Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Mezheplere tâbi olmayanların durumu nedir açıklar mısınız? (2 Kullanıcı)

özyurdum

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
31 Ağu 2008
Mesajlar
237
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
40
Hak mezheplerde akıl ve mantığın tasdik etmediği hiçbir mesele yoktur. Çünkü onların dayanak noktası Kuran, sünnet, icma-i ümmet ve kıyas-ı fukahadan ibaret olan edille-i şeriyyedir. Dağlardan daha metin olan o edille-i şeriyye, hiçbir beşerî kuvvetin tahrip edemeyeceği çelikten bir kaledir. Bu kaleden çıkanların, ehl-i sünnete düşman olan olumsuz cereyanlara kapılmaları veya alet olmaları kuvvetle muhtemeldir.

Şunu da ehemmiyetle nazara vermekte fayda görmekteyim: Mezhepleri beğenmeyen, onlardan birine uymayan veya mezheplerin kolay yanlarını alan bir kimse, asırlardan bu yana gelip geçmiş milyonlarca Müslümanın yolundan ayrılmış, kendi başına yeni bir yol tutmuş olur. Böyle kimseler, Kur'an-ı Kerim'in; "Kim, Peygambere karşı çıkar ve kendisi için doğru yol belli olduktan sonra Müminlerin yolundan başka bir yola giderse, onu o yönde bırakırız ve cehenneme sokarız; o ne kötü bir yerdir" tehdidinden de hissedar olurlar.

Bir mezhep imamını taklit eden kimse hangi mezhebe bağlanmış ise artık her meselede o mezhebin hükümleriyle amel etmesi ve mezhebinde sebat etmesi lâzım gelir. Ancak zaruret hallerinde her hangi bir meselede yine kendi mezhebinde kalmak şartıyla diğer bir mezhebin hükmüyle amel edebilir. Bu ise ancak bir âlimin fetvasıyla mümkün olabilir.

İmam-ı Gazali Hazretleri de bu görüştedir.

Mademki taklit sahibi bir mezhebi iltizâm etmiştir, artık onda sebat etmesi gerekir.

Netice olarak; kişinin kendi hevesine uyarak sık sık mezhep değiştirmesi onları hafife almak manasına gelir.

Son asrın müdakkik alimlerinden Muhammed Kevserî, Makalât adlı eserinde bu gibi kimselerin halini şöyle tasvir eder:

"Evet, her grubun kendisiyle gördüğü fakat gerçekte ne onunla ne de bununla olan, yani Arap şairinin dediği gibi: "Yemenlilere vardığında Yemenli, Maadlilere vardığında Adnani" görünen kişiden daha bozguncusu yoktur."

Kevserî aynı eserinde, mezhepsizliğin dinsizliğe götüren bir köprü olduğunu da söyler.

Dr. Ramazan el-Bûti ise bu konuda, "Evet, bütün İslâm milleti uzun tarihi boyunca İslâm'ı aynıyla yaşatma imkânını en geniş ölçüde veren müçtehitlerin bu dört imam (İmam-ı A'zam, İmâm-ı Şafi'i, İmâm-ı Mâlik ve İmâm-ı Hanbel) olduğu üzerinde ittifak edegelmişlerdir. der ve bu imamların yolunu bırakıp insanları mezhepsizliğe davet etmenin "İslâm dinini tehdit eden en tehlikeli bid'at" olduğunu ilâve eder.

Ramazan el-Bûti, mezhepsizlik dava edenlerin yeni hâdiselere çözüm getirmek yerine, İslâm'ın temel rükünlerini sarsmaya çalıştıklarına dikkati çekerek şöyle der:

"Ben bu mezhepsizlerden hiç birinin bir gün kalkıp da, halkın her gün sorup durduğu yeni meselelerden birini araştırdığını görmüş değilim. Onların bütün dertleri, binası tamamlanan, hükümleri yerleşmiş bulunan ve gereğince amel edilmekle Müslümanların borçtan kurtulup selamete çıkacakları İlâhî emirler hususunda yol gösterici olan hak mezhepleri yıkmak için bütün güçlerini sarf etmekten ibarettir!
Dr. Ramazan el-Bûti mezhepsizlik dava edenlere şu iki soruyu sorar:

"Bütün insanları inşaat işlerinde mühendislere uymaktan vazgeçmeye çağırsan ne olur? İnsanları teşhis ve tedavi hususunda doktorlara tabi olmaktan uzak kalmaya davet etsen ne olur?"


Bu soruya kendisi şöyle cevap verir:

"Hiç şüphe yoktur ki, bunun arkasından gelecek olan şey, insanların tamir edeceğiz diye kendi evlerini bile bile tahrip etmeleri, tedavi zannıyla kendi canlarına kendilerinin kıymalarıdır."

Mezhep tanımayanları bu tehlikenin kapısına getiren ve müçtehitlere tâbi olmaktan men eden en mühim sebep kendi rey ve düşüncelerini müçtehitlerin görüşlerine müsavi, hatta onlardan daha üstün görmeleridir.

İmam-ı Şârânî Hazretleri de bu hususta şöyle buyurur:

Müçtehitlerin sünnet buyurduklarının hepsi ile amel et ve mekruh dediklerini terk et! Onlardan bu hususta delil aramağa kalkma! Çünkü sen, onların dâirelerinde mahpussun. Onların makamına varmadıkça doğrudan kitab ve sünnete ulaşmakta, onları geçmen ve hiçbir zaman hükümleri onların aldığı yerden alman mümkün değildir...

Bütün mezhepler, bana göre, parmakların el ayasına ve gölgenin aslına bitişik olması gibi, şeriata bitişiktirler...

Bu vesile ile şu noktayı da kaydetmek icap ediyor. Müçtehitlere uymayarak kendi reyine uymak büyük bir gururdur. Bu ise insanın manen çöküşüne sebep olur. Bediüzzaman Hazretleri bu gibi kimselerin akıbeti hakkında şu tesbitlerde bulunur:

"Evet gurur ile insan maddî ve manevî kemalât ve mehasinden mahrum kalır. Eğer gurur saikasıyla başkaların kemalâtına tenezzül etmeyip, kendi kemalâtını kâfi ve yüksek görürse, o insan nakıstır. Böyle insanlar, malûmat ve keşfiyatlarını daha yüksek görmekle, eslaf-ı izamın irşadat ve keşflyatlarından mahrum kalırlar. Ve evhama maruz kalarak bütün bütün çizgiden çıkarlar." Okunma Sayısı : 5269

Mehmet Kırkıncı
 

özyurdum

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
31 Ağu 2008
Mesajlar
237
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
40
selamun aleyküm...
mezhepler nasıl kurulmuştur?
mezhep imamları kimlerdir ve hayatları hakkında bilgim yok...beni aydınlatsanız...
bana mezhep imamlarının eserleri hakkında bilgi verebilirmisiniz?
aslında mezhepler hakkında çok daha fazla sorum var...ama şimdilik bunları sorayım...
siz gerçekten bu konuya vakıf birisiniz anladığım kadarıyla...
cahil birisi olarak bilgileriniz ışığında aydınlanmak isterim...


aleyküm selam

Mezheb Nedir?
Mezheb, gidilen yol, benimsenen metod ve görüş demektir. Dinî mânada mezheb ise, müctehid bir âlimin fikir ve görüşlerini benimseyen insanların meydana getirdiği dinî ekollere denir.

Mezhebler arasında esasta hiçbir ayrılık yoktur. Ayrılık, teferruatta, dînin özüne dokunmayan fer'î mes'elelerdedir.

Ayrıca hiçbir müctehid kendi adına bir mezheb kurmak iddiasıyla ortaya çıkmamıştır. Kur'an ve hadîslerden çıkardıkları hükümlerin başkaları tarafından benimsenmesi neticesinde, kendiliğinden o müctehid adına bir mezheb teşekkül etmiştir.

Mezhebler Nasıl Ortaya Çıkmıştır?

Peygamberimizin Asr-ı Saâdetinde sahâbenin bir kısmı devamlı olarak Allah Resûlünün yanında kalıyor, Kur'ân'ı ve hadîsleri ezberliyor, onların mânâlarını iyice kavramaya çalışıyorlardı. Hazret-i Peygamber'in Kur'an'ın hükümlerini nasıl uyguladığını bizzat görüyor, âyetlerin iniş sebeblerini biliyorlardı.

Hz. Peygamber'in vefatından sonra, bu sahâbeler Mekke ve Medine dışına çıktılar, çeşitli İslâm memleketlerine gittiler. Bunlar, gittikleri yerlerde Hicaz'dakinden farklı örf ve âdetlere sâhip insanlarla karşılaştılar. Halk gelip dinî mes'eleleri kendilerine soruyor, onlar da o mes'ele hakkında Kur'an ve Sünnetin hükmünü bildiriyorlardı. Sorulan mes'ele hakkında Kur'an'da ve hadîste hüküm bulamazlarsa, o mes'elede ictihâd edip mes'eleyi açıklığa kavuşturuyorlardı. Sahâbe, gittikleri şehirlerde, hem hâkim, hem müftü, hem vali, hem muallim durumunda idiler. Bulundukları yerde âdeta birer ekol meydana getirmişlerdi. Birbirlerinden çok farklı yerlere dağıldıkları ve farklı örf ve âdetlere sâhip insanlar içinde yaşadıkları; bilgi, zekâ ve kavrayış bakımından da aralarında farklar olduğu için, sorulan mes'eleler karşısında pek tabiî olarak farklı ictihadlar, ayrı görüş ve kanaatlar ortaya çıkabiliyordu.

Bir sahâbînin etrafında toplanan talebeleri, o sahâbînin kendisinden sonra da onun sistemi ve metodu doğrultusunda ictihad yapmaya, kapalı olan mes'eleleri çözmeye, cem'iyette yeni ortaya çıkan durumlara hükümler bulmağa çalıştılar. Bu çalışmalar neticesinde, zamanla fıkhî mezhebler teşekkül etmeye başladı. Bâzı mezhebler kendilerine fazla taraftar bulamadığı için, zaman içinde kaybolurken; bugünkü 4 büyük mezheb umumun teveccühünü kazanarak kuvvet buldu, yaygınlaştı ve günümüze kadar geldi.

Mezhebler Arasında Görüş Ayrılıkları Olması Nereden Kaynaklanmaktadır?
Bu ayrılıklar, çeşitli sebeblerden ileri gelir. Kur'an'da hüküm ifade eden âyetleri (ki bunlara, nass denir) anlayış, herkes için başka başka olabilir. Zira nassların, usûl-i fıkıhta beyan edildiği üzere, pek çok kısımları vardır: Hafî, mücmel, sarîh, kinâye, mecaz, hakikat, mutlak - mukayyed, hâs - âmm gibi. Bu yüzden müctehidlerin aynı nassı anlayışları farklı farklı olmaktadır.

Ayrıca, hadîslerin de nevileri, çeşitleri vardır. Mütevâtir, meşhûr, haber-i vâhid, mürsel, muttasıl, münkatı' gibi.

Bu hadîsleri delîl olarak kullanma konusunda da müctehidler ihtilâf etmişlerdir. Bunun neticesinde de farklı görüşler ortaya çıkmıştır. Meselâ Hanefîler hadîsler konusunda titiz davranır. Haber-i vâhidi (Tek sahâbenin rivâyet ettiği hadîsi) delil olarak kabûl etmezler. Şâfiîler ise, haber-i vâhidi kabûl eder ve onu Kıyâs'a tercih ederler. Hanefîler mürsel hadîsi alır, Şâfiîler almazlar.

İşte bu gibi delillerdeki ihtilâf ve kabûl edilen delilleri de farklı anlayış, müctehidlerin aynı mes'elede farklı hükümler vermelerine sebeb olmuştur.

Fetva verilen beldenin örf ve âdetleri de, müctehidlerin yaptıkları ictihadlara te'sir etmiştir.

Müctehidler Arasında Görüş Ayrılıkları Olmasının Mahzuru Var mıdır?
Hayır, bil'akis bu ihtilâflar, ümmet için rahmet olmuştur.

Herhangi bir mes'ele hususunda bir mezhebde zorlukla karşılaşınca, zaruret halinde, o mes'ele başka bir mezhebin kolaylık ifade eden hükmü ile halledilme yoluna gidilmiştir. Böylece mezheblerin varlığı ümmet için kolaylık ve genişliğe vesile olmuştur.

"Ümmetimin ihtilâfında rahmet vardır" meâlindeki hadîs-i şerîfin ifade etmek istediği mânâ da bu olsa gerektir.

Mezheblere Ne Lüzum Var? Herkes Kendisi Kur'an'ı ve Hadîsi Okuyup Hüküm Çıkaramaz mı?


Müslüman olan her ferdin, dinî mes'eleleri ve hükümleri doğrudan doğruya Kur'an ve Sünnetlerden öğrenmesi mümkün değildir. Bunu, ancak müctehidlik pâyesine erişmiş, salâhiyetli İslâm âlimleri yapabilir. Geriye kalan Müslüman halka, o büyük din âlimlerinin îzah ve görüşlerini anlamak ve benimsemek, onların yolundan gitmek düşer. İlâçların ham maddesi bitkiler, otlar, madenler vs. olduğu halde, nasıl herkes ondan ilâç yapamıyor, bu iş için ayrıca eczacılık tahsili gerekiyorsa, dinî mes'elelerde temel kaynak Kur'an ve Sünnet olduğu halde, ondan hüküm çıkarmak işini de sıradan her Müslüman yapamaz; ancak müctehidlik seviyesine ulaşmış âlimler yapabilir. Herkesin dinî kaynaklardan hüküm çıkarmağa ilmi, bilgisi, aklı, idrâk seviyesi, basiret ve feraseti yetmez.
faydalı olmak dilegi ile selametle kalın
 

özyurdum

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
31 Ağu 2008
Mesajlar
237
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
40
Ehl-i Bid'a:
Hazret-i Peygamberin getirdiği hükümleri ve Kur'an'ın emirlerini kendi arzularına göre yorumlayan, az veya çok Sünnet yolundan sapan, bid'ata giren kimselerdir.

Bid'at, Hz. Peygamber ve Sahâbe devrinde bulunmadığı halde, sonradan ortaya atılan ve dînin esaslarına zıd düşen, her türlü söz, düşünce ve işe denir.

Ehl-i bid'ayı Peygamberimiz şiddetle kınamışlardır:

"Sözlerin en hayırlısı Allah'ın Kitabı; yolların en hayırlısı da Muhammed'in (sav) yoludur. İşlerin en kötüsü sonradan çıkarılanlardır. Ve her sonradan uydurulan şey (bid'at) de delâlettir, sapıklıktır." İnançla ilgili olan bid'atlar, îtikadî bid'atlardır. Bunlar, îtikadî hususlarda Hz. Peygamberden sağlam bir şekilde nakledilen esaslara zıd düşen inançlardır.

Mu'tezile, Cebriye gibi bâzı fırkaların inançları, bu kısma girer.

İş ve amelle ilgili bid'atlere ise, amelî bid'at denir. Bazı şiîlerin, çıplak ayağa meshetmeleri gibi... Sünnet olan mesh ise, mestler üzerine meshetmektir.

Dînin îtikadî ve amelî esaslarını doğrudan doğruya ilgilendirmeyen veya bu esaslara bir zıdlık ve aykırılık taşımayan yenilikler, sonradan ortaya çıkma şeyler, bid'attan sayılmazlar.

Bid'atı ikiye ayırarak tasnif eden âlimler de vardır:

1. Bid'at-i hasene: İyi ve güzel bid'at, İslâmî esaslara zıd düşmeyen, yeni âdet ve fiiller... Meselâ, namazdan sonra tesbih kullanmak gibi.

2. Bid'at-ı seyyie: Kötü ve İslâm'a aykırı bid'at... Evliya türbelerine mum dikmek, mezarlıklardan medet ummak, vb. gibi şeyler.

İtikadî bir mezheb olarak ehl-i bid'a ayrıca kendi arasında birçok kollara ayrılır ki, başlıcaları şunlardır:

1. Cebriye,

2. Mu'tezile,

3. Mürcie,

4. Haricîlik,

5. Şîa,

6. Vehhâbîlik.

Ehl-i bid'anın bu temel mezheblerinin her biri de, kendi arasında pek çok fırkalara, gruplara ayrılırlar.
 

özyurdum

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
31 Ağu 2008
Mesajlar
237
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
40
.............................................
 

özyurdum

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
31 Ağu 2008
Mesajlar
237
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
40
:::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::)
 

islamoglu

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
5 Kas 2006
Mesajlar
233
Tepki puanı
0
Puanları
0
Esselamu aleykum,
Eline sağlık kardeşim önemli olarak kalması gereken bir konu bu, içeriği ise çok aydınlatıcı ve hala anlamak istemeyen birisi varsa Onun bu inadına ben bir anlam bulamıyorum!!!
Selametle kalın...
 

özyurdum

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
31 Ağu 2008
Mesajlar
237
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
40
Esselamu aleykum,
Eline sağlık kardeşim önemli olarak kalması gereken bir konu bu, içeriği ise çok aydınlatıcı ve hala anlamak istemeyen birisi varsa Onun bu inadına ben bir anlam bulamıyorum!!!
Selametle kalın...

aleyküm selam efendim
sagolsınız okudugnuz ,idrak ettigniz için ALLAH sizden razı olsun..
rabbim ihtiyacı olanın karşısına çıkarsın bu yazıyı.
ama muhalefet edenin sonu kötü olur diye biliriz.rabbim yardımcıları olsun..
selametle kalın
 

özyurdum

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
31 Ağu 2008
Mesajlar
237
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
40
Mezheblere Ne Lüzum Var? Herkes Kendisi Kur'an'ı ve Hadîsi Okuyup Hüküm Çıkaramaz mı?

Müslüman olan her ferdin, dinî mes'eleleri ve hükümleri doğrudan doğruya Kur'an ve Sünnetlerden öğrenmesi mümkün değildir. Bunu, ancak müctehidlik pâyesine erişmiş, salâhiyetli İslâm âlimleri yapabilir. Geriye kalan Müslüman halka, o büyük din âlimlerinin îzah ve görüşlerini anlamak ve benimsemek, onların yolundan gitmek düşer. İlâçların ham maddesi bitkiler, otlar, madenler vs. olduğu halde, nasıl herkes ondan ilâç yapamıyor, bu iş için ayrıca eczacılık tahsili gerekiyorsa, dinî mes'elelerde temel kaynak Kur'an ve Sünnet olduğu halde, ondan hüküm çıkarmak işini de sıradan her Müslüman yapamaz; ancak müctehidlik seviyesine ulaşmış âlimler yapabilir. Herkesin dinî kaynaklardan hüküm çıkarmağa ilmi, bilgisi, aklı, idrâk seviyesi, basiret ve feraseti yetmez.
faydalı olmak dilegi ile selametle kalın
 

Delete

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
11 Mar 2008
Mesajlar
6,076
Tepki puanı
15
Puanları
38
Mezheblere Ne Lüzum Var? Herkes Kendisi Kur'an'ı ve Hadîsi Okuyup Hüküm Çıkaramaz mı?

Müslüman olan her ferdin, dinî mes'eleleri ve hükümleri doğrudan doğruya Kur'an ve Sünnetlerden öğrenmesi mümkün değildir. Bunu, ancak müctehidlik pâyesine erişmiş, salâhiyetli İslâm âlimleri yapabilir. Geriye kalan Müslüman halka, o büyük din âlimlerinin îzah ve görüşlerini anlamak ve benimsemek, onların yolundan gitmek düşer. İlâçların ham maddesi bitkiler, otlar, madenler vs. olduğu halde, nasıl herkes ondan ilâç yapamıyor, bu iş için ayrıca eczacılık tahsili gerekiyorsa, dinî mes'elelerde temel kaynak Kur'an ve Sünnet olduğu halde, ondan hüküm çıkarmak işini de sıradan her Müslüman yapamaz; ancak müctehidlik seviyesine ulaşmış âlimler yapabilir. Herkesin dinî kaynaklardan hüküm çıkarmağa ilmi, bilgisi, aklı, idrâk seviyesi, basiret ve feraseti yetmez.
faydalı olmak dilegi ile selametle kalın



Esselamun aleyküm ve rahmetullahi ve berekatüh.

Mezhep imamlarına ve onların yolundaki âlimlere karşı edebli, terbiyeli davrananlara müjdeler olsun! Allahü teâlâ, onları kullarına saadet yolunu göstermek için rehber, imam eyledi. Onlar, insanlara Allahü teâlânın büyük ihsanıdır. Cennet’e giden yolun öncüleridirler.

Allah razı olsun kardeşim,
Allah'a emanet olun,
Selam ve baki dua ile kalın.

motor1hr9.gif
93270140eb0.gif
97906724wb4.gif



gif078tw8jw5.gif

Kedi, aslangiller familyasındandır. Ama 40 tane kedi bir araya gelse, bir tane aslan etmez.
 

özyurdum

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
31 Ağu 2008
Mesajlar
237
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
40
yönetimdeki kardeşlerimden ALLAH RAZI OLSUN konuyu degilde kirli yazıları sildikleri için..
RABBIM sizleri sitemizin başından eksik etmesin
 

titretttinhoca

Yasaklı Kullanıcı
Katılım
8 Ocak 2009
Mesajlar
298
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
87
soru >>> dort tane hak mezhebden birine uydugunu soyleyen ama Kuranda Sunnette Icma ve Kiyasta olmayan, bunlara ters olan seylere inananin durumu nedir ?
 

mir_erhan

Moderator
Katılım
13 Ara 2008
Mesajlar
6,148
Tepki puanı
502
Puanları
83
Yaş
44
ellerinize sağlık.
Nasiplenenlerden eylesin biz Rabbim..
Selam ve dua ile..
 

CAFERİ_TAYYAR

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
28 Şub 2009
Mesajlar
385
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
55
s.a.
güzel bi paylaşım, faydalanmakumuduyla
selametle
 

OkanDemir

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
10 Eyl 2008
Mesajlar
177
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
45
s.a.

Öncelikle paylaşımınız için teşekkür ederim .Polemik yaratmak yerine bili paylaşmanın ön planda olmasını temenni ederek bir iki soru eklemek istiyorum.

Mezheplerin esas ta aynı temele bağlı olduğu fikri bazda farklılıklar bulunduğunu belirtmişsiniz.(Naçizane fikrim de hak mezheplerin birden fazla olması da benim için dinimizin zenginliğinin bir göstergesidir)

Esas itibarıyla aynı olan mezheplerden birbirine geçiş neden sorun olsun ? Hepsinin dayandığı temel aynı değil mi sizin de belirttiğiniz gibi ?
Zaruret halleri dışında diğer mezheplerin kolaylıklarını uygulamak sizce riya mı ?

Bir de hesap günü biz inananlar olarak mezheplerimiz den mi amellerimizden mi hesaba çekileceğiz ?Mezhep farklılığı (başından beri kasdettiğim 4 hak mezheptir ) Ahiret günü bize ne gibi olumlu veya olumsuz etkilerde bulunacak ?

Bu sorularım ile ilgili fikrinizi ya da bilginizi paylaşırsanız sevinirim .ALLAH a emanet olun.
 

smmmtuba

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
20 Tem 2007
Mesajlar
1,639
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
47
Mezhepleri taklit rahmettir
Bazı art niyetliler, �Kur�an varken sünnete, Peygamberin açıklamalarına ihtiyaç yok diyorlar. Halbuki Allahü teâlâ buyurdu ki:
(Resule itaat, Allah�a itaattir.) [Nisa 80]

(Resul ne emretmişse ona uyun!) [Haşr 7]

(İndirdiğim Kur�anı insanlara açıkla!) [Nahl 44]

Bazıları da, Kur�an ve hadis varken, âlimlere, mezheplere uymak gerekmez diyorlar. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Ümmetimin âlimlerinin farklı ictihadları, mezheplere ayrılması rahmettir.) [Nasr El-Makdısi, Beyheki]

(Âlimlere uyun.)
[Deylemi]

(Âlimler, Peygamberlerin vârisleridir.) [Tirmizi]

Resulullah efendimiz, Kur'an-ı kerimde kısa ve kapalı olarak bildirilenleri açıklamasaydı, Kur'an-ı kerim kapalı kalırdı. Hadis-i şerifler olmasaydı, namazların kaç rekat olduğu, nasıl kılınacağı, rüku ve secdede okunacak tesbihler, cenaze ve bayram namazlarının kılınış şekli, zekat nisabı, orucun, haccın farzları, hukuk bilgileri bilinmezdi. Yani hiçbir âlim, bunları Kur'an-ı kerimden bulup çıkaramazdı. Bunları Peygamber efendimiz açıklamıştır. Mezhep imamları, hadis-i şerifleri açıklamasaydı, sünnet kapalı kalırdı. Sünneti, müctehid âlimler açıklamış, böylece mezhepler meydana çıkmıştır. Her Müslüman, durumuna göre, kendisine kolay gelen mezhebi seçer.

Allahü teâlâ dileseydi, Kur�an-ı kerimde ve hadis-i şeriflerde, her şey açıkça bildirilirdi. Böylece, mezhepler hasıl olmazdı. Kıyamete kadar, dünyanın her yerinde, her iklim ve şartta, her müslüman için tek bir nizam olurdu. Müslümanların hâlleri, yaşamaları güç olurdu.

Bir Müslüman, kendi mezhebine göre ibadet yaparken, bir meşakkat hasıl olursa, başka bir mezhebe uyarak, bu işi kolayca yapar. Birkaç örnek verelim:

Şafii�de, kadın eline dokunmak abdesti bozar, Hanefi ve Maliki�de bozulmaz. Hacda bu iki mezhepten birisi taklit edilirse, abdest bozulmadan tavaf yapılır. Bu bir rahmettir

Seferde iken, üç mezhepte iki namazı cem etmek caizdir. Namazlarını kaçırma tehlikesi varsa, Hanefiler, bu 3 mezhepten birini taklit ederek iki namazı cem ederek kılabilir. Bu da bir rahmettir.

Mukimken de, iki namazı cem etmek gerektirecek durumlar olabilir. O zaman da Hanbeli mezhebi taklit edilir. Bu da bir rahmettir.

Kitaplarda, (Yolda, nakil vasıtalarında [dolmuşta, otobüste], alış verişte [pazarda, markette] kadınlara dokunma ihtimali olan Şafii, Hanefi veya Maliki�yi taklit etmeli) deniyor. Demek ki, yeniden abdest almak harac, yani meşakkat, zorluk oluyor. Sırf yeniden abdest almamak için başka mezhep taklit edilebiliyor. Birkaç örnek verelim:

1-
Hacda kadınlara dokunma ihtimali olduğu için Şafiilerin abdestli durması zordur. Hanefi taklit edilir.

2-
Şafii bir doktor, kadınlara dokununca abdesti bozulacağı için Hanefi�yi taklit eder.

3-
Şafii bir genç, bir kız kaçırsa, kızın babası razı olmazsa, Şafii�de, velisinin rızası olmadıkça evlenmesi caiz olmaz. Hanefi�yi taklit ederek velisiz de evlenebilir.

4-
Şafii�de zekat 8 sınıfa verilir, üç sınıfa verilse de caizdir. Ancak üç sınıfı bulmak da zordur. Hanefi taklit edilerek bir sınıfa verilir.

5-
Bir Hanefi�nin, evlendiği kızla süt kardeş olduğu ortaya çıkarsa, eğer bir iki kere emmişse, Şafii taklit edilip evliliğe devam edilir: Çünkü Şafii�de süt kardeş olmak için ayrı zamanlarda 5 kere doya doya emmek gerekir.
 

smmmtuba

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
20 Tem 2007
Mesajlar
1,639
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
47
Sual: Başka bir mezhep hangi hallerde taklit edilir ve telfık nedir?
CEVAP: Zaruret olmasa da, bir ihtiyaç olunca, başka bir mezhebi taklit caiz olur. Kendi mezhebine göre yapılamayan bir işi, başka bir mezhep taklit edilerek yapılırken, o mezhebin o konudaki şartlarını da yapabildiği kadarıyla yerine getirmek, yani farz ve müfsitlerine riayet etmek şarttır. Harac [güçlük] olmadan ve şartlarını gözetmeden taklit ederse, buna telfik denir ki caiz değildir. (Tahtavi)

Hanefiler için birkaç örnek:

1-
İhtiyaç halinde her konuda taklit caiz olur. Hanefi mezhebinde olanların, harac [güçlük] olunca, mesela doktor ameliyatta, öğrenci sınavda, güvenlik görevlisi nöbetteyse, kadın emzikli veya istihazalıysa, abdesti bozan özürlerde, hastalıkta yahut abdest ve teyemmüm için zorluk çekenlerin, âmânın, yeraltında çalışırken, namaz vaktini anlamakta aciz olanın, canından, malından veya namusundan korkanın, maişetine zarar gelecek olanın, mukimken de, Hanbelî mezhebini taklit edip, iki namazı cem ederek kılmaları caiz olur.

2-
Evli karı kocanın, bir kere süt emerek, sütkardeş oldukları meydana çıkınca, diğer 3 mezhepten birini taklit edip, evliliğe devam edebilirler. Diğer 3 mezhepte, 5 kere doya doya emmek gerekir.

3- Annesiyle, kızıyla, kayın validesiyle hürmet-i müsahere olunca, Şafii veya Maliki mezhebi taklit edilerek nikâhları yapılır ve evliliklerine devam ederler.
4- Seferde, ihtiyaç olunca, diğer üç mezhepten biri taklit edilerek iki namaz cem edilebilir.

5- Semavi özür halinde, mesela, ishalini tutamayan, çıbanından veya yarasından kan akan, ağrıyla gözünden yaş gelen, burnu kanayan, kulağından irin akan, makatından solucan çıkan, idrarını tutamayan, basurundan kan, fistülünden, göbeğinden akıntı çıkan, elde olmadan gaz kaçıran, ağız dolusu kusan kimsenin, abdestinin bozulmaması için, Maliki�yi taklit etmesi sahih olur.

Şafiiler için birkaç örnek:

1
- Hacda karşı cinse dokununca abdestin bozulmaması için Hanefiyi taklit caiz olur.

2- Sekiz veya üç sınıf bulunmayınca, Hanefiyi taklit ederek zekat vermek sahihtir.

3- Bir genç, bir kızı kaçırsa, nikah için kızın babasının veya velisinin izin vermesi şarttır. Bu mümkün olmayınca, nikah yapabilmeleri için Hanefi�yi taklit etmeleri caiz olur.

4- Bir doktor, kadın hastaları muayene ederken abdestinin bozulmaması için, muayene esnasında Hanefi veya Maliki mezhebini taklit etmesi caizdir.

5
- Kalabalık insanların bulunduğu çarşıda, pazarda, yolcu araçlarında, karşı cinse dokununca abdestin bozulmaması için Hanefi veya Maliki taklit edilebilir.

Telfîk nedir?
Dört mezhebin kolaylıklarını araştırıp, bunları bir araya toplayarak, yeni bir kolaylıklar mezhebi uydurmaya telfîk denir. Telfîk ittifakla bâtıldır. Dört hak mezhep birleştirilemez, bir mezhep haline getirilemez. Mezhepsizlerin yaptıkları iş, sanki geyiğin boynuzunu, filin hortumunu, kangurunun kesesini, yılanın gövdesini, domuzun kuyruğunu alıp, hilkat garibesi bir hayvan meydana getirmeye benziyor. Bunlar, hem mezhepleri kabul etmezler, hem de hangi mezhebin hükmü kolay ise ona göre hareket ederler. Mesela derisinden kan çıkınca Şafii�de bozmaz; kadına dokununca Hanefi�de bozmaz diyerek o hükümle amel ederler. Bir mezhebe göre hareket etmezler. Buna telfîk denir, caiz değildir, haramdır. Müctehidlerin farklı ictihadları rahmettir. Tek hüküm rahmet olsaydı Peygamber efendimiz bunu bildirir, ictihadı yasaklardı.
 

_YUSUF_

Yönetici
Katılım
26 Haz 2008
Mesajlar
4,070
Tepki puanı
1,043
Puanları
113
Yaş
43
s.a.

Öncelikle paylaşımınız için teşekkür ederim .Polemik yaratmak yerine bili paylaşmanın ön planda olmasını temenni ederek bir iki soru eklemek istiyorum.

Mezheplerin esas ta aynı temele bağlı olduğu fikri bazda farklılıklar bulunduğunu belirtmişsiniz.(Naçizane fikrim de hak mezheplerin birden fazla olması da benim için dinimizin zenginliğinin bir göstergesidir)

Esas itibarıyla aynı olan mezheplerden birbirine geçiş neden sorun olsun ? Hepsinin dayandığı temel aynı değil mi sizin de belirttiğiniz gibi ?
Zaruret halleri dışında diğer mezheplerin kolaylıklarını uygulamak sizce riya mı ?

Bir de hesap günü biz inananlar olarak mezheplerimiz den mi amellerimizden mi hesaba çekileceğiz ?Mezhep farklılığı (başından beri kasdettiğim 4 hak mezheptir ) Ahiret günü bize ne gibi olumlu veya olumsuz etkilerde bulunacak ?

Bu sorularım ile ilgili fikrinizi ya da bilginizi paylaşırsanız sevinirim .ALLAH a emanet olun.

Mesheplere tabi olmak konusu herkes tarafından malesef kurcalanmaktadır.Burda maksat doğruya uymaktır.Nasılki okula gittiğinizde mezun olana kadar hocaların dediğinde çıkılmıyorsa ki bu bir yöntemdir bilmeden öğrenmeden bilğiçlik taslamak kimseye yakışmaz.Öğretmen ne anlattı ise kabullenilir.Tabiri caizse Peygamberimizde bizim profösürümüzdür.
meshep imamları, alimlerde dr. öğ. ler olarak kabul edilirse biz mezun olmak için bunları dinlememiz ve bunlara uymamamız bizim diplomamaıza etkisinin ne olabeceğini net anlarsınız.
Birde, okula gidip kitaplar var hocaya gerek yok ben bunu okuyarak mezun olur diploma notumda 5 olur derseniz kendinizi kandırmış olursunuz.

Mesheplerle tabiki hesaba çekilmeyeceğiz biz sınavlarda hocaladanmı hesaba çekiliyoruz hayır neyden peki bize öğretilenlerden onlarda bizim öğretmenllerimizdir onlar bizlere öğrettiğinden hesaba çekiliriz.Onlar hakikatlerden başkasını bize söylemediler.Kur'an ve sünnet ışığında bizim ahiret saadetimizi kurtarmak için anlaşılmayan hükümleri ortaya koymuşlardır.Allah onlardan razı olsun
sevgili kardeşim kafanı bunlarla meşgul edip şeytanın vesveselerine kapılma yeminle bunlar şeytanın vesveseleridir.Uyduğun meshebinle amel et zaruret halinde zaten diğer meshepler taklit edilebilir.Fakat zaruret nedir bunuda ayrı bir derstir.
Sözün özü alimlere güvendedir.
 

CAFERİ_TAYYAR

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
28 Şub 2009
Mesajlar
385
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
55
Sual: Başka bir mezhep hangi hallerde taklit edilir ve telfık nedir?
CEVAP: Zaruret olmasa da, bir ihtiyaç olunca, başka bir mezhebi taklit caiz olur. Kendi mezhebine göre yapılamayan bir işi, başka bir mezhep taklit edilerek yapılırken, o mezhebin o konudaki şartlarını da yapabildiği kadarıyla yerine getirmek, yani farz ve müfsitlerine riayet etmek şarttır. Harac [güçlük] olmadan ve şartlarını gözetmeden taklit ederse, buna telfik denir ki caiz değildir. (Tahtavi)

Hanefiler için birkaç örnek:

1-
İhtiyaç halinde her konuda taklit caiz olur. Hanefi mezhebinde olanların, harac [güçlük] olunca, mesela doktor ameliyatta, öğrenci sınavda, güvenlik görevlisi nöbetteyse, kadın emzikli veya istihazalıysa, abdesti bozan özürlerde, hastalıkta yahut abdest ve teyemmüm için zorluk çekenlerin, âmânın, yeraltında çalışırken, namaz vaktini anlamakta aciz olanın, canından, malından veya namusundan korkanın, maişetine zarar gelecek olanın, mukimken de, Hanbelî mezhebini taklit edip, iki namazı cem ederek kılmaları caiz olur.

2-
Evli karı kocanın, bir kere süt emerek, sütkardeş oldukları meydana çıkınca, diğer 3 mezhepten birini taklit edip, evliliğe devam edebilirler. Diğer 3 mezhepte, 5 kere doya doya emmek gerekir.

3- Annesiyle, kızıyla, kayın validesiyle hürmet-i müsahere olunca, Şafii veya Maliki mezhebi taklit edilerek nikâhları yapılır ve evliliklerine devam ederler.
4- Seferde, ihtiyaç olunca, diğer üç mezhepten biri taklit edilerek iki namaz cem edilebilir.

5- Semavi özür halinde, mesela, ishalini tutamayan, çıbanından veya yarasından kan akan, ağrıyla gözünden yaş gelen, burnu kanayan, kulağından irin akan, makatından solucan çıkan, idrarını tutamayan, basurundan kan, fistülünden, göbeğinden akıntı çıkan, elde olmadan gaz kaçıran, ağız dolusu kusan kimsenin, abdestinin bozulmaması için, Maliki�yi taklit etmesi sahih olur.

Şafiiler için birkaç örnek:

1
- Hacda karşı cinse dokununca abdestin bozulmaması için Hanefiyi taklit caiz olur.

2- Sekiz veya üç sınıf bulunmayınca, Hanefiyi taklit ederek zekat vermek sahihtir.

3- Bir genç, bir kızı kaçırsa, nikah için kızın babasının veya velisinin izin vermesi şarttır. Bu mümkün olmayınca, nikah yapabilmeleri için Hanefi�yi taklit etmeleri caiz olur.

4- Bir doktor, kadın hastaları muayene ederken abdestinin bozulmaması için, muayene esnasında Hanefi veya Maliki mezhebini taklit etmesi caizdir.

5
- Kalabalık insanların bulunduğu çarşıda, pazarda, yolcu araçlarında, karşı cinse dokununca abdestin bozulmaması için Hanefi veya Maliki taklit edilebilir.

Telfîk nedir?
Dört mezhebin kolaylıklarını araştırıp, bunları bir araya toplayarak, yeni bir kolaylıklar mezhebi uydurmaya telfîk denir. Telfîk ittifakla bâtıldır. Dört hak mezhep birleştirilemez, bir mezhep haline getirilemez. Mezhepsizlerin yaptıkları iş, sanki geyiğin boynuzunu, filin hortumunu, kangurunun kesesini, yılanın gövdesini, domuzun kuyruğunu alıp, hilkat garibesi bir hayvan meydana getirmeye benziyor. Bunlar, hem mezhepleri kabul etmezler, hem de hangi mezhebin hükmü kolay ise ona göre hareket ederler. Mesela derisinden kan çıkınca Şafii�de bozmaz; kadına dokununca Hanefi�de bozmaz diyerek o hükümle amel ederler. Bir mezhebe göre hareket etmezler. Buna telfîk denir, caiz değildir, haramdır. Müctehidlerin farklı ictihadları rahmettir. Tek hüküm rahmet olsaydı Peygamber efendimiz bunu bildirir, ictihadı yasaklardı.

s.a. kardeşim,
Aktardığınız bilgiler çok güzel ve açıklayıcı oldu benim için, ALLAHc.c. razı ols8un
 

smmmtuba

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
20 Tem 2007
Mesajlar
1,639
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
47
s.a. kardeşim,
Aktardığınız bilgiler çok güzel ve açıklayıcı oldu benim için, ALLAHc.c. razı ols8un

:)

Amiin kardeşim, Cenab-ı Hak cümlemizden razı olsun, efendim istifadeli olmasına ziyadesiyle memnun olduk. Cumanız mubarek olsun, feyz ve bereketinden istifade etmek cümlemize nasib ne müyeseer olsun inşallahü teala. Dualarınızı istirham ederiz, selametle kalın.
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt