HUSEYIN SASMAZ
Kayıtlı Kullanıcı
- Katılım
- 11 Eyl 2009
- Mesajlar
- 1,204
- Tepki puanı
- 0
- Puanları
- 0
- Yaş
- 61
Mezalim Hâkimlerinin Atanması ve Azledilmeleri
Mezalim hâkimi; ya Halife ya da başkadı tarafından tayin edilir. Azledilmesi, hesaba çekilmesi, te'dibi, görev yerinin değiştirilmesi de, ya Halife tarafından veya Halife tarafından böyle bir yetki tanımışsa mezalim mahkemesi tarafından yapılır. Bu ise, Rasulullah (s.a.v)iın Raşid b. Abdullah'ı yargı ve mezalim emiri olarak tayin edip, mezalim meselelerine bakma yetkisini de vermiş olmasından alınmıştır.
Diğer taraftan mezalim, bir velayettir. Bu velayet hakkını ise ancak Halife elinde bulundurur. Ondan başkası buna sahip değildir. Dolayısıyla mezalim valisinin Halife tarafından tayin edilmesi gerekir. Buna ek olarak mezalim yargı kapsamına girer. Çünkü yargı, bağlayıcı olmak üzere, şer’i hükmün ne olduğunu haber vermektir. Hâkimi de ancak Halife tayin eder. Çünkü hâkimleri tayin edenin Rasulullah (s.a.v) olduğu sabittir. İşte bütün bunlar mezalim hâkiminin Halife tarafından tayin edildiğinin delilleridir. Aynı şekilde Halife tarafından başkâdıya mezalim kâdısı tayin etme yetkisi verilmişse başkâdı da mezalim hâkimini tayin edebilir.
Mezalim hâkiminin azledilmesine gelince: Bunda aslolanın Halife’nin onu görevlendirme hakkı olduğu gibi azletme hakkının da bulunmasıdır. Rasulullah (s.a.v) mezalim hâkimliğini bizzat kendisi ifa ediyordu. Ayrıca genel bir şekilde mezalim hâkimliği için kimseyi tayin ettiği rivayet edilmemiştir. Kendisinden sonra gelen dört Halife de mezalim için herhangi bir kimseyi tayin etmemiştir. Ali (r.a.) Mazalim Kadılığı görevini bizzat kendisi üstlenmiş ve birçok mezalim davasına bakmıştır. Abdülmelik b. Mervan Halife olunca mezalim konuları için özel bir gün ayırarak zulme uğrayanların şikayetlerini inceliyor ve herhangi bir problemle karşılaştığı zaman veya bu konuda geçerli kılınması gereken bir hükme gerek duyacak olursa konuyu kâdısı Ebu İdris el-Ezdi'ye havale ediyordu. Bu nedenle mezalim hâkimliğini fiilen ifa eden Ebu İdris idi. Ebu İdris, Halife Abdülmelik'in kendisine havale ettiği meseleler hakkında mezalim hâkimi olarak görev yapıyordu. Daha sonra mü'minlerin emiri Ömer b. Abdulaziz (Allah'ın rahmeti üzerine olsun) gelince, bizzat mezalim hâkimliğini kendisi yapmaya başladı. Ümeyyeoğullarının devlet eliyle yaptıkları haksızlıkları (mezalimi) sahiplerine iade etti. Abbasiler döneminin ortalarında Halifeler, mezalim ile ilgili davalara bakmayı bu iş için özel olarak görevlendirilmiş hâkime havale ediyorlardı. İşti o tarihten itibaren mezalim hâkimliği, Halifeden ayrı olarak ortaya çıktı. Bundan önce ise Halifeden ayrı değildi. Mezalim davalarına bakmayı Halife bizzat üstleniyordu. Esasen Halife’nin mezalime bakma hakkı vardır. Bu hakkın sahibi de odur. Bununla birlikte mezalim için bir hâkim tayin etme veya bu hâkimi azledip, ondan başkasını görevlendirme hakkı da vardır. Böyle bir iş, Halife için caizdir yani mübahlardan bir mübah iştir.
Mezalim hâkimini hesaba çekip sorgulama, tedib etme ve azletme hakkına sahip olan Halife’nin kendisidir. Çünkü mezalimden hem mezalimden hem de kendisine vekaleten mezalim davalarına bakmak üzere görevlendirdiği hâkimden Halife sorumludur. Halife’nin, mezalim hâkimlerini azledip onları sorgulama, tedip etme ve bir yerden bir başka yere nakletme hakkını mezalim kadılarının kendilerine veya başkadıya verme hakkı da vardır. Eğer mezalim hâkimlerine böyle bir yetkiyi verecek olursa o taktirde bunların mezalim hâkimini azledip, sorgulamak ve tedip etmek yetkileri de olur.
Mezalim hâkimi yalnızca bir kişi veya belli sayıdan daha fazla kişi ile tahdid edilmez. Halife, sayıları ne olursa olsun, haksızlıkları ortadan kaldırmak için gerek gördüğü sayıda mezalim hâkimi tayin edebilir. Fakat fiilen yargılama işine girişildiği takdirde, dava hakkında hüküm verme yetkisi yalnızca bir hâkimindir. Bununla birlikte mahkeme oturumu sırasında mezalim hâkimlerinden birkaç kişinin karar hakimi ile birlikte oturması caizdir. Fakat onların yalnızca danışmanlık yetkileri vardır. Karar hakimi onların görüşlerini kabul etmek zorunda da değildir.
Halife kendisine vekalet etmek üzere bir ya da daha fazla kişi tayin edebilir. Ancak, mezalim hâkimlerinin sayısı birden çok olsa dahi hepsinin mezalime bakma yetkileri parçalanma kabul etmez. Onların her birisi ayrı ayrı mezalime bakabilir. Fakat Halife’nin herhangi bir vilayette mezalim için özel olarak bir hâkimi tayin etmesi caiz olduğu gibi belli meselelere bakması şeklinde görevini özel bir alanla sınırlandırması da caizdir. Çünkü Halife, mezalim yetkisini (velayeti) genel olarak da verebilir özel olarak da verebilir. Ülkenin dört bir yanında onu yetkiye sahip kılabilir. Uygun göreceği bir vilayette veya bir bölgede de ona bu yetkiyi tanıyabilir.
Aynı yerde birden fazla hâkimin bulunması caiz olmakla beraber aynı meseleye birden fazla mezalim hâkiminin bakması daha önce açıkladığımız nedenlerden dolayı caiz değildir. Fakat bununla birlikte yalnızca danışmak maksadıyla birkaç mezalim hâkiminin bulunması caizdir. Bunlar görüş belirtmek hususunda karar hâkimi ile ortak hareket etmezler. Bu hâkimlerin bununla birlikte oturmaları, hüküm verecek hâkimin rıza ve tercihine bağlıdır. Eğer bu görüşe sahip değilse kendisi ile birlikte oturmalarına itiraz ederse oturamazlar. Çünkü hâkimi, kendisi için tahsis edilen meseleye bakmaktan meşgul edecek herhangi bir kimse yanında oturmaz. Fakat yargı meclisinden kalktıktan sonra mesele ile ilgili olarak bunlarla danışabilir.
Mezalim hâkimi; ya Halife ya da başkadı tarafından tayin edilir. Azledilmesi, hesaba çekilmesi, te'dibi, görev yerinin değiştirilmesi de, ya Halife tarafından veya Halife tarafından böyle bir yetki tanımışsa mezalim mahkemesi tarafından yapılır. Bu ise, Rasulullah (s.a.v)iın Raşid b. Abdullah'ı yargı ve mezalim emiri olarak tayin edip, mezalim meselelerine bakma yetkisini de vermiş olmasından alınmıştır.
Diğer taraftan mezalim, bir velayettir. Bu velayet hakkını ise ancak Halife elinde bulundurur. Ondan başkası buna sahip değildir. Dolayısıyla mezalim valisinin Halife tarafından tayin edilmesi gerekir. Buna ek olarak mezalim yargı kapsamına girer. Çünkü yargı, bağlayıcı olmak üzere, şer’i hükmün ne olduğunu haber vermektir. Hâkimi de ancak Halife tayin eder. Çünkü hâkimleri tayin edenin Rasulullah (s.a.v) olduğu sabittir. İşte bütün bunlar mezalim hâkiminin Halife tarafından tayin edildiğinin delilleridir. Aynı şekilde Halife tarafından başkâdıya mezalim kâdısı tayin etme yetkisi verilmişse başkâdı da mezalim hâkimini tayin edebilir.
Mezalim hâkiminin azledilmesine gelince: Bunda aslolanın Halife’nin onu görevlendirme hakkı olduğu gibi azletme hakkının da bulunmasıdır. Rasulullah (s.a.v) mezalim hâkimliğini bizzat kendisi ifa ediyordu. Ayrıca genel bir şekilde mezalim hâkimliği için kimseyi tayin ettiği rivayet edilmemiştir. Kendisinden sonra gelen dört Halife de mezalim için herhangi bir kimseyi tayin etmemiştir. Ali (r.a.) Mazalim Kadılığı görevini bizzat kendisi üstlenmiş ve birçok mezalim davasına bakmıştır. Abdülmelik b. Mervan Halife olunca mezalim konuları için özel bir gün ayırarak zulme uğrayanların şikayetlerini inceliyor ve herhangi bir problemle karşılaştığı zaman veya bu konuda geçerli kılınması gereken bir hükme gerek duyacak olursa konuyu kâdısı Ebu İdris el-Ezdi'ye havale ediyordu. Bu nedenle mezalim hâkimliğini fiilen ifa eden Ebu İdris idi. Ebu İdris, Halife Abdülmelik'in kendisine havale ettiği meseleler hakkında mezalim hâkimi olarak görev yapıyordu. Daha sonra mü'minlerin emiri Ömer b. Abdulaziz (Allah'ın rahmeti üzerine olsun) gelince, bizzat mezalim hâkimliğini kendisi yapmaya başladı. Ümeyyeoğullarının devlet eliyle yaptıkları haksızlıkları (mezalimi) sahiplerine iade etti. Abbasiler döneminin ortalarında Halifeler, mezalim ile ilgili davalara bakmayı bu iş için özel olarak görevlendirilmiş hâkime havale ediyorlardı. İşti o tarihten itibaren mezalim hâkimliği, Halifeden ayrı olarak ortaya çıktı. Bundan önce ise Halifeden ayrı değildi. Mezalim davalarına bakmayı Halife bizzat üstleniyordu. Esasen Halife’nin mezalime bakma hakkı vardır. Bu hakkın sahibi de odur. Bununla birlikte mezalim için bir hâkim tayin etme veya bu hâkimi azledip, ondan başkasını görevlendirme hakkı da vardır. Böyle bir iş, Halife için caizdir yani mübahlardan bir mübah iştir.
Mezalim hâkimini hesaba çekip sorgulama, tedib etme ve azletme hakkına sahip olan Halife’nin kendisidir. Çünkü mezalimden hem mezalimden hem de kendisine vekaleten mezalim davalarına bakmak üzere görevlendirdiği hâkimden Halife sorumludur. Halife’nin, mezalim hâkimlerini azledip onları sorgulama, tedip etme ve bir yerden bir başka yere nakletme hakkını mezalim kadılarının kendilerine veya başkadıya verme hakkı da vardır. Eğer mezalim hâkimlerine böyle bir yetkiyi verecek olursa o taktirde bunların mezalim hâkimini azledip, sorgulamak ve tedip etmek yetkileri de olur.
Mezalim hâkimi yalnızca bir kişi veya belli sayıdan daha fazla kişi ile tahdid edilmez. Halife, sayıları ne olursa olsun, haksızlıkları ortadan kaldırmak için gerek gördüğü sayıda mezalim hâkimi tayin edebilir. Fakat fiilen yargılama işine girişildiği takdirde, dava hakkında hüküm verme yetkisi yalnızca bir hâkimindir. Bununla birlikte mahkeme oturumu sırasında mezalim hâkimlerinden birkaç kişinin karar hakimi ile birlikte oturması caizdir. Fakat onların yalnızca danışmanlık yetkileri vardır. Karar hakimi onların görüşlerini kabul etmek zorunda da değildir.
Halife kendisine vekalet etmek üzere bir ya da daha fazla kişi tayin edebilir. Ancak, mezalim hâkimlerinin sayısı birden çok olsa dahi hepsinin mezalime bakma yetkileri parçalanma kabul etmez. Onların her birisi ayrı ayrı mezalime bakabilir. Fakat Halife’nin herhangi bir vilayette mezalim için özel olarak bir hâkimi tayin etmesi caiz olduğu gibi belli meselelere bakması şeklinde görevini özel bir alanla sınırlandırması da caizdir. Çünkü Halife, mezalim yetkisini (velayeti) genel olarak da verebilir özel olarak da verebilir. Ülkenin dört bir yanında onu yetkiye sahip kılabilir. Uygun göreceği bir vilayette veya bir bölgede de ona bu yetkiyi tanıyabilir.
Aynı yerde birden fazla hâkimin bulunması caiz olmakla beraber aynı meseleye birden fazla mezalim hâkiminin bakması daha önce açıkladığımız nedenlerden dolayı caiz değildir. Fakat bununla birlikte yalnızca danışmak maksadıyla birkaç mezalim hâkiminin bulunması caizdir. Bunlar görüş belirtmek hususunda karar hâkimi ile ortak hareket etmezler. Bu hâkimlerin bununla birlikte oturmaları, hüküm verecek hâkimin rıza ve tercihine bağlıdır. Eğer bu görüşe sahip değilse kendisi ile birlikte oturmalarına itiraz ederse oturamazlar. Çünkü hâkimi, kendisi için tahsis edilen meseleye bakmaktan meşgul edecek herhangi bir kimse yanında oturmaz. Fakat yargı meclisinden kalktıktan sonra mesele ile ilgili olarak bunlarla danışabilir.