Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

KUTLU MİSAFİR UFUKTA (1 Kullanıcı)

muzaffer_kaya37

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
22 Nis 2007
Mesajlar
27
Tepki puanı
0
Puanları
0
Kutlu Misafir Ufukta

“Kutlu Zaman Dilimleri” ve özellikle onların şâhı olan mübarek ayın gölgesi yavaş yavaş üzerimizde tüllenmeye başladı. Ramazanın öncüsü sayılan üçaylar işte kapımızda. Tabii ki ardından ayların sultanı Ramazan gelecek. Ramazan ki -her güzel şey gibi- girdiği gibi hızla bitiveriyor. Şeytanların zincire vurulduğu, cennet kapılarının ardına kadar açıldığı, cehennemin kapılarına kilitlerin vurulduğu kutlu misafir girmek üzere. Sevapların katlandığı bu hayır ve bereket ayının gölgesi üzerimize düşmeye başladı.


Bu, her yanıyla çok önemli günlere en güzel şekilde hazırlanmamız gerekiyor. Ramazana hazırlıksız yakalananlar, onu asla değerlendiremez denemese de, bu aydan en çok istifade edenler hiç şüphesiz ona lâyıkınca hazırlananlardır. Bu ay, kutlu bir misafirdir yeryüzünde. Ayaküstü bizimle biraz ilgilenir ve sonra da yolculuğuna devam eder gider. Bu yüzden ondan istifade adına azami dikkat gerekir. Yakında bize bir selâm çakacak ve “seneye tekrar görüşmek üzere” deyip kaybolacak ve yine bizi hüzünle Allah’a emanet edecektir.

Mü’min bu aya elbette çok iyi hazırlanmalı. Çünkü şeytanlar bu ayın o bayıltan cennet kokusunu çoktan aldılar ve hazırlığa başladılar bile. Çünkü onlar açısından çok olumsuz bir aydır bu ay. O yüzden kendilerini korumaya ve savunmaya aldılar. Zira, kendilerine arkadaş bulmakta zorlanacaklar bu ayda. Bu nedenle, onları şimdiden nasıl baştan çıkartabiliriz, bu ayın faziletlerinden nasıl istifade ettirmeyiz diye düşünüyorlardır kara kara. Boş durmuyorlar yani. Öyleyse biz de savunmamızı almalı ve en güzel şekilde hazırlanmalıyız ki iyice istifade edelim ve ilk günden itibaren hiçbir fırsatı kaçırmayalım.

Cennet kapılarının açılmasına az kaldı. Tabii ki bu muhteşem zaman diliminden önce, öncelikle güzel bir tevbe-istiğfar gereklidir. Evet, vakit daralıyor. Fırsatları kaçırmamak lâzım. Şüphesiz Ramazana hazırlanmada en önemli mesele, sağlam bir tevbedir. Kurtuluşun yolu hakiki bir tevbe-i nasûhtan geçiyor. Kur’an-ı Kerîm: “Ey müminler! Hepiniz Allah’a toptan tevbe-i nasûh edip dönün ki kurtulabilesiniz!” (Nur, 31) buyuruyor.

Elbette tevbe, sadece dille olmamalıdır. Öncelikle tevbe, kalple ve yürekten olmalıdır. Sadece dille söylenen şeyler, gâfillerin tevbesidir, denir. Bir de sadece, harama bakmaktan, yalandan, gıybetten, dedikodudan… değildir tevbe ve istiğfâr. Tevbe, hayatımızın bütününü kapsamalıdır. Meselâ bazı yanlış düşüncelerimizden, boş emellerden, tûl-i emelden, vakti israf etmekten de tevbe etmelidir. İşte tevbe, kapsamlı, sağlam ve sâdık olmalıdır ki kabûle karîn olsun. İlk etapta aklımıza gelmeyen ve hiç hesaba katıp önemsemediğimiz şeylerden de tevbe etmeliyiz, kısacası.

Yine meselâ, geçirdiğimiz “boş vaktiler”den de tevbe etmeliyiz. Evet, acaba kaç gecemizi gâfil gâfil geçirdik! Ne kadar süre zihnimizi boş şeylerle meşgul ettik ve onu yorduk! Kaç saatimizi boş boş sohbetlerde tükettik! Kaç gece gâfil gâfil uyuduk! Ne kadar zamanı gâfilâne ve hesapsızca geçirdik! İbâdet-ü tâatle geçirmemiz gereken ne kadar vakti gâfilâne tv karşısında melâhî seyrederek harcadık! Bilgisayar karşısında nasıl da saatlerimizi tüketip boşa harcadık! İşte tüm bunlardan tevbenin zamanı, tam şimdi, Ramazan öncesi olmalı.

Peki zamanı değerlendirme konusunda durum böyle de, Allah’la irtibat hususunda ve dine hizmetle ilgili meselelerde durumumuz nasıl acaba! Allah’a ve onun yoluna ne kadar zaman ayırdık bu curcunada! Vakit ki insanın en değerli sermayesi. En paha biçilmez hazinesi. Farkında değiliz bazen ama, gerçek böyle. Zaman maalesef bâdihevâ uçup gidiyor. Allah Resûlü (Aleyhisselâm) şöyle buyuruyor: “İki nimet vardır, insanların çoğu bu iki nimeti değerlendirme hususunda aldanmaktadırlar: Sıhhat ve zaman.”

İşte şimdi güzel ve sayılı günlere az kaldı. Bütün bu tür günahlardan tevbe etmenin ve hayatımıza sünnet-i seniyye doğrultusunda şekil vermenin vakti geldi. Meselâ, dilimizin yaptıklarından, onun âfetlerinden de tevbe etmeliyiz. Konuştuğumuz herşey yazılıyor. Büyüklerimiz ne güzel söylemiş: “Şayet siz, kirâmen kâtibîn meleklerine mürekkep satın alsaydınız, muhakkak ki susardınız.” Yani her sözü yazıyorlar, onların mürekkepleri bizim sözlerimizi asla kaçırmıyor ve dâima yazıyorlar. Buna mürekkep dayanması imkânsız. Bu yüzden boş sözler bize çok büyük vebâller yüklüyor. Çünkü Allah, boş sözleri hiç sevmiyor. “Allah, sizin hakkınızda üç şeyi hiç sevmemektedir: Kîl-ü kâl (dedi-kodu), malı hesapsızca saçıp savurmak, ve çok soru sormak veya çokça istemek” Hele hele şu son günlerde, çok lüzumsuz günahlara girildi. Güncel olaylarla zaman bir bir tüketildi. Gıybete, boş siyasî tartışmaları izleme, yalanları ve dolanları dinleme durumunda kalındı ve açıkçası hatalar işlendi.

Büyüklerin dediği gibi, konuşmak da bir tür şehvettir. Dili hesapsız kullanmak büyük bir âfettir. Mü’min için çok tehlikelidir. Melekler, yazmaktan asla yorulmazlar. Onlar hiçbir şeyi atlamaz ve hemen yazarlar. Her kelimenin hesabı âhirette mutlaka sorulur. İşte bütün bu boş şeylerden de, mutlaka tevbe etmelidir. Hem sözlerimizden ve hem de dinlediklerimizden dolayı tevbe etmelidir.

İşte Ramazan öncesi, öncelikle dilin günahlarından da tevbe etmelidir. Güzel ve şirin görünmeler, her türlü olayı abartmalar… ki bunlar nifâk alâmetidir, kalb katılığının belirtileridir. Ya kötü sözler, boş sözler, bâtıl sözler! Allah Resûlü: “Mü’min, ta’n-u teşnî’de bulunmaz. Lânet okumaz. Edepsiz, kötü ve çirkin sözler söylemez.” buyuruyor. Bir de şu lüzumsuz gülmelerimiz, kahkahalarımız! Yine Allah Resûlü: “Çokça gülmeyiniz. Çünkü çok gülmek, kalbi öldürür.” buyuruyorlar.

Ayrıca değişik ve lüzumuz ilgilerimizden dolayı da tevbe gerek. Acaba geçen Ramazandan bu yana kaç cüz Kur’an okuduk? Çoğu defa vakit yokluğundan yakınıyoruz. İnsanlarla boş boş vakit geçirmeye elbette ki vakit buluyoruz da, sadece Yüce Kitabımızı okumaya mı vakit bulamıyoruz acaba! Namaz çıkışı mescit önünde ayaküstü muhabbetle saatleri rahatlıkla tüketebiliriz! Herkes, ömrünü nerede ve nasıl geçirdiğinden muhakkak sorumludur. Ya bir de Allah için, milletin iman selâmeti için yapılması gereken çeşitli hizmetlere ne kadar zaman ayırdık! İhlâsla hizmet ettik mi? İnsanları Allah için sevdik mi? Birilerine kızmamız gerekiyorsa, onlara Allah için buğzedebildik mi?

Yine en büyük meselelerden birisi, insanlarla ilişkilerimiz. Kadın-erkek ilişkileri meselâ. Maalesef bu hususta çok sorun var. Haramdır çoğu şeyler. İşte Ramazan’a girerken, bütün bu günahlardan da kalbi temizlemek gerekir. Bir mümin işadamı, özel odasında tek başına bir kadın çalışanıyla bulunamaz. Bulunmamalı. Haramdır. “Kalbim temizdir!” demekle iş bitmiyor. Ancak ne yazık ki bu hususa çok dikkat edilmiyor. Bütün bunlar medeniyet alâmeti sayılıyor. Ancak mümin bu konuda çok hassas olmak zorundadır. Evet kalbimizin ciddi tevbeye ihtiyacı var. Aklımıza gelen lüzumsuz şeylerden tevbe, çeşitli hulumlardan tevbe, vehimlerden tevbe. Çirkin düş, hayal ve düşüncelerden tevbe...

Dahası, ucubtan, kibirden, gururdan ve riyadan tevbe zamanıdır şimdi. Bunlar öyle hastalıklardır ki imanı perişan edebilirler. İnsanı cehenneme yuvarlayabilirler, hafizanallah. Ucub, ameli iptal eder. Mütekebbir, cennete giremez. Gurur, öldürücüdür. Riya, insanı aldatır. Allah, her çalım satan ve kendini beğenen, övünüp duran ham ruhu sevmez. Tüm bunlardan tevbe etmeli ve münkesir bir kalple yaşamalı, tevazu sahibi olmalı, Allah karşısında iki büklüm bulunmalıdır. Cennete gidenler bunlarla gitti. Tevazu göstereni Allah yükseltiyor.

Tembellikten de tevbe zamanı geldi. İşte şimdi Ramazanın eşiğindeyiz. Herkes Ramazanın faziletini çok iyi biliyor. Ancak bu bilme ne ifade ediyor, hayata aktarılmadıktan sonra! İllâ amel, amel, amel. Ama elbette ki ihlâslı amel. Tembel kimsenin yakîni zayıftır. Uhrevî ve ince şeylere, aklı pek ermez. Kur’an: “O münâfıklar namaza kalkarken, tembel tembel kalkarlar buyuruyor.” Sâlih amellerin en hayırlısı ve faziletlisi olan namaz hususunda böyle davrananlara Kur’an münâfık nazarıyla bakıyor.

Allah kullarına sayılamaycak kadar nimetler bahşetti. En büyüğü, bizi müslüman olarak yaratmasıdır. Bizi kulluğa muvaffak eyledi. Çok müslüman vardır ama itaattan yoksundur. Kimileri namazdan, niyazdan, oruçtan, hacdan, sadakadan mahrumdurlar. Rabbim bize ömür bahşetmiş. Kısa zaman sonra da Ramazan-ı şerîf bizi şereflendirecek.

Ramazan günleri, iman günleridir. Zaman süratle geçmekte. Geçen ömür tekrar geriye gelmiyor. Allah’ın bir nimeti de insanlar için “hayır mevsimleri”ni vermiş olmasıdır. Bunların en büyüğü de şüphesiz Ramazan. Ramazan oruç, kıyâm ve tilâvet-i Kur’an ayıdır. O ayda her gece, “Ey hayır isteyen adam, hadi kalk beri gel ve yaklaş. Ey şer işlemek isteyen adam, hadi geri dur” denir. Ramazanda her gece cehennemden azat olan binlerce kimse vardır. Her gece yüzbin kişi cehennemden azad olunur. Ki bunlar hakkında cehnennem vacip olmuştur. Son gece, geçen tüm gecelerin toplamı kadar kimse azad olur. Bundan daha üstün fazilet olabilir mi! Bir şiirde şöyle denir: “Efendiler, köleleri yaşlanınca onları iyi insanlar gibi azat ederlermiş. Ey benim yaratıcım olan Rabbim! Sen, bu büyüklerden daha lâyıksın böyle bir azat etmeye. Çünkü ben de kölelikte epey vakit geçirdim ve ihtiyarladım. Beni cehennemden azat eyle!”

PEKİ ÖYLEYSE NELERE DİKKAT ETMELİ?

1- DUA: Hz. Enes’ten rivâyete göre Allah Resûlü Recep ayının girişiyle “Allahümme bârik lenâ fî recebe ve şâbân ve belliğnâ Ramazan” “Allahım! Recep ve Şaban aylarını hakkımızda hayırlı ve bereketli kıl, ve bizi Ramazana ulaştır” duasını okumaya başlardı (Ancak, bazı ulemâ böyle bir hadisi, tenkit etmektedirler). Allah Resûlü (Aleyhisselâm) Ramazan hilâlini görünce, “Allahım! Bu ayı üzerimize bereket, îmân, selâmet ve selâmla alıştır.” diye dua ederdi. Rabbimizden bizi, bu şehr-i kerîm’e ulaştırması için şimdiden niyaz etmeliyiz. Zaten selef-i sâlihîn denen büyüklerimiz de böyle yaparlardı. Onlar Allah’a, Ramazan öncesi dua dua yalvarırlar, Ramazan’a kavuşturması için dua ederlerdi. Ramazandan sonra da Ramazan’daki dualarının kabûl olması için dua ederlerdi. Bu güzel ayı en iyi şekilde karşılamamız hususunda Rabbimiz bize yardımcı olsun. Ayrıca bu mübarek ve mukaddes ayda sâlih ameller yapmaya da muvaffak eylesin. Bu aydaki sâlih amellerimizi de kabûl buyursun!

2- RAMAZANDA UMRE: Ramazan ayında mümkünse Umre yapmaya niyetlenmelidir ve yapmalıdır. Çünkü bu ayda umrelerin sevabı çok fazladır. Bu konuda birçok hadis-i şerif vardır. Recep ayında umre diye hadislerde teşvik edilen bir umre yoktur. Buna rağmen bazıları, Recep ayında umreyi teşvik ederler. Ancak bunun aslı yoktur. Buhârî’nin rivayetine göre: “Allah Resûlü dört kez umre yaptı. Yaptığı bütün umrelerine babam Ebû Bekir şâhit olmuştur. Ancak Recep ayında hiç umre yapmadı.” buyuruyor Hz. Âişe (ra). En faziletli umre, Ramazanda yapılan umredir. Bu konuda hadisler vardır. Allah Resûlü, Ramazandaki umrenin sevabının neredeyse Hacca yakın olduğunu belirtir. “Umretün fî Ramazan, ta’dilü hacceten” buyurur. Ardından Zilkâde’deki umre gelir. Çünkü Efendimizin (Aleyhisselâm) umreleri hep zilkâdede olmuştur. Kur’ân, (Sizin için Allah Resûlünde, ne güzel misaller vardır) buyuruyor. (Ahzab, 21).

3- SÜNNETE ÖNEM VERMELİ: Bu güzel aylarda, birtakım bidatlar türetilmiştir. Mesela, filân gece namazı… gibi. Bunlar bidattirler. O yüzden bidatlara düşmemeye çalışmalıdır. Ramazan ayında, bütün ulemânın ittifakıyla en hayırlı gece olan Kadir gecesi vardır. Bunun kadrini iyi bilmelidir. Evet, bidatların her türlüsünden kaçınmaya çalışmalı, sünnette olan şeyleri sorup onları yaşamaya gayret göstermelidir: Hassan bin Atiyye şöyle der: “Herhgangi bir topluluk, dinlerinde herhangi bir bidat icat ederlerse, Allah onun yerine onların hayatındaki sünnetlerden bir benzerini çıkarır alır, ve kıyamet gününe kadar da o sünneti bir daha geriye onların hayatına iade etmez.” (Hilye, 6/73). Yani o sünnetin yaşanmasının sevabından mahrum kalırlar. Unuturlar onu. Eyyub es-Sahtiyânî şöyle der: “Bidat sahibi bidatla ilgili hususlarda ne kadar çabalarsa, Allah da ondan o ölçüde uzaklaşır.” (Hilye, 3/9).

4- RECEP AYINDA ORUÇ: Recepte oruçla ilgili teşvik edici sahih bir rivayet yoktur. Ancak Pazartesi Perşembe günleri tutulabilir. Çünkü sünnette bu vardır. Özellikle, Eyyamıbiyd denilen (Her ayın 13-14-15. günleri) günlerde tutulmalıdır.

5- GÖNLÜMÜZÜ TEMİZ TUTMALIYIZ: Bir hadîs-i şerîfte şöyle buyruluyor. “Şaban ayının ortasındaki gecede Allah (cc) bütün yaratıklarına bakar. Müşrik olmayan ve müşâhin olmayanları (kalplerinde mümin kardeşlerine karşı kin, nefret ve düşmanlık bulunmayanları) affeder.” (Tarğîb ve Terhî, 1016). Bu yüzden kalbimizi ta baştan sâlim tutmak, en avantajlı yoldur.

6- ŞABAN AYININ ÜSTÜNLÜĞÜ: Şaban ayının diğer aylara üstünlüğü ve ayrıcalığı vardır. Allah Resûlü bu ayda orucu çoğaltırdı. Neredeyse hepsini oruçlu geçirirdi. Çok az gününde oruç tutmazdı. Şaban ayında bolca oruç tutmak, tamamiyle sünnettir. Recep ayında ise, böyle bir hususiyet yoktur. Üsâme b. Zeyd’den (ra) rivâyet edilen bir hadis-i şerîfe göre, Ramazan öncesi oruç tutmak sünnettir. Hadis şöyledir: Dedim ki: “Yâ Resûlallah! Şaban ayında oruç tuttuğunuz gibi başka aylarda tuttuğunuzu pek görmüyorum.” Şöyle buyurdu: “O öyle bir aydır ki insanların çoğu bu aydaki oruçtan gâfildirler.” Ramazan ve Recep ayları arasındaki oruçtan bahsediyor. “O, öyle bir aydır ki ameller Rabbülâlemîn’e yükselir bu ayda. Ben de oruçluyken amelimin O’na yükselmesinden çok hoşlanıyorum.” buyurdu.

7- BAZI VECİBELERE İHTİMAM GÖSTERMELİ: Meselâ, cemaatle namaza daha da önem vermek gibi. Bilhassa sabah namazlarında cemaate iştirak etmek gibi. Ve tabii ki diğer namazlarda da gitmek lazım. Ki Ramazan’daki hiçbir sevabı kaçırmamak için. En küçük sevabı bile kaçırmamak için. Mümkün mertebe hiçbir günaha da girmemeli.

8- GECE NAMAZINA VE DUASINA ALIŞMAK: Gece namazına ve dualara alışmak lazım. Günlük evrad edinmek lazım. Kur’an okumaya alışmak lâzım. Buna ilâveten bazı vakitlerde, özellikle Kur’an okumalı. Meselâ namazlardan once ve sonra olabilir. Akşam ile yatsı arası olabilir. Özellikle şaban ayı boyunca bunları takip etmeli. Ramazanda zirveye çıkmalı. Sonra da bu alıştıklarını bir daha bırakmamalı. Ramazan oruc, kıyâm ve tilâvet-i Kur’an ayıdır. Sağlam kitaplardan, güvenilir hocalardan oruç ahkâmını öğrenmek ve okumak yararlı olur. Oruçla ilgili kasetler dinlenebilir.

9- TEBLİĞ VE İRŞAD, ÂHLÂK, ZAMAN TANZİMİ: Bütün vesileleri değerlendirerek ramazanda tebliğ ve irşad yapmalıdır. Ramazanda nefisler bu tür işleri kabûle başka zamanlardan daha yatkındırlar. Ferdan ferda ve cemaatlere birşeyler anlatmak lâzım. Kur’an okuma halkaları oluşturulabilir. Hayırlı işlere insanları yönlendirmeli ve aşku şevk vermelidir. Bu güzel günlerde ahlâk-ı hasene’nin bütün yönlerini nazar-ı dikkate alarak uygulamaya çalışmalıdır. Bütün kötü huylardan ve kötü ahlâktan uzaklaşmaya gayret etmelidir. Ahlâkla ilgili kitaplar okunabilir, bugünlerde. Ve yine bu konuda güzel ahlâklı kimselerden istifade edilebilir. Bu konularla ilgili vaz-u nasihatlar dinlenebilir. Bu güzel gün ve gecelere âit mutlaka bir vakit tanzimi ve düzenlemesi yapılmalıdır. Meselâ, okumak, Allah için ziyaretlerde bulunmak adına, sıla-i rahim adına, bütün bu hususların bir proğram dahilinde özenle yerine getirilmesi gerekmektedir. Yoksa bu güzel zamanların, nasıl girip çıktığı belli olmaz.

10- İFTAR VERME VE CÖMERTLİK: İftar verme hususu önemsenmelidir. Aynı zamanda insanların iftar vermesine de vesile olmalıdır. Çünkü bunun sevabı çok büyüktür. Aynen oruç açtırılanın sevabından alınır. Ve ikisinin de sevabı eksilmez. Bu mübarek aylarda ve özellikle Ramazanda daha cömert olmaya çalışmalıdır. Cömertliğe teşvik etmelidir. “İbni Abbas der ki: “Allah Resûlü, insanların en cömerdiydi. Ama en cömert de Ramazanda olurdu. Çünkü Ramazanda Cebraille mülâki olur, ona Kur’an öğretirdi. Onun cömertliği, özellikle ramazandaki cömertliği adeta esen bir rüzgar gibiydi.”
Receb-i Şerîfinizi ve Leyle-i Regâibinizi ruh-u canımla tebrik ederim.




Bayram Kusursuz
yazısından alıntıdır.
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt