Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

KÜRESEL KÜFÜR Terörüne KARŞI KÜRESEL CİHAD (1 Kullanıcı)

mürmüdük

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
7 Tem 2009
Mesajlar
6,952
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
53
Web Sitesi
anadoluhaber.blogcu.com
İşte işgalin gölgesindeki Patani



Adem Özköse Tayland Yönetimi'nin hakim kültür olan İslam Kültürü’nün yok edip Budistleştirmek için büyük çaba gösterdiği Patani'ye girdi. İşte kimsenin giremediği Patani:

Budist Tayland Yönetimi’nin işgali altındaki Patani’de her saati dolu dolu olan bir hafta geçirdik. Köyleri, evleri, mescidleri ziyaret ederek Patanililere Türkiyeli Müslümanların selamlarını ilettik. Sokaklarda karşılaştığımız Patanililere; “İstanbul’la Patani’nin arasında hiçbir fark yok. Hepimiz Ümmet-i Muhammed’in çocuklarıyız; kalplerimizi, ellerimizi, saflarımızı birleştirelim ” dedik.

“Askeri kontrol noktalarında sürekli olarak “Nereden geliyorsun ve nereye gidiyorsun?” sorularıyla karşılaşıyorsunuz.”

“Tayland Yönetimi Patani’deki hakim kültür olan İslam Kültürü’nün yok edip bölgeyi Budistleştirmek için büyük çaba gösteriyor.”

“Patani’de başörtülü, çarşaflı, hatta peçeli kızlar bile motor bisiklet kullanıyorlar.”

Sonunda bir seneyi aşkın bir zamandır içimde büyüttüğüm hayali gerçekleştireceğim ve bu bir sene içinde defalarca kez rüyama giren Patani’ye doğru yola çıkacağım. Bangkonk’tan Patani’ye doğru hareket edecek olan otobüsümüzün kalkmasına yaklaşık 45 dakika var. Bir an önce sona ermesini arzuladığım bu 45 dakikayı geçirmek için Saitai Otobüs Terminali’ndeki bir internet cafeye girip MSN’mi açıyorum. MSN’de Taha Yasir Balcı ile karşılaşıyoruz. Taha nerede olduğumu soruyor, ben de Bangkonk’ta olduğumu ve 45 dakika sonra yol arkadaşım Abdurrahman ve Suriye’den tanıdığım Patanili bir arkadaşım ile birlikte Patani’ye doğru hareket edeceğimi söylüyorum. 18 yaşında olan ve liseyi yeni bitiren Taha bana MSN’de aynen şunları yazıyor: “ Ağbi! Patanili kardeşlerimize haber ver biraz daha sabretsinler. Türkiye’den bekledikleri insanlar gelecek ve Allah’ın izniyle onları kurtaracağız. ” Son derece samimi bir edayla kurulan bu cümleler nedeniyle öyle seviniyorum ki anlatamam. İçimden; “Bu cümleleri ancak bir Osmanlı Çocuğu kurabilir. Yüz binlerce kilometre uzaklıktaki Patanilileri kurtarmayı sadece asrımızın en gerekli, en asil, en devrimci davası olan İttihad-ı İslam Davası’na gönül veren bir genç düşleyebilir.” diye geçiriyorum.

“BUDİSTLERLE MÜSLÜMANLAR AYRILSIN”

Saat tam 5’te Patani’ye doğru yola çıkıyoruz. Bangkonk ile Patani arası yaklaşık 13 saat ve bu 13 saat içinde sadece bir kez mola veriliyor. Otobüsümüz Tayland’ın sınırları içinde olan Topsake Bölgesi’nde duruyor. Mola süremiz 25 dakika bu süre içinde yemek yiyip, namazlarımızı kılmalıyız. Bu nedenle hızlı bir şekilde dinlenme tesislerinin içinde bulunan lokantaya doğru ilerliyoruz. Lokantada görevli olan garson kız yüksek sesle Taylandca bir şeyler söylüyor ve lokantanın içindeki iki farklı bölgeyi işaret ediyor. Bize refakat eden Patanili arkadaşıma garson kızın ne söylediğini soruyorum. Garson kız Müslümanlarla Budistlerin ayrılıp farklı masalara oturmalarını istiyormuş ve bu nedenle iki farklı bölgeyi işaret ediyormuş. Biz de Müslümanların oturduğu bölüme geçiyoruz ve Patanili gençlerin oturduğu masalardan birine yönelip oturuyoruz. Patanili gençlerle dillerimiz, renklerimiz farklı da olsa Müslüman olmamız nedeniyle hemen birbirimize ısınıyoruz. Bazı zamanlar işaret diliyle, bazı zamanlar da içten tebessümlerin eşlik ettiği bakışlarla rahatça anlaşıyoruz. Dünyadaki en onurlu ve en güzel şeyin Müslüman olmak olduğunu bir kez daha hissediyoruz. Bizi farklı coğrafyalardaki insanlarla kardeş kılan Rabbimize milyonlarca kez şükürler olsun.

PATANİ BİR İSLAM BELDESİ

Uzun bir yolculuğun ardından sabah saat 6.30 gibi Patani’ye ulaşıyoruz. Otogarda bizi Patanili arkadaşımın kardeşi Muhammed Mustafa karşılıyor ve Muhammed Mustafa’nın arabasına binip kahvaltı yapmak için evlerine doğru ilerliyoruz. Ben yol boyunca etrafı seyrediyorum. Caddeler motor bisikletli insanlarla dolu. Patani’de başörtülü, çarşaflı, hatta peçeli kızlar bile motor bisiklet kullanıyorlar. Kulaklarımıza her yerden kuş sesleri geliyor ve yemyeşil doğasıyla Patani’nin benim hayal ettiğimden çok daha güzel olduğunu fark ediyorum. Patani’nin her yeri Hindistan Cevizleri, Amtar adı verilen ağaçlar ve pirinç tarlalarıyla dolu.

Patanililer genelde geçimlerini tarımdan ve ormancılıktan sağlıyor.Narativa, Yala, Patani, Satun ve Songla isimlerini taşıyan 5 bölgeye ayrılan Patani’nin nüfusu Tayland Hükümeti’nin verdiği resmi rakamlara göre 1 milyon 800 bin. Patanili Müslümanlar ise resmi rakamların gerçeği yansıtmadığını ifade ederek; Patani’nin gerçek nüfusunun 3 milyondan fazla olduğunu söylüyorlar. Nüfusun yüzde 85’inin Müslüman olduğu Patani’de yüzde 15’lik kesim ise Budistlerden oluşuyor. Bangkonk’ta gezerken yoğun şekilde yabancılık duygusu yaşamıştım; Patani’de ise bir İslam Beldesinde olduğumu iliklerime kadar hissediyorum.

Başta kırsal kesimler olmak üzere Patani’de evler genelde ahşaptan ve evlerin bir çoğunun girişinde son derece özenerek yapılmış kuş kafesleri ile karşılaşıyorsunuz. Mınobiok Camul ismi verilen kuşlar ise neredeyse Patani’nin simgesi haline gelmiş.

NEREDEN GELİYORSUN, NEREYE GİDİYORSUN?

Daha Patani’ye girer girmez işgal altında olan bir ülkede olduğunuzu fark ediyorsunuz. Tayland Askerleri gruplar halinde sokaklarda devriye geziyorlar. Her 300-400 metrede bir askeri kontrol noktasıyla karşılaşıyoruz. Askeri kontrol noktalarında sıkı şekilde aramalar yapılıyor ve arabalardan, motor bisikletlerden indirilen insanlara üst araması yapılıyor. Aranan direnişçilerin resimlerinin asılı olduğu askeri kontrol noktalarında sürekli olarak “Nereden geliyorsun ve nereye gidiyorsun?” sorularıyla karşılaşıyorsunuz. Sorulara askerleri şüphelendirmeyecek şekilde cevap vermek zorundasınız. Patanililerin en çok çekindikleri askerler ise Pren adı verilen özel kuvvetler. Siyah elbise giyen Prenler Taylandlı Budist gençlerden oluşuyor ve halk Patani’de işlenen faili meçhul cinayetlerin bir çoğundan Prenleri sorumlu tutuyor. Patanililer Budist Askerler tarafından yoğun şekilde korkutulmuşlar. Bize Patani’de geçirdiğimiz günler boyunca refakat eden şoförümüz askeri kontrol noktasına yaklaşmaya başladığımız andan Kur-andan ayetler okumaya başlıyor. Kontrol noktasını kazasız belasız atlattığımızda ise yüksek sesle “Elhamdülillah” diyor. Son 1 yıl içinde 200 gencin faili meçhul cinayetlere kurban gittiği Patani’de insanlar akşam saat 7’den sonra sokağa çıkmaya korkuyorlar. Bu nedenle misafirliklerden eve erken dönülüyor. Biz de yaptığımız görüşmeleri saat 7’den önce bitirmeye çalışıyoruz.

HER EVDE BİR HİKAYE

Patani’de yaşanan hak ihlallerini tespit etmek ve ülkede neler olup bittiğini anlamak için gerçekleştirdiğimiz ev ziyaretlerine Pompayn Köyü’nde yaşayan Sobariye Harun Hanım’ı ziyaret ederek başlıyoruz. Sobariye Hanım önce babasını kaybetmiş. Sobariye Hanım’ın babası Budist Tayland Askerleri tarafından 8 sene önce sokak ortasında vurularak katledilmiş. Evlilik yaşına erişince Süleyman Hasmidiy ile evlenen Sobariye Hanım’ın Nur İman adında güzel bir kızı olmuş. İşgal altında da olsa mutlu olmaya çalışan bu aileye Budist Tayland Askerleri mutluluğu çok görmüşler ve 1 sene önce Sobariye Hanım’ın eşi Süleyman Hasmidiy de askerlerin açtığı ateş sonucu hayatını kaybetmiş. Budist Askerler Süleyman Hasmidiy’i köyün girişinde arabasının içinde vurmuşlar. Bu sırada arabada küçük Nur İman’da varmış. Köylüler Nur İman’ı, aldığı kurşun yaralarıyla hayatını kaybeden Süleyman Hasmidiy’in başında ağlarken bulmuşlar. Sobariye Hanım’ın yaşadığı acıların biri bitmeden diğeri başlamış ve Sobariye Hanım’ın annesi yakalandığı bir hastalık sonucu bundan 7 ay önce hakkın rahmetine kavuşmuş. Sobariye Hanım şu an 1’i kendi eşinden 5’i de anne ve babasından olan 6 yetimle birlikte yaşıyor ve onlara hem annelik hem de babalık yapıyor. Bizim ziyaretimiz esnasında evde sadece 3 yetim vardı; diğer yetimler ise okuldaydı. Bu yüzden Sobariye Hanım’la birlikte sadece 3 yetimin fotoğraflarını çekebildik. Sobariye Hanım’a bu kısacık ömründe yaşadığı bunca olaydan sonra neler hissettiğini sorduğumda; “Sabretmekten başka çarem yok; fakat kalbimde büyük acılar var” diyor.

ABDÜLHAMİD DEDE VE YETİMLER

Patani’de her evde ayrı bir acı, her evde ayrı bir hikaye var. Patani’de yaşanan acıları dinlemek de ayrı bir sabır gerektiriyor. Sobariye Hanım’ın evinden sonra Krue-Se Camii katliamında oğlunu kaybeden Abdülhamid Dede’nin evindeyiz. 4 Mayıs 2004’de Krue-Se Camii’ni basan Budist Tayland Askerleri caminin içinde bulunan 27 kişiyi öldürmüşlerdi. Aynı gün yaşanan protesto olaylarında da 80 kişi bir gün içinde hayatını kaybetmişti. 70 yaşını aşmış olan Abdülhamid Dede’nin oğlu Hadi camide katledilen 27 kişinin arasındaymış. Tayneyd Köyü’nde ziyaret ettiğimiz Abdülhamid Dede isimleri Erman, İlyas, Arifeyn ve Hüsana olan 4 yetime bakıyor. Yetimlerin anneleri ise yaşadığı ağır hastalık nedeniyle bir süredir hastanede tedavi görüyormuş. Abdülhamid Dede bir taraftan en küçük torunu Hüsana’yı seviyor diğer taraftan da babasının Sultan Abdülhamid Han’a karşı duyduğu sevgiyi anlatıyor. Babası Abdülhamid Dede’ye bu ismi Sultan Abdülhamid Han’a duyduğu sevgi nedeniyle koymuş. Yetimlerin başlarını okşayıp Abdülhamid Dede’ye veda ettikten sonra bu sefer de Narativa Bölgesi’nin sınırları içinde bulunan Duku Köyü’nü ziyaret ediyoruz. Bu köyde son bir yıl içinde 4 genç şehit olmuş, 9 genç de Budist Tayland Askerleri tarafından tutuklanarak hapsedilmiş. Duku Köyü’nde ziyaret ettiğimiz Bedru Yusuf, 3 Ağustos günü Tayland Askerleriyle girdiği çatışma sonucu şehit olan Hazine Abdurrahman ile 8 ay önce evlenmiş. Şehit olan eşinden 4 aylık hamile olan Bedru Hanım’ın yaşadığı acılar bakışlarına nakış nakış işlemiş. Eşini çok özlediğini ifade eden Bedru Hanım, tek tesellisinin eşinin şehadete ulaşması olduğunu ve kendisini şehitlerin ölmediği duygusuna alıştırmaya çalıştığını söylüyor.

TEK ÇÖZÜM ÖZGÜRLÜK

Tayland Yönetimi Patani’deki hakim kültür olan İslam Kültürü’nün yok edip bölgeyi Budistleştirmek için büyük çaba gösteriyor. Başkent Bangkonk’tan getirilen Budist Aileler vasıtasıyla Patani’deki Budist sayısı arttırılmaya çalışılıyor. Son yıllarda Patani’nin bir çok yerine büyük Buda Heykelleri dikilmiş ve köylere onlarca yeni Budist Mabedi inşa edilmiş. Patani’deki en büyük Buda Heykeli ise Narativa’ya bağlı Kavgon Kasabası’nda bulunuyor. Tayland Yönetimi Patani’deki ahlaki yapıyı bozmak için de Patani’nin bir çok yerine diskolar, genelevler ve barlar açmış. Ayrıca gençlere Taylandlı Budist Askerler tarafından çok düşük ücretlere uyuşturucu satılıyormuş. Patani her şeye rağmen sömürgeci Tayland Yönetimi’ne teslim olmuyor ve her alanda direnişi sürdürüyor. İslam Kültürü Patani’ye o kadar yoğun şekilde hakim olmuş ki Patani’de her adım başı İslam Medeniyeti’nin izleriyle karşılaşıyorsunuz. Thai Post Yazarlarından Ahmet Somboom Bualuang ile Patani üzerine gerçekleştirdiğimiz röportaj esnasında Patani sorununun nasıl çözüleceğini soruyoruz. Patanili Gazeteci Bualuang, Tayland Toplumu ile Patani Müslümanları arasında din, dil, tarih ve kültür farklılığı bulunduğuna işaret ederek; “Patani’de son Müslüman kalana kadar İslam Kültürü Budizme karşı olan direnişini sürdürecek. Tayland Yönetimi Patanili Müslümanlarla yaşadığı sorunları son erdirmek istiyorsa Patani’nin özgürlüğünü tanımalıdır. Patani’nin özgür olması dışındaki bütün çözümler hiçbir şekilde fayda sağlamayacak” diyor. Patanili Gazetecinin bu cümleleri Patani Sorununu en iyi şekilde özetliyor. Patani’deki sorun bize göre de bir medeniyet sorunu ve Patanililer vatanlarında İslam Kültürünü yaşattıkları sürece asla asimilasyona uğramayacaklar.

290820091721220459223_3.jpg


Önce babasını, daha sonra da eşi ve annesini kaybeden Sobariye Hanım 6 yetime hem annelik hem babalık yapıyor.

290820091722070451947_3.jpg


Patanili Abdülhamid Dede torunlarıyla birlikte görülüyor.

290820091722430450545_3.jpg


Bedru Hanım’ın eşi 2.5 hafta önce Budist Tayland Askerleri tarafından şehit edilmiş.


Adem Özköse / Gerçek Hayat


 

mürmüdük

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
7 Tem 2009
Mesajlar
6,952
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
53
Web Sitesi
anadoluhaber.blogcu.com
Patani başkenti İstanbul
Patanililerin yeni lideri Nur Abdurrahman, ilk kez Dünya Bülteni'ne konuştu
Röportaj: Adem Özköse/ Şam Aslının Türk olduğunu söyleyen Patanili direniş lideri Nur Abdurrahman "Hilafetin yıkılmasıyla ilişkilerimiz koptu. İstanbul Patani'nin başkentidir" dedi.

Tayland Yönetimi'nin işgali altında yaşamlarını sürdüren Patanili Müslümanlar özgürlüklerini elde etmek için yıllardır direniş gösteriyorlar. 1975 yılında Kebir Abdurrahman Tenvira tarafından kurulan ve kısa adı PULO olan Patani Birleşik Kurtuluş Örgütü de Patanililerin özgürleşmesi için mücadele eden gruplardan biri. Patani'de silahlı mücadele veren PULO mensupları Ortadoğu, Asya ve Avrupa'da açtıkları siyasi bürolar vasıtasıyla da Patani'de yaşananları dünyaya duyurmaya çalışıyorlar. PULO'nun efsanevi lideri Kebir Abdurrahman Tenvira geçtiğimiz sene sürgünde yaşadığı Şam'da hayatını kaybetmişti. Tenvira'nın vefatının ardından geçtiğimiz aylarda PULO mensupları arasında yapılan seçim sonucu Nur Abdurrahman örgütün yeni lideri olarak seçildi. Dedelerinin İstanbul'dan Patani'ye geldiklerini ve kendisinin asıl olarak Türk olduğunu ifade eden Nur Abdurrahman'la hayatı üzerine bir röportaj gerçekleştirdik. Türk basınında ilk kez Dünya Bülteni'nin sorularını cevaplayan Patanili direniş lideri Nur Abdurrahman'ın yaşadıkları filmlere ve romanlara konu olabilecek kadar ilginç. İlgiyle okuyacağınızı tahmin ediyoruz.

-Sizi daha yakından tanımak istiyoruz. Bundan dolayı röportaja kişisel geçmişinizle ilgili sorular sorarak başlayacağım. Patani Birleşik Kurtuluş Örgütü'nün yeni lideri Nur Abdurrahman kimdir?
Patani'de asılları farklı ülkelere dayanan bir çok insan bulunuyor. Patani İslam Krallığı zamanında bölgeye İstanbul, Afganistan, Irak ve Yemen'den göçler olmuş. Benim dedelerim de Osmanlı Hilafeti zamanında İstanbul'dan Patani'ye gelmişler ve yerleşmişler. Bu nedenle ben asıl olarak Türk'üm ve İstanbulluyum. Rahmetli dedem biz küçükken aslımızın Türk olduğunu ve dedelerimizin İstanbul'dan geldiğini söylerdi. Ayrıca sinirlendiğinde Türkçe konuşmaya başlardı. Budist Tayland Askerlerine küfür ederken de Türkçeyi kullanırdı. Bazı zamanlar Türklerin bir gün Patani'ye gelip bizi Tayland işgalinden kurtaracaklarını söylerdi. Dedemin anlattıklarından dolayı çocukken Türklerin çok güçlü insanlar olduklarını hayal ederdim. "Yok" "iyiyim" gibi kelimeler dedemden duyduğum bazı Türkçe kelimelerden şu an için hatırlayabildiklerim. Küçükken dedemden halifeyi ve İstanbul'u da çok duyardım. Türkiye'den "İstanbul" diye bahsederdi; Türklere de "İstanbullular" diyordu. Bizim gibi İstanbul'dan gelen Patanililer arasında Osmanlı döneminde kullanılan kırmızı fesler de yaygın. Dedemin arkadaşları bazı zamanlar, özellikle de önemli günler de bu kırmızı fesleri kullanıyorlardı.
-Kaç yılında doğdunuz? Hangi okullarda okudunuz?
1948 yılında Patani'nin Yala bölgesinde doğdum. Yaşım artık 60'a ulaştı; fakat ruhum 18 yaşındaki bir genç gibi. İlk okul ve ortaokulu Yala'da Taylandlılara ait bir okulda okudum. 7 yaşımdan itibaren de Pondok medreselerinde Kur-an, Arapça, Tecvid, Akaid, Fıkıh dersleri gibi dersleri aldım. Liseyi yine Patani'de İslami ilimlerin ağırlıklı olduğu bir okulda okudum.

"FİLİSTİNLİ DİRENİŞÇİLERE KATILDIM"

-Patani özgürlük mücadelesine hangi yıllarda katıldınız?
Lise yıllarımda katıldım. Bütün Patanililer gibi ben de çocukluğumdan itibaren vatanımın Taylandlı Budistler tarafından işgal edildiğini biliyordum ve ailemden Patanililere ait özgür bir devletimiz olması gerektiğini duyuyordum. Lisede okurken arkadaşlarımla gizli toplantılar yapardık. Bu toplantılarda Patani'nin özgürlüğü için mücadele etmemiz gerektiğini konuşuyorduk. Kebir Abdurrahman Tenvira Patani Birleşik Kurtuluş Örgütü'nü kurup Patanilileri bağımsızlık için mücadele etmeye çağırınca biz de bu çağrıya uyduk. Liseyi bitirdikten sonra önce Suudi Arabistan'a daha sonra da Suriye'nin başkenti Şam'a geçtim Şam'da üniversiteye kayıt oldum. 1973 yılında Patanili arkadaşlarım Mansur ve Eşari ile birlikte Lübnan'daki direniş gruplarıyla ilişkiye geçtik ve İsrail işgaline karşı savaşan Filistinlilere destek vermek için Lübnan'ın güneyindeki kamplarda eğitim görmeye başladık. Filistinli direnişçilere katıldığımda benim yaşım 24'dü. 1 sene Filistinlilerle birlikte kamplarda yaşadık ve bu süre içerisinde İsrail askeri birliklerine karşı düzenlenen bir çok operasyona katıldık. O dönemler başta Beka Kampı olmak üzere Lübnan'daki kamplarda dünyanın dört bir yanından gönüllü direnişçiler vardı. Hatta Türkiye'den de bazı direnişçilerin olduğunu hatırlıyorum. Daha sonra Patanili arkadaşlarımla birlikte Şam'a geri dönerek yeniden okullarımıza kayıt olduk. Ben yabancı dilimi geliştirmek için İngilizce bölümüne girmiştim.

-Daha sonra ne oldu?

1974 yılının sonlarında Şam'da eğitim gören Patanili öğrencileri bir araya getirerek Patani Öğrenci Birliği'ni kurduk. Kongrede yapılan seçim sonucu arkadaşlar beni başkan seçtiler. Öğrenci hareketinin kurulmasıyla birlikte Patanililer arasındaki dayanışma daha da arttı. 1975 yılında PULO'nun lideri Abdurrahman Tenvira beni Patani'ye gönderdi. O dönemler Patani halkının Tayland yönetimine karşı olan öfkesi en üst düzeydeydi. Tayland askerleri Patanilileri evde, sokakta, medresede suçsuz yere öldürüyordu.
Abdurrahman Tenvira benden günlerce sürecek protesto gösterileri için Patanilileri örgütlememi istedi. Gerekli çalışmaları yaptık ve Tenvira'nın Patani halkına yaptığı çağrıyla gösteriler başladı. Tam 44 gün süren bu gösteri Patani tarihinin en büyük gösterisidir. Bu gösterinin ardından Patani'den ayrılıp Şam'a geldim. Şam'dan da Libya'ya geçtim. 1977 yılında Libya'da okuyan Patanili arkadaşlarımla Başkent Trablus'a Öğrenci Hareketi adına bir büro açtık. Şam'daki okulumu terk ettiğim için Libya'da yeniden üniversiteye başladım.

"LİBYA'DA KAMPLAR KURDUK"

-Hangi bölüme kaydoldunuz?
İslami ilimler alanında kendimi yetiştirmek için Davet Üniversitesi'ne kaydoldum. Libya Hükümeti ile kurduğumuz iyi ilişkiler ve diplomasi alanındaki başarılarımız sonucunda Patanili mücahidlerin eğitim almaları için Libya'da kamplar kurduk. Ben daha sonra Libya'dan İran'a geçtim. O yıllar İran'da İslam devrimi olmuştu ve bu devrim hepimizi çok etkilemişti. Tenvira benden PULO adına İran'da bir büro açmamı ve İranlı resmi makamlar nezdinde bazı görüşmeler yapmamı istedi. Zamanla Ayetullah Muntazari'nin oğlu Ahmet Muntazari ile aramızda iyi bir arkadaşlık oluştu ve Ahmet Muntazari'nin yardımıyla Tahran'da bir büro açtık. İranlı yetkililerden randevular alarak onlara Patani'de yaşananları anlattım. Bir gün Ahmet Muntazari beni aradı ve bana İsfahan'da yapılacak

mitingde İranlılara Patani'de Müslümanlara yapılan baskı ve zulümleri anlatmamı istedi. On binlerce İranlının katıldığı mitingde insanlara Patani'yi anlattım. Son derece heyecanlı geçen o mitingi hiç unutamam. Fakat daha sonra İranlı yöneticilerle aramız bozuldu ve İran'ı terk etmek zorunda kaldık.

-İranlı yöneticilerle aranız niçin bozuldu?
Patani'den İran'a üniversitelerde okumaları için öğrenciler getiriyorduk. Daha sonra İranlıların Patanili öğrencilerin Şii mezhebine girmeleri için özel çalışma yaptıklarını fark ettik. İranlıların bu çalışmaları bizi rahatsız etti. Ayrıca bizden de Patani'de Şii mezhebinin yayılması için yardım talep etmeye başladılar. İranlılara Patani halkının mezhep olarak Sünni olduğunu, Patani'de Şii mezhebinin yayılması için çalışma yapılmasının fitneye neden olacağını söyledik. Bu tavrımız İranlıları kızdırdı. İran'daki büromuz bu olaydan sonra bir süre daha açık kaldı. İran ile Tayland Hükümeti arasındaki ilişkiler gelişince Tayland İran'dan Patanililere ait olan büroyu kapatmasını istedi. İranlı yetkililer büro nedeniyle zor durumda kaldıklarını söylediler. Biz de bunun üzerine Tahran'daki büromuzu kapatarak İran'ı terk ettik.
"TENVİRA KÜLTÜREL DEVRİMİ BAŞLATTI"
-Patani halkının efsanevi liderlerinden olan Kebir Abdurrahman Tenvira ile nasıl tanıştınız?
Tenvira okumak için köyünden çıkıp Yala'ya gelmişti. Babam Tenvira'yı çok seviyordu ve ona kalması için evimizin yakınında bir ev ayarlamıştı. Tek odası olan bu evde kalan Tenvira Yala'da liseyi okuyordu. Ben o zamanlar 7-8 yaşlarındaydım, Tenvira ise 17-18 yaşlarındaydı. Benim hayatımın büyük bir kısmı Tenvira'nın yanında geçti ve kendimi Tenvira'nın öğrencisi olarak görüyorum. Tenvira fikirleriyle sadece bizim grubumuz olan PULO'yu değil;Patani'deki bağımsızlıkçı bütün direniş gruplarını etkiledi. Bana göre Hacı Slong'tan sonra Patani tarihinin en önemli şahsiyetlerinden biri de Tenvira'dır. Tenvira İran'da, Libya'da, Şam'da, Avrupa'da bürolar açarak Patani'de yaşananları dünyaya duyurmaya çalıştı. Ayrıca yüzlerce Patanili genç Tenvira'nın sayesinde Ortadoğu ve Avrupa ülkelerinde eğitim görerek Patanililerin eğitim seviyesini yükselttiler. Benim de Patani dışına çıkıp eğitim görmem Tenvira'nın teşvikleri sayesinde oldu. Tenvira hem Patani'deki İslami hareketin kurucularındandır; hem de Patani'deki kültürel devrimi başlatan kişidir. Tenvira Patani'nin özgürlüğü için askeri, ilmi, manevi, siyasi ve kültürel alanlarda çalışmalar yapılması gerektiğini söylüyordu. Kültürel ve siyasi alanlarda yapılan çalışmalara da en az askeri alanlarda yapılan çalışmalar kadar önem veriyordu.
-Patani ile Tayland Yönetimi arasında yaşanan sorunun temeli nedir?
Patani toplumu ile Tayland toplumu birbirinden ayrı 2 farklı toplum. Patanililer Müslüman; fakat Taylandlılar Budizm'e inanıyorlar. Biz Malay dilini konuşuyoruz, Taylandlılar ise dil olarak Tayca'yı kullanıyorlar. Malazca ile Tayca birbirine hiç benzemiyor. Patanililerin Taylandlılardan tamamen farklı bir tarihleri var. Bizim dedelerimiz Patani İslam Krallığı'nı kurmuşlar ve kendi topraklarında özgür olarak yaşamışlar. Ayrıca kültürel olarak da Patanililerin kültürleri ile Taylandlıların kültürleri hiçbir şekilde birbirine benzemiyor. Aramızdaki bunca farklılığa rağmen Tayland Yönetimi topraklarımızı işgal ederek bizi kendi kültürümüzden uzaklaştırıp Taylaştırmak istiyor. Atalarımız Budist Tayland Krallığı'nın saldırılarına rağmen dinlerini, kültürlerini korumak için büyük bir direniş göstermişler. Biz de aynı şekilde dinimizi ve kültürümüzü korumak için direnmeyi sürdüreceğiz.
"OSMANLI'DAN SONRA İLİŞKİLERİMİZ KOPTU"

-Türkiye Patanililer için ne ifade ediyor?
Patani, hilafet zamanında Osmanlı Yönetimi'ne bağlıydı. Dedelerimiz Osmanlı halifelerini kendi halifeleri olarak görüyorlardı. Özellikle Sultan Abdülhamid Han İngilizlere karşı verilen mücadelede Patanililere çok yardım gönderdi. Hilafetin yıkılması ve Patani'nin Budist Tayland yönetiminin işgali altına girmesinin ardından aramızdaki ilişkiler koptu.

Biz İstanbul'u Patani'nin de başkenti olarak görüyoruz. Türkiye'de şu an zor durumda olan Müslümanların haklarını savunan bir hükümetin olduğunu biliyoruz. Hem Türk halkından hem de Başbakan Erdoğan'dan Patani'ye sahip çıkmalarını, Tayland Yönetimi'ne Patani konusunda baskı yapmalarını istiyoruz. İslam Konferansı Örgütü'nün genel sekreteri bir Türk olan Ekmeleddin İhsanoğlu. Bundan dolayı Türkiye İslam Konferansı Örgütü'nde çok etkili. Türkiye İKÖ sayesinde Patani meselesini dünyaya duyurabilir ve Taylan Yönetimi'nin Patanililere yaptığı baskıyı hafifletebilir. Geçmişte Osmanlılar ile Patanililer arasında güçlü ilişkiler vardı. Biz de onların torunları olarak bu ilişkileri tekrar kuvvetlendirebiliriz.
 

mürmüdük

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
7 Tem 2009
Mesajlar
6,952
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
53
Web Sitesi
anadoluhaber.blogcu.com
Patanili Alim Şeyh Abdurrahman İle Röportaj

images

16 Ağustos 2010
Patanili âlim Şeyh Abdurrahman Müslümanların geri kalmasıyla ilgili ilginç bir tespitte bulundu. Şeyh Abdurrahman Yahudiler günde en fazla 5 veya 6 saat uyuyorlar. Fakat Müslümanların hayatı uyumakla geçiyor.dedi
Röportaj: Adem Özköse

Patanili ünlü âlim Şeyh Abdurrahman Abdussamet Patani’nin Yala bölgesinde dünyaya geldi. Babası Patani’nin meşhur âlimlerinden Şeyh Fakih Ali’dir. 9 yaşında Kur’an’ı ezberleyen Şeyh Abdurrahman ilk derslerini babasından aldı. Daha sonra İslami ilimlerin çeşitli alanlarında eğitim görmek için Patani’nin Yala bölgesindeki medreselerde okudu. 15 yaşında Suriye’nin başkenti Şam’a gelen Şeyh Abdurrahman, Şam’ın seçkin âlimlerinin gözetiminde yetişti. Bu arada Şam’da lise eğitimini de tamamlayan Patanili âlim, Dımeşk Üniversitesi’nin hukuk fakültesi bölümünde eğitim gördü. İki yıl da Beyrut Arap Üniversitesi’ne devam etti ve burada Arap edebiyatı üzerine kendini yetiştirdi. Beyrut iç savaşı başlayınca Ürdün’ün başkenti Amman’a geçerek Ürdün Üniversitesi’nde okumaya başladı. 1985 yılında, Arap ülkelerinde aldığı ilmi Patanili gençlere öğretmek için işgal altındaki Patani topraklarına geri döndü. Bugün Patani’de Asya’nın farklı bölgelerinden gelen binlerce öğrenciye dersler veren Şeyh Abdurrahman, ilmi çalışmalarını da sürdürüyor. Patanili âlim Şeyh Abdurrahman Abdussamet ile Patani’deki ilmi gelenek, Pondok medreseleri, İslam dünyası ve Ramazan üzerine bir sohbet gerçekleştirdik.


-Patani’de Pondok medreseleri vasıtasıyla yüzyıllardır sürdürülen bir ilmi gelenek var. Bize bu ilmi gelenekten, özellikle de Pondok medreselerinden bahseder misiniz?

Pondok medreseleri iki veya üç kişilik küçük odalardan oluşur. Pondoklar öğrencilere ders veren hoca efendinin evinin etrafına kurulur ve öğrencilerin odalarını tek tek gezen hoca efendi öğrencilerin günlük derslerini dinler. Öğrenciler bu odalarda bir taraftan derslerini yaparlar, diğer taraftan da bu odalarda yemeklerini yiyip uyurlar. Pondok medreselerinin üzerinde küçük delikler vardır. Yağmur yağdığı zaman bu deliklerden içeri küçücük damlalar damlar. Bu damlalar öğrencinin diri kalmasını sağlayıp ders çalışırken uyumasını engeller. Pondok bir öğrencinin evi gibidir. İlk defa Patani İslam Krallığı zamanında kurulan Pondok medreselerinde bugün ders okutulurken Osmanlı medreselerindeki usul örnek alınıyor. Pondok medreselerinde eğitim veren hoca efendiler fıkıhta Şafii, itikatta Eşari ve tarikatta Nakşibendiler. Bu medreselerde şu an sadece Patanili öğrenciler değil; âlim olmak için Patani’ye gelen Malezyalı, Burmalı, Kamboçyalı öğrenciler de ders okuyorlar. Pondok medreseleri ayrıca işgalci Budistlere karşı Patani halkının dinini ve kimliğini korumaktadır.

Bunu biraz daha açar mısınız?

İşgalci Taylandlılar dinimizi ve kültürümüzü terk edip kendileri gibi Budist olmamızı istiyorlar. Resmi okullarda Patanili çocuklara kendi tarihleri yerine Tayland tarihi ve Tayland dili öğretiliyor. Biz de çocuklarımızı ve geleceğimizi korumak için Pondok medreselerinde öğrencilerimize İslam’ı, kendi dilimizi, tarihimizi ve kültürümüzü öğretiyoruz. Patani halkının yüzyıllardır gördüğü baskılara rağmen Budistleşmemesinde, kendi kültürünü son derece canlı bir şekilde yaşamasında en büyük pay sahibi Pondok medreseleridir. Bu medreseler Şeyh Davut, Hacı Slong ve Halifemiz Sultan Abdülhamid Han’ın bir zamanlar Patani’deki temsilcisi olan Şeyh Ahmet Patani gibi büyük zatları yetiştirmiştir.

Abdülhamid Han’ın Patani’deki halifesi

-Şeyh Ahmet Patani kimdir? Bize biraz bu âlimden bahseder misiniz?

Şeyh Ahmet Patani halkımızın çok sevdiği büyük bir âlim ve kahramandır. İngilizler Patani’yi işgal ettiklerinde Halife Sultan Abdülhamid Han Şeyh Ahmet Patani’yi kendi temsilcisi olarak Patani’ye atamış ve Şeyh Ahmet Patani’ye İngilizlere karşı direnmeleri için para ve silah yardımında bulunmuştur. Halife Abdülhamid Han Şeyh Patani’yi o kadar çok severmiş ki onu saraya damat yapmak istemiş. Fakat Şeyh Ahmet Patani Abdülhamid Han’dan özür dileyerek Halife efendimizin bu teklifini kabul etmemiş.

-Niçin?

Ahmet Patani, Sultan Abdülhamid Han’a yazdığı mektupta “Sevgili Halifemiz, beni saraya damat yapma teklifiniz benim için büyük bir şereftir. Fakat biz Patanililer Türkler gibi yönetici bir millet değiliz. Sizin soyunuzdan olan bir hanımefendi bir Türk’le evlenmeli. Bu sayede bu evlilikten Ümmet-i Muhammed’i yönetecek yeni yöneticiler doğar.” demiştir. Biz de Şeyhimiz Ahmet Patani gibi Halife Abdulhamid Han’a büyük bir sevgi besliyoruz ve Türkleri İslam’ın kalkanı, Müslümanların yöneticileri olarak görüyoruz. Şeyh Ahmet Patani sadece İslami ilimleri bilen bir âlim değildi. Siyaseti, diplomasiyi de biliyordu. Yazdığı kitaplarda Patanili gençlere Arapçayı, Türkçeyi, Urducayı ve Farsçayı öğrenmelerini, bu dillerin kardeşlerinin dilleri olduğunu söylemiştir.

-Pondok medreselerinde şu an tam olarak hangi dersler okutuluyor?

İtikatla ilgili dersler, Fıkıh, sarf, nahiv dersleri, tarih, terbiye ve tasavvuf dersleri okutuluyor.

-Fenni ilimler okutulmuyor mu?

Genelinde okutulmuyor. Daha çok İslami ilimlere önem veriliyor. Fakat biz bu usule karşı çıkıyoruz ve kendi medreselerimizdeki öğrencilerimize İslami ilimlerin yanında fenni ilimleri de öğretiyoruz. Müslümanlar olarak bu çağa hâkim olmak istiyorsak mutlaka bilgi, bilim ve teknolojiye hâkim olmak ve bilgiyi İslamileştirmeliyiz. Bizim medreselerimizde sabahları İslami ilimler öğretilirken, öğleden sonra da matematik, İngilizce, coğrafya, kimya, fen gibi ilimler öğretiliyor. Biz bu usulü diğer medreselere de yaymak için çaba gösteriyoruz.

Medreselere halk sahip çıkıyor

-Pondok medreselerindeki öğrencilerin giderlerini kim karşılıyor?

Halk karşılıyor. Pondoklar genelde köylere kurulur ve köylüler tarım, ticaret ve balıkçılıktan elde ettikleri ürünün bir kısmını Pondoklara bağışlayarak bu medreselerin ayakta kalmasını, öğrencilerin İslam’ı öğrenmelerini sağlarlar.

-Tayland Hükümeti Pondoklara nasıl bakıyor? Hükümet tarafından herhangi bir problemle karşılaşıyor musunuz?

Tayland Hükümeti’ne bağlı askerler sık sık Pondok medreselerine baskınlar düzenleyerek hoca efendileri ve öğrencileri gözaltına alıyorlar. Hükümet Pondokları direnişçilerin kaleleri olarak görüyor ve medreselerin kapanması için elinden geleni yapıyor. Pondok medreselerinde eğitim veren hocalardan bazıları da faili meçhul bir şekilde öldürüldü. Patani’de İslam’ı, Patani kültürünü, dilini ve tarihini öğretmenin bir bedeli var. Bundan dolayı bizler Pondoklarda eğitim veren hocalar olarak hayatlarımızdan endişe ediyoruz. Her türlü baskıya rağmen Pondok medreseleri varlıklarını sürdüreceklerdir. Çünkü Patani halkı bu medreselere sahip çıkıyor. İngilizler demişler ki: “Kur’an’ı Müslümanların elinden alamadıktan sonra onlara hâkim olamayız.” Taylandlılar da Patanililerin İslam’a sarıldıkları sürece teslim olmayacaklarını, bağımsızlık ve hürriyet ruhunun süreceğini biliyorlar. Bundan dolayı da medreseleri kapatıp, Patanili âlimleri yıldırmak istiyorlar.

Müslümanlar önce uykularını düzeltmeliler

-Bir âlim olarak İslam dünyasının geleceğini nasıl görüyorsunuz?

İslam dünyası şu an bir geçiş dönemi yaşıyor. İnşallah gelecek Müslümanların olacak ve İslam bütün yeryüzüne yayılacak. Müslümanların bugün Batı’dan geri kalmalarının en büyük sebebi kendileridir. Müslümanlar kendilerine Amerika ve İsrail’den daha fazla düşmanlık yapmışlardır. Bir Müslüman asla tembel olamaz. Kültürden, sanattan, ilimden uzak duramaz. Cimri, ümitsiz ve korkak da olamaz. Fakat tembellik hastalığı, Batı hayranlığı İslam dünyasını tıpkı bir veba gibi sardı ve İslam Ümmeti bu durumlara düştü. Müslümanlar olarak daha güçlü olmak istiyorsak düşmanlarımızdan önce kendimizle hesaplaşmalıyız. İşe önce kendimizi düzelterek başlamalıyız. Bugün Yahudiler, Japonlar kaç saat uyuyorlar? En fazla 5 veya 6 saat. Fakat Müslümanların hayatı uyumakla geçiyor. Müslümanlar işe önce uykularını düzelterek, az uyuyarak başlamalılar. Uykularımız düzelirse inanın İslam dünyasında bir çok şey de düzelir.

“Ramazan eğitim kampıdır”

-Ramazan ayına giriyoruz. Ramazan sizce nedir ve
Müslümanlar Ramazan’ı nasıl geçirmeliler?

Ramazan bir Müslüman için eğitim kampıdır. Ramazan’da eğitimimizi alıp kendimizi Ramazan dışındaki aylara hazırlarız. Bu ayda bol bol Kur’an okumalı, tevbe etmeli, kendimizi hesaba çekmeliyiz. Ramazan İslam’a, Allah’a tekrar dönmemiz için iyi bir fırsattır. Aman bu fırsatı iyi değerlendirelim. Kur’an okumasını bilen kardeşlerimiz mutlaka en az bir Kur’an hatmi yapmaya çalışsınlar. Kur’an’ı anlamak, hissetmek için çaba göstersinler. Kur’an okumasını bilmeyenler ise Müslüman’ın hayat düsturu olan kitabımızı mutlaka öğrenmek ve anlamak için çabalasınlar.

-Son olarak neler söylemek istersiniz?

Biz Patanililer hürriyet ve bağımsızlık için direnmeyi seven bir halkız. Düşmanlarımız
ne kadar güçlü olursa olsun dinimizi, kültürümüzü korumak için mücadele etmeye, bu uğurda şehitler vermeye devam edeceğiz. İslam bizim kalbimizin en derin yerindedir ve Budistler hiçbir zaman İslam’ı kalbimizden, yaşantımızdan çıkaramayacaklardır. Biz Türkiye’yi hilafetin merkezi, Türkleri de İslam’ın kalkanı, koruyucuları olarak görüyoruz. Türkiye’deki Müslümanlardan kendilerinden bir parça olan Patani’ye gerekli önemi göstermelerini, Patanili Müslümanları kendi kardeşleri, evlatları olarak görmelerini istiyoruz. Allah Ramazan ayınızı hayırlı eylesin ve bu güzel ayı Müslümanların kalplerinin birbirine ısınması için vesile kılsın.

gercek hayat
 

mürmüdük

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
7 Tem 2009
Mesajlar
6,952
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
53
Web Sitesi
anadoluhaber.blogcu.com
Taliban: Müzakereciler ihanet suçundan cezalandırılacak!



Taliban lideri Molla Ömer, ABD ve iktidardaki Hamid Karzai ile müzakere masasına oturanların "direnişe ihanet"le suçlanacağını ve cezalandırılacağını açıkladı

08 Kasm 2010
kullanici.png
Anadolu Haber


images

Afganistan Talibanı lideri Molla Ömer tarafından kendi el yazısı ile yayınlanan açıklamada, Karzai ve ABD güçleriyle müzajere masasına oturanlar tehdit edildi.
Önde gelen bir Taliban üyesi, Taliban lideri Molla Muhammed Ömer’in kaleme aldığı bildirinin camilerde dağıtıldığını belirtti.

Adının açıklanmasını istemeyen üye, hükümetle müzakerelere oturma konusunun, direnişi yürütenlerin gündeminde olmadığını da söyledi.

Taliban üyesi AP’ye verdiği mülakatta, Molla Ömer’in el yazısı notlarının, Afganistan Devlet Başkanı Hamid Karzai’nin barış önerisi medyada açıklandığından beri camilerde dolaştığını ifade etti.

Karzai, Taliban’la uzlaşmayı öncelikli hedefi olarak açıklamış, bunun için bir süre önce 70 kişilik Yüksek Barış Konseyi oluşturmuştu.
 

mürmüdük

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
7 Tem 2009
Mesajlar
6,952
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
53
Web Sitesi
anadoluhaber.blogcu.com
174639_119631754776085_5514312_n.jpg

Patani'de zulüm var!
2001 yılının Mart ayında `Afganistan`daki Buda heykelleri yıkılıyor` diyerek ayağa kalkan dünya, aynı Budistlerin Tayland`da Müslümanlara karşı uyguladığı vahşete gıkını çıkarmıyor.

TECAVÜZ VE KATLİAM!

Bir zamanlar Patani İslam Krallığı`nın yönetimi altında barış ve huzur içinde hayatlarını sürdüren Patanili Müslümanlar, toprakları Budist Tayland Ordusu tarafından işgal edildikten sonra acı dolu günler yaşamaya başladılar. 5 milyon Müslümanın yaşadığı Patani`de toplama kamplarında tutulan yüzlerce genç kıza askerler tarafından tecavüz ediliyor, alimler katlediliyor, camiler ateşe veriliyor, gözaltına alınan insanlardan bir daha haber alınamıyor.

DÜNYA UMURSAMIYOR!

Patani`deki toplama kamplarında 30 bini aşkın insan bulunurken, başta Müslüman halklar, Birleşmiş Milletler ve İslam Konferansı Örgütü olmak üzere dünya Patani`de yaşananlar karşısında sessiz kalmaya devam ediyor. Tayland hükümeti, yakınları katledilen Patanili Müslümanların gösteri yapmalarına izin vermiyor. Patanililer tarafından düzenlenen gösteriler, son derece sert bir şekilde bastırılıyor.

Bir zamanlar Patani İslam Krallığı`nın yönetimi altında barış ve huzur içinde hayatlarını sürdüren Patanili Müslümanlar, toprakları Budist Tayland Ordusu tarafından işgal edildikten sonra acı dolu günler yaşamaya başladılar. 5 milyon Müslümanın yaşadığı Patani`de toplama kamplarında tutulan yüzlerce genç kıza askerler tarafından tecavüz ediliyor, alimler katlediliyor, camiler ateşe veriliyor, gözaltına alınan insanlardan bir daha haber alınamıyor. Patani`deki toplama kamplarında 30 bini aşkın insan bulunurken, başta Müslüman Halklar, Birleşmiş Milletler Örgütü ve İslam Konferansı Örgütü olmak üzere dünya Patani`de yaşananlar karşısında sessiz kalmaya devam ediyor.

Tayland askerleri, Patanililere yönelik gerçekleştirdikleri saldırılarda özellikle alimleri ve cami imamlarını hedef seçiyorlar. 2004 yılından beri Tayland Yönetimi tarafından sıkıyönetim uygulanan Patani`de son 5 yılda 3500`den fazla Patanili, Budist askerler tarafından katledildi. Müslümanlara yönelik gerçekleştirilen katliam ve işkencelerde sınır tanımayan Tayland yönetiminin dünyadaki en iyi müttefiği Amerika ve İsrail. İsrail`de belli bir süre eğitim gören Tayland askerleri daha sonra görev yeri olarak Patani`ye gönderiliyorlar. Tayland hükümeti yer altı kaynakları bakımından son derece zengin olan Patani`yi tamamen Budistleştirmek istiyor. Patanililerden topraklarını terk etmelerini isteyen Tayland yönetimi, bölgeyi Budistleştirmek için şiddet ve katliamı bir araç olarak kullanıyor. Patani`de gerçekleşen ölüm vakaları nedeniyle şikayette bulunulacak herhangi bir merci yok. Yakınları katledilen Patanililer, Tayland hükümetine şikayette bulunduklarında çoğu zaman tehdit edilip gözaltına alınıyorlar. Tayland hükümeti, Patanili Müslümanların gösteri yapmalarına da izin vermiyor. Patanililer tarafından düzenlenen gösteriler son derece sert bir şekilde bastırılıyor.

SÜTUN HABER
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt