Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Mert isen kendine baba ol (1 Kullanıcı)

nakşibendi

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
12 Mar 2006
Mesajlar
1,946
Tepki puanı
0
Puanları
0
Mert; sözlük anlamı itibariyle, yiğit, sözünün eri, özü sözü doğru demektir. Namert ise; mert olmayan, korkak, alçak anlamındadır.

Allahü teâlâ, bu dünyayı, amel, ibadet yeri olarak yaratmıştır. Bunun için, ibadetleri, taatleri yapmakta, haramlardan sakınmakta, mert olmalı, gevşek, kaypak olmamalıdır. İmam-ı Rabbani hazretleri, bir talebesine hitaben buyurdu ki:
“Biz kuluz. Sahibimizin emrindeyiz. Başı boş değiliz. Her istediğimizi yapmaya serbest değiliz. İyi düşünelim! Uzağı gören akıl sahibi olalım! Kıyamet günü utanmaktan, pişman olmaktan başka, ele bir şey geçmez. Gençlik çağı, kazanç zamanıdır. Mert olan, bu vaktin kıymetini bilip, elden kaçırmaz.”

Allahü teâlâ, ruhları yarattığı zaman, hepsine hitaben;
- (Elestü bi Rabbiküm) - Ben sizin Rabbiniz değil miyim? diye sorduğunda, bütün ruhlar;
- (Kalu bela) - Evet Rabbimizsin diye cevap verip söz verdiler.

Allahü teâlâ, Peygamberleri vasıtası ile, verilen bu sözü kullarına hep hatırlatmıştır. Sözünde sadık olup mert olanlar, bu dünyaya geldikleri zaman, ruhlar aleminde verdikleri bu sözde durup, Allahü teâlânın emirlerini yapıp, yasaklarından sakınmışlar ve ebedi saadete kavuşmuşlardır. Verdikleri sözü unutan namertler ise, nefsinin kulu ve kölesi olup, sonsuz felakete sürüklenmişlerdir.

Evliyanın büyüklerinden Ebu Sa’id Ebülhayr hazretlerine;
-Falanca kimse su üstünde yürüyor. Buna ne dersiniz? dediklerinde, cevabında;
-Bunun kıymeti yoktur. Ördek ve kurbağa da suda yüzer buyurur.
-Falan adam havada uçuyor dediklerinde;
-Sinek ve çaylak da uçuyor. Sinek kadar kıymeti vardır buyurur.
-Falan kimse, bir anda bir şehirden diğer şehre gidiyor dediklerinde ise;
-Şeytan da, bir solukta doğudan batıya gidiyor. Böyle şeylerin dinimizde kıymeti yoktur. Mert olan, herkesin arasında bulunur. Alışveriş yapar, evlenir. Fakat, bir an Rabbini unutmaz buyurur.

Muhammed bin Münkedir hazretleri, ticaretle meşgul olurdu. Mağazasında çeşitli kumaşlar satardı. Bunlardan bazısının fiyatı beş altın, bazısınınki ise, on altın idi. Bir gün, kendisi yokken, çırağı, bir köylüye, beş altınlık kumaşı, on altına satar. Kendi gelip, haber alınca, akşama kadar köylüyü aratır ve köylüyü bulunca;
-Bu kumaş beş altından ziyade etmez der. Köylü;
-Ben bunu, seve seve aldım deyince;
-Ben kendime uygun görmediğimi din kardeşime de uygun görmem. Ya satıştan vazgeç, veya beş altını geri al, yahut da gel, on altınlık kumaştan vereyim buyurur. Köylü beş altını geri alır ve orada rastladığı birisine;
-Bu mert kimdir diye sorar.
-Muhammed bin Münkedir derler. Köylü bu ismi duyunca;
-Sübhanallah! Bu, öyle bir kimsedir ki, çölde susuz kalınca yağmur duasına çıkıp, onun adını söylediğimiz zaman rahmet yağıyor der.

Bir zaman Harun Reşid hazretleri, Fudayl bin İyad hazretlerine gelerek ondan nasihat ister. Sohbetten sonra Harun Reşid hazretleri;
-Birisine borcun var mıdır? diye sorar. O da;
-Evet, Allahü teâlâya borcum var. O da itaattir, huzuruna böyle borçlu çıkarsam vay hâlime buyurur. Harun Reşid hazretleri;
-İnsanlara borcun var mı demek istiyorum der.
-Allahü teâlâya şükür olsun ki, bana çok nimetler verdi, hiç şikâyetim yoktur buyurur. Bunun üzerine Harun Reşid hazretleri, onun önüne bin altın koyup;
-Bunlar helaldir. Annemin mirasındandır der. Fudayl bin İyad hazretleri;
-Bütün bu nasihatlerimin sana hiç faydası olmadı buyurur ve yanından kalkıp gider.
Daha sonraları, Harun Reşid hazretleri, Fudayl bin İyad hazretlerinin ismi anıldığında;
-Ah! Ne insandır o! Hakikaten mert kimsedir derdi.

Hamidüddin Naguri hazretlerine;
-Mülkün sahibi nerededir ki, kalb yüzünü Ona çevirelim? denildiğinde cevabında;
-Nerede değildir ki? "Nereye yönelirseniz, Allah'adır" âyet-i kerimedir. Dünya ve ahiret nasibinden vazgeçip mert olmak ve nefsin lezzetlerini terk etmek lazımdır ki, nerede bulunursa, Onunla olsun. Nereye giderse, Onunla gitsin. Ne söylerse Onunla söylesin, ne ararsa Onunla arasın. Sakın, Onun senden uzak olduğunu sanma! Belki sen Ondan uzaksın. Sen, sensiz sende yok olursan, başkasına açılmayan kapı sana açılır ve sana, seninle maksat gösterilir buyurdu.

İsmail Hakkı Bursevi hazretleri nakleder:
“Hocam Osman Fadlı Efendinin huzurunda, bazı hıristiyan ve yahudilerin, herkese mertçe, cömertçe davrandıkları, iyilik ettikleri söylendiği zaman, cevabında; “Böyle olmak, ebedi saadet sahiplerinin alametidir. Böyle olanların imana kavuşmaları, sonlarının felah, kurtuluş olması umulur” buyurdu.”

Netice olarak, mert olan, Rabbini, sahibini ve cenab-ı Hakka ruhlar aleminde verdiği sözü unutmaz, nefsinin esiri, kölesi olmaz. Kısacası din büyüklerinin buyurduğu gibi; “Mert isen, kendine baba ol!”
 

hatice kübra

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
4 Eki 2007
Mesajlar
210
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
34
allah razı olsun.emeğine sağlık kardeşim.rabbime emanetsin.dua ile.....B)
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt