Câbir bin Abdullah (ra) dedi ki: Resûlullah Efendimiz (asm) buyurdu ki: "Her kim ezanı işittiği zaman "Allahümme Rabbe hâzihi'd-da'veti't-tâmmeti ve's-selâti'l-kâimeti âti Muhammedeni'l-vesîlete ve'l-fadîlete ve'b'ashü makâmen-mahmûdeni'llezî veadtehû. İnneke lâ tuhlifu'l-mî'âd" (Mânâsı: Ey bu mükemmel davetin ve namaz kıyâmı (duruşu) emrinin sahibi olan Allah'ım! Efendimiz Muhammed'e (asm) vesîleyi ve yüksek dereceleri ver. Ve ona, vaad ettiğin Makam-ı Mahmûd'u lütfeyle. Şüphesiz Sen sözünden dönmezsin" derse, kıyâmet gününde benim şefaatim ona hak olur."3
Duâda geçen Makam-ı Mahmûd Peygamber Efendimize (asm) ümmetiyle ilgili olarak verileceği vaad olunan yüksek bir makamdır.
* İbn-i Abbas (ra) rivâyet etmiştir ki; Allah Resûlü (asm) bu makamın bir hadis-i kudsîde Cenâb-ı Hak tarafından şöyle bildirildiğini beyan buyurur: "O öyle bir makam ki, bu makamda öncekiler de, sonrakiler de sana teşekkür ederler, sana minnettâr olurlar. Sen şerefçe bütün yaratılmışların üstünde olursun, istersin verilir, şefaat edersin şefaatin makbul olur. Senin sancağının altında olmadık hiç kimse kalmaz."4
* Ebû Hüreyre'nin (ra) rivâyeti de şöyledir: Peygamber Efendimiz (asm) şöyle buyurmuştur: "Bu o makamdır ki, onda ümmetime şefaat edeceğim."5
* Ka'b bin Mâlik (ra) rivâyet etmiştir ki; Resûl-i Ekrem Efendimiz (asm) şöyle buyurdu: "Allah insanları diriltecek; bana da yeşil bir elbîse giydirecek. Ondan sonra Allah ne söylememi isterse söyleyeceğim. İşte Makam-ı Mahmud bu makamdır."6
Üstad Bedîüzzaman Hazretleri, Peygamber Efendimizin (asm) Makam-ı Mahmûd'unu "Rabbânî bir sofra" kavramı ile izah eder. Öyle bir sofradır ki, Cenâb-ı Hak tarafından dağıtılan bütün nurlar, verilen bütün ikrâmlar, ikrâm edilen bütün feyizler, ihsân edilen bütün lütuflar, sevaplar, nîmetler, bağışlamalar, mağfiretler ve merhametler o sofradan akıyor.
Resûl-i Zîşâna (asm) okunan Salavât-ı Şerîfeler, o İlâhî sofraya edilen davete icâbet hükmündedir. Yani Salavât-ı Şerîfe okumakla insan o İlâhî sofra sahibi tarafından yapılan davete uymuş; sofraya yaklaşmış ve sofradan istifâde etmiş olur.7
1- Müslim, Salât, 11; 2- Müslim, Salât, 12; 3- Buhârî, 2/365; 4- Tecrit Terc. 2/574; 5- a.g.e.. 2/574; 6- a.g.e., 2/574; 7- Mesnevî-i Nûriye, s. 76.
Duâda geçen Makam-ı Mahmûd Peygamber Efendimize (asm) ümmetiyle ilgili olarak verileceği vaad olunan yüksek bir makamdır.
* İbn-i Abbas (ra) rivâyet etmiştir ki; Allah Resûlü (asm) bu makamın bir hadis-i kudsîde Cenâb-ı Hak tarafından şöyle bildirildiğini beyan buyurur: "O öyle bir makam ki, bu makamda öncekiler de, sonrakiler de sana teşekkür ederler, sana minnettâr olurlar. Sen şerefçe bütün yaratılmışların üstünde olursun, istersin verilir, şefaat edersin şefaatin makbul olur. Senin sancağının altında olmadık hiç kimse kalmaz."4
* Ebû Hüreyre'nin (ra) rivâyeti de şöyledir: Peygamber Efendimiz (asm) şöyle buyurmuştur: "Bu o makamdır ki, onda ümmetime şefaat edeceğim."5
* Ka'b bin Mâlik (ra) rivâyet etmiştir ki; Resûl-i Ekrem Efendimiz (asm) şöyle buyurdu: "Allah insanları diriltecek; bana da yeşil bir elbîse giydirecek. Ondan sonra Allah ne söylememi isterse söyleyeceğim. İşte Makam-ı Mahmud bu makamdır."6
Üstad Bedîüzzaman Hazretleri, Peygamber Efendimizin (asm) Makam-ı Mahmûd'unu "Rabbânî bir sofra" kavramı ile izah eder. Öyle bir sofradır ki, Cenâb-ı Hak tarafından dağıtılan bütün nurlar, verilen bütün ikrâmlar, ikrâm edilen bütün feyizler, ihsân edilen bütün lütuflar, sevaplar, nîmetler, bağışlamalar, mağfiretler ve merhametler o sofradan akıyor.
Resûl-i Zîşâna (asm) okunan Salavât-ı Şerîfeler, o İlâhî sofraya edilen davete icâbet hükmündedir. Yani Salavât-ı Şerîfe okumakla insan o İlâhî sofra sahibi tarafından yapılan davete uymuş; sofraya yaklaşmış ve sofradan istifâde etmiş olur.7
1- Müslim, Salât, 11; 2- Müslim, Salât, 12; 3- Buhârî, 2/365; 4- Tecrit Terc. 2/574; 5- a.g.e.. 2/574; 6- a.g.e., 2/574; 7- Mesnevî-i Nûriye, s. 76.