Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Manevî Rızık... (1 Kullanıcı)

cemaldurra

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
16 Nis 2008
Mesajlar
1,142
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
66
Selamun Aleyküm,

Rızık madî ve manevî olmak üzere iki türlüdür. Bedenimizin suya, ekmeğe, havaya ihtiyacı olduğu gibi; ruhumuzun da manevî gıdalara ihtiyacı vardır. İlimle, irfanla, takva ile rızıklanmak az bir nimet değildir. Hatta bu bu tür beslenme, maddî rızıktan daha önemlidir. Çünkü dünya malı yarın elimizden gidecek, ama takva âhirette karşımıza çıkacak, cennet nimetine dönüşerek tükenmeyen ebedî rızkımız olacaktır. Manevî rızıkların başında da Kur'an gelir. Kur'an'la beslenmek, onu anlayarak okuyup, yaşamaya ve yaşatmaya çalışmaktır.

Manevî ve ruhî rızıklarla beslenmeyenler, beden-ruh dengesini sağlayamayacakları gibi; dünya-âhiret dengesini de sağlayamamış olurlar. Bütün dünya sana bağışlanmış olsa, manevî rızıklar, cennet rızıkları ve cemal-i ilahi ile müşerref olma yanında bu maddî rızıklar nedir ki? Dünyada ebedî kalış olmadığı gibi, dünyanın nimetleri de fanidir. Fani olduğu gibi, hepsinin başında ve sonunda zahmetler vardır. Zevkleri çabucak geçer. Ama manevî rızık, ibadetlerden alınan tad, kalp huzuru, cennet rızıkları öyle değil. "Nefsanî arzulara, (özellikle) kadınlara, oğullara, yığın yığın biriktirilmiş altın ve gümüşe, salma atlara, sağmal hayvanlara ve ekinlere karşı düşkünlük insanlara çekici kılındı. Bunlar, dünya hayatının geçici menfaatleridir. Halbuki varılacak güzel yer, Allah'ın katındadır. De ki: Size bunlardan daha iyisini bildireyim mi? Takva sahipleri için Rableri yanında, içinden ırmaklar akan, ebediyyen kalacakları cennetler, tertemiz eşler ve (hepsinin üstünde) Allah'ın rızası, hoşnutluğu vardır. Allah, kullarını çok iyi görür." (3/Âl-i İmran, 14-15) Bütün bunlara rağmen, insan, dünya malına daha çok rağbet ediyor. Unutuyor ki, dünya, onları kucağında ebedî olarak taşımayacaktır. Öyleyse, üç kuruşluk dünya için bunca kavgaya, bunca günaha ve isyana ne gerek var?

"Dünya için olunca, azmin dağları deler;
Fakat Hakka gel desem, ayakların sendeler!"

Seni yaratan, seninle beraber rızkını da yaratmıştır. O Rezzâk'tır. Senin için takdir edilen rızkı bir başkasının yemesine imkân ve ihtimal yoktur. Sen, kendi rızkını bitirmedikçe ömrün de son bulmaz. Allah Teala, bir kulunu yaşatmak istemediği zaman rızkını kesiverir; bir kere de rızkı kesince, kimsenin sana rızık vermesine imkân bulunmaz.

Düşünmemiz gerekmez mi? Elime aldığım bir elma, hangi ağacın dalından koptu da tâ bana kadar ulaştı? Sözgelimi Amasya'nın filân köyünde yetişen/yaratılan bu elma; İstanbul'da benim avucuma düşüveriyor. Onun milyonlarca insandan herhangi birine değil de bana nasib olması, Allah'ın onu benim için yarattığını gösterir. Yeryüzündeki meyve ağaçları, âdeta ellerini meyvelerle doldurup: "Ey Âdemoğlu, beni ye" diye yalvarmaktadır. Bu, bizim yiğitliğimizden değil; Allah'ın Razzâk olmasından ve cömertliğindendir. Yine insan, ana rahminde iken, kendini bilmiyordu. Onu nazla, sefa ile besleyen kimdi? Rızkı, göbekten geliyordu, doğunca oradan gelen rızkı bitti; göbek kesildi. Kendi başına gıdalanamayacağını bilen Rab insanı unutmadı. Bu defa, rızkı orada yaratıldığı için, Allah, bebeğin annesinin göğsünde sütten pınarlar çağlattı.

Yumurtadan çıkan kuş yavrularına baktığımızda görürüz ki, kabuğunu kırar kırmaz yavru kuş ağzını açıp bekliyor. Ona ağzını açmayı öğreten kimdir? İşte Allah'ın Razzâk ismi ile rızık vermesi bize bunları düşünmemizi ve her zaman O'na teşekkür etmemizi hatırlatmaktadır. "Yeryüzünde hiçbir dâbbe, yani debelenip duran hiçbir canlı yoktur ki, onun rızkı Allah'a ait olmasın." (11/Hûd, 6). Yani, bütün canlıların rızkı, kuvveti, gıdası ve beslenmesi, yaşamak için gerekli olan bütün şartlar ve sebepler Allah'a aittir, O'ndandır. Tabiî veya iradî olarak o canlının o rızka kavuşması Allah'ın yükümlülüğü altındadır. Yaşatmak istediği sürece, bütün âlem, onu önlemeye ve engellemeye çalışsa yine de göndereceği rızkı gönderir. Allah'ın ilmi ve kudreti çok geniş, fazl u keremi ile Rab'lığı muazzamdır. Şu halde insan, rızkını Allah'tan istemeli ve rızık için değil; Allah için çalışmalıdır. Rızık meselesi, o kadar endişe edilecek bir şey değildir. Allah'tan başkasından rızık beklemek beyhudedir. (5)

Allah, insanların ve canlıların ihtiyaç duyduğu her şeyi yaratarak, yeryüzüne depo etmiştir. İnsana düşen; hem bu dünyadaki, hem âhiretteki rızkı için gayret sarfetmektir. Ama gayretin yönü ve içeriği ile rızkın helalını veya haramını tercih etmiş olacaktır. Böylece de âhiret rızkını bu dünyadan kendisi göndermiş veya sadece burada tüketmiş olacaktır.

Elmalılı, Hak Dini Kur'an Dili, Azim, 1, 179
Şamil İslâm Ansiklopedisi, 5, 254
M. Kenan Çığman, Kazâ-Kader, s. 218-228
İlâhi Kanunların Hikmetleri, s. 348-365
Elmalılı, a.g.e. c. 4, s. 518

Allah'a emanet olun...​
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt