Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

MEVLANA köşesi (1 Kullanıcı)

secdenur

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
31 Eki 2009
Mesajlar
38
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
34
mevlana'dan sözlerle başlamak istiyorum satırlarıma;

"Nice insanlar gördüm, üzerinde elbisesi yok.
Nice elbiseler gördüm, içinde insan yok."
Mevlânâ

"Her gün bir yerden bir yere göçmek ne iyi.
Her gün bir yere konmak ne güzel.
Bulanmadan, donmadan akmak ne hoş.
Dünle beraber gitti cancağızım, ne kadar söz varsa düne ait.
Şimdi yeni şeyler söylemek lazım."
Mevlânâ

Biz birleştirmek için geldik
Ayırmak için gelmedik


MEVLANA'NIN HAYATI

Hz. Mevlana 1207 yılında Belh şehrinde doğmuştur. Babası Sultan-ül-Ülema diye bilinen Bahaeddin Veled annesi Mümine Hatun 'dur. Bahaeddin Veled ailesi ile birlikte Belh 'den ayrıldıktan sonra Bağdat 'a buradan da Hac için Mekke 'ye gitmiş ve daha sonra Anadolu Selçuklularının en ihtişamlı dönemlerinde Anadolu 'ya geçmiştir.

Malatya, Erzincan, Akşehir yoluyla Larende 'ye ( bugünkü Karaman ) geldi. 1225 yılında oğlu Hz.Mevlana 'yı Gevher Hatun 'la evlendirdi. Selçuklu Sultanı Alaeddin Keykubad 'ın daveti üzerine 1228 yılında Hz.Mevlana ile birlikte Konya 'ya geldi. Bahaeddin Veled 1231 yılında vefat etti. Hz.Mevlana ertesi yıl babasının müritlerinden olan Muhakkık-i Tirmizi 'ye 9 yıl süreyle müritlik etti. (1232-1241) Bazı kaynaklarda Hz.Mevlana 'nın öğrenimini ilerletmek için Şam 'a gittiği söylenir. Muhakkık-i Tirmizi 'nin ölümünden sonra Hz.Mevlana medreselerde bir süre ders vermiştir. Verdiği dersler Selçuklu Sultanı ve vezirleri tarafından da takip edilmiştir.

1244 'de Şems-i Tebrizi ile tanışmasıyla Hz.Mevlana 'nın hayatı değişmiş ve sahip olduğu ilmin yanında, O 'nu bir gönül adamı yapmıştır. Şems-i Tebrizi ile yaptığı sohbetler nedeniyle çevresindekileri ihmal eden Hz.Mevlana, müritlerinin ve halkın tepkisiyle karşılaştı. Şems-i Tebrizi bunun sonucunda 1246 yılında Şam 'a gitti. Ancak Hz.Mevlana 'nın ısrarlı davetleri üzerine 9 ay sonra Konya 'ya döndü.

Şems-i Tebrizi devam eden tepkiler neticesinde 1247 yılında esrarengiz bir şekilde ortadan kayboldu. Kayboluşuyla ilgili olarak Şems-i Tebrizi 'nin öldürüldüğü ve ayrıca Hz.Mevlana 'nın üzülmesine dayanamadığı için gizlice Şam 'a gittiği yolunda görüşler vardır.

Bu olaydan sonra Mevlana kendini tamamen şiire, semaya ve çevresindekileri manevi yönden olgunlaştırmaya verdi. Daha sonraları kendisine sohbet arkadaşı olarak sırasıyla Selahaddin Zerkubi ve Hüsameddin Çelebi 'yi seçti. Hz.Mevlana 1273 yılında Konya 'da vefat etti.





MESNEVİ'NİN YAZILIŞI

Eflaki, Mesnevi’nin yazılıp tamamlanmasını anlattığı bahiste diyor ki: “Mevlana Hazretleri, asil kişilerin sultanı Çelebi Hüsameddin’in cazibesi ile heyecanlar içerisinde Sema ederken, hamamda otururken, ayakta, sükunet ve hareket halinde daima Mesnevi’yi söylemeye devam etti. Bazen öyle olurdu ki, akşamdan başlıyarak gün ağarıncaya kadar birbiri arkasından söyler, yazdırırdı.

Çelebi Hüsameddin de bunu sür’atle yazar ve yazdıktan sonra hepsini yüksek sesle Mevlana’ya okurdu. Cilt tamamlanınca Çelebi Hüsameddin, beyitleri yeniden gözden geçirerek gereken düzeltmeleri yapıp tekrar okurdu.” Bu şekilde dikkatlice 1259-1261 yılları arasında yazılmaya başlanılan Mesnevi, 1264-1268 yılları arasında sona erdi.

Hazret-i Mevlana’nın Ziyaretçilerine Seslenişi

“Kardeş, mezarıma defsiz gelme; çünkü Allah meclisinde gamlı durmak yaraşmaz. Hak Teala beni aşk şarabından yaratmıştır. Ölsem, çürüsem bile, ben yine o aşkım.”

“Ölümümüzden sonra mezarımızı yerde aramayınız?
Bizim mezarımız ariflerin gönüllerindedir.”



MEVLANA'NIN VASİYETİ

"Ben size, gizli ve aleni, Allan’dan korkmanızı,

Az yemenizi,

Az uyumanızı,

Az söylemenizi,

Günahlardan çekinmenizi,

Oruç tutmaya ve namaz kılmaya devam etmenizi,

Daima şehvetten kaçınmanızı,

Halkın eziyet ve cefasına dayanmanızı,

Avam ve sefihlerle düşük kalkmaktan uzak bulunmanızı,

Kerem sahibi olan Salih kimselerle beraber olmanızı vasiyet ederim.

İnsanların hayırlısı, insanlara faydası dokunandır.

Sözün hayırlısı da az ve öz olanıdır.

Hamdı, yalnız tek olan Allah'a mahsustur.

Tevhide ehline selam olsun."

Seb-i Arus irfan ve sevgi güneşi Mevlana, 5 Cemazelahir, 672 (17 Aralık, 1273) Pazar
günü gurup vakti, bütün parlaklığı ile, bütün güzelliklerime gülerek ebediyet
âleminin semasına doğdu. Mevleviler, o geceye seb-i Arus derler.

Müslüman olan, Müslüman olmayan, küçük, büyük ne kadar Konyalı varsa hepsi, Mevlana’nın cenaze merasimine katildi Müslümanlar, Müslüman olmayanları sopa ve kılıçla savmaya çalışarak, onlara: "Bu merasimin sizinle ne ilgisi vardır? Bu din sultani Mevlana bizimdir, bizim imamımızdır," diyorlardı. Onlar da su cevabi veriyorlardı: "Biz Musa’nın İsa’nın ve bütün peygamberlerin hakikatini onun sözünden anlayıp öğrendik.

Kendi kitabımızda okuduğumuz olgun peygamberlerin huy ve hareketlerini onda gördük. Sizler nasıl onun muhibbi müridi iseniz, bizde onun muhibbiyiz. Mevlana Hazretleri'nin zati, insanların üzerinde parlayan ve onlara iyilikte, cömertlikte bulunan hakikatler güneşidir. Güneşi bütün dünya sever. Bütün evler onun buruyla aydınlanır. Mevlana ekmek gibidir. Hiç kimse ekmeğe ihtiyaç duyamazlık edemez. Ekmekten kaçan hiçbir aç gördünüzdü?''

Mevlana’nın vasiyeti üzerine şeyh Sadrettin, Mevlana’nın namazını kıldırmak üzere niyetlendiğinde dayamayıp baygınlık geçirdi. Bunun üzerine namaza Kadı Siraceddin imamlık etti. Mevlana'ya, Yeşil Kubbe denilen Türbe, Sultan Veled ile Alameddin Kayser'in gayreti ve Emir Pervane'nin esi (Sultan II. Giyaseddin Keyhüsrev'in kızı) Gürcü Hatun'un yardımlarıyla Çelebi Hüsameddin zamanında yapıldı. Türbenin mimari, Tebrizli Bedreddin'dir.




Ondördüncü yüzyılda yaşayan yüzyıllardır kişiliği, eserleri, şiirleri ve düşünceleriyle insanlığa sevgiyi öğreten “ya olduğun gibi görün, ya göründüğün gibi ol” diyen Mevlana’nın düşüncelerini, sevgi ve geniş hoşgörüsünü bir parçacık yaşadığımız çevrelere anlatıp tattırırsak ne mutlu bize.

Her sözü düşündüren, ibret veren, hayata yön veren, yol gösteren, ufuklar açan, insan olmanın bilincine vardıran, erdemleştiren derin bir mana vardır.…

"Gel, gel, ne olursan ol yine gel.
İster kafir, ister mecusi, ister puta tapan ol yine gel.
Bizim dergahımız, ümitsizlik dergahı değildir.
Yüz kere tövbeni bozmuş olsan da yine gel..."

"Gönül, yalan sözden istirahat bulmaz. Suyla yağ karışık olursa çırağ aydınlık vermez. Doğru söz kalbe istirahat verir. Doğru sözler gönül tuzağının taneleridir. Gönül hasta olur, ağzı kokarsa ancak o vakit doğruyla yalanın tadını alamaz. Fakat gönül ağrıdan illetten salim olursa yalanla doğrunun lezzetini adamakıllı bilir, anlar. "


"Doğruluk, her duygunun uyanıklığıdır; bu sûretle duy-gulara zevk, munis olur. "


"Bakır, altın olmadıkça bakırlığını; gönül padişah olma-dıkça müflisliğini bilmez.


Mevlana insanları dünyanın geçici, aldatıcı zevklerinden, hırs, kötülük, bencillik, yalan ve ikiyüzlülükten arındırıp, hoşgörüye, kendisiyle barışa, gerçek güzelliğe, sonsuz mutluluğa, insan sevgisine, evrensel ve tanrısal olana yönlendirmeye çalışmıştır... Zaman zaman, dünya malını, kendisini bile hiçe sayarak hedeflediği mananın ve amacının peşinden koşmuştur…

Ey müslüman, edep nedir?" diye sorarsan bil ki edep, ancak her edepsizin edepsizliğine sabır ve tahammül etmektedir.
Kimi, "falan adamın huyu kötü, tabiatı fena" diye şikayet eder, görürsen, bil ki, bu şikayetçinin huyu kötüdür; kötüdür ki o kötü huylunun kötülüğünü söylüyor!
Çünkü iyi huylu, kötü huylulara, fena tabiatlılara tahammül eden, onların kötülüğünü söylemeyen kişidir."

Rızıklar denizini, bir testiye dökecek olsan, ne kadarını alır?

Ancak bir günlük kısmet, bir günlük su....

Harislerin, dünyayı çok sevenlerin göz testileri hiç dolmaz.

Sedef de kanaat edici olmayınca içi inci ile dolmaz.

Halbuki ilâhi aşk yüzünden, nefsaniyetten kurtulan,

benlik elbisesi yırtılan kimse, hırstan da, ayıptan da,

kötülüklerden de tamamıyla temizlenir.



"Güle aşık, halbuki esasen gül, kendisine aşık, kendi aşkını aramakta."


 

secdenur

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
31 Eki 2009
Mesajlar
38
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
34
Korkunç bir kurban bayramı olan kıyamet günü,
inananlara bayram günüdür, öküzlere ölüm günü.

Hz. Mevlâna Celaleddin-i Rûmî


**Mevlana'dan**

** O dağa bir kuş kondu, sonra da uçup gitti.
Bak da gör, o dağda ne bir fazlalık var ne bir eksilme.

** Altın ne oluyor, can ne oluyor, inci, mercan da
nedir bir sevgiye harcanmadıktan,
bir sevgiliye feda edilmedikten sonra.

** Gördün ya beni gamdan başka kimse hatırlamıyor,
gama binlerce defa aferin.

** Nefsin, üzüm ve hurma gibi
tatlı şeylerin sarhoşu oldukça,
ruhunun üzüm salkımını görebilir misin ki?

** Dikenden gül bitiren, kışı da bahar haline döndürür.
Selviyi hür bir halde yücelten,
kederi de sevinç haline sokabilir.

** Nasıl olur da deniz, köpeğin agzından pislenir,
nasıl olur da güneş üflemekle söner?
 

bir_umut

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
5 Şub 2009
Mesajlar
2,564
Tepki puanı
4
Puanları
0
Yaş
41
"Ben size, gizli ve aleni, Allan’dan korkmanızı,

Az yemenizi,


Az uyumanızı,

Az söylemenizi,

Günahlardan çekinmenizi,

Oruç tutmaya ve namaz kılmaya devam etmenizi,

Daima şehvetten kaçınmanızı,

Halkın eziyet ve cefasına dayanmanızı,

Avam ve sefihlerle düşük kalkmaktan uzak bulunmanızı,

Kerem sahibi olan Salih kimselerle beraber olmanızı vasiyet ederim.

İnsanların hayırlısı, insanlara faydası dokunandır.

Sözün hayırlısı da az ve öz olanıdır.

Hamdı, yalnız tek olan Allah'a mahsustur.

Tevhide ehline selam olsun."

tşk secdenur..rabbim şefeatlerine nail eylesin
 

hayri07

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
3 Şub 2009
Mesajlar
1,455
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
51
KİMİN AŞKA MEYLİ YOKSA O KANATSIZ BİR KUŞ GİBİDİR. RABBİMİZ mevlanamıza rahmet eylesin.kardeşim çok güzel bir konu açmışşşşşşşsın t.şkr selametle kalın.
 

secdenur

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
31 Eki 2009
Mesajlar
38
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
34

secdenur

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
31 Eki 2009
Mesajlar
38
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
34
*****************
.
 

kalbiminurlandır

Eposta Onaylanmamış Üyeler
Katılım
7 Tem 2008
Mesajlar
4,040
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
34
adszrz2.png


RABBİM BÖYLE DOSTLUKLAR NASİP ETSİN BİZLERE!!!
 

ebuhuzeyfe

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
26 Kas 2009
Mesajlar
6
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
44
subhanallah,siz mevlanayı ya hiç okumuyorsunuz yada tanımıyorsunuz.şu yazısına bakın “Bu kitap, Mesnevî kitabıdır. Mesnevi hakikate ulaşma ve yakîn sırlarını açma hususunda din asıllarının asıllarıdır. Tanrı’nın en büyük fıkhı, Tanrı’nın en aydın yolu, Tanrı’ın en açık bürhanıdır. Mesnevî, içinde kandil bulunan kandilliğe benzer. Sabahlardan daha aydın bir surette parlar… Kalplere cennettir; pınarları var, dalları var, budakları var. O pınarlardan bir tanesine bu yol oğulları “selsebil” derler. Makam ve keramet sahiplerince en hayırlı duraktır., en güzel dinlenme yeri. Hayırlı ve iyi kişiler orada yerler, içerler… Hür kişiler ferahlanır, çalıp çağırırlar. Mesnevî, Mısır’daki Nil’e benzer: sabırlılara içilecek sudur… Firavun’un soyuna sopuna ve kafirlere hasret. Nitekim Tanrı da, “Hakk onunla çoğunun yolunu azıtır, çoğunun da yolunu doğrultur.” demiştir. Şüphe yok ki Mesnevi gönüllere şifadır, hüzünleri giderir, Kur’ân’ı apaçık bir hale koyar, rızıkların bolluğuna sebep olur, huyları güzelleştirir. Şanları yüce, özleri hayırlı kâtiplerin elleriyle yazılmıştır, temiz kişilerden başkalarının dokunmasına müsaade etmezler. Mesnevî Alemlerin Rabbinden inmedir. Bâtıl ne önünden gelebilir, ne ardından. Tanrı onu korur, gözetir; Tanrı en iyi koruyandır, merhametlilerin en merhametlisidir. Mesnevî’nin bunlardan başka lakapları da var. O lakapları veren de Tanrı’dır…”

olmadı şuna bakın

“Mevlana Şems-i Tebrizi’nin Kimya adında bir karısı vardı. Bir gün Şems hazretlerine kızıp Meram bağları tarafına gitti. Mevlâna Hazretleri Medresenin kadınlarına işaretle: “Haydi gidin, Kimya Hatunu buraya getirin! Mevlana Şemseddin’in gönlü ona çok bağlıdır.” Bunun üzerine kadınlardan bir grup, onu aramaya hazırlandıkları sırada Mevlâna, Şems’in yanına girdi. Şems, şahane bir çadırda oturmuş Kimya Hatun’la konuşup oynaşıyorve Kimya Hatun da giydiği elbiselerle orada oturuyordu. Mevlanâ bunu görünce hayrette kaldı. Onu aramaya hazırlanan dostların karıları da henüz gitmemişlerdi. Mevlâna dışarı çıktı. Bu karı kocanın oynaşmalarına mani olmamak için medresede aşağı yukarı dolaştı. Sonra Şems “içeri gel!” diye bağırdı. Mevlâna içeri girdiği vakit Şems’ten başkasını göremedi. Bunun sırrını sordu ve “Kimya nereye gitti! dedi Mevlâna. Şems, “Yüce Tanrı beni o kadar sever ki istediğim şekilde yanıma gelir. Şu anda da Kimya şeklinde geldi”, buyurdu. İşte Beyazıd’ın hali de böyle idi. Tanrı ona sakalı bitmemiş bir genç şeklinde göründü (Vahiyden Kültüre. Celaleddin Vatandaş, Pınar Yay. s.236,237 (Eflaki’den/2/67,70)

oda olmadı

“Ne lazım gelir ey Müslümanlar ki ben kendimi bilmiyorum?
Ne Hıristiyan, ne Yahudi, ne Ermeni, ne de Müslümanım ( Ahmet Kisravi. Edebiyat Üzerine. s.78. Perçem Yay. 4.baskı. (Farsça)

kendinize gelin ey müslümanlar...
 

HilserSeN

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
18 Nis 2008
Mesajlar
201
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
40
Ebu huzeyfe Ben Mevlananin hayatınını her zeresini okumus biriyiM Bunlari nerden buldun kaynagin nedir Ben böyle birsey okumadım uydurmadır bunlar Eleştirdigin kişiler Şems-i Tebrizi ve Mevlana Cok büyük alimlerdir Her duyduguna inanma kardes
 

bir_umut

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
5 Şub 2009
Mesajlar
2,564
Tepki puanı
4
Puanları
0
Yaş
41
ebu huzeyfe! kardeşim bahsettin kişi Mevlana ..onun eserlerini mesneviyi okuyan uçsuz bir ummanda bulur kendini..O aşk erine nasıl bir akıldır ki dil uzatılır..

şu da var ki;" güneş balçıkla sıvanmaz"

böyle bir Zaat hakkında paylaşımlarımıza dikkat edelim lütfen! ki böyle saçma şeyleri de yayarak bu konuda bilgisi olmayan insanların aklını karıştırmayın.kaldı ki dünyanın tanıdığı bir zaat , O' nu tanımayan ,tanıyıp da anlamaya çalışmayan var mıdır acep..bu da insanın kendi kayıbıdır...

 

VaVeyla

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
9 Şub 2009
Mesajlar
11,102
Tepki puanı
23
Puanları
38
Konum
Mevlana diyarı
ebuhuzeyfe!...

""kendinize gelin ey müslümanlar... ""

bu ne demek...mevlana hakkında böyle konular bulup ayrıca inanıp ta birde bize kendinize gelin demeniz ne demek oluyor
asıl siz kendinize gelin
mevlana'nın derin düşüncelerini anlamak, hissetmek gerek

haa, anlayamayanlarda büyük boşluktadır demektir...yazık...
 

kalbiminurlandır

Eposta Onaylanmamış Üyeler
Katılım
7 Tem 2008
Mesajlar
4,040
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
34
Hz.Mevlana'nın Sözleri...

Gel, gel, ne olursan ol yine gel,
İster kafir, ister mecusi, ister puta tapan ol yine gel,
Bizim dergahımız, umitsizlik dergahı değildir,
Yüz kere tövbeni bozmuş olsan da yine gel...

Ben yaşadıkça Kur'an'ın bendesiyim
Ben Hz.Muhammed'in ayağının tozuyum
Biri benden bundan başkasını naklederse


Ondan da bizarım, o sözden de bizarım, şikayetçiyim...


Ölümümüzden sonra mezarımızı yerde aramayınız
Bizim mezarımız ariflerin gönüllerindedir...
Güneş olmak ve altın ışıklar halinde
Ummanlara ve çöllere saçılmak isterdim
Gece esen ve suçsuzların ahına karışan
Yüz rüzgarı olmak isterdim....

Aklın varsa bir başka akılla dost ol da, işlerini danışarak yap...

Şu toprağa sevgiden başka bir tohum ekmeyiz
Şu tertemiz tarlaya başka bir tohum ekmeyiz biz...

Hayatı sen aldıktan sonra ölmek, şeker gibi tatlı şeydir
Seninle olduktan sonra ölüm, tatlı candan daha tatlıdır...

Biz güzeliz, sen de güzelleş, beze kendini
Bizim huyumuzla huylan, bize alış başkalarına değil...

Bir katre olma, kendini deniz haline getir
Madem ki denizi özlüyorsun, katreliği yok et gitsin

Beri gel, beri !
Daha da beri ! Niceye şu yol vuruculuk ?
Madem ki sen bensin, ben de senim, niceye şu senlik benlik...

Ya olduğun gibi görün, ya göründüğün gibi ol...
 

kalbiminurlandır

Eposta Onaylanmamış Üyeler
Katılım
7 Tem 2008
Mesajlar
4,040
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
34
37179223ds8.png



MESNEVİ;

Mesnevi, Mevlana'nın deyimiyle Kuran'ın tefsiridir. Allah'ın emirlerinin korkutularak değil sevdirilerek anlatıldığı Mesnevi'deki hikaye ve örnekleme uslubu Kuran-ı Kerim'de de var. Farsça yazılan ve 26 bin beyitten oluşan Mesnevi'de anlatılan olaylar, eserin yazıldığı devrin koşulları bilinmeden anlaşılamaz. Mesnevi olaydan olaya öyküden öyküye geçerek, bu olay ve öyküleri tasavvufi ya da ahlaki bir ilkeye bağlıyor.

Özellikle varlık birliği inancını kapsayan Mesnevi planlanmış, düşünülmüş, kurgulanmış bir eser değil. Mevlana Mesnevi'nin ilk 18 beytini kendi yazdı. Sonrakileri kendi söyledi, Hüsameddin Çelebi yazdı. Sabahları erken kalkıp Meram'da uzun yürüyüşlere çıkarlardı. Mevlana, semadayken, ayaktayken otururken, yürürken, bazen akşamdan başlayarak gün ağarıncaya kadar Mesnevi'yi söylemeye devam ederdi.


MESNEVİDEN;

• Bir cihan bir dağdır;yaptıklarımız ise ses.Seslerin
aksi yine dönüp bize gelir.
• Kalemin rüzgardan,kağıdın sudan olursa.ne yazarsan yaz derhal yok olur
.
• Ey dil, sen hem bitmez tükenmez bir hazinesin ,
hemde dermanı olmayan bir dertsin.

• Allah seni çirkin yarattıysa bile,kendine gelde,hem yüzü,hemde huyu çirkin olma.

o Beyaz bir kağıda yazı yazarsan bakar bakmaz okunur.
o
• İstenenleri isteyenlerin gözüyle gör.
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt