MİMÂRÎ ve EV TEFRİŞİ ÜZERİNE…
Zeliha Akdeniz
İlim kurallarla kaidelerle, müşahhas veriler iş yapar. Bu yüzden mücerred peşinde koşan, kendini aramaya yönelen eşyanın zincirlerini kırıp, hür olmak, mânâ deryasına çılgınca dalmak isteyen biri için pek doyurucu olmaz. Aklı müşahhas olanla yetinip, idrakimizi otomatlaştırır. İnsan Allah’ın halifesi olmanın verdiği şuurla ve memuriyeti icabınca orijinal olana, mücerrede, yeniye, güzele yönelme arzusu ile yanıp tutuşur. Bu hâli yaşayan insan hür olmaya doğru yol alır. Ancak günümüzde de hemen her alanda olduğu gibi, sanat faaliyetlerinde de esaret zincirinin, elleri dilleri, gönülleri sardığı, ruhi sancılar çekilmediği görülmektedir.
Bu yüzden sanat olarak sunulanlar ruhî ihtiyaca cevap vermekten, estetik hazza vesile olmaktan ziyade “kuru keyif ve faydacı anlayışa göre tertiplenmektedir. İlmî, mantıkî değerler ön plana çıkarılmaktadır. Örümceğin ağını örmesi, arının peteği işlemesi misâli yapılanlar otomatlaşmış bir düzen içerisinde sanat idrakinden mahrum olarak ortaya çıkmaktadır.
İnsanlık bilerek, yahut bilmeyerek yaptığı her işde her faaliyette (bunlar menfi işler olabilir) ters tarafından bile olsa Allah’ı (c.c) aramaktadır. İnsan Allah’ın halifesi makamındadır ve “O’nun emanetini yerine koyma mesuliyeti ancak Ruhtan” gelir. İnsan madde ve mânâ arasında koşturur. Sanat; “Zeka ve hayatın, kendilerini bağlayan eşyanın iplerini gevşetme ve kırma gayreti içindeki isyan çığlığıdır.” Diyor. S.Ahmet Arvasi ve ekiliyor: “Eşyaya bağlı aklî zincirleri kırmaya çalışırken duyulan haz estetik hazz’ın ifadesidir.”(2) İnsan ürettiği eserde, yaptığı işde faaliyette bu hazza ererek yahut ondan kıvılcımlar hissederek, bir bakıma sanatçı mizacından pay aldığını ruhî bir çaba içerisinde bulunduğunu gösteriri.
Sanat eserleri taklit ve kopyadan uzak orijinal olduğu sürece şahsiyet bulur. Medeniyetler kültürler sanat telakkileri ile de birbirlerinden ayrılırlar. Sanat eserlerinin mahiyeti, özellikleri ait olduğu kültürü yansıtır. Sanatçı toplumun ve kendisinin şahsiyetini, haysiyetini korumakla mükelleftir. Eser fışkırdığı cemiyetin şuur seviyesini, ruhî ve içtimaî yapısını ele verir.