Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Müctehid olmuşuz?! (1 Kullanıcı)

smmmtuba

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
20 Tem 2007
Mesajlar
1,639
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
47
Fıkıh öğrenmeyip, hadis, tefsir öğrenmek iflas alametidir.

Fıkıh bilgilerini, İslam âlimleri, âyet-i kerimelerden ve hadis-i şeriflerden çıkarmışlardır. Bu bilgiler ancak fıkıh kitaplarından öğrenilir. Fıkıh kitapları varken, din bilgilerini tefsirlerden öğrenmeye kalkışmak nafile ibadet olur. Farz-ı ayn olan fıkıh kitaplarını okumayı bırakıp, nafile olan tefsir okumak caiz değildir. Zaten müctehid olmayanların, tefsirden fıkıh bilgisi öğrenmesi imkansızdır. Cehenneme gidecekleri bildirilen yetmişiki fırkanın âlimleri, tefsirlerden yanlış mana çıkardıkları için sapıtmışlardır. Âlimler sapıtınca, âlim olmayanların tefsir, okuması felaket olur. (Hadika)

Kur'an-ı kerimin manasını yalnız Muhammed aleyhisselam anlamış ve hadis-i şerifleri ile bildirmiştir. Kur'an-ı kerimi tefsir eden O’dur. Doğru tefsir kitabı da, Onun hadis-i şerifleridir. Din âlimlerimiz, bu hadis-i şerifleri toplayıp, tefsir yazmışlardır. Âyet-i kerimeler kısa ve tam tercüme edilemediği için, İslam âlimleri, tercüme değil, uzun tefsir ve tevillerini bildirmişlerdir. Resulullahın bildirdiği manalara Tefsir denir. Tefsir, ancak Fahr-i âlemin mübarek lisanından, Sahabe-i kirama ve onlardan Tâbiine ve Tebe-i tâbiine ve böylece sağlam, kıymetli insanların söylemesi ile, fıkıh ve kelam âlimlerine gelen haberlerdir. Bundan başka olan bilgilere tefsir denmez.

Allahü teâlânın gönderdiği Peygamberlere, eshab-ı kirama, âlimlere, evliyaya, bunların sözlerine, fıkıh kitaplarına, tazim yani hürmet edecekken, tahkir yani hakaret edilirse, küfür olur yani iman gider. Ebu Bekr-i Şibli hazretleri; “Eshab-ı kirama tazim etmeyen, kıymet vermeyen bir kimse, Resulullah efendimize iman etmemiş olur” buyurmuştur.

İmanı gideren bir söz söylemek, yazmak, tazim etmemiz emrolunan bir şeyi tahkir ve tahkir etmemiz emrolunan bir şeyi tazim etmek, imanı giderir.

İslamiyet’te, çözülemeyecek hiçbir mesele yoktur. Ehl-i sünnet âlimleri, kıyamete kadar yapılacak olan her işin, her yeniliğin, her buluşun, insanların saadetleri için kullanılabilmeleri yollarını, Kur’an-ı kerimden ve hadis-i şeriflerden çıkarmışlar, kitaplarına yazmışlardır. Kendilerini müctehid sanan din cahillerine, iman hırsızlarına ve dinde reform isteyenlere, yapacak bir iş bırakmamışlardır.

Müslümanların, dinde reform yapmaları, yeni yeni şeyler uydurmaları değil, ehl-i sünnet âlimlerinin kitaplarını anlamaya, öğrenmeye çalışmaları, işlerini bunlara uygun yapmaları lazımdır. Kendi akıllarına güvenerek, Kur’an-ı kerimden ve hadis-i şeriflerden mana, hüküm çıkarmaya kalkışanlar, yanılır, aldanır ve ehl-i sünnetten ayrılırlar.

Netice olarak, Hakkı bâtıldan ayırmak, dünyada en zor olan şeydir. Bu dünyada bazıları, Hakka bâtıl diye hücum etmiş, bazıları da, bâtıla Hak diye sarılmışlardır. Ama yarın ahirette, dünyada iken Hak diye sarıldıklarının bâtıl olduğunu görünce, yandık diye feryat edeceklerdir! Bu yüzden İslam âlimleri, her Müslümana öğretmek için, sık sık şu duayı okurlar ve okuturlardı:
“Ya Rabbi! Doğruyu bize doğru olarak göster ve ona uymayı bize nasip et ve yanlış, bozuk olan şeylerin yanlış olduklarını bize göster ve onlardan sakınmamızı nasip et! İnsanların en üstünü hürmetine bu duamızı kabul buyur!”


MÜCTEH[FONT=TimesNewRomanPS-BoldMT+1]İD:[/FONT]
[FONT=TimesNewRomanPSMT+1]İctihâd makâm[FONT=TimesNewRomanPSMT+2]ı[/FONT]na yâni Kur'ân-[FONT=TimesNewRomanPSMT+2]ı [/FONT]kerîmden, hadîs-i [FONT=TimesNewRomanPSMT+1]ş[/FONT]erîf ve di[FONT=TimesNewRomanPSMT+1]ğ[/FONT]er dînî delillerden hüküm[/FONT]
ç[FONT=TimesNewRomanPSMT+2]ıkarma derecesine yükselmi[FONT=TimesNewRomanPSMT+1]ş [/FONT]büyük din âlimi. Bütün [FONT=TimesNewRomanPSMT+1]İ[/FONT]slâm ilimleri ve zamân[FONT=TimesNewRomanPSMT+2]ı[/FONT]n fen[/FONT]
bilgilerinde söz sâhibi âlim. (Bkz. [FONT=TimesNewRomanPS-ItalicMT+1]İctihâd)[/FONT]
Yan[FONT=TimesNewRomanPS-BoldItalicMT+2]ılan müctehide bir sevâb, do[FONT=TimesNewRomanPS-BoldItalicMT+1]ğ[/FONT]ruyu bulana iki veya on sevâb vard[FONT=TimesNewRomanPS-BoldItalicMT+2]ı[/FONT]r. [FONT=TimesNewRomanPS-BoldItalicMT+1]İ[/FONT]ki sevâbdan[/FONT]
birincisi, ictihâd etmek (Kur'ân-[FONT=TimesNewRomanPSMT+2]ı kerîm ve hadîs-i [FONT=TimesNewRomanPSMT+1]ş[/FONT]erîflerden hüküm ç[FONT=TimesNewRomanPSMT+2]ı[/FONT]karma) sevâb[FONT=TimesNewRomanPS-BoldItalicMT+2]ı[/FONT]d[FONT=TimesNewRomanPS-BoldItalicMT+2]ı[/FONT]r.[/FONT]
[FONT=TimesNewRomanPS-BoldItalicMT+1]İkincisi, do[FONT=TimesNewRomanPS-BoldItalicMT+1]ğ[/FONT]ruyu bulmak sevâb[FONT=TimesNewRomanPS-BoldItalicMT+2]ı[/FONT]d[FONT=TimesNewRomanPS-BoldItalicMT+2]ı[/FONT]r. (Hadîs-i [FONT=TimesNewRomanPS-ItalicMT+1]ş[/FONT]erîf-Hadîka)[/FONT]
[FONT=TimesNewRomanPSMT+1]İctihâd makâm[FONT=TimesNewRomanPSMT+2]ı[/FONT]na varan âlimlerin kendi ictihâdlar[FONT=TimesNewRomanPSMT+2]ı[/FONT]na (Kur'ân-[FONT=TimesNewRomanPSMT+2]ı [/FONT]kerîm ve hadîs-i[/FONT]
[FONT=TimesNewRomanPSMT+1]şerîflerden ç[FONT=TimesNewRomanPSMT+2]ı[/FONT]kard[FONT=TimesNewRomanPSMT+2]ı[/FONT]klar[FONT=TimesNewRomanPSMT+2]ı [/FONT]hükümlere) göre hareket etmeleri lâz[FONT=TimesNewRomanPSMT+2]ı[/FONT]md[FONT=TimesNewRomanPSMT+2]ı[/FONT]r.Ba[FONT=TimesNewRomanPSMT+1]ş[/FONT]ka müctehide uymalar[FONT=TimesNewRomanPSMT+2]ı[/FONT][/FONT]
câiz (uygun) de[FONT=TimesNewRomanPSMT+1]ğildir. [FONT=TimesNewRomanPSMT+1]İ[/FONT]ctihâd, ibâdet yâni Allahü teâlân[FONT=TimesNewRomanPSMT+2]ı[/FONT]n emri oldu[FONT=TimesNewRomanPSMT+1]ğ[/FONT]undan, hiçbir müctehid,[/FONT]
di[FONT=TimesNewRomanPSMT+1]ğer müctehidin ictihâd[FONT=TimesNewRomanPSMT+2]ı[/FONT]na yanl[FONT=TimesNewRomanPSMT+2]ı[/FONT][FONT=TimesNewRomanPSMT+1]ş [/FONT]dememi[FONT=TimesNewRomanPSMT+1]ş[/FONT]tir. ([FONT=TimesNewRomanPS-ItalicMT+1]İ[/FONT]bn-i Nüceym)[/FONT]
 

smmmtuba

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
20 Tem 2007
Mesajlar
1,639
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
47
Peygamber efendimiz, ümmetinin 73 parçaya bölüneceğini, bunlardan yalnız bir grubun Cennete gideceğini bildiriyor. Bu fırkanın vasfını da sorduklarında, (Benim ve Eshabımın gittiği yol) diye buyuruyor. Ehl-i sünnet âlimleri de, bu yolun Ehl-i sünnet vel cemaat fırkası olduğunu bildiriyorlar.

Bir kimse, kendi başına Kur'an-ı kerimi ve hadis-i şerifleri okuyup da doğru yolu bulamaz. İşin ehli olan âlimlere ihtiyaç vardır. 72 sahte altının içine bir tane hakiki altın konsa, bunu sarraflardan başkası anlayamadığı gibi, 73 fırkadan hangisinin doğru olduğunu da ancak Ehl-i sünnet âlimleri anlar.

Akıl ile doğruyu bulmaya çalışırsak bu çok güç, hatta imkansızdır. Her fırkadaki insan, “Bu fırka doğru yolda” diyor. Bu işte selim olmayan akıl ölçü olmaz. Ölçü olsaydı, 72 sapık fırka meydana çıkmazdı. Her fırkaya girenler de, aklına göre bu fırkaları tercih etmiştir. Akla uyulursa, insan sayısı kadar fırka meydana çıkar.


Bir hükmün doğru veya yanlış olduğu Ehl-i sünnet âlimlerinin bildirdiklerine uygun olup olmamakla anlaşılır. Çünkü Ehl-i sünnet âlimlerinin bildirdiklerine uymayan her mana, her buluş kıymetsizdir, yanlıştır. Çünkü her sapık, Kur'an ve sünnete uyduğunu sanır, sapıklığının doğru olduğunu iddia eder. Yarım aklı, kısa görüşü ile, bu kaynaklardan yanlış manalar çıkarır. Doğru yoldan kayar, felakete gider.

Demek ki doğru olmanın ölçüsü, Ehl-i sünnet âlimlerinin kitaplarına uymasıdır.

Buhari’deki, (Bir zaman gelir, din âlimi kalmaz, din adamı yerine geçirilen cahiller, bilmeden fetva verir, herkesi, doğru yoldan çıkarmaya çalışırlar) hadis-i şerifi, âlimlerden nakletmeye taklitçilik diyerek, Ehl-i sünneti kötüleyen, dinde reformcuların zararlarını bildirmektedir.
 

smmmtuba

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
20 Tem 2007
Mesajlar
1,639
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
47
Ehli sünnet âlimlerine uymak gerekir
Âlim, hakkı bâtıldan ayıran ve bildikleri ile amel eden zattır. Ehl-i sünnet âlimleri Peygamber efendimizin vârisleridir. Bunlara uyanlar kurtulur. Kur’an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:
(Bu misalleri ancak âlim olan kimseler anlar.) [Ankebut 43]

(Eğer bilmiyorsanız, zikir ehlinden [âlimlerden] sual ediniz) [Nahl 43]

(Allah’tan en çok korkan ancak âlimlerdir.) [Fatır 28]

Hadis-i şeriflerde ise buyuruldu ki:
(Âlimlere tâbi olun.) [Deylemi]

(Âlimler, birer rehber ve kılavuzdur.) [İ. Neccar]

(Âlimler olmasaydı, insanlar helak olurdu.)
[İ. Maverdi]

(Bilmediklerinizi salih âlimlerden sorup öğrenin.) [Taberani]

(Âlimin, insanlara üstünlüğü, Peygamberin ümmetine üstünlüğü gibidir.)
[Hatib]

(Âlimler, benim ve diğer Peygamberlerin vârisleridir.) [Tirmizi]
 

mektubat

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
4 Eki 2006
Mesajlar
2,308
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
42
Konum
İstanbul
Web Sitesi
www.caglarnetwork.com
Allahü teala Razı olsun.Ablacığım.İki cihan seadeti ihsan eylesin.
Ne de güzel forum olmuş.
herkesi bir yerde isdihdam ediyor mevla ne mutlu razı olduğu yolda çalışanlara.
Bizi de kıymetli dualarınızda unutmamanızı istirham ederiz.



Beyt tercemesi;
Masal sanana masal gibi olur
Kıymet bilene en kıymetli yar olur.
 

smmmtuba

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
20 Tem 2007
Mesajlar
1,639
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
47
Allahü teala Razı olsun.Ablacığım.İki cihan seadeti ihsan eylesin.
Ne de güzel forum olmuş.
herkesi bir yerde isdihdam ediyor mevla ne mutlu razı olduğu yolda çalışanlara.
Bizi de kıymetli dualarınızda unutmamanızı istirham ederiz.



Beyt tercemesi;
Masal sanana masal gibi olur
Kıymet bilene en kıymetli yar olur.

Amin. Allahü teala cümlemizden razı olsun, istikametten ayırmasın
Teşekkür ederim.
Dua eder, inşaallahü teala, dualarınızı istirham ederiz.

Vücudumun her zerresi, gelse de dile,
Şükrünün binde birini yapamaz bile.
 

smmmtuba

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
20 Tem 2007
Mesajlar
1,639
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
47
“Ya Rabbi! Doğruyu bize doğru olarak göster ve ona uymayı bize nasip et ve yanlış, bozuk olan şeylerin yanlış olduklarını bize göster ve onlardan sakınmamızı nasip et! İnsanların en üstünü hürmetine bu duamızı kabul buyur!”

 

Huyela

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
11 Eki 2006
Mesajlar
2,345
Tepki puanı
1
Puanları
36
Yaş
41
Konum
İstanbul
Allahü teala razı olsun. Din ve dünya seadeti ihsan eylesin.
 

hacer oguz

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
7 Kas 2007
Mesajlar
22
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
55
Mahmut Efendi Hazretleri, Üstad’dan şu ifadelerle naklediyor:

Üstadımız hacı Ali Haydar Efendi(Kuddise sırruhu)hazretleri bize birkaç kere şöyle anlattılar: “Bir seher vakti uyanıkken aşikare olarak şeytan geldi ve bana: ‘Sen hangi mezheptensin?’ diye sordu. Ben de; ‘Ehl-i Sünnet ve’l-Cemaat mezhebindenim’ dedim. ‘Peki mezhebinin hak olduğuna delilin nedir?’ diye sordu. Ben de: ‘Kuran-ı Kerim’dir’ dedim. O da: ‘Her mezheb sahibi haklı olduğuna dair Kur’an’ı delil getiriyor. O halde onların haksız senin haklı olduğun ne malum?’ dedi. Bunun üzerine, ben ona nice ayet ve hadislerle cevap verdiysem de, bir türlü def olmuyor ve bana karşılık veriyordu. Böylece uzun müddet mücadele devam etti, çok yoruldum, aciz kaldım ve yanımda duran yatağa düştüm, uzandım. O anda Mevla Teala Hazretleri: ‘Artık onlar sizin Allah’a iman ettiğiniz gibi iman ederlerse, muhakkak hidayete ermiş olurlar ve eğer yüz çevirirlerse, şüphe yok ki onlar (Allah’a karşı) büyük bir muhalefet içerisindedirler. O halde Allah Teala onlara karşı sana yetecektir. Ve o ziyade işitici, ziyade bilicidir.’(Bakara (2):137) mealindeki ayeti celileyi hatırıma getirdi. Ben de hemen yatağımdan doğrulup ona cevap olarak bunu okudum ve dedim ki:

‘Bu ayeti celilede Mevla Teala Hazretleri Habibine (s.a.v.) ve Onun ashabına (r.a.) hitaben buyuruyor ki; ‘Eğer onlar( kendi dinlerini hak bilip, insanları ona davet eden Yahudi, Hristiyan ve diğer din mensupları) senin ve ashabının inandığı gibi inanırlarsa, muhakkak o zaman hidayete ermiş olurlar. Eğer yüz çevirirlerse, ancak onlar Hakk’tan büyük bir ayrılık içindedirler.’ Sonra şeytana dedim ki; ‘İşte bu ayeti celile nazil olduğu zaman ne Mutezile, ne Şia, ne Cebriye, ne de Kaderiye gibi batıl mezhepler mevcuttu.’ Ancak Efendimiz (s.a.v.) ve ashabı (r.a.) mevcuttular ve dolayısıyla hak üzere olanlar da ancak bunlardırlar.

Öyleyse Dünya yıkılıncaya kadar onların inancı gibi inanıp, amelleri gibi amel edenler Hakk’a tabi olduklarından hidayet üzere olmuş olurlar ki; “Ehli Sünnet ve’l-Cemaat” bunlardır. Efendimiz (a.s.v.) ve ashabından (r.a.) sonra onların itikadına aykırı olarak zuhur eden bütün fırkalar ise batıldır. Mevla Teala, Efendimiz (s.a.v.) ve ashabına (r.a.) hitaben: ‘Eğer onlar sizin inandığınız gibi inanırlarsa muhakkak hidayete ermiş olurlar. Eğer yüz çevirirlerse, ancak onlar Hakk’tan büyük bir ayrılık içerisindedirler’ buyuruyor. İşte Şeytana bunları deyince, defolup gitti.”


Ruhul Furkan Cilt 1 Sayfa 664
 

Kaan Erdem

Yönetici
Katılım
9 Ara 2006
Mesajlar
11,197
Tepki puanı
230
Puanları
63
selamünaleyküm kardeşim.

ALLAH celle celaluh razı olsun inşaALLAH çok kıymetli bir çalışma olmuş,yazandan bizlere ulaştırandan mevlam razı olsun yazdıranada şükürler olsun.

Her sapık, Kur'an ve sünnete uyduğunu sanır, sapıklığının doğru olduğunu iddia eder. Yarım aklı, kısa görüşü ile, bu kaynaklardan yanlış manalar çıkarır. Doğru yoldan kayar, felakete gider.

Selam ve yürekten samimi dualrımla selametle kalınız kardeşim.
 

smmmtuba

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
20 Tem 2007
Mesajlar
1,639
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
47
Allahü teala, cümlemizi Ehli Sünnet ve’l-Cemaat ehli olmaktan ayırmasın, Bidat ve yanlış yollara sapmaktan bütün ümmeti Muhammedi korusun, en önemli mesele olan İman'ın muhafazasında hepimize din gayreti ve uyanıklık nasip etsin. Allahü tealaya emanet olunuz.

Vesselam
 

smmmtuba

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
20 Tem 2007
Mesajlar
1,639
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
47
selamünaleyküm kardeşim.

ALLAH celle celaluh razı olsun inşaALLAH çok kıymetli bir çalışma olmuş,yazandan bizlere ulaştırandan mevlam razı olsun yazdıranada şükürler olsun.

Her sapık, Kur'an ve sünnete uyduğunu sanır, sapıklığının doğru olduğunu iddia eder. Yarım aklı, kısa görüşü ile, bu kaynaklardan yanlış manalar çıkarır. Doğru yoldan kayar, felakete gider.

Selam ve yürekten samimi dualrımla selametle kalınız kardeşim.

Ve aleyna aleyküm selam kardeşim,

Amin Allahü teala cümlemizden razı olsun, razı olduğu hallere kavuştursun, razı olduklarıyla bulundursun inşaallahü teala.

Cenab-ı Hak idrak edenlerden olmamızı nasip etsin.

Allahü teala, Kur'an-ı kerim ve hadis-i şeriflere kendi kıt aklımızla
hüküm vermekten cümlemizi muhafaza buyursun.

Son nefesde selametimiz için gıyabında müstecab dularınızı istirham ederim.
Vesselam.
 

Huyela

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
11 Eki 2006
Mesajlar
2,345
Tepki puanı
1
Puanları
36
Yaş
41
Konum
İstanbul
Müctehid ve ictihad.

Müctehid ve ictihad.

Seyyid Abdülhakîm efendi “rahmetullahi aleyh” (Eshâb-ı kirâm) kitâbında buyuruyor ki, (İctihâd, insan gücünün yetdiği kadar, ya’nî cehd ile zahmet çekerek çalışmak demekdir. Ya’nî, Kur’ân-ı kerîmde ve hadîs-i şerîflerde sarîh ve açık bildirilmemiş bulunan ahkâmı ve mes’eleleri, açık ve geniş anlatılmış mes’elelere benzeterek, meydâna çıkarmağa uğraşmakdır. Bunu ancak Peygamberimiz “sallallahü aleyhi ve sellem” ve Onun Eshâbının hepsi ve diğer müslimânlardan ictihâd makâmına yükselenler yapabilir ki, bu çok yüksek insanlara, (Müctehid) denir. Cenâb-ı Hak, Kur’ân-ı kerîmin birçok yerinde, ictihâd etmeği emr ediyor. O hâlde, ma’nâları açıkça anlaşılmayan âyet-i kerîme ve hadîs-i şerîflerin derinliklerinde bulunan ahkâm-ı islâmiyyeyi ve mesâil-i dîniyyeyi, mefhûm ile ve delâlet ile anlıyabilen büyüklere, ya’nî mutlak müctehidlere, ictihâd etmek farzdır. Müctehid olmak için, arabî yüksek ilmleri temâmen bilip, Kur’ân-ı kerîmi ezber bilmek, her âyet-i kerîmenin ma’nây-ı murâdîsini, ma’nây-ı işârîsini ve ma’nây-ı zımnî ve iltizâmîsini bilmek ve âyet-i kerîmelerin geldikleri zemânları ve gelme sebeblerini ve ne hakkında geldiklerini, küllî ve cüz’î olduklarını, nâsih veyâ mensûh olduklarını, mukayyed veyâ mutlak olduklarını ve kırâet-i seb’a ve aşereden ve kırâet-i şâzzeden nasıl çıkarıldıklarını bilmek, Kütüb-i sittedeki ve diğer hadîs kitâblarındaki, yüzbinlerce hadîsi ezberden bilmek ve her hadîsin ne zemân ve ne için îrâd buyurulduğunu ve ma’nâsının ne kadar genişlediğini ve hangi hadîsin diğerinden önce veyâ sonra olduğunu ve bağlı bulunduğu hâdiseleri ve hangi vak’a ve hâdiseler üzerine buyurulduğunu ve kimler tarafından nakl ve rivâyet olunduğunu ve nakleden kimselerin ne hâlde ve ne ahlâkda olduklarını bilmek, fıkh ilminin üsûl ve kâ’idelerini tanımak, oniki ilmi ve Kur’ân-ı kerîmin ve hadîs-i şerîflerin işâretlerini, rumûzlarını ve açık ve kapalı ma’nâlarını kavramak ve bu ma’nâlar kalbinde yer etmiş olmak, kuvvetli îmân sâhibi olmak ve itmînân ile dolu, nûrlu ve sâf bir kalbe ve vicdâna mâlik olmak lâzımdır. İctihâd ve tefsîr hakkında, fârisî (Redd-i Vehhâbî) kitâbında uzun bilgi vardır. (Redd-i Vehhâbî) kitâbı, 1264 h. de Delhîde ve 1415 de İstanbulda tab’ edilmişdir.

Bütün bu üstünlükler, ancak Eshâb-ı kirâmda ve sonra, ikiyüz sene içinde yetişen, ba’zı büyüklerde bulunabildi. Dahâ sonraları, fikrler, re’yler dağılıp, bid’atler çıkıp yayıldı. Böyle üstün kimseler azala azala, dörtyüz sene sonra, bu şartları hâiz kimse, ya’nî mutlak müctehid olarak meşhûr olan görülmedi). Hicretden dörtyüz sene sonra, müctehide ihtiyâc da kalmadı. Çünki, Allahü teâlâ ve Onun Resûlü Muhammed aleyhisselâm, kıyâmete kadar hayât şekllerinde ve fen vâsıtalarında yapılacak değişikliklerin, yeniliklerin hepsine şâmil olan ahkâmın hepsini bildirdiler. Müctehidler de, bunların hepsini anlayıp, açıkladılar. Sonra gelen âlimler, bu ahkâmın, yeni hâdiselere nasıl tatbîk edileceklerini, tefsîr ve fıkh kitâblarında bildirirler. (Müceddid) denen bu âlimler kıyâmete kadar mevcûddur. (Fen vâsıtaları değişdi. Yeni hâdiselerle karşılaşıyoruz. Din adamları toplanarak yeni tefsîrler yazılmalı, yeni ictihâdlar yapılmalıdır) diyerek, nasslara ilâveler, değişiklikler yapmak lâzım olduğunu savunanların (Zındık) ve islâm düşmanı oldukları anlaşılır. İslâm düşmanlarının en zararlısı ingilizlerdir.

01-TAM LMHL SE'DET- EBEDYYE
 

~Elçi~

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
20 Haz 2007
Mesajlar
2,893
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
45
Esselamun aleyküm kardeşim
Allah c.c. razı olsun.Emeğinize sağlık.
Selam ve dua ile...
 

islamoglu

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
5 Kas 2006
Mesajlar
233
Tepki puanı
0
Puanları
0
Esselamu aleykum,ellerinize sağlık bu değerli bilgiler için.
 

smmmtuba

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
20 Tem 2007
Mesajlar
1,639
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
47
Esselamun aleyküm kardeşim
Allah c.c. razı olsun.Emeğinize sağlık.
Selam ve dua ile...

Esselamu aleykum,ellerinize sağlık bu değerli bilgiler için.


Ve aleyna aleyküm selam ve rahmetullah,

Amin, Allah celle celaluh cümlemizden razı olsun, Ehli sünnet alimlerin çalışmalarına hayırlı mükafatlar versin, bizlere de onların bildirdiklerine ittiba etmeyi nasib etsin inşaallahü teala.

Dua eder, dualarınızı beklerim..
 

smmmtuba

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
20 Tem 2007
Mesajlar
1,639
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
47
............................................:) B)
 

gurbette

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
11 Eki 2008
Mesajlar
2,850
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
50
İctihad kelimesinin sözlük anlamı, güçlüğe katlanmak ve çaba sarfetmektir. Terim anlamı ise, bir fıkıh bilgininin, şer’î bir hükmü delilinden çıkarmak için çaba sarfetmesi ve bu hususta bütün gücünü kullanmasıdır. Burada delil, İslam hukukunun temel kaynakları olan Kur’an-ı Kerim ve Hz. Peygamber sallalahü aleyhi ve sellem’in sünnetidir.

İctihad yapan alime müctehid, ictihada konu olan şer’î hükme de müctehidün fîh denir. İslam hukukunun bütün konularında ictihad yapabilecek olan fıkıh bilginine müctehid-i mutlak, yalnızca bazı konularda ictihad yapabilecek olanına müctehid-i mukayyed denir. İctihad yapabilecek seviyeye ulaşmamış fıkıh bilginlerine de mukallid denir. Çünkü bunların çalışmaları, bir başka müctehidin görüşlerini anlama, kavrama ve ona göre fetva vermekle sınırlıdır. Genellikle bir mezhebe bağlı olurlar ve eserlerinde o mezhebin hükümlerini, meselelerini ve rivayetlerini toplarlar. Kendilerine has bir metodla (usul-i fıkıh) ictihad yapacak olan bir müctehidin Kur’an-ı Kerim, hadis-i Şerifleri iyi bilmesi gerekir. Fıkıhla ilgili ayetlerin yani ahkam ayetlerinin dil ve şeriat açısından anlamını iyi bilmeli, hâs, âmm, mücmel, müfesser, nasih, mensuh gibi Kur’an bilgilerine vakıf olmalıdır. Ahkam hadislerinin anlamını dil ve şeriat açısından iyi bilmesi yanında bunların bize kadar nasıl rivayet edildiğini de iyi bilmelidir. İctihadda kıyasın çok önemli bir yeri vardır. Yanlış kıyaslar yapmamak için müctehidin kıyası iyi bilmesi icabeder. İmam Ebu Hanife (öl. 150/767), İmam Şafiî (öl. 204/819), İmam Mâlik (öl. 179/795) ve İmam Ahmed b. Hanbel (öl. 241/855) bütün bu şartları kendilerinde toplamış olan alimlerdi. Mutlak müctehidler yalnız bu dört zatla sınırlı değildir. Bunların dışında çok sayıda mutlak müctehid olmakla beraber bu dört zat bugüne kadar taraftar buldukları için bunların görüşleri kendi delil ve metodlarını benimseyen çok sayıda fıkıh bilgininin katkısıyla bir mezhep haline gelmiş olup varlıklarını sürdürmektedirler.

İctihad, fıkıh bilgininin bir konu ile ilgili olarak İslam hukukunun temel kaynakları üzerinde derinlemesine yaptığı çalışmalar sonucu elde ettiği kesin görüş ve kanaatidir. Vardığı sonucun hatalı olması ihtimalinden dolayı buna zann-ı galip denir. Bu yüzden hiç bir müctehid, kendi ictihadının tam doğru ve diğer ictihadların yanlış olduğunu kesin bir şekilde iddia edemez.

Şeriatın temel kaynakları olan Kur’an-ı Kerim ve hadis-i Şeriflerde her hukuki olayla ilgili detaylı açıklama yoktur. Ama bunları tabi olabileceği genel kurallar ve mutlak ifadeler yer almıştır. İşte müctehidler bu genel kurallar ve mutlak ifadelere dayanarak, karşılaştıkları ya da tasarladıkları hukuki olayların şer’î hükümlerini or*taya koymuşlardir.

Muaz b. Cebel (öl. 18/629) radiyallahü anh’ın rivayetine göre Hz. Peygamber sallalahü aleyhi ve sellem onu Yemen’e gönderdiğinde şöyle buyurmuştu:

- Ne ile hükmedeceksin ya Muaz!

- Allah Teâlâ’nın kitabında olanla.

- Eğer onu Allah Teâlâ’nın kitabında bulamazsan?

- Resulüllah sallalahü aleyhi ve sellem’in hükmettiğiyle hükmederim.

- Onu Resulüllah’ın hükmettiğinde de bulamazsan?

- Re’yimle ictihad ederim.

Bunun üzerine Resulüllah sallalahü aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “Resulünün memurunu başarılı kılan Allah’a hamdolsun. (Ebu Davud, K. Akdeye Bab 11; Şemsüddin es-Serahsî, el-Mebsut, C. XVI, s.76)

Hz. Peygamber sallalahü aleyhi ve sellem’in Muaz (r. a.)’a aradığı hükmü Kur’an-ı Kerim ve hadis-i şeriflerde bulamaması halinde ne yapacağını sorması bu iki kaynağın her olayın açık hükmünü ortaya koymadığını göstermektedir. Hadisin devamında da bu konuda yapılması gerekenin ictihad olduğu belirtilmektedir. Abdullah b. Ömer (r. anhüma)’nın rivayetine göre Resulüllah sallalahü aleyhi ve sellem bir gün Amr ibn’ül-As’a (r. a.):

- Şu iki kişi arasinda kadilik yap, buyurdu.

Amr ibn’ül-As:

- Sen buradayken ben kadılık yapabilir miyim? dedi.

Resulüllah sallalahü aleyhi ve sellem:

- Evet, dedi.

- Neye göre hükmedeyim? diye sordu.

- İctihadına göre, eğer ictihad yapar doğruyu bulursan on sevap, yok eğer hata edersen bir sevap kazanırsın, buyurdu. (Şemsüddin es-Serahsî, el-Mebsut, Mısır C. XVI, s.76)

Hz. Peygamberin, hata eden müctehidin dahi sevap kazanacağını belirtmesi İslam alimleri için cesaret verici bir şeydir. Böylece durmadan değişen olaylar karşısında yeni yeni ictihadlar yapma hususunda bir çekingenlik söz konusu olmayacaktır.
alintidir
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt