Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Kur'ana Göre, Akilli Olmanin Tanimi (1 Kullanıcı)

Resul Aydın

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
17 Eyl 2006
Mesajlar
4,770
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
61
Konum
DÜNYANIN BAŞKENTİNDEN
AKILLI BİR İNSANIN DÜŞÜNME TARZI…
Akıllı bir insan herşeyden önce her an Allah'ın rızasını en fazla nasıl kazanabileceğini düşünür. Etrafında olup biten tüm olayları dikkatlice inceler ve vicdanıyla kendisinin bu ortam içerisinde yapması gereken en güzel tavrı tespit eder.
Düşüncelerine hiçbir konuda baskı uygulamaz; hür düşünür. Ufku alabildiğine geniştir. Özgür düşünmesini engelleyecek tüm taassuplardan, korkulardan ve fikri saplantılardan kurtulmuştur.
Düşüncelerine hiçbir sınır koymadığı için sürekli olarak sade ancak bunun yanı sıra son derece etkili fikirler bulur.
Aklını gereksiz konularla hiçbir şekilde meşgul etmez. Kendisine hiçbir fayda sağlamayacak, zaman kaybettirecek ve asıl önemli konulara vakit ayırmasını engelleyecek şeyleri düşünerek oyalanmaz.

Bulunduğu ortamın ve beraberindeki insanların ihtiyaçlarını düşünmeye öncelik tanır. Bu kişilerin güvenliklerine, sağlıklarına ve huzurlarına yönelik her türlü ihtiyacı gidermek için ne yapabileceğini düşünür ve eğer bu yönde bir sorun varsa hiç ertelemeden bunlarla ilgilenir.
Daima dine ve müminlere fayda getirecek şeyler düşünür. Sürekli olarak daha fazla hayır işlemek isteği ve çabası içindedir.
Akıllı bir insan ayrıca planlı düşünür. Düşüncelerini hedeflediği konuya yönlendirir. Gereksiz detaylara takılmaz.
Olayları çok aşamalı düşünür. Bir olayın birkaç aşama sonrasında nasıl bir şekle girebileceğini, potansiyel olarak ne tür tehlikeler içerebileceğini ya da nasıl gelişmeler gösterebileceğini tahmin ederek bu yönde tedbirlerini alır.
Geçmişte yaşanan olaylar üzerinde de düşünür. Tüm bu tecrübelerden en akılcı ve hikmetli sonuçları çıkarır ve ileride kullanabileceği değerli bir birikim elde etmiş olur.

Aklına olumsuz ya da yanlış bir düşünce geldiğinde bunun şeytandan gelen bir vesvese olduğunu bilerek Allah'a sığınır.
Bunun yanında Allah'ın yarattığı her olayda mutlaka bir hikmet ve güzellik olduğunu bilerek "mutlaka bir hayır vardır" diyerek düşünür.
AKILLI BİR İNSANIN SOHBETİ VE KONUŞMALARI…
Akıllı bir insan olabilecek en isabetli, en hikmetli, en özlü ve en faydalı konuşmaları yapar. Ufku geniş olduğu için verdiği örnekler etkileyici ve benzersizdir. Çok konuşmak yerine faydalı konuşmaktan hoşlanır. Gerektiğinde ve yeri geldiğinde konuşur. Ne zaman konuşup ne zaman susacağını da aklıyla ayarlar. Örneğin çok acelesi olan birini önemsiz bir konuyla meşgul etmez.
Tüm bunların yanında boş konularda boş konuşmalar yaparak da vakit kaybetmez. Önemli bir konuyu da ancak ehemmiyeti derecesinde konuşur.
Akıllı bir insan içinden geldiği gibi, samimi konuşmalar yapar. Kalıpçı bir yapısı yoktur. Asıl etkili olan konuşmanın insanın "içinden geldiği gibi" konuşması olduğunu bilir.
Bunun yanında sürekli aynı kelimeleri, aynı üslubu ve aynı cümleleri kullanarak monoton bir hava içerisinde konuşmaz. Sohbetinde imalı ve incitici sözler kullanmaz. Hiçbir zaman için alaycı konuşmalarla karşı tarafı rahatsız etmez. Söylemek istediği şeyi açık ve net olarak söyler.
AKILLI İNSANIN EL BECERİSİ…
Akıllı insan el becerisini aklıyla kazanır. Beceri gerektiren herhangi bir durumla karşılaştığında mevcut imkanları aklıyla en iyi şekilde değerlendirerek, hangi işin nasıl yapılırsa en iyi sonucu vereceğini önce zihninde tasarlar ve uyguladığında da en mükemmel sonucu elde eder. Her işi olabilecek en pratik şekilde halleder. Ani bir sorunla karşılaştığında elinde yeterli malzeme olmasa dahi mevcut imkanları değerlendirerek bu sorunu en güzel şekilde giderebilir.

Herhangi bir aksaklıkla karşılaştığında öncelikle bunun kendi imkanlarıyla ve bilgisiyle çözülüp çözülemeyeceğine bakar. Eğer kendisi yapabilecekse problemi gidermeye çalışır. Ama eğer problem teknik bir sorundan kaynaklanıyor ve bu kişinin imkanlarını aşıyorsa bu durumda vakit kaybetmez ve konuya, en yetkili ve bilgili kimseyi çağırarak çözüm getirir.
Karşılaştığı sorunlara geçici ve iptidai değil, kalıcı ve kesin çözümler getirir. Aksinde ortaya çıkabilecek olan tahribatın verilecek olan emekten çok daha fazla olabileceğini bilir.
KURAN'DA AKIL ÖRNEKLERİ
Akıl sahibi kimselere Allah, Kuran'da anlatılan kıssalar üzerinde düşünüp ibret almalarını hatırlatmıştır. Yusuf Suresi'nde şöyle buyrulmaktadır:
Andolsun, onların kıssalarında temiz akıl sahipleri için ibretler vardır. (Bu Kuran) düzüp uydurulacak bir söz değildir, ancak kendinden öncekilerin doğrulayıcısı, herşeyin 'çeşitli biçimlerde açıklaması' ve iman edecek bir topluluk için bir hidayet ve rahmettir. (Yusuf Suresi, 111)

Kuran'daki bu hatırlatma doğrultusunda ilerleyen satırlarda peygamber kıssalarında yer alan akılcı davranışlardan yalnızca birkaçına dikkat çekilerek, aklın kazandırdığı üstünlük bir kez daha ortaya konacaktır.
ZÜLKARNEYN'İN AŞILAMAZ SAĞLAMLIKTA BİR SET İNŞA ETMESİ
Kuran'da Allah'ın kendisine sapasağlam bir iktidar verdiği ve "özü kapsayan bir bilgi"ye sahip olduğu bildirilen Hz. Zülkarneyn'den bahsedilmiştir. Kuran'da Zülkarneyn kıssası şöyle anlatılır:
Sana (Ey Muhammed,) Zülkarneyn hakkında sorarlar. De ki: "Size, ondan 'öğüt ve hatırlatma olarak' (bazı bilgiler) vereceğim. Gerçekten, Biz ona yeryüzünde sapasağlam bir iktidar verdik ve ona herşeyden bir yol (sebep) verdik. (Kehf Suresi, 83-84)
İşte böyle, onun yanında "özü kapsayan bilgi olduğunu" (veya yanında olup-biten herşeyi) Biz (ilmimizle) büsbütün kuşatmıştık. Sonra bir yol (daha) tuttu. İki seddin arasına kadar ulaştı, onların (sedlerin) önünde hemen hemen hiçbir sözü kavramayan bir kavim buldu. Dediler ki: "Ey Zülkarneyn, gerçekten Ye'cuc ve Me'cuc, yeryüzünde bozgunculuk çıkarıyorlar, bizimle onlar arasında bir sed inşa etmen için sana vergi verelim mi?" Dedi ki: "Rabbimin beni kendisinde sağlam bir iktidarla yerleşik kıldığı (güç, nimet ve imkan), daha hayırlıdır. Madem öyle, bana (insani) güçle yardım edin de, sizinle onlar arasında sapasağlam bir engel kılayım." (Kehf Suresi, 91-95)

Zülkarneyn, ayetlerde görüldüğü gibi oradaki halkın talebine karşılık vermiştir. Ancak Zülkarneyn, halkı Yecüc ve Mecüc'den korumak için gerekli olan bu seddi öylesine akılcı bir yöntemle inşa etmiştir ki, set bir daha ne aşılabilmiş ne de delinebilmiştir:
"Bana demir kütleleri getirin", iki dağın arası eşit düzeye gelince, "Körükleyin" dedi. Onu ateş haline getirinceye kadar (bu işi yaptı, sonra dedi ki: "Bana getirin, üzerine eritilmiş bakır dökeyim." Böylelikle, ne onu aşabildiler, ne onu delmeye güç yetirebildiler. (Kehf Suresi, 96-97)
Zülkarneyn'in bu başarısı kuşku yok ki üstün bir akla sahip olması sayesinde gerçekleşmiştir. Aşılamayacak bir set oluşturabilmek için olabilecek en sağlam malzemeyi seçmiş ve bu malzemeyi de olabilecek en etkili şekilde kullanmıştır. Önce demir kütlelerini yerleştirip bunları ateş haline gelinceye kadar körüklettirmiştir. Son derece sağlam bir hale gelen seti bu haliyle de bırakmamış, daha da ciddi bir tedbir daha alarak üzerine eritilmiş bakır döktürtmüştür. Böylece seddi, kesinlikle delinemeyecek, aşılamayacak kadar dayanıklı hale getirmiştir.

Zülkarneyn'in bu seddin oluşturulmasında gösterdiği akıl, imanın getirdiği aklın gücünü ortaya koyan önemli bir örnektir. Çünkü akıl sahibi bir insanın en dikkat çeken özelliklerinden biri, bir tehlike karşısında geçici, zayıf çözümlere başvurmaması, aksine eldeki imkanlar içinde olabilecek en sağlam tedbirleri almasıdır. Yani bir tehlikeyi bir daha asla insanları tehdit edemeyecek, tek bir kişinin dahi zarar görmesine sebep vermeyecek şekilde ortadan kaldırmasıdır. Zülkarneyn'in inşa ettiği sette de bu akıl alameti açıkça görülmektedir.
HZ. İBRAHİM'İN PUTLARA KURDUĞU TUZAK
Kuran'da Hz. İbrahim'in gösterdiği birçok akıl örneğine yer verilmiştir. Bunlardan biri, puta tapan kavmini uyarmak ve onlara doğru yolu göstermek için yaptığı bir plana ilişkindir. Hz. İbrahim, ilah edindikleri putların kimseye faydası dokunmayan basit taşlardan ibaret olduğunu kavmine ispatlamak amacıyla, öncelikle onları putların bulunduğu yerden uzaklaştırmak istemiştir. Akılcı girişimi sayesinde bu isteğini kolaylıkla başarmıştır. Onlara hasta olduğunu söylediğinde hepsi birden hastalıktan korkarak onun bulunduğu yerden uzaklaşmışlardır:
"Ben, doğrusu hastayım" dedi.

Böylelikle arkalarını çevirip ondan kaçmaya başladılar.
Bunun üzerine onların ilahlarına sokulup: "Yemek yemiyor musunuz?" dedi.
"Size ne oluyor ki konuşmuyorsunuz?"
Derken onların üstüne yürüyüp sağ eliyle bir darbe indirdi. (Saffat Suresi, 89-93)
Böylece o, yalnızca büyükleri hariç olmak üzere onları paramparça etti; belki ona başvururlar diye. (Enbiya Suresi, 58)
Kavminin çevresinden dağılıp gitmesinin ardından Hz. İbrahim, putların yanına yaklaşmış ve en büyükleri dışında putların hepsini kırıp parçalamıştır. Kuşkusuz burada en büyük putu bırakmasının çok önemli bir hikmeti vardır. Nitekim bu olaydaki hikmet, kavmin geri dönüşüyle ortaya çıkacaktır. Geri döndüklerinde putların başına gelenleri gören kavim, ilah edindikleri bu taşların yerle bir olmuş olmasını hayretle karşılamış ve bunu yapanın kim olduğunu sorgulamaya başlamışlardır:

"Bizim ilahlarımıza bunu kim yaptı? Şüphesiz o, zalimlerden biridir" dediler. "Kendisine İbrahim denilen bir gencin bunları diline doladığını işittik" dediler. Dediler ki: "Öyleyse, onu insanların gözü önüne getirin ki ona (nasıl bir ceza vereceğimize) şahid olsunlar." (Enbiya Suresi, 59-61)
Hz. İbrahim, kendisine ne olduğunu sorduklarında kırmadığı en büyük putu işaret ederek ona sormalarını söylemiştir. Taşın konuşamayacağını ve olup biten olayları açıklayamayacağını düşünüp anlayan kavmi, bu taşların hiçbir güce sahip olamayacağını da kendilerine itiraf etmek durumunda kalmıştır:
Dediler ki: "Ey İbrahim, bunu ilahlarımıza sen mi yaptın?"
"Hayır" dedi. "Bu yapmıştır, bu onların büyükleridir; eğer konuşabiliyorsa, siz onlara soruverin."

Bunun üzerine kendi vicdanlarına başvurdular da; "Gerçek şu ki, zalim olanlar sizlersiniz (biziz)" dediler.
Sonra, yine tepeleri üstüne ters döndüler: "Andolsun, bunların konuşamayacaklarını sen de bilmektesin." (Enbiya Suresi, 62-65)
Hz. İbrahim, bu konuşma üzerine şunları söylemiştir:
Dedi ki: "O halde, Allah'ı bırakıp da sizlere yararı olmayan ve zararı dokunmayan şeylere mi tapıyorsunuz?" (Enbiya Suresi, 66)
Dedi ki: "Yontmakta olduğunuz şeylere mi tapıyorsunuz?" "Oysa sizi de, yapmakta olduklarınızı da Allah yaratmıştır." (Saffat Suresi, 95-96)
Peygamberin, kavmine, ilahlaştırdıkları putların hiçbir işe yaramadığını ispatlaması sonucunda bu kimseler bir an için de olsa vicdanlarına başvurmuş ve yaptıkları işin mantıksızlığını açıkça görmüşlerdir. Her ne kadar daha sonra taşlara tapmakta diretmiş olsalar da, Hz. İbrahim aklı ile onlara gerçekleri göstermiş, yanlış yolda olduklarını kendi kendilerine itiraf ettirmiştir.
HZ. İBRAHİM'İN TEBLİĞİNDE FARK EDİLEN AKIL
Kuran'da yer alan Hz. İbrahim'in akıl örneklerinden bir diğeri de Allah'ın kendisini zengin kıldığı ve mülk verdiği bir kimse ile arasında geçen konuşmada görülür. Hz. İbrahim, dinden uzak bir insanın çarpık mantık örgüsüyle Allah hakkında kendisiyle tartışan bir kimseye, dine uymanın kazandırdığı berrak akıl ile galip gelmiştir. Kuran'da mülk sahibi bu kişiyle Hz. İbrahim arasında geçen konuşmaya şöyle yer verilmiştir:
Allah, kendisine mülk verdi, diye Rabbi konusunda İbrahim'le tartışmaya gireni görmedin mi? Hani İbrahim: "Benim Rabbim diriltir ve öldürür" demişti; o da: "Ben de öldürür ve diriltirim" demişti. (O zaman) İbrahim: "Şüphe yok, Allah güneşi doğudan getirir, (hadi) sen de onu batıdan getir" deyince, o inkarcı böylece afallayıp kalmıştı. Allah, zalimler topluluğunu hidayete erdirmez. (Bakara Suresi, 258)
Allah'ın öldüren ve dirilten olduğunu söyleyen Hz. İbrahim'e "Ben de öldürür ve diriltirim" diyerek cevap veren bu kişiye, Hz. İbrahim son derece akılcı bir cevap vermiştir. Bunun üzerine bu kimse aklın ve hak olanın karşısında şaşırıp kalmıştır.
HZ. MUHAMMED'İN EVİNDEN ERKENDEN AYRILMASI
Allah Kuran'da, "Hani sen, mü'minleri savaşmak için elverişli yerlere yerleştirmek için evinden erkenden ayrılmıştın. Allah işitendir, bilendir." (Al-i İmran Suresi, 121) ayetiyle bir başka akılcı tavra daha dikkat çekmiştir. Hz. Muhammed o dönemin mücadele ortamı içinde, müminlerin güvenliğini ve başarısını sağlayabilmek amacıyla erkenden evinden ayrılmıştır. Kuşkusuz Peygamberimizin yaptığı bu uygulama tüm inananlar için aklın ön plana çıktığı önemli bir örnektir.

Bu örnekten anlaşıldığı gibi, önemli bir olay söz konusu olduğunda alınabilecek en akılcı önlemlerden biri de erken hareket etmektir. Zira erken davranan bir insan yapılması gereken tüm faaliyetleri zamanından önce organize ederek, önceden fark edilmemiş olan ihtiyaçları ve detayları tespit edebilme imkanını kazanmış olur. Ayrıca son anda aceleyle yapılacak bir işin neden olabileceği muhtemel bir panik ve heyecan da bu şekilde önlenmiş olur. Geniş bir süre olduğunu bilmek, kişilerin sakin ve akılcı düşünebilmeleri için elverişli bir zemin hazırlar. Ayrıca toplu hareket edilmesi gereken bir olayda, fikir ve davranış birliği sağlamak için gerekli olan bilgi aktarımı da bu vakit içerisinde gerçekleştirilebilir.

Bunun yanında erken davranmak son anda gelişebilecek beklenmedik olaylara ya da istenmeyen gecikmelere karşı önemli bir avantaj sağlar. Erken hareket edildiğinde, ortaya çıkan bir sorunu telafi etme imkanı olur.
İşte Peygamberimiz Hz. Muhammed de erken davranmanın getireceği tüm avantajları önceden hesaplayarak üstün aklını göstermiştir. Mücadelenin gerçekleşeceği ortama erkenden giderek, burada müminler arasında bir görev dağılımı yapmış ve onları en elverişli yerlere yerleştirmiştir.
 

Resul Aydın

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
17 Eyl 2006
Mesajlar
4,770
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
61
Konum
DÜNYANIN BAŞKENTİNDEN
B)''ANLATAMADIK KİMSEYE ; BİZE EYYÜBUN SABRI DÜŞTÜ ''B)
msn20ifadeleri2016xm9.gif


Allah'a Emanet Olunuz
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt