peki baurak gibi bir araca neden gerek duyuldu????bir sebebi olmalı demi??Avukat yazdı:
MİRAC
Arapça'da merdiven, yukarı çıkmak, yükselmek anlamlarını dile getirir. İslam'da Hz. Peygamber (s.a.s)' in göğe yükselerek Allah'ın huzuruna kabul edilmesi olayı. Mirac olayı hicretten bir yıl ya da onyedi ay önce Receb ayının yirmi yedinci gecesi gerçekleşir. Olayın iki aşaması vardır. Birinci aşamada Hz. Peygamber (s.a.s) Mescidül-Haram'dan Beytü'l-Makdis'e (Kudüs) götürülür. Kur'an'ın andığı bu aşama, gece yürüyüşü anlamında isra adını alır. İkinci aşamayı ise Hz. Peygamber (s.a.s)'in Beytü'l-Makdis'ten Allah'a yükselişi oluşturur. Mirac olarak anılan bu yükselme olayı Kur'an'da anılmaz, ama çok sayıdaki hadis ayrıntılı biçimde anlatılır.
Hadislerde verilen bilgiye göre Hz. Peygamber (s.a.s), Kâbe'de Hatim'de ya da amcasının kızı Ümmühani binti Ebi Talib'in evinde yatarken Cebrail gelip göğsünü yardı, kalbini Zemzem ile yıkadıktan sonra içine iman ve hikmet doldurdu. Burak adlı bineğe bindirilerek Beytü'l-Makdis'e getirildi. Burada Hz. İbrahim, Hz. Musa, Hz. İsa ve diğer bazı peygamberler tarafından karşılandı. Hz. Peygamber (s.a.s) imam olarak diğer peygamberlere namaz kıldırdı.
Hz. Peygamber (s.a.s), Beytü'l-Makdis'te kurulan bir Mirac'la ve yanında Cebrail olduğu halde göğe yükselmeye başladı. Göğün birinci katında Hz. Adem, ikinci katında Hz. İsa ve Yahya, üçüncü katında Hz. Yusuf, dördüncü katında Hz. İdris, beşinci katında Hz. Harun, altıncı katında Hz. Musa ve yedinci katında Hz. İbrahim ile görüştü. Cebrail ile birlikte yükseliş Sidretü'l-Münteha'ya kadar sürdü. Cebrail, "Buradan bir parmak ucu ileri geçecek olursam yanarım" diyerek Sidretü'l Münteha'da kaldı. Hz. Peygamber (s.a.s) buradan itibaren Refref adlı başka bir binekle yükselişini sürdürdü. Bu yükseliş sırasında Cennet ve nimetlerini, Cehennem ve azabını müşahede etti. Sonunda Allah'ın huzuruna kabul edildi. Kendisine ümmetinden Allah'a şirk koşmayanların Cennet'e gireceği müjdelendi, Bakara suresinin son ayetleri verildi ve beş vakit namaz farı kılındı. Yeniden Refref ile Sidretü'l-Münteha'ya, oradan Burak'la Kudüs'e, oradan da Mekke'ye döndürüldü.
Hz. Peygamber (s.a.s) ertesi günü Mirac olayını anlattı. Olayı duyan müşrikler yoğun bir kampanya başlatarak Hz. Peygamber (s.a.s)'i suçlamaya, alaya almaya başladılar. Bu kampanya bazı müslümanları da etkileyerek şüpheye düşürdü. Olayın gerçek olup olmadığını araştırmak isteyenler Beytü'l-Makdis'e ve Mekke'ye gelmekte olan bir kervana ilişkin sorular sorarak Hz. Peygamber (s.a.s)'i sınadılar. Hz. Peygamber (s.a.s)'in verdiği bilgilerin doğruluğu müslümanları şüpheden kurtardıysa da müşriklerin inatlarını kırmaya yetmedi. Mirac olayı inatlarını ve düşmanlıklarını artırarak onlar için bir fitne nedeni oldu. Bu olay karşısındaki tutumu nedeniyle Hz. Ebu Bekr, Hz. Peygamber (s.a.s)'ce "Sıddîk" lakabıyla onurlandırıldı. Hz. Ebu Bekir olayı kendisine anlatarak hala inanmaya devam edip etmeyeceğini soran müşriklere "O söylüyorsa şüphesiz doğrudur" cevabını vermişti.
Ahad hadislere dayansa da Mirac olayının gerçekliğinde tüm müslümanlar birleşmişlerdir. Ancak olayın gerçekleşme biçimi İslam bilginleri arasında görüş ayrılıklarına neden olmuştur. Buna göre İbn Abbas'ın da içinde bulunduğu bazı bilginlere göre Mirac olayı uykuda gerçekleşmiştir. Bilginlerin büyük çoğunluğuna göre ise uyku durumunda ve rüyada değil, uyanık iken gerçekleşmiştir. Fakat bu görüşü savunanlar da Mirac'ın yalnız ruhla mı, yoksa hem ruh, hem de bedenle mi olduğu konusunda ikiye ayrılmışlardır. Sonraki Kelamcıların büyük çoğunluğuna göre mirac olayı uyanıkken hem ruh, hem de bedenle gerçekleşmiştir. İçlerinde Hz. Aişe'nin de bulunduğu bazı bilginlerle mutasavvıfların büyük çoğunluğuna göre ise uyanık durumda iken ama yalnız ruhla gerçekleşmiştir.
Mirac olayının gerçekleştiği gece müslümanlarca kadir gecesinden sonra en kutsal gece sayılmış ve bu gecenin ibadetle ihyası gelenekleşmiştir. Osmanlılar döneminde, camiler kandillerle donatıldığı için Mirac kandili olarak anılan geceyi izleyen gün, cami ve tekkelerde Mirac olayını anlatan ve Miraciye adı verilen şiirlerin okunması, dinleyenlere süt ikram edilmesi de bir gelenekti.
ALINTI www.kuranikerim.com
güzel cvp.allah (cc) razı olsun.FATMA_ERGUN yazdı:
MİRAÇ GECE YOLCULUGUDUR,GÖGE YÜKSELMEKTİR.
tsunami yazdı:
güzel cvp.allah (cc) razı olsun.FATMA_ERGUN yazdı:
MİRAÇ GECE YOLCULUGUDUR,GÖGE YÜKSELMEKTİR.
ALLAH razı olsun.tsunami yazdı:
Efendimiz niçin vâsıtalarla gitti?
MUSTAFA AYDIN
Allah ın kudretine göre vasıtalara gerek yoktur. Yüce Allahın dilediğini bir anda herhangi bir yere ulaştırmaya gücü yeter.
Fakat bütün bunlar, ayetlerini göstermek ve ikramını ortaya koymak cümlesinden sayılır. Çünkü O na ayetlerimizden mucizelerimizden gösterelim diye ifadesi gereğince gaye İsra ve Mirac ın hikmetini göstermektir. Ayrıca vasıtaya bindirme Resulünü şereflendirmek içindir.
Tefsircilerden bazıları gök cisimlerinin hareketlerinin süratlerinden bilimsel misaller getirerek İsrâ ve Mirac daki süratli yürüyüşü akıllara yaklaştırmaya çalışmışlardır. Fakat doğrudan doğruya İlâhi âyetlerden olan böylesine büyük bir mucize, normal bir görüş açısı ile açıklanabilmekten uzaktır. Benzeri görülmemiş bir olayı benzerleri ile düşünmeye kalkışmak zordur. O, ancak müşahede veya haber ile bilinir. İsra hadisesini iyice anlayabilmek için Burak hadisi bize bir düşünce prensibini vermiyor değildir. Çünkü Burak kelimesinin berk (yıldırım) kelimesinden türemiş olduğu apaçıktır. Peygamber’imizin hadisinde onun tanımlanması şu şekildedir: “Boyu merkepten büyük, katırdan küçük bir hayvandır ki, ayağını gözünün (gördüğü yerin) son noktasına basar.” Bu ise şimşek ve elektrik süratini anlatır. Biz bu prensiple İsrâ’nın süratini bir dereceye kadar düşünmek ve böyle bir nakliye vasıtası üzerine binenin elektrikten etkilenmeyerek hiç sarsılmaksızın tam sükûnet ve huzur içinde mesafeyi katlayabileceğini düşünebiliriz. Ve bu şekilde Burak ve Mirac vasıtalarının özel olarak tahsisine bir hikmet yönü de düşünebiliriz. Fakat bütün bunlar, en fazla noksan akıldan tam akla yaklaştıracak iman delilleri olabilir. Yoksa yer, zaman, hareket, ruh nitelikleri meselelerinin mahiyetiyle ilgili bulunan ve Yüce Allah’ın kudretinin en büyük âyetlerinden olan Mirac mucizesi üzerinde düşünmek, aklın anlayış ölçüsünden çok yüksektir. Onun için demişlerdir ki, o Mirac nitelendirilemeyecek kadar yücedir. O, her şeye gücü yetendir. Hiçbir şey O’nu aciz bırakamaz. Nurundan yarattığı dostunu (Hz. Muhammed’i) ziyaretine davet etmiş, meleklerinin ileri gelenlerinden gönderdiklerini göndermiş. Cibril, binitinin üzengisini, Mikail de yularını tutmuş. Nihayet bir sınıra kadar varmış, sonra da noksan sıfatlardan münezzeh olan Yüce Allah, dilediği şekilde o işi kendisi üstlenmiş. Şimdi O Allah’ın dostuna uzun gelecek hangi mesafe ve nurlu cesedine engel olacak hangi cisim düşünülebilir?
ecmain kardeşim.FATMA_ERGUN yazdı:
ALLAH razı olsun.tsunami yazdı:
Efendimiz niçin vâsıtalarla gitti?
MUSTAFA AYDIN
Allah ın kudretine göre vasıtalara gerek yoktur. Yüce Allahın dilediğini bir anda herhangi bir yere ulaştırmaya gücü yeter.
Fakat bütün bunlar, ayetlerini göstermek ve ikramını ortaya koymak cümlesinden sayılır. Çünkü O na ayetlerimizden mucizelerimizden gösterelim diye ifadesi gereğince gaye İsra ve Mirac ın hikmetini göstermektir. Ayrıca vasıtaya bindirme Resulünü şereflendirmek içindir.
Tefsircilerden bazıları gök cisimlerinin hareketlerinin süratlerinden bilimsel misaller getirerek İsrâ ve Mirac daki süratli yürüyüşü akıllara yaklaştırmaya çalışmışlardır. Fakat doğrudan doğruya İlâhi âyetlerden olan böylesine büyük bir mucize, normal bir görüş açısı ile açıklanabilmekten uzaktır. Benzeri görülmemiş bir olayı benzerleri ile düşünmeye kalkışmak zordur. O, ancak müşahede veya haber ile bilinir. İsra hadisesini iyice anlayabilmek için Burak hadisi bize bir düşünce prensibini vermiyor değildir. Çünkü Burak kelimesinin berk (yıldırım) kelimesinden türemiş olduğu apaçıktır. Peygamber’imizin hadisinde onun tanımlanması şu şekildedir: “Boyu merkepten büyük, katırdan küçük bir hayvandır ki, ayağını gözünün (gördüğü yerin) son noktasına basar.” Bu ise şimşek ve elektrik süratini anlatır. Biz bu prensiple İsrâ’nın süratini bir dereceye kadar düşünmek ve böyle bir nakliye vasıtası üzerine binenin elektrikten etkilenmeyerek hiç sarsılmaksızın tam sükûnet ve huzur içinde mesafeyi katlayabileceğini düşünebiliriz. Ve bu şekilde Burak ve Mirac vasıtalarının özel olarak tahsisine bir hikmet yönü de düşünebiliriz. Fakat bütün bunlar, en fazla noksan akıldan tam akla yaklaştıracak iman delilleri olabilir. Yoksa yer, zaman, hareket, ruh nitelikleri meselelerinin mahiyetiyle ilgili bulunan ve Yüce Allah’ın kudretinin en büyük âyetlerinden olan Mirac mucizesi üzerinde düşünmek, aklın anlayış ölçüsünden çok yüksektir. Onun için demişlerdir ki, o Mirac nitelendirilemeyecek kadar yücedir. O, her şeye gücü yetendir. Hiçbir şey O’nu aciz bırakamaz. Nurundan yarattığı dostunu (Hz. Muhammed’i) ziyaretine davet etmiş, meleklerinin ileri gelenlerinden gönderdiklerini göndermiş. Cibril, binitinin üzengisini, Mikail de yularını tutmuş. Nihayet bir sınıra kadar varmış, sonra da noksan sıfatlardan münezzeh olan Yüce Allah, dilediği şekilde o işi kendisi üstlenmiş. Şimdi O Allah’ın dostuna uzun gelecek hangi mesafe ve nurlu cesedine engel olacak hangi cisim düşünülebilir?
ecmain .düşünmekten zarar gelmez araştırmak iyidir.Avukat yazdı:
Allah razı olsun,bizi merakta bırakmadın,Rabbim mutlaka herşeyi hikmetle yapmıştır.Cevabını bulamayacağım şeyleri düşünmem,bildiklerimizi de böyle paylaşalım.A.E.O.B)
Melaike_binti_Haci yazdı:
Mirac denilince aklima peygamber efendimiz(s.a.v.)gelir. Efendimiz (sas), namaz için; Namaz dinin direği, müminin miracı, gözümün nuru, müminin alâmeti, ibadetlerin başı gibi ifadeler kullanır. Yani namazda bir muminin miracidir,müminin günde bes kere Rabbinin(c.c.)huzuruna cikmasidir.
(Muhterem hocaminda dedigi gibi, Mirac müşahedesini Allah Rasûlü yaşamıştır. Ve o da Rabbine kavuşmuştur. Burada asıl sorulması gereken soru şudur: Peki, bu müşahededen bize kalan nedir?
Mustafa islamoglu)