RE: Misyonerliğin geldiği yer!
Evet bunun hesabını kim verecek? birileri verecek bunlar kim derseniz bence başta Dinler Arası Diyalog çalışması yapan safsata grup sonra bunlara tanınan dokunulmazlıklar getirilen yasalar ve bunlara atılan imzalar.
Dikkat ederseniz bunların yoğun şekilde çalışmaları son 5 yılda daha fazla hız kazandı nedendir acaba ? araştırsakmı? avrupa birliğine girecez diye verilen tavizlerden biride bu sağolsun birileri çok hoş görülü müslümanlara olmadıkları kadar, başörtülülere olmadıkları kadar onlara çok hoş görülü davranıyorlar. Bu misyonerlikle ilgili Sinan AYGÜN beyefendinin çok güzel yazıları var ama birileri hep kulak tıkıyor.
Şu habere bakalım
http://www.haber7.com/artikel.php?artikel_id=137653
Biraz uzun yazı ama okumayı isteyenler olabilir gerçekleri görmek açısından.
Ankara Ticaret Odası’nın yayınladığı “Avrupa Birliği’nde Maskeli Balo, Dayatmalar ve Gerçekler” isimli el kitabında: “Türkiye’de halen 136 bin katolik misyoner, 106 bin Avrupa Birliği misyoneri yoğun şekilde çalışmaktadır.” deniliyor.
Misyonerler istismar metodlarında insanların zor zamanlarını kollarlar; ekonomik, sosyal felâketleri fırsat bilirler. Deprem, yangın, ekonomik kriz gibi durumlar hıristiyanlığı yaymak için uygun ortamlardır ve bu görülmüştür. Adapazarı-İzmit depreminde hıristiyanların çalışmaları, Doğu ve G. Doğu’da kürt vatandaşlarımızın üzerindeki çalışmaları unutulmamalıdır.
Misyonerler; Samsun, Trabzon, Kayseri, Nevşehir, Niğde, Diyarbakır illerinde çok faaldirler. Bu yerler tarih açısından önemlidir. İzmir, İstanbul, Edirne çalışma alanlarının içindedir.
Protestanlar, Kurtuluş kilisesi aracılığıyla, bilhassa Kore ve Çin asıllı ABD vatandaşları aracılığıyla çalışmaktadırlar. Ankara merkezli çalışıyorlar. Dil ve eğitim faaliyetleri adıyla çalışıyorlar.
Yine prostestanların Hamiler kilisesi de Trabzon ve Rize’de Almanya gibi yurt dışında hıristiyan yaptıkları Türkler’le misyonerlik çalışması yapmaktalar.
Yehova şahitleri, Bahailer’de çalışmaktadırlar.
Misyonerler; bilhassa Alevi ve Kürtler üzerinde yoğunlaşmaktadır. Ayrıca ekonomik, sosyal felâket zamanlarında çalışmaktadırlar.
Son zamanlarda hoşgörü ve diyalog yoluyla yahudilik ve hıristiyanlık müslüman halka hoş gösterilip küfre teşvik edilmekte ve misyonerlerin ekmeğine yağ sürülmektedir.
1990’lı yıllarda Trabzon’da 10 hıristiyan varken 2000 yıllarında 10 bin kişinin hıristiyan eğitiminden geçtiği söylenmektedir. Bilhassa üniversitelerde ve kolejlerde etkilidirler.
Ankara Ticaret Odası’nın hazırladığı “Misyonerlik Raporu”nu incelediğimizde, Türkiye’nin misyonerlik faaliyetlerinin hedefi haline geldiğini gördük.
ATO Başkanı Sinan Aygün “AB uyum yasaları misyonerliği hortlattı” dedi.
Yani demek istiyor ki, AB’ne gireceğiz diye bu kâfirlere hoşgörü ile bakıp, genç, saf, temiz, masum insanlarımızı hıristiyanlaştırmalarına göz mü yumalım?.. Bu misyonerlere birşey denmiyor, AB uyum yasaları bunların çalışmalarına müsade ediyor.
ATO Raporu, içler acısı durumu göz önüne seriyor:
“RAPORA GÖRE TÜRKİYE MİSYONERLİK FAALİYETLERİNİN HEDEFİ HALİNE GELDİ.
BAŞLANGIÇTA HRİSTİYANLIĞI YAYMA AMAÇLI GÖRÜLEN MİSYONERLİK FAALİYETLERİ DEVLETİN ÜNİTER YAPISINI HEDEF ALIYOR.
FAALİYETLERİ KARADENİZ VE GÜNEYDOĞU ANADOLU BÖLGESİNDE YOĞUNLAŞIYOR.
ÇEŞİTLİ PİKNİK, GEZİ, EV TOPLANTILARI GİBİ SOSYAL FAALİYETLER VE AYİN, KIŞ OKULU, SEMİNER, KONFERANS GİBİ EĞİTİM AMAÇLI ORGANİZASYONLAR İLE SEMPATİZAN KAZANILIYOR.
ATO BAŞKANI AYGÜN: AVRUPA BİRLİĞİ UYUM YASALARI MİSYONERLİĞİ HORTLATTI.
Ankara Ticaret Odası (ATO) tarafından hazırlanan Misyonerlik Raporu Türkiye’nin misyonerlik faaliyetlerinin hedefi haline geldiğini ortaya koydu. Rapora göre başlangıçta hristiyanlığı yayma amaçlı görülen misyonerlik faaliyetleri etnik ve dini ayrımcılığı körükleyerek devletin üniter yapısını hedef alıyor.
Rapora ilişkin ATO’dan yapılan yazılı açıklamada misyonerlik faaliyetlerinin Güney Kore, ABD, İngiltere, Yeni Zellanda, Avusturya, Almanya, İsveç ve Romanya uyruklu mesih inananları denen şahıslar tarafından yürütüldüğü ve Adana, Edirne, İstanbul, Ankara, İzmir, Trabzon, Antalya, Hatay, Bursa ve Samsun gibi illerden yönlendirildiği belirtildi.
Türkiye’de Hristiyan cemaatinin sayısının 50-55 bin olarak tahmin edildiğine vurgu yapılan raporda, misyonerlik faaliyetleri kapsamında 300’den fazla kilise, çok sayıda kitapevi, 1 kütüphane, 6 dergi, onlarca vakıf, yayınevleri, 5 radyo, çok sayıda manastır, 2 kafe, 1 acente, 1 mahfil, 7 şirket, 1 otel, 1 tercüme bürosu, 7 gazete, 1 tarihi eser, 2 müze, 4 harabe, 1 kale, ve onlarca dernek bulunduğu kaydedildi.
Sadece 2003 yılında 190 misyonerlik faaliyetinin tespit edildiği bunun 27’sinin Bahailik faaliyetine yönelik olduğunu ifade edilen raporda, Bahailik faaliyetlerinin Sivas ve Erzincan illerinde, Hristiyan misyonerlik faaliyetlerinin ise Nevşahir, Adıyaman, Adana, Bursa, Diyarbakır ve Mersin illerinde yoğunlaştığı görülmektedir denildi. Raporda ayrıca Türkiye’de Yehova Şahitleri, Bahailik, Protestan, Katolik, Ortadoks, Süryanilik Misyonerlik Faaliyetleri adı altında çeşitli unsurun bulunduğu ifade edilirken bu unsurların faaliyetlerine ilişkin şu bilgiler verildi:
Yehova Şahitleri: Merkezi New York’ta bulunuyor. Sözlü propogandasını gezici vaizlerle sürdürüyor. Taraftarları evleri kapı kapı dolaşarak kitap, dergi, broşür dağıtıyor, seminer, toplantılar düzenliyor. Ülkemizde merkezi İstanbul olmak üzere Ankara, İzmir, Eskişehir, Antalya, Hatay, Aydın, Kuşadası ve Mersin illerinde ibadet salonları bulunuyor. 1974 yılında İstanbul’da kurulan “Mukaddes Kitap Kursları Derneği” vasıtasıyla faaliyetlerini sürdürüyor.
Bahailik Faaliyetleri: Faaliyetleri Sivas, Erzincan, Hatay, Adana, Gaziantep, Şanlı Urfa-Birecik, Mersin, Edirne ve İstanbul illerinde yoğunlaşıyor.
Protestan Misyonerlik Faaliyetleri: Merkezi Almanya/Schormdorf’ta bulunuyor. Ankara’da kurdukları Türkiye Protestan Kiliseleri Birliği dışında 2000 yılında 19 adet protestan kilisesi açıldığı bildiriliyor.
Katolik Misyonerlik Faaliyetleri: Vatikan tarafından yönlendiriliyor.
Ortadoks Misyonerlik Faaliyetler: 1980’li yıllardan itibaren Doğu Karadeniz Bölgesi’nde suni bir Ortadoks ayrımcılığı yaratma çabası içerisindeler.
Süryanilik Faaliyetleri: Süryanilik faaliyetleri Mardin merkezli olarak yürütülüyor. Kendi kültür gelenek ve göreneklerini yaşatma ve geliştirme hakkı tanınması yönünde faaliyette bulunuluyor.
BAŞKENT’TE ETKİNLER
Rapora göre Ankara’da özellikle protestan topluluğu ve Yahova Şahitleri’nin faaliyetleri yoğunluk kazanıyor. Protestan topluluğunun misyonerlik faaliyetlerini Kurtuluş Kilisesi’ne bağlı Protestan Kiliseleri yürütüyor. Kurtuluş Kilisesi’ne bağlı 10 kilise bulunuyor. Raporda Bala ilçesi Kesikköprü Beldesi’nde her yıl Ağustos ayında öğrencilerin katıldığı bir çadır kampı kurulduğu ve kamp masraflarının bir şirket tarafından karşılandığı belirtiliyor.
Yahova Şahitleri kapsamında misyonerlik faaliyetinde bulunan grubun merkezi de ABD’de bulunduğu belirtilen rapora göre grup, Ankara’da cemaat adı altında bir oluşumla faaliyet yürütüyor, kendilerine yakın olan vatandaşlara kitap ve broşür dağıtmak suretiyle misyonerlik faaliyetinde bulunuyor.
Ankara Protestan Kurtuluş Kilisesi bünyesinde 2003 yılı içerisinde 60 kişinin din değiştirmesinin sağlandığı, 15 kişinin vaftiz edildiği, halen kilisenin 130 kişiden oluşan faal bir grubunun olduğu belirtilen raporda sözkonusu grubun yüzde 10’unun üst düzey grubuna, yüzde 40’ının orta gelir grubuna, yüzde 40’ının dar gelirli gruba mensup olduğu ifade ediliyor.
HEYBELİADA RUHBAN OKULU
Rapora göre, İstanbul’da halen 126 kilise, 4 dergi, 1 kafe, 36 dernek, 7 gazete, 12 internet sitesi, 1 müze, 1 otel, 6 radyo, 6 şirket, 44 vakıf ve 2 yayınevi bulunuyor. Gelir seviyesi yüksek semtlerde sinema, tiyatro, kafe ve benzer eğlence merkezlerinde misyonerlik faaliyetleri kapsamında film gösterileri yapılıyor. İki yayınevi eliyle yurt genelinde Hristiyanlık dinini tanıtıcı ve övücü kitap, kaset, broşür, CD, VCD dağıtımı yapılıyor.
Diğer yandan raporda Fener Rum Patriği Dimitri Bartholomeos’a Ekümenik vasfı kazandırmak amacıyla, Ortadoks dünyasının lideri olduğu imajını vermek, toplantı , konferans ve ayinler düzenleyerek kamuoyunun ilgisini Fener Rum Patrikhanesi üzerine yoğunlaştırmak, kendisine rakip olarak gördüğü Moskova ve Kudüs Patrikhanesi’nin yetki alanını kısıtlamak ve Heybeliada Ruhban Okulu’nu açtırmak gayretleri içinde oldukları belirtiliyor.
HEMEN HER İLDE FAALİYETTELER
İzmir’de toplam 8 cemaat ya da topluluk,
Hatay’da Protestan Kilisesi, Katolik Kilisesi ve Vakfı, Apostalit İbadet yeri ve Rum Ortadoks Kilisesi,
Adana’da Protestan Kurtuluş Kilisesi,
Nevşehir’de Konstantin Eleni Kilisesi,
Bursa’da Uluslararası Protestan Kilisesi ve 2 sinegog, Osmangazi İlçesi’nde Yahova Şahitlerine ait bir ibadet yeri. İznik ilçesinde Ayasofya Kilisesi,
Mardin’de Süryanilik faaliyetlerinin merkezi olan Deyr-ul Zaferan Manastırı ile Deyr-ul Umur Manastırı,
Adıyaman’da Süryani Kilisesi,
Kayseri’de Melikgazi ve Ağırnas kasabasında bulunan Aziz Prokopios Kilisesi,
Isparta ve Trabzon’da da çok sayıda kilise,
Antalya’da Antalya Uluslararası Kilisesi, İncil Kilisesi, Aziz Pavlus Kültür Merkezi,
Bodrum’da Ortakent beldesinde bir pansiyon,
Niğde’de Bahailik grubuna mensup çok sayıda kişi eliyle,
Düzce’de bir reklam şirketi aracılığıyla,
Çanakkale’nin Gökçeada ilçesinde çok sayıda kilise,
Kocaeli’nde Gölcük ilçesinde bir kadın dayanışma vakfı eliyle,
Edirne’de Bahailere ait El emin evi.
ATO BAŞKANI AYGÜN
Araştırmaya ilişkin değerlendirmelerde bulunan ATO Başkanı Aygün, önemli din merkezleri nedeniyle Türkiye’nin jeopolitik bir öneme sahip olduğunu, bu özelliği ile Türkiye’nin hemen her dönemde misyonerlerin iştahını kabarttığını söyledi.
Misyonerlik faaliyetlerinin Haçlı zihniyetinin bir devamı olarak değerlendiririlmesi gerektiğine dikkat çeken Aygün, son yıllarda misyonerlik faaliyetlerinde gözle görülür bir artış olduğunu dile getirdi. Bu artışın en önemli nedeninin misyonerlerin işlerini kolaylaştıran Avrupa Birliği uyum yasaları olduğunu kaydeden Aygün uyum yasaları misyonerliği hortlattı şeklinde konuştu. Aygün şunları söyledi:
Misyonerler Türkiye’de elini kolunu sallayarak propoganda yapıyor, adeta cirit atıyorlar. Türkiye’de yaşanan ekonomik istikrarsızlıklar ve krizler bu işin tuzu biberi oldu. Geleceğe umutsuz bakan insanlar, özellikle genç nesiller, kolayca kandırılıyor. Evlere, dükkanlara kadar girip mürit arıyorlar. Ceplerine para koyup, gençlerin beyinlerini yıkıyorlar. Türkiye şu an tam anlamıyla misyonerlerin istilası altında. Başkent Ankara’da her köşede örgütlenmişler. Piknik, gezi, ev toplantıları gibi sosyal faaliyetler ve ayin, kış okulu, seminer, konferans gibi eğitim amaçlı organizasyonlar ile sempatizan kazanılıyorlar. Kimse (Siz kimsiniz, ne yapıyorsunuz?) diye soramıyor. Sorulsa bile (Uyum yasaları çıktı) diyorlar. Bu bir işgal değil de nedir? İşgal olması için ille de silahla mı girilmesi gerekiyor? Ellerinde din silahı var, başka silaha ne gerek. Ünlü bir Afrika özdeyişi vardır: Özdeyiş (Hristiyanlık Afrika’ya geldiğinde, Afrikalıların toprakları, Hristiyanların ise incilleri vardı. Hristiyanlar bize gözlerimizi kapayarak dua ve ibadet etmemizi öğrettiler. Gözlerimizi açtığımızda onlar bizim topraklarımızı, biz de onların incillerini almıştık) der. Böyle bir durum Türkiye’de yaşanmasın. Uyanık olalım.”
Ankara Ticaret Odası Raporu böyle. Artık Türkiye’nin nereye gittiğini, nereye götürülmek istendiğini görün.
Şunu da hatırlatmakta fayda var:
Şu anda AB’ne girmek için Heybeliada Ruhban Okulunun açılması da gündeme gelmiştir.
1971 yılında kapatılan bu okulun dinimiz ve vatanımız aleyhindeki faaliyetleri apaçık biliniyor. AB’ne girmek adına açılması yanlışların en büyüklerinden biridir.
Ecdadımız bu son ve ulvî dini -İslâm’ı- yaymak için canını malını feda etmiş iken, “Davamız kuru kavga değil, Allah’ın dinini yaymaktır.” derken, onca hıristiyan ve diğer beldeleri İslâm’a davet adına fethederken, onların bu emanetini küffara mı teslim edeceğiz. Onlar lanet okumazlar mı bize? Bunca şehit, bunca çaba bugünler için miydi? Bize sorsalar onların yüzüne nasıl bakacağız? Hülasa hıristiyanlar var güçleriyle çalışıyorken, biz İslâm için, din için, vatan için ne yapıyoruz? Nasıl çalışmamız icap ediyor? Düşünmeli değil miyiz? Bugün insanlık âlemi küfür deryasında boğuluyor, dalâlet ve masiyet yollarına sapmışlar kurtulamıyorlar.
Bunun içindir ki azimli bir şekilde çok çalışmak gerekiyor. Ola ki bir kişi Allah-u Teâlâ’nın lütuf hidayetine erer.
Bir insan sele kapılmış gidiyor. Merhamet ederek kenara gelip onu kurtarmaya çalışmaz mısınız? Kurtarmazsanız boğulup gidecek. Dalâlet girdabına kapılmış bir insanı kurtarmak, ona da benzemez. Bir insanın ebedî hayatını kurtarmak oluyor. Şöyle düşünürsek bir tarafta can kurtuluyor bir tarafta iman kurtuluyor.
Hakk Celle ve Alâ Hazretleri bir Âyet-i kerime’sinde şöyle buyurur:
“İnsanları Allah’a çağıran, kendisi de sâlih amel işleyen ve ‘Doğrusu ben müslümanlardanım!’ diyen kimseden daha güzel sözlü kim olabilir?” (Fussilet: 33)
Görüyoruz ki İslâm düşmanları iman evini yakıyorlar. İman evini kurtarmayalım mı? İmanlar yanıyor kimsenin umurunda değil. Fakat evi yansa hemen koşacak. İmanın ölçüsü buradadır.
•
Başbakanlık eski Müsteşarı Yaşar Yazıcıoğlu ise misyonerlerin Türkiye’de ne kadar kilise varsa hepsini ortaya çıkarmaya çalıştığını söyledi. Yazıcıoğlu; “Türkiye’de 86 bin cami varsa 21 bin de kilise var. Dünyanın hiçbir yerinde Müslüman bir ülkede bu kadar kilise yoktur. Avrupa’daki camilerin neredeyse hiçbirinde minare yok. Ezan sesi de yok. Ama Türkiye’de kiliselerde çanlar çalıyor. Niye bizde var, onlarda yok.” dedi.
Türkiye’de 50 bin misyonerin görev yaptığını, amaçlarının Türk milletini parçalamak olduğunu söyleyen Yazıcıoğlu başka bilgiler de verdi:
“Adana’da yeni 38 kilise evi açıldı. Oralarda da ciddi şekilde propagandalar yapılmaktadır. Amaçları Türk milletini parçalamaktır. 11 Eylül’den sonrası 30 bin Amerikan misyoneri de dünya çapına dağılmıştır. Bunların çoğunluğu İslâm ülkelerinde görev yapmaktadır.”
“Osmanlı’nın yıkılmasına baktığınız zaman Avrupa’nın dayatmalarını görürüz. Bu dayatmaların en önemli örnekleri 1839 ve 1856 Tanzimat ve ıslahat fermanlarıdır. Tanzimat ve Islahat fermanları ile AB uyum yasalarını karşılaştırdığınızda pek bir fark olmadığını görürsünüz. Azınlıklara siyasi, etnik ve ticari özgürlükler verilmesi Osmanlı’nın yıkılmasına kadar gidiyor. Azınlıklar meselesinde ne kadar etnik ve mezhep farklılıkları varsa hep ortaya çıkarıldı ve Osmanlı parçalandı, bölündü. AB’nin dayatmalarına baktığınızda bu uygulamaları görüyoruz. Sadece strateji ve oynanan oyunların örtüsü değişti.”
“Türkiye’deki misyoner ve vakıf faaliyetlerinin arkasında Macar Yahudisi ve borsa spekülatörü George Soros’un olduğu”nu açıkladı.
Soros Yugoslavya ve Gürcistan darbelerinin mimarı olarak bilinmektedir. Endonezya ve Malezya ekonomilerine de büyük darbe vuran krizlerin baş aktörüdür.
“Özellikle Karadeniz Bölgesi’nde misyoner faaliyetlerinin ciddi biçimde arttığı”na dikkat çeken Yazıcıoğlu; “Sadece kendi memleketi Trabzon-Çaykara’da 60 kadar üniversiteli gencin hıristiyan yapıldığı”nı açıkladı.
“Soros’tan maddi yardım alan vakıfların Türkiye’de ekonomik, sosyal ve siyasi platformlarda raporlar hazırlayarak, bu raporlardaki görüş ve düşünceleri Türk bürokrasisine ve toplumuna empoze etmeye çalıştığını” ifade etti.
•
Hıristiyanların, Türkiye’deki ve İslâm ülkelerindeki faaliyetleri de dahil olmak üzere dünya üzerinde her yıl misyonerlik faaliyetlerine 300 milyar dolar harcama yaptıkları tahmin edilmektedir.
Yurtdışında çalışan işçilerimizin ikinci ve üçüncü kuşak çocukları da maalesef hıristiyanların, misyonerlerin kuşatması altındadır. Bu hususta uyanık olunmalıdır. Anne-babalara çok ciddi görevler düşmektedir.
Hıristiyanlığı yaymak için televizyon, gazete gibi kitle iletişim araçlarının, sinema, tiyatro, müzik gibi sanat faaliyetlerinin ve bilimsel çalışmaların kullanılması tehlikenin boyutlarını büyütmektedir.
Türkiye’mizde ve müslüman ülkelerde her gün ve gece gösterilen film ve programlarda yapılan hıristiyanlık propagandası misyonerlerin verdiği zarardan daha büyük zararlar vermekte, halkımız batı kültürünün ve hıristiyanlığın etkisinde kalmaktadır. Ta ki küçük çocukların dikkatle izlediği çizgi filimlerde bile bu mevcuttur.
Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz Kıyamet kopmadan önce vuku bulacak altı alameti sayarlarken birisini şöyle buyurmuşlardır:
“İstisnasız her Arap evine girecek bir fitnenin yayılması.” (Buhârî. Tecrîd-i sarîh: 1313)
Televizyon vesaire, buna mümasil fitneler her eve girdi. Bu vasıtalarla her rezalet yapılıyor.
Bu faaliyetler neticesinde “Amin” yerine “amen” diyenler, yemeğe başlamadan duâ edenler, cenaze arabalarına çiçek atıp alkış tutanlar, yılbaşı, doğum günü gibi hıristiyan adet ve bayramlarını kutlayanlar bir çığ gibi çoğalmaktadır.
•
Ey küfre kucak açanlar! Müslümanları küfre teşvik edenler! Küfrü hoş göstermeye çalışanlar! Bunca açıklamaları gördükten sonra hâlâ küfre yaranmaya çalışacak mısınız? Bunca genç müslüman evlâdın hıristiyan olmasının vebalini nasıl yükleneceksiniz? Bu kötü icraatınızın hesabını mutlaka vereceksiniz.
•
Ey Müslümanlar! Uyanık olun! Küfrü ve kâfirleri hoş görmeyin. Hoş görenleri de hoş görmeyin. Hazret-i Allah’ın; “Ey iman edenler! Kendinizi ve âilenizi, yakıtı insanlar ve taşlar olan ateşten koruyun.” (Tahrim: 6) Âyet-i kerime’sini unutmayın. Evlâd-ı ıyalinizin bu yüce ve son dini bırakıp boşlukta kalmasına, misyonerlerin kucağına düşmesine sebep olmayın. Onları cehennem ateşine sürüklenmelerine sebep olacak fitne ve isyandan koruyarak Allah-u Teâlâ’nın itaat yoluna götürmeye çalışın.
•
“Allah, rızâsını arayanları onunla kurtuluş yollarına eriştirir ve onları izni ile karanlıklardan aydınlığa çıkarır, onları dosdoğru bir yola iletir.” (Mâide: 16)
***
Birde bu haberi okuyalım.
http://www.aksam.com.tr/arsiv/aksam/2004/06/06/politika/politika2.html
ve sonuç bence.
Huuuuuu sayın yöneticiler bırakın avrupa birliğini siz alacakları yok oyunlarına alet oldunuz bu güzel vatanı yıkıcı kararlar alarak yeterince zedelediniz bırakın bunları bakın zaten dedikleri oldu bir çok yasa geçti vatandaş daha nelerin geçtiğini anlayamadan müzakereler durduruldu.