Alıntı :İslâm'da Helâller Ve Haramlar “Büyük Günahlar” I
69 : Kebîre : Hasmiyle Cedelleşerek Kur'an Ve Dinî Konularda Onu Yenmek İçin Deliller Aramak
Tayâlisi ve Beyhaki’nin İbn Ömer (r.a.) den rivayetlerinde Resûl-i Ekrem:
“Kur'an hakkında “mücadele” etmeyiniz, zira Kur'an hakkında mücadele küfürdür.” buyurmuştur. Hâkim'in de Ebû Hureyre (r.a.) den rivayeti, “Kur'an'da mücadele küfürdür.” şeklindedir.
Ebû Dâvûd, Taberâni ve Hâkim'in Ebû Hureyre (r.a.) den rivayetlerinde “Cidal” yerine “Mira “ kelimesi kullanılmış ve “Kur'an'da mira küfürdür.”[745], buyurulmuştur.
Seczî'nin Ebû Sald (r.a.) den rivayetinde, “Kur'an'da cidal nehyedilmiştir.” buyurulmuştur.
Yine Seczî'nin İbn Ömer (r.a.) den rivayetinde Resûl-i Ekrem:
“Kur'an'da mirayı terkedin, zira sizden evvelkiler, kitaplarında ihtilâfa düşmeden lânetlenmemişlerdir. Kur'an'da mira ve mücadele küfürdür.” buyurmuştur.
Deylemi'nin rivayeti, “Kur'an'da mücadele etmeyin, Allah'ın Kitabının bir kısmını diğer kısmı ile yalanlamayın. Allah'a yemin ederim ki, mü’min, Kur'an ile mücadele eder ve galip gelir. Münafık da mücadele eder, o da galebe çalabilir.” şeklindedir.
Taberânî'nin İbn Ömer (r.a.) den rivayetinde şöyle demiştir:
“Kur'an hakkında münazaa eden bir cemaatın yanına giden Resûl-i Ekrem:
“Ey milletim, işte geçmiş ümmetler bundan, kitapları üzerindeki mücadeleden sebeb helak olmuşlardır. Kur'an-ı Kerîm'in bazısı, bazısını tasdik eder mahiyettedir. Sakın siz onun bir kısmı ile diğerini yalanlamaya çalışmayınız.”[746]Buyurmuştur.
Yine Taberâni'nin, râviieri arasında mevsukiyetinde ihtilâf edilen ve Ebû Said ei-Hudrî (r.a.) den gelen bir rivayetinde Ebû Said el-Hudri radıyallahu anh diyor ki:
“Biz Resûl-i Ekrem'in kapısı önünde ilmi müzâkerede bulunuyor ve: “Bu, bu âyetten, bu da bu âyetten çıkarılır” deyip duruyorduk. Tam bu sırada yüzü kızarmış olduğu halde Resûl-i Ekrem çıka geldi ve:
“Ey toplum, yoksa bu mücadele için mi gönderildiniz, yoksa bu mücadeleye mi memursunuz? Sakın benden sonra küfre dönüp birbirinizin boynunu vurmayasınız.”[747], buyurmakla onları mücadeleden menetmiştir.
Sahih bir rivayette Resûl-i Ekrem:
“Hidâyete erdikten sonra ancak mücadele yapanlar hak yoldan sapmıştır.” buyurdu ve “Sana böyle söylemeleri, sadece tartışmaya girmek içindir. Onlar şüphesiz kavgacı bir millettir.”[748], âyetini okudu.[749]
Bunârî ile Müslim'in rivayetlerinde Resûl-i Ekrem,
“Allah katında insanların en sevimsizi, husûmette gaddar davrananıdır.”[750], buyurmuştur.
Sahih bir rivayette de,
“Meryem oğlu İsa şöyle demiştir:
“İşler üç çeşittir. Birincisi, doğru ve gerçek olduğunu anladığın şeydir, ona hemen uy. İkincisi, kötü ve zararlı olduğunu anladığın şeydir, ondan sakın. Üçüncüsü de, şüpheli gördüğün şeylerdir, bunları da bir bilene havale et ve ondan öğren.”[751], buyurulmuştur.
Yine Taberâni’nin rivayetinde Âshâb'dan bir cemaat anlatıyor ve diyorlar ki: “Biz, din hususunda bir konuda tartışırken Resûl-i Ekrem son derece kızmış olduğu halde yanımıza geldi. Onu bu kadar hiddetli daha görmemiştik. Biz hemen tartışmayı bırakarak oradan uzaklaşmaya başladık. Resûl-i Ekrem:
“Ey Muhammed ümmeti! Durun ve dinleyin. Sizden önce helak olanlar İşte bu gibi tartışmalardan dolayı helak olmuşlardır. Karı az olduğu için tartışmayı bırakın, zira mü’minler tartışmaz. Mirayi (birbirinizin sözüne itiraz etmeyi) de bırakın. Zira onun zararı çok büyüktür. Tartışmayı terkedin, zira bir adamın başka bir kusuru olmasa da tartışmadaki kusuru ona yeter. Mücadeleyi terkedin, zira böyle tartışanlara kıyamet günü şefaat etmem. Mirayı terkedin, zira haklı olduğu halde tartışmayı terkedene cennette üç yer verileceğine kefilim. Bunların biri alt, diğeri orta ve üçüncüsü de üst kattadır. Tartışmayı terkedin, zira Rabbim, putperestlikten sonra ilk olarak beni yapmaktan nehyettiği şey, tartışmadır.”[752]buyurmuştur”.
Bu ifadeden Resûl-i Ekrem'in puta taptığı anlaşılmaz, ancak ifade, tartışmanın büyük günah olduğunu gösterir, yoksa bütün peygamberlerin küfür ve putperestlikten münezzeh oldukları ittifaklıdır.
Tembih: Tartışma hakkında bu hadisler, tartışma ve mücadelenin büyük günah olduğunu açıkça gösterirken, şimdiye kadar kimsenin buna büyük günah dediğini görmedim. İkinci hadis, her ne kadar râvisi yönünden zayıf ise de Buhârî'nin “Allah katında en sevimsiz insanlar, mücadele ve tartışmada gaddar davrananlardır.” rivayeti, bunu takviye eder.
Aşağıda gelecek bazı hadislerde küfür olduğu söylenen, ailesiyle livatayı kebireden saymışlardır. Burada da durum aynıdır. Yukarda görüldüğü gibi, birçok rivayetlerde tartışma küfür olarak gösterilmiştir. Bu durumda kebire olmasına diyecek kalmaz. Belki bunun Kebire olması daha kuvvetlidir. Çünkü tartışmanın gerçek küfre olan yakınlığı livâtadan çok daha ilerdedir. Zira Kur'an'da mira ve mücadele, itikad ile ilgili bir meselede olur, ortaya gerçek bir tenakuz çıkar veyahut Kur'an'ın nazminde bir karışıklığa sebep olursa, bunun gerçek küfür olduğunda şüphe yoktur. Şayet Kur'an'daki mücâdele bu dereceye varmaz, fakat tenakuz ve karışıklık vehmini ortaya kor veyahut bir şüphe doğurursa -bu da her ne kadar gerçek küfür değilse de- dinde zararı olup mulhidler yoluna girdiği için, kebire olmasında şüphe yoktur.
“Birbirlerine dönüp soruşurlar.”[753]
“O gün aralarındaki soy yakınlığı fayda vermez ve birbirlerine de bir şey soramazlar.”[754]
“İşte o gün ağızlarını mühürleriz, bizimle elleri konuşur, ayaklan da yaptıklarına şahitlik eder.”[755]
“Dilleri, elleri ve ayakları yapmış olduklanna şahitlik ettikleri gün.”[756]
“Bu, onların konuşmayacakları gündür.”[757] Birbirini nakzeder gibi görünen bu gibi âyetleri okuyup soru soran ve çok küçük de olsa bir şüphe gibi bu meseleyi ortaya koyan adamı Hz. Ömer dövmüş ve Medine'den uzaklaştırmıştır.
Hulasa, Kur'an'da mücâdele, ya doğrudan doğruya küfür, ya da dindeki zararının büyüklüğü nisbetinde yine küfür veya Kebiredir, İşte böylece benim anlattığımın doğruluğu da ortaya çıkmış olur. Daha sonra bazı kimselerin husûmeti büyük günahlardan saydıklarını gördüm ki, bu, benim davamı tamamen kuvvetlendirir.[758]
-------------
[745] Mecmeu'z-Zevaid ve Menbeu’l-Fevaid, 1/57 (Taberanî'nin “Kebir”indeki rivayetinden naklen).
[746] Mecmeu'z-Zevaid ve Menbeu’l-Fevaid, 1/171 (Taberânî'nin “Kebir’indeki rivayetinden naklen).
[747] Mecmeu'z-Zevâid ve Menbeu’l-Fevâid, 1/156 (Taberâni’nin “Kebir” ve “Evsât’indeki rivayet ile Bezzâr’ın rivayetinden naklen).
[748] Zuhruf: 43/58.
[749] Sûnenü İbn Mâce, 1/19.
[750] Sahihu Müslim, 4/2094; Sahihu’l-Buhâri, Mezâlim bahsi.
[751] Mecmeu'z-Zevaid ve Menbeu'l-Fevâid, 1/157 (Taberânî'nin “Kebir’indeki rivayetinden naklen.)
[752] Mecmeu'z-Zevâid ve Menbeu’l-Fevaid, 1/159 (Taberâni'nin “Kebir”indeki rivayetinden naklen.)
[753] es-Saffat: 37/27.
[754] el-Mu’minûn: 23/101.
[755] 36'Yasin: 36/65.
[756] en-Nûr: 24/24.
[757] Murselat: 77/36.
[758] İbn Hacer El-Heytemi, “Ez’zevacir An İktirafil-Kebâir” İslâm'da Helâller Ve Haramlar “Büyük Günahlar”-I, Kayıhan Yayınevi, İstanbul, 1970: 329-332.
69 : Kebîre : Hasmiyle Cedelleşerek Kur'an Ve Dinî Konularda Onu Yenmek İçin Deliller Aramak
Tayâlisi ve Beyhaki’nin İbn Ömer (r.a.) den rivayetlerinde Resûl-i Ekrem:
“Kur'an hakkında “mücadele” etmeyiniz, zira Kur'an hakkında mücadele küfürdür.” buyurmuştur. Hâkim'in de Ebû Hureyre (r.a.) den rivayeti, “Kur'an'da mücadele küfürdür.” şeklindedir.
Ebû Dâvûd, Taberâni ve Hâkim'in Ebû Hureyre (r.a.) den rivayetlerinde “Cidal” yerine “Mira “ kelimesi kullanılmış ve “Kur'an'da mira küfürdür.”[745], buyurulmuştur.
Seczî'nin Ebû Sald (r.a.) den rivayetinde, “Kur'an'da cidal nehyedilmiştir.” buyurulmuştur.
Yine Seczî'nin İbn Ömer (r.a.) den rivayetinde Resûl-i Ekrem:
“Kur'an'da mirayı terkedin, zira sizden evvelkiler, kitaplarında ihtilâfa düşmeden lânetlenmemişlerdir. Kur'an'da mira ve mücadele küfürdür.” buyurmuştur.
Deylemi'nin rivayeti, “Kur'an'da mücadele etmeyin, Allah'ın Kitabının bir kısmını diğer kısmı ile yalanlamayın. Allah'a yemin ederim ki, mü’min, Kur'an ile mücadele eder ve galip gelir. Münafık da mücadele eder, o da galebe çalabilir.” şeklindedir.
Taberânî'nin İbn Ömer (r.a.) den rivayetinde şöyle demiştir:
“Kur'an hakkında münazaa eden bir cemaatın yanına giden Resûl-i Ekrem:
“Ey milletim, işte geçmiş ümmetler bundan, kitapları üzerindeki mücadeleden sebeb helak olmuşlardır. Kur'an-ı Kerîm'in bazısı, bazısını tasdik eder mahiyettedir. Sakın siz onun bir kısmı ile diğerini yalanlamaya çalışmayınız.”[746]Buyurmuştur.
Yine Taberâni'nin, râviieri arasında mevsukiyetinde ihtilâf edilen ve Ebû Said ei-Hudrî (r.a.) den gelen bir rivayetinde Ebû Said el-Hudri radıyallahu anh diyor ki:
“Biz Resûl-i Ekrem'in kapısı önünde ilmi müzâkerede bulunuyor ve: “Bu, bu âyetten, bu da bu âyetten çıkarılır” deyip duruyorduk. Tam bu sırada yüzü kızarmış olduğu halde Resûl-i Ekrem çıka geldi ve:
“Ey toplum, yoksa bu mücadele için mi gönderildiniz, yoksa bu mücadeleye mi memursunuz? Sakın benden sonra küfre dönüp birbirinizin boynunu vurmayasınız.”[747], buyurmakla onları mücadeleden menetmiştir.
Sahih bir rivayette Resûl-i Ekrem:
“Hidâyete erdikten sonra ancak mücadele yapanlar hak yoldan sapmıştır.” buyurdu ve “Sana böyle söylemeleri, sadece tartışmaya girmek içindir. Onlar şüphesiz kavgacı bir millettir.”[748], âyetini okudu.[749]
Bunârî ile Müslim'in rivayetlerinde Resûl-i Ekrem,
“Allah katında insanların en sevimsizi, husûmette gaddar davrananıdır.”[750], buyurmuştur.
Sahih bir rivayette de,
“Meryem oğlu İsa şöyle demiştir:
“İşler üç çeşittir. Birincisi, doğru ve gerçek olduğunu anladığın şeydir, ona hemen uy. İkincisi, kötü ve zararlı olduğunu anladığın şeydir, ondan sakın. Üçüncüsü de, şüpheli gördüğün şeylerdir, bunları da bir bilene havale et ve ondan öğren.”[751], buyurulmuştur.
Yine Taberâni’nin rivayetinde Âshâb'dan bir cemaat anlatıyor ve diyorlar ki: “Biz, din hususunda bir konuda tartışırken Resûl-i Ekrem son derece kızmış olduğu halde yanımıza geldi. Onu bu kadar hiddetli daha görmemiştik. Biz hemen tartışmayı bırakarak oradan uzaklaşmaya başladık. Resûl-i Ekrem:
“Ey Muhammed ümmeti! Durun ve dinleyin. Sizden önce helak olanlar İşte bu gibi tartışmalardan dolayı helak olmuşlardır. Karı az olduğu için tartışmayı bırakın, zira mü’minler tartışmaz. Mirayi (birbirinizin sözüne itiraz etmeyi) de bırakın. Zira onun zararı çok büyüktür. Tartışmayı terkedin, zira bir adamın başka bir kusuru olmasa da tartışmadaki kusuru ona yeter. Mücadeleyi terkedin, zira böyle tartışanlara kıyamet günü şefaat etmem. Mirayı terkedin, zira haklı olduğu halde tartışmayı terkedene cennette üç yer verileceğine kefilim. Bunların biri alt, diğeri orta ve üçüncüsü de üst kattadır. Tartışmayı terkedin, zira Rabbim, putperestlikten sonra ilk olarak beni yapmaktan nehyettiği şey, tartışmadır.”[752]buyurmuştur”.
Bu ifadeden Resûl-i Ekrem'in puta taptığı anlaşılmaz, ancak ifade, tartışmanın büyük günah olduğunu gösterir, yoksa bütün peygamberlerin küfür ve putperestlikten münezzeh oldukları ittifaklıdır.
Tembih: Tartışma hakkında bu hadisler, tartışma ve mücadelenin büyük günah olduğunu açıkça gösterirken, şimdiye kadar kimsenin buna büyük günah dediğini görmedim. İkinci hadis, her ne kadar râvisi yönünden zayıf ise de Buhârî'nin “Allah katında en sevimsiz insanlar, mücadele ve tartışmada gaddar davrananlardır.” rivayeti, bunu takviye eder.
Aşağıda gelecek bazı hadislerde küfür olduğu söylenen, ailesiyle livatayı kebireden saymışlardır. Burada da durum aynıdır. Yukarda görüldüğü gibi, birçok rivayetlerde tartışma küfür olarak gösterilmiştir. Bu durumda kebire olmasına diyecek kalmaz. Belki bunun Kebire olması daha kuvvetlidir. Çünkü tartışmanın gerçek küfre olan yakınlığı livâtadan çok daha ilerdedir. Zira Kur'an'da mira ve mücadele, itikad ile ilgili bir meselede olur, ortaya gerçek bir tenakuz çıkar veyahut Kur'an'ın nazminde bir karışıklığa sebep olursa, bunun gerçek küfür olduğunda şüphe yoktur. Şayet Kur'an'daki mücâdele bu dereceye varmaz, fakat tenakuz ve karışıklık vehmini ortaya kor veyahut bir şüphe doğurursa -bu da her ne kadar gerçek küfür değilse de- dinde zararı olup mulhidler yoluna girdiği için, kebire olmasında şüphe yoktur.
“Birbirlerine dönüp soruşurlar.”[753]
“O gün aralarındaki soy yakınlığı fayda vermez ve birbirlerine de bir şey soramazlar.”[754]
“İşte o gün ağızlarını mühürleriz, bizimle elleri konuşur, ayaklan da yaptıklarına şahitlik eder.”[755]
“Dilleri, elleri ve ayakları yapmış olduklanna şahitlik ettikleri gün.”[756]
“Bu, onların konuşmayacakları gündür.”[757] Birbirini nakzeder gibi görünen bu gibi âyetleri okuyup soru soran ve çok küçük de olsa bir şüphe gibi bu meseleyi ortaya koyan adamı Hz. Ömer dövmüş ve Medine'den uzaklaştırmıştır.
Hulasa, Kur'an'da mücâdele, ya doğrudan doğruya küfür, ya da dindeki zararının büyüklüğü nisbetinde yine küfür veya Kebiredir, İşte böylece benim anlattığımın doğruluğu da ortaya çıkmış olur. Daha sonra bazı kimselerin husûmeti büyük günahlardan saydıklarını gördüm ki, bu, benim davamı tamamen kuvvetlendirir.[758]
-------------
[745] Mecmeu'z-Zevaid ve Menbeu’l-Fevaid, 1/57 (Taberanî'nin “Kebir”indeki rivayetinden naklen).
[746] Mecmeu'z-Zevaid ve Menbeu’l-Fevaid, 1/171 (Taberânî'nin “Kebir’indeki rivayetinden naklen).
[747] Mecmeu'z-Zevâid ve Menbeu’l-Fevâid, 1/156 (Taberâni’nin “Kebir” ve “Evsât’indeki rivayet ile Bezzâr’ın rivayetinden naklen).
[748] Zuhruf: 43/58.
[749] Sûnenü İbn Mâce, 1/19.
[750] Sahihu Müslim, 4/2094; Sahihu’l-Buhâri, Mezâlim bahsi.
[751] Mecmeu'z-Zevaid ve Menbeu'l-Fevâid, 1/157 (Taberânî'nin “Kebir’indeki rivayetinden naklen.)
[752] Mecmeu'z-Zevâid ve Menbeu’l-Fevaid, 1/159 (Taberâni'nin “Kebir”indeki rivayetinden naklen.)
[753] es-Saffat: 37/27.
[754] el-Mu’minûn: 23/101.
[755] 36'Yasin: 36/65.
[756] en-Nûr: 24/24.
[757] Murselat: 77/36.
[758] İbn Hacer El-Heytemi, “Ez’zevacir An İktirafil-Kebâir” İslâm'da Helâller Ve Haramlar “Büyük Günahlar”-I, Kayıhan Yayınevi, İstanbul, 1970: 329-332.