Kur'an-ı Kerim'in birçok yerinde: “Namazı kılınız…"[1] "Bütün namazları ve orta namazı muhafaza edin."[2] "Şüphesiz namaz, müminlere, vakitle belirlenmiş olarak farz kılınmıştır."[3] "Oysa onlar, tevhid inancına yönelerek, dini yalnız Allah'a tahsis ederek O'na kulluk etmek, namazı kılmak ve zekatı vermekle emr olunmuşlardır. İşte doğru din budur."[4] "Namazı kılın, zekâtı verin ve Allah'a samimiyetle bağlanın. O, sizin mevlânızdır. O, ne güzel mevlâ ve ne güzel yardımcıdır."[5]
Sünnette Namaz
Bu konuda rivâyet edilmiş çok sayıda hadis vardır. Bu hadislerden bazıları şunlardır: "İbn Ömer (r.a)'den rivayet edildiğine göre, Hz. Peygamber (a.s) şöyle buyurmuştur: "İslâm beş temel üzerine kurulmuştur: Allah'tan başka bir ilâh bulunmadığına, Hz. Muhammed'in Allah'ın elçisi olduğuna şahadet etmek, namaz kılmak, zekât vermek, haccetmek ve Ramazan orucunu tutmaktır."[6]
Hz. Peygamber (a.s), Muaz b. Cebel (r.a)'i Yemen'e gönderirken ona şöyle buyurmuştur: "Sen ehli kitap olan bir topluma gidiyorsun. Onları ilk önce Allah'a kulluk etmeğe çağır. Allah'ı tanırlarsa, Allah'ın onlara gecede ve gündüzde beş vakit namazı farz kıldığını söyle. Namazı kılanlarsa; Allah’ın onlara, zenginlerinden alınıp yoksullara verilmek üzere zekâtı farz kıldığını söyle. İtaat ederlerse, bunu onlardan al, insanların mallarının en iyisini alma, mazlumun bedduasından sakın. Çünkü onun duasıyla Allah arasında perde yoktur."[7]
Bir günle gece içinde farz olan namazların sayısı beştir. Yalnızca, vitir veya bayram namazları vacip hükmündedir. Bir bedevi ile ilgili olarak rivayet edilen şu hadis beş vakit farz namaza delildir: Hz. Peygamber (a.s) şöyle buyurmuş: "Bir gün bir gecede farz olan namazlar beştir." Bedevî; "Benim üzerimde bundan başka bir borç var mıdır?" diye sorunca, Allah'ın Resulu (a.s) şöyle cevap vermiştir: "Hayır kendiliğinden nafile olarak kılarsan bu müstesnadır". Bunun üzerine bedevî: "Seni hak olarak gönderen Allah'a yemin olsun ki, bundan ne fazla ne de eksik yaparım" dedi. Bunun üzerine Hz. Peygamber (a.s) şöyle buyurdu: "Eğer doğru söylüyorsa bu adam kurtulmuştur."[8]
Ubâde b. es-Sâmit'in naklettiği bir hadiste Hz. Peygamber (a.s) şöyle buyurulur: “Kullarına farz kıldığı beş vakit namazı, küçümsemeden hakkını vererek, eksiksiz olarak kılan kimseyi, Allah Teâlâ cennetine sokmaya söz vermiştir. Fakat bu namazları yerine getirmeyenler için böyle bir sözü yoktur. Dilerse azap eder, dilerse bağışlar."[9]
Ebû Hureyre (r.a)'ın naklettiği bir hadiste de şöyle buyurulur: "Kıyamet gününde kulun ilk hesaba çekileceği şey farz namazdır. Eğer bu namazı tam olarak yerine getirmişse ne güzel. Aksi halde şöyle denilir: Bakın bakalım, bunun nafile namazı var mıdır?" Eğer nafile namazları varsa, farzların eksiği bu nafilelerle tamamlanır. Sonra diğer farzlar için de aynı şeyler yapılır.”[10]
Âile içinde kadın ve erkeğin Allâh’a ibâdet ve sâlih ameller işleme husûsunda birbirlerine destek olmalarının önemine dikkat çeken Efendimiz (a.s) bilhassa gece namazına kalkmada bu yardımlaşmanın daha da önemli neticeler hâsıl edeceğini şöyle ifâde etmiştir: “Geceleyin kalkıp namaz kılan, hanımını da kaldıran, kalkmazsa yüzüne su serperek uyandıran kimseye Allah rahmet etsin. Aynı şekilde geceleyin kalkıp namaz kılan, kocasını da uyandıran, uyanmazsa yüzüne su serperek uykusunu kaçıran kadına da Allah rahmet etsin.”[11]
Müminlerin Miracı Namaz
Hz. Muhammed (a.s.) miraca varıp geriye dönmek istediğinde: "Ey izzet sahibi Rabbim! Yolcu, vatanına dönmek istediğinde, eşine, ahbabına ve dostuna hediye olarak götüreceği bazı şeylere ihtiyaç hisseder" dedi. Bunun üzerine, Hz. Peygamber (a.s)'e: "Senin ümmetine verilecek hediye namazdır" denildi. Namaz, cismanî miraç ile ruhanî miracı birleştirir. Cismanî miraç, fiillerle; ruhanî miraç ise zikirlerle olur. Ey kul, bu namaz miracına başlamak istediğinde ilk önce temizlen. Çünkü bu makam, kudsî bir makamdır.
Binaenaleyh elbisen ve bedenin temiz olsun. Çünkü sen "Mukaddes Tuvâ vadi"[12] ndesin. (Yani Allah ile konuşacaksın) Yanında da hem melek hem şeytan var. O halde, hangisine arkadaş olacağına karar ver. Yanında hem din hem dünya var. O halde, hangisine arkadaş olacağına karar ver. Yanında hem akıl hem hevâ var. O halde, hangisine arkadaş olacağına karar ver: Hayra mı şerre mi; doğruluğa mı, yalana mı; hakka mı, batıla mı; akla mı, akılsızlığa mı; kanaate mi hırsa mı... Birbirine zıt huylar ve sıfatlar hususunda da söylenecek olan aynıdır. O halde bu iki taraftan hangisine arkadaş olacağına ve hangisine uyacağına karar ver. Çünkü arkadaşlık ileri dereceye vardığında, ayrılmak imkansızlaşır. Görmüyor musun, Hz. Ebû Bekr Hz. Muhammed (a.s.)'i arkadaş olarak seçti de, dünyada, kabirde, kıyamette ve cennette ondan ayrılmadı. Yine bir köpek Ashâb-ı Kehf'le arkadaş oldu da, hem dünyada, hem ahirette onlardan ayrılmadı. İşte bu sırdan ötürü Cenâb-ı Hakk, "Ey iman edenler, Allah’tan korkun ve sadıklarla beraber olun"[13] buyurmuştur.
Sonra temizlendiğinde, her iki elini kaldır; bu iki elini kaldırman dünya ve ahiret âlemine veda etmene işarettir. Binaenaleyh, bu iki âlemden tamamıyla alâkanı kes, kalbini, ruhunu, sırrını, aklını, anlayışını, zikrini ve fikrini Allah'a yönelt de, sonra "Allahu Ekber!" de! Bununla, Allah her türlü varlıktan daha büyük, bilinen her şeyden daha yüce, en büyük ve en aziz, bundan da öteye O, bir şeyin, kendisiyle mukayese edilmekten veya O, en büyüktür denilmekten de büyüktür. Sonra "Allah'ım, seni tenzih eder, hamdinle tespih ederim " de. Bu makamda, sana Celâlin azametinin nuru tecelli eder.
Eğer namazla bu miraca çıkmayı başardığında, bu makamda sana cennet kapılarından bir kapı olan, marifet kapısı açılır. Cennet kapılarından ikincisi zikir kapısıdır. Üçüncü kapı, şükür kapısıdır. Dördüncüsü, recâ (ümit) kapısıdır. Beşinci kapı, havf (korku) kapısıdır. Altıncı kapı, ubûbiyyet ve rubûbiyyet bilgisinden meydana gelen ihlâs kapısıdır. Yedinci kapı, dua ve niyaz kapısıdır. Nitekim Cenâb-ı Hakk, “Bana dua ediniz, size icabet edeyim"[14] buyurmuştur. Sekizinci kapı, temiz ve güzel ruhlara uyma, onların nurlarıyla hidayete erme kapısıdır. İşte böyle bir yolla namazın inceliklerine vâkıf olursan, sana cennetin sekiz kapısı da açılır. İşte bu da, namazda meydana gelen miraca işarettir.[15] Her namaz kılışın seni Allah ile buluşturmaya ve cennete mirac etmene araçrtır. Evrende bundan daha büyük bir nimet ve vasıta yoktur. Bu büyük vasıtaya sahip olan biz müminlerin hala sürünmelerine hayret ediyorum.
Sünnette Namaz
Bu konuda rivâyet edilmiş çok sayıda hadis vardır. Bu hadislerden bazıları şunlardır: "İbn Ömer (r.a)'den rivayet edildiğine göre, Hz. Peygamber (a.s) şöyle buyurmuştur: "İslâm beş temel üzerine kurulmuştur: Allah'tan başka bir ilâh bulunmadığına, Hz. Muhammed'in Allah'ın elçisi olduğuna şahadet etmek, namaz kılmak, zekât vermek, haccetmek ve Ramazan orucunu tutmaktır."[6]
Hz. Peygamber (a.s), Muaz b. Cebel (r.a)'i Yemen'e gönderirken ona şöyle buyurmuştur: "Sen ehli kitap olan bir topluma gidiyorsun. Onları ilk önce Allah'a kulluk etmeğe çağır. Allah'ı tanırlarsa, Allah'ın onlara gecede ve gündüzde beş vakit namazı farz kıldığını söyle. Namazı kılanlarsa; Allah’ın onlara, zenginlerinden alınıp yoksullara verilmek üzere zekâtı farz kıldığını söyle. İtaat ederlerse, bunu onlardan al, insanların mallarının en iyisini alma, mazlumun bedduasından sakın. Çünkü onun duasıyla Allah arasında perde yoktur."[7]
Bir günle gece içinde farz olan namazların sayısı beştir. Yalnızca, vitir veya bayram namazları vacip hükmündedir. Bir bedevi ile ilgili olarak rivayet edilen şu hadis beş vakit farz namaza delildir: Hz. Peygamber (a.s) şöyle buyurmuş: "Bir gün bir gecede farz olan namazlar beştir." Bedevî; "Benim üzerimde bundan başka bir borç var mıdır?" diye sorunca, Allah'ın Resulu (a.s) şöyle cevap vermiştir: "Hayır kendiliğinden nafile olarak kılarsan bu müstesnadır". Bunun üzerine bedevî: "Seni hak olarak gönderen Allah'a yemin olsun ki, bundan ne fazla ne de eksik yaparım" dedi. Bunun üzerine Hz. Peygamber (a.s) şöyle buyurdu: "Eğer doğru söylüyorsa bu adam kurtulmuştur."[8]
Ubâde b. es-Sâmit'in naklettiği bir hadiste Hz. Peygamber (a.s) şöyle buyurulur: “Kullarına farz kıldığı beş vakit namazı, küçümsemeden hakkını vererek, eksiksiz olarak kılan kimseyi, Allah Teâlâ cennetine sokmaya söz vermiştir. Fakat bu namazları yerine getirmeyenler için böyle bir sözü yoktur. Dilerse azap eder, dilerse bağışlar."[9]
Ebû Hureyre (r.a)'ın naklettiği bir hadiste de şöyle buyurulur: "Kıyamet gününde kulun ilk hesaba çekileceği şey farz namazdır. Eğer bu namazı tam olarak yerine getirmişse ne güzel. Aksi halde şöyle denilir: Bakın bakalım, bunun nafile namazı var mıdır?" Eğer nafile namazları varsa, farzların eksiği bu nafilelerle tamamlanır. Sonra diğer farzlar için de aynı şeyler yapılır.”[10]
Âile içinde kadın ve erkeğin Allâh’a ibâdet ve sâlih ameller işleme husûsunda birbirlerine destek olmalarının önemine dikkat çeken Efendimiz (a.s) bilhassa gece namazına kalkmada bu yardımlaşmanın daha da önemli neticeler hâsıl edeceğini şöyle ifâde etmiştir: “Geceleyin kalkıp namaz kılan, hanımını da kaldıran, kalkmazsa yüzüne su serperek uyandıran kimseye Allah rahmet etsin. Aynı şekilde geceleyin kalkıp namaz kılan, kocasını da uyandıran, uyanmazsa yüzüne su serperek uykusunu kaçıran kadına da Allah rahmet etsin.”[11]
Müminlerin Miracı Namaz
Hz. Muhammed (a.s.) miraca varıp geriye dönmek istediğinde: "Ey izzet sahibi Rabbim! Yolcu, vatanına dönmek istediğinde, eşine, ahbabına ve dostuna hediye olarak götüreceği bazı şeylere ihtiyaç hisseder" dedi. Bunun üzerine, Hz. Peygamber (a.s)'e: "Senin ümmetine verilecek hediye namazdır" denildi. Namaz, cismanî miraç ile ruhanî miracı birleştirir. Cismanî miraç, fiillerle; ruhanî miraç ise zikirlerle olur. Ey kul, bu namaz miracına başlamak istediğinde ilk önce temizlen. Çünkü bu makam, kudsî bir makamdır.
Binaenaleyh elbisen ve bedenin temiz olsun. Çünkü sen "Mukaddes Tuvâ vadi"[12] ndesin. (Yani Allah ile konuşacaksın) Yanında da hem melek hem şeytan var. O halde, hangisine arkadaş olacağına karar ver. Yanında hem din hem dünya var. O halde, hangisine arkadaş olacağına karar ver. Yanında hem akıl hem hevâ var. O halde, hangisine arkadaş olacağına karar ver: Hayra mı şerre mi; doğruluğa mı, yalana mı; hakka mı, batıla mı; akla mı, akılsızlığa mı; kanaate mi hırsa mı... Birbirine zıt huylar ve sıfatlar hususunda da söylenecek olan aynıdır. O halde bu iki taraftan hangisine arkadaş olacağına ve hangisine uyacağına karar ver. Çünkü arkadaşlık ileri dereceye vardığında, ayrılmak imkansızlaşır. Görmüyor musun, Hz. Ebû Bekr Hz. Muhammed (a.s.)'i arkadaş olarak seçti de, dünyada, kabirde, kıyamette ve cennette ondan ayrılmadı. Yine bir köpek Ashâb-ı Kehf'le arkadaş oldu da, hem dünyada, hem ahirette onlardan ayrılmadı. İşte bu sırdan ötürü Cenâb-ı Hakk, "Ey iman edenler, Allah’tan korkun ve sadıklarla beraber olun"[13] buyurmuştur.
Sonra temizlendiğinde, her iki elini kaldır; bu iki elini kaldırman dünya ve ahiret âlemine veda etmene işarettir. Binaenaleyh, bu iki âlemden tamamıyla alâkanı kes, kalbini, ruhunu, sırrını, aklını, anlayışını, zikrini ve fikrini Allah'a yönelt de, sonra "Allahu Ekber!" de! Bununla, Allah her türlü varlıktan daha büyük, bilinen her şeyden daha yüce, en büyük ve en aziz, bundan da öteye O, bir şeyin, kendisiyle mukayese edilmekten veya O, en büyüktür denilmekten de büyüktür. Sonra "Allah'ım, seni tenzih eder, hamdinle tespih ederim " de. Bu makamda, sana Celâlin azametinin nuru tecelli eder.
Eğer namazla bu miraca çıkmayı başardığında, bu makamda sana cennet kapılarından bir kapı olan, marifet kapısı açılır. Cennet kapılarından ikincisi zikir kapısıdır. Üçüncü kapı, şükür kapısıdır. Dördüncüsü, recâ (ümit) kapısıdır. Beşinci kapı, havf (korku) kapısıdır. Altıncı kapı, ubûbiyyet ve rubûbiyyet bilgisinden meydana gelen ihlâs kapısıdır. Yedinci kapı, dua ve niyaz kapısıdır. Nitekim Cenâb-ı Hakk, “Bana dua ediniz, size icabet edeyim"[14] buyurmuştur. Sekizinci kapı, temiz ve güzel ruhlara uyma, onların nurlarıyla hidayete erme kapısıdır. İşte böyle bir yolla namazın inceliklerine vâkıf olursan, sana cennetin sekiz kapısı da açılır. İşte bu da, namazda meydana gelen miraca işarettir.[15] Her namaz kılışın seni Allah ile buluşturmaya ve cennete mirac etmene araçrtır. Evrende bundan daha büyük bir nimet ve vasıta yoktur. Bu büyük vasıtaya sahip olan biz müminlerin hala sürünmelerine hayret ediyorum.