Resul Aydın
Kayıtlı Kullanıcı
HAMD, Çok sabreden, şükredenlere nimetiyle karşılık veren, çok yüce, çok büyük, her şeyi hakkıyla işiten, her şeyi kemaliyle gören, her şeyi layıkıyla bilen ve kudreti sonsuz Allah’a mahsustur. Önderim, örneğim, öğretmenim ve emirim olan Allah’ın elçisi Muhammed’e, onun tertemiz Ehlibeyt'ine ve gelmiş geçmiş tüm İslam Ümmetine Salat ve Selam olsun.
Bu satırları hatırlatılması gerekli bir konu olarak düşündüğüm için kaleme alıyorum.
Onurlu Din Kardeşlerim ! Bugün ve yıllardan beri Müslümanların içinde bulunduğu durum çok acı !
Bizler İbadetsiz İslam'ı yaşarken bunu hep kardeşlerimizi eleştirerek ve kafir damgası vurarak yapıyoruz. "Örneğimiz Rasulullah (SA)" diyerek onun yapmadığı ve yasakladığı şekilde insanları eleştiriyorsak (eleştirmekte ayrı bir konu tabii, acaba böyle bir hakkımız var mı ?) bu doğru bir örneklik olabilir mi ? Rasulullah Efendimiz (s.a) cennetle müjdelendiği halde ibadetten geri durmamıştır ve İslam'ı bir bütün olarak yaşamıştır .
Hira mağarasına çıkıp orda sürekli düşünmüş ve Rabb'ini tefekkür etmiştir. Herkese yumuşak bir üslupla yaklaşmıştır, hiç kimseye karşı kaba ve sert olmamıştır . Onun bu özellikleri kendisini hep çekici kılmıştır. Davet için hangi kapıya gitse çoğunlukla geri çevrilmemiştir. Hiç kimseye "Sen kafirsin , münafıksın, fasıksın" diyerek yaklaşmamıştır.
Peygamberimiz bir münafığın (Abdullah b. Ubeyy) cenaze namazını kılarken, Hz. Ömer ( R.A ) kendisini uyararark "Ya Rasulullah (SA) onun bize verdiği zararı biliyorsun, niçin onun namazını kılıyorsun ?" dediğinde. Peygamber efendimiz (SA), o mescide geliyordu ve "La ilahe illallah" diyordu.
Ben insanlarla onlar "La ilahe ilallah" deyinceye kadar savaşmakla emrolundum ve onun kalbi Allah'a aittir" demişken, bizler nasıl oluyor da hem namaz kılan hem Allah'ın adını anan hem de Allah için değişik yollarla İslam'ı yaşamaya çalışan kardeşlerimize kafir damgası vuruyoruz ? Bu vebalin hesabını nasıl vereceğiz ? "Şu güzel yaşamıyor, bu güzel yaşamıyor, şu yanlış düşünüyor. Oysa bu şekilde düşünmek daha doğru" diyerek 'Ben merkezli' bir yaklaşımla ibadete ne zaman bulunabilir ne de saf ve temiz bir kalbe sahip olunabilir.
Cenabı Hak (C.C) kullarına bir ananın evladına olan merhametinden çok daha merhametlidir.
Kulun tövbesinden dolayı Allah'ın sevinci bir kimsenin bir çölde üzerinde yiyeceği ve içeceği bulunan bineğini kaybedip de tekrar bulduğunda yaşadığı sevinçten çok daha fazladır. Tevbe ederek Rabb'imize yaklaşmamız O'nu memnun edecektir. İmtihanın gereği de bu olsa gerek. Cenabı Hak (C.C) kulunun az iyiliğine büyük mükafat verir, bir kul Allah'a zerre kadar iyilikle yaklaşırsa Allah ona şükredip onu medheder. Çünkü Rabb'imiz Gafur'dur, Şekur'dur.
Allah memnun olurken bizlere ne oluyor da başkalarını eleştirmekten kendimizi unutur hale geliyoruz ? İnsan önce kendi nefsini hesaba çekerek durumunu ıslah etmeye çalışırsa başkalarının hata ve kusurlarını göremez. Demek ki, bizim en büyük eksiğimiz bu. Kendi hata ve kusurlarımızı görmeye çalışıp sonra o hata ve kusurları düzeltmeye, ıslah etmeye çalışacağız. Ancak ne yazık ki, kendi hal ve hareketlerimizi kontrol etmiyoruz.
Bir Rivayete göre Hz. Ömer (r.a), odasını bir mezar gibi tahayyül eder ve her gece o günkü hayatını gözden geçirerek kendi kendine "Öldün ve hesaba çekiliyorsun" diyerek sorguya çekileceği günü düşünürmüş. Sonrasında da birden ayağa kalkıp "Ya Ömer ! Sana bir fırsat daha verildi" diyerek hiç İbadet etmemiş gibi yeni güne başlarmış. Biz ne zaman bunu düşündük ? Düşünsek bile şeytanın sağdan yaklaşımıyla "Nasıl olsa Allah merhametlidir, affeder, bağışlar" diyerek kendimizi kandırdık. Bizim öncelikli işimiz kendimiz, eşimiz ve çocuklarımız olmalı. Başkalarıyla uğraşırken şöyle bir dönüp bakalım, çocuklarımızın beyni kimlerin kontrolünde, o tazecik beyinlere kimler ne aşılıyor, Allah sana önce aile efradını soracak, bilmem neredeki yanlış düşünen Müslüman kardeşini değil !
Tabii burada hakkı ve sabrı tavsiyeyi de unutmamak gerek. Bunu da yumuşak ve yapıcı şekilde yapmalıyız olarak, kaba ve sert olarak değil. Nitekim Rabb'imiz bir Ayet-i Kerime'sinde şöyle buyurmaktadır : "Yakınlarınızı, eşlerinizi, çocuklarınızı, yakıtı insanlar ve taşlar olan cehennem ateşinden koruyunuz." Rabb'imiz bize yolu göstermiş, fakat ne acıdır ki, eşimiz, çocuklarımız... maalesef bunlar unutuldu. Çoğu kardeşimiz Müslüman din kardeşleriyle uğraşırken eşinin hangi günlerde kimlerle dedikodu ettiğini, hangi dizilerle avunduğunu bile bilmiyor.
Çocuklar bilgisayarla, internetle, eşler tv de dizilerle meşgul. Peki bunlardan sorumlu aile reisleri nerede ?
Cevabı kendimiz verelim : Aile reisleri başkalarını eleştirmekle meşgul. "Filistin'e , Irak'a ve çaresiz çocuk ve kadınlara nasıl yardım toplayabilirim ?" endişesinde. Elbette bunları da yapalım ama evimizin içindekileri unutmadan... Ve hepimiz kurtuluşa erenlerden olalım. Rabb'imiz bize önce komşu hakkını soracak ve Rasulullah "Komşusu aç iken sabahlayan bizden değildir" diye buyurmuştur.
Gündüzün fitne ve fesadına karşı, gecenin alacakaranlığında gizlice Rabb'imizi zikre kalkmalıyız , gece ibadeti hayatımızın olmazsa olmazlarından olmalı. Zorunluluk haline gelmeli, bizim için ekmek ve su gibi olmalı. Neden bu kadar önemli gece ibadeti ? "Çünkü gece abid olan gündüzün nefsine, kendisini Allah'tan uzaklaştıran her şeye karşı Mücahid olur. Gündüz günah işleyenler tevbe etsinler diye geceyi, gece günah işleyenlerin tevbesi için de gündüzü var eden O’dur" (Müslim). Rabb'im hepimize İslami bilinç, şuur ve kararan-katılaşan kalplerimizin yerine de tertemiz bir kalp ihsan etsin inşaallah.
O büyük günde hesaba çekilmeden önce kendinizi hesaba çekin . Çünkü bugünün telafisi var ama hesap gününün telafisi yok.
‘’Ateşin önünde bekletilecekleri ve : "Ah keşke (hayata) geri döndürülseydik . O zaman Rabb'imizin ayetlerini yalanlamaz ve Mü'minlerden olurduk" diyecekleri zaman onları bir görseydin’’ (En’am Suresi 27 ).
Alamenittebeğalhüda
Bu satırları hatırlatılması gerekli bir konu olarak düşündüğüm için kaleme alıyorum.
Onurlu Din Kardeşlerim ! Bugün ve yıllardan beri Müslümanların içinde bulunduğu durum çok acı !
Bizler İbadetsiz İslam'ı yaşarken bunu hep kardeşlerimizi eleştirerek ve kafir damgası vurarak yapıyoruz. "Örneğimiz Rasulullah (SA)" diyerek onun yapmadığı ve yasakladığı şekilde insanları eleştiriyorsak (eleştirmekte ayrı bir konu tabii, acaba böyle bir hakkımız var mı ?) bu doğru bir örneklik olabilir mi ? Rasulullah Efendimiz (s.a) cennetle müjdelendiği halde ibadetten geri durmamıştır ve İslam'ı bir bütün olarak yaşamıştır .
Hira mağarasına çıkıp orda sürekli düşünmüş ve Rabb'ini tefekkür etmiştir. Herkese yumuşak bir üslupla yaklaşmıştır, hiç kimseye karşı kaba ve sert olmamıştır . Onun bu özellikleri kendisini hep çekici kılmıştır. Davet için hangi kapıya gitse çoğunlukla geri çevrilmemiştir. Hiç kimseye "Sen kafirsin , münafıksın, fasıksın" diyerek yaklaşmamıştır.
Peygamberimiz bir münafığın (Abdullah b. Ubeyy) cenaze namazını kılarken, Hz. Ömer ( R.A ) kendisini uyararark "Ya Rasulullah (SA) onun bize verdiği zararı biliyorsun, niçin onun namazını kılıyorsun ?" dediğinde. Peygamber efendimiz (SA), o mescide geliyordu ve "La ilahe illallah" diyordu.
Ben insanlarla onlar "La ilahe ilallah" deyinceye kadar savaşmakla emrolundum ve onun kalbi Allah'a aittir" demişken, bizler nasıl oluyor da hem namaz kılan hem Allah'ın adını anan hem de Allah için değişik yollarla İslam'ı yaşamaya çalışan kardeşlerimize kafir damgası vuruyoruz ? Bu vebalin hesabını nasıl vereceğiz ? "Şu güzel yaşamıyor, bu güzel yaşamıyor, şu yanlış düşünüyor. Oysa bu şekilde düşünmek daha doğru" diyerek 'Ben merkezli' bir yaklaşımla ibadete ne zaman bulunabilir ne de saf ve temiz bir kalbe sahip olunabilir.
Cenabı Hak (C.C) kullarına bir ananın evladına olan merhametinden çok daha merhametlidir.
Kulun tövbesinden dolayı Allah'ın sevinci bir kimsenin bir çölde üzerinde yiyeceği ve içeceği bulunan bineğini kaybedip de tekrar bulduğunda yaşadığı sevinçten çok daha fazladır. Tevbe ederek Rabb'imize yaklaşmamız O'nu memnun edecektir. İmtihanın gereği de bu olsa gerek. Cenabı Hak (C.C) kulunun az iyiliğine büyük mükafat verir, bir kul Allah'a zerre kadar iyilikle yaklaşırsa Allah ona şükredip onu medheder. Çünkü Rabb'imiz Gafur'dur, Şekur'dur.
Allah memnun olurken bizlere ne oluyor da başkalarını eleştirmekten kendimizi unutur hale geliyoruz ? İnsan önce kendi nefsini hesaba çekerek durumunu ıslah etmeye çalışırsa başkalarının hata ve kusurlarını göremez. Demek ki, bizim en büyük eksiğimiz bu. Kendi hata ve kusurlarımızı görmeye çalışıp sonra o hata ve kusurları düzeltmeye, ıslah etmeye çalışacağız. Ancak ne yazık ki, kendi hal ve hareketlerimizi kontrol etmiyoruz.
Bir Rivayete göre Hz. Ömer (r.a), odasını bir mezar gibi tahayyül eder ve her gece o günkü hayatını gözden geçirerek kendi kendine "Öldün ve hesaba çekiliyorsun" diyerek sorguya çekileceği günü düşünürmüş. Sonrasında da birden ayağa kalkıp "Ya Ömer ! Sana bir fırsat daha verildi" diyerek hiç İbadet etmemiş gibi yeni güne başlarmış. Biz ne zaman bunu düşündük ? Düşünsek bile şeytanın sağdan yaklaşımıyla "Nasıl olsa Allah merhametlidir, affeder, bağışlar" diyerek kendimizi kandırdık. Bizim öncelikli işimiz kendimiz, eşimiz ve çocuklarımız olmalı. Başkalarıyla uğraşırken şöyle bir dönüp bakalım, çocuklarımızın beyni kimlerin kontrolünde, o tazecik beyinlere kimler ne aşılıyor, Allah sana önce aile efradını soracak, bilmem neredeki yanlış düşünen Müslüman kardeşini değil !
Tabii burada hakkı ve sabrı tavsiyeyi de unutmamak gerek. Bunu da yumuşak ve yapıcı şekilde yapmalıyız olarak, kaba ve sert olarak değil. Nitekim Rabb'imiz bir Ayet-i Kerime'sinde şöyle buyurmaktadır : "Yakınlarınızı, eşlerinizi, çocuklarınızı, yakıtı insanlar ve taşlar olan cehennem ateşinden koruyunuz." Rabb'imiz bize yolu göstermiş, fakat ne acıdır ki, eşimiz, çocuklarımız... maalesef bunlar unutuldu. Çoğu kardeşimiz Müslüman din kardeşleriyle uğraşırken eşinin hangi günlerde kimlerle dedikodu ettiğini, hangi dizilerle avunduğunu bile bilmiyor.
Çocuklar bilgisayarla, internetle, eşler tv de dizilerle meşgul. Peki bunlardan sorumlu aile reisleri nerede ?
Cevabı kendimiz verelim : Aile reisleri başkalarını eleştirmekle meşgul. "Filistin'e , Irak'a ve çaresiz çocuk ve kadınlara nasıl yardım toplayabilirim ?" endişesinde. Elbette bunları da yapalım ama evimizin içindekileri unutmadan... Ve hepimiz kurtuluşa erenlerden olalım. Rabb'imiz bize önce komşu hakkını soracak ve Rasulullah "Komşusu aç iken sabahlayan bizden değildir" diye buyurmuştur.
Gündüzün fitne ve fesadına karşı, gecenin alacakaranlığında gizlice Rabb'imizi zikre kalkmalıyız , gece ibadeti hayatımızın olmazsa olmazlarından olmalı. Zorunluluk haline gelmeli, bizim için ekmek ve su gibi olmalı. Neden bu kadar önemli gece ibadeti ? "Çünkü gece abid olan gündüzün nefsine, kendisini Allah'tan uzaklaştıran her şeye karşı Mücahid olur. Gündüz günah işleyenler tevbe etsinler diye geceyi, gece günah işleyenlerin tevbesi için de gündüzü var eden O’dur" (Müslim). Rabb'im hepimize İslami bilinç, şuur ve kararan-katılaşan kalplerimizin yerine de tertemiz bir kalp ihsan etsin inşaallah.
O büyük günde hesaba çekilmeden önce kendinizi hesaba çekin . Çünkü bugünün telafisi var ama hesap gününün telafisi yok.
‘’Ateşin önünde bekletilecekleri ve : "Ah keşke (hayata) geri döndürülseydik . O zaman Rabb'imizin ayetlerini yalanlamaz ve Mü'minlerden olurduk" diyecekleri zaman onları bir görseydin’’ (En’am Suresi 27 ).
Alamenittebeğalhüda