Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Kuran insan için konuştu-10- (1 Kullanıcı)

ozdenozgur

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
28 Şub 2008
Mesajlar
60
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
75
BİRİ ÖLMÜŞTÜ DİNLEDİM






Çağlar boyunca gerek peygamberler,gerek yapılan sınavlar,gerek hastalıklar ölümler,gerek doğal afetler,gerek mucizelerle uyarıldık durduk.Ama durup geriye baktığımızda çok az yol aldığımız ortada.Evet teknoloji olarak,bilim olarak aşırı derecede ilerleme var. Ama insanların iç dünyalarında bir devrim hala oluşmuş değil. Hala bu çağda Almanya gibi bir ülkede bir yobaz bakın bana şu şiiri yazdırabiliyor.Şiiri okuyunca dinde nerelerde geziniyoruz anlayacaksınız.


Deutschen Yobaz yada Katedraller-------07

Hırıstiyan Birlik Partisi mekan
Ayrıca başkan haspam Bavyeraya
Adı dolaşık biraz
Edmund Stoiber
Hadi gene tarihe not düşelim.
Çıldırıyorum bu cümleye
Tarih 22 Eylül 2007
Demiş ki Edmund efendi
Lafı koyup ortaya dümensiz
Siz
Bilmezsiniz
Almanların bir öncü kültürü vardır
Eklemiş:
Hoş görülüyüz müslümana
Camilerde açılsın eller
Yeter ki;
Camilerden büyük olsun katedraller...
Adam hırıstiyan ama
İncilden bile bihaber
Heeeeeey! Bak buraya biraz
Deutschen yobaz
Hay Allah yahu
Bana birilerini anımsattı bu...
senin camin mi büyük benim katedralim mi
Ah be kardeşim, ah be kardeşim
Dünya bir cami,Dünya bir katedral.
Yap ibadetini
O gördükleriniz birer taş ve topraktır
Aslolansa
Ölmüşçesine diri
Dipdiri gezerken ölü olmaktır..

İzmir 2007

İSMAİL UYSAL ÖZDEN ÖZGÜR
İşte bunca çağlar ardından bir alman ,katedrallerin fiziki büyüklüğüyle övünüyor.Bizim büyük camilerimizle övündüğümüz ve Obama’ya gezdirdiğimiz gibi.Oysa cami şöyle veya böyle olmuş, havra kilise şöyle yada böyle olmuş ne gam.İçine girdiğinde burası Allah’ın evi, burada başkasına yakarılmaz diye başını secdeye koyabiliyor musun önemli olan o…
Her neyse,şimdi size desem ki,her yıl bir yada iki defa sınav olursunuz ilahi kattan.Diyemem çünkü bunu Kur’an demiş zaten.O zaman dikkatli olmak ve sınavın farkına varmak ,ona göre davranmak gerekir. Farkına varmak işte bütün mesele bu…
Bu uyarılar eğer farkına varmak isterseniz devamlı olmaktadır. Hastanede ,postanede , seyahatte, ibadette, düğün dernekte,bir toplantıda ,hastalıkta, borç öderken,atamalarda,parayı kazandığımız yada kaybettiğimizde, evlatlarımızda,eşimizde ,ana babamızda,komşumuzda,bir elektrik pilinde,nükleer santralda,makamlarda yani her yerde ve her alanda. Fakat yanlışlar öylesine doğru olarak algılanıyor ki sınavın farkında bile olmuyoruz.
Yani İsmail unutma bir sınav maratonu içindesin farkına var…Bu yazdıkların sadece sana.
Yani İsmail efendi sen bunların farkında olsan,Allah’a yönelmenin en güzel yollarından biri olan,ve sadece sabah 2,öğlen 4,ikindi 4, akşam 3, yatsı 4 olmak üzere 17 defa başını secdeye koyarak Allah’ın dediğini yapardın. Şimdi ölüm kapını çalacak ya başladın namaza niyaza.Daha önceleri nerelerdeydin…
Sanki Allah ile pazarlığımız var.Sanki ölüm hiç kapımızı çalmayacak.Sanki ihtiyarladıktan sonra ölünür diye bir kural var. Sanki ölümü hiçe sayıyoruz. Sanki ölüm ile başlayacak yaşamdan hiç çekinmiyoruz. Kafa tutar gibiyiz ölüme. Aslında hayır.Öylesine korkuyoruz ki ,çareyi ölümü unutmakta buluyoruz.Hatırlamak istemiyoruz. Nasılsa bilmiyoruz ya ne zaman gelecek, bırakalım zamana diyoruz. Gelsin aniden,ne olacaksa olsun. Üç beş günlük dünya ,ye iç eğlen keyfine bak diyoruz. Bazen de namaza bir bağlıyoruz hayatı ,eh diyoruz bu kadar namaz boşa gidecek değil ya karımı eşek sudan gelinceye kadar dövmüştüm o affolmuştur. Mirasta hak yemiş,verimli bahçeyi kardeşime vermemiş ona kurak tarlayı vermiştim,olsun namaz kılıyorum ya o affolur. Hele hele sokağa çöp atmıştım , ana avrat sövmüştüm,sarhoş olup Allah’a küfretmiştim, bazılarının sırasını kapmıştım haksız yere, küçük görmüştüm fakir fıkarayı, fahiş fiyatla mal satıp ne paralar kazanmıştım, kar payı deyip kimleri kandırmıştım,sadaka kutularından ne paralar yürütmüştüm, ama şimdi namaz kılıp oruç tutuyorum ya onlar affolur gider.
İbadet tamam da onu doğruluk dürüstlükle süslemedikten sonra yavan ekmek gibi kalır,susuz bitkiye döner ,çölleşen toprak olur. Kurtaran ip olacağına çözülüp uçuruma bırakan düğüm olur.
Sordum kendime bir gün;İsmail Allah’la pazarlığın mı var,bir saniye sonra ölsen,dense ki;Allah’ın sözleri olan ayetlerden on tanesini suresiyle söyleyerek açıkla.bir tanesini bile açıklayacak bilgin yok…Hemen bir meal aldım,okudum.Başkalarının meallerini aldım.Okudum.Diğer kaynaklara da gittim.Anladım ki meal insana yeter de artar bile.
Allah’ın yazdığı ecel ertelenmez İsmail, kendine gel…
İşte Nuh suresinin ayetleri ;

Nuh 2. O dedi ki: "Ey toplumum! Hiç kuşkunuz olmasın, ben sizin için apaçık bir uyarıcıyım."

Nuh 3. "O halde, Allah'a ibadet edin! O'ndan korkun! Ve bana itaat edin ki,

Nuh 4. Allah, günahlarınızı affetsin ve sizi belirli bir süreye kadar ertelesin. Çünkü Allah'ın eceli geldiğinde ertelenmez. Bir bilebilseydiniz!"

BİRİ ÖLMÜŞTÜ DİNLEDİM

Sela veriliyordu
Sesi de ne ilahiydi hocanın
Belli içten duyarak okuyordu
İçimden
Her kimse Allah Rahmet eylesin dedim.
Bekledim anonsu almadan nefes
O da ne ad benim adımdı!
Adres benim adres!
Allah Allah!
Ölüm böyle ansızın mı gelecekti?
Oysa daha dün...




İKİ YÖNLÜ AZAP


Kur’an’da peygamberlerin yaşamlarını okurken hissettiğim şey onların ne kadar çok azap çektikleriydi. Üstelik azapları iki yönü de keskin bir kılıca benziyordu. Azabın ilki verilen görevi yerine getirirlerken uğradıkları hem manevi ,hem maddi işkenceler. İkincisi muhatabı oldukları insanlara mucizeler bile gösterseler onların inanmamakta ısrar etmeleri. Ve görevini layıkı ile yapıp yapamadığını düşündükleri zaman çektikleri azap. Çünkü onlar kendilerine azap edenlere gelebilecek azaptan da üzüntü duyuyorlardı. Onlar tam anlamıyla Allah’a sığınmışlardı. İnsanlara Allah’a sığının yoksa helak olursunuz diyorlar ama alaya alınıyor taşlanıyorlardı. Allah insanları çeşitli olaylarla azaba uğratıyor ama onlar yine de Allah’a sığınmıyorlardı. Sonra Ad,Semud,Firavun kavimleri gibi oluyordu sonları.
En korunaklı liman Allah değil mi ? Niye her an O’na sığınmıyoruz. O’na sığınan asla zarara uğramaz ,bunu bilmiyor muyuz… Elbette biliyoruz.Ama boş boş konuşmak,kahvehane köşelerinde ,sigara dumanları içinde yaşam tüketmek, bar meyhane köşelerinde aklımızı rakının rezil ellerine teslim etmek, ve daha pek çok boş işler yaparken Allah’ı aklımıza bile getirmemek… - Bir türlü , bir şekilde azaba davetiye çıkarmaktayız ama farkında değiliz.Bu azap gelince de feryat ediyoruz.Niye ? Feryat etmeden önce bir gün bile Allah’a sığınmadın ki. İbadete hiç yaklaşmadın. Yahu şu benim yaptığım hak mı doğru mu diye aklını işletmedin. Ve azap geldi çattı. Ama azaptan sonra bile ders almayanlarla dolu bir dünya insan var.
Ey İsmail çektiğin peygamber azabı değil,insan azabı.Dur da bir düşün. Düşün de sığın, Allah’a sığın. Zaten geç kaldın . Daha da gecikme .Affını dile sabah akşam ki belki affedilirsin…
O yüceler yücesi yaradan ,yarattığı kulunu bilmez mi? O yüzden Adiyat suresinde şöyle vahyetmiştir ;
Adiyat 6. İnsan, Rabbine karşı gerçekten çok nankördür! Adiyat 7.Ve kendisi de buna iyiden iyiye tanıktır.

Mümünun suresi 76. ayet bunları anımsattı bana.

Mümünun 76. Yemin olsun, biz onları azapla yakaladık. Ama yine de Rablerine boyun eğmediler. Sığınıp yakarmıyorlar.





SECDE , . …..İLAHİ TESLİMİYET…...

Öğüt neden sevilmez dersiniz ? Herkes akıllı ya.Üstelik herkes herkesten daha akıllı ya. Oysa Kur’an pek çok ayetinde ,ayetlerin birer öğüt ve düşündürücü olduğunu söyler. Yani önce ayetleri bir güzel dikkatle okuyacağız,ardından verdiği öğüdü alacağız,ardından derin bir düşünceye dalacağız. Her ayeti anlamak zorunda mıyız ? Elbette hayır.İstesek te bunu başaramayız.Hatta dünyada en akıllı kişiler bile başaramaz. O zaman nasıl öğüt alacağız…
İşte bu nokta çok önemli. Yine Kur’an bu konuda şöyle diyor : Ayetler açıkça anlaşılan ayetler ve anlaşılamayan zamanla anlaşılacak olan ayetler. Siz açıkça anlaşılan ayetleri okuyun o size yeter de artar bile.Çünkü onlar Kur’an’ın anasıdır. Yani ayet Sekar var diyor ve onun üzerinde 19 var diyor.Allah Allah bu nedir diye kafa yormaya gerek yok. Ama durur mu hazretler Yorum üstüne yorum. Oysa onun yerine doğruluğu anlatan ,ahlakı anlatan ,ibadeti anlatan açık ve net ayetler üzerinde dursalar olmaz mı…Olur mu,onları çoban bile anlıyor , kendilerinin bir farkları olacak ya…Sonuçta aralarında da anlaşamadan bir sürü yorum ortada cirit atıyor. Bunları mealde göremezsiniz.Aynen çevrildiği için mealler hep birbirinin aynıdır.Ama tefsire bir gir de gör gününü…Tefsirlere karşı değilim,ama neden anlaşılır ayetler yerine anlaşılması çağlara bırakılmış , her haberin açıklanacağı bir zaman vardır dediği halde Rab’bimiz , mesela kehf suresindeki mağarada kaç kişi olduğu niye sayfalarca anlatılır ki. Zaten Kur’an onların sayısını sadece Allah bilir demişken üstelik.
Kur’an sayısız öğütlerle doludur. Bizim millet olarak artık okuma yazma bilmeyenimiz de iyice azaldı. O zaman al bir meal , nasibine ne öğütler varsa öğüt al. Ben çoğu zaman şöyle derim.Meal okumayı sürekli kıldığınızda,artık siz onu değil,o sizi okumaya başlar. İlahi bir şekilde ihtiyacınız olan ayetler karşınıza çıkar.Oysa yüzlerce kez okuduğunuz halde onların farkına varmamışsınızdır. Ve asla Kur’an’ı bitiremezsiniz.Her okuduğunuzda yeni şeyler bulursunuz. İşte öğüt almaya başladınız.Artık vaaz veren ve Kur’an’a tamamen aykırı şeyler söyleyenlere karşı koyma cesaretiniz de vardır. İnanın o adamlar sorularınız karşısında ne kadar aciz kalacaklardır göreceksiniz. Ve göreceksiniz ki bazı insanlar tek bir ayet bile bilmeden nasıl da Kur’an’ı yutmuş gibi konuşuyorlar ve taraftar da topluyorlar kendilerine…Üzülme isyan günleriniz başlıyacak.Nasıl olur da Kur’an’da olmayan bir şeyi üstüne basa basa bu Kur’an’da var diye söyleyebiliyorlar diye kahrolacaksın.
En önemlisi de uykuyu artık eskisi kadar sevmeyeceksin.Yeni araştırmalara yöneleceksin , Allah’a gerçekten yöneleceksin…
Ve der ki Kur’an “İşte o zaman senin için ne gibi göz aydınlıklar saklandığını bilemezsin”
Bir insana desek ki;Git şu adamın ayaklarına kapan,bu ne kadar zor bir iştir . Kimse kimsenin ayağına kapanmak istemez.Onuru kırılır değil mi. Dostlar ayağına seve seve kapanılmak istenen tek güç Tanrı’dır. Secde halinde insan nasıl bir ilahi gücün karşısında olduğunu hisseder ,ürperir. İşte o ürpertidir ki insanı Allah’a yönlendirmektedir.O secdedir ki yönelişin en belirgin özelliğidir. Ama kayıtsız şartsız yönelmek isteyen için.Ama gösteriş düşkünlüğü yapmayan için.Ama vay haline o namaz kılanların ayetine muhatap olmayanlar için.Ama kıyıdan köşeden Allah’a yönelmeyenler tam bir teslimiyet içinde olanlar için .Aklını kulanan onu işletenler için.Aklını başkasına verip zahmet etmeden öğüt almak yerine okuyup anlamaya çalışanlar için…İşte o zaman Secde halinde insan nasıl bir ilahi gücün karşısında olduğunu hisseder ,ürperir.

Secde ayeti 15.16.17. ayetler için daha çok şeyler yazılır elbet Ama İsmail sen haddini bil…

Secde 15. Bizim ayetlerimize o kimseler inanır ki, onlarla kendilerine öğüt verildiğinde, secdelere kapanırlar ve hiç böbürlenmeyerek Rablerine hamt ile tespih ederler.

Secde 16. Yanları yataklarından uzaklaşır; korku ve ümitle Rablerine dua ederler. Kendilerine verdiğimiz rızıklardan da dağıtırlar.

Secde 17. Hiç kimse, yaptıklarına karşılık onlar için hangi göz aydınlığının saklandığını bilmez.


GECENİN BİR VAKTİ KALK

GECENİN BİR VAKTİ KALK . GECENİN BİR VAKTİ KALK


TABLO :İSMAİL UYSAL ÖZDEN ÖZGÜR

İnsanın yaşamı boyunca başına neler gelir . Bazılarının nedenini hemen anlarız.Bir hata yapmış olabiliriz.Tembellik etmiş olabiliriz. Sivri dilli olabiliriz.Dedikodu yapmış olabiliriz. Tamahkarlık yapmış olabiliriz. Kavga döğüş yapmış olabiliriz daha pek çok şey yapmış olabiliriz.Bunlardan dolayı bir zarara uğradığımızı biliriz. Bazen de iyilikler yaparız bunlardan dolayı iyi olaylar gelebilir başımıza.Bunları da tahmin ederiz.Bazen biliriz. Ama öyle olaylar yaşarız ki yukardaki normların hiçbirine uymaz. Gerek kötü, gerek iyi,gerek norm dışı olaylar olsun bize düşen hemen yargılamamızdır. Şu bir gerçek ki her şey Allah’ın bilgisi içinde.O zaman sabrederek ,dersler alarak,hemen yargıya varmadan önce kılı kırk yararak davranmalıyız.İnsan aceleci bir karakterde yaratılmıştır.Bu özelliğini elinden geldiğince stabilize etmeye çalışmalıdır. O zaman daha sağlıklı düşünmeye ve davranmaya başlayacaktır. Bu o kadar kolay bir şey değil , çok büyük savaşım ,gayret , özveri ister. Söylemesi kolay da uygulaması zor olan bir iştir. Ama asla başarılamayacak bir şey de değildir. İnatla kendimizde davranış değişikliği yaratmalıyız. Bu Allahtandır diyerek ellerimizle hazırladığımız her şeyi kadere bağlamak kadar saçma bir şey yoktur.Elbette Allah kaderimizi çizmiştir.Ama irademizi de özgür bırakmıştır.Bunu unutmamak gerek.
Gerçek olan şudur:Her şeyi kendi ellerimizle hazırlarız. Sorumluluğu da kabul etmeliyiz. Öteki dünyaya gidiş bileti bu ellerimizin ve aklımızı kullanma biçiminin bize kazandırdıkları yada kaybettirdikleri kadar değerli yada değersiz olacaktır…

Gecenin bir vakti namaz kılarken Allah’ı anmak insana hem huzur hem düşünme ve söz söyleme gücü verir.Haydi İsmail gecenin bir vakti kalk ve Allah’a yönel…

Tur suresinin 48. ve 49. ayetlerini böyle düşündüm.

Tur 48. Rabbinin hükmüne sabret! Kuşkusuz, sen bizim gözlerimizin önündesin. Kalktığında, Rabbinin hamdiyle tespih et!
Tur 49. Gecenin bir bölümünde ve yıldızların ardından da O'nu tespih et!
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt