Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Mağrip’te Alevlenen İsyan Ateşi (1 Kullanıcı)

mürmüdük

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
7 Tem 2009
Mesajlar
6,952
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
53
Web Sitesi
anadoluhaber.blogcu.com
images

Mağrip’te Alevlenen İsyan Ateşi Yeni Bir Çağın Müjdecisi Mi? -1-

Murad Salih


[bırak haksıza boyun eğeni

sıcak odalardan seyretsin

soğuktan ciğeri delinenleri

açları, çıplakları

unutsun ipe çekilenleri

kurşunlananları...

malı azalmasın onun

teni incinmesin tek.


bırak karışmayıp seyredeni

candan geçen gelsin safımıza

kavga kaçkını

fistan giysin dolaşsın...

gizli inançsız için değil

kılıçların gölgesindeki yer.] (1)


Kendini ateşe veren bir Tunuslu gencin yanan bedeninden sıçrayan isyan kıvılcımları, çok kısa sürede Tunus sınırlarını aşarak önce komşu Kuzey Afrika ülkelerine, sonra da Asya Kıtası’na sıçradı... Bu Gidişle bu alevler bütün dünyayı saracak gibi görünüyor...

Ne oluyor?

Bu soruya cevap vermeden önce bir TRT’de haberinden son durumu özetleyelim:

[Ortadoğu Ayaklandı
Tunus ve Mısır'ın ardından Ortadoğu'yu saran isyan ateşi büyüyor.
Yayına Giriş: 21.02.2011

Yemen’de Bahreyn’e, Irak’tan İran’a, Kuveyt’ten Fas’a birçok ülkede gösteriler hız kazandı.
Yemen
Ortadoğu’da en şiddetli gösteriler Yemen’de gerçekleştiriliyor.
Göstericiler gece yarısından itibaren Kahire’deki halk isyanının merkez üssünden esinlenerek, "Tahrir Meydanı" adını verdikleri meydana geldi.
32 yıldır iktidarda bulunan Devlet Başkanı Ali Abdullah Salih’in görevinden ayrılmasını isteyen protestocularla polis arasında çıkan çatışmalarda kan döküldü.
Aden’de 17 yaşındaki bir genç akşam saatlerinde devriye gezen askerlere taş attığı gerekçesiyle öldürüldü.
Böylece Yemen’de karışıklığın başladığı perşembe gününden beri ölenlerin sayısı 12’ye yükseldi.
Bu arada binlerce rejim karşıtı Sana Üniversitesi’nin önündeki meydanda oturma eylemi düzenliyor.
İran
İran’da Arap dünyasındaki hareketlenmeden cesaret alan muhalefet dün yine sokaktaydı.
İran’ın başkenti Tahran’da polisle kovalamaca yaşayan göstericiler Ayetullah Ali Hamaney karşıtı sloganlar attı.
Gösteriler sırasında gözaltına alınan eski Cumhurbaşkanlarından Haşimi Rafsancani’nin kızı da serbest bırakıldı.
Yabancı basının görüntü çekmesine izin verilmedi, bazı görüntüler Youtube üzerinden yayınlandı.
Tahran’da çıkan çatışmalarda 1 kişinin öldüğü iddia edildi.
Fas
Fas’ta hükümet karşıtı gösterilere katılan binlerce kişi, Kral Muhammed’den yetkilerinin bazılarını devretmesini ve yolsuzlukla mücadele yolunda harakete geçmesini istedi.
Fas’ta ayrıca Kazablanka, Marakeş ve bazı küçük kentlerde de hükümet karşıtı gösteriler vardı.
Bahreyn
İsyanın yayıldığı bir diğer ülke Bahreyn’de protestocular geceyi yine başkent Manama’da İnci Meydanı’nda geçirdi.
Protestolara katılan binlerce öğretmen hükümet düşene kadar eğitime ara verdiklerini duyurdu.
Bugüne kadar 7 göstericinin hayatını kaybettiği çatışmalarda yüzlerce kişi yaralandı.] (2)

***
Tunuslu bir gencin yaklaşık bir ay önce kendi bedenini yakarak başlattığı isyanın sirayet gücü ve yayılma hızına bakarsak...

Yalnızca bu güç ve hız bile, ortada bugüne kadar gördüklerimizden farklı bir durum olduğunu gösteriyor...

Açlıksa açlık...

Yoksullukluksa yoksulluk...
İşsizlikse işsizlik...

Yolsuzluksa yolsuzluk...

Baskı ise baskı...

Haksızlıksa haksızlık...

Zulümse zulüm...

İşkence ise işkence...

Bütün bunların hepsi o ülkelerde uzun yıllardır varolan şeyler değil mi?..

Ne oldu da...

Üzerine benzin dökerek kendini ateşe veren Tunuslu bir delikanlının vücudundan sıçrayan isyan kıvılcımları önce kendi ülkesini, sonra da komşu ülkjeleri tutuşturarak Ortadoğu’ya kadar bu kadar kısa sürede ve bu kadar hızlı bir şekilde sireyet ettii...

Ve...

Bütün dünyayı yakıp kavurabilecek bir potansiyel güce erişti?

Bunun sırrı “Mağripli Gençler Batıcı Diktatörleri Devirirken...” (3) başlıklı yazı dizimizde Merhum Üstad Necip Fazıl Kısakürek’ten yaptığımız bir kaç iktibasta gizli gibi...

***
Birincisi şu:

[Görülüyor ki, istikbalin büyük hareketleri, artık, parça ve ucuz ihtilâl sınırını
aşmış ve hem içeriye, hem dışanya doğru, kıt'a ihtilâl ve inkılâbı çapına
ulaşmıştır.]
(4)

Bu satırların sahibi merhum Üstad Necip Fazıl, son devir fikir ve san’at adamlarımız arasında Türkçeye en hakim olanlarından biridir. O’nun bu cümlesinde istikbale dair bir öngörüsünü adeta vuku bulmuş bir olaydan bahsediyormuşcasına kesin hüküm ifade edecek tarzda “ulaşmıştır"kelimesiyle bitirmesi ilginç değil mi?...

Daha ilginci kitapta bu cümlenin geçtiği bölümün başlığının “GELECEKTE İHTİLÂL” (5) olması...

Bundan da ilginç olanı ise; Üstad’ın “gelecek”teki, “kıt'a ihtilâl ve inkılâbı çapına Ulaş”acağını berlirttiği ihtilalller için çizdiği ve“zelzele/deprem fay hatttı”na benzettiği, “ihtilâl/devrim hattı”dır:
images

“Afrika'nın şimalinden başlayarak Asyanın Anadolu cenubu Akdeniz kıyılarını
yalayan ve oradan Basra Körfezi’ne doğru uzanıp Mezopotamya’yı içine alan ve
Pakistan'a kadar ulaşan, zelzele hattına benzer bir şerit üzerinde..”
(6)

İfade aynen bu...

Bugünün Türkçesiyle “deprem fay hatttı”na benzettiği, “ihtilâl/devrim
Hattı” şöyle:

Afrika’nın kuzeyinden başlayarak...

Asya’da Anadolu hizasındaki güney Akdeniz (Mısır Vb) kıyılarını yalayan ve...

Oradan Basra Körfezi’ne doğru uzanıp Mezopotamya’yı içine alan...

Ve Pakistan'a kadar ulaşan, zelzele hattına benzer bir şerit üzerinde....

Olacaklar şöyle ifade edilmiş:

“Sadece, ellerine silâh emanet edilmiş olmanın imtiyazından faydalanarak
(monarşi)lerini deviren ve (oligarşi)lerini kuran bu tipler...”

Yani Bin Ali’sinden, Mübarek’ine..

Kaddafi’sinden, Fas Kralı Muhammed’ine...

Ürdün Kralı Abdullah’ından, Kuzey Irak Diktatörü Barzani’sine...

Körfez’de AB-D emperyalizminin bekçi köpekliğini yapan emirciklere...

Suud’daki Vahhabi zorbalardan, Yemen’deki çapulcuya...

Filistindeki Hain Mahmud Abbas’tan, Afganistandaki işbirlikçi kukla Karzai’ye...

Pakistan’daki rüşvetçi hırsızdan, Bangladeşteki kapıkullarına kadar..

“..bu tipler hakikatte, Doğu âlemini Batı kültür emperiyalizmasına ezdirmiş,
türlü ülkelerde türlü örnekleri yaşayan mücerret bir küfür modelinin aynı
kalıptan dökülme maketleridir ve istikbâlin ihtilâlleri bakımından başlıca hedefi
teşkil etmek mevkiindedir ”...
(7)
images

İşte bugün olanlar, 35 yıl önce nazarı keskin bir mütefekkir’in öngördükleriyle birer birer nasıl örtüşmekte ise...

Bundan sonra olacaklar için aynı kaynağa başvurmamak herhalde aptallık olurdu.
images

Dipnotlar:

1-Salih Mirzabeyoğlu, Moro Destanı, İbda Yayınları, İstanbul.
2-Bkz:
http://www.trt.net.tr/anasayfa/anasayfa.aspx
3-Murad Salih, “Mağripli Gençler Batıcı Diktatörleri Devirirken...”: http://entellektuel.s4.bizhat.com/viewtopic.php?t=3573&mforum=entellektuel
4-Necip Fazıl Kısakürek, İHTİLÂL, b.d. yayınları Nisan 1976- İST.
5-Age.
6-Age.
7-Age.

(Devam edecek)
 

mürmüdük

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
7 Tem 2009
Mesajlar
6,952
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
53
Web Sitesi
anadoluhaber.blogcu.com
Mağrip’te Alevlenen İsyan Ateşi Yeni Bir Çağın Müjdecisi Mi? -2-

Murad Salih
images


“Kuzey Afrika’nın ve Mezapotamya’nın ve Körfez’in ve Yemen’in ve Suudi Arabistan’ın ve Irak’ın ve Afganistan’ın ve diğerlerinin arslan yürekli gençleri tarafından birer birer devrilen ve devrilecek olan bu aşağılık 'tipler'in temsil ettikleri despotluktan ibaret bugünkü rejimlerin yerine gelecek olan nedir?” sorusuna medya bülbülü çakma uzmanlar gibi “tabii ki demokraaasi” demeden önce şu satırlara bir göz atın:

“Batının madde terakkileri önünde kendisine yeni bir ruh arama buhranına düştüğünden habersiz ve bu feci buhranın 19 uncu Asır ortalarından başlayıcı seyrinden bilgisiz bu tipler, kolayca başardıkları ihtilâlleri, muazzam bir ideolocya plâtformasına dayalı, en zor bir ihtilâl şekline devr ve tazmin etme borcundadırlar.” (

Bu aşağılık “tipler”, yalnızca kolayca geldikleri iktidardan devrilmekle kalmayacaklar...

Aynı zamanda, onların bu çapsız iktidarlarını, “muazzam bir ideoloji platformuna dayalı” ve başarılması en zor bir ihtilal şekline hem devir hemde “tazmin/yaptıkları zararı ödeme” gibi bir borçları da olacaktır...

Yani...

Bu dönüşüm Ali gitti geldi Veli, eski tas eski hamam hesabı basit bir iktidar el değiştirmesi olmayıp...

İktidarın niteliğini/kalitesini olumluya doğru değiştirip dönüştürecek çok zor bir sürecin de başlangıç hamlesini teşkil edececeğini aynı eserden okuyalım:

“Bunlar, hem büyük mütefekkir eksikliği sebebiyle asırlardır içinden, hem de son asırda bedavacı mukallitler vasıtasiyle dışından çökertilen Doğu âlemini, iki dünya arası mahsup sırlarına âşinâ, yepyeni, şahsiyetli ve bütün insanlığa aradığı muvazeneyi vâdetmekte liyakatli bir nesle bırakmak zorunun kılıcı altındadırlar.” (9)

“Bunlar”...

Yani bugün birer birer kendi ülkesinin gençleri tarafından domino taşları gibi ard arda devrilmekte olan sefil piyonlar...

“..hem büyük mütefekkir eksikliği sebebiyle asırlardır içinden, hem de son asırda bedavacı mukallitler (taklitçiler) vasıtasiyle dışından çökertilen Doğu âlemini,”...

“..iki dünya arası mahsup (hesaplaşma, ödeşme) sırlarına âşinâ,”...

“..yepyeni, şahsiyetli ve bütün insanlığa aradığı muvazeneyi (dengeyi) vâdetmekte liyakatli (lâyık, ehil, bir şeyi yapma yeteneğine dahip)..”

“..bir nesle bırakmak..”

“..zorunun kılıcı altındadırlar (bunu istemeyecekler ama kılıç zoruyla mecburen bırakacaklar).”
images

Aynı eserden (10) :

“Yıktıkları bîçare idarelere karşılık ülkelerini çaresiz kılan bu (enkizisyon) rahipleri,” ...

“...karşılarına çıkarılacak, atom bombası gücünde bir Doğu (Rönesans)ı Hareketiyle..”

“..büyük ihtilâl dâvasının İstikbalde Şark bölümünü ihtar ediyorlar.”

Kısacası...
images

Yakında bütün dünyayı saracak gibi görünen bu isyan ateşi öncelikle mevcut bütün iktidar ve rejimleri yakıp kavuracak...

Kapitalizm, neoliberalizm, demokrasi, küreselleşme gibi kirli kavramlar ve bunlara bağlı bütün alt kavramlar ile bu kavramlar etrafında oluşturulan bütün kurum ve kurululuşlar, hizmet ettikleri Batı emperyalizmiyle birlikte bu isyan alevleri içinde kavrulup yok olacaktır...

Ve zuhur edecek olan “atom bombası gücünde bir Doğu (Rönesans)ı Hareketiyle büyük ihtilâl dâvasının İstikbalde Şark bölümü” Tamamlanacak...
images

Ve ona “Büyük ihtilâl dâvasının” Garb/Batı bölümü de eklemlendikten sonra...

Bu küllerin içinden...

Yepyeni bir dünya...

Yepyeni bir nizam...

Yepyeni bir çağ doğacaktır...

Bu yeni çağ insana haysiyetini ve onurunu iade edecek...

Onu “yaratılmışların en şereflisi” makamına yeniden oturtacaktır...

Ortada korkacak bir şey yok...

Ruhlarımız zincirlerinden kurtuluyor...

Özgürleşiyoruz...

İnsanlaşıyoruz...

Kendimize geliyoruz...

Bu kutlu isyan alevini canlarını ortaya koyarak ülkeden ülkeye taşıyan arslan yürekli gençleri de, şafağı söken yeni çağı da selâmlamanın ve üzerimize düşeni yapmanın tam vaktidir bugünler...

Sözü başladığımız yerden...

35 yıl önce sanki bugünler için yazılmış gibi duran “Moro Destanı”ndan bir kaç mısra ile
Noktalıyalım:

[sandılar yanlızlığımız

suskunluğumuz olacak

suskunluğumuzun bahanesi olacak

yalnızlık.

sandılar sesi soluğu çıkmaz

kolu kanadı kırık insanımın.



bilemediler dağın, taşın

açan tomurcuk, uçan kuşun

ak öfke kesileceğini...


bilemediler her inançlı

bir kıvılcım taşır

böyle günlere...


bilemediler yalnız "mutlak hakim"e

bağlılığımızı

-yalnız ona kul ona eğileceğimizi-

bilemediler oy

kadın, ihtiyar

genç, çocuk

her can bir siper olup

burç burç

direneceğimizi!..


uşaklık eskimedi eskimesine

kölelik eskimedi eskimesine

"aşk” da, "bağlılık” da, "yiğitlik” de...


sürüyor; sürecek zaman sahnesinde

iyi ve kötünün başlayan savaşı

ve zafer mutlak iyinin

bu dünya ve ötesinde] (11)

Dipnotlar:

8- Age.
9- Age.
10- Age.
11- Salih Mirzabeyoğlu, Moro Destanı, İbda Yayınları, İstanbul.
 

mürmüdük

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
7 Tem 2009
Mesajlar
6,952
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
53
Web Sitesi
anadoluhaber.blogcu.com
Mağripli Gençler Batıcı Diktatörleri Devirirken... -3-
Murad Salih

images-9.jpg


Yani günümüzden 35 yıl önce bu ülkenin bir mütefekkiri diyor ki:

- Artık (monarşi - krallık idaresi) diye basit hedeflere karşı bir ihtilâl mevzuu (konusu) kalmamıştır. Bunlar son Afrika ve Anadolu cenubundaki (güneyindeki) memleketlerde görülen mini ihtilâllerle ortadan kalkmıştır...

- Ortada birkaç mostralık ülkeden başka da, «melik» veya «kral» unvanı altında bir örnek yoktur...

- . Fakat feciin fecii ve günden güne modalaşmakta şu hal vardır ki, eski «melik»lerin yerine, hemen hepsi asker, diktatörler ve onların (oligarşi - hizip idaresi) tipleri geçmiştir...

- Sadece, ellerine silâh emanet edilmiş olmanın imtiyazından faydalanarak (monarşi)lerini deviren ve (oligarşi)lerini kuran bu tipler, Afrikanın şimalinden (kuzeyinden) başlayarak Asyanın Anadolu cenubu Güneyindeki) Akdeniz kıyılarını yalayan ve oradan Basra körfezine doğru uzanıp Mezopotamyayı içine alan ve Pakistan'a kadar ulaşan, zelzele hattına benzer bir şerit üzerinde, sefil, komik, fikirsiz, çilesiz, mazi ve istikbal murakabesinden yoksun, en sığ plânda taklitçi ve yafta bilgilere dayalı bir ihtilâlcilik oyununa rejisörlük etmektedir.

- Öz nefsinin gafili olduğu kadar, taklide yeltendiği Batının da cahili bu tipler, hakikatte, Doğu âlemini Batı kültür emperiyalizmasına ezdirmiş, türlü ülkelerde türlü örnekleri yaşayan mücerret bir küfür modelinin aynı kalıptan dökülme maketleridir; ve istikbâlin ihtilâlleri bakımından başlıca hedefi teşkil etmek mevkiindedir.

- Batının madde terakkileri önünde kendisine yeni bir ruh arama buhranına düştüğünden habersiz ve bu feci buhranın 19 uncu Asır ortalarından başlayıcı seyrinden bilgisiz bu tipler, kolayca başardıkları ihtilâlleri, muazzam bir ideolocya plâtformasına dayalı, en zor bir ihtilâl şekline devr ve tazmin etme borcundadırlar.

- Bunlar, hem büyük mütefekkir eksikliği sebebiyle asırlardır içinden, hem de son asırda bedavacı mukallitler vasıtasiyle dışından çökertilen Doğu âlemini, iki dünya arası mahsup sırlarına âşinâ, yepyeni, şahsiyetli ve bütün insanlığa aradığı muvazeneyi vâdetmekte liyakatli bir nesle bırakmak zorunun kılıcı altındadırlar...

- Yıktıkları bîçare idarelere karşılık ülkelerini çaresiz kılan bu (enkizisyon) rahipleri, karşılarına çıkarılacak, atom bombası gücünde bir Doğu (Rönesans)ı hareketiyle büyük ihtilâl dâvasının İstikbalde Şark bölümünü ihtar ediyorlar.]

Bugün Tunus’ta spontane/kendinden zuhur tarzında aniden patlayan devrimin herkesi şaşırtan sirayet gücü ve yayılma hızının sebebi yukarıdaki satırlarda açıkça görülüyor...

Aynı satırlarda Mağrip’te batıcı diktatörü devirmekle başlayan bu spontane/kendinden zuhur devrimler zincirinin mukadder olan ve “atom bombası gücünde bir Doğu (Rönesans)ı hareketiyle” zuhur edecek olan “büyük ihtilâl dâvasının (..) Şark (doğu) bölümünü”n de öncüsü/habercisi oldukları ayan beyan okunuyor...
images

Bu satırlar...

Hem yazıldığı zamanın şiddetli bir ihtiyacını haykırıyordu...
images

Hem de olması gerekenleri...

Yani o günün insanlarının ne yapmaları gerektiğini...

Nasıl bir zuhura hazırık yapmakarı gerektiğini...

Yıl 2011...

Aradan yaklaşık 40 yıl geçmiş...

Bir nesil boş işler peşinde ömür tüketmiş...

O günkü İhtiyaçsa daha acil ve daha vahim bir hal almış ama...

Kitleler Pentagon-Pensilvanya- Washington-Ankara-İstanbul hattında döndürülen dolaplarla hipnotize edilmiş durumdayken...

Ne devrimi?

Herhangi bir şeye...

Kendilerine dair şahsî bir şeye bile itiraz edecek, “hayır” diyecek mecalleri kalmamış şu insan enkazlarıyla mı?..

Acaba “otoriteye” itaatsizlik mi etmiş olurum?

“Otorite”ye itaatsizlik edersem imanımı mı kaybederim?

Günaha mı girerim?

Hocaefendiyi mi üzerim?

Diye düşünmekten kıpırdayamaz duruma gelmiş/getirilmiş yığınlarla...

“Büyük Devrim” olur mu?

Büyük veya küçük...

Bir devrim için herşeyden önce mangal gibi bir yürek, çelik gibi bir irade, sağlam bir bilgi/kültür birikimi gerekir...

Var mı böyle biri?

Var...

Ve O şöyle diyor:

[VE YALNIZ BEN...

GÖZLERİM, SÖKMEYE YAKIN ŞAFAK AYDINLIĞINI SEYRE HAZIR, O OLAĞANÜSTÜLÜĞÜ BEKLİYORUM...

OLAĞANÜSTÜLÜK?..

ÖMRÜMÜN BÜTÜN GİRİNTİ VE ÇIKINTILARINI KENDİSİNE MAHSUS BİLDİĞİM BÜYÜK ZUHUR...

MUAZZAM BİR İSLÂMİ ZUHUR...

BAŞIMA NE GELDİYSE, BU YÜZDEN!..]

Ben O’nun ne dediğini yazdım...

Merak eden onun KİM olduğunu ve başına neler geldiğini nasılsa bulur...

Son bir not...

Bu türden lidersiz, örgütsüz, herhangi bir fikre istinat etmeyen, spontane/kendinden zuhur devrimlerin, devrim sonrası karşılaşmaları kuvvetle muhtemel riskler başka bir yazı konusu olsa da; riskleri var diye zamanı gelmiş bir devrimi ertemelemenin ahmakça bir davranış olacağı açıktır...

Bütün riskleri göze almadan devrim olamayacağı gibi, yaşamak da olmaz...

Çünkü risk sadece devrimler için söz konusu değildir: Risk hayatın ayrılmaz bir parçasıdır..

En basit davranışlarımızı -farkında olsak da olmasak da- sayısız risklerle karşı karşıya kalarak yaparız..

İçerken boğulma riski var diye su içmekten kaçınmak hastalıklı bir düşünce tarzı değil midir?

Riskten kaça kaça...
images

- “Aman oyuna gelmeyelim... Yaş tahtaya basmayalım... Provokatörlerin dolmuşuna binmeyelim... Her işin içinde ABD-İsrail parmağı var... onlardan izinsiz yaprak bile kımıldayamaz... Çümkü onların gücü herşeye yeter... Biz aciz biçareleriz ne yapabiliriz ki?... En iyisi “otoriteye” boyun eğederek onun izni olmadan hiçbir işe kalkışmamaktır...”
images

Diye akıllar dağıtarak lider-şeyh,yazar- çizer- kanaat önderi maskeleriyle ortalıkta dolanıp insanımızı avutup/uyutup uyuşturanu işbirlikçi hainlerin söyledikleriyle amel ede ede...

Bir bakarız ki...

Bugün olduğu gibi; tuvalete giderken bile Pentagondaki “otorite”den izin almak durumuyla karşı karşıya kalıvermişiz...

Mağrip’te yanan devrim ateşinin alevleri...

Avutulan/uyutulan/afyonlanan yığınları eninde sonunda bu derin hipnoz uykularından uyandıracak ve -“atom bombası gücünde bir Doğu (Rönesans)ı hareketiyle”- Büyük Devrim/Büyük Zuhur mutlaka gerçekleşecektir...

Mağripli gençlerin yaktıkları devrim ateşi sanki bunun müjdecisi...

Onları bütün samimiyetimizle destekliyor, saygı ve sevgi ile selâmlıyoruz...

[Ortalık mahşer gibi...
Kim buranın sahibi,
Kimlerin düğünü var?
Güneş batan bir bayrak;
Şu kıpkızıl ufka bak,
Ana baba günü var!](****)
images

Dipnotlar:

**** İHTİLÂL, Necip Fazıl Kısakürek, b.d. yayınları Nisan 1976- İST
 

mürmüdük

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
7 Tem 2009
Mesajlar
6,952
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
53
Web Sitesi
anadoluhaber.blogcu.com
Mağripli Gençler Batıcı Diktatörleri Devirirken... -1-

Murad Salih

22774.jpg


[Deniz ufkunda bu top sesleri nerden geliyor?
Barbaros, belki, donanmayla seferden geliyor!..

Adalar´dan mı? Tunus´dan mı, Cezayir´den mi?
Hür ufuklarda donanmış iki yüz pâre gemi

Yeni doğmus aya baktıkları yerden geliyor;
O mübârek gemiler hangi seherden geliyor?](*)

Mağrip?..

Garp/Batı kelimesiyle ilişkisi aşikâr...

Lügatta “Batı taraf. Garb/Batı. Güneşin battığı cihet. Akşam vakti. Afrikanın kuzey tarafı. Türkiye'ye nisbetle garbda bulunan Fas, Tunus, Cezayir tarafı” yazıyor...

Bugünkü mağrip ülkeleri Osmanlı çökerken Batı’nın pençesine düştüler...

Trablusgarb’ın yakın tarhimizde önemli bir yeri var...

“Vikipedi, özgür ansiklopedi”ye göre bu bölgenin siyasî tarihi kısaca şöyle:

[Mağrip (Arapça: el Mağrib el Arabi), kuzeybatı Afrika bölgesi. Tarihte, Müslüman idaresi sırasında İber Yarımadası, Malta ve Sicilya'yı da içerirdi.
Günümüzde Mağrip, dar manada Tunus, Cezayir, Fas ve Batı Sahra'yı içerir. Libya ve Moritanya'nın da bunlara eklenmesiyle "Geniş Mağrip" diye adlandırılabilecek bölge ortaya çıkar.
Afrika'nın geri kalanından Atlas Dağları ve Sahra Çölü ile ayrılan Mağrip ülkeleri, Akdeniz coğrafi ve kültürel olarak Akdeniz havzasının bir parçası sayılabilir.
Bölge Araplar tarafından fethedilmesinin ardından 8. yy'da merkezi bir siyasi idareye kavuştu. Muvahhidler döneminde (1159-1229) tekrar birleşen bölge ardından tekrar birleşmemek üzere parçalandı. Osmanlı idaresi, doğu Mağrip ülkeleri olan Cezayir, Tunus ve Libya üzerinde hüküm sürdü. Bu dönemde, Türk kültürü ve etnik Türkler de bölgeye yerleştiler.
19.yy'dan itibaren Mağrip ülkelerinin büyük bölümü Fransız idaresine girdiler. Batı Sahra ve Fas'ın bazı şehirleri ise İspanyatarafından ilhak edildi. Buna karşılık Libya, İtalya kontrolüne girdi.
20. yy'da Fas'taki İspanyol şehirleri Ceuta ve Mellila hariç bu bölgeler bağımsızlıklarına kavuştular.]

Tunus (**) Mağrip/Kuzey Afrika ülkelerinin tam orta noktasında küçük bir ülke Batısında Cezayir, Doğusunda Libya...

Bütün Mağrip ülkeleri Batıcı Diktatörler tarafından yönetiliyor...

Bu diktatörlerin kimi kral kimi devlet başkanı, kimi cumhurbaşkanı sıfatını taşıyor olsalar da asıl ortak özellikleri başka :

Hepsi Batı emperyalizminin en sadık köpekleri...

Hepsi kendi halkına ve halkının değerlerine kuduz bir köpek gibi düşman ve saldırgan...

Hepsi kaatil, işkenceci ,hırsız, uğursuz, yağmacı, talancı, sefih, ahlâksız, ve Karun kadar zengin... Hem de bütün sülaleleriyle birlikte...

Tunus’un cesur yürekli gençlerinin bir tekmede devirdikleri Batıcı diktatör Bin Ali’nin Batı bankalarında yatan şahsî servetinin 5 Milyar dolardan fazla olduğu belirtiliyor...

10 milyonluk bir ülkenin gençleri işsizlikten, halkı yoksulluktan, kıvranırken gözü doymaz hırsızın bu halktan çalıp biriktirdiği servete bakınca...

O ülkede niçin açlık, yoksulluk ve işşsizliğin devasa boyutlarda olduğunu anlamak için başka bir parametraye başvurmaya ihtiyaç var mı?

Tunus’un nüfüsu 10 milyon civarında...

Batıcı diktatör’ün Batı bankalarında yatan şahsî parası 5 milyar dolardan fazla...

Bu yalnızca nakit serveti...

Gayrımenkulleri şusu busu bu hesaba dahil değil...

Karısının, çocuklarının, kemdi hısım akrabasının, karısının hısım akrabasının Tunus halkından çalıp çırparak biriktirdiği haram servet de yok bu hesabın içinde...

Karısı olacak aç gözlü ******, kaçarken Merkez Bankası’nı açtırıyor ve oradaki 1,5 ton altını uçağa yüklettikten sonra uçağa biniyor.

Altının gramı 70 lira...

Kilosu 70.000 Lira...

Tonu 70.000.000 lira..

1,5 tonu 105.000.000 lira...

Yalnızca bu şerefsizlerin çaldıklarını geri alıp Tunus halkının yaralarını sarmaya kullansan... Ne açlık, ne işşzizlik, ne de yoksulluk kalır...

Batı, bu köpeğinin cinayetlerine, hırsızlıklarına, uğursuzluklarına 23 yıl göz yumdu...

O göz yumdukça köpeği zenginleşti...

Köpek zenginleştikçe halkına karşı daha pervasız, daha acımasız, daha saldırgan oldu...

Tunus halkı ise daha yoksul, daha mağdur, daha mazlum hale geldi...

Sonunda bardak taştı...

Tunus’un gençleri “Artık yeter” diye ayaklandı...

Batıcı Diktatör, çoluğu çocuğu toplayıp kaçtı...

Ama yerine bıraktığı köpek ille de başbakan olacam diye tırmalıyor...

Onu da bir kaç gün içinde herhalde hallederler..

Böylece Devrim’in birinci aşaması tamamlanır...

Ama risk henüz ortadan kalkmış olmaz...

Diktatör bir daha dönemez ama...

Batı emperyalizmi şu sıralar, onun yerine daha ılımlı/yumuşak halkın ağzına bir parmak bal çalabilecek güvenilir bir eleman arıyor...

Batı emperyalizmi bunu ararken...

Hesapta olmayan işler de oluyor...

Tunus’un gençlerinin yaktığı devrim ateşi kıvılcım kıvılcım bütün Mağrib'i sararken, Mısır’ı da alevlendirdiği gibi Ürdün’den Yemen’e ve Arnavutluğa kadar vardı...

Mısır kilit ülke; bir tarafta Süveyş, diğer tarafta İsrail...

Bir düşerse...

Batı emperyalizminin hem kolu hem kanadı kırılmış olacak...

Düşer mi?

Batıcı diktatör Mübarek, çoluğu çocuğu Londra’ya postaladığına göre Mısır’ın Cesur Yürekli gençlerinden sağlam tırsmış demektir...

Mısır’ın cesur yürekli gençleri kurtıuluşa doğru attıkları adımı geri çekmezlerse İllâki düşer...

Mısır’ın Batcı diktatörü düşerse...

Yemen’deki de...

Ürdün’deki de...

Suudi Arabistandaki de...

Libya’daki de...

Fas’taki de...

Azerbeycan’daki de

Pakistan’daki de ve diğerleri de düşer...

Batı emperyalizmi bütün düşen Batıcı diktatörlerin yerine; “...” karışımı birilerini nereden bulacak?

Zaten diktatörlerin elinden canı burnuna gelmiş hallkarın başına daha insafsızlarını getiremeyeceğine göre?

Her an siyasî bir krize dönme riskini taşıyan devasa bir iktisadî kriz ile boğuşan ve artık gücünün sınırlarına geldiğini gören Batı emperyalizmin gücü, alev alev devrim ateşinin sardığı ve saracağı ülkelere asla yetmiyecek ve yetişemeyecektir...

Yani Tunus’un cesur yürekli gençleri, umulmadık bir anda -göklerden bir ilham gelmişcesine- başlarında çöreklenmiş Batıcı diktatöre karşı isyan bayrağını çekip devrim ateşini yaktıklarında; bu ateşin önce bütün Mağrib’i sonra bütün bölgeyi, daha sonra da bütün dünyayı sarabileceğini ne hesaplamış, ne planlamış, ne kurgulamış ne de hayâl etmiş değillerdi...

Ama Allah onların bu cesaretine öyle bir rahmet ve bereket ihsan etti ki...

Önce kendi diktatörlerinden kurrtuldular...

Sonra da bütün Mağrib’in ve bütün dünyanın Batıcı diktatörlerinin zulmü altında inleyen mazlum halklarının gençlerine ilham verdiler, örnek oldular...

Ve dünya ilk defa örgütsüz, lidersiz, plansız, programsız, spontane ve zincirleme gençlik devrimlerine şahitlik ediyor...

Kendini dünyanın efendisi zanneden ABD’nin Dışişleri Bakanı'nın Tumuslu gençlerin yaktığı devrim ateşinin ilk kıvılcımlarının düştüğü Mısır hakkında açıklama yaparken suratındaki şaşkın ve çaresiz ifadeyi farkedebildiniz mi?..

Bu devrimler zincirinin AB-D emperyalizminin kurgusu olduğuna dair komik iddilar öne sürenlere rastlarsanız -ki, rastlamanız kaçınılmazdır- bu iddilar; ya Mahir Kaynak ve saz arkadaşlarının yıllardır “görev” icabı ortaya attıkları komplo mavallarıdır. (Burada “görev”, Psikolojik savaş metodlarını kullanarak AB-D emperyalizminin her şeye kaadir yenilmez bir tanrı olduğunu zihinlere yerleştirerek, bu yolla insanları AB-D’ye itaat ve biata zorlamaktır ...)

Veya bu psikolojik savaş yoluyla hasara uğrayan zihinlerden kaynaklanan evham mahsulü iddilardır...

Bu iddilar 11 Eylül’de ABD’nin kendi kendini vurdurdurduğu iddiaları kadar deli saçması ve komiktir...

Bunlara gülüp geçiniz...

Gülüp geçiniz ki...

Batı emperyalizmini kasıp kavuracak bu spontane/kendiliğinden devrimler zincirinin finalini taçlandıracak olan “Büyük Devrim”e katılımcı olma şansını kaybetmeyin...

Dipnotlar:

* Yahya Kemal Beyatlı’nın “Süleymaniye´de Bayram Sabahı” başlıklı şirinden.

** Barbaros Hayreddin Paşa ve Turgut Reis 1556’da Gafsa’yı, 1558’de Kayrevan’ı ele geçirdiler. Tunus’un doğu ve güney sahilleri Türklerin eline geçti. Cerbe Adası deniz üssü olarak kullanıldı. Barbaros Hayreddin Paşa, İspanya’daki Endülüslü Müslümanlardan 100.000 kadarını kurtararak Kuzey Arfika’ya getirdi. Nihayet 1574’te Uluç Ali Reis ile Sinan Paşa, Tunus şehrini (Halkul-Vad Kalesini), ele geçirmek suretiyle bütün Tunus, Osmanlı Devletinin bir eyaleti haline geldi.

(Devam edecek)
 

mürmüdük

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
7 Tem 2009
Mesajlar
6,952
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
53
Web Sitesi
anadoluhaber.blogcu.com
Mağripli Gençler Batıcı Diktatörleri Devirirken... -2-
Murad Salih

12u.jpg


“Büyük Devrim”?

“Büyük Devrim”in ne olduğuna dair ipuçlarının merhum Üstad Necip Fazıl Kısakürek’in “Manzara” başlıklı şiirinden süzülebileceğini düşünüyorum::

[MANZARA

Demokrasi bu halka,
Burunlarda bir halka.
Hürriyet mi diyorlar;
Balık ağzında zoka.
Bilmezler ki hürriyet,
Teslim olmaktır Hakk’a
Naylondan bir hükûmet;
Kanun okları ıska.
Beri gel, kargaşalık,
Fitne fesat, tefrika!
(..)

Bütçe, dibi çatlak küp;
Gel de deliği tıka!
Habire bas parayı;
Toplasın onu banka.
Peşinden çuval çuval,
Semayedara toka.
Budur yüzde kırk faiz
Oyununda entrika.
Tek, bozulsun dengeler,
Kavuşmaz olsun yaka.
Kırk şişkoya kan versin,
Kırk küsur milyon sıska.

Ölsen, kefen pahalı;
Bilmem kaça patiska?
Yaşasan, kaça pişer,
Bir tencere kapuska?
(..)
Sen, Kafası tam montaj,
Adı, yerli fabrika!

Bizim saf verimimiz,
Günde kırkbin ton kaka.
Yılda dört milyon çocuk,
Hediye, vardan yoka.
Köylerde boş kalan ev,
Şehirlerde baraka.
İnsan kalmadı, insan;
Dert, ne lokma, ne hırka.
Bizde en büyük cahil,
Okur-yazar tabaka.

(..)


Şu dil belası nedir?
Vakvaka ve lâklâka.
Aramızda ne kaldı,
Kargalarla fârika?
Mektep isyan ocağı
İmana ve ahlâka.
İnkılâp, insanlıktan
Hayvanlığa irtika!
Akıl namussuzdadır;
Namuslu hebenneka.
Namus, namus ve namus,
Müzelerde antika.

Son moda bölücülük,
Türk’ü bastırmak faka
Türkiye’de Türk’e yok,
Köşe, bucak, mıntıka.
Her yandan kuşatılış,
Her taraftan abluka.

Bu hale akıl çatlar
Ve tutulur nâtıka.
(..)
Yılgın, şaşkın ve bitkin,
Bir sefil politika.
Hayat hakkı âlemde
Sadece müstahakka.

(..)
Hız verdin iktidarda
Para dolabı çarka.
Uzaksın halisliğe,
Her türlü istihkaka!
İslama uzak adam;
Uzak, vecde ve aşka!
Dini hafife satmak,
Ne dert istersin başka?
Küfre verdiğin taviz,
Küfürlük bir vesika.

Ya sen ey din lüpçüsü
Yeter bunca sâbıka!
İslam dâvası dedik;
Sen çıktın çıka çıka!
Rezil ettin dâvayı
Mâğribe ve Meşrika.
İşin, gücün, kelâmın
Üfürükçüden muska.
Bâtıl dersin, hep bâtıl;
O sendin filhakika!
(..)

İşte devrimin sonu,
Çeneye geçmiş şapka!

Türk neydi ve ne oldu;
Soralım müsteşrika!
Garptan kovulmuş olmak,
Yabancı kalmak Şarka.
Tersimiz yüzümüzde;
Semavi bir harika!
Şahikalar uçurum,
Uçurumlar şahika.
Gidiyor koca devlet;

Gidiyor şaka-maka!
Gözümüz kaldı mı ki,
Gözümüzden yaş aka?
Ya ol, ya öl, son ihtar,
Bağlantı hangi şıkka?

Bu durumda haltetmiş,
Kâğıt, kalem ve hokka.
Demirden bir el lazım,
Havan topu bazuka!
Heyûlaî bir zuhur
Bir şimşek, bir sâika.
Mutlaka büyük devrim,
Büyük devrim, mutlaka!]

Demirden bir el lâzım...

Havan topu bazuka...

Heyûlaî (hayalleri bile zorlayacak) bir zuhur...

Bir şimşek...

Bir saika (Semadan gelen şiddetli ses)...

Mutlaka büyük devrim...

Büyük devrim, mutlaka!...

Merhum Üstad, güncel siyasete dair düşüncelerini mısralara döktüğü bu şiiri 1970’lerde yazıp yayınlamıştı...

Bunun altını çizdikten sonra...

2006 Yılında Beklenen Nizam dergisinde Büyük Devrimci Ilich Ramirez Sanchez (Çakal Carlos) ile yapılan bir röportajdan kısa bir iktibasa gözatalım:

[B. Nizam: Müslümanlar ile İslâm coğrafyasında iktidarı elinde tutan işbirlikçi iktidarlar arasındaki fayın, her geçen gün daha da büyük sosyal ve siyasî kırılmalara, depremlere yol açması beklenmekte. Bu kırılmalar, “Devrimci İslâm”ın iktidara gelmesine yol açacak gibi duruyor ki, bu da Üstadımız Necip Fazıl’ın (Allah ona rahmet etsin) on yıllar önce ifade ettiği, “Bundan sonraki ihtilâller kıtalar çapında gerçekleşir” şeklindeki tespitini doğrular neticelere sebep olacağı gözüküyor. “Kıtalar Çapında İhtilâller Çağı” hakkında ne dersiniz?

Çakal Carlos: Sizinle aynı fikirdeyim; yeni devrimler artık kıtalararası olacaktır, doğru; ancak derecesini ve tarzını, patlamanın yaygınlığı ve İslâmcılarla İslâmcı olmayan devrimciler arasındaki stratejik bağlar belirleyecektir.]

Bu röportajda soruyu soran gazetecinin merhum Üstad Necip Fazıl Kısakürek’ten mealen naklettiği “Bundan sonraki ihtilâller kıtalar çapında gerçekleşir” şeklindeki istikbale dair öngörü...

O’nun “İhtilal” isimli eserinin 337. sahifesinde şöyle izah ediliyor:


[GELECEKTE İHTİLÂL

Artık (monarşi - krallık idaresi) diye basit hedeflere karşı bir ihtilâl mevzuu kalmamıştır. Bunlar son Afrika ve Anadolu cenubundaki memleketlerde görülen mini ihtilâllerle ortadan kalkmıştır. Ortada birkaç mostralık ülkeden başka da, «melik» veya «kral» unvanı altında bir örnek yoktur. Fakat feciin fecii ve günden güne modalaşmakta şu hal vardır ki, eski «melik»lerin yerine, hemen hepsi asker, diktatörler ve onların (oligarşi - hizip idaresi) tipleri geçmiştir. Sadece, ellerine silâh emanet edilmiş olmanın imtiyazından faydalanarak (monarşi)lerini deviren ve (oligarşi)lerini kuran bu tipler, Afrikanın şimalinden başlayarak Asyanın Anadolu cenubu Akdeniz kıyılarını yalayan ve oradan Basra körfezine doğru uzanıp Mezopotamyayı içine alan ve Pakistan'a kadar ulaşan, zelzele hattına benzer bir şerit üzerinde, sefil, komik, fikirsiz, çilesiz, mazi ve istikbal murakabesinden yoksun, en sığ plânda taklitçi ve yafta bilgilere dayalı bir ihtilâlcilik oyununa rejisörlük etmektedir. Öz nefsinin gafili olduğu kadar, taklide yeltendiği Batının da cahili bu tipler, hakikatte, Doğu âlemini Batı kültür emperiyalizmasına ezdirmiş, türlü ülkelerde türlü örnekleri yaşayan mücerret bir küfür modelinin aynı kalıptan dökülme maketleridir; ve istikbâlin ihtilâlleri bakımından başlıca hedefi teşkil etmek mevkiindedir. Batının madde terakkileri önünde kendisine yeni bir ruh arama buhranına düştüğünden habersiz ve bu feci buhranın 19 uncu Asır ortalarından başlayıcı seyrinden bilgisiz bu tipler, kolayca başardıkları ihtilâlleri, muazzam bir ideolocya plâtformasına dayalı, en zor bir ihtilâl şekline devr ve tazmin etme borcundadırlar. Bunlar, hem büyük mütefekkir eksikliği sebebiyle asırlardır içinden, hem de son asırda bedavacı mukallitler vasıtasiyle dışından çökertilen Doğu âlemini, iki dünya arası mahsup sırlarına âşinâ, yepyeni, şahsiyetli ve bütün insanlığa aradığı muvazeneyi vâdetmekte liyakatli bir nesle bırakmak zorunun kılıcı altındadırlar. Yıktıkları bîçare idarelere karşılık ülkelerini çaresiz kılan bu (enkizisyon) rahipleri, karşılarına çıkarılacak, atom bombası gücünde bir Doğu (Rönesans)ı hareketiyle büyük ihtilâl dâvasının İstikbalde Şark bölümünü ihtar ediyorlar.]

Aynı eserin 339. sahifesinde röportajda mealen nakledilen o hüküm:

[Görülüyor ki, istikbalin büyük hareketleri, artık, parça ve ucuz ihtilâl sınırını aşmış ve hem içeriye, hem dışanya doğru, kıt'a ihtilâl ve inkılâbı çapına ulaşmıştır.]

Bu eserin basım yılı 1976(***)...

Dipnotlar:

*** İHTİLÂL, Necip Fazıl Kısakürek, b.d. yayınları Nisan 1976- İST.
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt