Meşhur bir söz vardır
İnsana sadakat yaraşır, görse de ikrah.
Yardımcısıdır doğruların Hazreti Allah.
Bir okuyucum için dünür gitmişler. Talip oldukları aileye çocuğun durumunu hiç abartmadan anlatmışlar. Maddi durumu şu, manevi durumu bu demişler. Olan ne ise onu artırmadan, eksiltmeden nakletmişler. Anlaşılan muhatap da anlayışlı biri imiş. Madem siz doğruyu söylediniz. Durumu hiç abartmadınız. Öyle ise ben de hayır demiyorum. Böyle doğru konuşan insanlarla akrabalık kurulabilir. diyorum diyerek işi tatlıya bağlamışlar.
Hazreti Allah doğruların yardımcısıdır. Yeter ki insan yanılıp da doğruluktan vazgeçmesin, yalana, mübalağaya başvurma gereği duymasın. Size bu konuyla ilgili bir tarihî olay arzedeyim izin verirseniz.
İslâm büyüklerinden Şuayb bin Harb, Horasanlı bir âlimdir. Tahsil için geldiği Medinede kalmış, geriye bir daha dönmemiştir. Bir ara Medinede kendisi için bir dünürlük sözkonusu olunca yakınlarına şöyle söyler:
Benim maddî - manevî durumumu biliyorsunuz, sakın abartmayın, ne isem onu anlatın. Beni bu halimle bilsinler, sonunda bir sürprizle karşılaşmasınlar.
Gariptir ki Şuayb biraz sert sözlü, haşin mizaçlı biriymiş. Bunu da nazara vermeyi istemiş. Nitekim kız evindeki konuşma sırasında kendisi bizzat şöyle demiş
-Benim mizacım serttir. Yanlışı görürsem hemen hatırlatırım, tekrar edilirse pek hoş karşılamam. Sabrımın fazla olduğu söylenemez. Beni böyle bilin.
Talip olduğu hanım ise ondan geri kalmamış. O da şöyle karşılık vermiş:
Ben de çenesi düşük, huyu kötü bir kadınım. Sırası gelince taşı gediğine koyar, lafımı söylerim. Beni de sessiz biri sanmayın. Bunun üzerine Şuayb bin Harb şu ibretli cevabı verir:
Ben sizi söylediğiniz şekilde kabul ediyorum. Şayet söylediğiniz gibi iseniz, kendinizi medhetmediniz, doğruyu söylediniz. Doğruyu söyleyen ise bırakılmaz. Söylediğiniz gibi değil de tevazu için böyle konuşmuşsanız zaten siz iyi insansınız. İyilerle elbette kolay geçinilir. Her iki halde de ben evet diyorum.
Bu evlilik mesud ve bahtiyar şekilde sürer. Bir gün Şuayb rüyasında Efendimizi (sav) görür. Efendimiz, Şuayba şöyle hitapta bulunur:
Gel bakalım doğru sözlü, muttaki Şuayb!
İnsana sadakat yaraşır, görse de ikrah.
Yardımcısıdır doğruların Hazreti Allah.
Bir okuyucum için dünür gitmişler. Talip oldukları aileye çocuğun durumunu hiç abartmadan anlatmışlar. Maddi durumu şu, manevi durumu bu demişler. Olan ne ise onu artırmadan, eksiltmeden nakletmişler. Anlaşılan muhatap da anlayışlı biri imiş. Madem siz doğruyu söylediniz. Durumu hiç abartmadınız. Öyle ise ben de hayır demiyorum. Böyle doğru konuşan insanlarla akrabalık kurulabilir. diyorum diyerek işi tatlıya bağlamışlar.
Hazreti Allah doğruların yardımcısıdır. Yeter ki insan yanılıp da doğruluktan vazgeçmesin, yalana, mübalağaya başvurma gereği duymasın. Size bu konuyla ilgili bir tarihî olay arzedeyim izin verirseniz.
İslâm büyüklerinden Şuayb bin Harb, Horasanlı bir âlimdir. Tahsil için geldiği Medinede kalmış, geriye bir daha dönmemiştir. Bir ara Medinede kendisi için bir dünürlük sözkonusu olunca yakınlarına şöyle söyler:
Benim maddî - manevî durumumu biliyorsunuz, sakın abartmayın, ne isem onu anlatın. Beni bu halimle bilsinler, sonunda bir sürprizle karşılaşmasınlar.
Gariptir ki Şuayb biraz sert sözlü, haşin mizaçlı biriymiş. Bunu da nazara vermeyi istemiş. Nitekim kız evindeki konuşma sırasında kendisi bizzat şöyle demiş
-Benim mizacım serttir. Yanlışı görürsem hemen hatırlatırım, tekrar edilirse pek hoş karşılamam. Sabrımın fazla olduğu söylenemez. Beni böyle bilin.
Talip olduğu hanım ise ondan geri kalmamış. O da şöyle karşılık vermiş:
Ben de çenesi düşük, huyu kötü bir kadınım. Sırası gelince taşı gediğine koyar, lafımı söylerim. Beni de sessiz biri sanmayın. Bunun üzerine Şuayb bin Harb şu ibretli cevabı verir:
Ben sizi söylediğiniz şekilde kabul ediyorum. Şayet söylediğiniz gibi iseniz, kendinizi medhetmediniz, doğruyu söylediniz. Doğruyu söyleyen ise bırakılmaz. Söylediğiniz gibi değil de tevazu için böyle konuşmuşsanız zaten siz iyi insansınız. İyilerle elbette kolay geçinilir. Her iki halde de ben evet diyorum.
Bu evlilik mesud ve bahtiyar şekilde sürer. Bir gün Şuayb rüyasında Efendimizi (sav) görür. Efendimiz, Şuayba şöyle hitapta bulunur:
Gel bakalım doğru sözlü, muttaki Şuayb!