Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

“Mürai KAHRAMAN OLAMAZ.” (1 Kullanıcı)

kimkimdir

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
9 Şub 2009
Mesajlar
6,610
Tepki puanı
2
Puanları
0
Yaş
53
mrailer1.jpg





 

kimkimdir

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
9 Şub 2009
Mesajlar
6,610
Tepki puanı
2
Puanları
0
Yaş
53
ZAMAN YAZARI İHSAN DAĞI ÜSTAD NECİP FAZIL' A İŞARET EDEREK CİNLİĞE SOYUNMUŞ

“Necip Fazıl, 12 Eylül ve Türk sağı” başlığını koymuş yazısına ve yazısının üzerinde öyle de şirin gülüşlü resmi var ki, sormayın.

Şirinliğini şundan vurguladık; henüz genç sayılır, Üstad' ın zamanında eli kalem tutsaydı, muhtemelen o çileli Adam' ın yaptıklarını anlamaya çalışırdı ve de bir çokları gibi anlayamazdı.

Kadir Mısırlıoğlu' nun “Üstad” kitabını duymuşsunuzdur, okuyanlar görüyorlar ki, o ulaşılmaz DAĞ' ın eteklerine bile yanaşamamanın ızdırabıyla insan ne hallere düşüyor... İnternette görüntüsü olan bir konuşması da var Mısıroğlu' nun. Üç beş tıfıl çocuğa hitap ederken nasıl da ciğerindeki lekeyi gösteriyor. Üstad' ın okumadığından tut da, filancının arkasından konuştuğu vs. meselelerine değiniyor.

Fakat.

O anda bile sözde yargıladığını zannettiği insanın durumundan daha kötü bir duruma düştüğünün farkında değil; ihtiras insanı yiyip bitiren bir felakettir... Anlayana.

Üstad' ı yargılarken dar-ı bekaya intikal etmiş birinin arkasından konuştuğunun farkında değil, herhalde; “Ölülerinizin arkasından konuşmayın” Hadis-i Şerifine hiç denk gelmemiş... Daha da kötüsü, sağlığında Üstad' a kimse karşı gelemezdi diyor; iyi mi! Yani, arkasını bulmuş sallıyor da sallıyor... Ayıp!

Bir de utanmadan sıkılmadan şunu söylüyor; ben Üstad' ın yanında 25 sene kalmış adamım, onu benden iyi kimse tanıyamaz...

Vah vah vah... Demek 25 sene trene bakmışsın... Eyvah eyvah...

Anlaşılıyor ki, Üstadın varlığında Ene' sini tatmine fırsat bulamamış. Meydan boşalınca, kazma kürek meydanda. Don gömlek mi demeliydik? Ya hu anladık, Üstad' ı sevmiyorsun(uz), hiç olmazsa seviyor gibi yapma riyakarlığını bir kenara koyup adam gibi muhalif olun da, tiksinmeyelim sizden.

Her fani gibi Üstad' ın da hatası vardı. Ama o hatalar sizin bildiğiniz iddia ettiğiniz cinsten hatalar değildi. O hatalarını bile kahramanca ümmet menfaatine sergilemiş bir kahramanken, sizin hatalarınız yüzünüze vurulsa kalpten gidersiniz.

Her faninin arkasından konuşulur, diri veya ölü olsun, herkesin arkasından konuşulacak Bir şey vardır. Da, konuşulanlar doğru mudur, konuşanlar haklı mıdır ona bakmak lazım. Sağlığında çıkıp Üstad' a kükreseydin(!) başına neler geleceğini biliyordun; sustun. Şimdi konuşman dinleyenleri iğrendiriyor; sus!

Veya.

Adam gibi, methetme komuflajına ihtiyaç duymadan, başlarım Üstadınıza, diye gir meseleye!... Bak o zaman bizim de hoşumuza gider. Bir adam(!) bulduk deriz; konuşacak koklaşacak.

“İslam Dünya Görüşü” isimli eserine bakanlar tebessüm ediyorlar. Niyesini anlarsın!... Anlamayanlar için not düşelim; Üstad olmak istiyor...

Ama boşuna. Üstad' lık biraz da Allah vergisidir... Maşallah, siz de çok çalışıyorsunuz, bir yığın kitabınız var, ama kusura bakmayın Üstad değilsiniz... Ha, birkaç kıçı kırık size Üstad diyebilir, o da size yeter... Az da olsa ihtirasınızın şehvet-i şedidesini dindirir...

Televizyon programlarında cuş-u huruş' a geldiğinizde doğru söylediğiniz çok şeyler var, takdir ediyoruz... Ama, bu fani dünyada, üstad olacağım diye müminlerin arkasından, riyakarlık yaparak saldırmak yakışmıyor... Bak şimdi Cübbeli' nin sitelerinde de kendine yer buldun; ne güzel... Mahmud Efendi Hazretleriyle gençlik dönemindeki konuşmanı anlatıyorsun tatlı tatlı... Ne lüzumu var ahir ömründe Üstad' la uğraşıyorsun... Arkandan, İHTİRASLI ADAM denilmesini herhalde istemezsin... Tut kendini... Dünya kaç günlük ki? Mezarda Üstad' lık yok, bunu bizden iyi bilirsin... Bilirsin de, bir de İDRAK gerekli... Size duacıyız, ahir ömrünüzde Mevla sizi İHTİRASINIZDAN KURTARSIN.

Emr-i Hakk vaki olduğunda(bizden önce olursa şayet) arkandan konuşmayıp Fatihalar, Yasinler okuyalım diye yazıyoruz bugün bunları... Ölülerinin arkasından konuşanlar damgasını yemek istemediğimiz için yazıyoruz... İstersen sen de yaz, yerin dibine geçir bizi.

Ama.

Biliyoruz ki, bunu da yapmazsın... Yani yapamazsın... Çünkü seviyemize inmek üstadlığınıza yakışmaz(!)... Ulaşılmaz kalelerin burçlarında kılıç sallarken, bize yan bile bakmazsın. Nefsin SANEM' liği müsaade etmez buna...

İhsan Dağı diye başlayıp, yine dağ olamayan birine yöneldik.Sebebi hikmeti şu ki, Üstad' ın yanında 25 sene kalıp da onu tanıyamama başarısını göstermiş birinin yanında İhsan' ın lafı mı olur... Kabe duvarına zaman zaman bevletmek birilerine adettendir. Şirin yüzlü İhsan ' da tevessül etmiş bu işe... Olur, ziyanı yok.

Fakat.

Yine de birkaç satırla da olsa yazdıklarına değinelim ki, şişinme triplerine girmesin.

Önce bir başka yazara bakalım yine. Şu sebeple ki, bu yazarın adı geçiyor Dağı' nın yazısında; İsmail Kara... Kara, Derin Tarih dergisinin Mayıs sayısında Üstad' ın 12 Eylül darbesine methiyeler düzmesine değinmiş. Dağı' da bu vesileyle aralanan kapıdan sızıyor.

Bu sızmaları gerçekleştirenlerin önce fikir namuslarına bir bakmak lazım. Mesela İsmail Kara; fikir namusu ne kadar olan bir yazardır?

Bakalım.

İsmini hatırlayamadığımız bir kitabında Üstad' ın, Diyanet İşleri Başkanı olmuş Fakülteden hocasına söylediklerini naklediyor... Malum hadise; Üstad hocasına; bu ateşten makama Allah' tan korkmadan nasıl oturdunuz mealinde iman öfkesi tarzında bir çıkışta bulunuyor. Hocası da, Üstad' ın mizaç hususiyetini bildiğinden, sakince onu teskin etmek için; bu makama gelecek başka birisinin yapacağı kötülüklere mani olmak tarzında bir cevap veriyor... Üstad daha sonra bu meseleyi anlatırken hocasına karşı yaptığı hatayı anladığını bir eserinde anlatıyor... Bunlar olabilecek beşeri hatalar.


Fakat İsmail Kara bu meseleyi anlatırken öyle bir cinlik ve hinlik yapıyor ki, insan düşünüyor, Üstad' ın döneminde Kara, çocuk sayılırdı, ona ne yapmış olabilir ki. Bu kin bu öfke niye?

Kara' nın yaptığı hinlik şu; mezkur meseleyi anlatıyor ve devamında küstahça, işte Necip Fazıl' ın ahlakını burdan anlayın mahiyetinde birşeyler yazıyor...Fakaat, yazmadığı şey şu; Üstad' ın kendi eserinde yaptığının yanlış olduğunu teyid etmesini yazmıyor... Üstad' ı tanımayan yok, kıskananlar ve sevenler var, yani herşey aşikar. Kara' yı ise insanımız kısmen tanıyor, kıskananı da, seveni de çok değildir zannediyoruz. Şimdi Kara' ya not verebilirsiniz!... Bakalım Kara, bir erdemlilik gösterip o küstahça satırları düzeltir mi, yani Üstadın gizlediği satırlarını o kısma koyar mı?

İşin hakikati şu aslında; vehimler akılların ve kalplerin çok önünde seyrettiğinden kimse günahını itirafa yanaşmıyor...Aşk adamları ise aşkta da nefrette de uçlarda dolaştıklarından kimseyi umurlarına takmıyorlar... Onlar için yegane geçerli dert HAKK' tır, gerisi laf anlatmaya değmez saman yığınları...

Mısırlıoğlu' nun dediği gibi; Kara' da Üstad' ın döneminde şimdiki potansiyeli(!) ile bulunsaydı konuşamayacağından KARA KARA düşünürdü... Başka ne olabilir ki?

Yani, insan hayret ediyor... Sivrisinekler vızıldamalarıyla kervanlara zarar verebilceklerini nasıl düşünebiliyorlar?

Gelelim İhsan Dağı' ya.

Aslında bu iki yazarın nazarında anlattıklarımızdan sonra; GEÇ...DEĞMEZ diyebilirdik, fakat yukarı da dediğimiz gibi, triplere girmemesi için birkaç kelam edelim.

Önce şu; İhsan, gazetesinin manevi babası, Atlantik ötesindeki liderine 28 Şubat' ı desteklediği için tek laf etti mi veya edebilir mi? Cemaatin camide, cemiyetin ise nerelerde hangi işlerle meşgul olduğunu yazabilir mi?... En azından; artık Türkiye' de kripto Ermeniler bile dernek kurup ortaya çıkıyor, vaftiz olup Ermeni isimlerini alıyorlar da, Hocaefendi hala bunca özlediği memleketine dönmüyor?...

Bu sorulara verilen yarım yamalak cevaplarla kimse tatmin olmamışken, İhsan lutfedip bu meseleye bir el atsa nasıl olur? Ne olur? Otorite İsrail, ABD' nin egemenliğinin zayıflamaması, Mavi Marmara meselesi vs...vs... Bunlar dururken Üstad' a neden geçmiş dersiniz?

Başbakan' ın taarruzu sebebiyle olmasın sakın... Hani mal elden gidiyor korkusu olabilir mi?... ABD' de bile İmam Hatip teşebbüsleri başlamışken, akıllara ne gelir dersiniz?... Büyük Doğu dolu dizgin giderken fincancı katırları ürktü mü acaba... Birileri de şöyle diyor; Biz bunları Büyük Orta Doğu Projesine yakın biliyorduk, meğerse bunlar Büyük Doğu' ya yakınmışlar... Bu düşünce rahatsız etmiş olabilir mi İhsan ve ekibini?

Sadede gelelim.

Üstad' a rahmetli Metin Yüksel' in ağabeyi(şimdi Amerika' da sapıklık peşinde) bir mektup yazıyor. Mektupta Edip Yüksel Üstad' a, kardeşini şehid eden Ülkücülerin safına geçtiği için sitem ediyor. Üstad da mektubu aynen yayınlıyor ve şöyle diyor; mealen: birine el atıyorsunuz, diğeri bağırıyor. Diğerine meselenin niçinini anlatıyorsunuz bu sefer el atılan kaçıyor; anlayın artık...

Bu minvalden olmak üzere Üstad, Allah demenin yasak olduğu dönemde tek kişilik ordu şeklinde rejimle boğuşuyor... Dünya görüşünden zerre taviz vermeksizin müthiş manevraları yapıyor ki, bu manevralar sebebiyle perdenin ötesine geçtiğinde bile boynunda hapis yükü vardı... İhsan konuşuyor. Şirin çocuk.

Altın terazisinde en ince hesapları hassas dengelere o zaman ki şartlarda oturtmakla, bugün taktik zannedilen şeylerin arasında dünya kadar fark var... Bu sebeple kimse, Üstad' ın yaptığını F. Gülen yapınca neden suç oluyor diyemez. Koca ordu, her şeye hakim. O dönemin şartlarında Üstad “Lailahe İllallah diyelim ama Mu... Resullah' ı dostlarımızı(!) incitmemek için erteleyelim” der miydi, hangi kuvvet dedirtebilirdi?

Bu mukayeseleri ortaya koymadan, Üstad 12 Eylül darbesini methetti demek ayıp ötesi birşeydir. Aslında İhsan yaptığı alıntıda Üstad' ın ince manevrasına parmak basmış, ama parmağını kaldırmadığı için altındakini izah edememiş.

Üstad' dan naklediyor:

“Darbenin Başbakanı Bülent Ulusu, 'bahriyelilere mahsus bir nezaket, yumaşaklık ve uysallık içinde' dir... Başbakanın iki konuşması üzerinde dikkat ettiğim nokta onun 'başarımızı Allah' tan niyaz ederim' sözleri oldu. Bu sesi özlüyorduk.”

“Hakkın tayini, türlü oyunlara getirilen yığınlara değil, Hakka bağlı bir otorite merkezine ait olması gerekir. Biz dünya görüşümüz icabı, hak ve hakikat saltanatından gayri bir sistem tanımayanlardanız.”

“Diyarbakır' da şeriatın kestiği parmak acımaz” diyen Devlet Başkanı şeriatı hak ve hakikat manası dışında kullanmış olmayacağına göre ve ayrıca 'anarşiyi kökünden temizlemedikçe gitmeyeceğiz' dediğine göre gerçek Müslüman' a düşen vazife ona şöyle cevap vermektir: Dediklerinizi yapın da, başımızdan hiçbir an eksik olmayın.”

Bugün; Beni kimse tutamaz, kafama sıkarım diyen Kenan Evren'i o günlerde böyle avlamaya çalışıyor, milletin dinine imanına musallat olmalarını engellemek için çabalıyordu. İhsan, Büyük Doğu' nun hikmet pınarlarında ıslanmış ince ayar politikaların, kendi açısından müşahhas taraflarına baktığından anlayamıyor. Aslında anlaması için gerekli olan satırları da yine kendi yazmış, ama buna rağmen hadiseye Fransız.

Şöyle diyor:

“Necip Fazıl' ın bu övgüleri ve tespitleri 12 Eylül' den hemen sonra çekindiği veya korktuğu için yaptığını hiç sanmıyorum. Darbecilerden bir beklentisinin olmayacağı da keisn... Peki neden? Necip Fazıl, 12 Eylül darbesine ve darbecilere inanmış olmalı. Üstad bu yazdıklarından dolayı daha sonra pişmanlık duymuş mudur? Bilmiyorum. Bütün bu desteğe rağmen 12 Eylül rejiminin, 80 yaşını bulan şairi tutuklamaya kalkıştığı da söylenir.”

Necip Fazıl darbecilere inanmış olmalı... Hangi bakımdan ve o günün şartlarında yapılacak başka ne vardı? Onlardan korkusu yok, beklentisi yok. Herşeye rağmen sahayı terketmeden, eline geçirebileceği bir manivelayla, aşk ve vecd içinde keramet çapında bir umutla didiniyor.İhsan da aşk ve vecd diyalektiğinden mahrum olduğu için hükmü basıyor; Üstad 12 Eylül darbesini destekledi... Vay anam vay.

Son demlerinde bile Evren kendisini zindana atabilmek için çok uğraştı... Üstad bu insanları mı destekledi?... Yani, haşa o kadar saftı Üstad.Üstad değil ama İhsan' ın saflığı kesin, başka derdi varsa onu da bilemeyiz.

Bir zamanlarda gazetesinin Londra temsilcisi sataşmıştı Üstad' a... O zaman dokunmayalım demiştik... Şimdi kısmen dokunmamızın bir mahsuru olamyacağı zannıyla dokunduk.

İşin hulasası şu ki, Üstad şöyle diyordu: BİZ SUSSAK MEZARIMIZ KONUŞACAK!

Konuşuyor mu? Konuşuyor... Kimsenin hoplamasına zıplamasına gerek yok... Fikir çağı yaklaştıkça Büyük Doğu ve Yürüyen Büyük Doğu olarak İbda agoroda yerini alacak; alıyor...

Ikınmaların temel sebebi bu... Kumandan Salih Murzabeyoğlu' nun ifadesiyle söylelim;
“Çilemizi bile kıskanıyorlar.”

Son söz: “MÜRAİ KAHRAMAN OLAMAZ.”
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt