BULENT TUNALI
Kayıtlı Kullanıcı
- Katılım
- 30 Ağu 2007
- Mesajlar
- 2,307
- Tepki puanı
- 2
- Puanları
- 0
- Yaş
- 53
- Konum
- BURSA-m.k.paşa
- Web Sitesi
- www.bilsankimya.com
Allah Teâlâ buyuruyor:
«Allah’ın mescidlerinde O’nun adının anılmasını men edenlerden, oraların harâb olmasına çalışanlardan daha zâlim kim olabilir? Onların hakkı oralara korkak korkak girmekden başka değildir. Dünyâda onlara rüsvâylık var, âhiretde en büyük azâb da onlarındır.» (Bakara suresi, 114)
Cenâb-ı Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz buyurmuşlardır ki:
«Bir kimsenin camiye alışdığını gördüğünüz zaman onun ehl-i îmandan olduğuna şehâdet edebilirsiniz» Şu sebeble ki, Cenâb-ı Hak:
«Allah’ın mescidlerini ancak Allah’a îman edenler mamur kılarlar» (Tevbe suresi, 18) buyurmuş ve mescidlere gelmeyi mescidleri mamur kılmak olarak beyân etmişdir.
Hadîsde vârid olmuşdur ki:
– «Ecrini Allah’dan bekleyerek Beyt-i Makdis’i ziyaret edene Allah Teâlâ bin şehîd sevabı verir ve vücûdunu ateşe haram kılar. Bir âlimi ziyaret eden Beyt-i Makdis-i ziyaret etmiş gibidir.»
Hürmet cihetinden mescidlerin başında geleni Mescid-i Haram’dır. Sonra Medine Mescidi, sonra Beyt-i Makdis’dir. Sonra Mescid-i Küba, sonra camiler, sonra mahalle mescidleri, sonra yollardaki namazgahlar gelir ki, buralarda belirli imam ve müezzinler bulunmayıp itikâf yapılmaz. Bunlardan sonra ev mescidleri gelir. Buralarda ise kadınlardan başkasına itikâf câiz değildir.
«Meşrık da Allah’ındır mağrib de. Onun için nereye dönerseniz dönün Allah’ın vechi oradadır. Muhakkak ki Allah her tarafı kuşatmışdır, her şeyi hakkıyle bilendir.» (Bakara suresi, 115)
âyet-i celîlesi Kıble’nin Mescid-i Aksâ’dan Mescid-i Haram’a tahvîl olunmasına ta’n eden Yahudilere karşı nâzil olmuşdur.
Nebîyy-i Ekrem -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz Mekke’de iken ashabıyle beraber Kâ’be’ye karşı namaz kılarlardı. Medine’ye Hicret etdikden sonra Cenâb-ı Hak Beyt-i Makdis’e doğru namaz kılmasını emreyledi. Böyle olunca Yahudilerin îmâna gelmesi daha kolay olur ümîdi vardı. Önaltı ay kadar Beyt-i Makdis’e doğru namaz kıldı. Aralıksız olarak gönlüne geldiği şekilde Rabbinden Kıble’yi Kâ’be’ye tahvîl etmesini bekliyordu. Çünkü orası babası İbrahim’in kıblesi ve iki kıblenin ilki idi. İmâna yaklaşmaları hususunda daha fazla ümîd veriyordu. Cenâb-ı Hak: «Yüzünün sık sık semâya çevrildiğini görüyoruz. Seni hoşnud olacağın bir kıbleye döndüreceğiz» (Bakara suresi, 144) buyuruyordu. Bu da Benî Selem Mescidi’nde oldu. Cenâb-ı Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem- öğle namazını kılıyorlardı. İki rekatini kıldıkları esnâda:
«Artık hemen yüzünü Mescid-i Haram’a doğru çevir!» (Bakara suresi, 114) emr-i celîli nâzil oldu. Bundan sonra bu Mescide Mesci-dü’l-kıbleteyn denildi.
Kıble değişince inkâr edenler etdiler. Bu da Cenâb-ı Hakkın ehl-i nifakı ve ehl-i küfrü denemesinden ibâretdi.
«Biz seni şimdi yöneldiğin kıbleye çevirme işini, Rasûle ittibâ edenleri arkasına dönenlerden (küfre, itiraza dönenlerden) ayırmak için yapdık, bu iş onlara ağır gelse de! Fakat Allah’ın hidâyete erdirdiklerine ağır gelmez!» (Bakara suresi, 143)
Hakîki mü’mine yaraşan Allah’a tam sarılmakdır. Emr-i ilâhî onu nereye yöneltiyorsa oraya yönelmek. Rasûle tabi olmak, âciz aklının, kısır anlayışının kaydına kalmamakdır.
Edebi, Ma’den-i risâletden öğrenmelidir ki, kıblenin tahvîlini lisânen istemeye teeddüb ederek yalnızca yüzünü semâya çevirdi ve Allah’ın emrini gözetdi. Allah da O’nun gönlündekini tahakkuk ettirdi ve murâdına erdirdi. O’na ve bütün enbiyâya salât ve selâm olsun.
Bakara Süresi Tefsiri s:177-181
«Allah’ın mescidlerinde O’nun adının anılmasını men edenlerden, oraların harâb olmasına çalışanlardan daha zâlim kim olabilir? Onların hakkı oralara korkak korkak girmekden başka değildir. Dünyâda onlara rüsvâylık var, âhiretde en büyük azâb da onlarındır.» (Bakara suresi, 114)
Cenâb-ı Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz buyurmuşlardır ki:
«Bir kimsenin camiye alışdığını gördüğünüz zaman onun ehl-i îmandan olduğuna şehâdet edebilirsiniz» Şu sebeble ki, Cenâb-ı Hak:
«Allah’ın mescidlerini ancak Allah’a îman edenler mamur kılarlar» (Tevbe suresi, 18) buyurmuş ve mescidlere gelmeyi mescidleri mamur kılmak olarak beyân etmişdir.
Hadîsde vârid olmuşdur ki:
– «Ecrini Allah’dan bekleyerek Beyt-i Makdis’i ziyaret edene Allah Teâlâ bin şehîd sevabı verir ve vücûdunu ateşe haram kılar. Bir âlimi ziyaret eden Beyt-i Makdis-i ziyaret etmiş gibidir.»
Hürmet cihetinden mescidlerin başında geleni Mescid-i Haram’dır. Sonra Medine Mescidi, sonra Beyt-i Makdis’dir. Sonra Mescid-i Küba, sonra camiler, sonra mahalle mescidleri, sonra yollardaki namazgahlar gelir ki, buralarda belirli imam ve müezzinler bulunmayıp itikâf yapılmaz. Bunlardan sonra ev mescidleri gelir. Buralarda ise kadınlardan başkasına itikâf câiz değildir.
«Meşrık da Allah’ındır mağrib de. Onun için nereye dönerseniz dönün Allah’ın vechi oradadır. Muhakkak ki Allah her tarafı kuşatmışdır, her şeyi hakkıyle bilendir.» (Bakara suresi, 115)
âyet-i celîlesi Kıble’nin Mescid-i Aksâ’dan Mescid-i Haram’a tahvîl olunmasına ta’n eden Yahudilere karşı nâzil olmuşdur.
Nebîyy-i Ekrem -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz Mekke’de iken ashabıyle beraber Kâ’be’ye karşı namaz kılarlardı. Medine’ye Hicret etdikden sonra Cenâb-ı Hak Beyt-i Makdis’e doğru namaz kılmasını emreyledi. Böyle olunca Yahudilerin îmâna gelmesi daha kolay olur ümîdi vardı. Önaltı ay kadar Beyt-i Makdis’e doğru namaz kıldı. Aralıksız olarak gönlüne geldiği şekilde Rabbinden Kıble’yi Kâ’be’ye tahvîl etmesini bekliyordu. Çünkü orası babası İbrahim’in kıblesi ve iki kıblenin ilki idi. İmâna yaklaşmaları hususunda daha fazla ümîd veriyordu. Cenâb-ı Hak: «Yüzünün sık sık semâya çevrildiğini görüyoruz. Seni hoşnud olacağın bir kıbleye döndüreceğiz» (Bakara suresi, 144) buyuruyordu. Bu da Benî Selem Mescidi’nde oldu. Cenâb-ı Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem- öğle namazını kılıyorlardı. İki rekatini kıldıkları esnâda:
«Artık hemen yüzünü Mescid-i Haram’a doğru çevir!» (Bakara suresi, 114) emr-i celîli nâzil oldu. Bundan sonra bu Mescide Mesci-dü’l-kıbleteyn denildi.
Kıble değişince inkâr edenler etdiler. Bu da Cenâb-ı Hakkın ehl-i nifakı ve ehl-i küfrü denemesinden ibâretdi.
«Biz seni şimdi yöneldiğin kıbleye çevirme işini, Rasûle ittibâ edenleri arkasına dönenlerden (küfre, itiraza dönenlerden) ayırmak için yapdık, bu iş onlara ağır gelse de! Fakat Allah’ın hidâyete erdirdiklerine ağır gelmez!» (Bakara suresi, 143)
Hakîki mü’mine yaraşan Allah’a tam sarılmakdır. Emr-i ilâhî onu nereye yöneltiyorsa oraya yönelmek. Rasûle tabi olmak, âciz aklının, kısır anlayışının kaydına kalmamakdır.
Edebi, Ma’den-i risâletden öğrenmelidir ki, kıblenin tahvîlini lisânen istemeye teeddüb ederek yalnızca yüzünü semâya çevirdi ve Allah’ın emrini gözetdi. Allah da O’nun gönlündekini tahakkuk ettirdi ve murâdına erdirdi. O’na ve bütün enbiyâya salât ve selâm olsun.
Bakara Süresi Tefsiri s:177-181