HUSEYIN SASMAZ
Kayıtlı Kullanıcı
- Katılım
- 11 Eyl 2009
- Mesajlar
- 1,204
- Tepki puanı
- 0
- Puanları
- 0
- Yaş
- 60
LİDERE BAK !!!!
Erdoğan, Gasıpların Ölümüne Üzülürken
“İsrail”, Daha Fazla Türk Öldüremediği İçin Özür Diliyor
Türkiye Başbakanı "Erdoğan", bütün hamasi söylemleri yok eden bir tutumla işgal altındaki Hayfa şehri yakınlarında çıkan yangının söndürülmesine yardım edilmesi amacıyla yangın söndürme uçakları göndererek "Yahudi varlığı" içerisindeki Allah'ın ve müminlerin düşmanlarını pohpohlamaya koştu. Bunu ise meşru olmayan bu dinsiz devletten açık veya gizli bir yardım talebi gelmeden yaptı ve 41 gaspçının ölümünden dolayı üzgün olduğunu bildirdi. Zira Erdoğan, şöyle dedi: "Kırk bir kişinin ölüm haberinden dolayı üzüntü duyduk. Başınızdaki felaketten ve musibetten dolayı size yardım etmek insani ve İslami bir görevimizdir. Haber alır almaz bu hususta talimatlar verdim ve halkım adına size taziyelerimizi iletirim."
Görünen o ki bu dinsiz devlete karşı düşmanlık rolüne soyunan Erdoğan, bu devletle olan ilişkilerin hiçbir şaibenin bulaşamayacağı veya bulandıramayacağı şekilde yeniden berraklaşmasına ve sakinleşmesine oldukça hırs göstermiş olmalı ki Allah'ın ve müminlerin düşmanlarına karşı iyi niyetini ve samimiyetini kanıtlamak için yardım etmeye koştu.
Bunun üzerine İsviçre'nin başkenti "Cenevre'de" -var olan- ilişkilerin -yeniden kurulmasından ziyade- tekrar eski altın dönemine döndürülmesi amacıyla Türk ve mücrim Yahudi devleti yetkilileri arasında yapılan görüşmenin ardından Türkiye, mücrim Yahudi devletinden akan şehit kanlarının ve Türk karasuları sayılan bir bölgede yaşanan gemi saldırısının bir bedeli veya en azından Türkiye devletinin ayıbını örtecek ve yalan söylemlerinin sahiplerinin yüzsuyunu koruyacak bir kılıf olarak özür dilemesini ve maddi tazminat ödemesini talep etti. Ancak hakikat, Allah'ın düşmanlarının bu talebe cevap olarak verdikleri şu sözleriyle ortaya çıktı: "Marmara gemisini ele geçirirlerken 'İsrail' askerlerinin son derece mutedil davranmalarından ve sadece 9 Türk teröristi öldürmelerinden dolayı özür dileriz."
-Görüldüğü üzere Türkiye, hamasi söylemlerine rağmen "İsrail'in" peşinden koşuşturmakta ve onu pohpohlamaktadır.
-Görüldüğü üzere Türkiye, Marmara gemisi olayının ardından çiğnen sözde egemenliği ve onuru adına ortaya hiçbir ağırlık koyamamaktadır.
-Görüldüğü üzere Türkiye, Yahudilerin günahkar ellerinin akıttığı masum kanlar adına hiçbir varlık gösterememektedir.
-İşte Yahudi devleti, hem Erdoğan hem de Türkiye ile alay etmekte ve herkesin gözü önünde daha fazla Türk öldüremediği için pişman olduğunu ilan etmektedir.
Peki, Erdoğan'ın şimdi yapacağı bir şeyi kaldı mı?
Bize şaşalı söylemlerle hitap ederek şehit edilen Türklerin kanlarını birkaç kelime ve birkaç dolarla temizlerken şimdi bu kanları deniz suyunun bile temizleyemeyeceğini mi söyleyecek? Ya Erdoğan'a aldananların yapacağı bir şeyi kaldı mı? Türkiye ve Müslümanların kanlarıyla alay ve istihza edilmesi karşısında Erdoğan'ın sessiz kalmasını, ancak yüz yıl sonra anlayabileceğimiz kusursuz siyasi bir tecrübe olarak mı görecekler? "Erdoğan", sadece dokuz Türk hakkında konuşurken Filistinli şehitler ve Filistin'in gasp edilmesi karşısında nasıl sessiz kalabilir?
Bir zamanlar bizler, Halifeler İslam ile hükmederken izzetli söylemler iştir ve izzetli eylemlere şahit olurduk. Şu olay gibi: "Müminlerin Emiri Harun'dan Rum köpeği Nekfur'a: Cevabı işitmeden göreceksin ve's selam." Ve şu olay gibi: "Müminlerin Emiri Mutasım Billah'ten Rum köpeğine: O kadını serbest bırak. Şayet bunu yapmazsan sana bir ucu burada bir ucu orada olan bir ordu gönderirim."
Ne var ki bugün bizler, Müslüman bir yöneticinin, daha fazla Müslüman öldürmeyi temenni ettiği halde saldırganın imdadına koştuğunu işitmekteyiz ve şahit olmaktayız! Bu ise yöneticilerimizin İslam'ı bırakıp Batılı devletler ve mefhumlarıyla övünmesinden başka bir şey değildir.
Şayet bugün başımızda bir Halife olsaydı kesinlikle eyleme dönüştüreceği şu söylemini işitirdik: "Müminlerin Emirinden Yahudi eşeğine; Ya olduğun yerde kal ya da kaç. Ordumun seninle savaşması kaçınılmazdır."
Ey Müslümanlar!
Bizler, Wikileaks internet sitesini ve derin tahlilleri gerektirmeyen bir takım hakikatlerle karşı karşıyayız. Bu açık hakikatlerin muhlis Müslümanları, bu yöneticileri alaşağı etmeye ve Türkiye de dahil tüm İslam beldelerindeki yönetim nizamlarını değiştirmek için Hizb-ut Tahrir ile birlikte çalışmaya itmesi kaçınılmazdır.
Hizb-ut Tahrir, bir lider olup her neye mal olursa olsun ehline yalan söylemez. Ya bu nizamları değiştirecek ya da bu uğurda yok oluncaya kadar metoduna devam edecektir.
حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir
Filistin
Medya Bürosu
Erdoğan, Gasıpların Ölümüne Üzülürken
“İsrail”, Daha Fazla Türk Öldüremediği İçin Özür Diliyor
Türkiye Başbakanı "Erdoğan", bütün hamasi söylemleri yok eden bir tutumla işgal altındaki Hayfa şehri yakınlarında çıkan yangının söndürülmesine yardım edilmesi amacıyla yangın söndürme uçakları göndererek "Yahudi varlığı" içerisindeki Allah'ın ve müminlerin düşmanlarını pohpohlamaya koştu. Bunu ise meşru olmayan bu dinsiz devletten açık veya gizli bir yardım talebi gelmeden yaptı ve 41 gaspçının ölümünden dolayı üzgün olduğunu bildirdi. Zira Erdoğan, şöyle dedi: "Kırk bir kişinin ölüm haberinden dolayı üzüntü duyduk. Başınızdaki felaketten ve musibetten dolayı size yardım etmek insani ve İslami bir görevimizdir. Haber alır almaz bu hususta talimatlar verdim ve halkım adına size taziyelerimizi iletirim."
Görünen o ki bu dinsiz devlete karşı düşmanlık rolüne soyunan Erdoğan, bu devletle olan ilişkilerin hiçbir şaibenin bulaşamayacağı veya bulandıramayacağı şekilde yeniden berraklaşmasına ve sakinleşmesine oldukça hırs göstermiş olmalı ki Allah'ın ve müminlerin düşmanlarına karşı iyi niyetini ve samimiyetini kanıtlamak için yardım etmeye koştu.
Bunun üzerine İsviçre'nin başkenti "Cenevre'de" -var olan- ilişkilerin -yeniden kurulmasından ziyade- tekrar eski altın dönemine döndürülmesi amacıyla Türk ve mücrim Yahudi devleti yetkilileri arasında yapılan görüşmenin ardından Türkiye, mücrim Yahudi devletinden akan şehit kanlarının ve Türk karasuları sayılan bir bölgede yaşanan gemi saldırısının bir bedeli veya en azından Türkiye devletinin ayıbını örtecek ve yalan söylemlerinin sahiplerinin yüzsuyunu koruyacak bir kılıf olarak özür dilemesini ve maddi tazminat ödemesini talep etti. Ancak hakikat, Allah'ın düşmanlarının bu talebe cevap olarak verdikleri şu sözleriyle ortaya çıktı: "Marmara gemisini ele geçirirlerken 'İsrail' askerlerinin son derece mutedil davranmalarından ve sadece 9 Türk teröristi öldürmelerinden dolayı özür dileriz."
-Görüldüğü üzere Türkiye, hamasi söylemlerine rağmen "İsrail'in" peşinden koşuşturmakta ve onu pohpohlamaktadır.
-Görüldüğü üzere Türkiye, Marmara gemisi olayının ardından çiğnen sözde egemenliği ve onuru adına ortaya hiçbir ağırlık koyamamaktadır.
-Görüldüğü üzere Türkiye, Yahudilerin günahkar ellerinin akıttığı masum kanlar adına hiçbir varlık gösterememektedir.
-İşte Yahudi devleti, hem Erdoğan hem de Türkiye ile alay etmekte ve herkesin gözü önünde daha fazla Türk öldüremediği için pişman olduğunu ilan etmektedir.
Peki, Erdoğan'ın şimdi yapacağı bir şeyi kaldı mı?
Bize şaşalı söylemlerle hitap ederek şehit edilen Türklerin kanlarını birkaç kelime ve birkaç dolarla temizlerken şimdi bu kanları deniz suyunun bile temizleyemeyeceğini mi söyleyecek? Ya Erdoğan'a aldananların yapacağı bir şeyi kaldı mı? Türkiye ve Müslümanların kanlarıyla alay ve istihza edilmesi karşısında Erdoğan'ın sessiz kalmasını, ancak yüz yıl sonra anlayabileceğimiz kusursuz siyasi bir tecrübe olarak mı görecekler? "Erdoğan", sadece dokuz Türk hakkında konuşurken Filistinli şehitler ve Filistin'in gasp edilmesi karşısında nasıl sessiz kalabilir?
Bir zamanlar bizler, Halifeler İslam ile hükmederken izzetli söylemler iştir ve izzetli eylemlere şahit olurduk. Şu olay gibi: "Müminlerin Emiri Harun'dan Rum köpeği Nekfur'a: Cevabı işitmeden göreceksin ve's selam." Ve şu olay gibi: "Müminlerin Emiri Mutasım Billah'ten Rum köpeğine: O kadını serbest bırak. Şayet bunu yapmazsan sana bir ucu burada bir ucu orada olan bir ordu gönderirim."
Ne var ki bugün bizler, Müslüman bir yöneticinin, daha fazla Müslüman öldürmeyi temenni ettiği halde saldırganın imdadına koştuğunu işitmekteyiz ve şahit olmaktayız! Bu ise yöneticilerimizin İslam'ı bırakıp Batılı devletler ve mefhumlarıyla övünmesinden başka bir şey değildir.
Şayet bugün başımızda bir Halife olsaydı kesinlikle eyleme dönüştüreceği şu söylemini işitirdik: "Müminlerin Emirinden Yahudi eşeğine; Ya olduğun yerde kal ya da kaç. Ordumun seninle savaşması kaçınılmazdır."
Ey Müslümanlar!
Bizler, Wikileaks internet sitesini ve derin tahlilleri gerektirmeyen bir takım hakikatlerle karşı karşıyayız. Bu açık hakikatlerin muhlis Müslümanları, bu yöneticileri alaşağı etmeye ve Türkiye de dahil tüm İslam beldelerindeki yönetim nizamlarını değiştirmek için Hizb-ut Tahrir ile birlikte çalışmaya itmesi kaçınılmazdır.
Hizb-ut Tahrir, bir lider olup her neye mal olursa olsun ehline yalan söylemez. Ya bu nizamları değiştirecek ya da bu uğurda yok oluncaya kadar metoduna devam edecektir.
حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir
Filistin
Medya Bürosu