_YUSUF_
Yönetici
- Katılım
- 26 Haz 2008
- Mesajlar
- 4,070
- Tepki puanı
- 1,043
- Puanları
- 113
- Yaş
- 43
Hadisler üzerinden getirilen en büyük eleştirilerden birisi de hadislerin bölünmeyi ve tefrikayı hazırladığı, dört Sünnî mezhep ile Şiî İmâmiyye başta olmak üzere bütün ayrışmaların sebebinin hadisler olduğu ve söz konusu mezheplerin yanlış bir şekilde İslâm'ın bir parçası hâline geldiği söylemidir.
Esasında bu yaklaşım birkaç açıdan değerlendirilmeyi hak etmektedir. Şöyle ki:
1. Bu bakış açısıyla farklı yorumlar eleştirilmiş olmakta ve sürekli akıl denmesine rağmen aklını kullanarak naslara farklı açılardan bakan ve ortaya sonuçta mezhep olarak çıkan yaklaşımlar tenkit edilmektedir. Bunun anlamı şudur: "Niye düşünüyorsunuz? Düşünmeye gerek yok.” Oysa fıkhî mezhepler birer hukuk sistemidir. Bunlar ümmetin fikrî üretimidir ve sadece bu yönüyle bile büyük takdiri hak etmektedirler. Çünkü ümmetin bilginleri hayatın her alanını kuşatan konularda gerçekten büyük emek vererek yol çizmeye ve problemlere cevap üretmeye gayret etmişlerdir.
Hadislerin tamamı bir yana bırakıldığında sanki herkes Kur'an naslarından aynı şeyi anlayacakmış gibi düşünülmektedir. Oysa inanca ve fıkha dair âyetler başta olmak üzere pek çok âyet farklı yorumlanmaya açıktır. Bize göre bu bir rahmettir, farklı yorumun kapısını açmaktadır. Bu nedenle farklı yorumların mevcudiyeti, mezheplerin teşekkulu neden tefrika diye yorumlanıyor, doğrusu bunu anlamak mümkün değildir. Hâlbuki fikir üretilmeyen, tartışma olmayan yerde ileriye doğru bir adım atmak mümkün değildir. Bu nedenle farklılıkları müsamaha ile karşılamak ve bunları bölünme unsuruna dönüştürmeden, "farklılıklar içinde bir arada yaşama bilinci”ne çevirmek gerekir. Bu yapılabilirse sorun kalmayacaktır. Görüldüğü üzere mezhep düşmanlığı son derece anlamsız bir husumettir. Dolayısıyla Kur'an'la baş başa kalınca şikâyetçi olunan tefrika bitecek zannetmek anlamsızdır. Çünkü hadislerden kaynaklandığı öne sürülen ayrışmanın yerini bu sefer de Kur'an'ı farklı anlama, anlamlandırma ve yorumlamalardan kaynaklanan yeni tefrikalar alacaktır. Bu kaçınılmaz bir durumdur. Oysa hadisler Kur'an'ın anlaşılmasına yardımcı olmakta ve büyük oranda âyetlerin aynı zeminde anlaşılmasını sağlamaktadır. Hadisleri çıkardığımızda elimizdeki birleştirici tutkalı atmış oluruz ve dayanağımız olmayan bir muhalefet meydanının içine düşeriz.
Unutmamak gerekir ki, tüm hadis mecmuasını bir yana bıraksak, sadece itikada dair âyetler bile onlarca farklı mezhep oluşmasına müsait bir yapı arz etmektedir. Batıda nasıl ki sadece İncil'i farklı yorumlamadan kaynaklı farklı ekoller varsa bizde de hadisler olmasaydı bile Kur'an merkezli farklı ekoller mutlaka oluşurdu. Bunu engellemek asla mümkün olmazdı. Allah'ın sıfatları, melekler, vahiy, öldükten sonra dirilmenin keyfiyeti, kıyamet günü, cennet, cehennem, Hz. İsa'nın şu anki durumu, Ye'cûc-Me'cûc, peygamberlerin kıssaları ve mucizeleri, kader, insanın iradesi, cinler, şeytan... şimdi bu konuları gözünüzün önüne bir getirin. Kaçta kaçımız geleneksel bilgiler olmadan bu ayetlerin anlaşılmasında hemfikir oluruz?
...
Dolayısıyla hadisleri bıraktık, sorunlar bitti, tartışma konuları kapandı demek yanlış bir bakış açısıdır.
3. Hadisler bir yana bırakıldığında, nasların önemli bir kısmı farklı yoruma açık olduğundan, Hz. Peygamber'in yolunu bırakıp sadece Kur'an diyen ve kendi içlerinde de âyetlerin önemli bölümünü farklı anlayan arkadaşlarımızdan hangisinin peşinden gideceğiz? Bütün bir geleneği ve inşa edilen medeniyeti inkâr eden ve sonu ne olacağı şimdiden belli olan bir tefrika içinde yeni-yeni tefrikalar üretecek olan yaklaşım sahiplerinin her birinin peşine gruplar hâlinde takılacak mıyız? Böylece yeni mezhepler mi inşa edeceğiz? Ne acıdır ki, hadis veya mezhep imamlarının yazdıklarını, İslamı tekele alıp Allah'ın dinini çizgisinden saptırmak olarak gören anlayış, Kur'an'ın neden tek kaynak olması gerektiğini ele alan ve onu yorumlayan binlerce sayfa yazabilmektedir. Dolayısıyla bu söylem sahipleri imamların peşinden gitmeyi bırakmamızı ama kendi peşlerine takılmamızı istemektedirler. Demek ki asırlar boyunca imamlar İslâm'ı yanlış anladılar, arkadaşlarımız yanlışlığı bu asırda fark ettiler ve bizi hakikate çekip yanlış yoldan kurtaracaklar(!) Oysa herkesin farklı anladığı ve yorumladığı bir Kur'an anlayışıyla nasıl birliktelik sağlayacağımız sorusuna cevap verememektedirler.
Hadislere Gerek Yok Söylemi, Enbiya Yıldırım, s.115-119
Esasında bu yaklaşım birkaç açıdan değerlendirilmeyi hak etmektedir. Şöyle ki:
1. Bu bakış açısıyla farklı yorumlar eleştirilmiş olmakta ve sürekli akıl denmesine rağmen aklını kullanarak naslara farklı açılardan bakan ve ortaya sonuçta mezhep olarak çıkan yaklaşımlar tenkit edilmektedir. Bunun anlamı şudur: "Niye düşünüyorsunuz? Düşünmeye gerek yok.” Oysa fıkhî mezhepler birer hukuk sistemidir. Bunlar ümmetin fikrî üretimidir ve sadece bu yönüyle bile büyük takdiri hak etmektedirler. Çünkü ümmetin bilginleri hayatın her alanını kuşatan konularda gerçekten büyük emek vererek yol çizmeye ve problemlere cevap üretmeye gayret etmişlerdir.
Hadislerin tamamı bir yana bırakıldığında sanki herkes Kur'an naslarından aynı şeyi anlayacakmış gibi düşünülmektedir. Oysa inanca ve fıkha dair âyetler başta olmak üzere pek çok âyet farklı yorumlanmaya açıktır. Bize göre bu bir rahmettir, farklı yorumun kapısını açmaktadır. Bu nedenle farklı yorumların mevcudiyeti, mezheplerin teşekkulu neden tefrika diye yorumlanıyor, doğrusu bunu anlamak mümkün değildir. Hâlbuki fikir üretilmeyen, tartışma olmayan yerde ileriye doğru bir adım atmak mümkün değildir. Bu nedenle farklılıkları müsamaha ile karşılamak ve bunları bölünme unsuruna dönüştürmeden, "farklılıklar içinde bir arada yaşama bilinci”ne çevirmek gerekir. Bu yapılabilirse sorun kalmayacaktır. Görüldüğü üzere mezhep düşmanlığı son derece anlamsız bir husumettir. Dolayısıyla Kur'an'la baş başa kalınca şikâyetçi olunan tefrika bitecek zannetmek anlamsızdır. Çünkü hadislerden kaynaklandığı öne sürülen ayrışmanın yerini bu sefer de Kur'an'ı farklı anlama, anlamlandırma ve yorumlamalardan kaynaklanan yeni tefrikalar alacaktır. Bu kaçınılmaz bir durumdur. Oysa hadisler Kur'an'ın anlaşılmasına yardımcı olmakta ve büyük oranda âyetlerin aynı zeminde anlaşılmasını sağlamaktadır. Hadisleri çıkardığımızda elimizdeki birleştirici tutkalı atmış oluruz ve dayanağımız olmayan bir muhalefet meydanının içine düşeriz.
Unutmamak gerekir ki, tüm hadis mecmuasını bir yana bıraksak, sadece itikada dair âyetler bile onlarca farklı mezhep oluşmasına müsait bir yapı arz etmektedir. Batıda nasıl ki sadece İncil'i farklı yorumlamadan kaynaklı farklı ekoller varsa bizde de hadisler olmasaydı bile Kur'an merkezli farklı ekoller mutlaka oluşurdu. Bunu engellemek asla mümkün olmazdı. Allah'ın sıfatları, melekler, vahiy, öldükten sonra dirilmenin keyfiyeti, kıyamet günü, cennet, cehennem, Hz. İsa'nın şu anki durumu, Ye'cûc-Me'cûc, peygamberlerin kıssaları ve mucizeleri, kader, insanın iradesi, cinler, şeytan... şimdi bu konuları gözünüzün önüne bir getirin. Kaçta kaçımız geleneksel bilgiler olmadan bu ayetlerin anlaşılmasında hemfikir oluruz?
...
Dolayısıyla hadisleri bıraktık, sorunlar bitti, tartışma konuları kapandı demek yanlış bir bakış açısıdır.
3. Hadisler bir yana bırakıldığında, nasların önemli bir kısmı farklı yoruma açık olduğundan, Hz. Peygamber'in yolunu bırakıp sadece Kur'an diyen ve kendi içlerinde de âyetlerin önemli bölümünü farklı anlayan arkadaşlarımızdan hangisinin peşinden gideceğiz? Bütün bir geleneği ve inşa edilen medeniyeti inkâr eden ve sonu ne olacağı şimdiden belli olan bir tefrika içinde yeni-yeni tefrikalar üretecek olan yaklaşım sahiplerinin her birinin peşine gruplar hâlinde takılacak mıyız? Böylece yeni mezhepler mi inşa edeceğiz? Ne acıdır ki, hadis veya mezhep imamlarının yazdıklarını, İslamı tekele alıp Allah'ın dinini çizgisinden saptırmak olarak gören anlayış, Kur'an'ın neden tek kaynak olması gerektiğini ele alan ve onu yorumlayan binlerce sayfa yazabilmektedir. Dolayısıyla bu söylem sahipleri imamların peşinden gitmeyi bırakmamızı ama kendi peşlerine takılmamızı istemektedirler. Demek ki asırlar boyunca imamlar İslâm'ı yanlış anladılar, arkadaşlarımız yanlışlığı bu asırda fark ettiler ve bizi hakikate çekip yanlış yoldan kurtaracaklar(!) Oysa herkesin farklı anladığı ve yorumladığı bir Kur'an anlayışıyla nasıl birliktelik sağlayacağımız sorusuna cevap verememektedirler.
Hadislere Gerek Yok Söylemi, Enbiya Yıldırım, s.115-119