Abdest, günahlara keffârettir.
Abdest, bilindiği üzere müstakil bir ibâdet olmayıp,
belli ibâdetleri yapmaya imkân veren,
onlara anahtar teşkil eden bir vâsıtadır.
Bir başka ifadeyle abdest; kulun, Rabb’ine ibâdet için rûhen ve bedenen hazırlanmasını temin eden bir vesîledir.
Bununla beraber Allâh Teâlâ’nın diğer emir ve nehiylerinde olduğu gibi, abdestin de birçok fayda ve hikmetleri vardır.
Esasen mânevî temizlik ve hazırlık mâhiyetinde olan abdest,
aynı zamanda maddî bir temizlenme vâsıtasıdır.
Temizlik îmandan olduğu gibi, abdest de îmandandır.
Resûlüllah (s.a.v.) Efendimiz bir hadîs-i şeriflerinde,
Müslüman’ın namaz için aldığı abdestin günahlarına keffâret olacağını belirtmiş;
bir başka hadiste de kulun,
abdest alırken elinden-yüzünden kirin-pasın döküldüğü gibi,
hata ve günahlarının da döküldüğünü ifade etmişler...
Kezâ, kıyâmet gününde Müslümanlar’ın abdest sebebiyle el,
yüz ve ayaklarının parlayacağını bildirmişlerdir.
O bakımdan dînî ıstılahta abdestin mânevî temizlenme ve arınma yönü daha büyük ağırlık taşımaktadır.
Bununla birlikte kirli-paslı bir çevrede,
toz-toprak içerisinde yaşayan insanlar için,
günde beş defa alacağı abdestin maddî temizlik açısından da ne gibi faydalar sağlayacağı açıktır.
Evinin içinde dahi ayakkabı ile dolaşan,
ayakkabısını ve çorabını ancak
yatacağı zaman çıkaran Batı modeli biri ile,
abdest alarak günde birkaç kez elini-yüzünü,
ağzını-burnunu, ayağını yıkayan, yatmadan önce ve kalktıktan sonra ağzını ve dişlerini temizleyen kimsenin,
bırakınız diğer yönleri, maddî temizlik açısından bile mukayasesi yapılamaz.
Zaten Müslüman; dış görünüşü, giyinişi, hâl ve tavırları ile tertemiz olan, kimseyi rahatsız etmeyen insan değil midir?
Günümüzde Doğulu-Batılı birçok “bilim” adamı, abdesti ve namazı beden sağlığı açısından son derece dikkat çekici bulmakta,
incelemeye almakta ve bu hususta farklı-farklı fayda ve
hikmetlerden söz etmektedirler.
Ancak bütün bu dünyevî ve maddî faydalar,
Müslüman’ın Allâh’ın emrine imtisâl etmesinin aslî sebebi değil,
sadece fer’î neticeleri, ilâve mükâfatıdır; esas karşılığı ise uhrevidir.
Garplı meşhur bir doktor "En iyi aşı,el yıkamaktır." demiştir.
Harbe girmeden şehitlik mertebesine eren bahtiyarlardan biri de, abdestli iken ölendir.
Abdestin kerâmeti saymakla bitmez.
Efendimiz (s.a.v) abdesti bozulunca su gelinceye kadar teyemmum ederdi.Bu kadar acele etmesinin sebebi soruldugunda,
"Göz acıp kapayıncaya kadar ecelin gelmiyeceğinden emin değilim, abdestli bulunmalıyım", buyurmuştur.
Hasılı abdest gunahlara kefaret hem maddi hem manevi bir ihtiyacdır.[/COLOR
Abdest, bilindiği üzere müstakil bir ibâdet olmayıp,
belli ibâdetleri yapmaya imkân veren,
onlara anahtar teşkil eden bir vâsıtadır.
Bir başka ifadeyle abdest; kulun, Rabb’ine ibâdet için rûhen ve bedenen hazırlanmasını temin eden bir vesîledir.
Bununla beraber Allâh Teâlâ’nın diğer emir ve nehiylerinde olduğu gibi, abdestin de birçok fayda ve hikmetleri vardır.
Esasen mânevî temizlik ve hazırlık mâhiyetinde olan abdest,
aynı zamanda maddî bir temizlenme vâsıtasıdır.
Temizlik îmandan olduğu gibi, abdest de îmandandır.
Resûlüllah (s.a.v.) Efendimiz bir hadîs-i şeriflerinde,
Müslüman’ın namaz için aldığı abdestin günahlarına keffâret olacağını belirtmiş;
bir başka hadiste de kulun,
abdest alırken elinden-yüzünden kirin-pasın döküldüğü gibi,
hata ve günahlarının da döküldüğünü ifade etmişler...
Kezâ, kıyâmet gününde Müslümanlar’ın abdest sebebiyle el,
yüz ve ayaklarının parlayacağını bildirmişlerdir.
O bakımdan dînî ıstılahta abdestin mânevî temizlenme ve arınma yönü daha büyük ağırlık taşımaktadır.
Bununla birlikte kirli-paslı bir çevrede,
toz-toprak içerisinde yaşayan insanlar için,
günde beş defa alacağı abdestin maddî temizlik açısından da ne gibi faydalar sağlayacağı açıktır.
Evinin içinde dahi ayakkabı ile dolaşan,
ayakkabısını ve çorabını ancak
yatacağı zaman çıkaran Batı modeli biri ile,
abdest alarak günde birkaç kez elini-yüzünü,
ağzını-burnunu, ayağını yıkayan, yatmadan önce ve kalktıktan sonra ağzını ve dişlerini temizleyen kimsenin,
bırakınız diğer yönleri, maddî temizlik açısından bile mukayasesi yapılamaz.
Zaten Müslüman; dış görünüşü, giyinişi, hâl ve tavırları ile tertemiz olan, kimseyi rahatsız etmeyen insan değil midir?
Günümüzde Doğulu-Batılı birçok “bilim” adamı, abdesti ve namazı beden sağlığı açısından son derece dikkat çekici bulmakta,
incelemeye almakta ve bu hususta farklı-farklı fayda ve
hikmetlerden söz etmektedirler.
Ancak bütün bu dünyevî ve maddî faydalar,
Müslüman’ın Allâh’ın emrine imtisâl etmesinin aslî sebebi değil,
sadece fer’î neticeleri, ilâve mükâfatıdır; esas karşılığı ise uhrevidir.
Garplı meşhur bir doktor "En iyi aşı,el yıkamaktır." demiştir.
Harbe girmeden şehitlik mertebesine eren bahtiyarlardan biri de, abdestli iken ölendir.
Abdestin kerâmeti saymakla bitmez.
Efendimiz (s.a.v) abdesti bozulunca su gelinceye kadar teyemmum ederdi.Bu kadar acele etmesinin sebebi soruldugunda,
"Göz acıp kapayıncaya kadar ecelin gelmiyeceğinden emin değilim, abdestli bulunmalıyım", buyurmuştur.
Hasılı abdest gunahlara kefaret hem maddi hem manevi bir ihtiyacdır.[/COLOR
Alıntı_