Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

merhaba özgür kudüs (1 Kullanıcı)

EL_ENSARİ

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
24 Kas 2007
Mesajlar
49
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
44
Bir yahudi tarihçinin “Barışa Son Veren Barış” adlı kitabında anlattığı şu olay başıma atılmış bir taş gibi hep zihnimin köşesinde duruyordu: Yahudiler Filistin’de Siyonist bir rejim kurmalarından önce dünyanın değişik bölgelerinde dini bayramları dolayısıyla bir araya geldiklerinde, tören sonrasında birbirleriyle vedalaşıp ayrılırlarken “bir dahaki sefere Kudüs’te buluşmak üzere!” diyorlardı birbirlerine...

İslam’ın şiarı, Müslümanları kalbi, özgür ve muzaffer tarihimizin sembolü olan Kudüs yüzyıllar boyu ulaşmak istediği bir menzil olarak yahudilerin yüreklerinde yaşatılırken, biz Müslümanlar Kudüs’ü kaybettiğimizin üzerinden 40 yıl geçmiş olmasına karşın hala daha Kudüs aşkını ve hasretini yüreklerimizde tutuşturamamış isek, Kudüs işgalcisi Siyonistlerden önce “Acaba Kudüs’ü Siyonistler mi aldı, yoksa biz mi Kudüs’ü Siyonistlere bıraktık?” diyerek kendimizi, zihin ve yüreklerimizi sorgulamamız ve kınamamız gerekir...

Bir müslümanı bir yahudi ile mukayese etmek hiç doğru olmasa da, yine de kendi kendimize sormak zorundayız: "Biz Müslümanların yahudiler kadar Kudüs’e iştiyakı yok mu?" Rabbimizim, putkıran İbrahim Halilullah’ı nice zor imtihanlarla sınadığını Kur’an’dan öğrenirken, İbrahim’in milletinden olan biz İslam Ümmeti’ni de “Kudüs” ile sınadığını anlamakta zorluk mu çekeceğiz? Kudüs işgal altında iken geçen her günümüzün bu büyük imtihan noktasında kayıp günler olduğunu artık ne zaman idrak edeceğiz?

Tarihimizde çok da fazla gerilere gitmeden, Filistin’in İslam’ın egemenliği altında olduğu yıllarda, Siyonist önderlerin Filistin’i gasp edebilmek için neler yaptığını, Theodore Herlz’in önderliğindeki uluslar arası Siyonist hareketin hazırladıkları “siyon protokolleri”nde İslam’a karşı nasıl küresel bir savaş sürdürdüklerini, önlerindeki Osmanlı ve Sultan Abdulhamid engelini aşabilmek için nasıl ihanetler gerçekleştirdiklerini öğrendiken sonra, bugün niçin Filistin ve Kudüs Siyonistlerin işgali altında olduğunu hem daha iyi anlıyor, hem de Kudüs’ümüze tekrar kavuşabilmek için neler yapmamız gerektiğini daha derinden kavrayabiliyoruz.

Siyonizmin güdümündeki uluslar arası emperyalist işgal güçleri Filistin topraklarına ayak bastığında, İslam Ümmeti’ne karşı nihai bir zafer kazandıklarını haykırırken, 40 yıl öncesinde Kudüs Siyonistlerin eline geçtiğinde de “Yaşasın! Muhammed artık öldü!” şeklinde sevinç ve zafer çığlıkları atıyorlardı. Çünkü onlar biliyorlardı ki “Filistin’siz ve Kudüs’süz bir İslam Ümmeti, başsız bir beden gibidir!”

Osmanlı duvarı yıkıldıktan, Abdulhamid engeli aşıldıktan sonra da emperyalist ve siyonistler için bir sonraki adım “Nil’den Fırat’a Kadar Büyük İsrail” olacaktı; zira onların Kabala'ya dayalı muharref inançlarında, politik ve stratejik hedeflerinde “Büyük İsrail”i kurup İslam dünyasını bütünüyle ele geçirerek dünya Müslümanlarını bütünüyle köleleştirmek ve sonuçta İslam’ın tüm izlerini hayat sahnesinden silmek vardı.

Knesset’te baş köşede duran Theodore Herlz’in büyük boy resmi, “Siyonizm yolunda yürüyor” mesajını veriyordu. “Rakipsiz bir şampiyon” gibi yükseltilmişti Herlz’in resimleri. İzzeddin el Kassam ve Abdulkadir El Hüseyni’ni ve İmam Hasan el Benna'ların şehadetleri, 1967’deki “6 Gün Savaşları” da “Büyük İsrail”in giriş kapısı gibiydi onlar için. Siyonistler uluslar arası destekçilerine güvenip hain Enver Sedat’la imzaladıkları “Camp david” anlaşmasını ve bölgesel gizli Arap ittifaklarını da arkalarına alarak “Yeni Ortadoğu”yu kurmanın hayalleri içindeyken 11 şubat 1979’da İran İslam İnkılabı gerçekleşti.

“Amerika’nın İran’daki ayağını kırdık, şimdi sıra İsrail’in ayağını kırmada” diyen İnkılab önderi İmam Humeyni bütün dünya Müslümanlarına bir çağrıda bulunarak, İslam coğrafyasının kalbine saplanan bu necis hançeri kırmanın, bu kanser tümörünü söküp atmanın ve Kudüs’ü özgürleştirmenin mesajını bütün dünyaya vermeye başladı. İslam İnkılabı önderi İmam Humeyni ”ümmet bilinci ve sorumluluğu” ile hareket ederek, Müslümanlar için “ilk ve en büyük hedef”in “Kudüs’ün özgürleştirilmesi” olduğunu en yüksek sesle haykırarak bu bilinç ve mücadele ruhunun bütün ümmette kendini göstermesi için Ramazan ayının son Cuma’sını “Dünya Kudüs Günü”nü ilan etti.

Kudüs Günü’nün ilan edilmesinden sonra Ramazan ayının son Cuma gününde İslam coğrafyasının meydanları Selahaddin Eyyubi, İzzedddin el Kassam ve Abdulkadir el Huseyni’lerin varisleriyle dolup taşmaya başladı. Bir İzzeddin şehid olmuştu ama milyonlar onu yerini alıyordu artık: Kudüs’ü özgürleştirmenin sorumluluğunu yüreklerinde taşıyanların hançerelerinden yükselen “İsrail’e ölüm!” feryadları arşı titretiyor, Filistin işgalcilerinin başına bir balyoz gibi iniyordu..

Subhanehu ve Teala, Hz. Resulüllah (s.a.v)’in İsra’sını beyan ederken “etrafını bereketli kıldığımız Mescid-i Aksa” buyuruyordu Kur’an-ı Kerim’de. Bu bereket sadece coğrafyanın verimliliği değil, aynı zamanda bu coğrafyanın kutsallığı ve mübarekliği ile ümmetimizin bu coğrafyadaki evladlarının izzet ve şerefini de ifade ediyordu: “Bereketli topraklar”, “mübarek belde”, “azizlerin yurdu Filistin”

Bizler zafer vaad eden İsra’nın beyanını Şeyh Ahmed Yasin’lerin, Abdulaziz Rantisi’lerin, Fethi Şekaki’lerin, Salah Şehade ve Yahya Ayyaş’ların varlığıyla idrak ettik; etrafı mübarek kılınan Mescid-i Aksa’nın bereketini, kendilerini Kudüs’ün özgürlüğüne adayan on binlerce Filistin’linin cihad, direniş ve şehadet destanlarında idrak ettik; bu toprakların ne ne kadar da bereketli ve mübarek olduğunu Gazze’de, Nablus’ta, Cenin’de, Kudüs’te, Netenya’da, Tel Aviv’de direniş ve şehadetle dalgalanan İntifada’nın unutulmaz sahnelerinde bütün benliğimizle hissettik...

Filistin şehidlerinin hepsinin ayrı bir değer ve şerefi vardır kuşkusuz. Ancak bizler mücahidlerin şeyhi ve Filistin halkının müşfik babası Şeyh Ahmed Yasin’in tekerlekli sandalyesinde bir sabah vakti şehadete ulaşıp Mele-i Ala’ya yükseldiğini öğrendiğimizde, emsalsiz acıları sinelerimizde hissettiğimiz gibi, “işte bugün Kudüs’ün özgürlüğünün müjdelendiği gündür!” dedik... Önderimiz Hz. Resulüllah (s.a.v)’in “Bir elime ayı, diğer elime de güneşi verseniz dahi...” diye buyurarak davasındaki kararlılığını belirttiği gibi, bizler de Şeyh Ahmed Yasin’in şehadetinden sonra, “bir elimize ay, diğer elimize güneş verilse de, ümmetimizin iftiharı Şeyh Ahmed Yasin’in pak ve mukaddes kanlarıyla siyonist düşmanı boğmaktan asla geri durmayacağız!” diyerek Rabbimize söz verdik..!

“Müminlerden öyle erler vardır ki onlar ’a verdikleri sözde sadakat gösterdiler; onlardan kimileri adaklarını yerine getirdi; kimileri ise beklemektedir” diye buyuran Rabbimiz bu beyanıyla Şehid Ahmed Yasin’leri, Fethi Şekaki’leri, Abdulaziz Rantisi’leri bize tanıttığı gibi, onların sadık ve yiğit varislerini de tanıtmaktadır bizlere.. Rablerine verdikleri sözde sadık olanlar hep Filistin’e bakarlar; Kudüs’ün şehidlerine ve şehidlerin kanlarıyla dalgalanan “intifada sancağı”na bakarlar. Kudüs, ’a verilen sözün imzasıdır. Kudüs ’a yapılan kulluğun, Tevhid’deki “nefy” ve “ispat”ın amel merhalesidir; Kudüs, Filistin’den ve dünyanın her bir yanından İslam Ümmetinin özgürlüğüne adananların buluşma noktasıdır...
 

firdes

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
6 May 2007
Mesajlar
1,974
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
17
Konum
½ $@K@RY@'dannn:D *1984*
esselamunalyküm verahmetullahi veberekatuhu..
bi ara mescidi aksa(kudüs)müslümanların kıblesiydi..
daha sonra mescid_i haram (mekke)olmuştur..
o nedenle önemini ümmet_i muhammed için kaybetmiştir..
bu konu sadece orada bulunan filistinli müslüman mücahidlerin ibadet yerine kavuşabilme kavgası olmuştur..
selam ve dualarımla..
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt