Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

"Mecid-i Aksa her an yıkılabilir" (1 Kullanıcı)

Nevin_1982

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
23 Eyl 2006
Mesajlar
5,000
Tepki puanı
8
Puanları
38
Yaş
41
Konum
sakarya
Haber - İSLAM Cumartesi, 25 Nisan 2009 13:38
61472.jpg


'İsrail Kazdıkça Kanayan Yara: Mescid-i Aksa' başlıklı sempozyumda konuşan İHH Başkanı Yıldırım, Mescid-i Aksa'nın her an yıkılma tehlikesiyle karşı karşıya olduğunu söyledi.

İnsani Hak ve Hürriyetleri (İHH) İnsani Yardım Vakfı öncülüğünde çeşitli sivil toplum kuruluşları tarafından oluşturulan İstanbul Barış Platformunca ''İsrail Kazdıkça Kanayan Yara: Mescid-i Aksa'' başlıklı sempozyum düzenlendi.

Zeytinburnu Belediyesi Sanat ve Kültür Merkezi'nde gerçekleştirilen sempozyumun açılışında konuşan İnsan Hak ve Hürriyetleri (İHH) İnsani Yardım Vakfı Genel Başkanı Bülent Yıldırım, İsrail'in kazı çalışmaları sebebiyle Mescid-i Aksa'nın her an yıkılma tehlikesiyle karşı karşıya olduğunu söyledi.

Konuya uluslararası kamuoyunun dikkatini çekmek ve Mescid- Aksa'nın yıkılmasını önlemek amacıyla sempozyumu düzenleme kararı aldıklarını ifade eden Yıldırım, Mescid-i Aksa'yı korumak için Kudüs'te yıllardır mücadele eden sivil toplum kuruluşlarının önde gelen isimlerinin sempozyuma katıldığını belirtti.

Yıldırım, ''Yahudi düşüncesine ait olmayan ne varsa yok edilmesini amaçlayan siyonizmin en önemli hedefi, Mescid-i Aksa'nın yıkılması ve yerine Süleyman Mabedi'nin kurulması projesidir. Mescid-i Aksa'nın altında sürdürülen ve arkeolojik amaçlı olduğu iddia edilen kazılarla bu kutsal mekanın süreç içerisinde yıkılması planlanmaktadır'' dedi.

MESCİD-İ AKSA'NIN KORUNMASI

Filipinler'de faaliyet gösteren Bangsamoro Araştırmaları Enstitüsü Genel Koordinatörü Prof. Dr. Abhoud Syed Lingga da Kudüs ve Filistin topraklarında İsrail olduğu sürece Mescid-i Aksa'nın her zaman tehdit altında olacağını belirterek, şu görüşleri dile getirdi:

''Yahudilerin, Mescid-i Aksa'nın Tapınak Dağı bölgesinde yer aldığı yönündeki iddiaları bilinen bir gerçektir. İşgalci İsrail, bu iddiayı temel alarak Mescid-i Aksa'yı yıkmak için her şeyi yapmaktadır. İşte bu nedenle Mescid-i Aksa'nın muhafaza edilebilmesi için Kudüs ve Filistin topraklarının Filistin halkının yönetimi altında olması elzemdir. Mescid-i Aksa'yı korumak uluslararası bir mesele haline geldiğinden bu konuda herkese büyük görevler düşmektedir. Mescid-i Aksa'nın korunması uluslararası toplumun sorumluluğunda çözülmesi gereken hayati bir sorundur.''

El-Aksa Üniversitesi Mütevelli Heyeti Başkanı Dr. Kemal El Şerafi de, Mescid-i Aksa'nın altına yapılan kazılar nedeniyle temellerini sarsıldığını ve yapının çökme tehlikesiyle karşı karşıya kaldığını kaydederek, ''Mescid-i Aksa'nın yakınındaki Birleşmiş Milletlere ait okulun zemininin çökmesi, gelecekte Mescid-i Aksa'nın başına gelecek felaketin ilk habercisidir'' diye konuştu.

Merkezi Beyrut'ta bulunan Uluslararası Kudüs Müessesesi Genel Sekreteri Dr. Muhammed Ekrem El Adluni ise, Kudüs'ün tamamen Yahudilerden oluşan bir bölge haline getirilmesi amacıyla son dönemde çeşitli projelerin hayata geçirilmeye çalışıldığını belirtti.

Bu kapsamda İsrail'in Kudüs'te tehcir uyguladığını ifade eden Adluni, ''Bu konudaki en tehlikeli gelişme, işgal otoritelerinin Kudüs'teki birçok mahallede evlerin tahliyesi için yüzlerce Filistinli'ye tebligatta bulunmasıdır. Bu uyarıların ardından evlerin yıkımı ve buraların Kral Davut Parkı'na çevrilmesi gelecektir ki, bu park işgal devletinin hayalini kurduğu kutlu Yahudi kentinin bir parçasını oluşturmaktadır'' dedi.

MÜSLÜMANLARA AİT CAMİ VE MEZARLIKLARIN DURUMU

Aksa Vakıflar ve Tarihi Eserler Müessesesi Başkanı Zeki Muhammed Tevfik Ağbariye de sadece Mescid-i Aksa'nın değil Kudüs'teki tüm tarihi yapıların tehlike altında olduğunu söyledi.

''1967 yılındaki İsrail işgalinden bu yana Kudüs; halkı, binaları, camileri, yolları, mezarlarıyla beraber, yok edilme ve Yahudileştirilmeye maruz kalmıştır'' diyen Ağbariye, kentteki En-Nebi Davud Camisi'nin, Yahudi dini törenleri düzenlenmesi için sinagoga çevrildiğini, birçok caminin kapatıldığını, İsrail'in Müslümanlara ait mezarlıklara bile tahammül edemediğini, bunun en somut örneğinin ise Kudüs'teki Mücahidin Mezarlığı'nı iş makineleriyle kazarak yok etmesi olduğunu kaydetti.

itibar haber
 

aliye_aliye

Altın Üye
Katılım
25 Eki 2006
Mesajlar
16,828
Tepki puanı
4
Puanları
38
Konum
~* پایتخت آن بهشت *~
Web Sitesi
www.fizikist.com
Selamün Aleyküm ve Rahmetullahi ve Berekatühü değerli ablam..
Paylaşımınız için Rabbimiz razı olsun, ecrinizi zayi etmesin inşallah. Birkaç yıldır, İsrail'in sinsice girişmiş olduğu bu eylemin önlenmesi ve Aksa'mıza sahip çıkılması hususunda tüm platformlarda Müslümanlar, kendi üzerlerine düşeni yapmalıdırlar.. Yazıda bunun çağrısını yapan Prof. Dr. Abhoud Syed Lingg, Yahudi zihniyetinin yaptırdıklarını, Kur'an'ın bizleri Yahudilere karşı uyandırmaktaki görevinin bir anımsatıcısı olarak; onlara karşı gereken şekilde örgütlenmekle görevli olduğumuzu, inananlara ''hatırlatıyor''.. ''Sen öğüt verip hatırlat; çünkü gerçekten öğütle hatırlatma, müminlere yarar sağlar. (Zariyat Suresi, 55)'' ayetince.. Bu hatırlatmalar ve uyarılar, yakinimizin sağlamlaşmasına ve bu konuda vicdanen bir şeyler yapmamıza (en azından safımızı belli etmek kaydıyla) vesile olur inşallah.. Efendimiz (s.a.v)'in bir mi'raç basamağı olan Aksa'ya beslenen bu düşmanlık; Efendimiz (s.a.v)'e olan düşmanlıklarının da bir ilanıdır. Tüm komplexlerinin altında bu gerçek yatmaktadır. Bir taşın bile yahudi aleyhine dile geleceği o demlere kadar, Rabbimiz bizleri, bizlere bırakmasın; rızasını dileyerek, kutsal davamızı savunmayı nasip etsin..Emeğinize, yüreğinize sağlık güzel ablam..
Rabbimize emanetsiniz..Baki Dua ile kalın.
 

kimkimdir

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
9 Şub 2009
Mesajlar
6,610
Tepki puanı
2
Puanları
0
Yaş
53
Salah: İsrail Kudüsü Filistinlilerden temizlemek istiyor

</STRONG>

Yazı Boyutu
eskiboyut.jpg
yaziboyutu1.jpg
yaziboyutu2.jpg
yaziboyutu3.jpg
yaziboyutu4.jpg
Tarih : 26.04.2009 - 08:59:45​
Türkiyenin siyasi, diplomatik veya medyatik baskıları İsraile karşı caydırıcı nitelik taşıyacaktır.
İstanbul'da düzenlenen Mecsid-i Aksa sempozyumuna katılan Kudüs Müessesesi Başkanı Raid Salah Dünya Bülteni'nin sorularını yanıtladı.
İlk olarak Kudüs'teki durumu sormak istiyorum. Mescid-i Aksa'nın bir tehlike ile karşı karşıya olduğunu söylüyorsunuz?
İsrail bu günlerde iki şey yapmaya çalışıyor. Bunlardan birincisi Kudüs bölgesini Yahudileştirmek. Bunu da bütün Filistinlileri merhale merhale sürgün etmek. Bunu süreci 2020 yılına kadar bitirmek istiyor. İkinci merhalede ise Kudüs civarındaki tüm Filistinlileri sürgün etmek ki bunu da 2050 yılına kadar gerçekleştirmeyi tasarlıyor. Bu plana göre Kudüs tamamen Yahudi nüfustan müteşekkil olacak. Bu birinci hedefleri.
İkinci hedefleri ise İsrail, sürekli olarak Mescid-i Aksa'ya yönelik faaliyetlerde bulunuyor. Yavaş yavaş kontrolü tamamen ele geçirmeyi hedefliyor. Asıl amaç efsanevi Süleyman heykelini yeniden dikecekleri şartlara ulaşabilmeleri. Şu anda Kudsü'te bu süreci yaşıyoruz maalesef.
Siz 1948 Araplarından biri olarak tanınıyorsunuz. Şu andaki İsrail'de Netenyahu liderliğinde kurulan hükümeti nasıl değerlendiriyorsunuz? Amerikan yönetiminin baskıları bu hükümeti daha barışçıl yapacak mıdır?
Amerikan yönetiminin çok farklı stratejilerle geleceğini zannetmiyorum. Amerikan yönetimi de eski hükümetlerin uyguladığı stratejileri sürdürmeye devam edecektir. Şunu iyi bilmeliyiz ki Netenyahu ilk kez Başbakan olmuyor. 1900'lü yılların ortalarında da başbakan oldu.
O zaman da her türlü barış sürecine, Filistin devletinin kurulabilmesinin asgari şartlarına karşı çıktı. Netenyahu Kudüs'ün Yahudileştirilmesi operasyonunu sürdürecektir. Yine Mescid-i Aksa yerine Süleyman heykeli dikmenin hayalindedir.
Bence Netenyahu değişmeyecektir. Bilakis aynı planları sürdürecektir. Mescid-i Aksa'ya yönelik faaliyetlerin bu dönemde daha da artacağı kanaatindeyim. Amerikan baskılarına gelince, bu baskılar İsrail'e belirli bir politikayı dayatacak düzeyde olmayacaktır.
Yani, ben İsrail düzenin tamamının Filistin devleti diye bir yapıya inanmadığını düşünüyorum. Özellikle de Netenyahu. Dolayısıyla barış süreci başarısız olmaya mahkûmdur.
Yürütülen pazarlıklar da başarısız olmaya mahkûmdur. Amerika'nın baskıları da medyatik söylem düzeyinde kalacak ve söz olmak noktasında ileriye gidemeyecektir.
Türkiye barış sürecinde ve Kudüs konusunda ne gibi bir rol oynayabilir?
Türkiye'nin bölgede tarihi bir rolü var. Türkiye'nin bir medeniyet birikimi var. Hiçbir akıllı kimse bu rolü inkâr edemez. Türkiye çok önemli bir rol oynayabilir. Türkiye örneğin Kudüs'teki kutsal yapıların korunmasında rol oynayabilir. Özellikle de Mescid-i Aksa konusunda. Nitekim Osmanlı yönetimi döneminde Türkiye bu rolü oynamıştır.
Filistin'de birçok Osmanlı vakıf malı vardır. Filistin'de Osmanlı devletine ait birçok tarihi eser bulunmaktadır. Osmanlı'nın Kudüs kenti ve Mecsid-i Aksa'da parmak izleri halen mevcuttur. Bizim ümidimiz tüm bu eserlerin tüm bu tarihi anıların korunmasıdır. Bunların değeri eşsizdir.
Yine Türkiye'nin baskıları, siyasi veya diplomatik hatta medyatik olabilir. Tüm bu çabalar İsrail vahşetine karşı caydırıcı nitelik taşır. İsrail topraklarımızı ele geçirmekte, tarihi eserlerimizi yok etmekte, Mescid-i Aksa konusunda düşmanca uygulamalara gitmektedir.
Batı Şeria bugün kuşatma altındadır. Hem resmi hem de halk düzeyindeki çabalar bu anlamda olumlu etkileri olacaktır. Tüm bunlar Filistinliler için kolaylık, bir ferahlık vesilesi olacaktır. Filistin halkının geleceğine olumlu katkıda bulunacaktır.


</I>
 

kimkimdir

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
9 Şub 2009
Mesajlar
6,610
Tepki puanı
2
Puanları
0
Yaş
53
İHH İnsani Yardım Vakfı, Araştırma ve Kültür Vakfı, İslam Dünyası Sivil Toplum Kuruluşları Birliği (İDSB), MAZLUMDER İstanbul Şubesi, Medeniyet İlim Kültür Eğitim ve Dayanışma Derneği, Mirasımız Derneği ve İnsan ve Medeniyet Hareketi’nden oluşan İstanbul Barış Platformu’nun 25 Nisan 2009 tarihinde İstanbul’da gerçekleştirdiği İsrail Kazdıkça Kanayan Yara: Mescid-i Aksa Sempozyumunun sonuç bildirgesinde şu görüşlere yer verildi.
Kudüs, çok uzun yıllar toplumların bir arada esenlik içerisinde yaşadığı bir barış şehri olmuştur. Hz. Ömer döneminde başlayan, Haçlı İşgali dışında 1300 yıl boyunca devam eden İslam idaresi şehrin bu şekilde anılmasında etkendir.
Mescid-i Aksa, yeryüzünün ikinci mabedi, Müslümanların ilk kıblesi ve son peygamberin miraç durağı olan kutsal bir mekandır.
İsra Suresi’nin birinci ayetinde ifade edildiği gibi Mescid-i Aksa ve çevresi (Mısır, Suriye, Ürdün, Lübnan ve Filistin’in tamamı) bereketlendirilmiştir. Mescid-i Aksa, tüm bu geniş coğrafyanın kilit taşı mesabesinde bulunmaktadır. Bu taşın yerinden oynatılması, tüm bu coğrafyayı etkileyecek şiddet dalgaları oluşturacaktır.
1967 Arap-İsrail Savaşı sonucu, Doğu Kudüs İsrail tarafından işgal edilmiş, Mescid-i Aksa da İsrail kontrolü altına girmiştir. Bu tarihten itibaren Siyonistler, Kudüs ve çevresindeki tarihi ve kutsal mekanlara yönelik ihlallere başlamış, Mescid-i Aksa da bu saldırıların hedefi olmuştur. 40 yılı aşkın bir süredir görülen Mescid-i Aksa’ya yönelik saldırılar ve arkeolojik olduğu iddia edilen kazılar sonucunda, Mescid-i Aksa bünyesinde ve çevresindeki tarihi eserler, (camiler, mezarlıklar, medreseler, surlar, tekkeler ve hanlar) zarar görmüştür.
Mağribiler Mahallesi’nin tamamen yıkılması ve Ağlama Duvarı önündeki plazanın genişletilmesi; mescidin altında havra inşa edilmesi; Mescid-i Aksa müştemilatından Tenkiziye Medresesi’nin ve Burak Namazgahı’nın havraya dönüştürülmesi; kutsal havza diye adlandırılan bölgede 10’dan fazla kazı bölgesi açılması; Aksa çevresindeki Selvan, Bustan ve Şeyh Cerrah mahallelerinde yıkım çalışmalarının sürdürülmesi; Selvan semtindeki 88 evin yıkım tehlikesi ile karşı karşıya olması; Mescid-i Aksa, Kudüs ve çevresinde 27 yerleşim merkezi, pek çok mahalle ve havra inşa edilmesi; Mescid-i Aksa yakınlarındaki tarihî “Hamamu’l-Ayn”ın yerine “Ohel İshak” adı verilen bir havra inşa edilmesi, İsrail’in Mescid-i Aksa ve çevresinde gerçekleştirdiği yıkımlar arasındadır.
Mescid-i Aksa ve Kubbetü’s-Sahra var olduğu sürece Kudüs’ün İslami kimliğinden soyutlanamayacağını bilen İsrail için öncelikli tehdit bu yapılardır. İsrail, yıktığı Müslüman yerleşimlerin yerine inşa edilmek üzere, “Davut Sitesi”, “Tevrat Parkı” ve “Hoşgörü Müzesi” gibi kendi kitlesi açısından sempati toplayan projeler geliştirerek yıkım siyasetine destek almaktadır. Hedef; Aksa çevresinde kümelenmiş ve adeta camiyi koruyan Müslüman mahallelerin yıkılarak yerlerine Yahudilerin yerleştirilmesi ve Aksa’nın savunmasız bırakılmasıdır.

ÖNERİLER
İsrail, 1970’li yılların başından beri sürdürdüğü ve arkeolojik amaçlı olduğunu iddia ettiği kazılarla Mescid-i Aksa’nın altında tüneller açmış ve mescidin altında bir havra inşa etmiştir. İsrail, Mescid-i Aksa’yı yıkarak yerine Süleyman Mabedi’ni inşa etmeyi planlamaktadır. İsrail’in Mescid-i Aksa ve çevresindeki kutsal mekanlara yönelik saldırıları ivedilikle durdurulmalıdır. Bu zamana kadar yapılan tahribatlar İsrail’den tazmin edilmeli, tahrip edilen mekanlar da aslına uygun bir şekilde ihya edilmelidir. Bu konuda, BM uhdesinde özel bir komisyon oluşturulmalı ve UNESCO, Dünya Kültür Miras Listesi’nde kayıtlı olan Mescid-i Aksa ve Haremi’nin korunması ile ilgili inisiyatif almalıdır.
Mescid-i Aksa’ya yönelik saldırılar, BM İnsan Hakları Beyannamesi’nin açık bir şekilde ihlali anlamına gelmektedir. 1947 yılında alınan 181 nolu BM kararı, Kudüs için bağımsız uluslararası bir yönetim öngörmektedir. Bir sonraki yıl alınan 194 sayılı BM kararına göre ise, Kudüs’te Mescid-i Aksa başta olmak üzere tüm kutsal mekânlara serbest geçiş hakkının kullanılması öngörülmüştür. Kudüs ve Mescid-i Aksa ile ilgili BM kararları uygulanmalıdır.
Mescid-i Aksa ile ilgili ihlaller, uluslararası hukuk mekanizmalarına intikal ettirilmeli, Mescid-i Aksa’ya yönelik ihlalleri takip edecek bir “Mescid-i Aksa Hukuk Komisyonu” oluşturulmalıdır.
1969 tarihinde Yahudilerin Mescid-i Aksa’yı yakma girişimi akabinde kurulan İslam Konferansı Örgütü (İKÖ), Mescid-i Aksa’yı koruma noktasında daha etkili politikalar geliştirmelidir.
Mescid-i Aksa ve çevresi ile ilgili doğru bilgilendirme kanallarının oluşturulması ve dezenformasyonun önüne geçilmesi için yazılı ve görsel medya araçları kullanılmalı, geniş çaplı ve etkili web portalları oluşturulmalı, ilmi toplantılar, yayınlar ve çalışmalar yapılmalı, Mescid-i Aksa ile ilgili temel bilgiler İslam ülkelerinde okul müfredatlarına dahil edilmeli ve sivil toplumun örgütlenmesi sağlanmalıdır.
Mescid-i Aksa mücadelesi evrenselleştirilmelidir. Dünya çapında sahiplenilecek bir Mescid-i Aksa gündemi ve Mescid-i Aksa kampanyası oluşturulmalı, Müslüman veya gayrimüslim tüm akl-ı selim, bu kampanyaya dahil edilerek, özelde Mescid-i Aksa’da genelde ise bölgede barışın tesisi sağlanmalıdır.
Mescid-i Aksa’yı korumaya yönelik yapılar içerisinde Hristiyan ve Yahudi toplumu kanaat önderleri de yer almalıdır. Zira, bölge barışının nirengi noktasını oluşturan Mescid-i Aksa’ya sahip çıkmak insanlığın ayakta kalması için son fırsattır.
Latin Amerika’dan, Afrika’ya, Avrupa’dan, Uzakdoğu’ya, farklı ülkelerdeki Müslümanlar, İslam ümmetine emanet olan Mescid-i Aksa’yı korumak için “Aksa mirasını yaşatma” kuruluşları oluşturmalı; tüm bu kuruluşlar da “Uluslararası Mescid-i Aksa Platformu” adı altında bir çatı organizasyon bünyesinde irtibatlandırılmalıdır.
İnşası 2002 yılında başlayan ve uzunluğu 700 km’yi aşan Utanç Duvarı, tüm Batı Şeria’yı bir açık hava hapishanesine çevirmektedir. Bu duvar, aynı zamanda Mescid-i Aksa’ya ulaşımı, dolayısıyla ibadet özgürlüğünü engellemektedir. Utanç Duvarı, Batı Şeria’nın %15’lik bir kısmını işgal topraklarına katarken 120 bin kişiyi de duvarın dışında bırakmıştır. Toplumlar arasındaki engellerin yıkılmaya çalışıldığı günümüzde inşa edilen bu duvar, ırkçılığı ve ayrımcılığı körüklemektedir. Hukuka aykırı olarak inşa edilen bu duvar ivedilikle yıkılmalıdır. Bu konuda, BM Güvenlik Konseyi üzerine düşen görevi yerine getirmelidir.
Tahammülleri zorlayan “güvenlik önlemleri” uygulayan, Mescid’i Aksa’nın çeşitli noktalarına kameralar yerleştiren, Filistinlilerin camiye girişlerinde yaş sınırlaması getiren, Kudüs dışında yaşayan Müslümanların Mescid-i Aksa’ya erişimlerini engelleyen İsrail, Filistinlilerin ibadet ve inanç özgürlüğünü engellemektedir. Bu uygulamalar acilen sonlandırılmalıdır.
Kudüs’teki sorun bir işgal sorunudur ve insanlığa karşı bir suçtur. Bu yüzden tüm insanlığı harekete geçirecek bir eylem ve söylem planı hazırlanmalı, Hristiyan dünyası ile işbirliği yapılmalı; bu işbirliğinde Medeniyetler Arası Diyalog zemini gibi ortak platformlar kullanılmalıdır.
1904 tarihli Lahey Konvansiyonu, insanlık tarihindeki önemi dolayısıyla kutsal mekanların korunmasını öngörür. Kudüs’te Müslümanlara ve Hristiyanlara ait kutsal mekanların korunması ve imarı konusunda uluslararası güvence sağlanmalıdır.
Mescid-i Aksa’nın korunması, bakımı ve tamiri için bir fon kurulmalıdır. Bu fonun yönetimi bağımsız ve sivil olmalıdır.
Mescid-i Aksa Takip Kurulu oluşturulmalıdır. Bu kurul, iki yönlü bir takip mekanizması geliştirmelidir. Kurul öncelikli olarak, Mescid-i Aksa ve çevresinde gerçekleşen ihlalleri düzenli olarak rapor etmelidir. İkinci olarak; Mescid-i Aksa’nın sürekli bir şekilde video kameralar aracılığı ile izlenmesini sağlamalı, Aksa’da gerçekleşen ihlaller saniye saniye takip edilmelidir.
Her yıl Miraç Gecesi, Dünya Mescid-i Aksa günü olarak ilan edilmelidir. Dünya Mescid-i Aksa Günü’nde uluslararası etkinliklerle, Mescid-i Aksa geniş bir gündem bulmalıdır.
Hadisi şeriflerde de işaret edildiği üzere, Müslümanların Mescid-i Aksa ziyaretleri teşvik edilmelidir.
Türkiye, üyesi olduğu BM, İKÖ ve Medeniyetler Arası Diyalog zeminlerini, parlamentolar arası dostluk gruplarını ve ikili ilişkilerini kullanarak Mescid-i Aksa ve Kudüs’teki yıkımın durdurulmasında etken olmalıdır.
Kudüs halkı, işgalin birebir muhatabı ve mağdurudur. Uzun yıllardır devam eden baskı siyaseti halihazırda sürmektedir. Filistinlilerin topraklarının müsaderesi, evlerinin yıkılması, Yahudi yerleşim yerlerinin inşası, ikamet ve ruhsat işlemlerinde Müslümanlara ayrımcılık yapılması sonucu, Kudüs’te demografik yapı Yahudi yerleşimcilerin lehine değişmektedir. Yahudi nüfus 1948 öncesinde, Kudüs nüfusunun %10’unu oluştururken, bu oran hali hazırda %70’e ulaşmıştır. Bunda ekonomik kısıtlamalar, utanç duvarı ve Müslüman halka yönelik baskı siyasetinin artması sonucu yaşanan zorunlu göçler etkilidir. Kudüslülerin bireysel mülkleri için başlattıkları hukuki davalara destek olunarak göç etmelerine engel olunmalıdır. Mülkiyet hakları ile ilgili benzer hukuki davalar kentteki vakıf arazileri ve kutsal mekanlar için de yoğun olarak desteklenmelidir.
 

kimkimdir

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
9 Şub 2009
Mesajlar
6,610
Tepki puanı
2
Puanları
0
Yaş
53



Yeryüzünün en kutsal, en masum, en haklı, en cesur, en mazlum halkının mücadelesidir Filistin. Milyonlarcası mülteci, binlercesi şehit edilmiş bir halkın hikayesidir Filistin.

Bu kutlu halkın mücadelesinde kimi şehit oldu, kimi yaralı, kimi mülteci, kimi aç kaldı. Filistin’in hikayesini kelimelere dökmek için kelimeler yetersiz kalıyor. Bu ne kutlu bir mücadeledir ki, haklı mücadelesi için seve seve canını vermektedir insanlar ya da işkence görerek gözlerini kaybedebilmektedir.

İşte Filistin’in bu kutlu mücadelesinde bulunmuş iki mücahid hafta sonu Konya’daydı. Filistinli kardeşlerimizin durumlarını Müslüman Türk halkı ile paylaşmak ve bir nebze olsun onların acılarını, isteklerini tüm dünyaya duyurabilmek için şu anda Konya’da Anadolu Yardımlaşma Ve Dayanışma Derneği(AYDER) ve Konya İHH’nın davetlisi olarak Türkiye’de bulunan Filistin Alimler Birliği üyesi Ebu Bekir Huseyin El-Avavdi ve Filistin Mülteci kampı sağlık sorumlusu Ziyad Said EL-Kişhavi ile görüştük.

Eş-Şeyh Ebu Bekir Huseyin Filistin’in El-Halil kentinde 12 yıl imamlık yapmış ardından işgalci İsrail askerleri tarafından tutuklanarak 2 yıl İsrail hapishanelerinde kalmış ve burada görmüş olduğu işkenceler sonucu gözlerini kaybetmiştir.

1992 yılında şehit Rantisi ile beraber Lübnan’a sürgüne gönderilmiş olup daha sonra kendisi Suriye’ye geçmiştir. Halen Suriye’de ki mülteci kamplarında ikamet etmekte olup kendisi 2.Abdülhamid’in korumalığını yapmış olan El-Avavdi’nin torunudur.

BİZİM DE BATI’NIN DA OSMANLI’YA İHTİYACI VARDIR

Sizin dedeniz sultan Abdulhamid’in korumalığını yapmış biri. Ortadoğu’daki mevcut durumu göz önüne alarak, dünya bugün Abdülhamid’in Osmanlı İmparatorluğu’na ne kadar muhtaç?
Bismillahirrahmanirrahim Allaha Hamd ve Onun Rasulüne Selam olsun.
Osmanlı asırlarca dünyanın bir numaralı devleti olmasına rağmen yönetimi altında olan kimseleri hak ve adaletle yönetmiş ve insanlara İslam ahkamını uygulayarak İslam kardeşliğini ön plana çıkarıp milliyetçilik duygularını İslam potasında eriterek halkların bir arada yaşamasını sağlayan bir İslam devletidir.
Dünya şu an için her zamankinden daha fazla olarak Osmanlı’ya, onun İslam’dan aldığı hükümlerle insanları yönetmesine muhtaçtır.Batı’nın bile şuan Osmanlı’ya ihtiyacı vardır.

Şu an Dünya bir avuç Yahudi’nin yönetimi altında dır ve her tarafta Müslümanlara zulüm hakimdir.
Halkı Müslüman olan ülkelerin yönetiminde ise Amerika’nın ve İsrail’in atadığı insanlar vardır. Hal böyle olunca Müslümanlara her yerde zulüm uygulanmaktadır.

TüM İSLAM MİLLETLERİ YETİM KALDI

Osmanlı’nın yıkılmasından sonra Filistin yetim mi kaldı?
Sadece Filistin’i değil tüm İslam beldeleri Osmanlı’dan sonra yetim kaldı. Hilafetin kaldırılmasından sonra insanlara milli fikirler aşılandı ve ümmet anlayışı yıkıldı. Böylece İslam milletleri daha kolay bir lokma haline geldiler. Siyonist uşağı yönetimler iş başlarına getirilerek insanlar İslam’dan uzaklaştırıldılar.

Şu bir gerçektir ki Filistin kurtuluşa ererse tüm ümmet kurtuluşa erecektir. Filistin mahkum kaldıkça tüm ümmet de mahkum kalacaktır.

Filistin’de bir ara HAMAS ve El Fetih arasında karşılıklı bir yakınlaşma olmuş ve bu yakınlaşma olumlu karşılanmıştı. Şu an iki tarafın ilişkileri ne durumda?
Aslında durum dışarıdan görüldüğü gibi değildir. insanlar arasında bir problem yoktur ve insanlar birbirleri ile kardeşçe yaşamaktadır.

Ama Mahmud Abbas ve Dahlan gibi siyasiler kendi çıkarları içim Siyonistlerle işbirliği yaparak insanları “Biz özgür Filistin için çalışıyoruz” diyerek aldatmaktadırlar.

Tabanda El-Fetih olsun, El-Aksa Şehitleri ve HAMAS olsun biz biriz ve beraber çalışmalar yapıyoruz. Filistin’in gerçek sahipleri aslında bizimle beraberdir.

Dahlan ve Abbas,Yahudi çıkarları için halkından tarafta olmayıp, İsrail tarafındadırlar. Onlar kendi menfaat ve çıkarları için aslında Yasir Arafat’ı da katlettiler.

İŞKENCELER SONUCU GöZLERİMİ KAYBETTİM

Siz İsrail tarafından tutuklandınız ve hapiste tutuldunuz. Bu konu hakkında bizimle paylaşacağınız hatıralarınız var mı?
Beni ilk olarak 1981 yılında hapishaneye aldılar. El-Halil kentindeki hapishanede gördüğüm işkenceler sonucu gözlerimi kaybettim.

Zaten dünyada Siyonistler işkence aletleri ve işkence teknikleri ile meşhurdur.

1982 ve 83’te de hapsedildim en son olarak 1991’da hapsedildim. Bu sadece benim başıma gelmiş bir olay değildir, ki şu an binlerce Filistinli, İsrail hapishanelerinde çile çekmektedirler.Ve dünya buna seyirci kalmaktadır.

Hapisteki kardeşlerimizin durumları iyice kötüye gitmektedir. Kardeşlerimize maddi ve manevi birçok işkence yapılmaktadır.

Bu işkence gören kardeşlerimiz arasında milletvekili ve bakanlık yapmış veya üst düzey görevlerde bulunmuş olanlarda var.

Sizin Filistin konusunda Türk halkından beklentileriniz nelerdir?
Biz her zaman bizi gerek maddi yardımlarla ve gerekse dualarıyla destekleyen Müslüman Türk halkına şükranlarımızı sunuyoruz. Onlar bizi her zaman desteklediler. Yanımızda oldular.

Filistin bir Osmanlı toprağıydı ve siz o Osmanlı’nın torunlarısınız. Sizden Filistin davasını hiçbir zaman unutmamanızı ve her şekilde bize desteğinizin devam etmesini diliyoruz. Daha önce söylediğim gibi şu bir gerçektir ki Filistin kurtuluşa ererse tüm ümmet kurtuluşa erecektir. Filistin mahkum kaldıkça tüm ümmet de mahkum kalacaktır.





kaynak: habervaktim.com
 

Nevin_1982

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
23 Eyl 2006
Mesajlar
5,000
Tepki puanı
8
Puanları
38
Yaş
41
Konum
sakarya
Selamün Aleyküm ve Rahmetullahi ve Berekatühü değerli ablam..


Paylaşımınız için Rabbimiz razı olsun, ecrinizi zayi etmesin inşallah. Birkaç yıldır, İsrail'in sinsice girişmiş olduğu bu eylemin önlenmesi ve Aksa'mıza sahip çıkılması hususunda tüm platformlarda Müslümanlar, kendi üzerlerine düşeni yapmalıdırlar.. Yazıda bunun çağrısını yapan Prof. Dr. Abhoud Syed Lingg, Yahudi zihniyetinin yaptırdıklarını, Kur'an'ın bizleri Yahudilere karşı uyandırmaktaki görevinin bir anımsatıcısı olarak; onlara karşı gereken şekilde örgütlenmekle görevli olduğumuzu, inananlara ''hatırlatıyor''.. ''Sen öğüt verip hatırlat; çünkü gerçekten öğütle hatırlatma, müminlere yarar sağlar. (Zariyat Suresi, 55)'' ayetince.. Bu hatırlatmalar ve uyarılar, yakinimizin sağlamlaşmasına ve bu konuda vicdanen bir şeyler yapmamıza (en azından safımızı belli etmek kaydıyla) vesile olur inşallah.. Efendimiz (s.a.v)'in bir mi'raç basamağı olan Aksa'ya beslenen bu düşmanlık; Efendimiz (s.a.v)'e olan düşmanlıklarının da bir ilanıdır. Tüm komplexlerinin altında bu gerçek yatmaktadır. Bir taşın bile yahudi aleyhine dile geleceği o demlere kadar, Rabbimiz bizleri, bizlere bırakmasın; rızasını dileyerek, kutsal davamızı savunmayı nasip etsin..Emeğinize, yüreğinize sağlık güzel ablam..
Rabbimize emanetsiniz..Baki Dua ile kalın.


ve aleyna aleykum selam aliyeciğim.Rabbim sendende razı ola.Amin inşallah bizi bize nefsimize bırakmasın rabbim.Muhabbetle kardeşim
 

cihat52.5

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
20 Mar 2009
Mesajlar
27
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
36
ALLAH cc elbet birgün bu israilin belasını verecektir bunda şüphe yok.....ALLAHa cc emanet ol
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt