Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

kulluğun neresinde (1 Kullanıcı)

karapece

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
29 Eki 2006
Mesajlar
332
Tepki puanı
0
Puanları
0
SELAMÜN ALEYKÜM

Hamd, alemlerin Rabbi olan Allah (c.c)’a, Salat ve Selam, O’nun Habibi, Muhammed Mustafa (s.a.v)’ya ve bütün muhabbetler dostların üzerine olsun.

Kıymetli Müslüman kardeşlerim! Sizinde yakinen takip ettiğiniz üzere, tüm dünyada kardeşlerimizin çekmiş olduğu sıkıntı, ızdırap, işkence vb. söylemeye dahi dillerimizin ve gönüllerimizin el vermediği, nice haddi aşan işlerle, ciddi manada karşı karşıyayız.

Peki Müslüman olan bizler, bu olayları nereden değerlendirmeliyiz? Tabii ki ilk önce anacağımız ölçü bizleri yoktan var eden ve bizi bizden daha iyi bilen Rabbimizin mukaddes kitabına bakmalı ve incelemeliyiz. Zira Mevlamız şöyle buyurmaktadır; “Her kim benim zikrimden (beni hatırlamaktan, bana güvenmekten, benim kitabımdan, benim habibimden) yüz çevirirse, onlara sıkıntılı bir hayat vereceğim.” (Taha Süresi, 124)

Bu ayeti kerimeden anlaşıldığı üzere tüm dünyadaki Müslümanlar ne yazık ki, kendilerine indirilen yegane rehber Kur’an-ı Azimüşşan’dan uzaklaşması sebebiyledir ki, bu dayanılmaz sıkıntılara maruz kalmıştır.

Yine malumunuz üzere bütün bu güçlüklere rağmen, bugün Müslüman dünyevi hiçbir rahatlığından, zevkü sefasından hatta ve hatta yanlış düşünceleriyle beraber Rızâ-i İlahi’den ayrılmış, gerçek dost ve düşmanını tanıyamayıp, maalesef azgın küffarın her türlü hile ve oyunlarına aldanmakla kendisine ne yazık etmiştir.

O yüzden bugün her Müslüman üzerine düşen vazife, kendisini cehalet bataklığından kurtarıp, n güzel şekilde yetiştirip, kendisini, ailesini, komşularını, dostlarını ve bütün insanlarında yetişmesine sebep olmalı ve şuurlandırmalıdır.

Ve ey Müslüman! Acaba hiç düşündün mü gençlerimiz, çeşit çeşit cehennem oyunlarıyla meşgul iken, kendilerini kumar masalarından, içki masalarından alamazken, genç kızlarımız sokaklarda, batakhanelerde sürünürken, sen hala televizyon, internet, maçların, dizilerin gafleti içinde yoğrulmaya devam mı edeceksin?

O mahşer gününü hatırla ki, o günde Mevlamız nida ederek; “Ey ümmeti Muhammed! Bütün insanlar isyanlara dalmış, beni unutmuş halde iken, siz ne işler ile meşguldünüz?” diye sorarsa cevabın hazır mı?

Yine ey Müslüman! Sen dinden çıkmadığını iddia ederken, dinin senden çıkmış gibi bir hali var. Hiçbir ibadetten, hiçbir kuraldan, zevk almayıp, onları kendine adeta bir yük görmekten ne zaman kurtulacaksın?

Bizi pişmanlık çukuruna götüren sebeplerden uzaklaşmadan, hala kendimize gelmeden, gafletten kurtulamamaktan öte birde din kardeşlerimizin fitneye düşmesine eza ve cefa görmesine sebep olduğumuzun farkında mıyız? Resulümüzün şu ifadesine kulak verebiliyor muyuz? Bir gün Resulullah (s.a.v) ashabına sordular;

- “Müslümanın kim olduğunu biliyor musunuz?” Ashabı Kiram;

- “Allah Resulü en iyi bilendir.” Resulullah (s.a.v);

- “Müslüman o kimsedir ki, Müslümanlar o kimsenin elinden ve dilinden selamette olurlar.” Ashabı Kiram;

- “Ya mümin kimdir?” Resulullah (s.a.v);

- “Mümin o kimsedir ki, müminler, nefisleri ve malları konusunda ondan emin olurlar” buyurdular.

Resulullah (s.a.v)’ın tarif etmiş olduğu Müslüman ve mümin çerçevesindeki durumunu inceledin mi? Hangi Müslüman sana bu tarif edilen ölçülerde güvenebiliyor? Yoksa sen dilinle, elinle bütün Müslüman kardeşlerine ihanette misin?halinden vazgeçmeyecek misin? Taşlaşmış kalbin, ne bir sohbetten, ne bir zikirden, ne bir ibadetten, ne bir işaretten tesirlenmiyor? Tesirlenmesi için ise hiçbir çaban yok! Bu gidişle ey Müslüman! “Dünya ve ahiretin hüsran oldu (helak oldu)” hitabına maruz kalacaksın.

O yüzden dünya ve ahiret reçetesini araman ve bulman lazım. İşte o reçete; “Kur’an ve Sünnet”e sımsıkı sarılıp, halini, düşüncelerini kontrolden geçirmendir! Soruyorum sana; “Muhammedi bir şuura erebildin mi hiç? Dinin, imanın tadını alabildin mi? Malını, canını, bütün vârını Allah için verebilme zevkine erebildin mi? Mevla’nın rızasını ve O’na kavuşturan güzel ölüm, şehitliği hiç arzu edebildin mi? Yoksa ölüme hazırlıksız yakalanmayı mı düşünüyorsun? Tövbe etmek için eyvahların fayda vermeyeceği günü mü bekliyorsun? “Malım bana fayda vermedi. Saltanatım beni helak etti” (Hakka Süresi, 28-29) denileceği günü niçin hatırından çıkartıyorsun?”

Gel ey Müslüman! Allah’ımızın şu ifadesine kulak verelim; “Ey iman edenler! Hep beraber tövbe ediniz. Umulur ki, kurtuluşa erersiniz.” (Nur Süresi, 31)

Bu ayeti kerimeden anlaşılan, Mevlamız kendisine boyun eğmemizi, özür dilememizi, hep beraber kendisine yönelmemizi istemektedir. Bize düşen vazife, bu emre teslim olmamızdır. Fırsat elimizdeyken, güzel değerlendirmeli ve bu fırsatı kaçırmamalıyız. Lakin Cenab-ı Hak bu hususta; “kötülükleri işleyip dururken, ölüm kendisine geldiği zaman, “şimdi tövbe ettim” diyenler ile kafir olarak ölenlerin tövbesi makbul değildir. İşte onlara elem verici azap hazırlamışızdır.” (Nisa Süresi, 18)

Rabbim bizleri böyle gecikmeli tövbeden muhafaza eylesin. Haydi eller semaya…

Allah’a emanet olunuz?
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt