Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Lâiklik Küfürdür, Her Küfür Dalâlettir Ve Her Dalâletin Yeri Ateştir (1 Kullanıcı)

usame01

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
7 Mar 2008
Mesajlar
21
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
37
LÂİKLİK KÜFÜRDÜR, HER KÜFÜR DALÂLETTİR VE HER DALÂLETİN YERİ ATEŞTİR

Âlimlerin Rasüllerin vârisler olmaları hasabiyle hayra dâvet etmeleri, iyiliği emredip kötülükten nehyetmeleri doğal olandır. Ama maalesef asrımızda-müttaki âlimler istisna- âlimler(!), ilim sahibi olmuşlar ama İslâm'ın âlimi olamamışlardır.

İslâm âlimi, söylemlerinde, amellerinde, fetvalarında ve kaleme aldığı eserlerinde İslâmî akîdeyi ölçü alandır. İslâm akîdesi zaviyesinden bakışı kaybetmiş kimseler İslâm allâmesi olamazlar.

İlim sahibini İslâm âlimi yapan İslâm Akîdesidir.
Kimlerin İslâm âlimi kimlerin ilim yüklü şahıslar olduğunun izahı konumuzu teşkil etmemektedir.

Gündeme taşımak istediğimiz konu, Din işlerinin kendisine emânet edildiği, âlim vasfedilen, Diyânet İşleri Başkanının lâiklikle ilgili yapmış olduğu açıklamadır.

Diyânet İşleri Başkanı Ali Bardakoğlu katılmış olduğu bir programda lâiklikle ilgili şu sözleri söylemiştir:

"21. yüzyılda Türkiye lâikliğinin olumlu meyveler vereceğine yürekten inanıyorum. Türkiye lâikliği hem İslâm dünyası için, hem Batı için çok önemli kazanımlar verecek güçtedir ve böyle bir potansiyele sahiptir. Pozitif bir model olarak görüyorum. Yeter ki lâikliği uygularken, lâikliği anlarken, onu dinin karşıtı ve din dışı bir ideoloji haline getirmeyelim. Yeter ki lâikliği doğru anlayalım ve doğru uygulayalım ve yanlışlarımızı lâiklik adına savunmayalım." (bkz. Ntv internet haber,02-02-2008)

Bu ifadelerden sonra lâikliğin tarifine ve İslam'da laikliğin olup olmadığına bir bakalım.

Lâiklik; dinin devletten tamamen ayrılmasıdır. ‘Dînî hükümlerin devlet işlerine müdahale etme hakkının olmaması' şeklinde tarif edilmiştir. Yani Mâlik'in, mülk sahibi olan Allah'ın mülkünde Allah'ın sözünün geçmemesidir. İslâm'ı hayattan kovmaktır. Allah'ın hükümlerinin hayata müdahalesine izin vermemektedir.

Bu târiften sonra lâiklik konusunu İslâm Akîdesi açısından değerlendirecek olursak; Lâikliğin üzerine kurulu olduğu temel kâide, Din'in yani Allah'ın hükümlerinin hayattan kovulmasıdır.

İslâm dîni ise insanoğlunun hem dünyada hem de âhirette saadetini temin eden bir dindir. Saadetin temini ise ancak hayata ilişkin kalbe mutmain verici hükümlerin hayatta uygulanmasıyla mümkündür.

Allahu Teâlâ rahmet ve şifâ kaynağı İslâm Dini'ni insanlığa tatbik edilmesi için gönderdiğini beyan etmektedir:

إِنَّا أَنزَلْنَا إِلَيْكَ الْكِتَابَ بِالْحَقِّ لِتَحْكُمَ بَيْنَ النَّاسِ بِمَا أَرَاكَ اللّهُ"Muhakkak ki biz insanlar arasında Allah'ın sana gösterdiği biçimde hükmedesin diye sana Kitabı hak ile indirdik." (Nisa: 105)

Allah Celle Celâluhû İslâm Risâletiyle insanlığa hüküm vermeyi emretmiştir. Bizler nasıl olurda Risâleti hayat sahasından, yönetimden ve devletten uzaklaştırabiliriz? Allahu Teâlâ kat'î surette kendi hükümleriye hükmedilmesini emretmekte ve o hükümlerden uzaklaşılmasınada asla rıza göstermemektedir.

Allah Subhânehû ve Teâlâ şöyle buyurmaktadır:

وَأَنِ احْكُم بَيْنَهُم بِمَآ أَنزَلَ اللّهُ وَلاَ تَتَّبِعْ أَهْوَاءهُمْ وَاحْذَرْهُمْ أَن يَفْتِنُوكَ عَن بَعْضِ مَا أَنزَلَ اللّهُ إِلَيْكَ"Aralarında Allah'ın indirdiği ile hükmet/yönet ve onların arzularına uyma, Allah'ın sana indirdiği hükümlerin bir kısmından seni saptırmalarından sakın." (Maide: 49)

Görüldüğü üzere Allahu Teâlâ hükümlerinin hayat sahasından uzaklaştırılmasına kesinlikle müsade etmemektedir. İşte lâik düzen bunu arzulamaktadır.

-Nasıl olurda bir Müslüman cahiliyye ve yozlaşmış bir sistem
olan lâikliğe tâlip olabilir?Lâikliğin emin bekçiliğini yapabilir?

- Yozlaşmış lâiklik sistemin insanlığa saadet ve ferah bir yaşam getireceğini iddia edebilir?

- Bu insanlar hiç mi akletmiyorlar?

- Bu insanlar hiç mi görmüyorlar kendilerine indirilen rahmet ve nur kaynağını?

- Bu insanlar Allah'ın hükümlerini bırakıp, câhiliye hükümleri ile mi hükmedilmek istiyorlar?

- Yoksa bu insanlar Cehennem ateşinden hiç mi ürkmüyorlar?

Evet, lâiklik İslâm akîdesine tamamen ters düşmektedir ve küfür sistemidir. İslâm'la bağdaşan hiçbir yönü yoktur. (Sözde) alim kesilen, T.C.'nin koltuğunun altına sığınmış devlet mollaları tarafından İslam'ın bir köşesine sıkıştırılmak istenmektedir.

Sapıklığın, dalaletin, küfrün İslamda hiçbir şekilde yeri yoktur. Müslüman da, Şâri'nin müsaade etmediği, İslâmla bağdaşmayan herşeyi reddetmek zorundadır.

م أحدث في أمرنا هذا ما ليس منه فهو رد ن"Kim bizim işimize (dinimize) uygun olmayan bir şeyle gelirse o red olunmuştur." (Müttefikun aleyh)

İslâm dininde yeri olmayan, sonradan İslam'a mâledilmek istenen her şey küfürdür, bidattir. Küfrün İslam'da yeri yoktur. Bidatin vardığı netice de dalâlettir ve her dalâlet insanı Cehennem ateşine sürükler.

Bakın bunuRasülullah Sallallâhu Aleyhi ve Sellem sarih bir şekilde nasıl beyan ediyor:


وَعَنْ العرباض بنِ ساريةَ رضِىَ اللّهُ عنهُ قال: ]صلّى بِنَا رسولُ اللّهِ ذاتَ يَومٍ ثمّ أقبلَ علَيْنَا بِوجْهِهِ فَوَعظَنَا موْعِظَةً بَلِيغَةً ذَرَفتْ مِنْهَا العيونُ ووَجِلَتْ مِنْهَا القُلُوبُ، فقالَ رجُلٌ: يا رسُولَ اللّهِ كأنّ هذِهِ مَوْعِظَةُ مودِّعٍ فََماذَا تَعهَدُ إلَيْنَا؟ فقَالَ أُوصِيكُمْ بِتَقْوَى اللّهِ تَعالَى وَالسّمعِ وَالطّاعةِ وإنْ كَانَ عبداً حبشيّاً فإنّهُ مَنْ يعشْ مِنْكُمْ بَعْدِى فسَيَرى اخْتِفاً كَثِيراً، فَعَلَيْكُمْ بِسُنّتِى وَسُنةِ الخلفاءِ الراشِدينَ المهدِيينَ تَمَسّكُوا بِهَا وَعَضُّوا عَلَيْهَا بالنواجذ، وإياكمْ ومحدَثاتِ ا‘مورِ فإنّ كلَّ محدَثةٍ بدعةٌ، وكلَّ بدعةٍ ضَلَةٌ[ أخرجه أبو داود والترمذى.ومعنى »عَضُّوا علَيْهَا بالنَواجِذ« أى تمسكوا بها كما يتمسكُ العاضُّ بِجَميعِ أضْراسِهِ .İrbâz İbnu Sâriye (radıyallahu anh) dedi ki: Bir gün Resûlullah Sallallâhu Aleyhi ve Sellem bize namaz kıldırdı. Sonra yüzünü cemaate çevirerek çok beliğ, çok mânidar bir vaazda bulundu. Öyle ki dinleyenlerin gözleri yaşla, kalpleri de heyecanla doldu. Cemaatten biri: "Ey Allah'ın Resûlü, sanki bu, bir veda konuşmasıdır, bize ne tavsiye ediyorsunuz?" dedi. "Size, buyurdu, Allah'a karşı takvada bulunmanızı, başınızda Habeşli bir köle olsa bile emirlerini dinleyip itaat etmenizi tavsiye ederim. Zira, sizden hayatta kalanlar benden sonra nice ihtilaflar görecek. Öyle ise size sünnetimi ve hidayet üzere olan Hülefâ-i Râşidîn'in sünnetini hatırlatırım, bunlara uyun ve dört elle sarılın. Sonradan çıkarılan şeylere karşı da son derece dikkatli ve uyanık olun. Zira (sünnette bulunana zıt olarak) her yeni çıkarılan şey bir bid'attır, her bid'at de dalalettir, sapıklıktır." (Tirmizî, İlim, 16, (2678); Ebu Dâvud, Sünne, 6, (4607); İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 2/330-331)

Mümine düşen görev, Allah'ın hükümleriyle kayıtlı kalmasıdır. Ve Allah'ın emirlerine sadâkat gösterip, râzı olmadığı şeyleri inkar etmesidir.

Yine Müslüman'a düşen görev sapık devlet mollalarının arkasına sığınmak değildir. Çünkü onlar kokuşmuş sistemlere payanda olmakta, çökmekte olan kokuşmuş sistemin ömrünü uzatmaya çalışmaktadırlar.

Müslümanlara düşen görev Allah'ın lanetlediği bu sistemler içerisinde çözüm aramak yerine bu sistemleri alaşağı edip insanlığı zulümatlardan Nura çıkaracak, Rahmet kaynağını hayata hâkim kılacak Hilâfet'in (İslam Devletinin) ikamesi için çalışmaktır.

لِمِثْلِ هَذَا فَلْيَعْمَلْ الْعَامِلُونَ "Çalışanlar bunun için çalışsınlar." (Saffât 61)
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt