Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Mirac Gecesini tebcil ve ihya (1 Kullanıcı)

merve715

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
26 Haz 2009
Mesajlar
35
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
27
ALLAH Teala`ya hamd olsun, bir Mirac gecesini daha idrakimiz nasip ve müyesser oldu. Binaenaleyh bu nimetin kadrini bilerek şükrünü ödemek mecburiyetindeyiz. Esasen, Cenab-ı Hakk`ın kudreti ile büyük bir mucizenin vuku bulduğu Mirac gecesinin ihya edilmesi, her mü`min için ulvi bir vazifedir. Bu mübarek geceden gerektiği şekilde istifade etmeliyiz. Geçmiş hata, kusur ve günahlarımızdan pişmanlık duyarak bunları bir daha işlememeye söz vermeli, söz ve fiillerimizin Kur`an-ı Kerim ve Sünnete uygun olup olmadığının muhasebesini yapmalıyız. Dargınlık, kırgınlık, kin ve nefretin yerine sevgiyi, saygıyı, hoşgörüyü, dostluk ve kardeşliği hakim kılmalıyız. Yetimlerin, kimsesizlerin, fakir ve muhtaçların yüzünü güldürmeli, onlara yardım elimizi uzatmalıyız.


Böyle mübarek fırsatlardan faydalanıp afv olunmamıza vesile olacak hayırlı işlerle meşgul olalım. Günah sayılan hareketlerden sakınalım. Bu gecede yapacağımız dua ve ibadetlerimizin muhakkak kabul olunacağına ve ALLAH Teala`nın biz kullarına olan lütfu, ikram ve izzetinin bol olacağına inanarak bu geceyi ihya etmeye gayret gösterelim. Bu fırsat bir daha insanın eline ya geçer, ya geçmez.


Hani dedelerimiz, ninelerimiz! Hani annemiz, babamız! Hani dostlarımız, kardeşlerimiz! Hani geçen sene aramızda bulunan dost ve ahbaplarımız. Nereye gittiler? Niçin aramızda yoklar? Unutmayalım ki, onları sinelerine çeken kara toprak yakında bizi de çekecek.. Binaenaleyh bu mübarek Mirac gecesini derlenip toparlanmamıza vesile kılmalıyız.


Mirac Kandili, Yüce ALLAH`ın af ve mağfiretinin istendiği, umut, huzur ve ilahi müjdelerle dolu bir gecedir. Bu nedenle, bu mübarek gece ve onu izleyen günler, Yaratıcımıza, ailemize, çocuklarımıza, milletimize ve tüm insanlığa karşı görev ve sorumluluklarımızın olduğunu bir kez daha hatırlamaya ve hatırlatmaya, yanlış ve kusurlarımızdan dönmeye vesile olmalıdır.


Bu sebeple, idrak etmekle şeref duyduğumuz bu gece, ALLAH`a samimiyetle bağlanan kalplerin, açılan ellerin, yalvaran dillerin boş dönmeyeceği inancıyla; başta İslam aleminin aziz ve mansur olması, ülkemizin ve milletimizin birliği, dirliği, huzuru ve geleceği için; solan yüzlerin gülmesi, kaybolan ümitlerin tekrar gelmesi, sevgi, saygı, barış, hoşgörü ve kardeşliğin hakim olması, kötülük ve düşmanlıkların ortadan kalkması, fakirlik ve tembellikten kurtulunması, vatanımızın her köşesinden başarı ve kalkınma seslerinin yükselmesi, gönüllerimizin aydınlanması ve manevi huzurla dolması için, hepimiz yeniden düşünmeli, çalışmalı ve dua etmeliyiz.


İçinde yaşadığımız bu zaman, maddi ve manevi yönden uyanık olma zamanıdır. Çünkü dünyadaki hızlı gelişim ve değişim, bir taraftan insanları kısa zamanda etkisi altına almakta, diğer taraftan da kendilerine, kültürel değerlerine, inanç ve ahlaki ölçülerine yabancılaştırmaktadır. İlim ve teknolojide sağlanan gelişmeler dünyamızı küçültmüş, insanlık maddi manada çok büyük imkanlara ve rahata kavuşmasına karşılık milli ve manevi çeşitli problemlerle karşı karşıya gelmiştir. Bu durumdan, ülkemizin ve insanımızın etkilenmemesi elbette düşünülemez. Nitekim, bu alandaki olumsuz örnekleri zaman zaman basın ve yayın kuruluşlarından ibret ve üzüntü ile izlemekteyiz.


Milletimize ALLAH`ın büyük bir lütfu olan ülkemiz, coğrafi ve stratejik konumu itibariyle önemli bir yerde bulunmaktadır. Doğal zenginliklerimiz ve güzelliklerimiz, şanlı geçmişimiz, manevi duygularla ve imanımızla güç kazanan zengin kültürümüz, dost olmayan kimi ülke ve milletleri, kaos ortamı meydana getiren çalışmalar yapmaya sevk etmektedir. Bu nedenle, ülkemizi içten ve dıştan zayıflatmak, insanlarımız arasında huzuru ve barışı bozmak, manevi değerlerimize ve mabetlerimize ilgiyi azaltmak, aile kültürümüzü sarsmak, gençler ve çocuklar arasında alkol ve uyuşturucu bağımlılığını yaygınlaştırmak, ırk ve mezhep çatışmalarına yöneltmek için her yolu denemektedirler.


Kendi değerlerimizle, dünya toplumları arasında hak ettiğimiz yeri almamızın zaruret haline geldiği bugünlerde, devlet-millet ve fertler olarak vakit geçirmeden üzerimize düşeni yapmak zorundayız. Başarılar, toplumu bütünleştirir ve birbirine kenetler. Başarısızlıklar ise toplumu dağıtır, başkalarına muhtaç haline getirir. Sorumsuzluk ve kendinden başka kimseyi düşünmeme anlayışının yaygınlaşması da, kimlik ve kişilik kaymalarına sebep olur.


Bu kutsal geceyi sakın gafletle geçirmeyelim. Bilhassa böyle gecelerde rahmet ve mağfiret pınarları gürül gürül akarken gönül kaplarımızı doldurmazsak, boş bırakırsak yazık olur. İçimizdeki hararet, ruhumuzdaki susuzluk devam edip gider. İnsan denilen varlık ne tuhaftır. Hem hararetten, susuzluktan yana-yakıla şikayette bulunur; hem de bu harareti dindirecek, bu susuzluğu giderecek bin bir imkan yanında ve bin bir fırsat önünde iken onlardan faydalanmayı düşünmez.


Müminler için bu gece, hem af, mağfiret ve ilahi rahmete kavuşma vesilesi, hem de birlik, beraberlik ve kardeşlik duygularını en yoğun bir şekilde yaşadıkları bir fırsattır. Bu gecede kırgınlıklara son verilir, gönüller alınır, fakir fukara hatırlanır. Bu sebepledir ki asırlar boyu bu topraklar üzerinde yaşayan Müslüman ecdadımız, bu geceyi diğer kutsal geceler gibi, dini hayata derinlik kazandıran bir değer olarak görmüşler ve onu nefisleri kontrol altına almanın bir fırsatı olarak değerlendirmişlerdir.


Bunalan ruhlar için bu gece gerçekten bulunmaz bir fırsattır. Bu gece, kulluk esprisi içinde ALLAH`ın ilahlık hakikatine en köklü anlamda bir sığınma anlamı taşıyan ve ibadetin özü olan dualarla en güzel bir şekilde değerlendirilmeli, günahlardan arınmak için Yüce ALLAH`a yalvarıp yakarılmalı, tevbe ve istiğfarda bulunulmalıdır.


Elhamdülillah bir Mirac Kandili`ne daha kavuştuk. Gerçekten hem fert ve hem de ümmet olarak, ALLAH Teala`nın sınırsız afv ü mağfiret, yardım ve bereketinden istifade etmek üzere, bu mübarek geceye erişmenin heyecan ve mutluluğunu yaşıyoruz. Mirac gecesi; iman, ibadet ve düşünce bakımından insanın kendisini yenilemesi, geçmişini muhasebe etmesi, geleceğini planlaması ve ümitlerini tazelemesi için önüne konulan büyük bir fırsattır. Binaenaleyh bu fırsatı çok iyi değerlendirmemiz gerekir. Bu mübarek gecede, ALLAH Teala`nın emir ve yasakları doğrultusunda; Hz. Peygamber (S.A.V.)in tavsiyeleri ışığında ruhumuzun gelişmesi ve olgunlaşması için düşünce ve davranış biçimlerimizi gözden geçirmeliyiz. İçimizdeki manevi duyguların sesine kulak vererek, günahlarımıza tevbe etmeyi, kendimiz, ailemiz, ülkemiz ve bütün Müslümanlar, insanlık için ALLAH Teala`ya dua ve niyazda bulunmayı ihmal etmeyelim.


Zamanın bütünü kıymetli ve insanlar tarafından değerlendirilmek için verilmiş en büyük nimettir. Ancak öyle an ve zamanlar var ki Cenab-ı Hakk`ın o ana verdiği kudsi bir özelliğinden dolayı o an bir anda binlerce yıllık anları ihata edebilecek bir berekete kavuşur. İşte bu büyüklerimiz bizlere bu anları hakkıyla değerlendirip, duaları bu mübarek ve özel anlarda yapmamızı hal ve hareketleriyle gösteriyorlar. Bu gece Rahmet meleklerinin Rahmete susamış mü`minleri hayır hasenat işlemeye, ibadet ve itaatte bulunmaya teşvik ettikleri bir mübarek gecedir. Bu gecede Rahmetin huşu ile edilen dualara, umutla açılan ellere, nura hasret gönüllere sağnak sağnak yağacağı bir gecedir.


Müslümanlar için çok kıymetli olan bu geceyi ve mübarek üç ayları uyanık bir şekilde geçirmeliyiz. Günahlarımıza, yanlış tutum ve davranışlarımıza tevbe etmeli, hatalı yolda isek hemen dönmeliyiz. Yüce Rabbımıza karşı eksik olan kulluğumuzu tamamlamaya çalışmalıyız.


Biz de bu geceyi ihya etmeye gayret edelim. Gecenin ihya edilmesi için tecrübelerime dayanarak bazı tavsiyelerde bulunmak istiyorum:


1- Gece uykusuz geçirileceği için, çok ibadet edileceği için, gündüz bir miktar uyunursa geceye takviye olur. O`nun için Mirac gecesi olmadan önceki gündüzde, şöyle kendimizi ibadete daha iyi hazırlamak için uyumanızı tavsiye ederim; bu bir...


2- Mirac gecesinde, `Radyo, televizyon seyredeceğim, evde takip edeceğim.` filan diye düşünmeyin, mutlaka bir camide olun! Çünkü camide olmak ile evde olmak arasında çok büyük farklar var... Camide kılınan namaz, evde kılınan namazdan yirmiyedi kat daha sevaplı, eğer mescid ise... Cuma namazı kılınan büyük cami ise elli kat sevaplı... Bir de camiye giderken, gelirken attığın her adımdan insanın bir günahı affoluyor, bir hasene kazanıyor, bir derece de terfi ediyor, rütbesi yükseliyor.


O`nun için Mirac gecesinde dikkat etmeniz gereken şeylerden birisi yatsı namazında mutlaka camide olacaksınız. Sabah namazında da mutlaka camide olacaksınız. Çünkü Hz. Osman(R.A.) den rivayete göre Resulullah(S.A.V.) Efendimiz şöyle buyurdu:


`Kim yatsı namazını cemaatle kılarsa sanki gecenin yarısını ihya etmiş gibidir. Kim de sabahı da cemaatle kılmışsa gecenin tamamını ihya etmiş gibidir.` (Müslim, Mesacid: 656, 1/454; Ebu Davud, Salat: 18, No: 555, Tirmizi, Salat: 51, no: 221) Bu mükafatı kaçırmamak lazım!


Yani şöyle olabiliyor bazen: Mirac gecesini ihya edeceğim diye uykusuz kaldığı için sahur olur olmaz yemeğini yiyor. Ondan sonra da evinde namazı kılıp yatıyor. Bu yanlış... Sabah namazını camide kılmaya dikkat edin, Mirac gecesinde ve her zaman... Ama Mirac gecesinde özellikle bunu kaçırmamaya dikkat edin! Yatsı namazı ve sabah namazı camide olacak. Ondan sonraki zamanınızın bir kısmı camide olabilir, bir kısmı evinizde, kendi özel mekanınızda ibadet etmek tarzında olabilir.


Binaenaleyh yapacağımız ibadet ve duaların muhakkak kabul olunacağına ve ALLAH Teala`nın biz kullarına olan ikram ve izzetinin bol olacağına inanarak, bu şuur ve idrak içerisinde Mirac Gecesi ve gündüzünü şöylece ihya etmeye çalışmalıyız:


1- Geceyi oruçlu olarak karşılayalım ve ertesi günü de, yani Receb ayının 26 ve 27. günlerini oruç tutalım. Selman-ı Farisi(R.A) den rivayete göre Hz. Peygamber (S.A.V) Efendimiz:


`Recep ayında bir gün ve gece vardır ki Receb`in 27. gecesidir. Kim o gün oruç tutar ve geceyi ibadetle geçirirse yüz sene oruç tutmuş ve yüz sene ibadet yapmış gibi olur` buyurdu. (Beyhaki, Şuabu`l-Iman: Sıyam: No: 3811; 3/373)


2- Salat ü selam okumak. Hz. Peygamber (S.A.V.) Efendimize hiç olmazsa bir tesbih, salat ü selam okumalıyız. Can ü gönülden, `Es-salatü ve`s-selamü aleyke ya Resulellah` demeliyiz.


3- Bu mübarek gece kusur ve günahlarımızdan tevbe ve istiğfarda bulunmalıyız. En azından bir tesbih `Estağfirullah` demeliyiz. Diğer kutlu zamanlar gibi Mirac gecesi de, özümüze dönerek gaflet içinde geçen günlerimizi sorgulama, unutarak ve bilmeyerek işlediğimiz hatalara tevbe edip bağışlanma dileme, kendimizi ve irademizi yenileme zamanıdır. Mirac Kandili, ilahi rıza ve desteği kazanacak işler yapmamız, iç dünyamıza dönüp kendimizi sorgulamamız, kulluk bilincine ulaşarak dua ve niyazda bulunmamız için güzel bir fırsattır. Mirac`ın, manevi yükselişimiz olduğunu, O`nun da gönül ve ruh temizliğinden geçtiğini unutmayalım. Mükafatların sınırsız olarak verildiği bu gece, kalplerimizin, duygu ve davranışlarımızın her türlü kötülükten arınması, dinimiz hakkında sağlıklı ve doğru bilgimizin artması, aramızdaki sevgi ve bağışlamanın hepimizi kucaklaması için yeni adımlar atma imkanıdır. Tevbe, günahla kirlenen ruhumuzu yıkamanın ve yeniden dirilişin ifadesidir, tevbe ruhu arındırmanın en güzel yollarından biridir.


Unutmayalım ki, Cenab-ı Hakk`ın bu gece ve gündüzündeki bu büyük rahmeti, mağfireti ve bağışlaması hiç şüphe yok ki ona talib ve layık olanlar içindir. Öyle değil mi ya? Kusurlarını, günahlarını idrak etmeyen veya edip de bunlarda hala ısrar edenler, afv ü mağfiret ihtiyacı içinde oldukları halde, tevbe ve istiğfarda bulunmayanlar, mağfiret-i İlahiyyeye nereden ve nasıl nail olacaklardır? Yapılacak tevbe samimi ve gerçek olmalı, bir daha o günaha dönülmemelidir. Tevbe dil işi değil, kalp işidir. Tevbe, vücudun bütün azalarının Cenab-ı Hakk`ın emrine dönmesi demektir. Sözü papağan da söyler, amma idrak etmeden söyler. Nitekim:


Eylesen tutiyi ta`limi eder kelimat,


Sözü insan olur amma, özü insan olmaz! denilmiştir. Tuti, papağan demektir. Papağana konuşmayı öğretsen, sözü insan gibi olur, amma özü insan olmaz, kuştur yine. Papağandır, tabiatı neyse odur. Hal değişmeli ki, tevbe makbul olsun. Kul hakkı varsa, mutlaka helalleşmek gerekir. ALLAH Teala şöyle buyuruyor:


`Ey iman edenler! Samimi bir tevbe (`Samimi bir tevbe` diye tercüme edilen `tevbe-i Nasuh` için birçok yorum yapılmıştır. Bunların ortak noktası şudur: `Nasuh`, nush kökündendir. Buna göre `tevbe-i Nasuh`; tevbe edenin kendi nefsine nasihat dinletebilmesi, günahlarına son derece üzülmesi ve artık onlara dönmemeye karar vermesi demektir.) ile ALLAH`a dönün. Umulur ki Rabbiniz sizin kötülüklerinizi örter. Peygamberi ve O`nunla birlikte iman edenleri utandırmayacağı günde ALLAH sizi, içlerinden ırmaklar akan cennetlere sokar. Onların önlerinden ve sağlarından amellerinin nurları aydınlatıp gider de: `Ey Rabbimiz! Nurumuzu bizim için tamamla, bizi bağışla; çünkü sen her şeye kadirsin, derler.` (Tahrim Suresi: 8) Mirac gecesini idrak eden herkes, ALLAH Teala`nın:


`De ki: Ey kendi nefisleri aleyhine haddi aşan kullarım! ALLAH`ın rahmetinden ümit kesmeyin! Çünkü ALLAH bütün günahları bağışlar. Şüphesiz ki O, çok mağfiret edici, çok merhamet edicidir.` (Zümer Suresi: 53) müjdesinin farkına vararak kendi özüne dönmeli, ümitlerini canlandırmalı, bağışlama ve bağışlanma duygularını güçlendirmelidir.


Bu ayet-i kerimede ALLAH Teala`nın rahmet ve muhabbetinin sonsuzluğu ifade edilmektedir. O`nun rahmeti her şeyi kuşatmıştır, her insan bu ilahi rahmetten istifade edebilir. Ancak şu hususa dikkat etmek gerekir ki `ALLAH`ın rahmetinden ümit kesmeyin` demek, günah işlemeye devam edin, demek değildir. Bundan maksat, en günahkar insanların bile tevbelerinin kabul edileceğini bildirmek, dolayısıyla bir an evvel kötülükten vazgeçip ALLAH Teala`ya dönmelerini teşvik etmektir. Çünkü tevbe kapısı daima açık. ALLAH Teala kulunun tevbe etmesini, günahını itiraf etmesini sever. O`nun için tevbe kapısı daima açık. İnsan tevbe ederse kurtulur hasılı.


Tevbe, sadece belli günahları işleyenlerin başvuracağı bir af kapısı değil, herkesin yapması gereken bir ibadettir. Ruhu arındırmanın en güzel yollarından biridir. Kur`an-ı Kerim, ameli ne olursa olsun, istisna koymaksızın herkesi tevbeye davet etmekte ve şöyle buyurmaktadır:


`... Ey mü`minler! Hep birden, bütün günahlarınızdan ALLAH`a tevbe ediniz ki, felaha, kurtuluşa eresiniz.` (Nur Suresi: 31)
 

namerve

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
3 Ara 2007
Mesajlar
205
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
62
Selamün Aleyküm,canım kızım Allah razı olsun senden bilgilerini ve araştırmalarını bizlerle paylaştıgın için.Rabbim seninde tüm dualarını,umutlarını bu mubarek gecede kabul eder inşallah.Allaha emanet ol kızım.
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt