Mustafa Cilasun
Kayıtlı Kullanıcı
- Katılım
- 22 Haz 2007
- Mesajlar
- 4,488
- Tepki puanı
- 1
- Puanları
- 0
- Yaş
- 67
- Konum
- Kayseri
- Web Sitesi
- www.facebook.com
Gecelerin mağrur sessizliğinde,
İleri geri gezerken,
Kasvetin sardığı benliğimde,
Bir ah çeker dalar giderim…
İrkilirim! Yalnızlığımın…
Sis çeperlerinde… Dayanamam…
Üflerim neyi, naz ile…
Kendimi, nağmelerde ararım.
Ahengin meşkine, gark olurum.
Deva ararım.
Yâri sevmenin, gönül vermenin,
Şerde direnmenin ve yalnızca
Ona yalvarmanın, gururu bulunmaz…
O hacet kapısıdır…
Seni dinlemekten, kat’a yorulmaz…
Ne yaptığını, neden yaptığını,
Zorunda kaldığını, pişman olduğunu,
Gönül sesinden, hiç üşenmeden,
Acaba demeden, ona anlatmalısın…
Öyle bir kapı ki seni,
Senden daha iyi bilen.
Sana hayat veren.
Yakin olan, takip eden
Ve bir mühlet veren,
O zamana kadar, rızkı eksilmeyen,
İradene yönelten, yalnız bırakan,
Tercih veren, cezayı erteleyen,
Hatanı gizleyen, teklifsiz veren,
Bire on teklif eden, mesaj gönderen,
Zulümden kurtaran ve imkân veren,
Böyle müthiş bir kapı…
Dünyada yaşamak,
Elbet yetmez, çünkü ahiri var,
Ahirden bihaber olmak,
Bizatihi zahirleşmektir…
Hayatı anlamlı kılan,
Bir dünyayı tanımamak!
Mekanikleşmektir…
Manaya bigane kalanlar,
Maddede buharlaşan,
Beşeri Biçarelerdir…
Biliyoruz ki nimetin,
Kahrını külfet çeker…
Kişi ektiğini biçer,
Hak ne vakit tecelli,
Eder elbet bekleyeceğiz…
Gecenin sessizliğinde,
Kozmik bir âlemde,
Gezegenler süzülürken
Ve herkes uyurken,
Sen secdeye kapanan,
Seccadesi ıslanan ol,
Sabret, hamdet…