Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Kuşak Çatışması (1 Kullanıcı)

HUSEYIN SASMAZ

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
11 Eyl 2009
Mesajlar
1,204
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
61
Kuşak Çatışması

İçerisinde bulunduğumuz bu 21. asırda ekonomik, siyasi, tıbbi, teknolojik vs. gelişmeler çok hızlı bir şekilde yaşanmaktadır. "Yeni", çok çabuk "eski" olmaktadır.
İnsanoğlu, değişen gelenekler, düşünceler, yaşam standartları ve eşyanın şekilleri ile birlikte yürümektedir.

İnsanın kişiliği küçük yaşlarda oluşur ve oturur. Doğruları ve yanlışları; yaşadığı zamanın ve bulunduğu ortamın, "değişim geçirmiş" eşyaları, gelenekleri ve düşüncelerinin etkisi altında olur. Her nesil aynı aşamadan geçer. Aynı şekilde her nesil kendi geçmişine karşı romantizm (duygusal eğilim) besler. Her nesil, kendi düşüncelerinin daha doğru olduğuna inanır ve bunları savunur. Dolayısıyla nesiller arasında anlaşmazlıklar yaşanır. Ve bir kuşak çatışması meydana gelir.

Büyüklerimiz; "Önceden böyle miydi?", "Ah eski günler" deyip, iç çekmektedirler.
Gençlerimiz ise anlaşılamamanın sıkıntısını yaşamaktadırlar. "Zaman değişti, halen eski zamanlarda mı yaşıyoruz?!" demektedirler.

Farklı zamanlar ve mekânlara rağmen, insan hiç değişmemiştir. Dünyayı adımlamaya başladığı ilk günden bu yana insan, fıtratı (yaratılışı) gereği, içgüdü ve uzvi ihtiyaçlarını tatmin etmek yani Yaratıcısıyla, diğer insanlarla ve kendisi ile alaka kurmaktan başka bir amelde bulunmamaktadır. İslam ideolojisi, sözkonusu üç çeşit alakayı kuşatmaktadır. Ve sadece İslam ideolojisi, insanın fıtratı doğrultusunda bu alakaları düzenlemektedir. Buna binaen, ancak İslami bir bakış, kuşak çatışması meselesini, büyüklerin ve gençlerin arasındaki sorunları çözebilir.

Evet, değişmeyen yaradılışa, değişmeyen bir bakış açısı getiren İslam ideolojisi, zamanların ve mekânların değişmesiyle, doğruların ve yanlışların değişip, değişmeyeceği tartışmasına çok net bir cevap getirmiştir. Allahu Teala şöyle buyurdu:

حُرِّمَتْ عَلَيْكُمُ الْمَيْتَةُ وَالدَّمُ وَلَحْمُ الْخِنْزِيرِ وَمَا أُهِلَّ لِغَيْرِ اللَّهِ بِهِ وَالْمُنْخَنِقَةُ وَالْمَوْقُوذَةُ وَالْمُتَرَدِّيَةُ وَالنَّطِيحَةُ وَمَا أَكَلَ السَّبُعُ إِلَّا مَا ذَكَّيْتُمْ وَمَا ذُبِحَ عَلَى النُّصُبِ وَأَنْ تَس

"Bugün sizin için dininizi kemâle erdirdim. Üzerinizdeki nimetimi tamamladım. Ve size din ola*rak İslâmı beğenip seçtim." (Maide 3)

Ayeti kerimedende anlaşılacağı üzere, İslam dininde değişmesi ve tamamlanması gereken hiçbir mesele yoktur. Doğrular ve yanlışlar sabittir. İstisnasız tüm zamanlarda ve mekanlarda insanoğlu, bu İslami hükümlerle mükellef kılınmıştır.

Allah (cc), içerisinden hayata bakması için insanoğluna, İslami açıyı belirlemiştir. Buna binaen, ister önceki nesillerin, ister sonraki nesillerin dile getirdiği düşünceler olsun, bunlara tek bir noktadan yani İslami bakış açısından bakmak gerekmektedir. Müslüman hangi zaman ve mekan içerisinde bulunursa bulunsun, hayat yolunda sabit bir bakış açısıyla yürümesi gerekmektedir.

Bu şekilde hayata bakıldığı zaman, ortada önceki nesillerin doğruları ve sonraki nesillerin yanlışları şeklinde bir mesele kalmaz. Her nesil için doğru, Allahu Teala'nın doğru olarak gösterdiğidir. Ve her nesil için yanlış, Allahu Teala'nın yanlış olarak gösterdiğidir.

Kuşak çatışmasının bir diğer yönüyse, genç neslin hayatta henüz birçok meselede tecrübe edinmemiş olmaları veya farklı nesillerin tecrübelerinde farklılık olmasıdır. Bu da kuşak çatışması meselesindeki şu meşhur cümleleri doğurmuştur: "İleride sizde anlarsınız. Bizim başımıza gelenler, sizinde başınıza gelince bizleri daha iyi anlayacaksınız."

Tecrübe, insanın yaşamış olduğu olaylar karşısında sergilerdiği tavırlar sonucu elde ettiği deneyimlerdir.

Bir Müslüman'ın, bir olayı tecrübe edinmiş veya edinmemiş olması, sadece o olayı hissetmesi açısından fark eder. Mesela; akıl baliğ olmuş bir çocuk haram işlediği ve buna müdahale edilmesi gerektiğinde, çocuğun annesi ve henüz anne olmamış bu iki Müslüman bayan arasındaki fark, anne olan Müslüman bayanın annelik şefkatini ve duygusallığını tatmış olmasıdır. Fakat bunun dışında, problemlere karşı sahip olunması gerken İslami bakış açısı ve uygulanması gereken şerri hüküm açısından, her iki Müslüman bayan için farklılık yoktur.

Yukarıda da belirttiğimiz gibi İslam'ın hayata bakış açısıyani İslami değerler asla değişmez. Fakat bu değerleri anlayacak ve amellerinde bunu esas alıp almamaya karar verecek olan insanın kendisidir. Evet, hayat herkes için aynı şekilde akıp gitmez. Her nesil, hatta her bir fert farklı farklı olaylar yaşar yani farklı farklı şekillerde imtihan edilir. İmtihan ne şekilde olursa olsun, genç veya yaşlı, Müslüman için amellerinin ölçüsü değişmez. Dolayısıyla tecrübeler farklı olabilir fakat nasıl bir vakıa vuku bulursa bulsun, nihayetinde her Müslümana aynı doğrultuda amel etmek yani Allahu Teâlâ'yı razı etmek için canla başla uğraşmak düşer.

Helal ve haramın dışında yani mubahlar alanında, genç veya yaşlı, Müslümanların birbirlerine saygıyla yaklaşmaları ve birbirlerine anlayış göstermeleri gerekmektedir. Zira mubah, kulun serbest olduğu alan demektir. Ve Allahu Teala kulunu bu alanda serbest bırakmışken, kullar olarak bizlere, birbirimizin tercihlerini yargılamak düşmez.
Aynı saygı anlayışı içerisinde ve mubah çerçevesinde, Müslümanların birbirleriyle tecrübelerini paylaşmalarında fayda vardır. Peygamber Efendimizin (sav) bu meselede sergilemiş olduğu tavırda bu yöndedir.

Peygamber Efendimiz (s.a.v.), Bedir gazvesinde ordunun mevzilenmesi için seçtiği yerin uygun olup olmadığı hususunda Ashabı ile istişare etmiştir.

Habbab İbn Münzir (ra); "Ey Allah'ın elçisi, burası Allah'ın seni indirdiği yer midir? Eğer böyle ise bundan ne bir adım ileriye, ne de geriye gidebiliriz. Yoksa bu görüş, bir savaş stratejisi midir?" diye sormuştur. Zira bu kararın bir vahy olması, bu kararın bağlayıcı olduğu, Müslümanlara seçme hakkının ve tecrübenin herhangi bir rolunun olmadığı anlamını taşımaktaydı.

Rasul (sav) bunun bir vahy olmadığını söylediğinde ise, bölge hakkında bilgisine ve savaş tecrübesine dayanarak, Habbab İbn Münzir (ra) şöyle dedi: "Ey Allah'ın elçisi, burası uygun bir yer değildir. Bizi düşmana en yakın suyun yanına götür, gerideki kuyuları kapatalım, bizim yanımızda da bir havuz yapalım, oraya su dolduralım, böylece düşman sudan yararlanamasın."

Bunun üzerine Allah'ın Rasul'u (sav); "Sen güzel bir görüşe işaret ettin" deyip ve Habbab'ın (ra) görüşüne uymuştur.

Peygamber Efendimiz (sav) Ahzab gazasında, Selmani Farisi'nin (ra) bilgisi ve deneyimi doğrultusunda sunduğu "hendek kazmak" teklifini kabul etmiş ve o zamanın Arap toplumunun bilmediği bu savunma sistemini uygulamıştır.

Müslümanlar içerisindeki kuşak çatışmasında Kapitalizmin büyük rolu vardır. Bu çatışmayı çözmek değilde körüklemek yolunda giden kapitalizm böylelikle ideolojisinin önemli bir mefhumunu, ferdiyetçiliği yaymaktadır. Bir insanın kendinden başkasını düşünmemesi, sadece kendi istekleri ve düşüncelerine önem vermesi, onun diğer insanlardan kopmasına ve bencil bir kişiliğe bürünmesine neden olur. Meselenin vehameti ciddi boyutlardadır. Şöyle ki; zaten anlaşılmadığını düşünen nesilin, ebevynleri ve aile büyükleriyle alakaları gerilir. Ebevyne isyan, aile büyüklerinin baskıları gibi aile içi sorunlar doğar. Hatta alakalar zaman zaman kopma noktasına gelir. Sonuç itibarıyla İslam'ın azami derecede önem verdiği aile mefhumu kaybolmaya başlar. Bu ise kapitalizmin işini kolaylaştırır ve Müslümanlara ferdiyetçilik mefhumu daha kolay yerleşir.

Bunun yanı sıra nesillerin birbirlerinden kopması, geçmişlerinide unutulması anlamına gelir. Hal böyle olunca, henüz üzerinden 100 yıl dahi geçmemiş olmasına rağmen, 1400 yıllık Hilafet'in dev tarihi ve hakikatının unutulmuş olması hiçte şaşırtıcı değildir.

Tüm bunların ardından, İslam'a karşı savaş ilan etmiş olan Kapitalist hükümetlerin nesiller arasındaki bağı koparmaya yönelik özel politikalar geliştirmelerinin nedeni dahada bariz bir hal almaktadır.

Mesela; Orta Asyalı bir Müslüman gencin, Rusya'nın uyguladığı eğitim politikaları nedeniyle aile büyükleriyle sadece sözlü iletişim kurabilmektedir. Resmi olarak mecburi öğrenilmesi ve kullanılması gereken lisan ile halkın yerel lisanı farklı olduğu için yazılı şekilde iletişim bazı bölgelerde tamamıyla sona ermiştir. Sözlü iletişim sağlanamadığında, en azından mektuplaşmak gibi yazılı iletişim yolları dahi kapanmaktadır.

İnsanların olduğu yerde problemler ve fikir ayrılıkları her zaman olacaktır. Zamanın ve mekânın değişmesiyle oluşan nesiller arasındaki anlaşmazlıklar ise ancak hayata İslami bir bakış açısı ve Müslümanların birbirlerine, saygı çerçevesi içerisinde yaklaşmalarıyla sağlanabilir. Ancak bu şekilde nesiller arasındaki alakalar düzenlenir ve dengelenmiş olur. İslam'ın ortaya koyduğu hükümler, doğru ve ebedi olduğu için de bütün kuşak çatışmalarını çözecektir. Çünkü bütün kuşaklara yön veren ancak O'dur.

رَبِّ اجْعَلْنِي مُقِيمَ الصَّلاَةِ وَمِن ذُرِّيَّتِي رَبَّنَا وَتَقَبَّلْ دُعَاء

"Rabbim, beni namaz kılan eyle. Soyumdan gelenleri de. Duamı kabul buyur Rabbimiz." (İbrahim 40)

Esma Sıddık
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt