Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Mü’mine Nâmertlik Değil, Mertlik Yakışır. (1 Kullanıcı)

Delete

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
11 Mar 2008
Mesajlar
6,076
Tepki puanı
15
Puanları
38

Mü’mine Nâmertlik Değil, Mertlik Yakışır.

Bir yazısında Ahmet Hâşim, asîl hayvanların diş-tırnak ve boynuzlarıyla mücâdele ettiklerini... Kirpinin de, küçücük olmasına rağmen merdâne silahlarla mücehhez olduğunu... Bütün vücudunu kaplayan dikenleri sayesinde, korkunç yılanlarla bile baş edebildiğini anlattıktan sonra, şöyle devam eder:


“... Fakat kirpinin nâmert bir düşmanı var: Tilkinin kirpiye karşı silahı ne dişi, ne tırnağıdır; sadece sidiğidir. Bu küçük dört ayaklının sidiğinde öyle bir hâssa vardır ki, bunun müstekreh kokusu asîl kirpiye kendisini müdâfaa etmek endişesini derhal unutturur. Bunu bilen tilki, kirpinin üzerine sidiğini yapmakla onu kolayca terk-i silâha mecbur eder.


“Ey murdar tilki! İnsanlar arasında ne kadar çok kardeşlerin var.”


Murdar tilkinin etrafa pislik saçarak kolay zafer kazanmak isteyen kardeşleri, ne yazık ki, günümüz toplumunda kendilerine yer bulmakta hiç de zorluk çekmiyor.

Böylece, dünyevî-uhrevî en küçük bir ahlâkî kaygı ve endişe taşımadan, insanların şeref ve haysiyetiyle, namus ve itibarlarıyla oynanabiliyor. !

Tâbir câizse haysiyetler ayaklar altına alınıp linç edilebiliyor.

İz‘an ve insâfı ise, mumla arasanız bulmak mümkün olmuyor.


Halbuki ahlâk ve haysiyet sahibi insanların, bilhassa mü’minlerin bu gibi hallerden şiddetle kaçınmaları, hele de bunların anası durumunda olan yalan, iftirâ, gıybet, gammazlık ve dedi-kodu dan son derece uzak durmaları gerekmez mi ?

Zira;
Mü’mine nâmertlik değil, mertlik yakışır.
Mertlik ise , önce kendi ayıp ve kusurlarımızı görmektir



Şayet hataen / yanlışlıkla böyle bir duruma düşmüşse, kişi kendi kendine, “Ben falanca insana, durup dururken pislik attım, şeytanın uşaklığını yaptım, bu doğru değil! Benim başıma böyle bir iş gelse, ne yapardım?” diyerek vicdan muhâsebesi yapmalıdır. Sonra da pişmanlık duyarak derhal hatasını telâfi / giderme yollarını aramalıdır.

Elbette böyle bir vicdan muhâsebesi yapabilmek için, önce insan olmak lâzım. Sonra da biraz iz‘an-insaf sahibi, Allâh’a ve âhirete, hesap gününe inanan bir mü’min olmak gerekir.


Yalan, iftirâ, gammazlık, dedi-kodu ve gıybet gibi çirkin hasletlerin her biri, mücessem kötülüklerdir, şeytânın tuzaklarıdır.


Mü’min bu ufûnetleri yaymaz. Onun neşrettiği, etrafına yaydığı rayiha, güzel ahlâkın tertemiz kokuları olmalıdır.

Müslümanların tek yürek oluşabilmesi için, Müslümanlar bundan sonraki günlerinde de kendilerine hedef olarak, zulmünden ve zalimliğinden hiç kimsenin tereddüt etmediği, herkesin üzerinde ittifak ettiği kişileri, seçmelidirler,
Demek istiyoruz ki, Müslümanların vahdetini sağlamak istiyorsak, kesinlikle ve kesinlikle Müslümanlarla uğraşmayı bırakmak zorundayız. Müslümanlarla uğraşanlar iflah olmayacaklardır, bulundukları çizgiden bir adım ileri gidemeyecekler, büyüyemeyecekler, özellikle vahdet kesinlikle bunların etrafında olmayacaktır.

Hedeflerine Müslümanları koyanlar, mazlumları, sessizleri koyanlar, yatıp kalkıp sadece onlarla uğraşanlar küçüldükçe küçüleceklerdir.

Kafirlere ve münafıklara boyun eğme. Onların eziyetlerine aldırma. Allah'a güvenip dayan, vekil ve destek olarak Allah yeter. Ahzâb 48

Mümin erkeklere ve mümin kadınlara, yapmadıkları bir şeyden dolayı eziyet edenler, şüphesiz bir iftira ve apaçık bir günah yüklenmişlerdir. Ahzâb 58

Hem, bize yollarımızı göstermiş olduğu halde ne diye biz, Allah'a dayanıp güvenmeyelim? Sizin bize verdiğiniz eziyete elbette katlanacağız. Tevekkül edenler yalnız Allah'a tevekkülde sebat etsinler. İbrahim 12

Andolsun ki senden önceki peygamberler de yalanlanmıştı. Onlar, yalanlanmalarına ve eziyet edilmelerine rağmen sabrettiler, sonunda yardımımız onlara yetişti. Allah'ın kelimelerini (kanunlarını) değiştirebilecek hiçbir kimse yoktur. Muhakkak ki peygamberlerin haberlerinden bazısı sana da geldi. En’âm 34


Tüm olup bitenler karşısında susmayı seçip Kuran’ı ve Hz.Muhammed’in (sav) sünnetlerini haykıran, gelecek kuşakların daha güzel şekillenmesi için Allah yolunda çabalayan Saliha bacılarımızın kendi sessizliği-umursamazlığı-duyarsızlığı ve en önemlisi Allah’a teslimiyetçiliği yüzünden ezilmesine tahammül edemeyen insanlarız.

Sessizliklerin daha çok ve daha derin suskunluklara vesile olmaması temennisi ile

Ayaktan Padişaha Vezir Olmaz, Baktık ki Vezirler Ayak Oldu


deleterx2.gif



Düşmanlarım bana ne yapabilir ki ?
Ben cennetimi yüreğimde taşıyorum, nereye gitsem o benimle gelir.
Hapsedilmem halvet, sürgün edilmem hicret, öldürülmem şehadettir.
Değil mi ki, göğsümde Allah'ın Kitabı ve Rasulü'nün sünneti vardır!
 

Delete

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
11 Mar 2008
Mesajlar
6,076
Tepki puanı
15
Puanları
38
Fitne tamamen yok edilinceye ve din (kulluk) de yalnız Allah için oluncaya kadar onlarla savaşın. Şayet vazgeçerlerse zalimlerden başkasına düşmanlık ve saldırı yoktur. Bakara 193
 

kimkimdir

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
9 Şub 2009
Mesajlar
6,610
Tepki puanı
2
Puanları
0
Yaş
54
Kafirlere ve münafıklara boyun eğme. Onların eziyetlerine aldırma. Allah'a güvenip dayan, vekil ve destek olarak Allah yeter. Ahzâb 48
BESMELE...SELAM VEDUA ile GÖNÜLDAŞ...ALLAHCC YAR VE YARDIMCIN OLSUN...
 

Delete

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
11 Mar 2008
Mesajlar
6,076
Tepki puanı
15
Puanları
38
Kafirlere ve münafıklara boyun eğme. Onların eziyetlerine aldırma. Allah'a güvenip dayan, vekil ve destek olarak Allah yeter. Ahzâb 48
BESMELE...SELAM VEDUA ile GÖNÜLDAŞ...ALLAHCC YAR VE YARDIMCIN OLSUN...


Amin kardeşim, Rabbimiz sizin de yar ve yardımcısı olsun İnşaAllah,
Selam ve baki dualarım ile kardeşim.
 

Delete

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
11 Mar 2008
Mesajlar
6,076
Tepki puanı
15
Puanları
38
İnsanoğlunun davranışlarında rol oynayan, “ilim-amel-hal” denkleminden, söz ya da davranışın önce ilim olarak öğrenildiğinden, sonra kalpte yönü tayin edildiğinden, sonrasında da davranışa yansır.

İlim (bilgi) eğer kalpte yer edinememiş ise amel (davranış) olarak ortaya konamamaktadır. Bilgi-davranış arasındaki kopukluğa sebebiyet veren, bilginin kalpte yer edinememesidir ki buna tasavvuf literatüründe “hal” denir. (Hal; bilginin kalpte yerleşmesidir.)

Bilginin kalpte yerleşmediği taktirde, davranışa yansıması asla mümkün değildir. İşte hakkında bilgi sahibi oldukları halde, yanlışta ısrar edenlerin hali bundan ibarettir.

İnsanoğlunun kalbinde bilginin yerleşme haline “yakîn” denir. “Yakîn”in dereceleri vardır. Bunlar; “ilmel yakîn”, “aynel yakîn”, “hakkel yakîn”dır
“İlmel yakîn”; bilginin sadece fikir bazında kaldığı haldir ki bir şey hakkında sadece bilgi sahibi olmak, onun davranışa yansımasına yetmeyecektir. Kalpteki bilginin fikir bazında kalması, aksi bir bilgi ile yerini şüpheye ya da yokluğa terk edecektir. Çünkü; kalpte bulunan her bilgi karşı bir bilgi ile her an değişmeye yok olmaya mahkûmdur. Bilginin kalpteki “ilmel yakîn” hâli en basit halidir ve davranışa yansıması çok zordur.

“Aynel yakîn”; bilginin görerek elde edilmesidir. “İlmel yakîn”e göre daha verimlidir. Kalpte belli bir oranda yerleşme yeteneği vardır ve kısmen davranışlara yansıma ihtimali yüksektir, ancak yetersizdir.

“Hakkel yakîn”; bilginin yaşanarak öğrenildiği haldir. Bilginin kalbe yerleştiği ve davranışları direk etkileyen halidir. Bu durum bilginin davranışa yansıdığı, bilgi hakkında şüphelerin ortadan kalktığı haldir ki; kalpte bu hale erişen her bilgi, direk olarak davranışa yansır…

Gerek yanlışlıkları ortadan kaldıramayan, gerek helal-haram sınırını koruyamayan, gerek istenilen ibadet ve itaatleri yerine getiremeyen yada bildiği halde doğru davranış sergileyeme- yenlerin durumu budur.
 

Delete

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
11 Mar 2008
Mesajlar
6,076
Tepki puanı
15
Puanları
38
İnsanların iyilik yapmalarını engelleyen hatta kötülüğe yaklaştıran kibir, riya, ucub (kendini beğenme), haset, gıybet, öfke gibi kalbi hastalıkları vardır. Kendimizde böyle hastalıkları teşhis etmemiz, onları gönlümüzden söküp atmanın başlangıcıdır denebilir.

Seyr–ü süluk etmek yani ruhu gerçek safiyetine ulaştırmak için insanın kendi derununa yolculuk yapması bu gibi kalbî hastalıkların teşhisi ve tedavisi için gereklidir. Yine tasavvuftaki ihvan kardeşliği dediğimiz bağ, kalbî hastalıkları fark etme, kardeşine ayna olma, kendini kardeşinde seyretme gibi halleri sağlar.

Salik yani seyreden kişi yeterince anlayışlı ve kavrayışlı ise kendinde var olan bir kalbî hastalığı kardeşinde teşhis ettiğini fark edebilir.

“Kem söz sahibine aittir” diye güzel bir söz vardır. Yeterli içgörüye sahip olan salik her türden hastalığın kendinde olabileceğini bilir. Bu nedenle her zaman uyanık olmaya, ne düşündüğünü, ne dediğini, ne yaptığını tahlil etmeye gayret sarfeder.

Tasavvuf ehli aynı zamanda sükut ehli bir insandır. Gerekmediği halde sarfedilen sözler sonraları büyük pişmanlıklar getirebilir.
 

Delete

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
11 Mar 2008
Mesajlar
6,076
Tepki puanı
15
Puanları
38
Bir atasözümüzde; “İslam’ın şartı beştir, altıncısı haddini bilmektir” demişler. Gerçekten de atalarımız bir söz söylemişlerse o sözün çok büyük manaları, vermek istedikleri mesajları vardır.

Sosyal hayatta insanların en fazla canının yandığı, kırıldığı nokta da haddini aşmaları sebebiyledir. İşlenen suçlar, takınılan tavırlar, ağızdan çıkan sözler, yanlış davranışlar ve neticesinde de sosyal hayattaki olumsuzluklar ölçüsüzlükten, haddi aşmaktan kaynaklanmaktadır.

İnsanoğlunu yoktan var eden yüce Allah(cc) ilk insanı peygamber olarak yaratmakla, düşebilecekleri badireleri, çekebilecekleri sıkıntıları önceden bilip, sorumluluklarını ve hadlerini kitap ve peygamberler aracılığıyla onlara bildirmiştir. Sosyal hayatta oluşan kanunlar, yapılan düzenlemeler, doğru ölçüler çerçevesinde ortaya konduğu, kişilerin haddini bildiği ve yaşandığı oranda da mutluluk ve huzur sağlanmıştır.
 

Delete

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
11 Mar 2008
Mesajlar
6,076
Tepki puanı
15
Puanları
38
Hayal dükkanında gerçek satılmaz. Bir hayalin içinde gezinen bu tür davranış ve zihniyet bana ciddi bir psikolojik rahatsızlığı hatırlatıyor: Olanları olmamış gibi zannetmek. Sonra bu gerçeklere inanıp bu gerçeklere göre hazır etmek her şeyi. Öyle hastalar oluyor ki bazen kendisini bir doktor zannediyor. Sonra buna kendileri de inanıp hastalara ilaç yazıyor.
Durum aynen bundan ibaret… :)
 

Delete

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
11 Mar 2008
Mesajlar
6,076
Tepki puanı
15
Puanları
38
Peygamber efendimizin şahsına hakaret ettiklerinde yumuşak huyluluğu ile o insanları alttan alır, fakat konu Allah’ın emirlerine yani İslam dinine hakaret olursa bütün celaliyle ve adaletiyle gereken tavrı koyardı.

Elbette bizler peygamberimiz gibi davranıp bize hakaret edenlere karşı sabredemeyiz, ama o güzel ahlaka sahip olmayı gayret gösterebiliriz. İnanın bu gayret cevapsız kalmaz. Allah cc bize bunun karşılığını verir. Çünkü o kuluna kararlı olanlara bütün rahmet kapılarını açıyor.​
 

Delete

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
11 Mar 2008
Mesajlar
6,076
Tepki puanı
15
Puanları
38
Kafirlere ve münafıklara boyun eğme. Onların eziyetlerine aldırma. Allah'a güvenip dayan, vekil ve destek olarak Allah yeter. Ahzâb 48

Mümin erkeklere ve mümin kadınlara, yapmadıkları bir şeyden dolayı eziyet edenler, şüphesiz bir iftira ve apaçık bir günah yüklenmişlerdir. Ahzâb 58
 

Delete

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
11 Mar 2008
Mesajlar
6,076
Tepki puanı
15
Puanları
38
Lakin insanları / karşı tarafı, aşikar zorla kışkırtarak gelecek tepkiler üzerinden de etki ve tepkiye dayanarak politika olmayacağı da bilinmelidir ve bu gayet yanlış bir tutumdur.
 

_YUSUF_

Yönetici
Katılım
26 Haz 2008
Mesajlar
4,070
Tepki puanı
1,043
Puanları
113
Yaş
43
Evet o zaman aynaya bakmak lazımdır.
Hadi şimdi herkes bir aynaya baksın ne görüyor.İftira atılıyor derken acaba Bizlerdemi iftira atıyoruz tek taraflı düşünerek suizan yapmıyormuyuz Birilerini dinlerken karşı tarafı dinleme zahmetinde bulunmuyormuyuz.
Eve herkesi aynaya bakmaya davet ediyorum
Vesselam
 

Delete

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
11 Mar 2008
Mesajlar
6,076
Tepki puanı
15
Puanları
38
Evet o zaman aynaya bakmak lazımdır.
Hadi şimdi herkes bir aynaya baksın ne görüyor.İftira atılıyor derken acaba Bizlerdemi iftira atıyoruz tek taraflı düşünerek suizan yapmıyormuyuz Birilerini dinlerken karşı tarafı dinleme zahmetinde bulunmuyormuyuz.
Eve herkesi aynaya bakmaya davet ediyorum
Vesselam


Lakin insanları / karşı tarafı, aşikar zorla kışkırtarak gelecek tepkiler üzerinden de etki ve tepkiye dayanarak politika olmayacağı da bilinmelidir ve bu gayet yanlış bir tutumdur.



O zaman ne yapılması lazım; İnsanları sui zandan kurtarmak için, töhmet'lerden uzak durulması lazım ve uzak durulmadığı gibi hala da devam ediyor
 

Delete

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
11 Mar 2008
Mesajlar
6,076
Tepki puanı
15
Puanları
38

Aynaya bakarken yanlış görmemeye de gayret edelim İnşaAllah
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt