HUSEYIN SASMAZ
Kayıtlı Kullanıcı
- Katılım
- 11 Eyl 2009
- Mesajlar
- 1,204
- Tepki puanı
- 0
- Puanları
- 0
- Yaş
- 61
KÜLLÎ KAİDELER
--------------------------------------------------------------------------------
4- Fiillerin Neticeleri Kaidesi:
Bazı müçtehitler “fillerin neticeleri” kaidesini savunuyorlar. Bu kaide üzerine birçok kaide ve çok sayıda hüküm bina ediyorlar. Onu, hükmün Şer’î hüküm olduğuna dair delil getirmenin asıllarından bir asıl sayıyorlar. Böylece bu kaide onlara göre, Şer’î delillerden bir delil konumundadır. “Fiiller ister uygun görülen olsun ister muhalif olsun, fiillerin neticelerine bakmak, Şeriata göre kast edilen muteber bir husustur”, diyorlar. Yine diyorlar ki;
“Müçtehit, mükellefe ait fiillerden bir fiil hakkında o fiilin neye sebep olacağına bakmadan, atılganlık ya da çekingenlik ile hüküm vermez. Zira o fiil, elde edilmesi istenilen bir maslahat için ya da giderilmesi istenilen bir zarar için konulmuş olabilir, fakat bu maksada ters düşen neticesi de olabilir. Kendisinden doğan bir zarardan dolayı ya da kendisi ile giderilen bir maslahattan dolayı da konulmamış olabilir, fakat buna ters neticesi de olabilir. Dolayısıyla o zaman ister bir maslahat için konulmuş olsun yani kendisi ile emrolunmuş olsun, ister ise kendisinden doğan bir zarardan dolayı konulmamış olsun yani nehyedilmiş olsun, fiilin neye sebep olacağına itibar etmek kaçınılmazdır. Çünkü elde edilen maslahat ya da giderilen bir zarardan dolayı konulan hususa meşruluk ismi verilip o hali üzere terk edilseydi, belki o fiildeki maslahatın elde edilmesiyle çalışılması, o maslahata denk ya da ondan fazla bir zarara yol açabilirdi. Dolayısıyla bu meşrulukla isimlendirmeye engel olur, konuluşunun aslında helal da olsa o fiil haram kılınır. Aynı şekilde kendisinden bir zarar ortaya çıktığından dolayı konulmayan hususa meşru olmayan isminin verilip sonra da o hali üzere terk edildiğinde, o fiildeki zararın giderilmeye çalışılması, ona denk ya da ondan daha fazla bir zarara yol açabilir. Dolayısıyla ona meşru olmadığının söylenmesi doğru olmaz. Böylece konuluşunun aslında haram olsa da o fiil helal olur.”
Bu “fiillerin neticeleri” kaidesini şu üç delil ile delillendiriyorlar:
1-Teklifler/sorumluluklar, kulların maslahatları için konulmuştur. Kulların dünyevi maslahatları ise, kulların amellerine ait neticelerdir. Çünkü kulların amellerine dikkatle baktığında görürsün ki, onlar maslahatların neticelerinin başlangıcıdırlar. Zira onlar Şeriat Koyucuya ait maksatlar olan sonuçların sebepleridirler. Sonuçlar, sebeplerin neticeleridir. Sebeplerin akışında onlara itibar edilmesi, talep edilendir. Bu da neticelere bakmak demektir. Dolayısıyla müçtehit için sebeplerin neticeleri olan sonuçlara itibar etmek, kaçınılmazdır.
2-Fiillerin neticeleri Şeriata göre ya muteberdirler ya da muteber değildirler. Eğer itibar edilmişlerse, o talep edilendir, itibar edilmemişlerse, belki de fiillerin maksatlarına ters düşen sonuçları vardır. Bu ise doğru değildir. Çünkü teklifler sadece kulların maslahatları içindir. Kendisi ile denk olan ya da fazla olan bir zararın vukuu bulması imkânına mutlak olarak bağlı kılan bir maslahat yoktur. Ayrıca bu, bizim meşru bir fiilden maslahat beklememize, yasak bir fiilden de zarar endişesi duymamıza yol açıyor ki bu Şeriatın konuluşuna terstir.
3-Şer’î deliller ve istikra/tüme varım yöntemi ile incelemek, neticelerin, meşruluğun aslında muteber olduğuna delâlet etmektedirler.
Allah’u Teâlâ’nın şu sözleri gibi: يَاأَيُّهَا النَّاسُ اعْبُدُوا رَبَّكُمْ الَّذِي خَلَقَكُمْ وَالَّذِينَ مِنْ قَبْلِكُمْ لَعَلَّكُمْ تَتَّقُونَ “Ey insanlar! Sizi ve sizden öncekileri yaratan Rabbinize kulluk ediniz. Umulur ki, böylece korunursunuz.”[1] كُتِبَ عَلَيْكُمْ الصِّيَامُ كَمَا كُتِبَ عَلَى الَّذِينَ مِنْ قَبْلِكُمْ لَعَلَّكُمْ تَتَّقُونَ “Oruç, sizden önce gelip geçmiş ümmetlere farz kılındığı gibi size de farz kılındı. Umulur ki muttaki olursunuz.”[2] وَلا تَأْكُلُوا أَمْوَالَكُمْ بَيْنَكُمْ بِالْبَاطِلِ وَتُدْلُوا بِهَا إِلَى الْحُكَّامِ لِتَأْكُلُوا فَرِيقًا مِنْ أَمْوَالِ النَّاسِ بِالإثْمِ وَأَنْتُمْ تَعْلَمُونَ “Mallarınızı aranızda haksız sebeplerle yemeyin. Kendiniz bilerek, insanların mallarından bir kısmını haram yollardan yemeniz için o malları yöneticilere vermeyin.”[3] وَلا تَسُبُّوا الَّذِينَ يَدْعُونَ مِنْ دُونِ اللَّهِ فَيَسُبُّوا اللَّهَ عَدْوًا بِغَيْرِ عِلْمٍ “Allah’tan başkasına tapanlara sövmeyin, sonra onlar da bilmeyerek Allah’a söverler”[4] كُتِبَ عَلَيْكُمْ الْقِتَالُ وَهُوَ كُرْهٌ لَكُمْ وَعَسى أَنْ تَكْرَهُوا شَيْئًا وَهُوَ خَيْرٌ لَكُمْ “Hoşunuza gitmediği halde savaş size farz kılındı. Sizin için daha hayırlı olduğu halde bir şeyi sevmemeniz mümkündür. Sizin için daha kötü olduğu halde bir şeyi sevmeniz de mümkündür.”[5] وَلَكُمْ فِي الْقِصَاصِ حَيَاةٌ يَاأُوْلِي الألْبَابِ “Ey akıl sahipleri, kısasta sizin için hayat vardır.”[6]
Münafıklığı ortaya çıkanların öldürülmesi ile ilgili olarak Rasulullah SallAllah’u Aleyhi VeSSellem buna dikkati çekti, şöyle dedi: دعه لا يَتَحَدَّثُ النَّاسُ أَنَّ مُحَمَّدًا يَقْتُلُ أَصْحَابَهُ “Bırak onu. İnsanlar, Muhammed ashabını öldürüyor, demesinler.”[7] لَوْلا حَدَاثَةُ قَوْمِكِ بِالْكُفْرِ لَنَقَضْتُ الْبَيْتَ ثُمَّ لَبَنَيْتُهُ عَلَى أَسَاسِ إِبْرَاهِيمَ “Eğer kavmin yeniden küfre girmeselerdi, o evi İbrahim’in temelleri üzerine bina ederdim.”[8]
Mescide bevleden bir bedevi ile ilgili hadiste Nebi SallAllah’u Aleyhi VeSSellem bevletmesini tamamlayasıya kadar ona dokunulmamasını emretti. Şöyle dedi: لا تُزْرِمُوهُ “Onu azarlamayın.”[9] Yani onu engellemeyin, demektir.
Ayrıca kesintiye uğraması korkusundan dolayı, ibadette aşırıya gitmeyi yasaklayan hadis. v.b.
SLM AHSYET / KLL KADELER
--------------------------------------------------------------------------------
4- Fiillerin Neticeleri Kaidesi:
Bazı müçtehitler “fillerin neticeleri” kaidesini savunuyorlar. Bu kaide üzerine birçok kaide ve çok sayıda hüküm bina ediyorlar. Onu, hükmün Şer’î hüküm olduğuna dair delil getirmenin asıllarından bir asıl sayıyorlar. Böylece bu kaide onlara göre, Şer’î delillerden bir delil konumundadır. “Fiiller ister uygun görülen olsun ister muhalif olsun, fiillerin neticelerine bakmak, Şeriata göre kast edilen muteber bir husustur”, diyorlar. Yine diyorlar ki;
“Müçtehit, mükellefe ait fiillerden bir fiil hakkında o fiilin neye sebep olacağına bakmadan, atılganlık ya da çekingenlik ile hüküm vermez. Zira o fiil, elde edilmesi istenilen bir maslahat için ya da giderilmesi istenilen bir zarar için konulmuş olabilir, fakat bu maksada ters düşen neticesi de olabilir. Kendisinden doğan bir zarardan dolayı ya da kendisi ile giderilen bir maslahattan dolayı da konulmamış olabilir, fakat buna ters neticesi de olabilir. Dolayısıyla o zaman ister bir maslahat için konulmuş olsun yani kendisi ile emrolunmuş olsun, ister ise kendisinden doğan bir zarardan dolayı konulmamış olsun yani nehyedilmiş olsun, fiilin neye sebep olacağına itibar etmek kaçınılmazdır. Çünkü elde edilen maslahat ya da giderilen bir zarardan dolayı konulan hususa meşruluk ismi verilip o hali üzere terk edilseydi, belki o fiildeki maslahatın elde edilmesiyle çalışılması, o maslahata denk ya da ondan fazla bir zarara yol açabilirdi. Dolayısıyla bu meşrulukla isimlendirmeye engel olur, konuluşunun aslında helal da olsa o fiil haram kılınır. Aynı şekilde kendisinden bir zarar ortaya çıktığından dolayı konulmayan hususa meşru olmayan isminin verilip sonra da o hali üzere terk edildiğinde, o fiildeki zararın giderilmeye çalışılması, ona denk ya da ondan daha fazla bir zarara yol açabilir. Dolayısıyla ona meşru olmadığının söylenmesi doğru olmaz. Böylece konuluşunun aslında haram olsa da o fiil helal olur.”
Bu “fiillerin neticeleri” kaidesini şu üç delil ile delillendiriyorlar:
1-Teklifler/sorumluluklar, kulların maslahatları için konulmuştur. Kulların dünyevi maslahatları ise, kulların amellerine ait neticelerdir. Çünkü kulların amellerine dikkatle baktığında görürsün ki, onlar maslahatların neticelerinin başlangıcıdırlar. Zira onlar Şeriat Koyucuya ait maksatlar olan sonuçların sebepleridirler. Sonuçlar, sebeplerin neticeleridir. Sebeplerin akışında onlara itibar edilmesi, talep edilendir. Bu da neticelere bakmak demektir. Dolayısıyla müçtehit için sebeplerin neticeleri olan sonuçlara itibar etmek, kaçınılmazdır.
2-Fiillerin neticeleri Şeriata göre ya muteberdirler ya da muteber değildirler. Eğer itibar edilmişlerse, o talep edilendir, itibar edilmemişlerse, belki de fiillerin maksatlarına ters düşen sonuçları vardır. Bu ise doğru değildir. Çünkü teklifler sadece kulların maslahatları içindir. Kendisi ile denk olan ya da fazla olan bir zararın vukuu bulması imkânına mutlak olarak bağlı kılan bir maslahat yoktur. Ayrıca bu, bizim meşru bir fiilden maslahat beklememize, yasak bir fiilden de zarar endişesi duymamıza yol açıyor ki bu Şeriatın konuluşuna terstir.
3-Şer’î deliller ve istikra/tüme varım yöntemi ile incelemek, neticelerin, meşruluğun aslında muteber olduğuna delâlet etmektedirler.
Allah’u Teâlâ’nın şu sözleri gibi: يَاأَيُّهَا النَّاسُ اعْبُدُوا رَبَّكُمْ الَّذِي خَلَقَكُمْ وَالَّذِينَ مِنْ قَبْلِكُمْ لَعَلَّكُمْ تَتَّقُونَ “Ey insanlar! Sizi ve sizden öncekileri yaratan Rabbinize kulluk ediniz. Umulur ki, böylece korunursunuz.”[1] كُتِبَ عَلَيْكُمْ الصِّيَامُ كَمَا كُتِبَ عَلَى الَّذِينَ مِنْ قَبْلِكُمْ لَعَلَّكُمْ تَتَّقُونَ “Oruç, sizden önce gelip geçmiş ümmetlere farz kılındığı gibi size de farz kılındı. Umulur ki muttaki olursunuz.”[2] وَلا تَأْكُلُوا أَمْوَالَكُمْ بَيْنَكُمْ بِالْبَاطِلِ وَتُدْلُوا بِهَا إِلَى الْحُكَّامِ لِتَأْكُلُوا فَرِيقًا مِنْ أَمْوَالِ النَّاسِ بِالإثْمِ وَأَنْتُمْ تَعْلَمُونَ “Mallarınızı aranızda haksız sebeplerle yemeyin. Kendiniz bilerek, insanların mallarından bir kısmını haram yollardan yemeniz için o malları yöneticilere vermeyin.”[3] وَلا تَسُبُّوا الَّذِينَ يَدْعُونَ مِنْ دُونِ اللَّهِ فَيَسُبُّوا اللَّهَ عَدْوًا بِغَيْرِ عِلْمٍ “Allah’tan başkasına tapanlara sövmeyin, sonra onlar da bilmeyerek Allah’a söverler”[4] كُتِبَ عَلَيْكُمْ الْقِتَالُ وَهُوَ كُرْهٌ لَكُمْ وَعَسى أَنْ تَكْرَهُوا شَيْئًا وَهُوَ خَيْرٌ لَكُمْ “Hoşunuza gitmediği halde savaş size farz kılındı. Sizin için daha hayırlı olduğu halde bir şeyi sevmemeniz mümkündür. Sizin için daha kötü olduğu halde bir şeyi sevmeniz de mümkündür.”[5] وَلَكُمْ فِي الْقِصَاصِ حَيَاةٌ يَاأُوْلِي الألْبَابِ “Ey akıl sahipleri, kısasta sizin için hayat vardır.”[6]
Münafıklığı ortaya çıkanların öldürülmesi ile ilgili olarak Rasulullah SallAllah’u Aleyhi VeSSellem buna dikkati çekti, şöyle dedi: دعه لا يَتَحَدَّثُ النَّاسُ أَنَّ مُحَمَّدًا يَقْتُلُ أَصْحَابَهُ “Bırak onu. İnsanlar, Muhammed ashabını öldürüyor, demesinler.”[7] لَوْلا حَدَاثَةُ قَوْمِكِ بِالْكُفْرِ لَنَقَضْتُ الْبَيْتَ ثُمَّ لَبَنَيْتُهُ عَلَى أَسَاسِ إِبْرَاهِيمَ “Eğer kavmin yeniden küfre girmeselerdi, o evi İbrahim’in temelleri üzerine bina ederdim.”[8]
Mescide bevleden bir bedevi ile ilgili hadiste Nebi SallAllah’u Aleyhi VeSSellem bevletmesini tamamlayasıya kadar ona dokunulmamasını emretti. Şöyle dedi: لا تُزْرِمُوهُ “Onu azarlamayın.”[9] Yani onu engellemeyin, demektir.
Ayrıca kesintiye uğraması korkusundan dolayı, ibadette aşırıya gitmeyi yasaklayan hadis. v.b.
SLM AHSYET / KLL KADELER