HUSEYIN SASMAZ
Kayıtlı Kullanıcı
- Katılım
- 11 Eyl 2009
- Mesajlar
- 1,204
- Tepki puanı
- 0
- Puanları
- 0
- Yaş
- 61
Resulullah Sallallahu Aleyhi Vesellem Rabbine kavuştuğunda Kur'an-ı Kerimin tamamının deri, kemik, ağaç dalları, yapraklar üzerinde yazılı olduğu ve yine tamamının Sahabe-i Kiram Radıyallahu Anhüm tarafından ezberlendiği yüzde yüz kesin delille sabittir. Bir veya birkaç ayet indiği zaman Resulullah Sallallahu Aleyhi Vesellem hemen inen ayetlerin önünde yazılmasını emrediyordu. Aynı zamanda Resulullah Sallallahu Aleyhi Vesellem vahyi yazmakla görevli olan vahy kâtiplerinin dışındaki Müslümanların inen ayetleri yazmalarını da engellemiyordu.
Müslim'in İbni Mes'ud'dan rivayet ettiği bir hadise göre Resulullah Sallallahu Aleyhi Vesellem şöyle dedi: لا تَكْتُبُوا عَنِّي وَمَنْ كَتَبَ عَنِّي غَيْرَ الْقُرْآنِ فَلْيَمْحُهُ "Benden Kur'an'dan başka bir şey yazmayın. Benden Kur'an dışında bir şey yazan onu imha etsin."[1]
Vahiy kâtiplerinin yazmış olduğu Kur'an'ın tamamı sahifelerde idi. Allahu Teâla şöyle buyurmaktadır:
رَسُولٌ مِنْ اللَّهِ يَتْلُوا صُحُفًا مُطَهَّرَةً "Arınmış sahifeleri okuyan Allah katından bir resül.."[2]
Yani Resul, batıldan temizlenmiş, hak ve adaletle dosdoğru bir şekilde yazılmış kâğıtları okuyor. Allahu Teâla şöyle dedi:
كَلا إِنَّهَا تَذْكِرَةٌ (11) فَمَنْ شَاءَ ذَكَرَهُ (12) فِي صُحُفٍ مُكَرَّمَةٍ (13) مَرْفُوعَةٍ مُطَهَّرَةٍ (14) بِأَيْدِي سَفَرَةٍ (15) كِرَامٍ بَرَرَةٍ "Sakın; Çünkü bu bir öğüttür. Dileyen onu düşünüp öğüt alır. O, çok şerefli sahifelerdedir. Yüceltilmiş ve temizlenmiştir. Kâtiplerin elleriyle. Kıymetli, saygıdeğer."[3]
Yani bu kitap şerefli sahifelerde sabit, Allah katında yüksek derecelere sahip, şeytanların ellerinden temizlenmiş, muttakilerin elleriyle yazılmış bir öğüttür.
Resulullah Sallallahu Aleyhi Vesellem mushafın iki kapağı arasında olanların tamamını gözlerinin önünde yazılmış olarak bıraktı.
Abdülaziz b. Rafi'den dedi ki;
"Ben ve Şeddad b. Ma'kıl, İbni Abbas'ın Radıyallahu Anhum yanına girdik. Şeddad b. Ma'kıl İbni Abbas'a: Resulullah Sallallahu Aleyhi Vesellem bir şey bıraktı mı? diye sordu. İbni Abbas; ‘İki Kapağın arasındakilerden başka bir şey bırakmadı’ dedi. Bu defa Muhammed b. el-Hanefiyye'nin yanına girdim ve aynı soruyu ona da sorduk. Muhammed b. el-Hanefiyye; İki kapağın arasındakilerden başka hiçbir şey bırakmadı’ dedi."
Sûrelerdeki Kur'an ayetlerinin tamamının indiği zaman Resulullah Sallallahu Aleyhi Vesellem'in önünde hemen sahifelere yazıldığı hususunda icma vardır. Resul Sallallahu Aleyhi Vesellem, hem Araplar hem de bütün dünya için kendisine verilen en büyük mucize olan Kur'an-ı Kerim hakkında mutmain ve huzurlu bir şekilde vefat etti. Resul Sallallahu Aleyhi Vesellem Kur'an ayetlerinden herhangi birisinin kaybolacağından asla korkmuyordu. Çünkü Allahu Teâla Hicr sûresi 9. ayette Kur'an-ı muhafaza edeceğini şöylece bildirmektedir:
إِنَّا نَحْنُ نَزَّلْنَا الذِّكْرَ وَإِنَّا لَهُ لَحَافِظُونَ "Muhakkak ki Zikri Biz indirdik onun koruyucusu da elbette Biziz."[4]
Zira bu ayetler Resulün gözleri önünde yazılıyor, sahabenin hafızalarında muhafaza ediliyor ve Müslümanların Kur'an-ı yazmalarına izin veriliyordu. Bu nedenle Sahabe-i Kiram, Resulullah Sallallahu Aleyhi Vesellem'in vefatından sonra riddet savaşlarında -dinden dönenlere ve yalancı peygamberlere karşı yapılan savaşlarda- hafız sahabelerin öldürülmelerinde çoğalma oluncaya kadar, Kur'an'ın tamamının bir kitapta toplanılmasına veya Kur'an'ın yazılmasına ihtiyaç hissetmediler. Riddet savaşlarında birtakım Kurraların vefatı ile Ömer Radıyallahu Anhu, birtakım Kur'an sayfalarının ve bazı ayetlerin kaybolabileceğinden korktu ve yazılan sayfaların bir araya toplanmasını düşündü. Bu düşüncesini Ebu Bekir Radıyallahu Anhu’ya açtı ve Kur'an'ın toplanması olayı gerçekleşti.
Ubeyd. b. es-Sebbak'tan rivayetle Zeyd b. Sabit Radıyallahu Anhum şöyle dedi:
أَرْسَلَ إِلَيَّ أَبُو بَكْرٍ مَقْتَلَ أَهْلِ الْيَمَامَةِ فَإِذَا عُمَرُ بْنُ الْخَطَّابِ عِنْدَهُ قَالَ أَبُو بَكْرٍ رَضِي اللَّه عَنْهم إِنَّ عُمَرَ أَتَانِي فَقَالَ إِنَّ الْقَتْلَ قَدِ اسْتَحَرَّ يَوْمَ الْيَمَامَةِ بِقُرَّاءِ الْقُرْآنِ وَإِنِّي أَخْشَى أَنْ يَسْتَحِرَّ الْقَتْلُ بِالْقُرَّاءِ بِالْمَوَاطِنِ فَيَذْهَبَ كَثِيرٌ مِنَ الْقُرْآنِ وَإِنِّي أَرَى أَنْ تَأْمُرَ بِجَمْعِ الْقُرْآنِ قُلْتُ لِعُمَرَ كَيْفَ تَفْعَلُ شَيْئًا لَمْ يَفْعَلْهُ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّه عَلَيْهِ وَسَلَّمَ قَالَ عُمَرُ هَذَا وَاللَّهِ خَيْرٌ فَلَمْ يَزَلْ عُمَرُ يُرَاجِعُنِي حَتَّى شَرَحَ اللَّهُ صَدْرِي لِذَلِكَ وَرَأَيْتُ فِي ذَلِكَ الَّذِي رَأَى عُمَرُ قَالَ زَيْدٌ قَالَ أَبُو بَكْرٍ إِنَّكَ رَجُلٌ شَابٌّ عَاقِلٌ لا نَتَّهِمُكَ وَقَدْ كُنْتَ تَكْتُبُ الْوَحْيَ لِرَسُولِ اللَّهِ صَلَّى اللَّه عَلَيْهِ وَسَلَّمَ فَتَتَبَّعِ الْقُرْآنَ فَاجْمَعْهُ فَوَاللَّهِ لَوْ كَلَّفُونِي نَقْلَ جَبَلٍ مِنَ الْجِبَالِ مَا كَانَ أَثْقَلَ عَلَيَّ مِمَّا أَمَرَنِي بِهِ مِنْ جَمْعِ الْقُرْآنِ قُلْتُ كَيْفَ تَفْعَلُونَ شَيْئًا لَمْ يَفْعَلْهُ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّه عَلَيْهِ وَسَلَّمَ قَالَ هُوَ وَاللَّهِ خَيْرٌ فَلَمْ يَزَلْ أَبُو بَكْرٍ يُرَاجِعُنِي حَتَّى شَرَحَ اللَّهُ صَدْرِي لِلَّذِي شَرَحَ لَهُ صَدْرَ أَبِي بَكْرٍ وَعُمَرَ رَضِي اللَّه عَنْهمَا فَتَتَبَّعْتُ الْقُرْآنَ أَجْمَعُهُ مِنَ الْعُسُبِ وَاللِّخَافِ وَصُدُورِ الرِّجَالِ حَتَّى وَجَدْتُ آخِرَ سُورَةِ التَّوْبَةِ مَعَ أَبِي خُزَيْمَةَ الأنْصَارِيِّ لَمْ أَجِدْهَا مَعَ أَحَدٍ غَيْرِهِ ( لَقَدْ جَاءَكُمْ رَسُولٌ مِنْ أَنْفُسِكُمْ عَزِيزٌ عَلَيْهِ مَا عَنِتُّمْ ) حَتَّى خَاتِمَةِ بَرَاءَةَ فَكَانَتِ الصُّحُفُ عِنْدَ أَبِي بَكْرٍ حَتَّى تَوَفَّاهُ اللَّهُ ثُمَّ عِنْدَ عُمَرَ حَيَاتَهُ ثُمَّ عِنْدَ حَفْصَةَ بِنْتِ عُمَرَ رَضِي اللَّه عَنْهم "Ebu Bekir Yemâme savaşından sonra beni çağırttı. Yanına vardığımda Ömer de oradaydı. Ebu Bekir Radıyallahu Anhu şöyle dedi: ‘Ömer Radıyallahu Anhu bana geldi ve ‘Yemame savaşında Kur'an-ı ezberleyenlerin pek çoğunun şehit düştüğünü diğer yerlerde de şehit düşen kurraların artmasıyla Kur'an'ın kaybolmasından korktuğunu ve Kur'an'ın toplanılmasını emretmemi uygun gördüğünü’ söyledi. Bunun üzerine ben de Ömer Radıyallahu Anhu'ya; Resulullah Sallallahu Aleyhi Vesellem'in yapmadığı bir şeyi nasıl yaparsın? dedim. Ömer; ‘Allah Subhenehû ve Teala’ya yemin olsun ki bu hayırdır’ dedi. Ve nihayet bu işe aklım yatıncaya ve Allah Subhenehû ve Teala benim göğsümü bu işe açıncaya kadar Ömer bu görüşünde ısrar etti, birkaç defa tekrarladı ve ben de Ömer'in görüşüne iştirak ettim, uygun buldum’. Zeyd diyor ki; Ardından da Ebu Bekir bana; ‘Sen, genç, akıllı ve doğruluğundan şüphe edilmeyen bir adamsın. Sen Resulullah Sallallahu Aleyhi Vesellem 'in vahiy kâtipliğini yaptın. Kur'an-ı incele ve onu topla diye emir verdi." Zeyd b. Sabit konuşmasına şöyle devam ediyor: "Allah Subhenehû ve Teala’ya yemin olsun ki şu dağlardan, bir dağı, taşımakla görevlendirilmek, bana Kur'an-ı toplamakla görevlendirilmekten daha ağır gelmezdi. Bu nedenle Ömer'e Resulullah Sallallahu Aleyhi Vesellem'in yapmadığı bir işi yapmaya nasıl cesaret edebilirsin? diye sordum da bunun üzerine Ömer Radıyallahu Anhu; ‘Vallahi bu hayırdır’ dedi. Ömer ve Ebu Bekir Radıyallahu Anhuma'nın göğsünü açan, ferahlatan Allahu Teâla bu konuda benim göğsümü de ferahlatıncaya kadar Ebu Bekir Radıyallahu Anhu bana müracaat etmeye devam etti ve ben de onların görüşüne uydum. Ardından da Kur'an-ı yazılı bulunduğu hurma dallarından, beyaz ince taşlardan, bez parçaları ve hafızların ezberlerinden takip ettim. Tevbe sûresinin son ayetlerinden olan;
"And olsun ki size kendinizden bir resul gelmiştir. Sıkıntıya düşmeniz kendisine ağır gelir."[5] ayetinden Tevbe süresinin sonuna kadar olan ayet, Ensar'dan Ebu Huzeyme'nin yanında buluncaya kadar bu işe devam ettim. Bu ayeti ondan başkasında bulamadım. Derlediğim bu kitap; Ebu Bekir'in yanında ondan sonra Ömer'in yanında ondan sonra Ömer'in kızı Hafsa Radıyallahu Anha'nın yanında kaldı."[6]
Zeyd'in Kur'an-ı toplaması sadece hafızlardan alıntılara göre yazmakla gerçekleşmedi. Zeyd, Kur'an-ı toplarken özellikle getirilen ayetlerin Resulullah Sallallahu Aleyhi Vesellem'in önünde yazılmış olması şartına göre topluyordu. Kendisine arz olunan bir sahifenin bizzat Resulullah Sallallahu Aleyhi Vesellem'in gözleri önünde yazıldığına dair iki şahit getirilmedikçe bir sayfayı diğer sayfanın yanına koymuyordu. Üstelik aşağıdaki iki hususu bir arada bulundurmadıkça da bir sayfayı almıyordu:
Müslim'in İbni Mes'ud'dan rivayet ettiği bir hadise göre Resulullah Sallallahu Aleyhi Vesellem şöyle dedi: لا تَكْتُبُوا عَنِّي وَمَنْ كَتَبَ عَنِّي غَيْرَ الْقُرْآنِ فَلْيَمْحُهُ "Benden Kur'an'dan başka bir şey yazmayın. Benden Kur'an dışında bir şey yazan onu imha etsin."[1]
Vahiy kâtiplerinin yazmış olduğu Kur'an'ın tamamı sahifelerde idi. Allahu Teâla şöyle buyurmaktadır:
رَسُولٌ مِنْ اللَّهِ يَتْلُوا صُحُفًا مُطَهَّرَةً "Arınmış sahifeleri okuyan Allah katından bir resül.."[2]
Yani Resul, batıldan temizlenmiş, hak ve adaletle dosdoğru bir şekilde yazılmış kâğıtları okuyor. Allahu Teâla şöyle dedi:
كَلا إِنَّهَا تَذْكِرَةٌ (11) فَمَنْ شَاءَ ذَكَرَهُ (12) فِي صُحُفٍ مُكَرَّمَةٍ (13) مَرْفُوعَةٍ مُطَهَّرَةٍ (14) بِأَيْدِي سَفَرَةٍ (15) كِرَامٍ بَرَرَةٍ "Sakın; Çünkü bu bir öğüttür. Dileyen onu düşünüp öğüt alır. O, çok şerefli sahifelerdedir. Yüceltilmiş ve temizlenmiştir. Kâtiplerin elleriyle. Kıymetli, saygıdeğer."[3]
Yani bu kitap şerefli sahifelerde sabit, Allah katında yüksek derecelere sahip, şeytanların ellerinden temizlenmiş, muttakilerin elleriyle yazılmış bir öğüttür.
Resulullah Sallallahu Aleyhi Vesellem mushafın iki kapağı arasında olanların tamamını gözlerinin önünde yazılmış olarak bıraktı.
Abdülaziz b. Rafi'den dedi ki;
"Ben ve Şeddad b. Ma'kıl, İbni Abbas'ın Radıyallahu Anhum yanına girdik. Şeddad b. Ma'kıl İbni Abbas'a: Resulullah Sallallahu Aleyhi Vesellem bir şey bıraktı mı? diye sordu. İbni Abbas; ‘İki Kapağın arasındakilerden başka bir şey bırakmadı’ dedi. Bu defa Muhammed b. el-Hanefiyye'nin yanına girdim ve aynı soruyu ona da sorduk. Muhammed b. el-Hanefiyye; İki kapağın arasındakilerden başka hiçbir şey bırakmadı’ dedi."
Sûrelerdeki Kur'an ayetlerinin tamamının indiği zaman Resulullah Sallallahu Aleyhi Vesellem'in önünde hemen sahifelere yazıldığı hususunda icma vardır. Resul Sallallahu Aleyhi Vesellem, hem Araplar hem de bütün dünya için kendisine verilen en büyük mucize olan Kur'an-ı Kerim hakkında mutmain ve huzurlu bir şekilde vefat etti. Resul Sallallahu Aleyhi Vesellem Kur'an ayetlerinden herhangi birisinin kaybolacağından asla korkmuyordu. Çünkü Allahu Teâla Hicr sûresi 9. ayette Kur'an-ı muhafaza edeceğini şöylece bildirmektedir:
إِنَّا نَحْنُ نَزَّلْنَا الذِّكْرَ وَإِنَّا لَهُ لَحَافِظُونَ "Muhakkak ki Zikri Biz indirdik onun koruyucusu da elbette Biziz."[4]
Zira bu ayetler Resulün gözleri önünde yazılıyor, sahabenin hafızalarında muhafaza ediliyor ve Müslümanların Kur'an-ı yazmalarına izin veriliyordu. Bu nedenle Sahabe-i Kiram, Resulullah Sallallahu Aleyhi Vesellem'in vefatından sonra riddet savaşlarında -dinden dönenlere ve yalancı peygamberlere karşı yapılan savaşlarda- hafız sahabelerin öldürülmelerinde çoğalma oluncaya kadar, Kur'an'ın tamamının bir kitapta toplanılmasına veya Kur'an'ın yazılmasına ihtiyaç hissetmediler. Riddet savaşlarında birtakım Kurraların vefatı ile Ömer Radıyallahu Anhu, birtakım Kur'an sayfalarının ve bazı ayetlerin kaybolabileceğinden korktu ve yazılan sayfaların bir araya toplanmasını düşündü. Bu düşüncesini Ebu Bekir Radıyallahu Anhu’ya açtı ve Kur'an'ın toplanması olayı gerçekleşti.
Ubeyd. b. es-Sebbak'tan rivayetle Zeyd b. Sabit Radıyallahu Anhum şöyle dedi:
أَرْسَلَ إِلَيَّ أَبُو بَكْرٍ مَقْتَلَ أَهْلِ الْيَمَامَةِ فَإِذَا عُمَرُ بْنُ الْخَطَّابِ عِنْدَهُ قَالَ أَبُو بَكْرٍ رَضِي اللَّه عَنْهم إِنَّ عُمَرَ أَتَانِي فَقَالَ إِنَّ الْقَتْلَ قَدِ اسْتَحَرَّ يَوْمَ الْيَمَامَةِ بِقُرَّاءِ الْقُرْآنِ وَإِنِّي أَخْشَى أَنْ يَسْتَحِرَّ الْقَتْلُ بِالْقُرَّاءِ بِالْمَوَاطِنِ فَيَذْهَبَ كَثِيرٌ مِنَ الْقُرْآنِ وَإِنِّي أَرَى أَنْ تَأْمُرَ بِجَمْعِ الْقُرْآنِ قُلْتُ لِعُمَرَ كَيْفَ تَفْعَلُ شَيْئًا لَمْ يَفْعَلْهُ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّه عَلَيْهِ وَسَلَّمَ قَالَ عُمَرُ هَذَا وَاللَّهِ خَيْرٌ فَلَمْ يَزَلْ عُمَرُ يُرَاجِعُنِي حَتَّى شَرَحَ اللَّهُ صَدْرِي لِذَلِكَ وَرَأَيْتُ فِي ذَلِكَ الَّذِي رَأَى عُمَرُ قَالَ زَيْدٌ قَالَ أَبُو بَكْرٍ إِنَّكَ رَجُلٌ شَابٌّ عَاقِلٌ لا نَتَّهِمُكَ وَقَدْ كُنْتَ تَكْتُبُ الْوَحْيَ لِرَسُولِ اللَّهِ صَلَّى اللَّه عَلَيْهِ وَسَلَّمَ فَتَتَبَّعِ الْقُرْآنَ فَاجْمَعْهُ فَوَاللَّهِ لَوْ كَلَّفُونِي نَقْلَ جَبَلٍ مِنَ الْجِبَالِ مَا كَانَ أَثْقَلَ عَلَيَّ مِمَّا أَمَرَنِي بِهِ مِنْ جَمْعِ الْقُرْآنِ قُلْتُ كَيْفَ تَفْعَلُونَ شَيْئًا لَمْ يَفْعَلْهُ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّه عَلَيْهِ وَسَلَّمَ قَالَ هُوَ وَاللَّهِ خَيْرٌ فَلَمْ يَزَلْ أَبُو بَكْرٍ يُرَاجِعُنِي حَتَّى شَرَحَ اللَّهُ صَدْرِي لِلَّذِي شَرَحَ لَهُ صَدْرَ أَبِي بَكْرٍ وَعُمَرَ رَضِي اللَّه عَنْهمَا فَتَتَبَّعْتُ الْقُرْآنَ أَجْمَعُهُ مِنَ الْعُسُبِ وَاللِّخَافِ وَصُدُورِ الرِّجَالِ حَتَّى وَجَدْتُ آخِرَ سُورَةِ التَّوْبَةِ مَعَ أَبِي خُزَيْمَةَ الأنْصَارِيِّ لَمْ أَجِدْهَا مَعَ أَحَدٍ غَيْرِهِ ( لَقَدْ جَاءَكُمْ رَسُولٌ مِنْ أَنْفُسِكُمْ عَزِيزٌ عَلَيْهِ مَا عَنِتُّمْ ) حَتَّى خَاتِمَةِ بَرَاءَةَ فَكَانَتِ الصُّحُفُ عِنْدَ أَبِي بَكْرٍ حَتَّى تَوَفَّاهُ اللَّهُ ثُمَّ عِنْدَ عُمَرَ حَيَاتَهُ ثُمَّ عِنْدَ حَفْصَةَ بِنْتِ عُمَرَ رَضِي اللَّه عَنْهم "Ebu Bekir Yemâme savaşından sonra beni çağırttı. Yanına vardığımda Ömer de oradaydı. Ebu Bekir Radıyallahu Anhu şöyle dedi: ‘Ömer Radıyallahu Anhu bana geldi ve ‘Yemame savaşında Kur'an-ı ezberleyenlerin pek çoğunun şehit düştüğünü diğer yerlerde de şehit düşen kurraların artmasıyla Kur'an'ın kaybolmasından korktuğunu ve Kur'an'ın toplanılmasını emretmemi uygun gördüğünü’ söyledi. Bunun üzerine ben de Ömer Radıyallahu Anhu'ya; Resulullah Sallallahu Aleyhi Vesellem'in yapmadığı bir şeyi nasıl yaparsın? dedim. Ömer; ‘Allah Subhenehû ve Teala’ya yemin olsun ki bu hayırdır’ dedi. Ve nihayet bu işe aklım yatıncaya ve Allah Subhenehû ve Teala benim göğsümü bu işe açıncaya kadar Ömer bu görüşünde ısrar etti, birkaç defa tekrarladı ve ben de Ömer'in görüşüne iştirak ettim, uygun buldum’. Zeyd diyor ki; Ardından da Ebu Bekir bana; ‘Sen, genç, akıllı ve doğruluğundan şüphe edilmeyen bir adamsın. Sen Resulullah Sallallahu Aleyhi Vesellem 'in vahiy kâtipliğini yaptın. Kur'an-ı incele ve onu topla diye emir verdi." Zeyd b. Sabit konuşmasına şöyle devam ediyor: "Allah Subhenehû ve Teala’ya yemin olsun ki şu dağlardan, bir dağı, taşımakla görevlendirilmek, bana Kur'an-ı toplamakla görevlendirilmekten daha ağır gelmezdi. Bu nedenle Ömer'e Resulullah Sallallahu Aleyhi Vesellem'in yapmadığı bir işi yapmaya nasıl cesaret edebilirsin? diye sordum da bunun üzerine Ömer Radıyallahu Anhu; ‘Vallahi bu hayırdır’ dedi. Ömer ve Ebu Bekir Radıyallahu Anhuma'nın göğsünü açan, ferahlatan Allahu Teâla bu konuda benim göğsümü de ferahlatıncaya kadar Ebu Bekir Radıyallahu Anhu bana müracaat etmeye devam etti ve ben de onların görüşüne uydum. Ardından da Kur'an-ı yazılı bulunduğu hurma dallarından, beyaz ince taşlardan, bez parçaları ve hafızların ezberlerinden takip ettim. Tevbe sûresinin son ayetlerinden olan;
"And olsun ki size kendinizden bir resul gelmiştir. Sıkıntıya düşmeniz kendisine ağır gelir."[5] ayetinden Tevbe süresinin sonuna kadar olan ayet, Ensar'dan Ebu Huzeyme'nin yanında buluncaya kadar bu işe devam ettim. Bu ayeti ondan başkasında bulamadım. Derlediğim bu kitap; Ebu Bekir'in yanında ondan sonra Ömer'in yanında ondan sonra Ömer'in kızı Hafsa Radıyallahu Anha'nın yanında kaldı."[6]
Zeyd'in Kur'an-ı toplaması sadece hafızlardan alıntılara göre yazmakla gerçekleşmedi. Zeyd, Kur'an-ı toplarken özellikle getirilen ayetlerin Resulullah Sallallahu Aleyhi Vesellem'in önünde yazılmış olması şartına göre topluyordu. Kendisine arz olunan bir sahifenin bizzat Resulullah Sallallahu Aleyhi Vesellem'in gözleri önünde yazıldığına dair iki şahit getirilmedikçe bir sayfayı diğer sayfanın yanına koymuyordu. Üstelik aşağıdaki iki hususu bir arada bulundurmadıkça da bir sayfayı almıyordu: