Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

MiNaReLeRiN SeSi (1 Kullanıcı)

hafize

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
24 Tem 2006
Mesajlar
14,020
Tepki puanı
23
Puanları
36
Yaş
69
Konum
BURSA
selimiyecamiiminareveguck1.jpg




Minarelerin sesi asırlardır milletimizin sesi olagelmiştir. Biz, o seslerin çağlayanlar gibi üzerimize döküldüğü bir dünyada doğup büyüdük. O altın seslerle güne başladık, onlarla gün boyu yaşadık, onlarla oturup kalktık ve hâlâ onlarla oturup kalkıyoruz. Aslında o sesler, günde beş defa bize, kim olduğumuzu ve nasıl bir konumda bulunduğumuzu hatırlatır; biz de onlarla derlenir-toparlanır ve varoluş gayemize, gerçek insanî ufka yöneliriz.

Bu semâvî çağrı bizim dünyamızda, gökten indiği andan itibaren hep kendi orijiniyle gürleyip durdu, asla susmadı ve onca münasebetsiz hırıltıya rağmen ona icabet de hiç mi hiç kesilmedi. Her şeyin künde künde üstüne devrildiği dar bir zaman diliminde, bir kısım alafranga düşüncelerin tesiriyle onda da muvakkaten bir alaturkalaşma oldu ise de, o hemen bütün zaman ve mekânlarda kendine has örgüsü ve şîvesiyle hep devam etti ve gelip bugünlere ulaştı. Bundan sonra da -inşaallah- "ebed müddet" böyle sürüp gidecektir.

Her zaman gürül gürüldür minarelerin sesi bizim dünyamızda. Bu ses, her gürleyişinde pek çok mü'min gönlü âbâd, bir hayli şeytanî hânümânı da târumâr etmiştir.. evet minarelerin sesi duyulunca, Arz'a ruhânîlerle beraber itminan ve sekine iner, bu esnada habis ruhlarsa kuyruklarını kısar ve saklanacak yer ararlar. Arz u semâda bir velvele olur minarelerin sesi duyulunca; kimileri ona koşar, kimileri de ondan kaçar. Yarasalar rahatsız olur, güvercinler ona dem tutmaya durur. Gönüller pür heyecan şahlanır, nefislerse yeisle yutkunur.

Minareler bazen bulundukları yer itibarıyla yalnızdırlar, tek başlarına söze başlarlar. Ne var ki, sağa-sola doğru bir kaç adım atınca, daha başka seslerin de onlara eşlik ettiği duyulur. Bazen de minareler birbirlerine yakın bulunuyor olmanın hakkını eda sadedinde, vakit "tık" deyince hepsi birden gürler.. ve ayrı ayrı enstrümanlar gibi birbirinden farklı sesler çıkarırlar. Sesler birbirinden farklıdır ama yine de bir korodaki âhenk bütünlüğü içinde hep bir beraberlik arz ederler. En azından biz onu öyle duyar, öyle hisseder ve öyle anlarız.

Sabah ayrı, öğlen ayrı, akşam ayrıdır minarelerin o ince, o narin ve o içten sesleri. Ruh ve gönüller üzerindeki füsunlu tesirleriyle her zaman farklı birer musıkî faslı gibi boşalır başımızdan aşağı bu lâhûtî sesler ve soluklar. Onları duyar duymaz da -en azından inanan gönüller için bu böyledir- ayaklarımız yerden kesilir gibi olur, derken bulunduğumuz zaman ve mekânla alâkamız kalmamışçasına yürürüz bir sihirli derinliğe doğru. Yürürüz o sesleri mırıldana mırıldana Firdevslere yürüyor gibi mâbede... Varıp Hak karşısında el-pençe divan duracağımız âna kadar da gönüllerimiz hep bu seslerle çarpar, dil ve dudaklarımız da sürekli onlara eşlik eder.

Minarelerin sesleri, bir yandan kulaklarımıza çarpıp bizi semâvîliğe çağırdıkları aynı anda, diğer yandan da göklerin derinliklerine doğru yankılanarak "Sözlerin en temiz ve en güzel olanı O'na yükselir." fehvasınca semâ kapılarını aşar ve gider tâ ötelere, ötelerin de ötesine ulaşırlar; ulaşırlar da geçtikleri her kapı ve ulaştıkları her noktada hummalı bir faaliyet başlar: İnsanlar fevç fevç abdeste koşar, tâzim u tekrîmle namaza yürür ve herkes bir çeşit vuslat yaşar; buna karşılık gök ehli de ihtimal, safvetlerinin derinliğiyle mütenasip, olabildiğine bir temkin ve huşû içinde, ona yönelir ve kendilerince Hakk'a tebcîlât ve tekrîmâtlarını arz ederler.. evet, bu seslerin büyüsüyle hemen herkes, olduğundan ve bulunduğundan daha farklı yeni bir duruşa geçer; yeni bir duyuş, yeni bir sezişle öteleri daha anlamlı bir temâşâya koyulur. Öyle ki, bu seslerin ulaştığı hemen her yer âdeta ruhânîlerin metâfı hâline gelir. Herhalde semâ sakinleri de yerdekilere gıpta etmeye dururlar.

Minarelerden yükselen o lâhûtî âvaz, bazen bize bir sûr sesi gibi gelir, uyarır hepimizi içinde bulunduğumuz dünyevîlikten; akseder dil ve dudaklarımıza o büyülü kelimeler; mırıldanırız aynı şeyleri hep beraber ve sihirli bir koro oluşur bulunduğumuz kuşakta. Şehbal açar peygamber unvanı Hakk'ı yâd etmenin yanında. Dalgalanan bir bayrağa dönüşür gökyüzünde bu altın sesler; onların gölgesinde ötelere açılma hissi belirir sinelerimizde; belirir de, ne zaman mâbede yürüsek, kanatlarını germiş, semânın derinliklerine doğru açılan kuşlar gibi sanırız kendimizi.
 

GEVHER

Yönetici
Katılım
9 Eyl 2008
Mesajlar
3,971
Tepki puanı
2,515
Puanları
163
Rûhumun senden ilahî, şudur ancak emeli:
Değmesin ma' bedimin göğsüne na-mahrem eli!
Bu ezanlar-ki şehâdetleri dinin temeli-
Ebedî yurdumun üstünde benim inlemeli....


Rabbim , minarelerimizde ki ezan seslerini dindirmesin ..
Her Ezan sesinde Yüce Rabbimizin huzuruna koşalım ; O ' nun huzurunda olmanın mutluluğunu ve huzurunu yaşayalım.

Allah razı olsun paylaşımınız için.
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt