mustafa_xtar
Kayıtlı Kullanıcı
Hani onlar mağaradaydı. O, arkadaşına şöyle diyordu: Üzülme, çünkü Allah bizimle beraberdir.
Sevr Dağı... Allah Rasulü A.S. Efendimizin Mekkeden Medineye hicret ederken üç gün kaldığı kutsal mekân. Mekkeye üç mil uzaklıkta, yüksekliği bir mil. Dağ Hicaz bölgesine özgü ağaç ve bitkilerle donatılmış. Dağın tepesinden Kızıldeniz sahili görünüyor. Zirvesindeki mağaranın adı ise Sevr Mağarası...
O gece Kainatın Biriciği, en sevdiği dostu Hz. Ebubekir R.A.ı yanına almış, burada cumadan pazara kadar üç gün kalmıştı. O gün Mekke'de gereklerini yapmaya imkan verilmeyen kulluğu ashabıyla yerine getirmek üzere Medineye hicret ediyordu. O üç gün içerisinde bu kulluğun insanlık adına tek şahidi vardı: İkinin ikincisi Hz. Ebubekir...
ZİRVEDEKİ SEVGİLİ
Allah Rasulü A.S. Efendimiz Alemlerin Rabbine yönelmişti. Secdeye kapanıp dua ettikçe, ayağa kalkıp boynunu büktükçe, sıddık denilen o güzel insan mağaranın kapısında gözcülük yapıyordu. Allah'ın son peygamberini yok etmek üzere peşlerine düşen Mekke müşriklerini her an gelecekler diye mağara kapısında beklerken, ihtimal ki bir yandan da Kızıldeniz ufkundan ötelere bakıyordu. Ötelerin ötesine...
Diğer sahabiler daha önceden Medineye gitmiş, Nur-u Muhammedîye kavuşacağı anı bekliyordu. Hz. Ali R.A. ise Mekkede, Allah Resulünün etrafı sarılmış evinde, öldürülmesi an meselesi olan bir gecede uyuyabiliyordu. Sabahleyin öldürüleceğini bilerek, tek başına, zerre kadar zayıflık ve ümitsizlik göstermeden, korkulara aldırmadan sığınmıştı berilerin en berisine, gönüllerin sevgilisine...
Alemlerin Rabbi, Medinede varoluşunu bekleyen Muhammed Ümmetine Mekkede Hz. Ali ile, Sevr Dağında da Hz. Ebubekir ile yol açmıştı. Onlar her haliyle Allah Rasulünün sevgisinde yok olmuşlar, bu yolda ilâhi irade tarafından tercih edilmişlerdi.
Ben ferdim Efendim, AMA SİZ...
İşte o gece kulluğun zirvesi Sevr Dağındaydı.
Mağaranın önüne geldiklerinde Hz. Ebubekir R.A. içeri girdi. İçeride yılan olup olmadığını kontrol etti. Daha sonra Allah Rasulüne:
Bineğinden artık inebilirsin ey Allahın Rasulü! dedi. O, üzerindeki elbisesini parçalara ayırmış, içinde yılan olma ihtimali bulunan tüm delikleri kapatmıştı. Ne var ki içeriye girdiğinde bir deliğin açık olduğunu gördü. Yapabileceği tek şey vardı, o da onu yaptı: Orayı ayağıyla kapatmak...
Garip bir tecelli, ayağıyla kapattığı kovukta bir yılan vardı ve ökçesinden onu ısırdı. Ne kadar dişlerini sıksa da acıdan gözyaşlarına engel olamadı. (Beyhakî)
O her şeyini feda etmişti Allahın son elçisi uğruna. Teslimiyetin ve Rasül aşkının hep zirvelerindeydi. Allah Rasulü onun için şu duayı yaptı:
Allahım! Ebubekire kıyamet gününde benimle birlikte aynı derecede olmak nasibeyle.. (Ebu Nuaym)
İçeride bunlar olurken, Mekkeli müşriklerden Ümeyye b. Halef ve Ebu Cehil iz sürerek yukarıya kadar çıkmışlar, mağaranın kapısında dolanıp duruyorlardı. Hz. Ebubekir R.A.:
Ey Allah'ın Rasulü!.. Düşmanlar gözünü aşağıya çevirip baksalar bizi görecekler. Ben öldürülürsem nihayetinde bir tek kişiyim, ölür giderim. Ama sen öldürülürsen bir ümmet helâk olur, silinir gider. diyordu. (Buharî)
Düşmanları onları adım adım izlerken, peygamber ve arkadaşı ilâhi kaderin koruması altındaydı. Yüce Allah o anı şöyle anlatıyor:
B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)
B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)
B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)
Eğer siz ona (Peygambere) yardım etmezseniz, (biliyorsunuz ki) inkar edenler onu iki kişiden biri olarak (Mekkeden) çıkardıkları zaman, ona bizzat Allah yardım etmişti. Hani onlar mağarada bulunuyorlardı. Hani o arkadaşına, Üzülme, çünkü Allah bizimle berâber diyordu. Allah da onun üzerine güven duygusu ve huzur indirmiş, sizin kendilerini görmediğiniz bir takım ordularla onu desteklemiş, böylece inkar edenlerin sözünü alçaltmıştı. Allahın sözü ise en yücedir. Allah mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir. (tevbe - 40)
Sevr Dağı... Allah Rasulü A.S. Efendimizin Mekkeden Medineye hicret ederken üç gün kaldığı kutsal mekân. Mekkeye üç mil uzaklıkta, yüksekliği bir mil. Dağ Hicaz bölgesine özgü ağaç ve bitkilerle donatılmış. Dağın tepesinden Kızıldeniz sahili görünüyor. Zirvesindeki mağaranın adı ise Sevr Mağarası...
O gece Kainatın Biriciği, en sevdiği dostu Hz. Ebubekir R.A.ı yanına almış, burada cumadan pazara kadar üç gün kalmıştı. O gün Mekke'de gereklerini yapmaya imkan verilmeyen kulluğu ashabıyla yerine getirmek üzere Medineye hicret ediyordu. O üç gün içerisinde bu kulluğun insanlık adına tek şahidi vardı: İkinin ikincisi Hz. Ebubekir...
ZİRVEDEKİ SEVGİLİ
Allah Rasulü A.S. Efendimiz Alemlerin Rabbine yönelmişti. Secdeye kapanıp dua ettikçe, ayağa kalkıp boynunu büktükçe, sıddık denilen o güzel insan mağaranın kapısında gözcülük yapıyordu. Allah'ın son peygamberini yok etmek üzere peşlerine düşen Mekke müşriklerini her an gelecekler diye mağara kapısında beklerken, ihtimal ki bir yandan da Kızıldeniz ufkundan ötelere bakıyordu. Ötelerin ötesine...
Diğer sahabiler daha önceden Medineye gitmiş, Nur-u Muhammedîye kavuşacağı anı bekliyordu. Hz. Ali R.A. ise Mekkede, Allah Resulünün etrafı sarılmış evinde, öldürülmesi an meselesi olan bir gecede uyuyabiliyordu. Sabahleyin öldürüleceğini bilerek, tek başına, zerre kadar zayıflık ve ümitsizlik göstermeden, korkulara aldırmadan sığınmıştı berilerin en berisine, gönüllerin sevgilisine...
Alemlerin Rabbi, Medinede varoluşunu bekleyen Muhammed Ümmetine Mekkede Hz. Ali ile, Sevr Dağında da Hz. Ebubekir ile yol açmıştı. Onlar her haliyle Allah Rasulünün sevgisinde yok olmuşlar, bu yolda ilâhi irade tarafından tercih edilmişlerdi.
Ben ferdim Efendim, AMA SİZ...
İşte o gece kulluğun zirvesi Sevr Dağındaydı.
Mağaranın önüne geldiklerinde Hz. Ebubekir R.A. içeri girdi. İçeride yılan olup olmadığını kontrol etti. Daha sonra Allah Rasulüne:
Bineğinden artık inebilirsin ey Allahın Rasulü! dedi. O, üzerindeki elbisesini parçalara ayırmış, içinde yılan olma ihtimali bulunan tüm delikleri kapatmıştı. Ne var ki içeriye girdiğinde bir deliğin açık olduğunu gördü. Yapabileceği tek şey vardı, o da onu yaptı: Orayı ayağıyla kapatmak...
Garip bir tecelli, ayağıyla kapattığı kovukta bir yılan vardı ve ökçesinden onu ısırdı. Ne kadar dişlerini sıksa da acıdan gözyaşlarına engel olamadı. (Beyhakî)
O her şeyini feda etmişti Allahın son elçisi uğruna. Teslimiyetin ve Rasül aşkının hep zirvelerindeydi. Allah Rasulü onun için şu duayı yaptı:
Allahım! Ebubekire kıyamet gününde benimle birlikte aynı derecede olmak nasibeyle.. (Ebu Nuaym)
İçeride bunlar olurken, Mekkeli müşriklerden Ümeyye b. Halef ve Ebu Cehil iz sürerek yukarıya kadar çıkmışlar, mağaranın kapısında dolanıp duruyorlardı. Hz. Ebubekir R.A.:
Ey Allah'ın Rasulü!.. Düşmanlar gözünü aşağıya çevirip baksalar bizi görecekler. Ben öldürülürsem nihayetinde bir tek kişiyim, ölür giderim. Ama sen öldürülürsen bir ümmet helâk olur, silinir gider. diyordu. (Buharî)
Düşmanları onları adım adım izlerken, peygamber ve arkadaşı ilâhi kaderin koruması altındaydı. Yüce Allah o anı şöyle anlatıyor:
Hani onlar mağaradaydı. O, arkadaşına şöyle diyordu: Üzülme, çünkü Allah bizimle beraberdir. (Tevbe/40)
B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)
B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)
B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)
Eğer siz ona (Peygambere) yardım etmezseniz, (biliyorsunuz ki) inkar edenler onu iki kişiden biri olarak (Mekkeden) çıkardıkları zaman, ona bizzat Allah yardım etmişti. Hani onlar mağarada bulunuyorlardı. Hani o arkadaşına, Üzülme, çünkü Allah bizimle berâber diyordu. Allah da onun üzerine güven duygusu ve huzur indirmiş, sizin kendilerini görmediğiniz bir takım ordularla onu desteklemiş, böylece inkar edenlerin sözünü alçaltmıştı. Allahın sözü ise en yücedir. Allah mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir. (tevbe - 40)