Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Kuran insan için konuştu-8- (1 Kullanıcı)

ozdenozgur

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
28 Şub 2008
Mesajlar
60
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
75
ALLAH KATINDA DAHA HAYIRLI VE KALICI
. Dinler var olduğundanberi tartışmalar da varolmuştur. Dinler hem varoluş olarak hem kuralları, demek istedikleri tartışılmıştır . İşte mezhepler ,tarikatlar, cemaatlar ,bu nedenle doğmuştur. Ama inananların çoğunluğu zanneder ki Kur’an’la birlikte mezhepler de olmuştur. Bunun gerçekle hiç alakası yoktur.Kur’an sadece Allah’a yönelinmesini ve kur’an’ın ipine sıkı sıkı sarılmamızı ister. Yani yüce peygamberimiz kimseye dört mezhep vardır dördü de haktır bunlara inanın demediği gibi ,Kur’an’da Yüce Rab’bimiz ayetlerinde sakın sakın bölünüp hiziplere ayrılmayın diye defalarca uyarmıştır. Kur’an’ın bu açık emrine rağmen çok bilgili Müslümanlar olan ve Allah rızası için çalışan bilgin insanlar öldükten sonra cahil müritleri onlar adına üstelik onların adını da kullanarak mezhepler icat etmişlerdir. Bu da yetmemiş tarikatlar olmuş, bu da yetmemiş tarikatların kolları olmuş, hatta şimdiki çağda sarıklı cüppeli cahillere kadar inmiştir bölünme. Sanki yüce Rab’bimin bölünmeyin hiziplere ayrılmayın emrine inat gelişmiş, üstelik bir virüs gibi sarmıştır insanlığı. Bu bölünmenin temelinde ihtilafa düşmeler ya da Kitapların hükümlerinde farklı yorumlar etkili olmuştur. Oysa Yüce Allah bölünüp parçalanmamanın yolunu da göstermiştir ayet ayet.Demiştir ki şura 10.ayette ve başka ayetlerde ;” Herhangi bir şeyde ihtilafa düştüğünüzde onun hükmü Allah'a bırakılır.” Olur mu Allah’a bırakırlar mı .Parça parça olup birbirlerinin yanına bile uğramazlar. Allah’a bırakmazlar çünkü kendileri Allah’tan görev almışlardır. Her şeyi bilmektedirler. Allah’ın yerine hiç çekinmeden hüküm verirler ve ne yazık ki sayısız insanı da bu hükümlerine inandırırlar. Ve asla o insanlara düşünme yargılama hakkı tanımazlar.Değil mi ;Sen kim oluyorsun ki şıhını yargılayacaksın. Senin bir fikrin olamaz. Peki ya atalarımızda olduğu gibi şeyhler şıhlar yanlış yolda ise. Hayır olamaz onlar hep doğru yoldadırlar. Hatta onlar sık sık peygamberle Hatta Allah’la konuşurlar. Sanki Allah’la konuşmayan var.Allah üç yolla insanlarla konuştuğunu söylemiş.Bunlardan biri vahiyler yoluyla.Allah hem insanın kalbine vahyederek , hem Kuran ayetlerini vahyetmiş olarak insanlarla konuşur. Ben insanlarla perde arkasından konuşurum ayetine bakarak ne demek istediğini elbet anlayamayız.Hükmü de Allah’a bırakırız. Keşke anlaşamadıkları her hükmü Allah’a bıraksalardı. Şimdi herkes Kur’an ‘ı anlamış olarak tertemiz bir yürekle Allah’a yönelmiş olacaktı…Çağımızda islama inanan insanların tertemiz duygularını , ne ateistler ne koministler yok edebilir ,ederse hizipçiler yok edecektir.
Bu nefes, bu yiyecekler, bu elmaslar altınlar, her şey bu dünyanın nimeti ve geçicidir. Allah katında olanlar ise daha hayırlı ve kalıcıdır. Allah katına yönelin.Ama Allah katında iyi bir yer edinmek yine bu dünyadaki insanlarla ilişkilerimize de bağlıdır büyük ölçüde. Hiç unutmamak gerekir ki her an yüzyüze olduğumuz insanlardan geçerek oraya varacağız. Yapayalnız yaşamıyoruz değil mi…Değil mi İsmail bu sözler kendine,sana…

Şura suresinin 10.ve 36. ayetleri bunları düşündürdü bana

Şura 10. Herhangi bir şeyde ihtilafa düştüğünüzde onun hükmü Allah’a bırakılır. İşte budur Rabbim olan Allah! Yalnız O’na güvenip dayadım; yalnız O’na yönelirim ben.

Şura 36. Size verilen şeyler, şu iğreti hayatın nimetidir. İnanıp Rablerine tevekkül edenler için Allah katında bulunan ise daha hayırlı, daha kalıcıdır.


GÖKLERİN VE YERİN SAHİBİ





Bakmakla görmek aslında ne kadar farklıdır bilirsiniz. Çoğu kez defalarca yanından geçtiğimiz bir şey için “Yahu bu burada var mıydı ? Diye sorduğumuz olmuştur. Şimdi biraz kendimize sorma çalışması yapalım.İsmail sen doğduğundan beri yıldızlar vardı değil mi?Güneş te vardı , ay da vardı,ormanlar ,akarsular ,çağlayanlar, fırtınalar, dağlar, mağnezyum ,altın, ağlama sesi , açlık, kahkaha , akıl, bilinç, melekler,şeytan da vardı değil mi…Bazılarını görüyordun,bazılarını görmüyordun,ama zaman içinde bunları ne kadar da az hatırlar oldun. Sanki hepsinin sahibi gibi davranmaya başladın değil mi İsmail. Kendin önplana öyle bir geçti ki ;Sadece isteklerin arzuların vardı değil mi İsmail? Şan şöhret para ,zenginlik güç yaşamını kaplayıverdi değil mi ? Koşturmaya başladın.Ama ne koşu.Durup şöyle bir egona bakma fırsatın hiç olmadı. Ta ki ayakların seni taşımamaya,nefesin sana ihanet etmeye başladığı zamana kadar.
İsmaiiiiil İsmail !Ne altının sahibi sendin,ne gücün,ne ormanlar senindi ne akan sular…Onların sahibi sadece onları yaradan yücesi Rab’bimiz Allah’tı. Ama sen dünyadaki mana ve nesnelere aldırmadığın gibi , görmediğinden midir nedir Allah’ı da karnın doyunca o da hani alışkanlık gereği Ya Rabbi Şükür derken anımsadın. Öyle ya Allah taaaa göklerde,çoook uzaklarda bir yerdeydi.Bırak bırak İsmail bana mazeret sıralama ben Allah’a hep inandım falan diyerek.Allah’a inanmayan mı var. Allah’a inanç yaratılmadan benliğimiz üstüne yazılmış zaten.Kendini kandırıp durma.Sen bana şunu açık açık söyle bakalım ;Allah’ı görürcesine yaşadın mı? Her attığın adımda ona göre mi adım attın. Sana çıkarın için teklifler ,ama adil olmayan teklifler geldiğinde, neden kabul ettin o zaman? Mesela hastanede herkes kuyrukta beklerken neden tanıdık olan doktor çağırınca o kadar insanın önüne geçtin İsmail.Müdür olduğunda daha değerli insanlar varken neden tanıdık diye o işe layık olmayanları işe aldın İsmail. Bal tutan parmağını değil zehir yalar , parmağını yalar diyenin ne kadar yanıldığını anlamadın mı İsmail.
Evet Allah’a inanmakla ,görürcesine inanmak arasında çok büyük fark var. Birisi kıyıdan köşeden inançtır ki ;Çıkarları kadar inancı temsil eder.Öteki gerçek bir inançtır ki,yaşamını Allah’ın ellerine teslimiyeti anlatır. Çünkü o her an Allah’ı yarattıklarını körler gibi değil görenler gibi Allah’a teslimiyetle görür. Yer ve gök arasındaki yaratılmışları derin derin düşünür. Uykuları kaçar ve düşündükçe insanı toz eden o büyüklüğün karşısında susar kalır. Ama kendisine bir anlam verildiğini,doğanın içinde en anlamlı yaratılan olduğunu da anlar. Ve şu sorar “Ben bu dünyaya yemek içmek eğlenmek için mi geldim.” Yoksa Tanrı bizi eğlenmek için mi yarattı ? Tövbe tövbe…Eğer Allah böyle bir şey istese katında alasını bir ol emriyle yapardı zaten…
Artık görürcesine biliyor ve inanıyorum ki göklerin ve yerin ve arasındakilerin öğretmenidir Allah. Ey İsmail tasdik etmek ne güzel öğretmenine kulak ver…
Duhan suresi 7. ayet de aynen öyle diyor.

Duhan 7. Göklerin, yerin ve bunlar arasındakilerin Rabbidir O, eğer görürcesine biliyor iseniz.

ZALİMLER ASLA KURTULAMAZLAR


ZALİMLER ASLA KURTULAMAZLAR


Zalim------Acımasız,kıyıcı
Zalim------Hak yiyen,adaletsiz
Zalim------Zorba,diktatörce ezen.
Zalim------Kaba kuvvetle hükmeden
Zalim------Dili yılan gibi zehir akıtan.
Zalimler her çağda oldular.Zalimler her çağda olacaklar.Bakın nasıl da birbirlerini tanırlar.Nasıl da birbirlerine yardımcı olurlar.Hem de ölesiye,öldüresiye.İyilerden daha sıkı sıkı sarılarak birbirlerine.Aslında temelleri yoktur onların.Her an ihanet edebilirler ya da ihanete uğrayabilirler.Her an bu korkuyu yaşamanın tedirginliği içindedirler.Huzursuzdurlar.Kıyıcılıkları gösteriştir,korkaktırlar.Güçlerini güçsüzlerden alırlar.Onlara dost gibi görünür ama onları ezerler.Her türlü haksızlık,hırsızlık,namussuzluk.iğrençlik ,vicdansızlık onların kitabında normaldir.Allah’ları paradır.Allah’ları güçtür,iktidardır.Allah’ları gösteriştir.Doymak bilmezler ,daha çok daha çok diye yaşarlar.Ama bir gün bir pislikte ölürler.Ya da zavallı aciz biri en krallarını bir bıçak darbesiyle öldürüverir.Kimse acımaz, cenazesine gelenler bile.Çünkü hayatları boyunca gerçek ,bir tane dostları bile olmamıştır ki…Allah ta onların yardımcısı değildir.Yapayalnız yaşar ve ölürler.
Ama takva sahipleri öyle mi.Onlar ki bir karıncayı bile incitmekten korkarlar.Onlar ki her gün Allah’ın rızası için ne yapabilirim acaba diye kaygılanırlar.Onlar ki güzel şeyler düşünüp ,güzel şekilde davranırlar. Onlar ki ahlaklı olmanın en üst noktalarına nasıl varırım diye özenir gayret gösterirler.Onlar ki yeminlerini tutarlar,söz vermekten korkarlar ama söz verirlerse mutlaka yerine getirirler.Cahilleri tanırlar ,alimleri de tanırlar.Cahille cahillik etmez ama alimlerden ibret alırlar.Okurlar araştırırlar incelerler.Kafadan atarak konuşmazlar yargısız infaz yapmazlar.Onlar ki böbürlenmezler.Bilirler ki boyları dağlar kadar yükselemez,bilirler ki ayaklarını yere ne kadar sert vururlarsa vursunlar yeri yaramazlar.Kendilerin dost ve yardımcısının Allah olduğunu bilirler.
Yani zalimler asla kurtulamazlar,ne bu dünyada ,ne öteki dünyada .Yaa İsmail efendi sanki sen meleksin,bilerek bilmeyerek ne zalimlikler yaptın kim bilir, af dile Yaradan’dan af dile…

Casiye suresinin 19. ve Ahkaf 13, ayeti bana bunları anımsattı

Casiye 19. Kuşkun olmasın ki onlar, Allah karşısında sana hiçbir yarar sağlayamazlar/Allah'tan gelecek hiçbir şeyi senden uzaklaştıramazlar. Zalimler birbirlerinin dostlarıdır; Allah ise takvaya sarılanların Velî'sidir.
Ahkaf 13. "Rabbimiz Allah'tır" deyip, sonra da dosdoğru yol alanlar var ya, onlar için hiçbir korku yoktur; onlar tasalanmayacaklardır da...

DEVAM EDECEK ALLAH'IN İZNİYLE

İSMAİL UYSAL ÖZDEN ÖZGÜR
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt