mürmüdük
Kayıtlı Kullanıcı
- Katılım
- 7 Tem 2009
- Mesajlar
- 6,952
- Tepki puanı
- 1
- Puanları
- 0
- Yaş
- 53
- Web Sitesi
- anadoluhaber.blogcu.com
İşte işgalin gölgesindeki Patani
Adem Özköse Tayland Yönetimi'nin hakim kültür olan İslam Kültürü’nün yok edip Budistleştirmek için büyük çaba gösterdiği Patani'ye girdi. İşte kimsenin giremediği Patani:
Budist Tayland Yönetimi’nin işgali altındaki Patani’de her saati dolu dolu olan bir hafta geçirdik. Köyleri, evleri, mescidleri ziyaret ederek Patanililere Türkiyeli Müslümanların selamlarını ilettik. Sokaklarda karşılaştığımız Patanililere; “İstanbul’la Patani’nin arasında hiçbir fark yok. Hepimiz Ümmet-i Muhammed’in çocuklarıyız; kalplerimizi, ellerimizi, saflarımızı birleştirelim ” dedik.
“Askeri kontrol noktalarında sürekli olarak “Nereden geliyorsun ve nereye gidiyorsun?” sorularıyla karşılaşıyorsunuz.”
“Tayland Yönetimi Patani’deki hakim kültür olan İslam Kültürü’nün yok edip bölgeyi Budistleştirmek için büyük çaba gösteriyor.”
“Patani’de başörtülü, çarşaflı, hatta peçeli kızlar bile motor bisiklet kullanıyorlar.”
Sonunda bir seneyi aşkın bir zamandır içimde büyüttüğüm hayali gerçekleştireceğim ve bu bir sene içinde defalarca kez rüyama giren Patani’ye doğru yola çıkacağım. Bangkonk’tan Patani’ye doğru hareket edecek olan otobüsümüzün kalkmasına yaklaşık 45 dakika var. Bir an önce sona ermesini arzuladığım bu 45 dakikayı geçirmek için Saitai Otobüs Terminali’ndeki bir internet cafeye girip MSN’mi açıyorum. MSN’de Taha Yasir Balcı ile karşılaşıyoruz. Taha nerede olduğumu soruyor, ben de Bangkonk’ta olduğumu ve 45 dakika sonra yol arkadaşım Abdurrahman ve Suriye’den tanıdığım Patanili bir arkadaşım ile birlikte Patani’ye doğru hareket edeceğimi söylüyorum. 18 yaşında olan ve liseyi yeni bitiren Taha bana MSN’de aynen şunları yazıyor: “ Ağbi! Patanili kardeşlerimize haber ver biraz daha sabretsinler. Türkiye’den bekledikleri insanlar gelecek ve Allah’ın izniyle onları kurtaracağız. ” Son derece samimi bir edayla kurulan bu cümleler nedeniyle öyle seviniyorum ki anlatamam. İçimden; “Bu cümleleri ancak bir Osmanlı Çocuğu kurabilir. Yüz binlerce kilometre uzaklıktaki Patanilileri kurtarmayı sadece asrımızın en gerekli, en asil, en devrimci davası olan İttihad-ı İslam Davası’na gönül veren bir genç düşleyebilir.” diye geçiriyorum.
“BUDİSTLERLE MÜSLÜMANLAR AYRILSIN”
Saat tam 5’te Patani’ye doğru yola çıkıyoruz. Bangkonk ile Patani arası yaklaşık 13 saat ve bu 13 saat içinde sadece bir kez mola veriliyor. Otobüsümüz Tayland’ın sınırları içinde olan Topsake Bölgesi’nde duruyor. Mola süremiz 25 dakika bu süre içinde yemek yiyip, namazlarımızı kılmalıyız. Bu nedenle hızlı bir şekilde dinlenme tesislerinin içinde bulunan lokantaya doğru ilerliyoruz. Lokantada görevli olan garson kız yüksek sesle Taylandca bir şeyler söylüyor ve lokantanın içindeki iki farklı bölgeyi işaret ediyor. Bize refakat eden Patanili arkadaşıma garson kızın ne söylediğini soruyorum. Garson kız Müslümanlarla Budistlerin ayrılıp farklı masalara oturmalarını istiyormuş ve bu nedenle iki farklı bölgeyi işaret ediyormuş. Biz de Müslümanların oturduğu bölüme geçiyoruz ve Patanili gençlerin oturduğu masalardan birine yönelip oturuyoruz. Patanili gençlerle dillerimiz, renklerimiz farklı da olsa Müslüman olmamız nedeniyle hemen birbirimize ısınıyoruz. Bazı zamanlar işaret diliyle, bazı zamanlar da içten tebessümlerin eşlik ettiği bakışlarla rahatça anlaşıyoruz. Dünyadaki en onurlu ve en güzel şeyin Müslüman olmak olduğunu bir kez daha hissediyoruz. Bizi farklı coğrafyalardaki insanlarla kardeş kılan Rabbimize milyonlarca kez şükürler olsun.
PATANİ BİR İSLAM BELDESİ
Uzun bir yolculuğun ardından sabah saat 6.30 gibi Patani’ye ulaşıyoruz. Otogarda bizi Patanili arkadaşımın kardeşi Muhammed Mustafa karşılıyor ve Muhammed Mustafa’nın arabasına binip kahvaltı yapmak için evlerine doğru ilerliyoruz. Ben yol boyunca etrafı seyrediyorum. Caddeler motor bisikletli insanlarla dolu. Patani’de başörtülü, çarşaflı, hatta peçeli kızlar bile motor bisiklet kullanıyorlar. Kulaklarımıza her yerden kuş sesleri geliyor ve yemyeşil doğasıyla Patani’nin benim hayal ettiğimden çok daha güzel olduğunu fark ediyorum. Patani’nin her yeri Hindistan Cevizleri, Amtar adı verilen ağaçlar ve pirinç tarlalarıyla dolu.
Patanililer genelde geçimlerini tarımdan ve ormancılıktan sağlıyor.Narativa, Yala, Patani, Satun ve Songla isimlerini taşıyan 5 bölgeye ayrılan Patani’nin nüfusu Tayland Hükümeti’nin verdiği resmi rakamlara göre 1 milyon 800 bin. Patanili Müslümanlar ise resmi rakamların gerçeği yansıtmadığını ifade ederek; Patani’nin gerçek nüfusunun 3 milyondan fazla olduğunu söylüyorlar. Nüfusun yüzde 85’inin Müslüman olduğu Patani’de yüzde 15’lik kesim ise Budistlerden oluşuyor. Bangkonk’ta gezerken yoğun şekilde yabancılık duygusu yaşamıştım; Patani’de ise bir İslam Beldesinde olduğumu iliklerime kadar hissediyorum.
Başta kırsal kesimler olmak üzere Patani’de evler genelde ahşaptan ve evlerin bir çoğunun girişinde son derece özenerek yapılmış kuş kafesleri ile karşılaşıyorsunuz. Mınobiok Camul ismi verilen kuşlar ise neredeyse Patani’nin simgesi haline gelmiş.
NEREDEN GELİYORSUN, NEREYE GİDİYORSUN?
Daha Patani’ye girer girmez işgal altında olan bir ülkede olduğunuzu fark ediyorsunuz. Tayland Askerleri gruplar halinde sokaklarda devriye geziyorlar. Her 300-400 metrede bir askeri kontrol noktasıyla karşılaşıyoruz. Askeri kontrol noktalarında sıkı şekilde aramalar yapılıyor ve arabalardan, motor bisikletlerden indirilen insanlara üst araması yapılıyor. Aranan direnişçilerin resimlerinin asılı olduğu askeri kontrol noktalarında sürekli olarak “Nereden geliyorsun ve nereye gidiyorsun?” sorularıyla karşılaşıyorsunuz. Sorulara askerleri şüphelendirmeyecek şekilde cevap vermek zorundasınız. Patanililerin en çok çekindikleri askerler ise Pren adı verilen özel kuvvetler. Siyah elbise giyen Prenler Taylandlı Budist gençlerden oluşuyor ve halk Patani’de işlenen faili meçhul cinayetlerin bir çoğundan Prenleri sorumlu tutuyor. Patanililer Budist Askerler tarafından yoğun şekilde korkutulmuşlar. Bize Patani’de geçirdiğimiz günler boyunca refakat eden şoförümüz askeri kontrol noktasına yaklaşmaya başladığımız andan Kur-andan ayetler okumaya başlıyor. Kontrol noktasını kazasız belasız atlattığımızda ise yüksek sesle “Elhamdülillah” diyor. Son 1 yıl içinde 200 gencin faili meçhul cinayetlere kurban gittiği Patani’de insanlar akşam saat 7’den sonra sokağa çıkmaya korkuyorlar. Bu nedenle misafirliklerden eve erken dönülüyor. Biz de yaptığımız görüşmeleri saat 7’den önce bitirmeye çalışıyoruz.
HER EVDE BİR HİKAYE
Patani’de yaşanan hak ihlallerini tespit etmek ve ülkede neler olup bittiğini anlamak için gerçekleştirdiğimiz ev ziyaretlerine Pompayn Köyü’nde yaşayan Sobariye Harun Hanım’ı ziyaret ederek başlıyoruz. Sobariye Hanım önce babasını kaybetmiş. Sobariye Hanım’ın babası Budist Tayland Askerleri tarafından 8 sene önce sokak ortasında vurularak katledilmiş. Evlilik yaşına erişince Süleyman Hasmidiy ile evlenen Sobariye Hanım’ın Nur İman adında güzel bir kızı olmuş. İşgal altında da olsa mutlu olmaya çalışan bu aileye Budist Tayland Askerleri mutluluğu çok görmüşler ve 1 sene önce Sobariye Hanım’ın eşi Süleyman Hasmidiy de askerlerin açtığı ateş sonucu hayatını kaybetmiş. Budist Askerler Süleyman Hasmidiy’i köyün girişinde arabasının içinde vurmuşlar. Bu sırada arabada küçük Nur İman’da varmış. Köylüler Nur İman’ı, aldığı kurşun yaralarıyla hayatını kaybeden Süleyman Hasmidiy’in başında ağlarken bulmuşlar. Sobariye Hanım’ın yaşadığı acıların biri bitmeden diğeri başlamış ve Sobariye Hanım’ın annesi yakalandığı bir hastalık sonucu bundan 7 ay önce hakkın rahmetine kavuşmuş. Sobariye Hanım şu an 1’i kendi eşinden 5’i de anne ve babasından olan 6 yetimle birlikte yaşıyor ve onlara hem annelik hem de babalık yapıyor. Bizim ziyaretimiz esnasında evde sadece 3 yetim vardı; diğer yetimler ise okuldaydı. Bu yüzden Sobariye Hanım’la birlikte sadece 3 yetimin fotoğraflarını çekebildik. Sobariye Hanım’a bu kısacık ömründe yaşadığı bunca olaydan sonra neler hissettiğini sorduğumda; “Sabretmekten başka çarem yok; fakat kalbimde büyük acılar var” diyor.
ABDÜLHAMİD DEDE VE YETİMLER
Patani’de her evde ayrı bir acı, her evde ayrı bir hikaye var. Patani’de yaşanan acıları dinlemek de ayrı bir sabır gerektiriyor. Sobariye Hanım’ın evinden sonra Krue-Se Camii katliamında oğlunu kaybeden Abdülhamid Dede’nin evindeyiz. 4 Mayıs 2004’de Krue-Se Camii’ni basan Budist Tayland Askerleri caminin içinde bulunan 27 kişiyi öldürmüşlerdi. Aynı gün yaşanan protesto olaylarında da 80 kişi bir gün içinde hayatını kaybetmişti. 70 yaşını aşmış olan Abdülhamid Dede’nin oğlu Hadi camide katledilen 27 kişinin arasındaymış. Tayneyd Köyü’nde ziyaret ettiğimiz Abdülhamid Dede isimleri Erman, İlyas, Arifeyn ve Hüsana olan 4 yetime bakıyor. Yetimlerin anneleri ise yaşadığı ağır hastalık nedeniyle bir süredir hastanede tedavi görüyormuş. Abdülhamid Dede bir taraftan en küçük torunu Hüsana’yı seviyor diğer taraftan da babasının Sultan Abdülhamid Han’a karşı duyduğu sevgiyi anlatıyor. Babası Abdülhamid Dede’ye bu ismi Sultan Abdülhamid Han’a duyduğu sevgi nedeniyle koymuş. Yetimlerin başlarını okşayıp Abdülhamid Dede’ye veda ettikten sonra bu sefer de Narativa Bölgesi’nin sınırları içinde bulunan Duku Köyü’nü ziyaret ediyoruz. Bu köyde son bir yıl içinde 4 genç şehit olmuş, 9 genç de Budist Tayland Askerleri tarafından tutuklanarak hapsedilmiş. Duku Köyü’nde ziyaret ettiğimiz Bedru Yusuf, 3 Ağustos günü Tayland Askerleriyle girdiği çatışma sonucu şehit olan Hazine Abdurrahman ile 8 ay önce evlenmiş. Şehit olan eşinden 4 aylık hamile olan Bedru Hanım’ın yaşadığı acılar bakışlarına nakış nakış işlemiş. Eşini çok özlediğini ifade eden Bedru Hanım, tek tesellisinin eşinin şehadete ulaşması olduğunu ve kendisini şehitlerin ölmediği duygusuna alıştırmaya çalıştığını söylüyor.
TEK ÇÖZÜM ÖZGÜRLÜK
Tayland Yönetimi Patani’deki hakim kültür olan İslam Kültürü’nün yok edip bölgeyi Budistleştirmek için büyük çaba gösteriyor. Başkent Bangkonk’tan getirilen Budist Aileler vasıtasıyla Patani’deki Budist sayısı arttırılmaya çalışılıyor. Son yıllarda Patani’nin bir çok yerine büyük Buda Heykelleri dikilmiş ve köylere onlarca yeni Budist Mabedi inşa edilmiş. Patani’deki en büyük Buda Heykeli ise Narativa’ya bağlı Kavgon Kasabası’nda bulunuyor. Tayland Yönetimi Patani’deki ahlaki yapıyı bozmak için de Patani’nin bir çok yerine diskolar, genelevler ve barlar açmış. Ayrıca gençlere Taylandlı Budist Askerler tarafından çok düşük ücretlere uyuşturucu satılıyormuş. Patani her şeye rağmen sömürgeci Tayland Yönetimi’ne teslim olmuyor ve her alanda direnişi sürdürüyor. İslam Kültürü Patani’ye o kadar yoğun şekilde hakim olmuş ki Patani’de her adım başı İslam Medeniyeti’nin izleriyle karşılaşıyorsunuz. Thai Post Yazarlarından Ahmet Somboom Bualuang ile Patani üzerine gerçekleştirdiğimiz röportaj esnasında Patani sorununun nasıl çözüleceğini soruyoruz. Patanili Gazeteci Bualuang, Tayland Toplumu ile Patani Müslümanları arasında din, dil, tarih ve kültür farklılığı bulunduğuna işaret ederek; “Patani’de son Müslüman kalana kadar İslam Kültürü Budizme karşı olan direnişini sürdürecek. Tayland Yönetimi Patanili Müslümanlarla yaşadığı sorunları son erdirmek istiyorsa Patani’nin özgürlüğünü tanımalıdır. Patani’nin özgür olması dışındaki bütün çözümler hiçbir şekilde fayda sağlamayacak” diyor. Patanili Gazetecinin bu cümleleri Patani Sorununu en iyi şekilde özetliyor. Patani’deki sorun bize göre de bir medeniyet sorunu ve Patanililer vatanlarında İslam Kültürünü yaşattıkları sürece asla asimilasyona uğramayacaklar.
Önce babasını, daha sonra da eşi ve annesini kaybeden Sobariye Hanım 6 yetime hem annelik hem babalık yapıyor.
Patanili Abdülhamid Dede torunlarıyla birlikte görülüyor.
Bedru Hanım’ın eşi 2.5 hafta önce Budist Tayland Askerleri tarafından şehit edilmiş.
Adem Özköse / Gerçek Hayat
Adem Özköse Tayland Yönetimi'nin hakim kültür olan İslam Kültürü’nün yok edip Budistleştirmek için büyük çaba gösterdiği Patani'ye girdi. İşte kimsenin giremediği Patani:
Budist Tayland Yönetimi’nin işgali altındaki Patani’de her saati dolu dolu olan bir hafta geçirdik. Köyleri, evleri, mescidleri ziyaret ederek Patanililere Türkiyeli Müslümanların selamlarını ilettik. Sokaklarda karşılaştığımız Patanililere; “İstanbul’la Patani’nin arasında hiçbir fark yok. Hepimiz Ümmet-i Muhammed’in çocuklarıyız; kalplerimizi, ellerimizi, saflarımızı birleştirelim ” dedik.
“Askeri kontrol noktalarında sürekli olarak “Nereden geliyorsun ve nereye gidiyorsun?” sorularıyla karşılaşıyorsunuz.”
“Tayland Yönetimi Patani’deki hakim kültür olan İslam Kültürü’nün yok edip bölgeyi Budistleştirmek için büyük çaba gösteriyor.”
“Patani’de başörtülü, çarşaflı, hatta peçeli kızlar bile motor bisiklet kullanıyorlar.”
Sonunda bir seneyi aşkın bir zamandır içimde büyüttüğüm hayali gerçekleştireceğim ve bu bir sene içinde defalarca kez rüyama giren Patani’ye doğru yola çıkacağım. Bangkonk’tan Patani’ye doğru hareket edecek olan otobüsümüzün kalkmasına yaklaşık 45 dakika var. Bir an önce sona ermesini arzuladığım bu 45 dakikayı geçirmek için Saitai Otobüs Terminali’ndeki bir internet cafeye girip MSN’mi açıyorum. MSN’de Taha Yasir Balcı ile karşılaşıyoruz. Taha nerede olduğumu soruyor, ben de Bangkonk’ta olduğumu ve 45 dakika sonra yol arkadaşım Abdurrahman ve Suriye’den tanıdığım Patanili bir arkadaşım ile birlikte Patani’ye doğru hareket edeceğimi söylüyorum. 18 yaşında olan ve liseyi yeni bitiren Taha bana MSN’de aynen şunları yazıyor: “ Ağbi! Patanili kardeşlerimize haber ver biraz daha sabretsinler. Türkiye’den bekledikleri insanlar gelecek ve Allah’ın izniyle onları kurtaracağız. ” Son derece samimi bir edayla kurulan bu cümleler nedeniyle öyle seviniyorum ki anlatamam. İçimden; “Bu cümleleri ancak bir Osmanlı Çocuğu kurabilir. Yüz binlerce kilometre uzaklıktaki Patanilileri kurtarmayı sadece asrımızın en gerekli, en asil, en devrimci davası olan İttihad-ı İslam Davası’na gönül veren bir genç düşleyebilir.” diye geçiriyorum.
“BUDİSTLERLE MÜSLÜMANLAR AYRILSIN”
Saat tam 5’te Patani’ye doğru yola çıkıyoruz. Bangkonk ile Patani arası yaklaşık 13 saat ve bu 13 saat içinde sadece bir kez mola veriliyor. Otobüsümüz Tayland’ın sınırları içinde olan Topsake Bölgesi’nde duruyor. Mola süremiz 25 dakika bu süre içinde yemek yiyip, namazlarımızı kılmalıyız. Bu nedenle hızlı bir şekilde dinlenme tesislerinin içinde bulunan lokantaya doğru ilerliyoruz. Lokantada görevli olan garson kız yüksek sesle Taylandca bir şeyler söylüyor ve lokantanın içindeki iki farklı bölgeyi işaret ediyor. Bize refakat eden Patanili arkadaşıma garson kızın ne söylediğini soruyorum. Garson kız Müslümanlarla Budistlerin ayrılıp farklı masalara oturmalarını istiyormuş ve bu nedenle iki farklı bölgeyi işaret ediyormuş. Biz de Müslümanların oturduğu bölüme geçiyoruz ve Patanili gençlerin oturduğu masalardan birine yönelip oturuyoruz. Patanili gençlerle dillerimiz, renklerimiz farklı da olsa Müslüman olmamız nedeniyle hemen birbirimize ısınıyoruz. Bazı zamanlar işaret diliyle, bazı zamanlar da içten tebessümlerin eşlik ettiği bakışlarla rahatça anlaşıyoruz. Dünyadaki en onurlu ve en güzel şeyin Müslüman olmak olduğunu bir kez daha hissediyoruz. Bizi farklı coğrafyalardaki insanlarla kardeş kılan Rabbimize milyonlarca kez şükürler olsun.
PATANİ BİR İSLAM BELDESİ
Uzun bir yolculuğun ardından sabah saat 6.30 gibi Patani’ye ulaşıyoruz. Otogarda bizi Patanili arkadaşımın kardeşi Muhammed Mustafa karşılıyor ve Muhammed Mustafa’nın arabasına binip kahvaltı yapmak için evlerine doğru ilerliyoruz. Ben yol boyunca etrafı seyrediyorum. Caddeler motor bisikletli insanlarla dolu. Patani’de başörtülü, çarşaflı, hatta peçeli kızlar bile motor bisiklet kullanıyorlar. Kulaklarımıza her yerden kuş sesleri geliyor ve yemyeşil doğasıyla Patani’nin benim hayal ettiğimden çok daha güzel olduğunu fark ediyorum. Patani’nin her yeri Hindistan Cevizleri, Amtar adı verilen ağaçlar ve pirinç tarlalarıyla dolu.
Patanililer genelde geçimlerini tarımdan ve ormancılıktan sağlıyor.Narativa, Yala, Patani, Satun ve Songla isimlerini taşıyan 5 bölgeye ayrılan Patani’nin nüfusu Tayland Hükümeti’nin verdiği resmi rakamlara göre 1 milyon 800 bin. Patanili Müslümanlar ise resmi rakamların gerçeği yansıtmadığını ifade ederek; Patani’nin gerçek nüfusunun 3 milyondan fazla olduğunu söylüyorlar. Nüfusun yüzde 85’inin Müslüman olduğu Patani’de yüzde 15’lik kesim ise Budistlerden oluşuyor. Bangkonk’ta gezerken yoğun şekilde yabancılık duygusu yaşamıştım; Patani’de ise bir İslam Beldesinde olduğumu iliklerime kadar hissediyorum.
Başta kırsal kesimler olmak üzere Patani’de evler genelde ahşaptan ve evlerin bir çoğunun girişinde son derece özenerek yapılmış kuş kafesleri ile karşılaşıyorsunuz. Mınobiok Camul ismi verilen kuşlar ise neredeyse Patani’nin simgesi haline gelmiş.
NEREDEN GELİYORSUN, NEREYE GİDİYORSUN?
Daha Patani’ye girer girmez işgal altında olan bir ülkede olduğunuzu fark ediyorsunuz. Tayland Askerleri gruplar halinde sokaklarda devriye geziyorlar. Her 300-400 metrede bir askeri kontrol noktasıyla karşılaşıyoruz. Askeri kontrol noktalarında sıkı şekilde aramalar yapılıyor ve arabalardan, motor bisikletlerden indirilen insanlara üst araması yapılıyor. Aranan direnişçilerin resimlerinin asılı olduğu askeri kontrol noktalarında sürekli olarak “Nereden geliyorsun ve nereye gidiyorsun?” sorularıyla karşılaşıyorsunuz. Sorulara askerleri şüphelendirmeyecek şekilde cevap vermek zorundasınız. Patanililerin en çok çekindikleri askerler ise Pren adı verilen özel kuvvetler. Siyah elbise giyen Prenler Taylandlı Budist gençlerden oluşuyor ve halk Patani’de işlenen faili meçhul cinayetlerin bir çoğundan Prenleri sorumlu tutuyor. Patanililer Budist Askerler tarafından yoğun şekilde korkutulmuşlar. Bize Patani’de geçirdiğimiz günler boyunca refakat eden şoförümüz askeri kontrol noktasına yaklaşmaya başladığımız andan Kur-andan ayetler okumaya başlıyor. Kontrol noktasını kazasız belasız atlattığımızda ise yüksek sesle “Elhamdülillah” diyor. Son 1 yıl içinde 200 gencin faili meçhul cinayetlere kurban gittiği Patani’de insanlar akşam saat 7’den sonra sokağa çıkmaya korkuyorlar. Bu nedenle misafirliklerden eve erken dönülüyor. Biz de yaptığımız görüşmeleri saat 7’den önce bitirmeye çalışıyoruz.
HER EVDE BİR HİKAYE
Patani’de yaşanan hak ihlallerini tespit etmek ve ülkede neler olup bittiğini anlamak için gerçekleştirdiğimiz ev ziyaretlerine Pompayn Köyü’nde yaşayan Sobariye Harun Hanım’ı ziyaret ederek başlıyoruz. Sobariye Hanım önce babasını kaybetmiş. Sobariye Hanım’ın babası Budist Tayland Askerleri tarafından 8 sene önce sokak ortasında vurularak katledilmiş. Evlilik yaşına erişince Süleyman Hasmidiy ile evlenen Sobariye Hanım’ın Nur İman adında güzel bir kızı olmuş. İşgal altında da olsa mutlu olmaya çalışan bu aileye Budist Tayland Askerleri mutluluğu çok görmüşler ve 1 sene önce Sobariye Hanım’ın eşi Süleyman Hasmidiy de askerlerin açtığı ateş sonucu hayatını kaybetmiş. Budist Askerler Süleyman Hasmidiy’i köyün girişinde arabasının içinde vurmuşlar. Bu sırada arabada küçük Nur İman’da varmış. Köylüler Nur İman’ı, aldığı kurşun yaralarıyla hayatını kaybeden Süleyman Hasmidiy’in başında ağlarken bulmuşlar. Sobariye Hanım’ın yaşadığı acıların biri bitmeden diğeri başlamış ve Sobariye Hanım’ın annesi yakalandığı bir hastalık sonucu bundan 7 ay önce hakkın rahmetine kavuşmuş. Sobariye Hanım şu an 1’i kendi eşinden 5’i de anne ve babasından olan 6 yetimle birlikte yaşıyor ve onlara hem annelik hem de babalık yapıyor. Bizim ziyaretimiz esnasında evde sadece 3 yetim vardı; diğer yetimler ise okuldaydı. Bu yüzden Sobariye Hanım’la birlikte sadece 3 yetimin fotoğraflarını çekebildik. Sobariye Hanım’a bu kısacık ömründe yaşadığı bunca olaydan sonra neler hissettiğini sorduğumda; “Sabretmekten başka çarem yok; fakat kalbimde büyük acılar var” diyor.
ABDÜLHAMİD DEDE VE YETİMLER
Patani’de her evde ayrı bir acı, her evde ayrı bir hikaye var. Patani’de yaşanan acıları dinlemek de ayrı bir sabır gerektiriyor. Sobariye Hanım’ın evinden sonra Krue-Se Camii katliamında oğlunu kaybeden Abdülhamid Dede’nin evindeyiz. 4 Mayıs 2004’de Krue-Se Camii’ni basan Budist Tayland Askerleri caminin içinde bulunan 27 kişiyi öldürmüşlerdi. Aynı gün yaşanan protesto olaylarında da 80 kişi bir gün içinde hayatını kaybetmişti. 70 yaşını aşmış olan Abdülhamid Dede’nin oğlu Hadi camide katledilen 27 kişinin arasındaymış. Tayneyd Köyü’nde ziyaret ettiğimiz Abdülhamid Dede isimleri Erman, İlyas, Arifeyn ve Hüsana olan 4 yetime bakıyor. Yetimlerin anneleri ise yaşadığı ağır hastalık nedeniyle bir süredir hastanede tedavi görüyormuş. Abdülhamid Dede bir taraftan en küçük torunu Hüsana’yı seviyor diğer taraftan da babasının Sultan Abdülhamid Han’a karşı duyduğu sevgiyi anlatıyor. Babası Abdülhamid Dede’ye bu ismi Sultan Abdülhamid Han’a duyduğu sevgi nedeniyle koymuş. Yetimlerin başlarını okşayıp Abdülhamid Dede’ye veda ettikten sonra bu sefer de Narativa Bölgesi’nin sınırları içinde bulunan Duku Köyü’nü ziyaret ediyoruz. Bu köyde son bir yıl içinde 4 genç şehit olmuş, 9 genç de Budist Tayland Askerleri tarafından tutuklanarak hapsedilmiş. Duku Köyü’nde ziyaret ettiğimiz Bedru Yusuf, 3 Ağustos günü Tayland Askerleriyle girdiği çatışma sonucu şehit olan Hazine Abdurrahman ile 8 ay önce evlenmiş. Şehit olan eşinden 4 aylık hamile olan Bedru Hanım’ın yaşadığı acılar bakışlarına nakış nakış işlemiş. Eşini çok özlediğini ifade eden Bedru Hanım, tek tesellisinin eşinin şehadete ulaşması olduğunu ve kendisini şehitlerin ölmediği duygusuna alıştırmaya çalıştığını söylüyor.
TEK ÇÖZÜM ÖZGÜRLÜK
Tayland Yönetimi Patani’deki hakim kültür olan İslam Kültürü’nün yok edip bölgeyi Budistleştirmek için büyük çaba gösteriyor. Başkent Bangkonk’tan getirilen Budist Aileler vasıtasıyla Patani’deki Budist sayısı arttırılmaya çalışılıyor. Son yıllarda Patani’nin bir çok yerine büyük Buda Heykelleri dikilmiş ve köylere onlarca yeni Budist Mabedi inşa edilmiş. Patani’deki en büyük Buda Heykeli ise Narativa’ya bağlı Kavgon Kasabası’nda bulunuyor. Tayland Yönetimi Patani’deki ahlaki yapıyı bozmak için de Patani’nin bir çok yerine diskolar, genelevler ve barlar açmış. Ayrıca gençlere Taylandlı Budist Askerler tarafından çok düşük ücretlere uyuşturucu satılıyormuş. Patani her şeye rağmen sömürgeci Tayland Yönetimi’ne teslim olmuyor ve her alanda direnişi sürdürüyor. İslam Kültürü Patani’ye o kadar yoğun şekilde hakim olmuş ki Patani’de her adım başı İslam Medeniyeti’nin izleriyle karşılaşıyorsunuz. Thai Post Yazarlarından Ahmet Somboom Bualuang ile Patani üzerine gerçekleştirdiğimiz röportaj esnasında Patani sorununun nasıl çözüleceğini soruyoruz. Patanili Gazeteci Bualuang, Tayland Toplumu ile Patani Müslümanları arasında din, dil, tarih ve kültür farklılığı bulunduğuna işaret ederek; “Patani’de son Müslüman kalana kadar İslam Kültürü Budizme karşı olan direnişini sürdürecek. Tayland Yönetimi Patanili Müslümanlarla yaşadığı sorunları son erdirmek istiyorsa Patani’nin özgürlüğünü tanımalıdır. Patani’nin özgür olması dışındaki bütün çözümler hiçbir şekilde fayda sağlamayacak” diyor. Patanili Gazetecinin bu cümleleri Patani Sorununu en iyi şekilde özetliyor. Patani’deki sorun bize göre de bir medeniyet sorunu ve Patanililer vatanlarında İslam Kültürünü yaşattıkları sürece asla asimilasyona uğramayacaklar.
Önce babasını, daha sonra da eşi ve annesini kaybeden Sobariye Hanım 6 yetime hem annelik hem babalık yapıyor.
Patanili Abdülhamid Dede torunlarıyla birlikte görülüyor.
Bedru Hanım’ın eşi 2.5 hafta önce Budist Tayland Askerleri tarafından şehit edilmiş.
Adem Özköse / Gerçek Hayat