Muaz bin Cebel (ra)
Efendimiz, onun ilmi ve faziletiyle ilgili şöyle buyurmuştur: “Muaz, kıyamette ümmetimin alimlerinin bir adım önlerinde mahşer yerine gelecektir.”
Muaz bin Cebel (ra), Ensar’dan yani Medinelidir. 18 yaşında Müslümanlığı kabul etmiştir. Ashabın fıkıh ilmini en iyi bilenlerindendir. Efendimiz (sas) onu Yemen’e vali olarak göndermiştir. Muaz (ra) yola çıkacağı zaman Rasulullah (sas) onunla vedalaşırken aralarında şu konuşmalar geçer: “Ya Muaz! Sen belki bu seneden sonra Beni bir daha göremezsin. Belki dönüşünde burada Benim mescidime ve kabrime ziyarete gelirsin.”
Bu sözleri duyan Muaz (ra) hüzünle gözyaşı dökmeye başlayınca Efendimiz (sas) “Ağlama ya Muaz!.. Bana yakın olanlar nerede olursa olsunlar, Allah’a hakkıyla kulluk edenlerdir.” buyurdu ve “Sana bir dava getirilip insanlar arasında hüküm verirken ne ile hüküm vereceksin?” diye sordu.
- Allah’ın kitabı ile hüküm veririm.
- Ya onda açıkça bulamazsan?
- Peygamber’in sünneti ile hükmederim.
- Ya onda da açıkça bulamazsan?
- Bu ikisinden anladığımla içtihad ederek hükmederim.
Muaz bin Cebel’in (ra) bu sözleri Hz. Peygamber’in (sas) çok hoşuna gitti. Mübarek elini Muaz’ın (ra) göğsüne koyarak; “Elhamdülillah! Allahü Teala, Resulü’nün elçisini Rasulullah’ın rızasına uygun eyledi.” buyurdu ve sonra şöyle dua etti: “Cenab-ı Hak seni her taraftan gelecek musibetlerden muhafaza buyursun, insanların ve cinlerin şerrini senden uzaklaştırsın ve senin sebebinle Allahü Teala’nın bir kişiyi hidayete erdirmesi, senin için dünyadan hayırlıdır.”
Bu konuşmalar İslam medeniyeti açısından çok büyük önem arz eder. İslam içtimai hayatına yön veren temelde iki şey vardır: Kur’an ve hadis. Bu kaynaklarda yeterli bir şeyin bulunmaması halinde ilimde derinleşmiş, büyük alimlerin içtihadı devreye girer. Sadece, İslam’ın emir ve yasaklarını çok iyi bilenler içtihad ederler.
Rasulullah’in (sas) Muaz’ı (ra) birçok medhiyesi vardır. İşte bazıları:
“Kur’an-ı Kerim’i şu dört kimseden alınız: Muaz bin Cebel, Übey bin Ka’b, Abdullah ibni Mes’ud, Salim Mevla Huzeyfe.”
Muaz bin Cebel çok ilim sahibidir. Çok cömert, az fakat hikmetli sözler söyleyen birisidir. Buyurur ki: “Üç şey Allahü Teala’nın gazabına sebeb olur. Bunlar, hikmetsiz gülmek, uyumadığı halde sabaha kadar ibadetsiz vakit geçirmek ve karnı acıkmadığı halde yemek yemek.”
Oğluna da şöyle vasiyet etmiştir:
“Ey oğlum! Bir namazı kıldığın vakit, onun kıldığın son namaz olduğunu düşün! Bir daha böyle bir namaz vaktine yetişeceğini ümit etme! Bir din kardeşini sevdiğin zaman onunla münakaşa etme! Ona fena harekette bulunma ve onun hakkında başkasına, ‘Bu nasıl adamdır?’ diye sorma! Olur ki onun bir düşmanı ile karşılaşırsın da, onda olmayan bir şeyi söyler ve aranızı açar.”
Muaz (ra) rivayet ediyor: “İnsan kıyamet günü şu dört şeyden sorulmadıkça hiçbir yere adım atamaz: Ömrünü nerede tükettiği, gençliğini nerede harcadığı, ilmiyle ne gibi amel işlediği, malını nereden kazanıp nereye harcadığı
Efendimiz, onun ilmi ve faziletiyle ilgili şöyle buyurmuştur: “Muaz, kıyamette ümmetimin alimlerinin bir adım önlerinde mahşer yerine gelecektir.”
Muaz bin Cebel (ra), Ensar’dan yani Medinelidir. 18 yaşında Müslümanlığı kabul etmiştir. Ashabın fıkıh ilmini en iyi bilenlerindendir. Efendimiz (sas) onu Yemen’e vali olarak göndermiştir. Muaz (ra) yola çıkacağı zaman Rasulullah (sas) onunla vedalaşırken aralarında şu konuşmalar geçer: “Ya Muaz! Sen belki bu seneden sonra Beni bir daha göremezsin. Belki dönüşünde burada Benim mescidime ve kabrime ziyarete gelirsin.”
Bu sözleri duyan Muaz (ra) hüzünle gözyaşı dökmeye başlayınca Efendimiz (sas) “Ağlama ya Muaz!.. Bana yakın olanlar nerede olursa olsunlar, Allah’a hakkıyla kulluk edenlerdir.” buyurdu ve “Sana bir dava getirilip insanlar arasında hüküm verirken ne ile hüküm vereceksin?” diye sordu.
- Allah’ın kitabı ile hüküm veririm.
- Ya onda açıkça bulamazsan?
- Peygamber’in sünneti ile hükmederim.
- Ya onda da açıkça bulamazsan?
- Bu ikisinden anladığımla içtihad ederek hükmederim.
Muaz bin Cebel’in (ra) bu sözleri Hz. Peygamber’in (sas) çok hoşuna gitti. Mübarek elini Muaz’ın (ra) göğsüne koyarak; “Elhamdülillah! Allahü Teala, Resulü’nün elçisini Rasulullah’ın rızasına uygun eyledi.” buyurdu ve sonra şöyle dua etti: “Cenab-ı Hak seni her taraftan gelecek musibetlerden muhafaza buyursun, insanların ve cinlerin şerrini senden uzaklaştırsın ve senin sebebinle Allahü Teala’nın bir kişiyi hidayete erdirmesi, senin için dünyadan hayırlıdır.”
Bu konuşmalar İslam medeniyeti açısından çok büyük önem arz eder. İslam içtimai hayatına yön veren temelde iki şey vardır: Kur’an ve hadis. Bu kaynaklarda yeterli bir şeyin bulunmaması halinde ilimde derinleşmiş, büyük alimlerin içtihadı devreye girer. Sadece, İslam’ın emir ve yasaklarını çok iyi bilenler içtihad ederler.
Rasulullah’in (sas) Muaz’ı (ra) birçok medhiyesi vardır. İşte bazıları:
“Kur’an-ı Kerim’i şu dört kimseden alınız: Muaz bin Cebel, Übey bin Ka’b, Abdullah ibni Mes’ud, Salim Mevla Huzeyfe.”
Muaz bin Cebel çok ilim sahibidir. Çok cömert, az fakat hikmetli sözler söyleyen birisidir. Buyurur ki: “Üç şey Allahü Teala’nın gazabına sebeb olur. Bunlar, hikmetsiz gülmek, uyumadığı halde sabaha kadar ibadetsiz vakit geçirmek ve karnı acıkmadığı halde yemek yemek.”
Oğluna da şöyle vasiyet etmiştir:
“Ey oğlum! Bir namazı kıldığın vakit, onun kıldığın son namaz olduğunu düşün! Bir daha böyle bir namaz vaktine yetişeceğini ümit etme! Bir din kardeşini sevdiğin zaman onunla münakaşa etme! Ona fena harekette bulunma ve onun hakkında başkasına, ‘Bu nasıl adamdır?’ diye sorma! Olur ki onun bir düşmanı ile karşılaşırsın da, onda olmayan bir şeyi söyler ve aranızı açar.”
Muaz (ra) rivayet ediyor: “İnsan kıyamet günü şu dört şeyden sorulmadıkça hiçbir yere adım atamaz: Ömrünü nerede tükettiği, gençliğini nerede harcadığı, ilmiyle ne gibi amel işlediği, malını nereden kazanıp nereye harcadığı