BULENT TUNALI
Kayıtlı Kullanıcı
- Katılım
- 30 Ağu 2007
- Mesajlar
- 2,307
- Tepki puanı
- 2
- Puanları
- 0
- Yaş
- 53
- Konum
- BURSA-m.k.paşa
- Web Sitesi
- www.bilsankimya.com
Alışılan, yaşandıkça tekdüze olduğuna inanılan zamanlarda bayram günleri Hızır gibi çıkar gelir ve olağan üstü ufukların sırları, bir bir aralanır.
Kurban bayramı ve Cuma günü bu yıl bir arada idrak ediliyor. Gün ışıdıktan sonra kılınan bayram namazının sevinç heyecanları dipdiri iken öğle suları Yüce Mevla Cuma için mü’minleri huzuruna bir daha kabul ediyor.
Ne saadet, ne şeref!
Kudsi olan bayramların eşiğinde namaz var, Yaratıcının huzuruna çıkışın sırlı yolunda abdest, yakarış, beden ve canın terbiye edilmesi hakikatı var, bundan çıkaracağımız dersler olmalı.
Dil ile ikrar, kalp ile tasdik, beden ile ibadetten ibaret olan İslamiyet hayata katılımı, yapıp etmeyi temennilerden ibaret saymıyor. Bilakis canlı, dinamik, diri olmanın şuur seviyesini hep ayakta tutuyor.
Resulullah Efendimiz (s.a.v.) buyuruyorlar ki: “Bir kimse, kendisinin mâli imkanları müsait olup da kurban kesmezse, namazgâhımıza yaklaşmasın.” Kurbanın sırrı burda tecelli ediyor. Din ve dindarlığı vicdanlara hapseden modern zamanlar bu hakikat karşısında ne diyecekler acaba?
Kulluk kölelik değildir.
Hayatın en güzel günleri, Allah ve Peygamber aşkıyla dindarlığın emir ve yasaklarının gözetilerek yaşandığı günlerdir. Din aşkı gönüllerin saadet sermayesidir; imansız geçen ömürler, mahvolan, heder edilen kıymetlerdir.
Kalblerde iman güneşi doğmadıkça, içimizde ilahî ahlâkın baharı açılmadıkça, âzâlarımızdan salih amel nurları yayılmadıkça dünya ve ahiret saadeti ele geçmez.
Hayat hepimiz için imtihan yeridir, bunun hiç istisnası yok. Günlük telaşelerle unuttuğumuz bu sırrı bayramlar bir daha gözler önüne sermekte, Ramazanda sadakayı fıtır, kurbanda ise kan akıtmayla bizleri uyarmaktadır.
“Yarım hurma ile olsa dahi cehennemden kaçınınız! Eğer, buna da gücünüz yetmezse, güzel bir kelime ile gönülleri hoş etmeye bakınız.”
Bu Bayramda Mekke, Medine sevgisi ulu bir yemin gibi sarıp sarmalar bizleri, dudaklarımız Semih Sergen gibi şunları söyler:
“Ne yana dönsek sana döneriz
Her zerrede varsın böyle biliriz
Tende, ruhta, canda seni görürüz
Muhit adın söyler dudaklarımız.”
Kurban bayramı ve Cuma günü bu yıl bir arada idrak ediliyor. Gün ışıdıktan sonra kılınan bayram namazının sevinç heyecanları dipdiri iken öğle suları Yüce Mevla Cuma için mü’minleri huzuruna bir daha kabul ediyor.
Ne saadet, ne şeref!
Kudsi olan bayramların eşiğinde namaz var, Yaratıcının huzuruna çıkışın sırlı yolunda abdest, yakarış, beden ve canın terbiye edilmesi hakikatı var, bundan çıkaracağımız dersler olmalı.
Dil ile ikrar, kalp ile tasdik, beden ile ibadetten ibaret olan İslamiyet hayata katılımı, yapıp etmeyi temennilerden ibaret saymıyor. Bilakis canlı, dinamik, diri olmanın şuur seviyesini hep ayakta tutuyor.
Resulullah Efendimiz (s.a.v.) buyuruyorlar ki: “Bir kimse, kendisinin mâli imkanları müsait olup da kurban kesmezse, namazgâhımıza yaklaşmasın.” Kurbanın sırrı burda tecelli ediyor. Din ve dindarlığı vicdanlara hapseden modern zamanlar bu hakikat karşısında ne diyecekler acaba?
Kulluk kölelik değildir.
Hayatın en güzel günleri, Allah ve Peygamber aşkıyla dindarlığın emir ve yasaklarının gözetilerek yaşandığı günlerdir. Din aşkı gönüllerin saadet sermayesidir; imansız geçen ömürler, mahvolan, heder edilen kıymetlerdir.
Kalblerde iman güneşi doğmadıkça, içimizde ilahî ahlâkın baharı açılmadıkça, âzâlarımızdan salih amel nurları yayılmadıkça dünya ve ahiret saadeti ele geçmez.
Hayat hepimiz için imtihan yeridir, bunun hiç istisnası yok. Günlük telaşelerle unuttuğumuz bu sırrı bayramlar bir daha gözler önüne sermekte, Ramazanda sadakayı fıtır, kurbanda ise kan akıtmayla bizleri uyarmaktadır.
“Yarım hurma ile olsa dahi cehennemden kaçınınız! Eğer, buna da gücünüz yetmezse, güzel bir kelime ile gönülleri hoş etmeye bakınız.”
Bu Bayramda Mekke, Medine sevgisi ulu bir yemin gibi sarıp sarmalar bizleri, dudaklarımız Semih Sergen gibi şunları söyler:
“Ne yana dönsek sana döneriz
Her zerrede varsın böyle biliriz
Tende, ruhta, canda seni görürüz
Muhit adın söyler dudaklarımız.”