nakşibendi
Kayıtlı Kullanıcı
- Katılım
- 12 Mar 2006
- Mesajlar
- 1,946
- Tepki puanı
- 0
- Puanları
- 0
Şimdi gerçekçi düşünelim:
"ALLAH" ismiyle açıklanan hakikatin ne olduğunu bilmeden veya açıklandığı halde onu kabul etmeden, sadece ALLAH'ı BİLMENİN sonucunda değerlendirilmesi mümkün olan ALLAH İNDİNDEKİ DİN, yani "İSLÂM" kabul edilmiş olabilir mi? Veya İslâm'ın isminden başka birşeyi kabul edilmiş olur mu?...
ALLAH ismiyle işaret edilenin ne olduğunu bilmeyen veya kabul etmeyen, yaşadığı sistemin ve kendinin aslından, özünden, hakikatinden habersiz bir biçimde ömrünü tüketirse, yaşamdan ne kazanmış, ne anlamış ve bilinci hangi hakikati farketmiş olur?...
Ne dersiniz, Mevlana Celaleddin Hazretlerinin "devranıma dahloldular da, eremediler seyranıma"dediği, böyle bir nasipsizlik; "ismine" iman ettim deyip te, işaret ettiği hakikatten gafil olmak olabilir mi?
Bilmeyen, "din" dendiğinde, dünyadaki sayısız tapınma biçimlerinden; "Kur'an" dendiğinde, kitapçıdan aldığı sayfalardan ibaret kitaptan; "OKU" hitabını işittiğinde de yazılı sayfaları okumaktan; "Allah" dendiğinde de, bir takım emirler yağdıran yukardaki tanrıdan başka birşey dahi anlayamaz...
Bilen ise bilir ki, her işin başı ALLAH'ı BİLMEK'tir...
Bundan dolayı, maneviyat yönümüz olan, hakikatimizi anlama ve değerlendirme, bilinçlenme yönelimimiz olan "dİni" konularda bilgisinden istifade ettiğimiz Zevat, herşeyden önce Allah Rasûlü'nün açıkladığı ve "ALLAH" ismiyle işaret edilen hakikatin ne olduğunu farketmiş, "ALLAH ilminden" nasiplenmiş, kendi aslına ve varlığın ÖZ'üne yönelebilmiş, bu gerçeğin farkına varılması ve yaşanması için bu ilmin paylaşılması ve yayılmasında da, ALLAH'ı BİLMENİN gereği olarak bir kazanç ve bir karşılık talep etmeden eserler vermiş, Allah Rasûlü'nün izinden giden, seçkin maneviyat ehli zevattır...
Kim için bu böyle? Elbette, halkın diniyle uğraşan mukallitler için değil, ALLAH indindeki DİN'i anlamak ve değerlendirmek isteyen, Hazreti Muhammed'in açıkladığı ALLAH'ı AHAD olarak kabul ederek yaşayanlar için...
ALLAH İNDİNDE DİN olan İSLÂM, ALLAH'ı BİLME, ALLAH SİSTEMİNİ ANLAMA ve Hakikati dünyada iken yaşayabilme ilmidir... Din, aslı itibariyle bilinç boyutunun değerlerine erebilmekle alâkalıdır ve kesinlikle dünyasal kazançlar, mertebeler, ünvanlar vs. elde etmeye yönelik değildir...
Gözünün dünyasına takılıp ta, bilincinin dünyasına yönelemeyen, bilsin ki henüz İslâm'dan ve ALLAH'ı BİLMEKTEN nasiplenememiştir... Şifa bulan, gözüyle dışarda gördüğü "kavanozu bal zannedip yalayan" değil; hakikati öğrenip, kabul edip, hazmedip; enfüsünde, kendi bilincinde yaşayarak tadına varmak suretiyle "balı" değerlendirebilendir... Aslına ve özüne dönmeyen, kabuktan, dıştan, görüntüden öteye geçemez ve "balın tadından" ebediyyen mahrum kalır...
Dünyasal --yani beş duyuyla algılanan fizik boyut ile kayıtlı-- değerler ve değerlendirmelere göre kişi bütün ömrünü dinle, diyanetle geçirmiş, sayısız ünvan, mertebe elde etmiş olsa da, ALLAH ilminden nasiplenememişse eğer, "maneviyat ehli" denen bilincin dünyasına doğmuş, öze ermişlerin huzurunda sözü muteber değildir. Zira DİN'in konusu şekiller ve kurallar değil, maneviyattır. "ALLAH ismiyle işaret edilenin ne olduğunu" öğrenen ve bilen, "Allah ehli" diye tanımlanan maneviyat ehlini de bilir elbette...
"ALLAH" ismiyle açıklanan hakikatin ne olduğunu bilmeden veya açıklandığı halde onu kabul etmeden, sadece ALLAH'ı BİLMENİN sonucunda değerlendirilmesi mümkün olan ALLAH İNDİNDEKİ DİN, yani "İSLÂM" kabul edilmiş olabilir mi? Veya İslâm'ın isminden başka birşeyi kabul edilmiş olur mu?...
ALLAH ismiyle işaret edilenin ne olduğunu bilmeyen veya kabul etmeyen, yaşadığı sistemin ve kendinin aslından, özünden, hakikatinden habersiz bir biçimde ömrünü tüketirse, yaşamdan ne kazanmış, ne anlamış ve bilinci hangi hakikati farketmiş olur?...
Ne dersiniz, Mevlana Celaleddin Hazretlerinin "devranıma dahloldular da, eremediler seyranıma"dediği, böyle bir nasipsizlik; "ismine" iman ettim deyip te, işaret ettiği hakikatten gafil olmak olabilir mi?
Bilmeyen, "din" dendiğinde, dünyadaki sayısız tapınma biçimlerinden; "Kur'an" dendiğinde, kitapçıdan aldığı sayfalardan ibaret kitaptan; "OKU" hitabını işittiğinde de yazılı sayfaları okumaktan; "Allah" dendiğinde de, bir takım emirler yağdıran yukardaki tanrıdan başka birşey dahi anlayamaz...
Bilen ise bilir ki, her işin başı ALLAH'ı BİLMEK'tir...
Bundan dolayı, maneviyat yönümüz olan, hakikatimizi anlama ve değerlendirme, bilinçlenme yönelimimiz olan "dİni" konularda bilgisinden istifade ettiğimiz Zevat, herşeyden önce Allah Rasûlü'nün açıkladığı ve "ALLAH" ismiyle işaret edilen hakikatin ne olduğunu farketmiş, "ALLAH ilminden" nasiplenmiş, kendi aslına ve varlığın ÖZ'üne yönelebilmiş, bu gerçeğin farkına varılması ve yaşanması için bu ilmin paylaşılması ve yayılmasında da, ALLAH'ı BİLMENİN gereği olarak bir kazanç ve bir karşılık talep etmeden eserler vermiş, Allah Rasûlü'nün izinden giden, seçkin maneviyat ehli zevattır...
Kim için bu böyle? Elbette, halkın diniyle uğraşan mukallitler için değil, ALLAH indindeki DİN'i anlamak ve değerlendirmek isteyen, Hazreti Muhammed'in açıkladığı ALLAH'ı AHAD olarak kabul ederek yaşayanlar için...
ALLAH İNDİNDE DİN olan İSLÂM, ALLAH'ı BİLME, ALLAH SİSTEMİNİ ANLAMA ve Hakikati dünyada iken yaşayabilme ilmidir... Din, aslı itibariyle bilinç boyutunun değerlerine erebilmekle alâkalıdır ve kesinlikle dünyasal kazançlar, mertebeler, ünvanlar vs. elde etmeye yönelik değildir...
Gözünün dünyasına takılıp ta, bilincinin dünyasına yönelemeyen, bilsin ki henüz İslâm'dan ve ALLAH'ı BİLMEKTEN nasiplenememiştir... Şifa bulan, gözüyle dışarda gördüğü "kavanozu bal zannedip yalayan" değil; hakikati öğrenip, kabul edip, hazmedip; enfüsünde, kendi bilincinde yaşayarak tadına varmak suretiyle "balı" değerlendirebilendir... Aslına ve özüne dönmeyen, kabuktan, dıştan, görüntüden öteye geçemez ve "balın tadından" ebediyyen mahrum kalır...
Dünyasal --yani beş duyuyla algılanan fizik boyut ile kayıtlı-- değerler ve değerlendirmelere göre kişi bütün ömrünü dinle, diyanetle geçirmiş, sayısız ünvan, mertebe elde etmiş olsa da, ALLAH ilminden nasiplenememişse eğer, "maneviyat ehli" denen bilincin dünyasına doğmuş, öze ermişlerin huzurunda sözü muteber değildir. Zira DİN'in konusu şekiller ve kurallar değil, maneviyattır. "ALLAH ismiyle işaret edilenin ne olduğunu" öğrenen ve bilen, "Allah ehli" diye tanımlanan maneviyat ehlini de bilir elbette...
Esselâmü aleyküm ve rahmetullàhi ve berekâtühû!..
Allah, hepimizin muîni olsun!.
Allah, hepimizin muîni olsun!.