MÜNAFIKLAR :.........
“Size ne oldu da, münafıklar hakkında iki guruba ayrıldınız? Halbuki Allah(-u Teala) onları kazandıkları (bunca günahlar) yüzünden tersine (İmandan sonra küfre) döndürmüştür. Allah(-u Teala) ın saptırdığı kimse için (doğruya) asla hiçbir yol bulamazsın.” (Nisa Suresi 88) Ayet-i Celilenin iniş sebepleri kısaca, Mekke-i Mükerreme’de iman ettiklerinisöyledikleri halde, Müslümanlar aleyhinde müşriklere yardım eden ve hicret emri geldiğinde hicret etmeyen ve Medine-i münevverede bir müddet kalıp , izin ile Medine dışına yerleşen ve bu konaklamaları neticesinde müşriklerin arasına karışan bir kısım guruplar hakkında inmiştir. Görüldüğü üzere Allahu Teala, bir müddet Müslümanlarla beraber olup, daha sonra müşriklere yanaşmaları ve Müslümanları terk etme sebebiyle bu insanların küfre düştüğünü bildirmiştir. Onları küfre düşüren etkenlerden biri, müşriklerle birlikteliği ve gerek fikri ve gerekse fiziksel birliktelikleridir. Münafıkların bu tür ilişkilere girme sebeplerinin bir kaçı, Dünya malı ve zevklerinden ayrılmama isteği, rahatlık, kendi nefs ve hevasına göre yaşam isteği, Allah yolunda uğradıkları eziyetlere tahammül edememe olarak sıralanabilir. Zira bir insan devamlı inançsız insanlarla hemhal olursa, muhakkak ki onların fikirlerinden, inanışlarından, yaşamlarından etkilenir ve bir müddet sonra, Allah ve Rasulünün emir ve yasaklarını sorgulamaya, küçümsemeye ve inkara gider. Bu hal kaçınılmazdır. İşte yukarıdaki Ayette belirtilen “onları kazandıkları (bunca günahlar) yüzünden tersine (İmandan sonra küfre) döndürmüştür.” İbaresi, bu ilişkilerin sonucudur. İslamı ve Müslümanların dostluğunu bırakıp, gayrı Müslimlerin dostluğuna sığınmanın sonucu eninde sonunda küfürdür. Burada şunu belirtmekte fayda vardır ki, İnsanlığın beşeri ilişkilerinin gereği muameleler bunun dışındadır. Bunun içindir ki münafıkların bir kısmı, müşriklere yardımcı olmaktan çekinmemiş, bir kısmı hicret etmeye yanaşmamış ve neticede imana küfrü tercih etmişlerdir. Bu gibi insanların, imandan sonra küfre dönmeleri sebebiyle, kurtuluşa ermeleri ahiret açısından mümkün değildir. Dünya hayatındada hidayeti yeniden kazanmaları ise çok çok zordur. Zira artık bunlara yapılan her türlü nasihat, yüzlerine okunan hertürlü Allah’ın ayeti, onların küfürlerini artırmaktadır. Allahu Teala bu gibi insanları şayet küfürlerinden dönmezlerse, azabıyla müjdelemektedir. “Şüphe yokki münafıklar cehennemin en alt katındadırlar. Onlara asla bir yardımcı bulamayacaksın.” (Nisa Suresi 145) … Ayeti, münafıkların, cehennemin en alt tabakasını hakketmekle, insanların en çirkin işler yapanlardan olduklarının göstergesidir. Münafıkların bir kısmı, önceleri imanlıdır. Fakat daha sonraları itikadlarında ki bozukluklar hasebiyle, zaman içerisinde bir kısım meselelerde küfre düşmekte ve işleri ile Allah’ın ayetlerinin bir kısmını yalanlamakta ve inanmamakta,; Resulünün sünnetlerini reddetmekte ve alaya almakta; Müslümanları küçümsemekte, sıkıntılara sokmakta ve kafirlerle Müslümanlar aleyhinde yardımlaşmaktadırlar. Fakat tam manası ile açık inkar yoluna gitmemekte ve kendi nefs ve hevalarına göre hareket etmek için uğraş vermektedirler. Allah’ın ve Peygamberinin varlığını inkar edememektedirler. Fakat bu iman sadece varlık mesabesinde kalıp, Allah ve Resulünün dünya işleri ile alakalı öğüt vermediğine ve dolayısı ile insanların bu konularda muhayyer bırakıldığına inanmaktadırlar. Dolayısı ile ne Allah’ın istediği imanı kabul etmekte nede kafirlerin istediği gibi İslamı tamamen reddetmemektedirler. “Münafıklar, iman ile küfür arasında bocalayıp duruyorlar, ne onlarla birlikte oluyorlar, nede bunlarla. Allah kimi saptırırsa artık sen ona asla bir yol bulamazsın.” (Nisa Suresi 143) Ayet-i Celile’si bun pek güzel açıklamaktadır…Birde öyle münafıklar vardır ki, bunlar hakikatte inanmadıkları halde, Müslümanlara karşı inandıklarını söylerler. Bu yolla Müslümanlara sokulup, İslamın ve Müslümanların zaafa düşmeleri ve yok olmaları için kendilerine yol ararlar. Fakat bilmiyorlar ki, Allah her şeye hakimdir ve Kendi Kitab’ını okuyan müminleri ise gerek ve münafık gerekse kafir insanlara karşı apaçık uyarmıştır. “İnsanlardan bazıları Allah’a ve Ahiret gününe inandık derler. Oysa inanmış değillerdir. Allah’ı ve inananları aldatmaya kalkışıyorlar. Oysa yalnız kendilerini aldatıyorlar, farkında değiller.” (Bakara Suresi 8,9) Bu tür kişiler gerek dünya hayatının zevkleri, gerek inat, gerekse iktidarları ve şöhretleri için, Allah’ın bir kısım ayetlerine inanır ve bir kısım ayetlerini de çeşitli bahanelerle bozar ve inkar eder. Apaçık olan ayetlere başka başka anlamlar yüklemeye çalışarak inkar yoluna giderler. İslamın ve imanın şartlarını, haram ve helalleri, günümüz şartları, çağdaşlık, morenlik gibi fikirler ileri sürerek reddederler. Diğer insanları bu şekilde çevirmek isterler. Etraflarında Allah’ın emir ve ysaklarına riayet edenleri görmekten rahatsız olurlar. Kendi günahkarlıklarını ve sapkınlıklarını olağan göstermek ve kanıksatmak için müminleride kendilerine benzetmek isterler. “Onlar isterler ki, kendileri inkar ettikleri gibi, keşke sizde inkar etsenizde eşit olasınız…” (Nisa Suresi 89)… Camii istemezler, çünkü onlara İslamı hatırlatır. Namaz kılan İnsanları, Tesettüre riayet eden insanları, İçki ve benzeri haramlardan sakınan insanları; kısaca Allah’ın emir ve Resulünün Sünnetlerini tutan insanları gördükçe kendi günahkarlıkları içlerini kemirmekte ve bu şekilde yaşayanları ve inananları bozarak nefislerini rahatlatmak isterler. Kur’an’ı basit bir söz ve hikaye gibi göstermeye gayret edip onun nasihatlerinin yerine kendi fikir ve beyanlarını daha üstün göstermek suretiyle hayatın içinden silmeye çalışırlar. Oysa yerde ve gökte Allah’tan başka hidayet edici ve kurtuluşa erdirici bir rehber yoktur ve onlar bunu anlamak istemezler. “Ey İnsanlar! Rabb’inizden size açık bir delil geldi ve size apaçık bir nur (Kur’an) indirdik. Allah’a iman edip ona sarılanlar varya, işte Allah onları rahmetine ve bol nimetine kavuşturacak ve kendisine giden doğru yola eriştirecektir.” (Nisa Suresi 174,175) Kendilerine gelen bu uyarıcı, Kerim sıfatına haiz Kitab’a uymaktan imtina edip, Onun Nur’u ile aydınlattığı yoldan yürümek yerine, kendilerini sonsuz azabın karanlığına götürecek yolları bırakmamakta direnmektedirler. Halbuki Allah onları güzel bir Tevbe ile çağırmakta ve bağışlanmaları için yüzlerini Allah’a dönmelerini dilemektedir. “Hala Tevbe etmiyorlar ve O’ndan bağış dilemiyorlar mı? Oysa Allah çok bağışlayıcı, pek merhametlidir.” (Maide 74)… İslam dini, yüzyıllarboyu çok az özekliklerini zikrettiğimiz bu gibi nice münafıkların bozma uğraşları ile karşılaşmıştır. Kur’an-ı Kerim’de bunların çokça misalleri vardır. Fakat geçmişte olduğu gibi şimdi ve gelecekte asla muvaffak olamayacaklardır. Zira Allah Nur’unu tamamlayacaktır. Vede bu ve benzeri insanların savaş açtıkları bu Din’in sahibi ALLAH’tır. Yeryüzünde, ALLAH’a karşı girişmiş olduğu savaşı kazanacak bir ordu ve insan gurubu varmıdır? Bu insanlar, şürekli akıllı olduklarını iddia eden ve aklı ön planada tutmak isteyen bu insanlar, bunu hiç düşünmezler mi? Nasıl bir akılsızlık içerisindedirler ki Allah’ın ve Resulünün bunca yol göstermelerine karşın halen daha uyanmazlar? Fakat Allah bu kişilerin kalblerinin katılaştığını ve artık vaaz ve nasihatlerin (az bir kısmı hariç) fayda vermeyeceğini de bizlere bildirmiştir. “O inkar edenleri (İslama çağıranın) durumu, bağırıp çağırmadan başka bir şey duymayan hayvanlara haykıran çobanın durumu gibidir. Onlar, sağırdırlar, dilsizdirler, kördürler; bu yüzden hiçbir şey anlamazlar.” (Bakara Suresi 171)… Ve şayet, pek kıymetli olan ömür sermayelerini, bu inançsızlık içerisinde tamamlayıp, RABB’leri olan ALLAH’a, küfür içerisinde dönerlerse, maalesef şu ayetin muhatabı olacaklardır. “Gerçeği inkar eden ve kafir olarak ölenlere gelince; Allah’ın, meleklerin ve bütün insanların laneti üzerine olsun.!” (Bakara Suresi 161)… Müminlerde, Bu münafıklar için Rabb’lerine şöyle dua etmektedirler: Ya RABB! Onların kalblerini döndür! Gönüllerini İslama aç! Senin ve Resulünün yolunu onlara da nasib et. Onlara güzel bir Tevbe ile Tevbe nasib eyle. Kusur ve hatalarını bağışla. Onların ve bizlerin günahlarını afv eyle. Kalblşerimizi Dinin üzere sabit eyle. Ayaklarımızı kaydırma….AMİN…. Saygılarımla…. Selam ve Dua ile…..