ve tatbikatında müstakil, elinde bulunan islâm'ın büyük bir hazine olduğunu bilen, azametini .takdir eden, milletinin içindeki hastalıklardan kurtuluş çaresinin islâmda olduğuna iman eden ve bu mukaddes dinin bütün insanlar için bir doğru yol olduğunu tasdik eden bir idaremiz olsaydı; ondan, islâm nâmına dünyaya el uzatmasını, başka devletleri islâmı araştırmaya sev-ketmesini isterdik.
Bu müslüman devletimiz, müslüman olmayan devletleri çeşitli uyarmalarla, delillerle temsilciler göndererek ikna eder, islâma çekerdi. Böylece islâmî devletimiz diğer devletler arasında hem siyasi yönden, hem de manevî yönden büyük bir itibar kazanırdı. Millete canlılık verir, onları nura sevkederdi. Bu devlet
Risaleler 1
97 —
F: 7
milletin kalbine çalışnrfa gayretini yerleştirir, ruhlarını canlandırırdı.
Ne acayipdir ki; komünizm, kendisini ilân edecek, ona davet edecek, uğrunda mal ve canını harcayacak, ve insanları zorla kabullenmeye sevkedecek bir devlet bulsun da: İslâm"Dini böyle bir devlet bulamasın...
 

osmanyusuf

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
18 Ara 2007
Mesajlar
387
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
54
milletin kalbine çalışnrfa gayretini yerleştirir, ruhlarını canlandırırdı.
Ne acayipdir ki; komünizm, kendisini ilân edecek, ona davet edecek, uğrunda mal ve canını harcayacak, ve insanları zorla kabullenmeye sevkedecek bir devlet bulsun da: İslâm"Dini böyle bir devlet bulamasın...
Yine ne gariptir ki.* Faşizm ve* Nazizm teorileri
kendilerini takdis edecek, aşjrı derecede sevecek, uğrunda cihad edecek, onlara uymakla iftihar edecek, onları öğretmek için bütün nizâmlara başvuracak milletler bulunsun da; islâm dini böyle bir millet bulamasın...
Keza çeşitli sosyal ve politik doktrinler canlarını, akıllarını, düşüncelerini, kalemlerini, mallarını... ve bütün çabalarını yoluna vakfederek ölümü göze alıp onu gerçekleştirmeye çalışacak çok kuvvetli yardımcılar bulsun da; islâm dini böyle yardımcılar bulamasın... çok acı!..
Bütün bu rejimlerin güzel taraflarını alıp kötüKJk-lerini atan, islâm dinine davet edici bir islâm hükümeti bulunmasın...
Bu* devlet,* insanî problemlerin* hakikî çözümünü
taşıyan ve cihanşümul bir nizâm olan islâmı diğer milletlere tanıtmasın, vermesin!..
Halbuki islâm, kendine daveti farz kılmış, bütün bu beşerî nizâmlar ortaya çıkmadan çok önce dine davet etmeyi bir vazife olarak müslüman fert ve cemaata yüklemiştir.
«İçinizden hayra davet edecek, iyiliği emredecek, kötülüğe mani olacak bir cemaat bulunsun, işte onlar kurtuluşa erenlerdir.»!20)
Fakat bizim idareciler bunu nereden yapacak? Bizimkiler hep yabancıların dizi dibinde yetiştiler. Onların fikirleriyle yoğuruldular. Elbette onların izlerinden koşacaklardır. Yabancıları razı etmek için yarışa gireceklerdir. Yabancıların tesiri altında kalmadan hareket etmenin, bizim idarecilerin hatırlarına dahi gelmediğini söylersek mübalağa etmiş olmayız.
Mısır'da birçok idarecilere bu isteğimizi arzettik. isteklerimizin hiçbir netice vermemesi gayet tabii idi. Çünkü islâmı bizzat kendilerinde, ailelerinde ve hususî işlerinde yaşamayan liderler, onu başkalarına öğretemezler. Başkalarını İslama davet edemezler. Zira kaybedilen bir şeyin başkasına verilmesi düşünülemez.
(3ü)* Bakara* Sûresi:* 104.
_ 98 —
— 99 —
Kardeşler!.. Bu, bizim idarecilerin başarabileceği bir vazife değildir. Tecrübeler bu vazifeyi yerine getirmekten âciz olduklarını isbat etmiştir.
Bu vazife yeni neslin vazifesidir. Bunun için yeni nesli bu vazifeye davet edin. Onları yetiştirmek için ciddiyetle çalışın. Yeni nesle fikren, aklen, ruhen ve kalben bağımsız olmayı öğretin. Onların heyecanlı ruhlarını islâmın azameti ve güzelliğiyle doldurun. Yeni gelen nesli Hz. Muhammed (Ş.A.V.)'in sancağı altında asker edin. işte bu nesilden, bizzat kendisi çalışıp başkalarını mes'ud eden bir müslüman idareci bulacaksınız...
_ 100 —
DÂVAMIZIN HUSUSİYETİ
Ey Müslüman Kardeşler!.. Ey insanlar!..
islâm Dinine uygun bir siyaset takip etmek dâvamızın esasından olmasına rağmen, biz bir siyasi parti değiliz.
Hayır-hasenât yapma en büyük maksatlarımızdan olmasına rağmen, biz bir Hayır Cemiyeti değiliz.
Bedenî ve ruhî eğitimler en önemli vasıtalarımızdan olmasına rağmen, biz bir spor kulübü değiliz.
Biz bu teşkilatlardan değiliz. Çünkü bu teşkilatları* belirli* gayeler,* kısa bir müddet* için* meydana* getirir.* Hattâ* bazan* idarecilik* unvanlarını* alabilmek ve birtakım insanları biraraya getirebilmek gayesiyle kurulurlar.
Ey insanlar!.. Bizler hem düşünce, hem de inanç
sahibiyiz. Hem nizâm, hem de metod sahibiyiz. Bizim
,, dâvamız muayyen bir yere mahsus değil, muayyen bir
— 101* —
ırka ait değildir. Coğrafî hudutlar dâvamızın önüne duramaz. Bu dâva, yeryüzüne islâm hâkim oluncaya kadar sürecek olan bir dâvadır.
Çünkü bu, Alemlerin Rabbı olan Allah'ın nizâmıdır. Allah'ın Resulü Muhammed'ül-Emîn (S.A.V.) in yürüdüğü yoldur.
Ey insanlar!.. Biz, Resulullah (S.A.V.) in ashabının vârisleriyiz.Peygamberimiz ve O'nun güzide ashabından sonra islâm bayrağını yükseltenleriz Biz de Sahabe-i Kiram gibi O yüce Resulün (S.A.V.) dâvasını yayan Kur'an-ı Kerim'i ezber eden ve islâm dinini müjdeleyenleriz. «Yakında elbetteki onun haberini öğreneceksiniz.»(¦")
Ey Müslüman Kardeşler!.. Dereceniz budur!.. Kendinizi küçümsemeyin. Kendinizi başkalarıyla ölçmeyin. Dâvanızı yayarken mü'minlerin yolundan başka bir yoldan gitmeyin. Allah'ın nurundan, Resulullah'ın sünnetinden aldığımz bu dâvayı, ihtiyaçların doğurduğu kı-s;ı ömürlü dâvalarla ölçmeyin.
Şimdiye kadar Allah yoluna davet ettiniz. Durmadan oihad ettiniz. Bu mütevazi çalışmanızın meyvesi olarak,* Resulullah**** (S.A.V.)* rehberliğini* ilan**** edep,
(31) Sad Sûresi: 88.
- 102 —
Kur'an Nizâmının hâkim olmasını isteyen, çalışmanın gerekli olduğunu ileri süren, gayenin sadece Allah için olmasını candan dileyen seslerin yükseldiğini gördünüz.
Yine yaptığımız bu mütevazi çalışmanın semeresi olarak Allah yolunda gençlerden akan pâk kanları gördünüz. Allah yolunda şehid olmayı candan arzu edenleri duydunuz.
Bunlar beklediğimizden daha üstün başarılardır. Gayretinizi sarfetmekte devam edin, çalışın. Allah (C.C.) sizinle beraberdir. O, yaptıklarınızı zayi etmeyecektir.
Bugün bize katılanlar yarışı kazanacaklardır. Muhlis olup ta bizden geri kalanlar ise yarın bize ek olacaklardır. Her zaman şeref öncülerindir.
Kim dâvamızı alay ederek veya küçümseyerek yahut başarıya kavuşacağından ümitsiz olarak yüz çevirirse: gelecek günler hatasının büyüklüğünü gösterecektir. Allah, hak olan dâvamızı onun güttüğü bâtıl dâvaya* çarpıp,* onu* mahvedecektir!
Ey çalışan' mü'minler!.. Ey ihlâslı mücahitler!.. Bize gelin bize! Doğru yol buradadır. Hakikat buradadır. Bizden ayrılarak kuvvetlerinizi parçalamayın.
«İşte yolum budur!.. Doğrudur!.. Buna uyun.* Bâtıl
— 103 —
yo!l«r* sapmayın ki, sizi Allah'ın yolundan ayırmasınlar. Allah bunu size tavsiye etmiştir. Umulur ki, sakınırsınız.»! ;)
(32) Enam Sûresi: 153.
104 —
CİHAD RİSALESİ
Âlemlerin Rabbı olan Allah'a hamd olsun. Mücahitlerin önderi, Müttekîlerin lideri. Nurlu mü'minlerin kumandanı Efendimiz Hz. Muhammed (S.A.V.)e, O'nun âline, ashabına ve kıyamete kadar dâvası uğrunda ci-had edenlere salâtü selâm olsun...
CİHAD, HER MÜSLÜMANA FARZDIR
Allahü Tealâ cihadı, lüzumlu ve mecburi bir vazife olarak her müslümana farz kılmıştır. Cihada son derece teşvik etmiş, şehitlerin ve gazilerin sevabını bol bol vereceğini beyan buyurmuştur. Şehitlerin mertebesine ancak onların izinden giden ve başlattıkları mukaddes cihada gönül verenler ulaşabilecektir.
Allahü Tealâ, Şehidlere dünya ve âhirette hiç '"kimseye verilmeyen maddî ve manevî meziyetler bah-,
—* 107 —
şedecektir. Temiz ve pâk olan kanlarını dünyada zafer nişanesi, âhirette de kurtuluş alâmeti kılmıştır.
Cihaddan geri kalan ve cihada iştirak etmeyenlere, Cenâb-ı Hak en şiddetli azabı vaadetmiştir. Bu gî-bî insanları en çirkin ve kötü sıfatlarla vasıflandırmış-tır. Korkaklıklarını ve cihaddan geri kalmalarını kınamış, acizlik ve zaafiyetlerini ortaya koymuştur.
Allah (C.C.) onlara dünya üzerinde öyle bir ziüet verir ki, bundan ancak cihad etmeleri sayesinde kurtulabilirler. Fakat Uhud dağı kadar altın sarfetseter âhi-ret günündeki azapdan yine de kurtulamazlar. Cenâb-ı Hak cihaddan geri kalmayı ve ondan kaçmayı en büyük günahlardan sayar. Helak edici yedi büyük günahtan biri olarak gösterir.
Eski veya yeni bütün ilâhî ve beşerî nizâmlar içinde, cihada ve Askerî Nizâma önem verme bakımından ve bütün gücüyle Hakkı Müdafaa için milleti topyekûn seferberliğe davet etme yönünden, İslâm Nizâmının bir benzerini gösteremezsiniz.
Kur'an-ı Kerimin âyetleri, Resulullah'ın mübarek hadisleri bu üstün mânalarla dolup taşmaktadır, islâm Dini, en sade bir dille ve en açık bir üslupla, cihada, askerliğe ve harbe davet eder. Müslümanların her
— 108 —
zaman karada, denizde ve havada asrın en modern silahlarıyla donatılmalarını* ister.
Biz bu risalede islâm'ın Cihad hakkındaki görüşünü tamamen inceleyecek değiliz. Sadece bir kısmını zikredeceğiz. Cihad hakkında zikredeceğimiz âyet-i kerimeleri ve hadis-i şerifleri uzun uzun izah etmeyeceğiz. Zira bu iki kaynaktaki mükemmel lâfızlar, kolay ibareler, açık mânâlar ve ruhanî kuvvet, okuyucuyu fazla izaha muhtaç etmeyecektir.
109
CİHAD HAKKINDA KÜR'ÂN-I KERİMDEN BAZI ÂYETLER
1.** «Hoşunuza gitmediği halde cihad üzerinize farz kılındı olur ki, hoşunuza gitmeyen bir şey sizin için daha hayırlıdır. Hoşunuza giden şey ise sizin için daha kötü olabilir. Allah bilir, siz bilemezsiniz.»!1)
2.* «Ey iman edenler siz yeryüzünde dolaşan veya cihad* eden* kardeşlerine:** Onlar* yanımızda* olsalardı, ölmezler veya öldürülmezlerdi, diyen kâfirler gibi olmayın. Onlar bunu söylediler ki, Allah kalplerine nedamet versin. Allah hem diriltir, hem de öldürür. Allah yaptıklarınızı görür. Yemin olsun ki, Allah yolunda öldürülür veya ölürseniz Allah'ın sizi affetmesi ve size rahmette bulunması onların toplayacağı şeylerden daha hayırlıdır.
(1) Baljara Sûresi: 216.
—** 111** —
Yemin olsun ki, ölseniz de, öldürülseniz de Allah katında toplanacaksınız.»!2)
Dikkat ediniz!.. Birinci âyette Allah yolunda ölçmek ve savaşmak Mağfiret ve Rahmetle yanyana zikredilmiştir, ikinci âyette ise bu beraberliği göremiyoruz. Çünkü burada Cihad yoktur. Âyet korkaklığın mü'min-lerin değil, kâfirlerin sıfatı olduğuna işaret ediyor.
Bakınız... Şu âyet-i celile korkakların karşısında Şehid olanları nasıl vasıflandırıyor:
3.** «Sakın Allah yolunda can verenleri ölüler sanmayın. Hakikatte onlar Rableri katında diridirler, rızık-lendırılırlar. Allah'ın lutfundan kendilerine verdiği nimetlerle sevinç içindedirler. Kendilerine arkadan ka-vuşamıyanlara, kendileri için korku olmadığını ve mahzun olmayacaklarını müjdelerler.»}7)
Geri kalan kısmı için Kur'an-ı Kerime müracaat edebilirsin.
4.* «O halde geçici dünya hayatını ahirete değişenler Allah yolunda savaşsınlar. Allah yolunda savaşan kimse öldürülse de, galip gelse de biz ona büyük bir mükâfat vereceğiz.»(4)
(2) Âl-i Imran* Sûresi:* 156-158. <3)*** »****** »*********** »*** : 169-175.
•(4) Nisa Sûresi: 74.
112 —
Ayeti celilenin devamı için Kur'an-ı Kerime müracaat edebilirsin. Kur'an'da, Allahu Telâlâ'nın müslü-manları nasıl uyanıklığa davet ettiğini, yerine göre ordular, veya cemaatler yahut fertler haJinde cihad etmeye teşvik ettiğini göreceksin.
Yine cihaddan geri kalanları, korkakları, eyyamcıları, menfaatperesetleri nasıl tenkit ediyor; zayıfların himayesine ve mazlumların kurtarılmasına nasıl dikkati çekiyor; Cihadı oruç ve namazla bir tutup islâmın temel esaslarından olduğunu nasıl ilân ediyor; kararsızların tereddütlerini nasıl siliyor müşahede edeceksin.
Keza Allahu Teâlâ'nın korkakları cesaretle ölümü karşılamaya nasıl teşvik ettiğini göreceksin. Allahu Teâlâ Kur'anda; korkaklara muhakkak surette öleceklerini, eğer mücahit olarak ölürlerse büyük mükâfatlar kazanacaklarını, harcadıkları can ve malın karşılığının kaybolmayacağını beyan ediyor.
5. El enfal suresi, bütünüyle savaşa ve onda se batlı t)lmaya teşvik eder. Savaşa ait birçok hükümleri açıklar. Bunun içindir ki, önceki müslümanlar, bu sureyi «harp marşı» kabul etmişlerdi. Harp şiddetlenince bu sureyi okurlardı. Misal olarak bu suredeki şu ayeti celilelere göz atalım;
Risaleler 1
— 113 —
F: 8
a)** «Ey iman edenler! Allah'ın ve sizin düşmanlarınızı yıldırıp korkutmanız için onlara karşı gücünüzün yettiği kadar kuvvet ve savaş atları hazırlayın.»(5)
b)** «Ey peygamber! îman edenleri savaşa teşvik et. Eğer sizden sabreden yirmi kişi bulunursa onlardan ikiyüz kişiye galip gelir. Yine sizden yüz kişi bulunursa kâfirlerden bin kişiye galip gelirler. Zira inkâr edenler şuursuz bir zümredir.»(«)
6. Tevbe sûresi de, bütünüyle cihada teşvik eder ve cihadın hükümlerini beyan eder. Allahu Teâlâ, Tevbe sûresinde anlaşmalarını* bozan müşrikler hakkında
şöyle buyuruyor:
a) «Onlarla savaşın. Böylece Allah sizin elinizle onları azaplandırsın, rezil etsin, sizi onlara galip getirsin, müminlerin gönüllerini hoşnut etsin, kalplerinde-ki öfkeyi gidersin. Allah dilediğinin tevbesini kabul eder. Allah her şeyi bilicidir, hikmet sahibidir.» (7)
Allahü Teâlâ kitap ehliyle savaşma konusunda da
şöyle buyurur:
b)* «Kitap ehlinden Allah'a ve âhiret gününe îman etmeyen, Allah ve resulünün haram*** kıldığını haram
(5) Enfa!* Sûresi:* 60. (C) Enfal Sûresi: 65. (7) Tevbe: 14.
— 114
saymayan, hak dini kabul etmeyenlerle, size boyun eğinceye ve bizzat kendileri cizye verinceye kadar savaşın. »(*)
Nihayet cihadı haykıran âyetlerle umum seferberliği ilan ediyor ve sonunda şöyle buyuruyor:
c) «Savaş kendiniz için kolay olsada, zor olsada hepiniz cihada çıkın. Allah yolunda mallarınızla, canlarınızla cihad edin. Eğer bilirseniz bu sizin için daha hayırlıdır.»(")
Bunun peşinden cihaddan geri kalan korkak ve âdilerin tutumunu tenkit ederek ebediyyen cihad şerefinden mahrum kaldıklarını şöyle ifade buyurur:
d) «Cihaddan geri kalanlar, Allah'ın peygamberine karşı gelip yerlerinde oturup kalmalarına sevindiler. Allah yolunda, mallariyle, canlarıyle cihad etmeyi çirkin gördüler. «Bu sıcakta harbe çıkmayın» dediler. Ey Resul! de ki: «Cehennem ateşi daha sıcaktır keski bunu buseydiler.»
«Yaptıklarının cezası olarak az gülsünler çok ağia-sınlar.»
«Ey Peygamber! Allah seni cihad sonunda tekrar onlardan bir zümreye döndürürse senden cihada çık-
(8)* Tevbe: 29.
(9)* Tevbe: 41.
—** 115* —
mak isteyenlere de ki: Benimle asla çıkmayacaksınız.
benimle beraber hiç bir düşmanla savaşmayacaksınız,
çünkü ilk defa oturup kalmaya razı oldunuz. Artık geri
kalanlarla oturun.»(ı0)
Sonra Allahu Teâlâ, başta mü'minlerin Efendisi Hz. Muhammed olmak üzere mücahidleri övüp Resul-ullah'ın ve Ashab'ı kiramının vazifelerinin cihad olduğunu şu âyetlerle açıklıyor:
e)** «Ancak Peygamber ve onunla beraber*** îman edenler mallarıyla, canlarıyla cihad ettiler, işte bunlara çok ve hayırlı nimetler vardır. Ebedî kurtutuşa erecek te bunlardır.»(H)
f)** «Allah, onlara ebedi* kalacakları,* altından* ırmaklar akan cennetler hazırlamıştır. Büyük kurtuluş budur.»^)
Bunun arkasından Allah'ın mü'minlerle yaptığı yüce alış veriş beyan olunur:
g) «Şüphesiz ki; Allah, Allah yolunda savaşarak öldüren ve öldürülen mü'minlerin canlarını ve mallarını, vereceği cennet karşılığı satın alır. Bu Tevrat'ta, İncil'de ve Kur'an'da O'nun gerçek olan vaadidir. Kim,
(10) Tevbe: 81-83.
(11) Tevbe: 88.
(12) Tevbe Sûresi: 39.
— 116 —
Allah'tan daha çok verdiği vaadi kim yerine getirebilir? O halde yaptığınız alışverişle sevinin, işte büyük kurtuluş budur.»(|3)
(13) Tevbe: 111.
117 —
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt