muhammed25
Kayıtlı Kullanıcı
- Katılım
- 7 Kas 2008
- Mesajlar
- 879
- Tepki puanı
- 0
- Puanları
- 0
- Yaş
- 32
Benzersizlik Mucizesi
Kur'an'ın en önemli hikmeti benzersizlik sırrıdır
O kendi lisanı ve özel ahengi içinde okununca; insanın temel vasfı olan duyma hassasını yitirmemiş her insan, onun benzersizliğini hemen sezer Onun bilinen, sözlerden hiç birine benzemediğini derhal farkeder Bu hikmetin nedeni, yitirdiğimiz mono hafızamızdaki dini aksisedadır
insanın kalbi; gönlü, Kur'an dalgalarına göre ayarlanmış hassas bir alıcıdır Onu işitince derhal canlı bir ekran gibi anlaşılması güç bir görüntü verir
Bu yüzden K'ur'an'da bitmeyen bir tazelik, bozulması imkansız bir safiyet (berrak bir arıtılmışlık) sezilir Lisanı, belli bir dili temsil etmesine; yani Arapça olmasına rağmen çok net bir anlaşılırlık sezilirAhengi öylesine esrarlıdır ki konular âdeta bu ritm içinde canlı gibi yaşanır
ESKİMEZLİĞİ:
Bilindiği gibi kula ait her söz ve yazı zaman rüzgarı altında yıpranır, eskir ve etkisini kaybeder
Allah kelâmı olan Kur'an ise her geçen gün tazelenir, güçlenir Her hükmü zamanını aşarak asırlar ötesine hükmeder
Kur'an dışında her yazılan, zamanının bilgi ve yargılarını taşıdığından değerini yitirmeye mahkûm olmuştur
Çok eskiden örnek almaya gerek yoktur Henüz yüzyılımızın başında ortaya atılan felsefi doktrinler, çağının ateist, materyalist görüşlerine dayandığından günümüzde hemen eskimiş, yapılan tüm yamalara rağmen değerlerini yitirmişlerdir
Halbuki Kur'an'ın indiği çağlarda anlaşılması imkansız birçok hükümleri, yeni yeni anlaşılabilmektedir
Kur'an'ın inzal olduğu çağda yeryüzünde ilim bağımlı, sosyal ve ekonomik yapı tam bir keşmekeş içinde idi Yalnız kaba kuvvet dışında topluma etki yapan hiç bir güç tanınmıyordu
Kur'an, dünyanın bu çılgın sapkınlığına tek başına karşı koydu
İlmi tüm güçlerin başına geçirdi
Ahlâkın toplumda tek dayanak olduğunu ilan etti ve uyguladı
Bugün insanların, insanlık adına övüneceği tüm ilkeleri, inanan-inanmayan, tüm toplumlara kabul ettirdi
Yüzyılımızda hâlâ tartışma konusu olabilen insan eşitliği ilkesini, çıkarcı güçlerin tüm direncine rağmen kabul ettirdi
Çağımızın insan hakları konusunda en büyük düşünürü sayılan Roger Garaudy bu gerçeği tesbit ederek 1981 yılının Nisan ayında Müslüman oldu ve Kur'an için: «Çağların daima en önünde giden Allah kelâmıdır» dedi
Bugünün batı dünyasının bilim adamları R Garaudy için ne diyecekler bilmem Fakat daha 1982 yılı sonuna kadar bizdeki aydınlar onun için son üç yüzyılın en büyük düşünürü diyorlardı
Bir batılı bilim eleştirmeni de onun için «Tüm bilimsel doktrinler kaybolsa, o en güzelini yeniden kurar» diyordu
İşte Garaudy bilimsel doktrinini kurdu ve: «Benim doktrinim Kur'an'dır, çünkü o yeryüzünde eskimeyen, çağları arkasında sürükleyecek kitabdır» dedi
Bir savaş, bir bilimsel buluş, anında inançları, düşünce yargılarını, derhal yok etmektedir 15 Asırdır yüzlerce savaş, binlerce bilimsel keşif bile Kur'an'ın tazeliğini korumasını engellememiş, aksine onun gerçeklerine bizi büsbütün yaklaştırmış, hayranlığımızı artırmıştır
Yeryüzündeki tüm düşünceler, inançlar, mutlaka Kur'an'ın hikmetlerinden birini taşırsa ayakta kalır Ve de Kur' an tüm bu fikirlerin üstünde onlara hakimdir Ona ters düşen her inanç çürür, yok olur, ondan güç alan düşünceler ise canlı ve taze kalır
Yine batılı bir düşünür (Bernard Shaw) «Sizce yeryüzünde en ilginç olay nedir?» diye sorulduğunda: «Yeryüzünde bunca kavga ve düşünce kargaşasına rağmen, Kur'an'ın tazeliğini, korumasıdır» diye cevap vermiştir
Kur'an, güzeli, gerçek insanın mizacını dile getirmektedir Onun hükümlerine, ahlâkına ters düşen, mutsuzluğa ve çıkar kavgasında eskiyip yok olmağa mahkûmdur
Kur'an'ın Lisanı:
Birçok âyetlerde, Kur'an'ın bir hikmetler kaynağı olduğu, anlaşılabilmesi, ya da kolay anlaşılması için Arapça olarak gönderildiği bildirilmiştir Sûre 12, Âyet 3:
«Elif-lâm-râ, bunlar gerçeği açıklayan kitabın âyetleridir Biz onu anlayasınız diye arapça bir kur'an olarak indirdik»
Âyetten açıkça anlaşıldığı şekilde Kur'an, evrenin bütün bilinmezlerini kapsayan bir şifreler kitabıdır Yani bilimsel anlamda tüm bilgileri depo eden bir bilgi hazinesidir Bu bilgi hazinesindeki hikmetleri, rumuz harflerin ifadesinden de anlayacağımız şekilde kavrayabilmek kolay bir iş değildir; ancak, Cenab-ı Hak, bu hikmetler ve bilgiler kitabını anlayabilmemiz için, kuruluş açısından en geniş imkânlı bir lisan olan arapça olarak göndermiştir
Yine rumuz harflerinin açık âyetler olduğu bildirilen bu âyetler içinde, bir şifre, bir evren yasası ve kuralı olmuş niteliği çok açıktır Diğer taraftan Kur'an'ın Levh-i mahfuz olduğu da bir çok âyetle bildirilmiştir Levh-i mahfuz, evren gerçeklerinin yazılı olduğu bir kompitür sistemidir Demek ki Kur'an, evren gerçekleri, yasaları ve kurallarının matematik sistem içinde Arapça'ya aktarılması olayıdır
Bu söylediklerimiz Kur'an'ın kesin beyanlarıdır ve herhangi bir yorum yoktur
Evrene ait pek çok gerçeği içeren Kur'an'ın, Arapça oluşunu, Arapça'nın en iyi lisan oluşu gerçeğinde aramak gerekir
Bir kompitür bandını bir lisana aktarmak için elbette, özellikle kelime deryası zengin, grameri güçlü bir dilin seçilmesi gibi zorunluğu bu konunun ehli çok iyi takdir eder
Şu halde Kur’an’ın, ileriki bölümlerde göreceğimiz gibi, birçok bilimsel sırlar saklaması tabiîdir Onun harflerinde ve kelimelerinde mutlaka çok özenle hesaplanmış hikmetler vardır Bu gerçekleri bilerek, hatta görüp yaşayanlar için Kur’an’ı tercüme etmekteki imkansızlık, pek açıktır, belki lisana çeviriler çok kaba hatlar ile manaya yaklaşım içindir Yine bilinmektedir ki: Kur’an Arapçası, başlı başına değişik bir Arapçadır Çeşitli Arapça şivelere hatta zengin ve ağdalı Arapça edebiyata Kur’an’da rastlamak mümkün değildir Bu yüzden bazıları Kur’an Arapçasını halk lisanı olarak tanımlamaya kalkmıştır
Halbuki Kur'an Arapçası çok özel bir Arapça'dır Hem Iirik, akıcı bir üslûbu vardır, hem çok bilimseldir
Hem her okunuşta kolayca anlaşılır, hem okudukça yeni manalar açılır
Ayrıca Kur'an Arapçasının çok önemli bir yönü, Kur'an'da geçen pekçok Arapça kelimelerin daha önce hiç kullanılmamış olmasıdır Arapçada geçen fakat yalnız sınırlı amaçlar için kullanılan kelimeler de Kur'an'da bilimselleştirilmiştir
Cennet ve Cehenneme ait birçok özel kelimeler ve Levh-i Mahfuz deyimleri, ilk kez Kur'an'da geçmektedir Zemheri kelimesi bile ilk kez Kur'an'da izlenmiştir
Özetle söyleyebiliriz ki :
Kur'an Allah ilminin Arapça olarak verilişidir Ancak onun lisanı klasik Arapçadan ahenk açısından farklıdır
Bu gerçekler içinde Kur'an çok özel bir Arapçadır Onun kelimeleri hem ahenkleşecek biçimde seçilmiş, hem de o kelimenin tercümesi manaya çok gizli sırlar getirmiştir
İlk bakışta:
Hünnes ile Künnes ahenk için yanyana geldi sanılır Halbuki bu kelimeler evrenin temel yasalarını temsil etmektedir
Kur'an'ın Âhengi :
Kur'an'ın âhengi, batı deyimi ile ritmi, başlı başına ilâhi bir mucizedir
Özellikle gönlü ve rûhu ahenk zevki taşıyanlar, onun ahengi ile mest olurlar
Bilindiği gibi her sûre kendi konusu içinde ayrı bir ahenk hikmeti taşır Bir yandan âyet sonundaki kafiye ritmi, bir yandan bir âyetle tüm akıcılık, bir parça nasibi olanı mest eder
Kur'an'ın mânâsına aşina olmayanlar bile bu ahengin güzelliği içinde mânaya yaklaşırlar Sûre-i Rahman'ı bir okuyunuz, hiç mânâsını bilmeden Allah'ın hilkatteki san'atının büyüklüğünü hemen sezersiniz Sûre-i Vakıa'yı okuyunuz, hiç anlamadığınız halde adeta mahşeri yaşarsınız Kur'an'daki bu ritm mucizesi âyetleri kısa olan son iki cüzde büsbütün göze çarpar Adeta insanı kendi ahenginde eritir Sure-i Tekvîr'j bir kez okuyunuz bakın mahşerdeki tabloyu yaşar gibi nasıl sezeceksiniz Sure-i Müddessir'de Velid'in azarlanmasını hayretle içinizde hissedersiniz
işte Kur'an'ın bu akıl almaz ahengi ve ritmi, onun ilahi kitab oluşuna hiç tereddüt bırakmayan bir mucize sırrıdır
Daha geçen yıl Kur'an'daki bu âhengi farkeden iki ünlü batılı müzisyen İslam dinini seçmiştir İngiliz pop müzik sanatçısı Rum asıllı Cat Stevens Kur'an-ı dinledikten sonra gitarını atmış: «Ben böyle bir nağme (ritm) ve ahenk dinlemedim Bu ilâhi bir kelâmdır» diyerek Müslüman olmuş, tüm servetini İslâm'ı tanıtma yoluna sermiştir O günden bu güne bir tek ilâhî bestelemiş, kendi müziğini terketmiştir
Yine dünyanın en ünlü kariograf ve dans üstadı Maurice Bejard, Kur'an'ın ahengindeki mucizeye hayran kalarak müslüman olmuş, mesleğini terk ederek kendini Kur'an'ın Avrupa'da tanıtılmasına adamıştır
Kıymetli okurlarım: Kur'an'ın bu ahenk mucizesini sezmemiz için Kur'an'ın hem tertil ile okunması, hem dinlenmesi farz kılınmıştır Kur'an'ın, sırf dinlenirken âhengindeki akıl almaz mucizesi, ölü kalplere hayat veren bir sır taşır Onun âhenginden, yitirdiğimiz mânâ hafızamıza can gelir
Bir başka deyişle insanın mânâ kişiliği Kur'an nağmelerine göre ayarlanmış Onu duyunca çalışan esrarengiz bir alıcıya benzer, o nağmeler insan dediğimiz bu varlığı evrenin sonsuz boyutlarına ışınlar
Bu bir gerçektir ve pek çokları bu âhehkle sonsuzlaşmışlardır
AYETLERİN SIRALANIŞ SIRRI:
Birçok bilim adamı, sırf âyetlerin inzâl oluşdaki kesik kesik, fakat tamamlayıcı sıralarına bakarak Kur'an'ın Allah kelâmı olduğunu sezmiştir
Mesela 6'ncı sûre, 165 âyettir ve Mekke'de; yani hicretten önce nazil olmuştur Bu sûre'nin 91, 92, 93, 151, 152, 153'ncü âyetleri Medine'de yıllar sonra nazil olmuştur Sûre bütünü içindeki âhenk hiç aksamamış, aksine tamamlanmıştır
Yine 9'ncu sûre Mekke'de inzâl olmuş, 128 - 129'ncu âyetleri Medine'de inzâl olmuştur 75 âyetle kurulu 8'nci sûre'nin 30 - 36'ncı âyetleri yıllar sonra Medine'de inzâl olmuştur 99 âyetten kurulu 15'nci sûre'nin 87'nci âyeti Medine'de inzâl olmuştur 8 ve 15'nci sûrelerin aralarında inzâl olan bu âyetler, o sûreleri âhenkli bir şekilde tamamlamıştır Ancak bu âyetlerin önceden nüzûl etmemesinin nedeni o günki İslâm topluluğunun belli bir süre içinde Efendimiz tarafından yetiştirilmesi hikmetidir Âyetlerin böyle farklı aralıklarla belli sıraya göre değil de; ilâhî murada uygun olarak inzâl edilmesi, gerçekten ilâhî bir mucizedir
Allah ilâhî bilim merkezinde tesbit ettiği Kur'an'ı, onun mesajları olan âyetleri ayrı ayrı zamanlarda göndermiş 22 yıl sonra bu ilâhî eseri tamamlamıştır
Kısa vadede tamamlanan sûrelerde bile bu farklı kesiklikler vardır
Mesela ilk âyetler 96'ıncı sûre'nin ilk başında gelmiş, sonra bu sûre devam etmemiş 78 ve 74'ncü sûre'nin baş kısımları inzâl olmuştur, daha sonra da Besmele ve Fatiha inzâl olmuştur Bu sıranın hemen sonunda 73 - 74'ncü sûreler ve ilk gelen âyetleri kapsayan Alâk suresi tamamlanmıştır
Kur'an'ın ilâhî kelâm olduğuna inanmayanlar için bu tarz bir inzâlın izahını yapmak mümkün değildir Hiçbir insan zihni bu tarz mucizevi bir sıralanışı düzenleyemez ve denkleştiremez
Âyet sıralanışlarında birçok hikmetler de vardır, bunlar konumuzu aşmaktadır Ancak ben, bir tane örnek vermek istiyorum:
Son gelen âyetler, dünyanın sona yaklaşırken arzettiği yaşayış durumunu açıklamaktadır Son gelen sûre Nasr, dünyanın sona yaklaşırken pek çok akıllı kişinin İslâm’a koşacağını simgeler
Yine 2'nci sûrenin son bölümlerine yakın âyetler de son gelen ayetlerdir
Kur'an'ın en önemli hikmeti benzersizlik sırrıdır
O kendi lisanı ve özel ahengi içinde okununca; insanın temel vasfı olan duyma hassasını yitirmemiş her insan, onun benzersizliğini hemen sezer Onun bilinen, sözlerden hiç birine benzemediğini derhal farkeder Bu hikmetin nedeni, yitirdiğimiz mono hafızamızdaki dini aksisedadır
insanın kalbi; gönlü, Kur'an dalgalarına göre ayarlanmış hassas bir alıcıdır Onu işitince derhal canlı bir ekran gibi anlaşılması güç bir görüntü verir
Bu yüzden K'ur'an'da bitmeyen bir tazelik, bozulması imkansız bir safiyet (berrak bir arıtılmışlık) sezilir Lisanı, belli bir dili temsil etmesine; yani Arapça olmasına rağmen çok net bir anlaşılırlık sezilirAhengi öylesine esrarlıdır ki konular âdeta bu ritm içinde canlı gibi yaşanır
ESKİMEZLİĞİ:
Bilindiği gibi kula ait her söz ve yazı zaman rüzgarı altında yıpranır, eskir ve etkisini kaybeder
Allah kelâmı olan Kur'an ise her geçen gün tazelenir, güçlenir Her hükmü zamanını aşarak asırlar ötesine hükmeder
Kur'an dışında her yazılan, zamanının bilgi ve yargılarını taşıdığından değerini yitirmeye mahkûm olmuştur
Çok eskiden örnek almaya gerek yoktur Henüz yüzyılımızın başında ortaya atılan felsefi doktrinler, çağının ateist, materyalist görüşlerine dayandığından günümüzde hemen eskimiş, yapılan tüm yamalara rağmen değerlerini yitirmişlerdir
Halbuki Kur'an'ın indiği çağlarda anlaşılması imkansız birçok hükümleri, yeni yeni anlaşılabilmektedir
Kur'an'ın inzal olduğu çağda yeryüzünde ilim bağımlı, sosyal ve ekonomik yapı tam bir keşmekeş içinde idi Yalnız kaba kuvvet dışında topluma etki yapan hiç bir güç tanınmıyordu
Kur'an, dünyanın bu çılgın sapkınlığına tek başına karşı koydu
İlmi tüm güçlerin başına geçirdi
Ahlâkın toplumda tek dayanak olduğunu ilan etti ve uyguladı
Bugün insanların, insanlık adına övüneceği tüm ilkeleri, inanan-inanmayan, tüm toplumlara kabul ettirdi
Yüzyılımızda hâlâ tartışma konusu olabilen insan eşitliği ilkesini, çıkarcı güçlerin tüm direncine rağmen kabul ettirdi
Çağımızın insan hakları konusunda en büyük düşünürü sayılan Roger Garaudy bu gerçeği tesbit ederek 1981 yılının Nisan ayında Müslüman oldu ve Kur'an için: «Çağların daima en önünde giden Allah kelâmıdır» dedi
Bugünün batı dünyasının bilim adamları R Garaudy için ne diyecekler bilmem Fakat daha 1982 yılı sonuna kadar bizdeki aydınlar onun için son üç yüzyılın en büyük düşünürü diyorlardı
Bir batılı bilim eleştirmeni de onun için «Tüm bilimsel doktrinler kaybolsa, o en güzelini yeniden kurar» diyordu
İşte Garaudy bilimsel doktrinini kurdu ve: «Benim doktrinim Kur'an'dır, çünkü o yeryüzünde eskimeyen, çağları arkasında sürükleyecek kitabdır» dedi
Bir savaş, bir bilimsel buluş, anında inançları, düşünce yargılarını, derhal yok etmektedir 15 Asırdır yüzlerce savaş, binlerce bilimsel keşif bile Kur'an'ın tazeliğini korumasını engellememiş, aksine onun gerçeklerine bizi büsbütün yaklaştırmış, hayranlığımızı artırmıştır
Yeryüzündeki tüm düşünceler, inançlar, mutlaka Kur'an'ın hikmetlerinden birini taşırsa ayakta kalır Ve de Kur' an tüm bu fikirlerin üstünde onlara hakimdir Ona ters düşen her inanç çürür, yok olur, ondan güç alan düşünceler ise canlı ve taze kalır
Yine batılı bir düşünür (Bernard Shaw) «Sizce yeryüzünde en ilginç olay nedir?» diye sorulduğunda: «Yeryüzünde bunca kavga ve düşünce kargaşasına rağmen, Kur'an'ın tazeliğini, korumasıdır» diye cevap vermiştir
Kur'an, güzeli, gerçek insanın mizacını dile getirmektedir Onun hükümlerine, ahlâkına ters düşen, mutsuzluğa ve çıkar kavgasında eskiyip yok olmağa mahkûmdur
Kur'an'ın Lisanı:
Birçok âyetlerde, Kur'an'ın bir hikmetler kaynağı olduğu, anlaşılabilmesi, ya da kolay anlaşılması için Arapça olarak gönderildiği bildirilmiştir Sûre 12, Âyet 3:
«Elif-lâm-râ, bunlar gerçeği açıklayan kitabın âyetleridir Biz onu anlayasınız diye arapça bir kur'an olarak indirdik»
Âyetten açıkça anlaşıldığı şekilde Kur'an, evrenin bütün bilinmezlerini kapsayan bir şifreler kitabıdır Yani bilimsel anlamda tüm bilgileri depo eden bir bilgi hazinesidir Bu bilgi hazinesindeki hikmetleri, rumuz harflerin ifadesinden de anlayacağımız şekilde kavrayabilmek kolay bir iş değildir; ancak, Cenab-ı Hak, bu hikmetler ve bilgiler kitabını anlayabilmemiz için, kuruluş açısından en geniş imkânlı bir lisan olan arapça olarak göndermiştir
Yine rumuz harflerinin açık âyetler olduğu bildirilen bu âyetler içinde, bir şifre, bir evren yasası ve kuralı olmuş niteliği çok açıktır Diğer taraftan Kur'an'ın Levh-i mahfuz olduğu da bir çok âyetle bildirilmiştir Levh-i mahfuz, evren gerçeklerinin yazılı olduğu bir kompitür sistemidir Demek ki Kur'an, evren gerçekleri, yasaları ve kurallarının matematik sistem içinde Arapça'ya aktarılması olayıdır
Bu söylediklerimiz Kur'an'ın kesin beyanlarıdır ve herhangi bir yorum yoktur
Evrene ait pek çok gerçeği içeren Kur'an'ın, Arapça oluşunu, Arapça'nın en iyi lisan oluşu gerçeğinde aramak gerekir
Bir kompitür bandını bir lisana aktarmak için elbette, özellikle kelime deryası zengin, grameri güçlü bir dilin seçilmesi gibi zorunluğu bu konunun ehli çok iyi takdir eder
Şu halde Kur’an’ın, ileriki bölümlerde göreceğimiz gibi, birçok bilimsel sırlar saklaması tabiîdir Onun harflerinde ve kelimelerinde mutlaka çok özenle hesaplanmış hikmetler vardır Bu gerçekleri bilerek, hatta görüp yaşayanlar için Kur’an’ı tercüme etmekteki imkansızlık, pek açıktır, belki lisana çeviriler çok kaba hatlar ile manaya yaklaşım içindir Yine bilinmektedir ki: Kur’an Arapçası, başlı başına değişik bir Arapçadır Çeşitli Arapça şivelere hatta zengin ve ağdalı Arapça edebiyata Kur’an’da rastlamak mümkün değildir Bu yüzden bazıları Kur’an Arapçasını halk lisanı olarak tanımlamaya kalkmıştır
Halbuki Kur'an Arapçası çok özel bir Arapça'dır Hem Iirik, akıcı bir üslûbu vardır, hem çok bilimseldir
Hem her okunuşta kolayca anlaşılır, hem okudukça yeni manalar açılır
Ayrıca Kur'an Arapçasının çok önemli bir yönü, Kur'an'da geçen pekçok Arapça kelimelerin daha önce hiç kullanılmamış olmasıdır Arapçada geçen fakat yalnız sınırlı amaçlar için kullanılan kelimeler de Kur'an'da bilimselleştirilmiştir
Cennet ve Cehenneme ait birçok özel kelimeler ve Levh-i Mahfuz deyimleri, ilk kez Kur'an'da geçmektedir Zemheri kelimesi bile ilk kez Kur'an'da izlenmiştir
Özetle söyleyebiliriz ki :
Kur'an Allah ilminin Arapça olarak verilişidir Ancak onun lisanı klasik Arapçadan ahenk açısından farklıdır
Bu gerçekler içinde Kur'an çok özel bir Arapçadır Onun kelimeleri hem ahenkleşecek biçimde seçilmiş, hem de o kelimenin tercümesi manaya çok gizli sırlar getirmiştir
İlk bakışta:
Hünnes ile Künnes ahenk için yanyana geldi sanılır Halbuki bu kelimeler evrenin temel yasalarını temsil etmektedir
Kur'an'ın Âhengi :
Kur'an'ın âhengi, batı deyimi ile ritmi, başlı başına ilâhi bir mucizedir
Özellikle gönlü ve rûhu ahenk zevki taşıyanlar, onun ahengi ile mest olurlar
Bilindiği gibi her sûre kendi konusu içinde ayrı bir ahenk hikmeti taşır Bir yandan âyet sonundaki kafiye ritmi, bir yandan bir âyetle tüm akıcılık, bir parça nasibi olanı mest eder
Kur'an'ın mânâsına aşina olmayanlar bile bu ahengin güzelliği içinde mânaya yaklaşırlar Sûre-i Rahman'ı bir okuyunuz, hiç mânâsını bilmeden Allah'ın hilkatteki san'atının büyüklüğünü hemen sezersiniz Sûre-i Vakıa'yı okuyunuz, hiç anlamadığınız halde adeta mahşeri yaşarsınız Kur'an'daki bu ritm mucizesi âyetleri kısa olan son iki cüzde büsbütün göze çarpar Adeta insanı kendi ahenginde eritir Sure-i Tekvîr'j bir kez okuyunuz bakın mahşerdeki tabloyu yaşar gibi nasıl sezeceksiniz Sure-i Müddessir'de Velid'in azarlanmasını hayretle içinizde hissedersiniz
işte Kur'an'ın bu akıl almaz ahengi ve ritmi, onun ilahi kitab oluşuna hiç tereddüt bırakmayan bir mucize sırrıdır
Daha geçen yıl Kur'an'daki bu âhengi farkeden iki ünlü batılı müzisyen İslam dinini seçmiştir İngiliz pop müzik sanatçısı Rum asıllı Cat Stevens Kur'an-ı dinledikten sonra gitarını atmış: «Ben böyle bir nağme (ritm) ve ahenk dinlemedim Bu ilâhi bir kelâmdır» diyerek Müslüman olmuş, tüm servetini İslâm'ı tanıtma yoluna sermiştir O günden bu güne bir tek ilâhî bestelemiş, kendi müziğini terketmiştir
Yine dünyanın en ünlü kariograf ve dans üstadı Maurice Bejard, Kur'an'ın ahengindeki mucizeye hayran kalarak müslüman olmuş, mesleğini terk ederek kendini Kur'an'ın Avrupa'da tanıtılmasına adamıştır
Kıymetli okurlarım: Kur'an'ın bu ahenk mucizesini sezmemiz için Kur'an'ın hem tertil ile okunması, hem dinlenmesi farz kılınmıştır Kur'an'ın, sırf dinlenirken âhengindeki akıl almaz mucizesi, ölü kalplere hayat veren bir sır taşır Onun âhenginden, yitirdiğimiz mânâ hafızamıza can gelir
Bir başka deyişle insanın mânâ kişiliği Kur'an nağmelerine göre ayarlanmış Onu duyunca çalışan esrarengiz bir alıcıya benzer, o nağmeler insan dediğimiz bu varlığı evrenin sonsuz boyutlarına ışınlar
Bu bir gerçektir ve pek çokları bu âhehkle sonsuzlaşmışlardır
AYETLERİN SIRALANIŞ SIRRI:
Birçok bilim adamı, sırf âyetlerin inzâl oluşdaki kesik kesik, fakat tamamlayıcı sıralarına bakarak Kur'an'ın Allah kelâmı olduğunu sezmiştir
Mesela 6'ncı sûre, 165 âyettir ve Mekke'de; yani hicretten önce nazil olmuştur Bu sûre'nin 91, 92, 93, 151, 152, 153'ncü âyetleri Medine'de yıllar sonra nazil olmuştur Sûre bütünü içindeki âhenk hiç aksamamış, aksine tamamlanmıştır
Yine 9'ncu sûre Mekke'de inzâl olmuş, 128 - 129'ncu âyetleri Medine'de inzâl olmuştur 75 âyetle kurulu 8'nci sûre'nin 30 - 36'ncı âyetleri yıllar sonra Medine'de inzâl olmuştur 99 âyetten kurulu 15'nci sûre'nin 87'nci âyeti Medine'de inzâl olmuştur 8 ve 15'nci sûrelerin aralarında inzâl olan bu âyetler, o sûreleri âhenkli bir şekilde tamamlamıştır Ancak bu âyetlerin önceden nüzûl etmemesinin nedeni o günki İslâm topluluğunun belli bir süre içinde Efendimiz tarafından yetiştirilmesi hikmetidir Âyetlerin böyle farklı aralıklarla belli sıraya göre değil de; ilâhî murada uygun olarak inzâl edilmesi, gerçekten ilâhî bir mucizedir
Allah ilâhî bilim merkezinde tesbit ettiği Kur'an'ı, onun mesajları olan âyetleri ayrı ayrı zamanlarda göndermiş 22 yıl sonra bu ilâhî eseri tamamlamıştır
Kısa vadede tamamlanan sûrelerde bile bu farklı kesiklikler vardır
Mesela ilk âyetler 96'ıncı sûre'nin ilk başında gelmiş, sonra bu sûre devam etmemiş 78 ve 74'ncü sûre'nin baş kısımları inzâl olmuştur, daha sonra da Besmele ve Fatiha inzâl olmuştur Bu sıranın hemen sonunda 73 - 74'ncü sûreler ve ilk gelen âyetleri kapsayan Alâk suresi tamamlanmıştır
Kur'an'ın ilâhî kelâm olduğuna inanmayanlar için bu tarz bir inzâlın izahını yapmak mümkün değildir Hiçbir insan zihni bu tarz mucizevi bir sıralanışı düzenleyemez ve denkleştiremez
Âyet sıralanışlarında birçok hikmetler de vardır, bunlar konumuzu aşmaktadır Ancak ben, bir tane örnek vermek istiyorum:
Son gelen âyetler, dünyanın sona yaklaşırken arzettiği yaşayış durumunu açıklamaktadır Son gelen sûre Nasr, dünyanın sona yaklaşırken pek çok akıllı kişinin İslâm’a koşacağını simgeler
Yine 2'nci sûrenin son bölümlerine yakın âyetler de son gelen ayetlerdir