Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Mizanın kurulması (1 Kullanıcı)

mektubat

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
4 Eki 2006
Mesajlar
2,308
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
42
Konum
İstanbul
Web Sitesi
www.caglarnetwork.com
Mizan’ın iki gözü, yani kefesi vardır.
Biri (zulmet)ten olup, ikincisi (nur)dandır.
Mizan günü, insanlar secdeye kapanırlar.
Lakin secde edemez kâfir ve münafıklar.
Zira imansızların hepsinin beli o gün,
Sanki demir kesilip, hiç olmaz secde mümkün.
Kur'anda, Nun suresi, kırkikinci âyeti,
Şöyle beyan ediyor bize bu hakikati:
(Secdeye çağrılırlar mahşer günü cümle halk.
Lakin buna, kâfirler olamazlar muvaffak.)
Herkes secdede iken, Hak teâlâ bu sefer,
Şöyle nida eder ki, duyar hep ehl-i mahşer.
Buyurur ki: (Bu günün hakimi benim yalnız.
Bana, hiçbir zalimin zulmü etmez tecavüz.)
Hükmeder ilk evvela hayvanat arasını.
Alır boynuzsuz koyun, boynuzludan hakkını.
Dağ hayvanları ile her çeşit bütün kuşlar,
Hepsi, aralarında o gün hesaplaşırlar.
Sonra, (Toprak olunuz!) diye nida olunur.
Hayvanatın cümlesi, bir anda toprak olur.
Kâfirler şöyle der ki buna hayıflanarak:
(Keşke hayvanlar gibi, olsaydık biz de toprak.)
Bunu da, cenab-ı Hak Kur'an-ı kerim’inde,
Bildiriyor Amme’nin sonuncu âyetinde.
Onlar toprak olunca, Hak teâlâ bahusus,
Şöyle nida eder ki: (Nerdedir Levh-i mahfuz?)
Yine bu nidayı da, arsa-i Arasat’ta,
Ehl-i mahşerin hepsi, işitir o saatta.
Hesap başlamıştır ki insanlara o zaman,
Başlanır sorulmaya, önce Levh-i mahfuz’dan.
Buyurulur ki: (Ey Levh, Tevrat, İncil ve Kur'an,
Bunlarda yazdıklarım nerdedir, eyle beyan.)
O der ki: (Ya ilahi, malumdur hazretine.
Cibril tebliğ eyledi, bir bir sahiplerine.)
Levh’in bu şekildeki cevabına mukabil,
Hak teâlâ sorar ki: (Nerededir Cebrail?)
Cibril aleyhisselam, titrer halde bu sefer,
Gelir ve hayretinden diz üstü yere çöker.
O zaman Hak teâlâ, hazret-i Cebrail’e,
Hitaben buyurur ki: (Ey Cibril, beyan eyle!
Bu Levh der ki, sen benim bütün vahiylerimi,
Alıp tebliğ etmişsin Resullere, öyle mi?)
Buna cevap olarak Cibril aleyhisselam,
Der ki: (Doğru ya Rabbi, ilettim hepsini tam.)
O böyle arz edince, o zaman Hak teâlâ,
Sorar ki: (O tebliği nasıl yaptın pekala?)
Cibril aleyhisselam, arz eder: (Ya ilahi!
Kendi sahiplerine ilettim her bir vahyi.
Tevrat’ı Musa’ya ve hem İncil’i İsa’ya,
Götürdüm Kur'anı da Muhammed Mustafa’ya.
Bunlardan ayrı olan sahifeleri dahi,
Kendi sahiplerine ilettim ya ilahi!)
O böyle arz edince, bu sefer Hak teâlâ,
Resulleri çağırıp sual eder onlara.
HUZUR PINARI - İslamiyet, İslam Dini, Ehl-i Sünnet İtikadı, İlmihal, Kitaplar...
 

mektubat

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
4 Eki 2006
Mesajlar
2,308
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
42
Konum
İstanbul
Web Sitesi
www.caglarnetwork.com
Sual - Hesap
Hak teâlâ çağırıp, hem Cibril-i emin’i,
Sorunca (Nasıl yaptın sen vahiy tebliğini?)
Der ki: (Bana ya Rabbi, ne vahyettinse eğer,
Harfiyyen Resullere ilettim birer birer.)
O zaman (Ya Nuh!) diye çağırır cenab-ı Hak.
Huzur-u ilahiye gelir o çok korkarak.
Sual eder ki: (Ya Nuh, Cebrail şöyle der ki,
Sana suhuf indirmiş, doğru mudur dediği?)
Arz eder ki: (Ya Rabbi, doğrudur, öyle evet.)
Buyurur ki: (Kavminle ne iş gördün, beyan et.)
Der ki: (Gece ve gündüz, yaptım ben tebliğimi.
Lakin yalanladılar onlar nübüvvetimi.)
O zaman (Ey Nuh kavmi!) diye nida edilir.
Onlar, gurup halinde huzura getirilir.
Hak teâlâ, onlara sorar ki: (Ey Nuh kavmi!
Nuh tebliğ eyledi mi size benim vahyimi?)
Onlar, inkâr ederek derler ki: (Hayır, yalan!
Bir şey tebliğ etmedi o bize hiçbir zaman.)
Onlar böyle deyince, o zaman Nuh Nebi’ye,
Sual eder Rabbimiz (Şahidin var mı?) diye.
Arz eder ki: (Ya Rabbi, son Resul'ün Muhammed,
Senin Habibindir ki, şahidim Odur elbet.)
Rabbimiz, hakikati bildiği halde yine,
Şöyle sual buyurur Sevgili Habibine:
(Ya Muhammed Nuh der ki, ben yaptım tebliğimi.
Seni de şahid tutar, doğru mudur değil mi?)
O dahi, Hud suresi, yirmibeşinci âyet,
Var ki, buna cevaben, onu eder tilavet.
O âyette, mealen buyurulur ki zira:
(Biz Peygamber gönderdik Nuh’u o insanlara.
Onları korkutarak, dedi ki o nihayet:
Allah’tan başkasına etmeyiniz ibadet.)
O zaman buyurur ki bu kavme cenab- Hak:
(Cehennem azabına oldunuz siz müstehak.)
Ne hesap olunurlar, ne de mizan yapılır.
Topyekün hepsi birden, Cehenneme atılır.
Bunlardan daha sonra, (Ad kavmi nerededir?)
Diye, Allah katından bir nida daha gelir.
Hud aleyhisselamın kavmidir ki bunlar da,
Yine aynı hususlar sorulur bunlara da.
Peygamber Efendimiz, yine eder şehadet.
Onlar da, Cehenneme atılırlar nihayet.
Sonra, Hak teâlâdan bir nida daha gelir.
Salih Peygamber ile kavmi davet edilir.
O, Semud kavmidir ki, onlar da inkâr eder.
Derler: (Tebliğ etmedi bize Salih Peygamber.)
Nuh ve Hud kavmi gibi, Semud kavmine dahi,
Hak olur neticede bir azab-ı ilahi.
Bunlardan sonra yine Marih, Esra ve Duha,
Gibi kötü kavimler vardır ki birkaç daha,
Bunlar da, hakikati ederler hepsi inkâr.
Kendi Resullerine, yaparlar iftiralar.
Bu yüzden, bunlar dahi güruh güruh, peş peşe,
Başka şey sorulmadan, atılırlar ateşe.
 

BULENT TUNALI

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
30 Ağu 2007
Mesajlar
2,307
Tepki puanı
2
Puanları
0
Yaş
53
Konum
BURSA-m.k.paşa
Web Sitesi
www.bilsankimya.com
SELAMÜN ALEYKÜM ÇOK GÜZEL BİR PAYLAŞIM OLMUŞ ALLAH RAZI OLSUN.ALLAH CÜMLEMİZİ AHİRETTE KARŞISINA ÇIKTIĞIMIZDA CEVABINI VEREMECEĞİMİZ.YÜZÜMÜZÜN KIZARACAĞI AMELLERİ İŞLEMEKTEN MUHAFAZA EYLESİN.SELAM VE DUA iLE
 

mektubat

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
4 Eki 2006
Mesajlar
2,308
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
42
Konum
İstanbul
Web Sitesi
www.caglarnetwork.com
SELAMÜN ALEYKÜM ÇOK GÜZEL BİR PAYLAŞIM OLMUŞ ALLAH RAZI OLSUN.ALLAH CÜMLEMİZİ AHİRETTE KARŞISINA ÇIKTIĞIMIZDA CEVABINI VEREMECEĞİMİZ.YÜZÜMÜZÜN KIZARACAĞI AMELLERİ İŞLEMEKTEN MUHAFAZA EYLESİN.SELAM VE DUA iLE

Ve Aleyküm Selam kardeşim.Allahü teala cümlemizden razı olsun.Amin kardeşim Amin.Hadis-i Şerifte Kulun Kıyamette ilk hesaba çekileceği ameli namazdır. Eğer o düzgün çıkarsa, diğer amelleri de düzgün olur. Eğer o bozuk çıkarsa diğer amelleri de bozuk olur.) [Taberani]
Buyurulmuş ve Nemazı kılan dinini yapmış terk edende yıkmış olur buyurulmuştur.İnşallahü teala her ne şartta olursak olalım nemazı terk etmeyelim.Seyyid Abdülhakim Arvasi(Kuddise sirruh)Bir vakit nemazımı kılmamaktansa bin kere ölmeyi tercih ederim buyurmuş.Nemaz doğru kılınınca diğer bozuk amellerimizi düzeltme fırsatı Cenab-ı Hak karşımıza çıkartır İnşallahü teala.Nitekim (Allahü teâlâ buyuruyor ki: Kulumla ahdim vardır. Namazlarını vaktinde, eksiksiz kılarsa, ona azap etmem ve onu hesapsız [sorgusuz sualsiz] Cennete koyarım.) [Hakim]bu hadis-i şerif bir müjdedir.Kıymetini bilip amel edenlerden olmamız duasıyla.Selametle kalın kardeşim.
 

mektubat

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
4 Eki 2006
Mesajlar
2,308
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
42
Konum
İstanbul
Web Sitesi
www.caglarnetwork.com
Resullere olan sual
O gün, Nuh, Hud ve Salih Peygamberlerden sonra,
Hazret-i Musa’yı da çağırır Hak teâlâ.
Şiddetli bir rüzgarda titreyen yaprak gibi,
Huzur-u ilahiye gelince Musa Nebi,
Hak teâlâ buyurur: (Ya Musa, sen de yine,
Benim vahiylerimi ilettin mi kavmine?)
Musa aleyhisselam, arz eder ki: (İlahi!
Bana indirileni tebliğ ettim ben dahi.)
Hak teâlâ buyurur: (Çık şimdi minberine.
Sana vahy olunanı oku mahşer ehline.)
Musa aleyhisselam, işbu emre uyarak,
Çıkıp okur Tevrat’ı, gayet fasih olarak.
Yahudi âlimleri zannederler ki hatta,
Tevrat nazil olundu sanki tam o saatta.
Sonra, nida edilir bir de Davud Nebi’ye.
Gelir o da korkarak huzur-u ilahiye.
Hak teâlâ buyurur: (Ya Davud, Zebur’unu,
Cebrail’den alarak tebliğ ettin mi onu?)
O dahi cevabında arz eder ki: (Ya Rabbi!
Aynen tebliğ eyledim nazil olduğu gibi.)
O zaman emreder ki: (Ya Davud, çık minbere.
Sana indirileni oku ehl-i mahşere.)
Davud aleyhisselam, emre edip imtisal,
Çıkıp, güzel sesiyle Zebur’u okur derhal.
Sonra, (İsa nerdedir?) diye nida edilir.
İsa aleyhisselam, oraya getirilir.
Hak teâlâ buyurur: (Ya İsa, sen dedin mi,
Ki, ilah edininiz beni ve validemi?)
O der ki: (Ya ilahi, seni tenzih ederim.
Hak olmayan bir sözü, sana nasıl söylerim?
Ben eğer, böyle bir söz söylemiş olsam dahi,
Elbette ki sen onu bilirsin ya ilahi!)
Hak teâlâ o zaman buyurur ki mealen:
(Ya İsa, dediklerin doğrudur hakikaten.
Sen dahi minberine eyle de şimdi avdet,
Sana indirileni, halka eyle tilavet.)
O dahi ifa için Rabbinin bu emrini,
Okur baştan sona dek İncil-i şerifini.
Hak teâlâ katından bir nida daha gelir.
Son olarak denir ki: (Muhammed nerededir?)
Hüdanın Sevgilisi, Muhammed Resulullah,
Gelince, Ona dahi sorar cenab-ı Allah.
Buyurur: (Ya Muhammed, sen Kur'an-ı kerim’i,
Alarak, ümmetine tam tebliğ eyledin mi?)
Arz eder ki: (Ya Rabbi, evet, tebliğ eyledim.)
O zaman Hak teâlâ buyurur: (Ey Habibim!
Sen dahi minberine eyle de şimdi avdet,
Kur'an-ı kerim’ini halka eyle tilavet.)
Çıkıp, fasih olarak tilavet eyleyince,
Müminler dinleyerek, gark olurlar sevince.
Ve lakin kâfirlerin, hem de münafıkların,
Kur'ana, (çöl kanunu) diyen o ahmakların,
Öyle çirkin olur ki yüzleri bundan sebep,
Nedamet ateşiyle kavrulur kalpleri hep.
 

aliye_aliye

Altın Üye
Katılım
25 Eki 2006
Mesajlar
16,828
Tepki puanı
4
Puanları
38
Konum
~* پایتخت آن بهشت *~
Web Sitesi
www.fizikist.com
Çıkıp, fasih olarak tilavet eyleyince,
Müminler dinleyerek, gark olurlar sevince.
Ve lakin kâfirlerin, hem de münafıkların,
Kur'ana, (çöl kanunu) diyen o ahmakların,
Öyle çirkin olur ki yüzleri bundan sebep,
Nedamet ateşiyle kavrulur kalpleri hep.


Emeğinize sağlık kardeşim. Rabbimiz c.c razı olsun..
Şiirsel anlatım güzeldi.. Rabbimiz c.c tüm inananların yardımcısı olsun inşallah.. Selam ve Dua ile, Rabbimize emanet olunuz.

 

mektubat

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
4 Eki 2006
Mesajlar
2,308
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
42
Konum
İstanbul
Web Sitesi
www.caglarnetwork.com
Çıkıp, fasih olarak tilavet eyleyince,
Müminler dinleyerek, gark olurlar sevince.
Ve lakin kâfirlerin, hem de münafıkların,
Kur'ana, (çöl kanunu) diyen o ahmakların,
Öyle çirkin olur ki yüzleri bundan sebep,
Nedamet ateşiyle kavrulur kalpleri hep.


Emeğinize sağlık kardeşim. Rabbimiz c.c razı olsun..
Şiirsel anlatım güzeldi.. Rabbimiz c.c tüm inananların yardımcısı olsun inşallah.. Selam ve Dua ile, Rabbimize emanet olunuz.


Allahü teala cümlemizden razı olsun.Amiinn İnşallahü teala filistin'de afganistan'da ırak'ta ve tüm dünyadaki boynu bükülmüş ve yanlız Allah'a Celle celalü kul olduğu için zulme uğrayan kardeşlerimizin yardımcısı olsun.Bizlere de sizlere de iman selameti ihsan eylesin.Selametle kalın.
 

mektubat

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
4 Eki 2006
Mesajlar
2,308
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
42
Konum
İstanbul
Web Sitesi
www.caglarnetwork.com
Ağızlar mühürlenir

Ağızlar mühürlenir

Hak teâlâ mahşerde, ilk Cibril-i emine,
Sual eder, sonra da tek tek Resullerine.

Her Resul, kendisine inen o kitapları,
Allah’ın emri ile okurlar ayrı ayrı.

Yani Tevrat ve Zebur, sonra İncil ve Kur'an,
Okunur mahşer günü Resuller tarafından.

Daha sonra bir nida gelir ki: (Ey mücrimler!
Dostlarımın içinden, ayrılın şimdi sizler.)

Büyük bir korku gelir her insana o saat.
Gayet hareketlenir o esnada Arasat.

Herkes, korku içinde girer birbirlerine.
O anda Hak katından bir nida gelir yine.

Buyurur ki: (Ya Adem, evladının içinden,
Kimler Nar’a layıksa, onları gönder hemen.)

O dahi bin kişiden, dokuzyüz doksandokuz,
Kişiyi, Cehenneme tefrik eder bahusus.

Bir avuç mümin kalır arsa-i Arasat'ta,
Müminlerin Mizanı kurulur o saatta.

O zaman, bir münadi çıkıp nida ederek,
Çağırır insanları hesab için tek be tek.

Lakin o gün, konuşmaz bu dil ile ağızlar.
İşlenen her amele, şahid olur a’zalar.

Bir kul getirilir ki Allah’ın huzuruna,
(Ey asi ve fena kul!) buyurur Allah ona.

O bunu inkâr edip, şunu sürer ileri.
Der ki: (Ben işlemedim o fena fiilleri.)

Hak teâlâ buyurur: (İnkâr etsen de yine,
Delil ve şahit vardır hep senin aleyhine.)

Getirilir o kulun Hafaza melekleri.
Ki, onlar kaydetmişti yaptığı amelleri.

(Kiramen katibin) de denilir ki onlara,
Gelip, şahit olurlar işlenen günahlara.

O kişi, onları da ederek red ve inkâr,
Der ki: (Onlar, hakkımda hep yalan söylüyorlar.)

Sonra mühür vurulur o kimsenin ağzına.
Ve (Konuşun!) denilir, cümle a’zalarına.

Bunu, Yasin suresi altmışbirinci âyet,
Şöyle beyan buyurur bizlere açık ve net.

(O kıyamet gününde, ben azimüşşan o gün,
Mücrimlerin ağzını mühürlerim büsbütün.

Ne ki işledilerse, onları ayrı ayrı,
Dile gelip söylerler elleri, ayakları.)

O asi kulun dahi ağzı mühürlenince,
Konuşur a’zaları bu emir mucibince.

Her ne ki işlediyse, fısk fücur, günah isyan,
A’zaları konuşup, ederler bir bir beyan.

Sonra emr olununca Cehennemde yanmaya,
Onlar, a’zalarını başlarlar kınamaya.

(Ne için aleyhimde eylediniz şehadet?)
Deyip, a’zalarına ederler çok hakaret.

Onlar der ki: (Bu bizim değil ki elimizde.
Hak teâlâ emretti, beyan ettik hep biz de.)

Artık diyecekleri hiçbir şey kalmayarak,
Cehennem ateşine olurlar hepsi mülhak.
 

mektubat

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
4 Eki 2006
Mesajlar
2,308
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
42
Konum
İstanbul
Web Sitesi
www.caglarnetwork.com
Şefaat haktır

Şefaat haktır

Allah korkusu ile ağlayıp yaş dökenler,
İçin de, bir sancağı bağlayarak melekler,

Verirler onu dahi, (Nuh aleyhisselam)a.
Bunların önlerine geçmek ister Ulema.

Derler ki: (Allah için ağlayıp yaş dökmeyi,
Onlar, bizden öğrenip geçti daha ileri.)

O zaman bir münadi nida eder: (Ya Nuh, dur!)
Nuh Nebi, bu nidayı işitip hemen durur.

Sonra, başka bir melek çıkar ve nida eder:
(Nerdedir Allah için şehid olan kimseler?)

Şehidler getirilip, bir yerde durdurulur.
Onlar için, safranlı bir sancak emr olunur.

Ve (Yahya Peygamber)e onu teslim ederler.
O da, o cemaate olur imam ve rehber.

Onlar da ilerleyip, geçmek isterler, ama,
Onların da önüne geçmek ister ulema.

Derler: (Onlar, cihadı bizlerden öğrendiler.
Şimdi nasıl olur da, önümüzden giderler?)

Âlimlerin yazdığı (mürekkep) getirilir.
(Şehidlerin kanı)yla tartılıp, ağır gelir.

Hak teâlâ, o zaman buyurur ki: (Âlimler,
Sanki benim katımda Peygamber gibidirler.)

Sonra o ulemaya buyurur ki Rabbimiz:
(Dilediklerinize, siz şefaat ediniz!)

O zaman, âlimlerin her biri için, birer,
Münadiler çıkarak, şöyle nida ederler:

(Ey insanlar dinleyin, filanca âlim için,
Şefaat etmesine, Rabbimiz verdi izin.

Kim onun bir işini eğer görüverdiyse,
Ya bir bardak su verip, bir lokma yedirdiyse,

Yahut kitaplarını dağıttıysa her yana,
Şefaat edecektir bu âlim o insana.)

Bu nida üzerine, ona yardım yapanlar,
Yahut kitaplarını dağıtanlar, yayanlar,

Büyük bir sevinç ile toplanırlar o saat.
O dahi her birine, eder o gün şefaat.

Beyaz renkli bir sancak bağlanarak bu defa,
Sonra, teslim edilir o da (Halilullah)a.

Önce şefaat eden, olur o gün Resuller.
Nebilerle ulema onları takib eder.

O an ehl-i mahşere, yine bir nida gelir.
Denilir ki: (Sabreden fukara nerededir?)

Huzur-u ilahiye gelince bu cemaat,
Hak teâlâ, onlara buyurur çok iltifat.

(Merhaba ey dünyası zindan olan kimseler!)
Diye buyurulunca, onlar çok sevinirler.

Sarı sancak bağlanıp, bu sefer de bunlara,
(İsa aleyhisselam) rehber olur onlara.

Sonra nida gelir ki: (Zenginler nerededir?)
Şükredici zenginler, oraya getirilir.

Onlara da bir sancak bağlanarak bu kere,
Verilir bu sancak da (Süleyman Peygamber)e.

O da, o zenginlere olur imam ve rehber.
İlerleyip, Cennete girerler hep beraber.

HUZUR PINARI - İslamiyet, İslam Dini, Ehl-i Sünnet İtikadı, İlmihal, Kitaplar...
 

islamoglu

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
5 Kas 2006
Mesajlar
233
Tepki puanı
0
Puanları
0
Esselamu aleyküm,
Vaktini böyle güzel bir yazı ile geçirip bizleri bilgilendirdiğin için Allah-ü Teala sana ecrini gani gani versin dilerim.
Burada yazdıklarının nerede ise tamamı yanılmıyorsam efendimizin (s.a.v) değişik zamanlarda zikrettiği hadislerin toplanması ve büyük bir çoğunluğuda Kur-an-ı kerimin tefsir edilmesi sonucunda çıkarılmıştır.
Çünkü bize göre gelecekte olmasını beklediğimiz vakalar Mekandan ve zamandan münezzeh Allah-ü Teala indinde Kelamındada açıkca yazdığı gibi olmuş yani sonuçlanmıştır.
Tekrar teşekkür ederim...
 

mektubat

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
4 Eki 2006
Mesajlar
2,308
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
42
Konum
İstanbul
Web Sitesi
www.caglarnetwork.com
Ehl-i bela nerdedir ?

Ehl-i bela nerdedir ?


Bir nida edilir ki: (Ehl-i bela nerdedir?)
Onlar, mahşer içinden huzura getirilir.

Ve sual edilir ki: (Allah’a ibadetten,
Sizleri, hangi nesne, hangi şey eyledi men?)

Onlar dahi cevaben derler ki: (Hak teâlâ,
Dünyada çok vermişti bizlere dert ve bela.

Mübtela olduğumuz o bela ve dertlerden,
Mahrum olduk doğrusu Allah’a ibadetten.)

Denilir ki: (Sizlere çok bela geldi, evet.
Hazret-i Eyüb’e de gelmişti çok musibet.

Şimdi, bu ikisini edin de mukayese,
Söyleyin doğrusunu hangisi fazla ise.)

Başları, önlerine düşerek onlar hemen,
İtiraf ederler ki: (Çok idi ona gelen.)

Denir ki: (Olmadı da o dertler ona mani,
Sizi mi ibadetten alıkoydu o yani?)

Sonra da bir münadi çıkar ve nida eder.
Ve der ki: (Nerededir, gençler ile köleler?)

Ehl-i mahşer içinden, onlar dahi seçilir.
Huzur-u ilahiye topluca getirilir.

Ve sual edilir ki: (Allah’a ibadetten,
Ne mani olmuş idi sizlere böyle hepten?)

Derler ki: (Allah bize vermişti bir güzellik.
Gençlik ve güzelliğe aldanıp gaflet ettik.)

Sonra da, kölelere sorulur aynı sual.
Onlar dahi cevaben söylerler aynı minval.

Derler ki: (Biz dünyada hür değil, köle idik.
Beylere kulluk edip, ibadet edemedik.)

Denilir ki: (Sizler mi cemalde güzeldiniz,
Yoksa Yusüf Nebi mi, doğruyu söyleyiniz?)

Bu sual karşısında, mahcup olup bu defa,
Derler ki: (O, elbette güzeldi bizden daha.)

O zaman denilir ki: (Güzelliği Yusüf’ün,
Onu, ibadetinden ayırmadı hiçbir gün.

O dahi sizler gibi bulundu kul emrinde.
Lakin kusur etmedi bir gün ibadetinde.

Onu men etmedi de bu şeyler ibadetten,
Sizi mi men eyledi, mahrumluk oldu hepten?)

Sonra, ehl-i mahşere bir nida daha gelir.
Denir ki: (Gafil olan fakirler nerededir?)

Onlar dahi gelince, sorulur şöyle hemen:
(Size, ne mani oldu Allah’a ibadetten?)

Derler ki: (Biz dünyada fakir idik begayet.
Bundan gaflete düşüp, yapamadık ibadet.)

Onlara da denir ki: (Siz mi çok fakirdiniz,
Yoksa İsa Nebi mi, doğruyu söyleyiniz?)

Onlar, çok mahcup olur ve derler ki cevaben:
(O, bizden daha fazla fakirdi hakikaten.)

Denilir ki: (O, sizden fakir iken çok daha,
Yine de ibadeti aksatmadı Allah’a.

Fakirlik, ona mani olmadı da taate,
Size mi mani oldu, düştünüz bu gaflete?)

Her kim de, bu dört şeyden ederse eğer gaflet,
Bunların sahibini düşünüp, alsın ibret.

HUZUR PINARI - İslamiyet, İslam Dini, Ehl-i Sünnet İtikadı, İlmihal, Kitaplar...
 

mektubat

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
4 Eki 2006
Mesajlar
2,308
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
42
Konum
İstanbul
Web Sitesi
www.caglarnetwork.com
Bu ümmetin âsîleri

Bu ümmetin âsîleri

Ümmet-i Muhammed’den, günahı çok kimseler,
Eğer şefaate de kavuşmamış iseler,

Azap için, topluca, kadın erkek, genç ve pir,
Cehennem kapısının önüne getirilir.

Cehenneme müvekkel, (Malik) adlı bir melek,
Vardır ki, hayret eder bu güruhu görerek.

Der ki: (Siz Cehenneme, azaba gelmişsiniz.
Fakat nasıl oldu ki, bağlanmamış eliniz?

Kara dahi olmamış birinizin yüzü hem.
Sizden güzel kimseler görmedi hiç Cehennem.)

Onlar, buna cevaben söylerler ki: (Ama biz,
Hazret-i Muhammed’in ümmetine dahiliz.

Lakin işlediğimiz fazla günah ve isyan,
Sebebiyle, ateşe layık olduk biz şu an.

Ey Malik, sen şu anda bırak da bizi bize,
Oturup ağlayalım şu fena halimize.)

Malik dahi onlara, der ki: (Ağlayın, fakat,
Bu günkü ağlamanız, vermez size menfaat.)

O böyle söylese de, olurlar yine giryan.
Çok şiddetli ağlayıp, ederler feryat figan.

Nice yaşlı erkekler, tutarak sakalını,
Der: (Boşa geçirmişim, ah dünya hayatını.)

Nice kadınlar dahi, saçlarından tutarak,
Der ki: (Ah, rezil oldum günahlara dalarak.)

Nice delikanlılar, derler: (Ah gençliğimiz!
En kıymetli günleri, hep boşa geçirmişiz.)

O an, Hak teâlâdan bir nida gelir ki ilk:
(Birinci Cehenneme koy onları ey Malik!)

Bu nida üzerine, onlar çok ağlaşırlar.
(La ilahe illallah) diye bağırışırlar.

Kelime-i tevhid’i işitince Cehennem,
Onlardan, beşyüz yıllık öteye kaçar hemen.

Yine Hak teâlâdan bir nida gelir derhal.
Buyurur: (Ey Cehennem, bunları içine al!)

Böylece atılırlar Cehennem ateşine.
Bir ateş ki, dünyada rastlanılmaz eşine.

Ateş, o kimselerin yaksa da her yerini,
Yakmaya gücü yetmez alın ve kalplerini.

Günahkâr olsalar da, mümindir çünkü onlar.
Ve secde etmişlerdi Allah’a o alınlar.

Onların içlerinde vardır ki biri fakat,
Hepsinden daha fazla ağlayıp eder feryat.

Hak teâlâ sorar ki: (Ne oldu ki ey insan!
Herkesten daha fazla edersin feryat figan?)

O der ki: (Ya ilahi, çektin beni hesaba.
Günahım fazla geldi, layık oldum azaba.

Gerçi Cehennemine girdimse de şu vakit,
Lakin merhametinden kesmedim hala ümit.

Bilirim, işitirsin feryat ve figanımı.
Affedip, kaldırırsın belki bu azabımı.)

Hak teâlâ, cevaben ona şöyle buyurur:
(Kim nasıl zannederse, o, beni öyle bulur.

Madem benim hakkımda böyledir senin zannın,
Affettim ben de seni, kaldırıldı azabın.)
 

mektubat

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
4 Eki 2006
Mesajlar
2,308
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
42
Konum
İstanbul
Web Sitesi
www.caglarnetwork.com
Sırat köprüsü

Sırat köprüsü


Ehl-i mahşer, bir yere toplanır o gün yine.
Siyah bir bulut gelir onların üzerine.

Yağdırır defterlerle, o gün sahifeleri.
Onlar, gelip bulurlar kimlerse sahipleri.

O defterler, uçarak, sağ veya soldan gelir.
Bu minval gelmeleri, ihtiyari değildir.

Müminlerin defteri, erişir sağ taraftan,
Gelir kâfirlere de soldan veya arkadan.

Hesap'tan sonra dahi, bir nida edilerek,
Her bir kişi, Sırat’tan geçirilir tek be tek.

Cehennem üzerine kurulur ki bu Sırat,
Girerler o köprüye cümle ehl-i Arasat.

Müminler, o köprüden geçerek suhuletle,
Kurtulup, Cennetlere girerler bu suretle.

Ve lakin kâfirlerin, ayakları kayarak,
Cehenneme düşerler hor ve hakir olarak.

Gerçi (Sırat köprüsü) denilse de ismine,
Benzemez bildiğimiz dünya köprülerine.

Ahiret hayatında, her ne ki varsa eğer,
Bu dünyadakilere, sadece adı benzer.

Oradaki (Sırat)a, köprü denilse bile,
Yoktur bir alakası dünya köprüleriyle.

Mesela bir talebe, sınıfı geçmek için,
İmtihan köprüsünden geçirilir o ilkin.

Halbuki bu imtihan, hiç köprüye benzemez.
Çok kişi geçtiğinden, (köprü) der ona herkes.

İmtihan köprüsünden geçenler olsa dahi,
Geçemeyip, düşen de bulunur pek tabii.

Ve lakin bu haline düşmek dense de yine,
Benzemez bir köprüden denize düşmesine.

İmtihan köprüsü'nün nasıl şey olduğunu,
O köprüden geçenler bilirler ancak bunu.

Sırat köprüsü'nden de geçirilir cümle nas,
Müminler kolay geçip, olurlar Nar’dan halas.

Ve lakin kâfirlere, çetin gelir bu gayet.
Ve kayıp, Cehenneme düşerler en nihayet.

Müminlerin Sırat’tan geçmeleri, o zaman,
Amellerine göre güç olur veya asan.

Kimi (yıldırım) gibi ilerler o Sırat’ta.
Kimi de gider sanki (hızlı koşan bir at)ta.

Günahları çok olup, sevabı olmayan pek,
Geçer o gün Sırat’ı, yerde emekleyerek.

Lakin mümin olanlar, gitse de düşe kalka,
Sonunda, selamete ulaşırlar mutlaka.

Bir kişinin ameli nasıl idiyse eğer,
Ona göre Sırat’ı, kolay veya zor geçer.

Kim titiz davranırsa dine mutabaatta,
O kimse, o nisbette kolay geçer Sırat’ta.

Bu hususta, ne kadar gösterirse çok dikkat,
Sırat, ona, o kadar olur (geniş) ve (rahat).

Kim de gevşek olursa, islama tâbiyette,
Onun dahi Sırat’ı, (dar) olur o nisbette.

Velhasıl buna göre, Sırat olur dar, geniş.
Yani dine muvafık yaşamaktır bütün iş.
 

tuna_35

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
28 Eki 2007
Mesajlar
137
Tepki puanı
1
Puanları
18
Yaş
38
Konum
Eskişehir
Allah razı olsun kardeşim...Allah bizleri sırattan kolay geçipte Efendimiz(sav)i sevindirenlerden eylesin inşallah...selametle
 

tuna_35

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
28 Eki 2007
Mesajlar
137
Tepki puanı
1
Puanları
18
Yaş
38
Konum
Eskişehir
Allah razı olsun kardeşim...Allah(cc)bizleri sırattan kolay geçipte Efendimiz(sav)i sevindirenlerden eylesin insallah...selametle
 

mektubat

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
4 Eki 2006
Mesajlar
2,308
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
42
Konum
İstanbul
Web Sitesi
www.caglarnetwork.com
Allah razı olsun kardeşim...Allah bizleri sırattan kolay geçipte Efendimiz(sav)i sevindirenlerden eylesin inşallah...selametle

Amin.Cenab-ı Hak cümlemizden razı olsun abicim.Büyüklerden bir zat buyuruyor ki;Allahü tealanın çok merhametli olduğunu bildiren ayet-i kerimeler, azab ayet-i kerimeleridir. Allahü teala, kulları yanmasın diye, bir emri defalarca bildiriyor, bunu yapmayın buyuruyor. Öyle bir imtihan ki, sorular ve cevablar bellidir. Buna rağmen bu imtihanı verememek çok acıdır.
Selametle kalın..
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt