Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Kuran insan için konuştu-12-son (1 Kullanıcı)

ozdenozgur

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
28 Şub 2008
Mesajlar
60
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
75
SEBAT ,İMAN , ALLAH
.

Nice çok fazla sayıda düşman kuvvetlerine karşı az sayıda olsa da zafer kazanan ordular vardır. Bunlara en güzel örnek Çanakkale Savaşı değil mi? Bu savaş muhteşem bir azmin , sebatın , eseri .Biraz sonra vurulacağını bile bile düşmana saldıran askerin azmini düşünebiliyor musunuz. Bu azmin ve sebat etmenin yanında onları birer aslan yapan şey, şehit olmanın iman gücü idi. O en yüce mertebeye kavuşmak onları birer dev yapıyordu. En büyük komutanından en rutbesiz erine kadar bu iman ve inanç vardı onlarda. Ve elbette Allah’ı anmadıkları bir saniye bile yoktu. Bu üç temel güç aynı anda bir toplulukta varsa , ne top ne tüfek onları yenemez.Belki geleceğin savaş araç ve gereçleri daha korkunç olacaktır.Ama sonuçta zafer yine sebat eden,iman eden, Allah’ı çok ananların olacaktır. Bu elbette geleceğin teknolojisini reddetmek değildir. Hatta daha fazla kabullenmektir. Ondan sonra Allah yardımcımızdır elbet.Ama sırtüstü yat , elalem aya ,uzaylara giderken çalışma ,didinme zafer iste. Böylelerine aptal denir.Kur’an’ın deyimiyle aklını kullanmayanlar denir. Allah onların üzerine pislik yağdırırım demiştir. İşte yobazlığın ince çizgisi burada başlar.Yobaz her şeyi Allah’a bırakır. Der ki; “Allah Müslümanlara yardım eder kafirler asla bizi yenemez “ Ama Kur’an tedbirsiz müslümanın yanında değildir.Çünkü yobaz,Kur’an mesajını bilmez.Anlamını merak etmemiştir ki. Tek yaptığı her şeyi Allah’ın sırtına yüklemektir. Görecektir ki zamanla,yüklendiği kendi aymazlığıdır. İmanınızın sizi kurtaracağını mı sandınız ayetinden de habersizdir o. İşte dostlar Kur ‘ an burada devreye girer. Eğer anlamını bilirseniz , ordan buradan kulaktan dolma parçalı iman yerine , Bütün bilgi ve bütün imana, bütün ibadet ve Allah’a bütün yönelmeye başlarsınız.Emin olunuz ki Allah sizin bu çabalarınızda size yardımcı olacaktır. Ta ki şımarıp kendinizi farklı bir yerlere koymayın. Yine bir ayetin dediği gibi “Siz ne boyca dağlara erişebilir, ne ayağınızla vurarak yeri yarabilirsiniz”
Şımarma İsmail asla şımarma…
Enfal suresi 45. ayet bunları düşündürdü bana

Enfal 45- Ey inananlar! Bir düşman topluluğu ile karşılaştığınızda sebat edin. Allah'ı çok anın ki zafere ulaşabilesiniz.



BUNLAR BOŞUNA YARATILMADI

Ali İmran 191. Aklı ve gönlü işletenler o kişilerdir ki, ayakta, otururken, yan yatarken hep Allah'ı zikrederler; göklerin ve yerin yaratılışı hakkında derin derin düşünürler: "Ey Rabbimiz! Sen bunu boşuna yaratmadın. Şanın yücedir senin. Ateş azabından koru bizi."

Ali İmran 192. "Ey Rabbimiz! Sen birini ateşe soktun mu onu tam rezil etmişsindir. Zalimlerin, yardımcıları olmayacaktır."
Ey İsmail aklına ve gönlüne bir bak! Bir arpa boyu bile yol alamamışsın… . Ali İmran 194. "Ey Rabbimiz! Resullerin aracılığıyla bize vaat etmiş olduğunu da bize ver, kıyamet günü bizi rezil etme. Sen, vaadine asla ters düşmezsin."



ÖYLE ERLER VARDIR Kİ…

Öyle insanlar var ki,asla namazlarını terk etmezler.Onlara bir çok yerlerde rastlamışsınızdır.Ama yine gözlemlemişseniz, bu insanların pek çok hata yaptıklarını da görmüşsünüzdür.Hatta zaman zaman bu insanlar hakkında; namaz kılıyor ama boşuna dendiğini de duymuşsunuzdur. Bu çok acı verici ve tezat bir durumdur. Bir taraftan namazı devamlı kılacak ama adil olmayacaksınız.Ya da küfür edecek dedikodu yapacak, kalp kıracaksınız.
Öyle insanlar vardır ki ,ne ticaret para pul,ne karlı olşacak bir alışveriş ,onları namaz kılmaktan , zekat vermekten, Kur’an’ı anlamaya çalışmaktan alıkoyamaz. Öyle çok Allah korkuları vardır ki ;En ufak bir haksızlık yapmaktan ödleri kopar. Yardım etmek için yaratılmışlardır sanki. Duruşlarında bile bir ağırbaşlılık sezilir.Sözlerini tartarak konuşurlar. İnsanlar onları dinlemekten zevk alırlar.Konuşmalarında ne bir övünme ne bir abartı olur. İçten oldukları çabucak fark edilir.Kimseyi yargılamazlar.Kimsenin imanına ibadetine karışmazlar.Ama onları dinleyince insanın kalkıp hemen Allah’a yönelesi gelir. Namazlarını da Allah’a yönelmek için bir araç olarak yerine getirirler. Oruçlarını ,zekatlarını,ayetleri uzun uzun düşünmelerini de öyle. Bir karşılık beklemezler yaptıkları için. Çünkü her yaptıklarını Allah’ın rızası için yaparlar. Hatasız olmadıklarını bilirler ama en az hata yapmaya gayret ederler. Hata yaparlarsa akıllarına Allah gelir ve anında tövbe ederler. Bu dünyaya gelişlerinin,milyarlarca insan içinde yaşam sürmeye mecbur oluşlarının, sayısız akıl erdirilen yada erdirilemeyen olayın, zaman mekan ve tarihin gizem dolu yolculuğunun boşuna olmadığını bir yola gittiklerini ve o yola götüren gücün büyüklüğünü anlamaya çalışırlar. Belki büyük bir felsefe bilgini değildirler,belki din diyanet bilgini de değildirler ama bir cümle ile, bir olay anlatarak , bir davranış ile insan yaşamında olağanüstü değişiklikler yaratabilirler. Belki bunun farkında bile olmazlar. Belki farkına vardırılırlar.
Hemen aklınıza ermişler gelmesin.Sözünü ettiğimiz normal yaşamın içinde olanlardır. Allah’ın lütfu ile şereflendirilenlere benim gibi cahilin elbette aklı ermez.
Ama bir şey gerçek ,toprak olmak bir son değil. Yüreğin ve gözlerin birinin içsel birinin görsel olarak devrim yaşayacağı bir günden korkmak gerek.Göze ve kalbe gizliliğin kalkacağı günden korkmak gerek. Gözün ve kalbin hayır ve evet sözlerinin izne bağlanacağı günden ve adaletin çok çabuk görüleceği günden korkmak gerek.
Yani İsmail korkması gereken sensin. Nur suresinin 37. ayetini iyice düşün.


nur 37. Öyle erler vardır ki, bir ticaret de bir alış-veriş de onları Allah'ın zikrinden/Kur'an'ından, namaz kılmaktan, zekât vermekten alıkoyamaz. Onlar, kalplerle gözlerin döneceği/yer değiştireceği günden korkarlar.



Mücadile 22. Allah'a ve âhiret gününe inanan bir topluluğun, Allah'a ve resulüne karşı çıkanlarla sevgiye dayalı bir dostluk kurduğunu göremezsin. Bunlar onların ister babaları olsun, ister çocukları olsun, ister kardeşleri olsun, ister akrabaları olsun. Allah onların kalplerine imanı yazmış ve onları kendisinden bir ruhla desteklemiştir. Onları, altlarından ırmaklar akan cennetlere koyacaktır; sürekli kalacaklardır orada. Allah onlardan hoşnut olmuştur, onlar da Allah'tan hoşnut olmuşlardır. Allah'ın hizbi işte bunlardır. Dikkat edin, Allah'ın hizbi, başarıya ulaşanların ta kendileridir

ALLAH’IN DOST EDİNDİM
. …DEDİĞİ PEYGAMBER
…….,SALİHLERİN . ………………EFENDİSİ Hz. İBRAHİM . (S.A.S)


Bizim Peygamberimiz için YÜCE Rab’bimin kalem suresinin dördüncü ayetinde söylediği ”VE GERÇEKTEN SEN ÇOK BÜYÜK BİR AHLAK ÜZERİNDESİN “ sözlerini her zaman düşünürüm.Bu nasıl bir ahlaktır ki Rab’bim ona sen gerçekten çok büyük bir ahlak üzerindesin demiştir. Ve biz bu ayetin düşündürdüğü karşısında nasıl bir ahlaka sahip olmak için ,ne denli bir çaba harcamalıyız?Harcamalı mıyız.Yoksa amaaaan o peygamber mi demeliyiz. Yoksa elbette ben peygamberin ahlakına ulaşamam ama en güzel ahlak için çaba harcamalıyım mı demeliyiz. Acaba ahlak ne kadar derecelendirilebilir. Biz bu derecelendirmenin neresine koşmalıyız.Hiç koşmayı denedik mi…Yoksa rasgele ,kulaktan dolma bir ahlak bizi katmış önüne de oradan oraya sürüklüyor mu…Hiç ahlakın özünü, aslını ,kendisini düşündük ve araştırdık mı …Sokrat’ın savunmasını olsun okuduk mu.Sokratın değerleri üzerine kafa yorduk mu…Yunusun neden ormandan hep doğru odunları topladığını neye yoralım…Enel hak ile ahlak arasında bir bağ olabilir mi…Herkes torpil yaptırıyor kardeşim ben enayi miyim ile ahlak bağlantılı mıdır…Ahlak nedir , nasıl ahlaklı olunur…
Allah’ın dost edindim dediği Hz. İbrahim nasıl biri idi ki ;Allah ona dostum dedi.

Vallahi bir şeyi sezer gibi oluyorum”Ey İsmail Allah’a yönelmek bedava olmuyor. Bir iyi bir kötü topallayarak da Allah’a varacaksın ama geç olacak , çok geç…”
Bir kere özü sözü doğru biri olman gerek.Bu o kadar kolay mı.Çıkar işin içine girince ne öz kalıyor ne söz. Düşmanlık ,haset,fesat düşünce ve eylemler anında ortaya çıkıyor. Yalancı değiliz diyoruz ama yaşamımızın yalanlarla geçtiğini düşünmek bile istemiyoruz.Neden derseniz,düşününce ne kadar yalancı olduğumuzu anlamaktan korkuyoruz. İster destekleyin ister nefret edin ama inançsız olduğunu varsaysak bile bazı insanlar yalan söylemek yerine kellelerini vermişlerdir. Şimdi ,yalan söyleye söyleye insan hakkını yiyen mi ,yoksa inançsız olsa da inancı için ölen mi doğru insan sayılmalı…
Bir de doğru söylediğine emin olup benliği için yanlış konuşanlar var.Bir Cuma öncesi imamı baskı altında tutan tarikat üyelerinin dedesi vaaz verirken dedi ki ;Bir vakit namazını kaçıranın tuttuğu oruçlardan hiçbiri kabul değildir.Baktım herkes susuyor ,kalkıp bunun yanlış olduğunu söyledim.Dede kıvırma bir yanıt verdi.Namazdan sonra bir tepki aldım,dedi ki ;tamam sen haklısın ama neden camide muhteremi zora soktun.Ayrıca orada talebeler (Tarikatın çocukları )vardı ,onlara kötü örnek oldun.Ya onlar da sormaya başlarlarsa…
Şimdi olayın neresinden tutalım ki.Bir kere tarikatın en önemli mahalle sorumlusunun bir cahil olmasından mı. Yoksa bu cahil kişinin bir dolu insanı aptal sanmasından mı.Yoksa nasıl olsa camide soru soracak çıkamaz,ben istediğimi söylerim diye düşünmesinden mi.Bu adamların yetiştirdiği talebe dedikleri müritlerin sonlarının nasıl hayırlı olabileceğinden mi. Dışarıda tepki veren kişinin ,haklı olduğumu söyledikten sonra haksızı desteklemesinden mi. Camiden çıkarken arkama takdir vuruşları ile gizlice vuran vatandaşın nasıl korkutulduğundan mı. Soru sorulmasından korkan zihniyetten mi.
Bu vaiz inanın ki kendisini Allah’ın görevlendirdiği ve öteki dünyası garanti biri sanıyordur.Kur’an böyleleri için kendilerini göğe yükseliyormuş gibi hissederler diyor.Anlatmak istediğim de bu.Öyle insanlar vardır ki ;Yanlışları doğru kabul ederek yollarına zulüm döşediklerini bilmezler.Ne yazık ki bu zulüm sadece kendilerine zarar vermez çevresini de kirletir.Ne yazık ki bu insanlar açık açık yanlış yapsalar da onları inandıramazsın.Onların cemaatleri vardır ve onlar yanlış yapmazlar.Bir yanıtları mutlaka vardır.
Oysa insan önce egosunu yenmeyi başarmalı . Sonra yaşamında herkesin elinden dilinden belinden emin olduğu kişi olmalı. Güzel düşünüp güzel davranan biri olabilmeli.Sık sık özünü ve sözünü sorgulamalı.
Yani İsmail sen yapmalısın bunları sen…Nisa suresinin 125. ayetini anlamaya çalışarak.

nisa 125. Güzellikler sergileyerek ve özü-sözü doğru bir halde İbrahim'in milletine uyarak yüzünü Allah'a teslim edenden daha güzel dinli kim olabilir! Allah İbrahim'i dost edinmişti.




ALLAH BİLİR DİYORUZ DA…


Sanırım Allah’ın büyüklüğünü anlarsak çok büyük fedakarlıklar yapmamız gerektiğinden,pek te düşünmemeye çalışıyoruz bu aklın tanımlamakta aciz kaldığı gücü. Allah’a inanarak ama Allah’sız yaşamak bizimkisi. Ağzımızdan Allah bilir sözünü eksk etmiyoruz ama ben bilirim der gibi yaşıyoruz.Madem Allah bilir de Mardin’de iki gün önce düğünde 44 insanı ,çoluk çocuk hamile demeden öldürmek neden. Emreden de şıh memet. Yani ora insanının peygamberimizin akrabası diye kutsallaştırdığı biri.Şimdi Atatürk’ün :Bu memeleket ;şeyhler şıhlar müritler diyarı olamaz derken ne kadar haklı olduğunu anlıyabiliyor muyuz ? Bu cinayeti işleyenlerin de işletenlerin de ,kaç kez Allah bilir dediklerini bir düşünün. Biz de hep söyleriz ama kadın dövmeye , dedikodu yapmaya, torpil yaptırmaya , yalan dolan ve hileye gelince Allah bilir sözünü unutuveririz. Sadece biz ve çıkarlarımız kalır ortada.
Oysa gerçekten Allah bilir diye yaşayan insanı çıkarı ne olursa olsun saptıramazsınız.O bilir ki burada yaptığı düşündüğü her şeyi Allah biliyor.Hesaba yazıyor ve soracak günü gelince. Sanıyoruz ki gizlersek yaptıklarımızı kimse bilemez.Ama Yaradan bilir. Tövbe kapısı işte bu nedenle sonuna kadar açıktır. İnsanlar elbette hata yapacaklardır.Çünkü insandırlar.Ama her hatayı unutarak yaşarsak öyle bir hatalar dağı oluşur ki sırtımızda altında ezilir kalırız.
O büyüklüğüne sınır olmayan gücün hardal tanesi kadar da olsa her yaptığımızı , her niyetimizi bildiğini bilerek doğru yol için çaba harcamayalım , DOSDOĞRU YOL İÇİN ÇABA HARCAYALIM
Hey gidi İsmail kime söylüyorsun bumları.Önce sen o yola girmeye bir çalış bakalım…Ve oku teğabün suresinin dördüncü ayetini.

Teğabün 4- O bilir, göklerde ne var, yerde ne var! Ve bilir sizin gizlediklerinizi de açıkladıklarınızı da. Allah, göğüslerin özünü çok iyi bilir.

Mümtehine 4. İbrahim'le, beraberinde olanlarda sizin için çok güzel bir örnek vardır. Hani, onlar toplumlarına şöyle demişlerdi: "Biz sizden de Allah dışındaki kulluk ettiklerinizden de uzağız. Sizi tanımıyoruz. Sizinle bizim aramızda, siz Allah'a, yalnız
Allah'a inanıncaya kadar, sürekli düşmanlık ve nefret olacaktır." Ancak İbrahim babasına şöyle demişti: "Senin için hep af dileyeceğim ama Allah'tan sana gelecek şeyi geri çevirme gücüm yoktur. Ey Rabbimiz! Yalnız sana güveniyoruz, yalnız sana yöneliyoruz! Dönüş yalnız sanadır!"

Hadid 28. Ey iman edenler! Allah'tan korkun ve onun resulüne inanın ki size rahmetinden iki nasip versin: Size, kendisiyle yol açacağınız bir ışık lütfetsin ve sizi affetsin. Allah Gafûr'dur, Rahîm'dir.

Tövbe 51. De ki onlara: "Hakkımızda Allah'ın yazdığından başkası bize asla ulaşmaz. O'dur bizim Mevlâ'mız. Yalnız Allah'a güvenip dayansın inananlar."

Tövbe 72. Allah, mümin erkeklerle mümin kadınlara, altından ırmaklar akan cennetler vaat etmiştir. Sürekli kalacaklardır orada. Adn cennetlerinde de tertemiz barınaklar vaat etmiştir. Allah'ın bir hoşnutluğu ise hepsinden büyüktür. İşte budur o büyük başarı/o büyük kurtuluş.

TÖVBE 116 GÖKLERİN DE YERİN DE MÜLK VE YÖNETİMİ ALLAH'INDIR. DİRİLTİR DE ÖLDÜRÜR DE. SİZİN İÇİN ALLAH DIŞINDA NE BİR DOST VARDIR NE DE BİR YARDIMCI.


ALLAH HERKESTEN RAZI OLSUN

İSMAİL UYSAL ÖZDEN ÖZGÜR

SAMSUN 10 MAYIS 2009 PAZAR
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt