Bir eser okunacağı veya bir söz dinleneceği zaman,
evvelâ مَنْ قَالَ وَ لِمَنْ قَالَ وَ لِمَا قَالَ وَ فِيمَا قَالَ
yâni:
Kim söylemiş?
Kime söylemiş?
Ne için söylemiş?
Ne makamda söylemiş?
olan bir kaide-i esâsiyyeyi, nazar-ı itibara almalı.
Evet kelâmın tabakatının ulviyeti, güzelliği ve kuvvetinin menbaı, şu dört şeydir:
Mütekellim, muhatâb, maksad ve makam.
Yoksa, her ele geçen kitab okunmamalı, her söylenen söze kulak vermemelidir. Meselâ: Bir kumandanın, bir orduya verdiği arş emriyle; bir neferin, arş sözü arasında ne kadar fark vardır? Birincisi koca bir orduyu harekete getirir. Aynı kelâm olan ikincisi, belki bir neferi bile yürütemez.
evvelâ مَنْ قَالَ وَ لِمَنْ قَالَ وَ لِمَا قَالَ وَ فِيمَا قَالَ
yâni:
Kim söylemiş?
Kime söylemiş?
Ne için söylemiş?
Ne makamda söylemiş?
olan bir kaide-i esâsiyyeyi, nazar-ı itibara almalı.
Evet kelâmın tabakatının ulviyeti, güzelliği ve kuvvetinin menbaı, şu dört şeydir:
Mütekellim, muhatâb, maksad ve makam.
Yoksa, her ele geçen kitab okunmamalı, her söylenen söze kulak vermemelidir. Meselâ: Bir kumandanın, bir orduya verdiği arş emriyle; bir neferin, arş sözü arasında ne kadar fark vardır? Birincisi koca bir orduyu harekete getirir. Aynı kelâm olan ikincisi, belki bir neferi bile yürütemez.
Alıntı: Konferans-Risale-i Nur