Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

"Miras-ı Kalem" (1 Kullanıcı)

Resul Aydın

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
17 Eyl 2006
Mesajlar
4,770
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
61
Konum
DÜNYANIN BAŞKENTİNDEN
İki gün hiç konuşmadı. Sustu hep. Çok sevdiği anneciğinin bile ısrarlarına rağmen bu suskunluğunu bozmadı. Sonra babasına baktı. Babasının gözleri sürekli yerdeydi. O da susuyor konuşmuyordu.



Hâlsizdi, keyifsizdi. Oğlunun konuşmaması, sessizliği saçındaki akları artırıyordu sanki.


Yüzü hiç bu kadar solgun olmamıştı. Gülümseyen, çocuklarına neşeli hikâyeler anlatan, eliyle portakal soyup veren adam gitmiş, yerine başka birisi gelmişti sanki. “Ben çıkıyorum, akşama erken gelmeye çalışırım.” dedi ve yerinden kalktı.


Kapının önüne gelince bir an durdu, sanki oğluna bir şey söyleyecek gibi oldu, sonra vazgeçti. Kapıyı açtı ve gitti… Çocuk, gözlerini yavaşça kapının arkasında asılı duran okul önlüğüne dikti. Beşinci sınıfı bu önlükle bitirmişti.





Hem de takdir alarak bitirmişti. Sınıf öğretmeni o gün annesine “Onu mutlaka okutun.” demişti. Çocuk, oturduğu yerden, belli belirsiz bir sesle, yavaşça tekrarladı: “Mutlaka…” Annesi sofrayı kaldırmak üzere idi. Gözlerini annesine dikti. Konuşmuyordu.




Dolu doluydu gözleri, nerdeyse ağlayacaktı.
— Haydi ama… En azından şu çayı içseydin. Bak, senin için bugün bakkaldan yumurta bile aldım. Tam da istediğin gibi pişirdim. Neden yemiyorsun? Annesine gülümsedi.


— Ben okumak istiyorum…
— Biliyorum…


— Ama babam beni okula göndermeyeceğini söyledi dün…
— Evet…


— Anne! N’olur, ben okumak istiyorum…
Büzüştüğü yerden kalktı ve sofranın yanına oturmuş annesinin kucağına attı kendini. Ağlıyordu…


— Biliyorsun, babanın işleri çok kötü. Seni okula gönderebilmemiz için...
Yani kayıt için, yeni üst-baş için, defter-kitap için… Yutkundu…



İkisi de bir süre sustuktan sonra annesi:
— Hem biliyorsun, baban da çok istiyordu okumanı.


“Benim oğlum okuyacak, ben okuyamadım, ama o isterse varımı yoğumu ortaya koyar okuturum inşallah.” derdi. Ama işleri umulduğundan da kötü gitti işte.




Sonralar sonralara eklendi suskunluklar vaktini doldurdu ve annesi ümitle:
— Evet, okuyacaksın, hadi ağlama…


Çocuk, annesine baktı kızarmış gözlerle:
— Sahi mi anne? Nasıl? Paramız yok ki…


—Üzülme sen… Haydi kalk bakalım. Gidelim de sana yeni okul malzemelerini alalım. Tabi, önce okula kayıt yaptırmamız lâzım…”

Elinin tersiyle göz yaşlarını silen çocuk “Yaşaaaaa…” dedi ve annesini öpücük yağmuruna tuttu. Sonra:


— İyi de nasıl, dedi.
Annesi, parmağındaki tek yüzüğü göstererek:
— Bunu satarız, yettiği kadar alırız bir şeyler, sonrasına Allah kerim...

Elbet, Allah bir kapı açar. Haydi bakalım, durma gidiyoruz…



Çocuk, annesinin bu fedakârlığını asla unutmayacaktı. Annesi, geçen yıl vefat eden annesinin kendisine hediye ettiği yüzüğü onun için satacaktı.

Daha ne olsundu…


 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt