T.TAŞPINAR
Kayıtlı Kullanıcı
- Katılım
- 2 Tem 2008
- Mesajlar
- 7
- Tepki puanı
- 1
- Puanları
- 0
- Yaş
- 52
1.bölümün devamı
Bugün bazı kaynaklarda evrenin altı günde yaratılmasıyla ilgili olarak,altı gün ile evrenin bugünkü yaşı arasında bağıntı kurularak açıklama yapılmaya çalışılmıştır.Ancak bunun sağlıklı bir yöntem olamayacağı açıktır.Zira evrenin yaşı her an sürekli değişen bir süreyi ifade eder.Kuran’daki altı gün ise Kuran ayetleri hiçbir zaman değişmediği ve de değişemeyeceği için mutlak sabit olan bir süreyi ifade eder.Diyelim ki altı gün ile her hangi bir formül ya da bağıntı kullanılarak evrenin bugünkü tahmin edilen yaşına ulaştık.Peki, örneğin bugünden (kıyametin o zamana kadar da kopmadığını varsayarsak) on milyar yıl sonra aynı formül ile ve de aynı kalacak olan altı gün ile evrenin o günkü yaşına da ulaşılabilecek midir? Yoksa o formülde zamana göre sürekli değişiklik mi yapılacaktır?
Ayrıca Kuran meallerinde ve tefsirlerde özellikle evrenin altı günde yaratılması ve yerkürenin iki günde yaratılmasıyla ilgili olarak (aynı şey dört günde gıdaların takdir edilmesiyle ilgili olarak da geçerlidir) ayetlerde bu ‘’ günler’’ ile bildiğimiz anlamıyla 24 saatten oluşan günlerin kastedilmediği,bu günler ile ‘’altı devir’’ ya da ‘’iki devir’’ kastedildiğine ilişkin açıklamalar yapılıyor.Zaten bu günlerin 24 saatten oluşan günler olamayacağı açıktır.Ancak ‘’devir’’ ile neyin kastedildiği ,bu devirlerin her birinin ne zaman başlayıp ne zaman bittiğine ve bu devirlerin her birini diğerlerinden ayıran özellikleri bugün modern bilimin ulaştığı bilgilerle dahi açıklığa kavuşturulamadığı için ‘’muğlak ‘’olarak kalmaktadır.Bu durum da Kuran’ın anlaşılması yönünden sakınca ve zorluklar ortaya çıkarmaktadır.Tabii ki bu durumdan iyi niyetle ve Kuran’ın insanlar tarafından daha iyi anlaşılabilmesi için çaba harcayan meal ve tefsir yazan ilim adamlarımızı sorumlu tutamayız.Elbette ki, onlar da ilim adamı vasfıyla ,bilime, akla ve mantığa daha uygun bir açıklamayı biliyor olsalardı mutlaka bunlara yer verirlerdi.
İşte, benim bahsettiğim açıklamalarımın temel amacı da budur. Ayetlerin anlamıyla ilgili olarak neye inanılması gerektiği konusunda fikir verebilecek konumda değilim.Fakat söz konusu olan ayetlerin açıklanmasında bu görüş ve bilgilerin de mutlaka değerlendirilmesi gerektiğine inanıyorum.
-Mearic Suresi 4. Ayetten Nasıl Evrensel (Kozmik) Bir Ölçü Çıkarıyoruz?
Yukarıda bahsettiğim gibi Kuran ayetlerinde evreni n ve yerkürenin yaratılması ve gıdaların takdir edilmesiyle ilgili olarak verilen altı gün,iki gün ve dört günün,bildiğimiz anlamıyla 24 saatten oluşan günler olmadığı açıktır.Bunlar sembolik günlerdir ama süresi ve özellikleri belli olmayan günleri (devirleri )ifade etmez.Çünkü bugün modern bilimin bu yönde genel kabul görmüş bir bulgusu yoktur. Bu sembolik günlerin neyi ifade ettiğine dair çıkarım yapabileceğimiz Kuran ayetlerinde sadece iki zaman dilimi için ‘’bir güne eşit’’ süreden bahsedilmiştir. Bunlar 50 bin yıl ve bin yıldır.Bunlardan bin yılın neden ölçü olamayacağını yukarıda açıklamaya çalıştım.Bunların Yüce Allah için zamanın izafiliğini açıklamak için kullanılmış olabileceğini de (sizin sayageldiğiniz yıllardan dendiği için) anlatmaya çalıştım.Geriye akla ve mantığa uygun olan Meraic Suresi 4.ayetteki 50 bin yıl kalıyor.Ayrıca ayette doğrudan sadece ‘’50 bin yılda ulaşır denmiyor’’,’’miktarı 50 bin yıl olan bir gün’’den bahsediyor. Yani burada bahsi geçen ‘’bir gün’’öyle bir gün ki,miktar olarak 50 bin yıldan oluşuyor.Ayrıca bu surede meleklerin evrenin katlarını geçip Yüce Allah’ın katına ulaşabilmesinden
yani uzun süreli evrensel bir olay ve hareketten bahsedildiği için kozmik (evrensel) bir ölçü olduğu izlenimi veriyor.Ayrıca bin yılın geçtiği tüm ayetlerde ‘’sizin sayageldiklerinizden ‘’dendiği halde ,50 bin yıl için sadece ‘’yıl’’dan bahsedilerek aradaki fark vurgulanıyor.
-Yerkürenin ve Göklerin İki Günde Yaratılması, Karanlık Madde
Kur'an’da kozmik bir ölçü olarak 1 Gün=50,000 yıl süresinin gösterildiğinin çok az bilindiğini sandığım bir kanıtı daha vardır.Astronomi ile ilgili incelediğim bir kaynakta aynen şöyle bir bölüm okudum:''Güneş sisteminin oluşumu şu basamaklardan oluşmaktadır:Yıldızlarası gaz ve/veya tozdan oluşan bir bulut kendi çekimsel gücü sonucunda içeriye doğru büzülmeye başlıyor. Bu büzülmeyi başlatan olay bu bulutun yakınında meydana gelen bir Süpernova patlaması sonucu ortaya çıkan şok dalgaları ile gerçekleşebilir.Bulut çökmeye başladıktan sonra bulut ısınır ve merkezi bölgeye basınç uygular. Tozun buharlaşmasını sağlayacak kadar bir ısınma meydana gelebilir. Bu ilk büzülme evresinin ''100,000 yıl'' kadar süreceği düşünülmektedir''(Kaynak: http://80.251.36.198/birol/ila319.pdf) Bu bilgiler ışığında bir de Kur'andaki şu ayetlere bakalım
Elmalılı Hamdi Yazır meali)Fussilet Suresi 9.ayet: De ki: Gerçekten siz, ''yeri iki günde yaratanı'' inkar edip O'na ortaklar mı koşuyorsunuz? O, alemlerin Rabbidir.Fussilet suresi 11. Ayet: ‘’Sonra duman halinde bulunan göğe yöneldi. Ona ve yerküreye: İsteyerek veya istemeyerek buyruğuma gelin dedi. Her ikisi de: İsteyerek geldik dediler.’’ 12 ayet:''Böylece Allah onları ''iki günde'' yedi gök olmak üzere ''yerine koydu''. Her göğe kendi işini bildirdi. Biz en yakın göğü kandillerle süsledik ve koruduk. İşte bu çok güçlü ve her şeyi bilen Allah'ın takdiridir.'' Görüldüğü gibi bilimsel kaynakta yıldızlararası gaz ve/veya tozdan oluşan bulut'' şeklinde tanımlanan şey ayette ''duman halinde bulunan gök olarak tasvir edilmiştir. Daha önce saydamlaşmış halde bulunan evrende daha sonra bazı yerlerde yoğunlaşma olarak, güneş sistemi gibi yıldız sistemlerini oluşturacak olan gaz ve toz bulutları oluşmuştur.Sonra da bu gaz ve toz bulutları büzülerek güneş sisteminin ilk şekillerini oluşturmuştur. Bu büzülmeler yerin ve yedi kat göğün ayette belirtildiği gibi ''yerine konduğu'', uzayda yerlerinin belirlenerek oluştuğu durumu ifade ediyor. Uzayda asılı duran toz bulutlarından yıldızlar ve gezegenler gibi gökcisimleri oluşuyor. Daha uzayda yerküre diye bir şey yokken bu olay sonucunda yeryuvarlağı kendini gösteriyor ve bir gökcismi halini alıyor.Dikkati çekmesi gereken asıl şey ayette iki gün olarak belirtilen sürenin,bilimsel kaynaklarda büzülmenin oluştuğu süreç için 100,000 yıl olarak verilmesidir. Sonuç olarak 2 günX50,000 yıl=100,000 yılı veriyor. Ayrıca Fussilet Suresi 9. ayette de ''yerin de iki günde ''yaratıldığından bahsediliyor.Bu konuda başka bir kaynaktaki alıntıdan bahsetmem gerekir:’’ Dünyanın oluşumu;5-6milyar yıl önce yıldızlar arası toz bulutlarından oluşmuş dünya, oluşumunun ilk evrelerinde gevşek bir yapı göstermiştir. Dünyanın büyüklüğü bugünkünden daha fazla idi... artan yoğunlukla bu büyük küre gittikçe büzülmeye ve küçülmeye başladı...büyüyen basınç ile kütle konglomeraları halinde bulunan radyoaktif elementler parçalandı ve sıcaklık yükseldi.. Bu ısınma iç tarafın akıcı bir hal almasına ve maddelerin ağırlıklarına göre içten dışa doğru dizilmesine neden oldu... Böylece nikel ve demir gibi ağır metaller merkeze, hafif metaller ve bileşikler ise kabuk şeklinde dışa yığıldı...(100 bin yıl sürdüğü düşünülüyor)’’(Kaynak:HaYaTıN tA kEnDiSi...: DÜNYA NASIL OLUÅTU ) Görüldüğü üzere hem güneş sistemi hem yerkürenin oluşumu için aynı süre yani 100,000 yıl tahmin ediliyor. Tabi bu bunların aynı anda yaratıldığı anlamına gelmiyor.Oluşma sürelerinin aynı süreye denk geldiği anlaşılmalıdır.Diğer bir bilimsel kaynakta ise şöyle bir bölüm vardır:’’ Yer’in oluşumu ile Samanyolu’nun oluşumu,aynı esaslara ve büyük bir ihitimalle de aynı zaman dilimine rastlanmaktadır.Bu konudaki ilk teori ünlü Franız gök bilimci Laplace (Laplaş;1749-1827) tarafından 1796 yılında ileri sürülmüştür.Teori’i ilme,Nebula kuramı diye geçmiştir.’’(Kaynak:Dünyanın Oluşumu - :::Bilgipasajı Forum:::) Güneş sistemi gibi gökcisimlerinin gaz ve toz bulutundan yoğunlaşıp büzülerek oluştuğu 2 günX50,000 yıl=100,000 yıl süresi dünyamızın da güneş sistemine dahil bir gökcismi olduğunu düşünürsek, ikisi içinde aynı sürenin verilmesi de aynı şekilde mucizevi bir durumdur.Kaynakta büzülmeyi başlatan olay olarak Süpernova patlamasının şok dalgaları gösteriliyor.Fakat bu Süpernovalar oluşmadan önceki durumu açıklayamaz yani mutlaka bir yerde Allah'ın kudretinin devreye girdiğini gösterir. Mearic 4.ayetin sonunda ''bunu bir bilene sor'' denilerek 50,00 yıl ile ilgili olarak bu mucizevi sırrın anlaşılabilmesi için çok özel bilgilere sahip olunması yani evrenin ilk anından itibaren 300,000 yıl sonrasıyla ilgili bilgilere ulaşılabilmesi gerektiğine işaret ediliyor sanki.Ayrıca, sonuç olarak, Kuran'da hem yerkürenin hem de göklerin (tabii buna Güneş sistemimiz de dahildir) oluşum süreci için 50,000 yıldan oluşan iki günün belirtilmesi;bilimin de hem yerküre hem de Güneş sisteminin oluşması için 100,000 yılı vermesi mucizeyi açıkça ortaya koymaktadır.Yani hem yıldızların hem de gezegenlerin ilk şekillerini alması süreci için Kuran'daki süreyle aynı süre verilmiştir.Bu konuyla ilgili en güncel bilgileri içeren yabancı kaynaklarda da hem Güneş ve yıldızların hem de Yerküre’nin bir gökcismi olarak ilk şekillerini almasında (incelediğinizde kendinizin de göreceği gibi) hep aynı süre (100,000 yıl) verilmiştir.(Kaynak:Summary and History of the Solar System) ( Formation and evolution of the Solar System - Wikipedia, the free encyclopedia ) ( StarDate Online | Solar System Guide | Planet Formation ) (Nebular hypothesis - Wikipedia, the free encyclopedia )
Bu konuda üzerinde durulması gereken bir olay daha var.Altı günde yaratmanın geçtiği hiçbir ayette yıldızlar,dünya ve aydan bahsedilse bile,bunlar altı günde yaratmanın içine dahil edilmez.Hep ''yer ve gökler ve de bu ikisi arasındakiler''şeklinde genel olarak maddeyi tasvir edecek şekilde bir tarif yapılır.Çünkü bu 300,000 yıllık süreç içinde henüz yıldız,galaksi ve gezegen gibi gök cisimleri oluşmamıştır.Bunların temel yapı taşları olan atomlar yani henüz şekil almamış olan madde oluşmaya başlamıştır.Zaten altı günde yaratmanın geçtiği ayetlerin birinde örneğin yıldızların ya da dünyanın da bu altı günde yaratıldığından bahsetseydi bu bir çelişki oluştururdu. Yer ve gökler ve ikisi arasındakiler sözüyle genel olarak maddenin tümünü kapsayan yani yerde ve gökte gördüğümüz bütün maddelerin temel yapı taşı olan atomların yaratıldığı kastedilerek böyle bir tanımlama yapılıyor.Yaratılan bu ilk evrendeki hidrojen ve helyum atomları daha sonra oluşacak olan yıldızlardaki çok yüksek sıcaklıklarda oluşan reaksiyonlar sonucunda diğer elementleri oluşturacaktır.Hatta burada ''ikisi arasındakiler''sözüyle, astrofizikçilerin ''karanlık madde'' olarak tanımladıkları, galaksileri oluşturan yıldızların uzaya dağılmalarını önlediği iddia edilen madde benzeri varlığın da kastedildiği düşünülebilir.(Milyarlarca yıldızdan oluşan galaksiler çok büyük hızla sarmal bir şekilde dönerler.Bunun oluşturduğu merkez kaç kuvveti,galaksiyi oluşturan yıldızların toplam kütlesinden çok daha fazladır.Bu yüzden gök bilimciler galaksilerin uzaya dağılmalarını önleyen,bilinen maddenin dışında madde benzeri bir varlığın olması gerektiğini savunuyorlar.Bu varlığı da kesin olarak tanımlayamadıkları için ''karanlık madde'' olarak isimlendirirler.)Henüz galaksiler yoktur ama karanlık madde vardır.Tam olarak madde özelliği göstermedikleri için ''arada kalan''bir formdur.Aynı zamanda bu daha sonra tüm gökcisimlerinin arasındaki boşlukları da dolduracağı için ''yer ve gökler arasındakiler''şeklindeki tasvirin de yerinde olduğunu gösterir.Fussilet suresi 12. ayette''en yakın göğü kandillerle süsledik ve onu koruduk'' derken en yakın gök olarak, yıldızlarını görebildiğimiz Samanyolu galaksimiz, onun uzaya dağılıp yok olmasını önleyen ve koruyan olarak da az önce sözünü ettiğim karanlık madde yani ''yer ve gökler arasındakiler'' kastediliyor olmalı.
Bugün bazı kaynaklarda evrenin altı günde yaratılmasıyla ilgili olarak,altı gün ile evrenin bugünkü yaşı arasında bağıntı kurularak açıklama yapılmaya çalışılmıştır.Ancak bunun sağlıklı bir yöntem olamayacağı açıktır.Zira evrenin yaşı her an sürekli değişen bir süreyi ifade eder.Kuran’daki altı gün ise Kuran ayetleri hiçbir zaman değişmediği ve de değişemeyeceği için mutlak sabit olan bir süreyi ifade eder.Diyelim ki altı gün ile her hangi bir formül ya da bağıntı kullanılarak evrenin bugünkü tahmin edilen yaşına ulaştık.Peki, örneğin bugünden (kıyametin o zamana kadar da kopmadığını varsayarsak) on milyar yıl sonra aynı formül ile ve de aynı kalacak olan altı gün ile evrenin o günkü yaşına da ulaşılabilecek midir? Yoksa o formülde zamana göre sürekli değişiklik mi yapılacaktır?
Ayrıca Kuran meallerinde ve tefsirlerde özellikle evrenin altı günde yaratılması ve yerkürenin iki günde yaratılmasıyla ilgili olarak (aynı şey dört günde gıdaların takdir edilmesiyle ilgili olarak da geçerlidir) ayetlerde bu ‘’ günler’’ ile bildiğimiz anlamıyla 24 saatten oluşan günlerin kastedilmediği,bu günler ile ‘’altı devir’’ ya da ‘’iki devir’’ kastedildiğine ilişkin açıklamalar yapılıyor.Zaten bu günlerin 24 saatten oluşan günler olamayacağı açıktır.Ancak ‘’devir’’ ile neyin kastedildiği ,bu devirlerin her birinin ne zaman başlayıp ne zaman bittiğine ve bu devirlerin her birini diğerlerinden ayıran özellikleri bugün modern bilimin ulaştığı bilgilerle dahi açıklığa kavuşturulamadığı için ‘’muğlak ‘’olarak kalmaktadır.Bu durum da Kuran’ın anlaşılması yönünden sakınca ve zorluklar ortaya çıkarmaktadır.Tabii ki bu durumdan iyi niyetle ve Kuran’ın insanlar tarafından daha iyi anlaşılabilmesi için çaba harcayan meal ve tefsir yazan ilim adamlarımızı sorumlu tutamayız.Elbette ki, onlar da ilim adamı vasfıyla ,bilime, akla ve mantığa daha uygun bir açıklamayı biliyor olsalardı mutlaka bunlara yer verirlerdi.
İşte, benim bahsettiğim açıklamalarımın temel amacı da budur. Ayetlerin anlamıyla ilgili olarak neye inanılması gerektiği konusunda fikir verebilecek konumda değilim.Fakat söz konusu olan ayetlerin açıklanmasında bu görüş ve bilgilerin de mutlaka değerlendirilmesi gerektiğine inanıyorum.
-Mearic Suresi 4. Ayetten Nasıl Evrensel (Kozmik) Bir Ölçü Çıkarıyoruz?
Yukarıda bahsettiğim gibi Kuran ayetlerinde evreni n ve yerkürenin yaratılması ve gıdaların takdir edilmesiyle ilgili olarak verilen altı gün,iki gün ve dört günün,bildiğimiz anlamıyla 24 saatten oluşan günler olmadığı açıktır.Bunlar sembolik günlerdir ama süresi ve özellikleri belli olmayan günleri (devirleri )ifade etmez.Çünkü bugün modern bilimin bu yönde genel kabul görmüş bir bulgusu yoktur. Bu sembolik günlerin neyi ifade ettiğine dair çıkarım yapabileceğimiz Kuran ayetlerinde sadece iki zaman dilimi için ‘’bir güne eşit’’ süreden bahsedilmiştir. Bunlar 50 bin yıl ve bin yıldır.Bunlardan bin yılın neden ölçü olamayacağını yukarıda açıklamaya çalıştım.Bunların Yüce Allah için zamanın izafiliğini açıklamak için kullanılmış olabileceğini de (sizin sayageldiğiniz yıllardan dendiği için) anlatmaya çalıştım.Geriye akla ve mantığa uygun olan Meraic Suresi 4.ayetteki 50 bin yıl kalıyor.Ayrıca ayette doğrudan sadece ‘’50 bin yılda ulaşır denmiyor’’,’’miktarı 50 bin yıl olan bir gün’’den bahsediyor. Yani burada bahsi geçen ‘’bir gün’’öyle bir gün ki,miktar olarak 50 bin yıldan oluşuyor.Ayrıca bu surede meleklerin evrenin katlarını geçip Yüce Allah’ın katına ulaşabilmesinden
yani uzun süreli evrensel bir olay ve hareketten bahsedildiği için kozmik (evrensel) bir ölçü olduğu izlenimi veriyor.Ayrıca bin yılın geçtiği tüm ayetlerde ‘’sizin sayageldiklerinizden ‘’dendiği halde ,50 bin yıl için sadece ‘’yıl’’dan bahsedilerek aradaki fark vurgulanıyor.
-Yerkürenin ve Göklerin İki Günde Yaratılması, Karanlık Madde
Kur'an’da kozmik bir ölçü olarak 1 Gün=50,000 yıl süresinin gösterildiğinin çok az bilindiğini sandığım bir kanıtı daha vardır.Astronomi ile ilgili incelediğim bir kaynakta aynen şöyle bir bölüm okudum:''Güneş sisteminin oluşumu şu basamaklardan oluşmaktadır:Yıldızlarası gaz ve/veya tozdan oluşan bir bulut kendi çekimsel gücü sonucunda içeriye doğru büzülmeye başlıyor. Bu büzülmeyi başlatan olay bu bulutun yakınında meydana gelen bir Süpernova patlaması sonucu ortaya çıkan şok dalgaları ile gerçekleşebilir.Bulut çökmeye başladıktan sonra bulut ısınır ve merkezi bölgeye basınç uygular. Tozun buharlaşmasını sağlayacak kadar bir ısınma meydana gelebilir. Bu ilk büzülme evresinin ''100,000 yıl'' kadar süreceği düşünülmektedir''(Kaynak: http://80.251.36.198/birol/ila319.pdf) Bu bilgiler ışığında bir de Kur'andaki şu ayetlere bakalım
Bu konuda üzerinde durulması gereken bir olay daha var.Altı günde yaratmanın geçtiği hiçbir ayette yıldızlar,dünya ve aydan bahsedilse bile,bunlar altı günde yaratmanın içine dahil edilmez.Hep ''yer ve gökler ve de bu ikisi arasındakiler''şeklinde genel olarak maddeyi tasvir edecek şekilde bir tarif yapılır.Çünkü bu 300,000 yıllık süreç içinde henüz yıldız,galaksi ve gezegen gibi gök cisimleri oluşmamıştır.Bunların temel yapı taşları olan atomlar yani henüz şekil almamış olan madde oluşmaya başlamıştır.Zaten altı günde yaratmanın geçtiği ayetlerin birinde örneğin yıldızların ya da dünyanın da bu altı günde yaratıldığından bahsetseydi bu bir çelişki oluştururdu. Yer ve gökler ve ikisi arasındakiler sözüyle genel olarak maddenin tümünü kapsayan yani yerde ve gökte gördüğümüz bütün maddelerin temel yapı taşı olan atomların yaratıldığı kastedilerek böyle bir tanımlama yapılıyor.Yaratılan bu ilk evrendeki hidrojen ve helyum atomları daha sonra oluşacak olan yıldızlardaki çok yüksek sıcaklıklarda oluşan reaksiyonlar sonucunda diğer elementleri oluşturacaktır.Hatta burada ''ikisi arasındakiler''sözüyle, astrofizikçilerin ''karanlık madde'' olarak tanımladıkları, galaksileri oluşturan yıldızların uzaya dağılmalarını önlediği iddia edilen madde benzeri varlığın da kastedildiği düşünülebilir.(Milyarlarca yıldızdan oluşan galaksiler çok büyük hızla sarmal bir şekilde dönerler.Bunun oluşturduğu merkez kaç kuvveti,galaksiyi oluşturan yıldızların toplam kütlesinden çok daha fazladır.Bu yüzden gök bilimciler galaksilerin uzaya dağılmalarını önleyen,bilinen maddenin dışında madde benzeri bir varlığın olması gerektiğini savunuyorlar.Bu varlığı da kesin olarak tanımlayamadıkları için ''karanlık madde'' olarak isimlendirirler.)Henüz galaksiler yoktur ama karanlık madde vardır.Tam olarak madde özelliği göstermedikleri için ''arada kalan''bir formdur.Aynı zamanda bu daha sonra tüm gökcisimlerinin arasındaki boşlukları da dolduracağı için ''yer ve gökler arasındakiler''şeklindeki tasvirin de yerinde olduğunu gösterir.Fussilet suresi 12. ayette''en yakın göğü kandillerle süsledik ve onu koruduk'' derken en yakın gök olarak, yıldızlarını görebildiğimiz Samanyolu galaksimiz, onun uzaya dağılıp yok olmasını önleyen ve koruyan olarak da az önce sözünü ettiğim karanlık madde yani ''yer ve gökler arasındakiler'' kastediliyor olmalı.