Mü’mine Nâmertlik Değil, Mertlik Yakışır.
Bir yazısında Ahmet Hâşim, asîl hayvanların diş-tırnak ve boynuzlarıyla mücâdele ettiklerini... Kirpinin de, küçücük olmasına rağmen merdâne silahlarla mücehhez olduğunu... Bütün vücudunu kaplayan dikenleri sayesinde, korkunç yılanlarla bile baş edebildiğini anlattıktan sonra, şöyle devam eder:
“... Fakat kirpinin nâmert bir düşmanı var: Tilkinin kirpiye karşı silahı ne dişi, ne tırnağıdır; sadece sidiğidir. Bu küçük dört ayaklının sidiğinde öyle bir hâssa vardır ki, bunun müstekreh kokusu asîl kirpiye kendisini müdâfaa etmek endişesini derhal unutturur. Bunu bilen tilki, kirpinin üzerine sidiğini yapmakla onu kolayca terk-i silâha mecbur eder.
“Ey murdar tilki! İnsanlar arasında ne kadar çok kardeşlerin var.”
Murdar tilkinin etrafa pislik saçarak kolay zafer kazanmak isteyen kardeşleri, ne yazık ki, günümüz toplumunda kendilerine yer bulmakta hiç de zorluk çekmiyor.
Böylece, dünyevî-uhrevî en küçük bir ahlâkî kaygı ve endişe taşımadan, insanların şeref ve haysiyetiyle, namus ve itibarlarıyla oynanabiliyor. !
Tâbir câizse haysiyetler ayaklar altına alınıp linç edilebiliyor.
İz‘an ve insâfı ise, mumla arasanız bulmak mümkün olmuyor.
Halbuki ahlâk ve haysiyet sahibi insanların, bilhassa mü’minlerin bu gibi hallerden şiddetle kaçınmaları, hele de bunların anası durumunda olan yalan, iftirâ, gıybet, gammazlık ve dedi-kodu dan son derece uzak durmaları gerekmez mi ?
Zira;
Mü’mine nâmertlik değil, mertlik yakışır.
Mertlik ise , önce kendi ayıp ve kusurlarımızı görmektir
Şayet hataen / yanlışlıkla böyle bir duruma düşmüşse, kişi kendi kendine, “Ben falanca insana, durup dururken pislik attım, şeytanın uşaklığını yaptım, bu doğru değil! Benim başıma böyle bir iş gelse, ne yapardım?” diyerek vicdan muhâsebesi yapmalıdır. Sonra da pişmanlık duyarak derhal hatasını telâfi / giderme yollarını aramalıdır.
Elbette böyle bir vicdan muhâsebesi yapabilmek için, önce insan olmak lâzım. Sonra da biraz iz‘an-insaf sahibi, Allâh’a ve âhirete, hesap gününe inanan bir mü’min olmak gerekir.
Yalan, iftirâ, gammazlık, dedi-kodu ve gıybet gibi çirkin hasletlerin her biri, mücessem kötülüklerdir, şeytânın tuzaklarıdır.
Mü’min bu ufûnetleri yaymaz. Onun neşrettiği, etrafına yaydığı rayiha, güzel ahlâkın tertemiz kokuları olmalıdır.
Müslümanların tek yürek oluşabilmesi için, Müslümanlar bundan sonraki günlerinde de kendilerine hedef olarak, zulmünden ve zalimliğinden hiç kimsenin tereddüt etmediği, herkesin üzerinde ittifak ettiği kişileri, seçmelidirler,
Demek istiyoruz ki, Müslümanların vahdetini sağlamak istiyorsak, kesinlikle ve kesinlikle Müslümanlarla uğraşmayı bırakmak zorundayız. Müslümanlarla uğraşanlar iflah olmayacaklardır, bulundukları çizgiden bir adım ileri gidemeyecekler, büyüyemeyecekler, özellikle vahdet kesinlikle bunların etrafında olmayacaktır.
Hedeflerine Müslümanları koyanlar, mazlumları, sessizleri koyanlar, yatıp kalkıp sadece onlarla uğraşanlar küçüldükçe küçüleceklerdir.
Kafirlere ve münafıklara boyun eğme. Onların eziyetlerine aldırma. Allah'a güvenip dayan, vekil ve destek olarak Allah yeter. Ahzâb 48
Mümin erkeklere ve mümin kadınlara, yapmadıkları bir şeyden dolayı eziyet edenler, şüphesiz bir iftira ve apaçık bir günah yüklenmişlerdir. Ahzâb 58
Hem, bize yollarımızı göstermiş olduğu halde ne diye biz, Allah'a dayanıp güvenmeyelim? Sizin bize verdiğiniz eziyete elbette katlanacağız. Tevekkül edenler yalnız Allah'a tevekkülde sebat etsinler. İbrahim 12
Andolsun ki senden önceki peygamberler de yalanlanmıştı. Onlar, yalanlanmalarına ve eziyet edilmelerine rağmen sabrettiler, sonunda yardımımız onlara yetişti. Allah'ın kelimelerini (kanunlarını) değiştirebilecek hiçbir kimse yoktur. Muhakkak ki peygamberlerin haberlerinden bazısı sana da geldi. En’âm 34
Tüm olup bitenler karşısında susmayı seçip Kuran’ı ve Hz.Muhammed’in (sav) sünnetlerini haykıran, gelecek kuşakların daha güzel şekillenmesi için Allah yolunda çabalayan Saliha bacılarımızın kendi sessizliği-umursamazlığı-duyarsızlığı ve en önemlisi Allah’a teslimiyetçiliği yüzünden ezilmesine tahammül edemeyen insanlarız.
Sessizliklerin daha çok ve daha derin suskunluklara vesile olmaması temennisi ile
Ayaktan Padişaha Vezir Olmaz, Baktık ki Vezirler Ayak Oldu

Düşmanlarım bana ne yapabilir ki ?
Ben cennetimi yüreğimde taşıyorum, nereye gitsem o benimle gelir.
Hapsedilmem halvet, sürgün edilmem hicret, öldürülmem şehadettir.
Değil mi ki, göğsümde Allah'ın Kitabı ve Rasulü'nün sünneti vardır!