nakşibendi
Kayıtlı Kullanıcı
- Katılım
- 12 Mar 2006
- Mesajlar
- 1,946
- Tepki puanı
- 0
- Puanları
- 0
Bir kişinin şirkten kurtulup İslam’a girdiğine hüküm verebilmek için belli şartların tahakkuk etmesi gerekir. Bu şartlar şunlardır:
Birincisi: Söylediği Şehadetin Manasını Bilmesi Gerekir.
Malın ve canın korunması için şehadetin manasını bilerek söylemek şarttır. Çünkü bir şeye inanmak o şeyin ne olduğunu bilmeyi gerektirir. İnsan bilmediği bir şeyi nasıl kabul edip inanabilir ki?
Ebu Hureyre (r.a)’den Rasulullah (s.a.s)’in şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir :
“İnsanlarla, la ilahe illallah deyinceye kadar şavaşmakla emrolundum. Kim la ilahe illalah derse malını ve canını, İslam’ın hakkı dışında korumuş olur. Sonra hesabı Allah’a aittir.” (Müslim)
Ebu Hureyre (r.a)’den Rasulullah (s.a.s)’in şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir:
“İnsanlarla, la ilahe illallah’a şahadet edinceye, bana ve benim getirdiğime iman edinceye kadar savaşmakla emrolundum. Kim bunları yaparsa, kanlarını ve mallarını korumuş olur. İslam hakkı müstesna... Sonra onların hesabı Allah’a aittir.” (Müslim)
Abdullah b. Ömer (r.a)’dan, Rasulullah (s.a.s)’in şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir:
“İnsanlarla, la ilahe illalah Muhammeden Rasulullah’a şehadet edinceye, namaz kılıp zekat verinceye kadar savaşmakla emrolundum. Kim bunları yaparsa kanını ve malını, İslam hakkı hariç, koru-muş olur. Sonra onların hesabı Allah’a aittir.” (Müslim)
Ebu Malik babasından, Rasulullah’ın şöyle dediğini duydum dedi:
“Kim La ilahe İllallah der ve Allah’tan başka tapılanları redederse malını ve canını korumuş olur. Sonra onun hesabı Allah’a aittir.”
Bu hadisin diğer bir rivayeti de şöyledir;
“Kim Allah’ı tevhid edip Allah’tan başka tapılanları redederse malını ve canını korumuş olur. Sonra onun hesabı Allah’a aittir.” (Müslim)
Bu rivayetlerden anlaşılıyor ki müşriklere; “la ilahe illalah deyinceye” veya “şehadet edinceye” veya “Allah’ı birleyip Allah’tan başka tapılanları rededinceye” veya “la ilahe illallah deyip Rasullulah’ın getirdiğine iman edinceye kadar” savaş açmak meşrudur.
Bu rivayetlerde geçen sözlerin hepsi gösteriyor ki, kişinin malını ve canını koruyabilmesi için şahadetin manasını bilmesi gerekir. Rivayette geçen “la ilahe illalah demek”; bilerek la ilahe illallah demektir.
“Bir şey söylemek” yani; “kavl”, insanın inandığının bir delilidir. Bilmek, inanmanın şartı olduğuna göre, “kavl” inanmayı gerektirir. Lisanu’l Arab sözlüğünde “kavl” (söylemek) sözü hakkında şu açıklama vardır: “İnançların ve görüşlerin “kavlen”yani; “söz” diye isimlendirilmesinin sebebi; inançların ve görüşlerin ancak söylemekle yani “kavl” veya onun yerine geçen şeyle (yazmak gibi) belli olmasındandır.”
Bir kişi, bir şeye inandığını ifade etmek istediğinde bunu, o şeyi söyleyerek belli eder. Şayet bir kişi inanç konusunda, baskı olmaksızın bir şey söylüyorsa, bu sözleri, o şeye inandığının bir delili olur.
Şumar dedi ki:
Bir kimse: “Filan kavvalani” yani; “filan kişi, ben söyleyinceye kadar bana söylettirdi” derse, bunun manası; “söyleyeceğimi öğretti sonra bunu söylememi emretti” demek olur. “Kavvalteni” ve “ekvalteni” demek ise “ne söyleyeceğimi öğretti sonra söylettirdi” demektir.”
Said bin el Museyyib (r.a)’nun hadisinde geçtiğine göre, Said b. el Museyyib’e: “Osman ve Ali hakkında ne diyorsun, diye soruldu. Said bin el Musseyyib: “Allah’ın bana söylettirdiği şekilde söylüyorum” dedi sonra:
“Bunların arkasından gelenler şöyle dediler: “Rabbimiz! Bizi ve iman ile daha önce bizi geçmiş din kardeşlerimizi bağışla, kalplerimizde iman eden-lere karşı hiçbir kin bırakma. Rabbimiz şüphesiz ki sen çok şefkatli ve çok merhametlisin.” (Haşr: 10) ayetini okudu. (İbni MenzurLisanu’l Arab)
Bundan anlaşılıyor ki Rasulullah (s.a.s)’in: “İnsan-larla la ilahe illallah deyinceye kadar” sözünden kasıt; la ilahe illallah’ın manasını öğrenip söyleyinceye kadar, demektir. Hadiste geçen “deyinceye kadar”dankasıt; sadece “telafuz etmek” değil, “öğrenip söyleyinceye kadar” demektir. Çünkü “kavl” yani söylemek,bilereksöylemeyi gerektirir.
Şahadet etmeye gelince: “Şehadet”, hakkında şahitlik edilen şeyi bilmeyi gerektirir.
Lisanu’l Arab’da şöyle geçmektedir: “İbni Seyde dedi ki: Şahit: Bilen ve bildiğini söyleyen demektir.”
Ebu Bekir b. Enbari dedi ki: “Müezzinin; “Eşhedu en la ilahe illallah” demesi; la ilahe illallah’ı biliyorum bunu da insanlara açıklıyorum demektir. “Eşhedu enne Muhammeden Rasulullah ” demesi; Muhammed’in Allah’ın rasulü olduğunu biliyorum ve bunu ilan ediyorum, demektir.
“Allah, kendisinden başka ibadete layık ilah olmadığına şahitlik etti ” (Ali İmran: 18)
Ebu Ubeyde, bu ayetin manası hakkında şöyle dedi: “Ayette geçen, “Allah şahitlik etti”den kasıt; Allah kendisinden başka ibadete layık ilah olmadığına hükmetti, demektir. Bu ise Allah bildi ve bunu açıkladı, demektir. Çünkü şahadet eden kişi, bildiğini açıklayandır.
“ Hakimin karşısında şahitlik yaptı ” demek; bildiğini açıkladı ve ortaya koydu demektir .
El Munziri, Ahmet bin Yahya’ya, “Ali imran: 18” ayetinin manası hakkında sordu. Ahmet bin Yahya şöyle dedi: “Kur’an’da; nerede “Allah şahitlik etti” sözü geçse bu; “Allah bildi” manasındadır.”
İbni’l Arabi şöyle dedi: “Bunun manası; Allah dedi, bildi ve yazdı demektir.”
İbni’l Embari dedi ki: “Bunun manası la ilahe illallah’ı açıkladı demektitir.” (Lisanu’l Arap-İbni Menzur)
Kurtubi:
“Ancak bilerek hakka (la ilahe illallah’a) şahitlik edenler müstesnadır” (Zuhruf 86) ayetini şöyle açıklamıştır:
“Yani bunlar, hakka şehadet edip bilerek ve iyice anlayarak iman edenler dışındakilere şefaat etmeyeceklerdir.” Bu, Said b. Cübeyr ve başka alimlerin görüşüdür. Yine dedi ki: “Hakka şehadet”ten kasıt; la ilahe illallahtır. Ayette geçen “bilerek” ten kasıt; söyledikleri şehadeti, gerçek manasını bilerek söyleyenler demektir.
İkincisi: “Ancak lailaha illallah’ın manasını bilerek sehadet edenler müstesnadır” Ayetin bu bölümü iki şeye delalet eder:
1 - La ilahe illallah şehadetinin söyleyen kişiye fayda verebilmesi için bu şehadeti söyleyenin bilerek söy-lemesi gerekir. Bilmeyerek, taklid ederek söyleyenlere bu şehadet bir fayda vermez.
2 - Hak hukuk meselesinde şahitlik yapan kişinin, şehadet ettiği şeyleri bilmesi şarttır.
Rasulullah (s.a.s) şöyle buyurdu:
“Eğer güneşi gördüğün gibi görmüşsen şahitlik yap yoksa sakın yapma!” (Kurtubi Tefsiri)
İbni Kesir, bu ayet hakkında şöyle dedi:
“Yani kim bilerek ve anlayarak hakka (la ilahe illallah’a) şehadet ederse, ancak o kişinin, Allah’ın izniyle şefaati fayda verir.” (İbni Kesir Tefsiri)
İmam Taberi, bu ayet hakkında şöyle dedi:
“Bazıları bu ayetin manası hakkında şöyle dediler: “Müşriklerin taptığı İsa, Uzeyr ve melekler Allah katında kimseye şefaat edemeyecekler, ancak hakka bilerek şehadet eden, Allah’ı gerçek manasıyla, bilerek, itaat ederek tevhid eden ve bu konuda rasullerine tabi olanlar hariç... “Hak şehadeti”nden kasıt “kelimetül ihlas” (lailahe illallah)tır. “Bilerek”ten kasıt; Allah’ın hak olduğunu, İsa, Uzeyr ve Meleklerin Allah’ın kulu olduğunu bilmektir.
Denildi ki, bu ayetin manası şöyledir:
“İsa, Uzeyr ve melekler, ancak hakka bilerek şehadet edenlere şefaatçi olurlar.”(Taberi Tefsiri)
İmam Kurtubi, şöyle dedi:
“Eşhedu en la ilahe illallahu vahdehu la şer’ike leh” sözünün manası; “manasını bildiğim, iman ve kabul ettiğim şu sözü söylüyorum”, demektir.” “Şehadet” kelimesinin asıl manası; insanın duyu organlarıyla idrak ettiği şeyleri haber vermesi demektir. Ayrıca buna ek olarak şöyle denilebilir: “Duyu organlarıyla idrak edilemese bile, kesin ve şüphesiz olarak öğrenilen şey, hisle ve görerek öğrenilen şeyler gibidir.” (Kurtubi Tefisiri)
İbni Teymiye (r.a) şöyle dedi:
“Şehadet; şehadet eden kişinin, şehadet ettiği şeyleri bilmesini, bu şehadeti açıklamasını ve şehadetinde doğruyu söylemesini gerektirir. Bu şartlar tahakkuk etmezse o zaman bu, “şehadet” sayılmaz.” (Fetvalar c:14 s:187)
İbni Teymiye (r.a) başka bir yerde şöyle dedi:
“Ebu’l Ferec, bu ayetin manası hakkında şöyle dedi: Ayetin manası hakkında iki görüş vardır:
“Ondan başka çağırdıkları”ndan kasıt; onların taptıkları ilahlarıdır. Sonra bunlardan İsa, Uzeyr ve melekleri ayrı tutarak şöyle buyurmuştur: “Hakka şehadet edenler müstesna...” Hakka şehadet etmekten kasıt; la ilahe illallah’a şehadettir. “Bilerek” yani; “dilleriyle söyledikleri şeyleri, kalpleriyle bilerek söylüyorlar” demektir. Bu, alimlerin çoğunun görüşüdür, Katade de bu görüştedir.
“Çağırdıklarından” kasıt; müşriklerin taptıkları İsa, Uzeyr ve meleklerdir. Bunlar hiç kimseye şefaat edemeyeceklerdir. “Ancak hakka şehadet edenler hariç...” Hak şehadeti, kelimetü’l ihlas (la ilahe illallah)tır. O zaman ayetin manası şöyle olur:
“Müşriklerin taptıkları İsa, Uzeyr ve melekler, sadece “la ilahe illallah”ı bilerek, anlayarak ve iman ederek şehadet edenlere şefaat ederler.
Ayetteki “bilerek”ten kasıt; İsa, Uzeyr ve meleklerin ilah olmadıklarını, bilakis Allah’ın onları yarattığını bilenlerdir. Bu görüş Mücahid ve başkalarının görüşüdür.
Birincisi: Söylediği Şehadetin Manasını Bilmesi Gerekir.
Malın ve canın korunması için şehadetin manasını bilerek söylemek şarttır. Çünkü bir şeye inanmak o şeyin ne olduğunu bilmeyi gerektirir. İnsan bilmediği bir şeyi nasıl kabul edip inanabilir ki?
Ebu Hureyre (r.a)’den Rasulullah (s.a.s)’in şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir :
“İnsanlarla, la ilahe illallah deyinceye kadar şavaşmakla emrolundum. Kim la ilahe illalah derse malını ve canını, İslam’ın hakkı dışında korumuş olur. Sonra hesabı Allah’a aittir.” (Müslim)
Ebu Hureyre (r.a)’den Rasulullah (s.a.s)’in şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir:
“İnsanlarla, la ilahe illallah’a şahadet edinceye, bana ve benim getirdiğime iman edinceye kadar savaşmakla emrolundum. Kim bunları yaparsa, kanlarını ve mallarını korumuş olur. İslam hakkı müstesna... Sonra onların hesabı Allah’a aittir.” (Müslim)
Abdullah b. Ömer (r.a)’dan, Rasulullah (s.a.s)’in şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir:
“İnsanlarla, la ilahe illalah Muhammeden Rasulullah’a şehadet edinceye, namaz kılıp zekat verinceye kadar savaşmakla emrolundum. Kim bunları yaparsa kanını ve malını, İslam hakkı hariç, koru-muş olur. Sonra onların hesabı Allah’a aittir.” (Müslim)
Ebu Malik babasından, Rasulullah’ın şöyle dediğini duydum dedi:
“Kim La ilahe İllallah der ve Allah’tan başka tapılanları redederse malını ve canını korumuş olur. Sonra onun hesabı Allah’a aittir.”
Bu hadisin diğer bir rivayeti de şöyledir;
“Kim Allah’ı tevhid edip Allah’tan başka tapılanları redederse malını ve canını korumuş olur. Sonra onun hesabı Allah’a aittir.” (Müslim)
Bu rivayetlerden anlaşılıyor ki müşriklere; “la ilahe illalah deyinceye” veya “şehadet edinceye” veya “Allah’ı birleyip Allah’tan başka tapılanları rededinceye” veya “la ilahe illallah deyip Rasullulah’ın getirdiğine iman edinceye kadar” savaş açmak meşrudur.
Bu rivayetlerde geçen sözlerin hepsi gösteriyor ki, kişinin malını ve canını koruyabilmesi için şahadetin manasını bilmesi gerekir. Rivayette geçen “la ilahe illalah demek”; bilerek la ilahe illallah demektir.
“Bir şey söylemek” yani; “kavl”, insanın inandığının bir delilidir. Bilmek, inanmanın şartı olduğuna göre, “kavl” inanmayı gerektirir. Lisanu’l Arab sözlüğünde “kavl” (söylemek) sözü hakkında şu açıklama vardır: “İnançların ve görüşlerin “kavlen”yani; “söz” diye isimlendirilmesinin sebebi; inançların ve görüşlerin ancak söylemekle yani “kavl” veya onun yerine geçen şeyle (yazmak gibi) belli olmasındandır.”
Bir kişi, bir şeye inandığını ifade etmek istediğinde bunu, o şeyi söyleyerek belli eder. Şayet bir kişi inanç konusunda, baskı olmaksızın bir şey söylüyorsa, bu sözleri, o şeye inandığının bir delili olur.
Şumar dedi ki:
Bir kimse: “Filan kavvalani” yani; “filan kişi, ben söyleyinceye kadar bana söylettirdi” derse, bunun manası; “söyleyeceğimi öğretti sonra bunu söylememi emretti” demek olur. “Kavvalteni” ve “ekvalteni” demek ise “ne söyleyeceğimi öğretti sonra söylettirdi” demektir.”
Said bin el Museyyib (r.a)’nun hadisinde geçtiğine göre, Said b. el Museyyib’e: “Osman ve Ali hakkında ne diyorsun, diye soruldu. Said bin el Musseyyib: “Allah’ın bana söylettirdiği şekilde söylüyorum” dedi sonra:
“Bunların arkasından gelenler şöyle dediler: “Rabbimiz! Bizi ve iman ile daha önce bizi geçmiş din kardeşlerimizi bağışla, kalplerimizde iman eden-lere karşı hiçbir kin bırakma. Rabbimiz şüphesiz ki sen çok şefkatli ve çok merhametlisin.” (Haşr: 10) ayetini okudu. (İbni MenzurLisanu’l Arab)
Bundan anlaşılıyor ki Rasulullah (s.a.s)’in: “İnsan-larla la ilahe illallah deyinceye kadar” sözünden kasıt; la ilahe illallah’ın manasını öğrenip söyleyinceye kadar, demektir. Hadiste geçen “deyinceye kadar”dankasıt; sadece “telafuz etmek” değil, “öğrenip söyleyinceye kadar” demektir. Çünkü “kavl” yani söylemek,bilereksöylemeyi gerektirir.
Şahadet etmeye gelince: “Şehadet”, hakkında şahitlik edilen şeyi bilmeyi gerektirir.
Lisanu’l Arab’da şöyle geçmektedir: “İbni Seyde dedi ki: Şahit: Bilen ve bildiğini söyleyen demektir.”
Ebu Bekir b. Enbari dedi ki: “Müezzinin; “Eşhedu en la ilahe illallah” demesi; la ilahe illallah’ı biliyorum bunu da insanlara açıklıyorum demektir. “Eşhedu enne Muhammeden Rasulullah ” demesi; Muhammed’in Allah’ın rasulü olduğunu biliyorum ve bunu ilan ediyorum, demektir.
“Allah, kendisinden başka ibadete layık ilah olmadığına şahitlik etti ” (Ali İmran: 18)
Ebu Ubeyde, bu ayetin manası hakkında şöyle dedi: “Ayette geçen, “Allah şahitlik etti”den kasıt; Allah kendisinden başka ibadete layık ilah olmadığına hükmetti, demektir. Bu ise Allah bildi ve bunu açıkladı, demektir. Çünkü şahadet eden kişi, bildiğini açıklayandır.
“ Hakimin karşısında şahitlik yaptı ” demek; bildiğini açıkladı ve ortaya koydu demektir .
El Munziri, Ahmet bin Yahya’ya, “Ali imran: 18” ayetinin manası hakkında sordu. Ahmet bin Yahya şöyle dedi: “Kur’an’da; nerede “Allah şahitlik etti” sözü geçse bu; “Allah bildi” manasındadır.”
İbni’l Arabi şöyle dedi: “Bunun manası; Allah dedi, bildi ve yazdı demektir.”
İbni’l Embari dedi ki: “Bunun manası la ilahe illallah’ı açıkladı demektitir.” (Lisanu’l Arap-İbni Menzur)
Kurtubi:
“Ancak bilerek hakka (la ilahe illallah’a) şahitlik edenler müstesnadır” (Zuhruf 86) ayetini şöyle açıklamıştır:
“Yani bunlar, hakka şehadet edip bilerek ve iyice anlayarak iman edenler dışındakilere şefaat etmeyeceklerdir.” Bu, Said b. Cübeyr ve başka alimlerin görüşüdür. Yine dedi ki: “Hakka şehadet”ten kasıt; la ilahe illallahtır. Ayette geçen “bilerek” ten kasıt; söyledikleri şehadeti, gerçek manasını bilerek söyleyenler demektir.
İkincisi: “Ancak lailaha illallah’ın manasını bilerek sehadet edenler müstesnadır” Ayetin bu bölümü iki şeye delalet eder:
1 - La ilahe illallah şehadetinin söyleyen kişiye fayda verebilmesi için bu şehadeti söyleyenin bilerek söy-lemesi gerekir. Bilmeyerek, taklid ederek söyleyenlere bu şehadet bir fayda vermez.
2 - Hak hukuk meselesinde şahitlik yapan kişinin, şehadet ettiği şeyleri bilmesi şarttır.
Rasulullah (s.a.s) şöyle buyurdu:
“Eğer güneşi gördüğün gibi görmüşsen şahitlik yap yoksa sakın yapma!” (Kurtubi Tefsiri)
İbni Kesir, bu ayet hakkında şöyle dedi:
“Yani kim bilerek ve anlayarak hakka (la ilahe illallah’a) şehadet ederse, ancak o kişinin, Allah’ın izniyle şefaati fayda verir.” (İbni Kesir Tefsiri)
İmam Taberi, bu ayet hakkında şöyle dedi:
“Bazıları bu ayetin manası hakkında şöyle dediler: “Müşriklerin taptığı İsa, Uzeyr ve melekler Allah katında kimseye şefaat edemeyecekler, ancak hakka bilerek şehadet eden, Allah’ı gerçek manasıyla, bilerek, itaat ederek tevhid eden ve bu konuda rasullerine tabi olanlar hariç... “Hak şehadeti”nden kasıt “kelimetül ihlas” (lailahe illallah)tır. “Bilerek”ten kasıt; Allah’ın hak olduğunu, İsa, Uzeyr ve Meleklerin Allah’ın kulu olduğunu bilmektir.
Denildi ki, bu ayetin manası şöyledir:
“İsa, Uzeyr ve melekler, ancak hakka bilerek şehadet edenlere şefaatçi olurlar.”(Taberi Tefsiri)
İmam Kurtubi, şöyle dedi:
“Eşhedu en la ilahe illallahu vahdehu la şer’ike leh” sözünün manası; “manasını bildiğim, iman ve kabul ettiğim şu sözü söylüyorum”, demektir.” “Şehadet” kelimesinin asıl manası; insanın duyu organlarıyla idrak ettiği şeyleri haber vermesi demektir. Ayrıca buna ek olarak şöyle denilebilir: “Duyu organlarıyla idrak edilemese bile, kesin ve şüphesiz olarak öğrenilen şey, hisle ve görerek öğrenilen şeyler gibidir.” (Kurtubi Tefisiri)
İbni Teymiye (r.a) şöyle dedi:
“Şehadet; şehadet eden kişinin, şehadet ettiği şeyleri bilmesini, bu şehadeti açıklamasını ve şehadetinde doğruyu söylemesini gerektirir. Bu şartlar tahakkuk etmezse o zaman bu, “şehadet” sayılmaz.” (Fetvalar c:14 s:187)
İbni Teymiye (r.a) başka bir yerde şöyle dedi:
“Ebu’l Ferec, bu ayetin manası hakkında şöyle dedi: Ayetin manası hakkında iki görüş vardır:
“Ondan başka çağırdıkları”ndan kasıt; onların taptıkları ilahlarıdır. Sonra bunlardan İsa, Uzeyr ve melekleri ayrı tutarak şöyle buyurmuştur: “Hakka şehadet edenler müstesna...” Hakka şehadet etmekten kasıt; la ilahe illallah’a şehadettir. “Bilerek” yani; “dilleriyle söyledikleri şeyleri, kalpleriyle bilerek söylüyorlar” demektir. Bu, alimlerin çoğunun görüşüdür, Katade de bu görüştedir.
“Çağırdıklarından” kasıt; müşriklerin taptıkları İsa, Uzeyr ve meleklerdir. Bunlar hiç kimseye şefaat edemeyeceklerdir. “Ancak hakka şehadet edenler hariç...” Hak şehadeti, kelimetü’l ihlas (la ilahe illallah)tır. O zaman ayetin manası şöyle olur:
“Müşriklerin taptıkları İsa, Uzeyr ve melekler, sadece “la ilahe illallah”ı bilerek, anlayarak ve iman ederek şehadet edenlere şefaat ederler.
Ayetteki “bilerek”ten kasıt; İsa, Uzeyr ve meleklerin ilah olmadıklarını, bilakis Allah’ın onları yarattığını bilenlerdir. Bu görüş Mücahid ve başkalarının görüşüdür.